Kategoriler
YUKLENDI

GLİKOZ FOSFAT İZOMERAZ (GPI) EKSİKLİĞİ

Genel Bilgi
Glukoz fosfat izomeraz (GPI) eksikliği, dokulara oksijen taşıyan kırmızı küreleri etkileyen genetik bir hastalıktır. Vücudun enerji üretimi için elzem olan glikoliz reaksiyonlarına ait bu enzim defektinde, hastalarda hemolitik anemi izlenir. Hemolitik anemi, kırmızı kürelerin prematür hemolizleri sebebiyle yaşanan kırmızı küre eksikliği olarak tanımlanabilir.
Hemolitik anemi beraberinde başka semptomlar da getirebilir. GPI eksikliği beraberinde görülen hemolitik aneminin şiddeti hastadan hastaya değişebilmektedir.Ağır hemolitik anemilerde hastalar çoğunlukla doğumdan sonra hayatlarını kaybetmektedirler. Daha hafif
formlara sahip hastalar ise yetişkinlik çağını görebilmektedirler. GPI eksikliğine sahip hastalardan küçük bir kısım zeka geriliği ve ataksi (koordine hareketlerde zorlanma) gibi nörolojik problemlerden muzdarip olabilirler.

Genetik Değişikler/ Etken Faktörler
GPI Eksikliği, GPI geninde oluşan defekt sonucu oluşur. GPI Enzimi, glikoliz yolağının 2.basamak enzimi olup görevi Glukoz 6 Fosfat molekülünü, Fruktoz 6 Fosfat molekülüne çevirmektir. GPI fizyolojik olarak bir monomer şeklinde bulunur ve bu şekli ile nöronların
korunma ve gelişmelerine yardımcı bir nörolökin olarak görev alır. GPI geninde oluşan bir mutasyon daha az stabil bir GPI molekülü homodimeri oluşturabilir. Bu daha az stabil homodimer, glikolizde gereken enzimi oluşturamaz. Bazı GPI mutasyonları monomerin daha kolay parçalanabilmesine yol açar. Bu hata nöronların fonksiyonlarında sorunlara yol açabilir.

Belirti ve Semptomlar
Kronik hemolitik anemiye bağlı;
Sarılık
Soluk cilt
Aşırı yorgunluk
Dispne (Solunum sıkıntısı çekme)
Taşikardi (Hızlı nabız)
Splenomegali (Dalak büyümesi)
Safra Taşları
Çeşitli nörolojik semptomlar
Ataksi
Zeka geriliği

Genetik Görülme Sıklığı
Hastalığın prevalansı belirsizdir. Medikal literatürde 50 civarı vaka bulunmaktadır.

Kalıtım Paterni
Hastalığın otozomal resesif kalıtım gösterdiği düşünülmektedir.

Teşhis Yöntemleri/ Tedaviler
Teşhis genetik testler aracılığıyla mümkündür. Hastalığın tedavisi bulunmamakla beraber semptomlara yönelik hafifletici prosedürler kullanılabilir. Aynı zamanda hemolitik anemi çeşitli viral ve bakteriyel ajanlar tarafından tetiklenebildiğinden hastanın çevresiyle
etkileşimine özellikle dikkat etmek gerekir.

Hastalıkla İlişkili Genler
GPI

Hastalığın Diğer İsimleri
Glukoz 6 Fosfat İzomeraz Eksikliği
GPI Eksikliğine bağlı sferositik olmayan hemolitik anemi

Kaynakça

https://www.omim.org/entry/613470?search=glucose%20phosphate%20isomerase&highlig
ht=glucose%20isomerase%20phosphate
https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/2502/glucosephosphate-isomerase-deficiency
https://ghr.nlm.nih.gov/condition/glucose-phosphate-isomerase-deficiency#resources

Kategoriler
YUKLENDI

GAUCHER HASTALIĞI

Gaucher Hastalığı vücudun birçok organını etkileyen kalıtsal bir hastalıktır. Karakteristik özelliklerine göre 4 tipi vardır.

Tip1 Gaucher Hastalığı, bu hastalığın en yaygın formudur. Nöropatik olmayan Gaucher Hastalığı olarak da adlandırılır; çünkü beyin ve omurilik (merkezi sinir sistemi) genellikle etkilenmez. En sık görülen belirti ve semptomları; karaciğerin ve dalağın büyümesi (hepatosplenomegali), düşük sayıda kırmızı kan hücreleri (anemi), kan trombositlerinin azalmasından dolayı kolay yaralanma, akciğer hastalığı ve kemik ağrısı, kırıklar ve kireçlenme gibi kemik anomalileridir.

Tip2 ve Tip3 Gaucher Hastalığı, bu hastalığın nöropatik formları olarak bilinir. Yukarıda tanımlanan belirti ve semptomlara ek olarak, Gaucher Hastalığının bu tipinde anormal göz hareketleri, nöbetler ve beyin hasarı görülebilir.

Gaucher hastalığının en şiddetli formu Perinatal Ölümcül Form olarak adlandırılır. Doğumdan önce sıvı birikmesinden dolayı oluşan aşırı şişkinlik(hidropsfetalis,kuru, pullu deri (iktiyozis) veya başka deri problemleri, hepatosplenomegali, belirgin yüz özellikleri ve ciddi nörolojik problemlerPerinatal Ölümcül Formun özellikleridir.

NE SIKLIKLA GÖRÜLÜR?

Gaucher Hastalığı genel popülasyonda 50.000 veya 100.000 insanda 1 görülmektedir ve en yaygın formu Tip1’dir. 500’de veya 1000’de 1 oranıyla en sık Aşkenaz Yahudilerinde görülür.

GENETİK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR? 

GBA genindeki mutasyonlar Gaucher Hastalığına neden olur. GBA geni, beta-glukoserebrosidaz isimli enzimin yapımını kodlayan genetik bilgileri taşır. Bu enzim glukoserebrozid adı verilen yağlı maddeleri glikoza ve daha basit yağ molekülleri olan seramide yıkar.

GBA geninde meydana gelen mutasyonlar beta-glukoserebrosidazın aktivitesini büyük oranda azaltır veya sıfırlar. Bu enzim vücutta yeterli miktarda bulunmazsa glukoserebrozid ve ilişkili maddeler hücre içinde toksik seviyelerde birikir. Dokular ve organlar bu maddelerin anormal birikim ve depolanması ile zarar görür. Bu da Gaucher Hastalığının karakteristik özelliklerine neden olur.

Gaucher Hastalığı, otozomal çekinik olarak kalıtılır. Otozomal çekinik duruma sahip olan bireylerin ebeveynlerinin her biri mutasyonlu genlerin birer kopyasını taşır. Fakat ebeveynler tipik olarak rahatsızlığın belirtilerini veya semptomlarını göstermezler.

Kategoriler
YUKLENDI

WİLSON HASTALIĞI

Diğer İsimler

Hepatolentiküler dejenerasyon; WND; WD

Kategoriler

Konjenital ve Genetik Hastalıklar; Sindirim Hastalıkları; Göz hastalıkları; Böbrek ve Üriner Hastalıklar; Metabolik bozukluklar; Sinir Sistemi Hastalıkları; Yenidoğan Tarama

Özet

Wilson hastalığı, vücutta bakır birikimi ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir hastalıktır. Yüksek bakır seviyeleri dokular ve organlar için toksik olduğundan, bu birikim karaciğer, beyin ve gözlerin zarar görmesine neden olabilir. Wilson hastalığının belirti ve semptomları arasında kronik karaciğer hastalığı, merkezi sinir sistemi anomalileri ve psikiyatrik (zihinsel sağlıkla ilgili) rahatsızlıklar vardır. ATP7B geninin bir mutasyonundan kaynaklanır ve otozomal resesif bir şekilde kalıtsaldır. Wilson hastalığı için bir tedavi olmamasına rağmen, vücutta biriken bakır miktarını azaltmayı veya kontrol etmeyi amaçlayan tedaviler mevcuttur.

Belirtiler

Wilson hastalığı vücudun birçok farklı sistemini etkileyebilir. Etkilenen insanlar genellikle genç yaşlarında veya yirmili yaşlarının başında kronik karaciğer hastalığı belirti ve semptomları geliştirir. Bu belirtiler özellikle sarılık olabilir; bacaklarda ve / veya karnın şişmesine neden olabilecek anormal sıvı tutulumu; kilo kaybı; mide bulantısı ve kusma; ve / veya yorgunluk. Ne yazık ki, bazı insanlar aniden akut karaciğer yetmezliği gelişinceye kadar herhangi bir belirti yaşamamış olabilirler.

Etkilenen insanlar sıklıkla çeşitli nörolojik (merkezi sinir sistemi ile ilgili) belirti ve semptomları da yaşarlar. Nörolojik özellikler sıklıkla karaciğerin önemli miktarda bakır tutmasından sonra gelişir; Ancak, karaciğer hasarı az veya hiç olmayan insanlarda görülmüştür. Bu semptomlar titreme; kas sertliği; ve konuşma, yutma ve / veya fiziksel koordinasyonla ilgili problemler içerebilir. Nörolojik semptomları olan hemen hemen bütün insanların Kayser-Fleisher halkaları vardır – göz korneası etrafındaki en iyi bir oftalmologun yarık lambası kullanılarak görülebilen paslı kahverengi bir halkadır.

Wilson hastalığı olanların yaklaşık üçte biri ani kişilik değişiklikleri, intihar düşüncelerinin eşlik ettiği depresyon, anksiyete ve / veya psikoz gibi psikiyatrik (zihinsel sağlıkla ilgili) semptomlar yaşayacaktır.

Diğer belirti ve semptomlar şunları içerebilir:

  • Adet dönemi düzensizlikleri, düşük yapma riski ve kadınlarda kısırlık riski
  • Anemi
  • Kolay morarma ve uzun süreli kanama
  • Böbrek taşı
  • Erken başlangıçlı artrit
  • Osteoporoz

İnsanların% 80 – 99’u bu belirtilere sahiptir:

  • Elde anormallik
  • Adet döngüsü anormalliği
  • Akut karaciğer yetmezliği
  • Akut hepatit
  • Agresif davranış

Çoğu hastalık için semptomlar kişiden kişiye değişecektir. Aynı hastalığı olan insanlar listelenen tüm belirtilere sahip olmayabilir. Bu bilgi İnsan Fenotip Ontolojisi (HPO) olarak adlandırılan bir veri tabanından gelir. HPO, tıbbi kaynaklarda açıklanan belirtiler hakkında bilgi toplar. HPO düzenli olarak güncellenmektedir. Bir semptom hakkında daha ayrıntılı bilgilere erişmek için HPO ID’yi kullanın.

Nedenleri

Wilson hastalığına ATP7B genindeki değişiklikler (mutasyonlar) neden olur. Bu gen, bakırın karaciğerden vücudun geri kalanına nakledilmesinde önemli bir rol oynayan bir proteini kodlar. Ayrıca fazla bakırın vücuttan atılmasına yardımcı olur. ATP7B genindeki mutasyonlar, bu proteinin düzgün çalışmasını önler, bu da vücutta bakır birikmesine neden olabilir. Yüksek bakır seviyeleri toksik olduğundan, bu birikim dokulara ve organlara zarar verebilir ve Wilson hastalığının birçok belirtisine neden olabilir.

Kalıtım

Wilson hastalığı otozomal resesif bir şekilde kalıtsaldır. Bu, etkilenmesi için, bir kişinin her hücredeki sorumlu genin her iki kopyasında bir mutasyona sahip olması gerektiği anlamına gelir. Etkilenen bir kişinin ebeveyni genellikle her biri genin mutasyona uğramış bir kopyasını taşır ve taşıyıcı olarak adlandırılır. Taşıyıcılar genellikle durumun belirtilerini veya semptomlarını göstermez. Otozomal resesif bir durumun iki taşıyıcısı çocuk sahibi olduğunda, her çocuğun koşulu olması için% 25 (4’te bir) risk,% 50 (2’de bir) ebeveynlerin her biri gibi bir taşıyıcı olma riskine sahiptir ve  koşulu olmaması ve taşıyıcı olmama şansı %25.

Teşhis

Genetik veya nadir bir hastalık için tanı koymak genellikle zor olabilir. Sağlık uzmanları tipik olarak bir tanı koymak için bir kişinin tıbbi geçmişine, semptomlarına, fizik muayenesine ve laboratuvar test sonuçlarına bakar. Aşağıdaki kaynaklar bu durum için teşhis ve test ile ilgili bilgi sağlar. Teşhis konması hakkında sorularınız varsa, bir sağlık uzmanına başvurmalısınız.

Test Kaynakları

Genetik Test Kayıt Defteri (GTR), bu durum için genetik testler hakkında bilgi sağlar. GTR için hedef kitle, sağlık hizmeti sağlayıcıları ve araştırmacılardır. Genetik test hakkında özel soruları olan hastalar ve tüketiciler bir sağlık kuruluşu veya genetik uzmanı ile irtibata geçmelidir.

Tedavi

Wilson hastalığının şu anda bir tedavisi yoktur; ancak, vücutta biriken bakır miktarını azaltmayı veya kontrol etmeyi amaçlayan tedaviler mevcuttur. Etkilenen insanlar belirli ilaçları ve / veya diyet değişikliklerini içerebilecek yaşam boyu tedaviye ihtiyaç duyarlar. Tedavi etkili değilse veya karaciğer yetmezliği gelişirse, karaciğer nakli gerekebilir.

Wilson hastalığının tedavisi ve yönetimi hakkında daha ayrıntılı bilgi için, lütfen Ulusal Diyabet ve Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü’nün (NIDDK) web sitesini ve / veya GeneReviews sayfasını ziyaret edin

FDA Onaylı Tedaviler

Aşağıda listelenen ilaçlar, bu durumun tedavisi için Yiyecek ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından yetim ürünler olarak onaylanmıştır.

Çinko asetat (Marka adı: Galzin) – Lemmon Company tarafından üretildi.

FDA onaylı endikasyon: Başlangıçta şelatlama ajanı ile tedavi edilen Wilson hastalığı olan hastaların bakım tedavisi için.

Medline Plus Sağlık Bilgisi

Trientine HCl (Marka adı: Syprine) – Merck Sharp & Dohme Research tarafından üretilmiştir.

FDA onaylı endikasyon: Wilson hastalığı olan ve intoleransı olan veya penisillamine yetersiz yanıt veren hastaların tedavisi.

Prognoz (hastalığın seyri)

Wilson hastalığı olan insanlar için uzun vadeli görünüm (prognoz) değişkenlik gösterir ve büyük ölçüde zamanında tanı ve tedaviye bağlıdır. Eğer durum erken tespit edilir ve uygun şekilde tedavi edilirse, Wilson hastalığı olan kişiler genellikle normal sağlık ve normal bir ömre sahip olabilir. Ne yazık ki, tedavi edilmeyen Wilson hastalığı ciddi beyin hasarı, karaciğer yetmezliği ve ölüm ile ilişkilidir.

Bir Uzman Bulun

Tıbbi yardıma ihtiyacınız olursa, bu hastalıkta deneyimi olan doktorları veya diğer sağlık profesyonellerini arayabilirsiniz. Bu uzmanları savunma kuruluşları, klinik deneyler veya tıbbi dergilerde yayınlanan makaleler aracılığıyla bulabilirsiniz. Ayrıca bölgenizdeki bir üniversite veya üçüncül tıp merkezi ile iletişim kurmak isteyebilirsiniz, çünkü bu merkezler daha karmaşık vakalar görmeye ve en son teknoloji ve tedavilere sahip olma eğilimindedir.

Bölgenizde bir uzman bulamıyorsanız, ulusal veya uluslararası uzmanlarla iletişim kurmayı deneyin. Sizi, bildiği birisine konferanslar veya araştırma çalışmaları yoluyla yönlendirebilirler. Bazı uzmanlar, sizinle ilgilenmek için seyahat edemiyorsanız, telefonla veya e-posta yoluyla sizinle veya yerel doktorlarınızla görüşmek isteyebilirler.

Sağlık Kaynakları

Genetik konusunda uzmanlaşmış bir tıp uzmanı bulmak için, doktorunuza sevk isteyebilir veya kendiniz için arama yapabilirsiniz. Çevrimiçi dizinler Amerikan Tıbbi Genetik Koleji ve Ulusal Genetik Danışmanlar Birliği tarafından sağlanmaktadır. Daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa, bir GARD Bilgi Uzmanı ile iletişime geçin. Ayrıca Genetik Danışma’dan Genetik danışmalar hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/wilson-disease

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/7893/wilson-disease

Kategoriler
YUKLENDI

NİEMANN-PİCK

Genel Bilgi
Niemann-Pick hastalığı birçok vücut sistemini etkileyen kalıtımsal metabolik bir hastalıktır. Yağ ve proteinler genellikle vücuda enerji sağlamak amacıyla daha küçük bileşenlere ayrılır. Lipid adı verilen yağ maddeleri zararlı miktarda dalak , karaciğer, akciğer, kemik iliği ve beyinde toplanır. Kas faaliyetlerinde eksiklik, beyin dejenerasyonu, öğrenme bozukluğu, kas tonusu kaybı, temasa karşı artan hassasiyet, spastisite (belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olması durumu) beslenme ve yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu, dalak ve karaiğer büyümesi semptomlar arasındadır. Hastalık otozomal çekinik olarak taşınır. Niemann-Pick hastalığı kalıtılan gen, belirti ve semptomların çeşitlerine göre 4 farklı temel türde görülür: tip A, tip B, tip C1 ve tip C2.

Belirti ve Semptomlar
Hepatosplenomegali Tip A, en şiddetli türdür, erken çocukluk döneminde başlar ve genellikle Yahudi ailelerde görülür. Zayıflık, normalden büyük boyutta karaciğer ve dalak, şişkin lenf düğümleri, derin beyin hasarı gözlemlenen semptomlardır. Aynı zamanda hastalığa sahip çocuklar göz muayenesiyle tespit edilebilen ‘Japon bayrağı görünümü (cherry red spot)’ adı verilen göz anormalliğine sahip olurlar. Tip A Nieckmann hastalığına sahip çocuklar nadiren 18 aydan fazla yaşarlar.
Tip B ergenlik öncesi dönemde kas koordinasyon bozukluğu ve periferik nöropati (motor, duyusal ve otonomik periferik sinirlerin disfonksiyonu) semptomlarıyla birlikte ortaya çıkar. Dalak ve karaciğer büyümesi (hepatosplenomegalİ), kısa boyluluk, tekrarlayan karaciğer enfeksiyonları ve kanda düşük seviyeli trombosit (trombositopeni) semptomlar arasındadır. Niemann Pick Tip B hastalığı SMPD1 genindeki değişikliklerden kaynaklanır. Otosomal çekinik genle aktarılır. Hastalığa sahip bireyler yetişkinlik dönemine kadar yaşarlar. Tip A ve B türünde sfingomiyelinaz enzimi aktivitesindeki yetersizlik sonucunda zehirli miktarda sfingomiyelin (her bir vücut hücresinde bulunan yağlı bir madde) oluşumu gözlemlenir.
Tip C1 ve C2 türünde gözlemlenen semptomlar çok benzerdir; yalnızca genetik sebeplerle birbirinden ayrılrlar. Niemann Pick Tip C1 ve C2 hastalığı genellikle çocukluk döneminde görülmeye başlar ancak herhangi yaam döneminde belirti ve semptomları ortaya çıkabilir. NPC1 ve NPC2 proteinlerinin eksikliği sonucu ortaya çıkar. Hastalığa sahip bireylerde genellikle kas koordinasyonu bozukluğu (ataksi), gözleri düşey olarak hareket ettirememe (VSGP), zayıf kas tonusu (distoni), şiddetli karaciğer hastalığı, interstisyel akciğer hastalığı gözlemlenir. Zamanla kötüleşen yutma ve yürüme güçlüğü yaşarlar. Hastalık sahibi bireyler yetişkinlik dönemine kadar yaşayabilirler.

Genetik Görülme Sıklığı
Niemann Pick Tip A ve B hastaığı tahminen her 250 000 bireyden birini etkiler. Tip A, Eskenazi (doğu ve orta Avrupa) Yahudilerinde genel nüfusa göre daha sıklıkla görülür. Eskenazi nüfusunda görülme sıklığı yaklaşık 40 000 kişide birdir.
Niemann Pick Tip C1 ve C2 hastalığı 150 000 kişiden birini etkiler; ancak tip C1 çok daha yaygındır. Hastalık daha sıklıkla Nova Scotia’ya yerleşmiş Fransız-Akadyan asıllı bireylerde meydana gelir.

Kalıtım Paterni/ Deseni
Hastalık otosomal çekinik yapılanmayla aktarılır. Bunun anlamı her bir hücredeki her genin iki kopyasının mutasyona sahip olduğudur. Otozomal çekinik gen sahibi her bireyin ebeveynleri mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır ancak genellikle durumun belirti ve semptomlarını göstermezler.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Hastalığın halihazırda bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedaviler destekleyici niteliktedir. Çocuklar genellikle enjeksiyon ve ilerleyici nörolojik kayıp sebebiyle ölür. Tip A hastalığına sahip bireyler için de tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tip B hastalığına sahip bireylerin tedavisi için kemik iliği nakli uygulanmaktadır. Enzim replasmanı ve gen terapisinin gelişimi de tip B için yardımcı olabilir. Bireyin beslenme düzenini kısıtlamak doku ve hücrelerdeki yağ oluşumunu engellemez.

Hastalıkla İlişkili Genler
Niemann Pick tip A ve tip B hastalığı SMPD1 geninde meydana gelen mutasyolar sebebiyle ortaya çıkar. Bu gen asit sfingomiyelinaz enziminin üretimini tetikler. Bu enzim hücre içinde farklı türdeki moleküllerin bozunma ve geri dönüşümünün gerçekleştiği lizozomda bulunur.Asit sfingomiyelinaz, sfingomiyelin adı verilen lipidin (yağ) ceramide adı verilen diğer bir lipid türüne dönüşmesinden sorumludur. SMPD1 geninde meydana gelen mutasyonlar sfingomiyelin lipidinin bozunmasında azalmaya sebep olan acid sfingomiyelinaz enziminin eksikliğine yol açar. Bu da hücrede sfingomiyelin kümeleşmesine sebep olur. Bu lipid hücrede işlevsel bozukluğa ve neticede ölümüne sebep olur. Hücre kaybı, doku ve organların işlevini bozar. Bunlar Niemann Pick tip A ve tip B hastalığına sahip bireylerde bulunan beyin,dalak, karaciğer ve akciğeri kapsar.
NPC1 veya NPC2 genlerinin her ikisinde de meydana gelen mutasyonlar Niemann Pick tip C hastalığına sebep olur. Bu genlerden üretilen proteinler yağların hücre içi hareketini sağlar. Genlerde meydana gelen mutasyonlar, kolestrol ve diğer lipidlerin hareketini engelleyen proteinlerin işlev kaybına dolayısıyla proteinlrin hücre içinde kümeleşmesine yol açar. Çünkü bu lipidler uygun hücrede konumlarında değildir, lipidlere ihtiyacı olan birçok hücre fonksiyonu hasar görmüştür. Niemann Pick tip C1 ve tip C2 hastalığın sahip bireylerde yağların birikimi doku ve organ hasarına , hücrede işlevsel bozukluğa yol açmasının yanı sıra hücre ölümüne sebep olur.

Hastalığın Diğer İsimleri

• Lipid histiyositoz
• Nöronal kolestrol lipidoz
• Nöronal lipidosis
• NPH
• Sfingomiyelin lipidosis
• Sfingomiyelin/ kolestrol lipidosis
• Sfingomiyelinaz eksikliği

Kaynakça
http://www.itf.istanbul.edu.tr/goz/Retinal_Arter.pdf
https://www.turkiyeklinikleri.com/article/en-periferik-noropatiler-59017.html
https://ghr.nlm.nih.gov/condition/niemann-pick-disease#synonyms
https://www.ninds.nih.gov/Disorders/All-Disorders/Niemann-Pick-Disease-Information-Page#disorders-r2
https://www.omim.org/entry/257220?search=niemann%20pick%20disease&highlight=%22niemann%20pick%20disease%22%20disease%20niemann%20pick#clinicalFeatures

Kategoriler
YUKLENDI

KİSTİK FİBROZİS

Genel Bilgi:

Kistik fibrozis, mukusun büyüyüp, organlara özellikle akciğer ve pankreasa zarar vermesine neden olan genetik bir hastalıktır. Aynı zamanda terdeki tuz oranı da normal seviyenin üstündedir. Vücuttaki birden fazla organ sistemlerini etkileyebilir. Zamanla mukusun büyümesi ve vücuttaki enfeksiyon akciğere kalıcı hasar vererek aynı zamanda akciğerde kistlerin ve skar dokunun oluşumuna sebep olur.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

CFTR genindeki mutasyonlar kistik fibrozise neden olmaktadır. Bu gende 900den fazla mutasyon bulunmaktadır. CFTR geni, CFTR proteinin yapımını sağlar. Bu hastalığa sahip bireylerde bu protein bozuktur bu yüzden hücreler klorür iyonunu serbest bırakamazlar. Bu da hücrelerdeki tuz dengesini bozar ve kalın ve yapışkan mukus oluşumuna sebep olur. Mukus akciğerleri tıkayıp nefes almayı zorlaştırır ve bakterilerin solunum yoluna takılmasına sebep olur, bu da enfeksiyonla sonuçlanır.

Belirti ve Semptomlar

Belirti ve semptomlar arasında deride tuz tadı, kalıcı öksürük, sık akciğer enfeksiyonları, nefesin kesilmesi, kilo verme, büyümenin yavaşlaması, iri dışkı, kısırlık vardır.

Hastalıktan etkilenmiş insanların yüzde 80-99’unda bulunan semptomlar:

  • Kandaki antikor seviyesinin düşüşü
  • Bağışıklık yetersizliği
  • Besinlerin emiliminin yetersizliği (malabsorbsiyon)
  • Biliyer siroz (safra kanalının tıkanmasına bağlı inflamatuvar bir karaciğer hastalığı)
  • Ekzokrin pankreas yetersizliği (pankreas sindirim enzimlerinin yetersizliğinden dolayı besinleri sindirememe)

Genetik Görülme Sıklığı

ABD’de yaklaşık 300 bin kişide kistik fibrozis vardır. En çok Kafkaslarda görülür. Çoğu bireyde bu hastalık genelde 3 yaşına kadar teşhis edilir. Avrupa’da 8 bin-10 bin kişi arasında görülme sıklığı 1dir. Asya ve Afrika’da görülme sıklığı bundan daha azdır.

Kalıtım Paterni/Deseni

Kistik Fibrozis, otozomal resesif olarak kalıtılmaktadır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Genetik test ile teşhis edilebilir. Teşhis için ter testi sonuçlarına da bakılır. Tedaviler, semptomların seviyesini düşürmeye yardım eder. Buna örnek olarak solunum terapileri, pankreas enzimi ve besin takviyesi verilebilir. Solunum enfeksiyonları için antibiyotik verilir, sindirim problemleri için de ilaç tedavisi verilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

CFTR genindeki mutasyonlar kistik fibrozise neden olmaktadır. Bu gende 900den fazla mutasyon bulunmaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri

Mucoviscidosis, CF, fibrocystic disease of pancreas, pancreatic fibrosis

Kaynakça

https://rarediseases.org/rare-diseases/cystic-fibrosis/

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/cystic-fibrosis

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=586

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6233/cystic-fibrosis

Kategoriler
YUKLENDI

FENİLKETONÜRİ

Genel Bilgi

Fenilketonüri (PKU), kanda fenilalanin seviyesinin yükselmesine neden olan kalıtsal bir hastalıktır. Fenilalanin, bütün proteinlerde bulunan bir aminoasittir.

PKU’ nun belirtileri hafif veya ağır boyutlarda olabilir. PKU’ nun en ağır formu olarak bilinen klasik PKUlu bebekler, ilk birkaç ayda normal görünürler. Fakat tedavi edilmezse bebeklerde kalıcı zeka geriliği, nöbetler, gelişim bozukluğu ve psikiyatrik problemler görülebilir. PKUlu çocukların daha açık renkli tenleri ve saçları olabilir.

Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkeler arasındadır. Doğan her 4,500 çocuktan biri fenilketonüri hastasıdır. Bu hastalığın günümüzde tedavisi, fenilalaninden kısıtlı özel bir diyetin uygulanmasıdır.

T.C. Sağlık Bakanlığı 1993’den bu yana tüm Türkiye’de Fenilketonüri tarama programı başlatmıştır. Yeni doğan bebeklerin topuğundan kan örneği alınır ve Yenidoğan Tarama Merkezlerine gönderilir. Yapılan Guthrie testi ile tanı koyulur. Tarama testi için kan örneği doğumdan sonraki ilk 24 saat içinde alınmışsa, yalancı negatiflik riski nedeniyle test tekrar edilmelidir.

Genetik Değişiklikler

Fenilketonüri’ye, PAH genindeki mutasyon sebep olur. PAH geni fenilalanin hidroksilaz denilen enzimin üretimini düzenler. Bu enzim fenilalanin aminoasidini vücuttaki diğer önemli bileşiklere çevirir. Eğer gen mutasyonu fenilalanin hidroksilaz aktivitesini düşürürse, diyetten alınan fenilalanin vücutta verimli olarak işlenilemez. Sonuç olarak bu aminoasit kanda ve diğer dokularda toksik olacak kadar artabilir. Beyindeki sinir hücreleri, fenilalanin seviyelerine oldukça duyarlı olduğundan bu maddenin fazla olması beyin hasarlarına da yol açabilir.

 Fenilalanin hidroksilaz aktivitesinin ciddi oranda düşmesi veya tamamen bitmesi ile ortaya çıkan Klasik PKU, hastalığın en ağır formudur. Enzimin aktivitesini az da olsa sürdürmesine olanak sağlayan mutasyonlar, farklı PKU ve PKU olmayan hiperfenilalalinemi’ye yol açar.

Kalıtım Deseni

Otozomal çekinik olarak kalıtılan PKU’ nun şiddetini diğer genlerdeki değişiklikler etkileyebilir; fakat bu ek genetik faktörler tam olarak bilinmemektedir.

 

Kategoriler
YUKLENDI

BEHÇET HASTALIĞI

Genel Bilgi

Behçet hastalığı , bir Türk dermotoloji doktoru olan Hulusi Behçet tarafından 1937 yılında teşhis edildiğinden onun adıyla anılmakta olup, ağız (aftöz ülserler gibi ağrılı ağız yaraları) ve genital organları (erkeklerde skrotumda, kadınlarda labiyada) etkileyen ülserler, çeşitli cilt lezyonları ve gözleri etkileyen (üveit adı verilen göz iltihapları, bulanık görme ve ışığa duyarlılıkla fotofobi) anormallikler ile karakterize kronik bir multisistemik inflamatuar bir  hastalıktır. Bazı insanlarda hastalık daha seyrek olarak, artrit(şişmiş, ağrılı, sert eklemler), cilt problemleri ve sindirim sistemi, vaskülit denilen damar, beyin ve omurilik iltihaplanması ile de kendini gösterir. Her yaşta meydana gelmesine rağmen, belirtiler genellikle bireyler 20 veya 30 yaşlarındayken başlar ve erkeklerde daha şiddetli seyreder. Hastalık Japonya, Türkiye ve İsrail’de sık görülür ve ABD’de daha az görülür. Behçet hastalığının kesin nedeni hala bilinmemektedir, ancak bunun bir Otoimmün bir rahatsızlık olup, anormal bağışıklık aktivitesinin, bir insanda çevresel faktörler (enfeksiyon gibi) ile tetiklendiği ve genetik faktörlerin de kombinasyonundan oluştuğu düşünülmektedir. Araştırmalar, Behçet hastalığı olan kişilerin, özellikle Orta Doğu ve Asya kökenli insanlar olduğunu, genel popülasyona göre, belirli bir popülasyondan daha fazla riski (predispose) arttıran bazı “ insan lökosit antijenleri ” (HLA’lar), özellikle HLA-B51 varvasyonuna sahip kişilerde arttığını göstermektedir.

Behçet Hastalığı, bulaşıcı değildir.

Tedavi semptomatik ve destekleyicidir. İnterferon-alfa kullanımı ve Behçet hastalığının tedavisi için tümör nekroz faktörünü (TNF) inhibe eden ajanlarla araştırmalar yapılmaktadır. Behçet Hastalığı, hayat boyu devam eden bir hastalıktır. Zaman içinde Doğal hafifleme Behçet hastalığı olan bireyler için yaygındır, ancak kalıcı semptom remisyonu bildirilmemiştir.

Behçet hastalığı olan çoğu kişi üretken bir yaşam sürdürebilir ve belirtileri uygun ilaç, dinlenme ve egzersizle kontrol edebilir. Doktorlar ağrıyı hafifletmek, semptomları tedavi etmek ve komplikasyonları önlemek için birçok ilaç kullanabilirler. Bazı insanlarda, tedavi semptomları hafifletmez ve bu gibi durumlarda tedavi kademeli olarak daha ciddi semptomları giderir.

Genetik Değişiklikler / Etken Faktörler

HLA-B genindeki bir varvasyon, Behçet Hastalığının gelişme riskini arttırmaktadır. HLA-B geni, bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan bir proteinin kontrol edilmesini sağlar. Bu gen, insan lökosit antijen kompleksi olan HLA adı verilen bir gen grubunun parçasıdır. Behçet hastalığına yakalanmış birçok insan, HLA-B51 varyasyonuna sahip olmalarına rağmen, başka birçok insanın, HLA-B geninin bu versiyonuna sahip olmalarına rağmen hastalığa yakalanmadıkları görülmüştür. Bu nedenle, HLA-B51’in Behçet hastalığının gelişme riskini nasıl arttırdığı bilinmemektedir.

Behçet Hastalığı vakalarının çoğu sporadiktir. Bu nedenle, ailesinde hastalık öyküsü olmayan insanlarda da ortaya çıkabilir. Hastalığın net bir kalıtım modeli yoktur.

Benzer belirti ve semptomlara göre Behçet Hastalığı tanısına emin olmak için, Belirtilere bağlı olarak, enfeksiyöz üveit, tekrarlayan polikondrit, sarkoidoz, antifosfolipid sendromu, Takayasu arterit, Crohn hastalığı veya multipl skleroz hastalıklarının benzerlikleri de düşünülmelidir.

Belirti ve Semptomlar

Behçet hastalığı, neredeyse her boyutta (küçük, orta ve büyük çapta) ve türde (arter-atar damar, ven-toplar damar) kan damarlarını tutan bir vaskülittir (damar duvarı iltihabı). Dolayısıyla bir çok organa ve dokuya ait şikayete neden olabilir. Ancak belli organ ve dokuları daha fazla tutar. Bunlar;

  • Ağız: Yıl içinde 3 veya daha fazla, ağız içinde ağrılı, içi küçük oyuk veya aftöz ülserler (yaralar), hastaların hemen hepsinde bulunur. Genellikle dudak iç kısmında, yanak içinde ve dil üzerinde bir veya birden fazla ülserler çıkabilir.

  • Göz: Behçet hastalığı gözlerde anterior (ön), posterior (arka) veya tümünü tutan (panuveit) uveit (gözün bir tabakasında iltihap), vitreusda iltihabi hücre birikimine veya göz damarlarında iltihabi tutuluma (vaskülit) neden olur. Gözde ağrılı, kızarık ve ışığa hassasiyet belirtileri vardır. Her geçirilen atakla birlikte, gözde hasara neden olarak körlüğe kadar gidebilir. Önceleri, Japonya’da en sık birinci, Türkiye’de ise ikinci sıklıkta körlük nedeni iken, etkin tedaviyle artık Behçet hastalığına bağlı körlük oldukça azalmıştır.
  • Deri: Papulo-püstüler (sivilce benzeri) cilt döküntüsü, vücudun her yerinde çıkabilir. Eritema nodozum olarak adlandırılan, deriden kabarık, şiş, kızarık, ağrılı, fındık veya ceviz büyüklüğünde, uç vermeyen şişlikler oluşabilir. Özellikle bacak ön yüzünde çıkar.
  • Genital bölge: Erkeklerde genellikle skrotumda, bazen de peniste ağrılı ağızdakine benzer ülserler oluşur. Kadınlarda vulvada yine ağrılı ülserler oluşur. Bu ülserler iyileşirken beyaz iz bırakırlar. Vajen mukazasında çikanlar ise çok ağrılı olmakla birlikte iyileşirken iz bırakmaz.
  • Eklem (Hastaların %50’sini etkiler) : Artritler (eklemlerde şişlik) veya eklem ağrıları (diz, bilek, dirsek ve ayak bilekleri)
  • Akciğer: Akciğer arterlerinde anevrizma (balon gibi genişleme) gelişmesi ve yırtılması ile akciğer içine yoğun kanama oluşabilir. Behçet hastalığının, ciddi tutulum şeklidir.
  • Beyin veya omurilik (Vakaların %10-20’si): Santral sinir sistemi, beyin dokusu (beyaz cevherin) veya beynin toplar damarları (parankimal Neuro-Behçet) olmak üzere iki tipte tutulabilir. Omuriliğin etrafını saran zarları içeren tekrarlayan enflamasyon atakları ile (menenjit) nörolojik hasara da neden olabilir. Baş ağrısı, ense sertliği, bilinç bulanıklığı, inme, yüz ve boğazda bozulmuş kas hareketleri, kişilik değişikliği gibi bulgular verebilir. Behçet hastalığının en tehlikeli tutulum şeklidir.
  • Gastrointestinal sistem: Ağızdan anüse kadar tüm gastrointestinal sistemde ülserler oluşabilir. Terminal ileum ve çekum en sık tutulan bölgedir. Bazen Crohn hastalığıyla (iltihabi bağırsak hastalığının bir formu) karışabilir.
  • Damar: Her çaptaki arterleri tutar. Büyük damarlarda anevrizmaya (baloncuğa) neden olur. Toplar damarlarda ise, damar boyunca iltihaba bağlı yapışık pıhtı oluşabilir. Çok ender durumlarda, damarlardaki kan pıhtıları akciğerlere (pulmoner emboli) geçerek göğüs ağrısı, öksürük, zor veya zor nefes alma (nefes darlığı) ve öksürük, kanlanma (hemoptizi) ile sonuçlanır.

Bu liste, bu hastalığı olan kişilerin sahip olabileceği belirtileri listeler. Çoğu hastalık için semptomlar kişiden kişiye değişecektir. Aynı hastalığı olan insanlar listelenen tüm belirtilere sahip olmayabilir.

Genetik Görülme Sıklığı

  • Behçet hastalığınınen yüksek prevalansı,100.000’de 420 kişi (Haziran 2017) sayısında görülmesiyle Türkiye’de bildirilmişir.
  • Behçet hastalığının kesin nedeni ve genetik geçişi bilinmemektedir. Hastalığın semptomlarının çoğu kan damarlarının (vaskülit) iltihaplanmasından kaynaklanır. Enflamasyon, vücudun yaralanmaya veya hastalığa karşı karakteristik bir reaksiyonudur ve dört işaretle işaretlenir: şişme, kızarıklık, sıcaklık ve ağrı. Doktorlar, bir otoimmün reaksiyonun, kan damarlarının iltihaplanmasına neden olabileceğini düşünüyor, ancak bu reaksiyonu neyin tetiklediğini bilmiyorlar. Normal şartlar altında bağışıklık sistemi vücuda giren mikroplar gibi zararlı “yabancı” maddeleri öldürerek vücudu hastalık ve enfeksiyonlardan korur. Bir otoimmün reaksiyonda, bağışıklık sistemi yanlışlıkla vücudun kendi dokularına saldırır ve zarar verir. Behçet hastalığı bulaşıcı değildir; bir kişiden diğerine yayılmaz.Araştırmacılar bir kişinin Behçet hastalığı geliştirmesi için iki faktörün önemli olduğunu düşünüyor:
  • İlk olarak, bağışıklık sisteminin anormalliklerinin bazı insanları hastalığa duyarlı hale getirdiğine inanılmaktadır. Bilim adamlarınca, HLA-B51 geninin miras geçişi olarak etkisi ve diğer genetik belirteçleri, Behçet hastalığının gelişimindeki rolü açışından araştırılmaktadır. Hastaların %80’i HLA-B51 genini taşır. Ancak Türkiye’de hasta olmadığı halde -20 oranında bu geni taşıyanlar vardır.
  • İkincisi, ortamdaki bir şey, muhtemelen bir bakteri (Helicobacter pylori gibi) veya virüs (Herpes simplex virüsü ve parvovirus B19 gibi) veya bazı maddelere (ağır metaller gibi) maruz kalmak, hassas kişilerde hastalığı tetikleyebilir veya aktive edebilir.

Teshiş Yöntemleri ve Tedavileri

Hastalığın tanısı, tamamen klinik bulgularla konur. Yılda üç ve daha fazla tekrarlayan ağızda yaraları olan kişilerde; tekrarlayan genital ülser veya buna ait izlerin bulunması, göz tutulumunun olması, eritema nodozum veya sivilce benzeri döküntüler, paterji testinin pozitifliği belirtilerinden üçünün bulunması, kuvvetle Behçet hastalığı tanısı koydurur.

  • Paterji testi; steril (sarı uçlu) iğne ucuyla ön kolda damardan fakir bir alana, 2 cm arayla yapılan delmeyi takiben 48 saat sonra, burada sivilce benzeri (papüllü püstül) veya deriden kabarık kızarıklık (eritemli papül) oluşması, testin pozitif olduğunu gösterir. Bu test, Behçet tanılı hastaların %60’ında pozitiftir. Behçet’li hastalarda paterji testinin pozitifliği, ülkelere göre (bölgesel) farklılık gösterir.

Behçet hastalığının kesin tedavisi yoktur, ancak insanlar genellikle uygun ilaç, dinlenme, egzersiz ve sağlıklı bir yaşam tarzı ile semptomları kontrol edebilir. Tedavinin amacı rahatsızlığı azaltmak ve sakatlık gibi ciddi komplikasyonları önlemektir. İlacın tipi ve tedavi süresi, kişinin semptomlarına ve ciddiyetine bağlıdır. Belirli semptomları hafifletmek için tedavilerin bir kombinasyonuna ihtiyaç duyulması olasıdır. Hastalar, doktorlarına tedaviyi koordine edebilmeleri için aldıkları tüm ilaçlar hakkında bilgi vermelidir. Behçet hastalığı, sadece deri tutulumuyla giden bir hastalık değildir. Bir çok organ ve sistemin tutulduğu; dolayısıyla birçok bilim dalı uzmanlığını ilgilendiren (multidisipliner) değerlendirmeler ve tedavi gerekir. Öncelikle, İç Hastalıkları uzmanlığı üzerine yapılan Romatoloji bilim dalı uzmanı tarafından hastaların değerlendirilmesi, hastalığa bağlı tutulumları daha iyi ortaya koyacaktır. Bu nedenle Behçet hastalarının ilk başvurusunun ve takiplerinin bir İç Hastalıkları ve Romatoloji uzmanı tarafından yapılması çok önemlidir. Daha sonra Üroloji, Jinekolog, Hematolog, Göz, Dermotoloji, Psikoloji, Kardiyoloji, KBB, Nefroloji, Diş, Göğüs Hastalıkları ve Ağrı Yönetimi hekimlerinin tedavisi gerekebilir.

Tedavi

Behçet hastasının tedavisinde doktor, öncelikle cilt ve genital bölgelerdeki ağrılı yaralara, jel veya merhem reçete eder. İlaçlar genellikle içeriğinde kortikosteroidler (iltihabı azaltan), diğer anti-enflamatuar ilaçlar veya ağrıyı hafifleten bir anestezik içerir. Doktorlar ayrıca, vücutta iltihabı azaltmak, aşırı aktifliği baskılamak için ağızdan alınan aşağıda listelenen ilaçlardan birini veya birkaçını reçete edebilir.

İnterferon-alfa , azatiyoprin ve  TNF-α blokerleri , dirençli, uzun süreli ve engelleyici atakları olan nadir vakalarda denenebilir.

Araştırmacılar Behçet Hastalığının olası genetik, bakteri, çevresel ve viral nedenlerini araştırmaya devam etmektedir. Araştırma Behçet hastaları için yeni tedavi biçimlerine yol açmıştır. Yeni ilaçlar yetim İlaç onayı almış ve klinik çalışmalarda test edilmektedir.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Adamantiades-Behcet disease
  • Behcet disease
  • Behcet syndrome
  • Behcet triple symptom complex/ Behçet üçlü semptom kompleksi
  • Behcet’s syndrome

Kaynaklar 

Kategoriler
YUKLENDI

AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ

Genel Bilgi

Amyotrofik lateral skleroz (ALS), motor nöronlarını etkileyen, ilerleyici bir hastalıktır. ALS ’de motor nöronlar, zamanla ölür ve kas zayıflığı, kasta kütle kaybı ve hareket kontrolünü kaybetme ortaya çıkar.

ALS’nin ilk belirtileri gözden kaçacak kadar küçüktür. İlk belirtiler: kas seğirmesi, kramp, kaslarda sertlik ve güçsüzlüktür. Etkilenen kişilerde konuşma bozukluğu sonrasında çiğneme veya yutma bozukluğu görülebilir. ALS’li hastalarda disfaji (iştahsızlık) nedeniyle gıda alımının azalması ve uzun sureli hastalık sebebiyle yetersiz beslenme görülür. Kaslar hastalık ilerledikçe zayıflar, kollar ve bacaklarda kas dokusu atrofileri görülür. ALS’li bireyler sonunda kas gücünü ve yürüme yeteneğini kaybeder. Etkilenen bireyler zamanla tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelir ve kişisel bakım gibi günlük yaşamdaki faaliyetlerini gerçekleştirmek için yardıma ihtiyaç duyarlar.

Ağustos 2014’te ALS hastalığına dikkat çekmek için  sosyal medyada #icebucketchallenge akımı başlatılmış ve bu akım sayesinde ALS hastalarının sesi duyulmuş ve  birçok kişi bu hastalık hakkında az çok bilgi sahibi olmuştur.  Ayrıca bu akım, ALS hastaları için birçok kişinin bağış yapmasına neden olmuş ve  hastalar için bir umut oluşturmuştur.

Genetik Değişiklikler

Birçok gende meydana gelen mutasyonlar ailesel ve sporadik ALS gelişimine neden olabilir. Avrupa ve Amerika’da ailesel ALS’ye yüzde 30-40 oranla C9orf72geni sebep olmaktadır. Dünya genelinde ise ailesel ALS’ye yüzde 15-20 oranında SOD1 geni neden olmaktadır. Vakaların %5’inde TARDBP VE FUS genleri etkilidir.

C9orf72, SOD1, TARDBP ve FUS genleri, motor nöronların işleyişinde anahtar rol oynar. Bu genlerdeki mutasyonların motor nöronların ölümüne nasıl sebep olduğu belli değildir; ancak motor nöronların, büyük boyutlarından dolayı işlev bozukluklarına daha duyarlı oldukları düşünülmektedir. ALS’ den etkilenen motor nöronların birçoğunda protein kümeleri (agrega) bulunur; fakat, bu agregaların ALS’ nin bir sebebi mi sonucu mu olduğu bilinmemektedir.

Farklı mutasyonlar; akson gelişiminde problemler oluşturup impuls iletimini bozarak kasta güçsüzlük veya atrofiye; akson faaliyeti için gerekli materyal taşınmasını yavaşlatıp toksik madde birikimine ve motor nöronların ölmesine neden olabilmektedir.

Sporadik ALS’ nin nedeni bilinmemektedir. Ancak, genetik varyasyonların sporadik ALS’yi etkilediği düşünülmektedir. ALS vakalarının yaklaşık %90-95’i sporadiktir; ailesel ALS’de ise kalıtım şekli, ilgili gene bağlı olmakla birlikte çoğunlukla otozomal dominanttır. ALS, dünya genelinde her 100.000 kişinin 2 ila 5’inde görülür.

Kategoriler
YUKLENDI

COACH SENDROMU

Hastalığın diğer adları
Cerebellar vermis hipo/aplazi, Oligofreni, konjenital ataksi, Kolobom, ve Karaciğer fibrozisi; Joubert sendromuyla beraber konjenital karaciğer fibrozisi; Serebellar vermis hipoplazi-oligofreni-konjenital ataksi-kolobom-karaciğer fibrozisi; Gentile sendromu; Joubert sendromuyla beraber karaciğer bozukluğu; JS-H

Genel Bilgi

Coach sendromu genellikle beyni ve karaciğeri etkileyen nadir bir hastalıktır. Bu hastalık, Joubert sendromu ve buna bağlı hastalıkların (JSRD) çok nadir görülen bir alt türü olarak incelenmektedir. Zeka geriliği, karaciğer sorunları (karaciğer fibrozisi) ve hareket güçlükleri (serebellar hipoplaziye bağlı ataksi) bu hastalığa sahip bireylerde yaygın olarak görülmektedir. Bazı vakalarda ise kolobom adı verilen göz anomalisi, göz titremesi (nystagmus) gibi bazı anormal göz hareketleri veya böbrek kistleri ayrıca görülebilmektedir. Karaciğerdeki belirtilerin derecesi ve hastalığa başlangıç yaşı kişiden kişiye değişmektedir. Ölümcül varis kanamalı portal hipertansiyon gibi komplikasyonlar gelişebileceğinden, hasta bireylerde karaciğer rahatsızlıklarının teşhis edilmesi önemlidir. Coach sendromu bir sonraki nesillere otozomal çekinik olarak aktarılır. Hastalığa ait vakaların yüzde 70’inden fazlasının, 8q22 kromozomunda bulunan TMEM67 geninde meydana gelen mutasyonlardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, daha az yaygın olsa da, CC2D2A ve RPGRIP1L genleri dahil Joubert sendromuyla ilişkili diğer genlerdeki mutasyonlar da Coach sendromuna yol açmaktadır.

Belirtiler

Aşağıdaki tabloda hastalığa sahip bireylerde görülebilen belirtiler gösterilmektedir. Birçok hastalıkta olduğu gibi, belirtiler kişiden kişiye değişmektedir. Aynı hastalığa sahip olmalarına rağmen, hastalar tabloda bulunan bütün belirtilere sahip olmayabilir. Bilgiler Human Phenotype Ontology (HPO) isimli, düzenli olarak güncellenmekte olan bir veritabanından sağlanmaktadır.

Tıbbi terimler Diğer isimler Veritabanı: HPO ID
Hastaların %80’i ila %99’unda görülen belirtiler
Serebellum Aplazisi/Hipoplazisi Eksik/küçük serebellum

Eksik/gelişmemiş serebellum

0007360
Apne 0002104
Ataksi 0001251
Serebellar vermis hipoplazisi 0001320
Konjenital karaciğer fibrozisi 0002612


(https://rarediseases.info.nih.gov)

Genetik Faktörler

Vakaların yüzde 70’inden fazlası TMEM67 genindeki mutasyondan kaynaklanmaktadır.

Görülme Sıklığı

Hastalığın görülme sıklığı bilinmemektedir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Resmi bir yönerge olmadığında, Coach sendromu tanısı serebellar vermis hipoplazisi (aynı zamanda beyin görüntülemesinde “molar diş bulgusu” olarak bilinen karakteristik anomali görünümü olarak anılır) ve karaciğer rahatsızlığının (özellikle fibrozis) bir arada bulunduğu kişilerde konulabilir.

Genetik Test Merkezleri

Bu hastalıkla ilgili genetik testler hakkındaki bilgiler, hedef kitlesi sağlık hizmeti sağlayıcılar ve araştırmacılar olan Genetik Test Kayıt Merkezi (GTR) tarafından sağlanmaktadır. Hastalar ve müşteriler daha detaylı bilgi için bir sağlık hizmeti sağlayıcısına veya genetik alanında uzman bir kişiye danışmalıdır.

Kaynakça

https://rarediseases.info.nih.gov

https://www.omim.org

https://www.orpha.net

Kategoriler
YUKLENDI

Multipl Skleroz (MS)

Genel

     Multipl Skleroz, beyin ve spinal kord’da lezyonlu alanlarla karakterize bir durumdur. Bu lezyonlar, sinirleri koruyan ve sinir impulslarının etkili iletişimini sağlayan kılıfın (myelin kılıf) yok edilmesi ve sinir hücrelerinin hasarı ile ilişkilidir. MS, bir otoimmün bozukluk olarak kabul edilir. Otoimmün hastalıklar, bağışıklık sistemi hasarlandığında ortaya çıkar. Vücut kendi doku ve organlarına saldırır, bir örneği de vücudun kendi sinir sistemine saldırmasıdır.

Multipl Skleroz, genellikle genç yetişkinlik döneminde (20-40 yaş arası) başlar. Semptomlar çok çeşitlilik gösterir ve etkilenen kişiler bir veya daha fazla sinir sistemi hasarına maruz kalabilir. MS, sıklıkla karıncalanma/karıncalanma hissi (parestezi), uyuşma, ağrı, kaşıntı dahil olmak üzere ekstremitelerdeki duyusal rahatsızlıklara neden olur. Bazı insanlar Lhermitte belirtisini yaşarlar. Bu da elektrik şokuna benzer bir histir. Sırttan ekstremitelere yayılan elektriklenme hissine benzer bir durumdur. Bu his, baş öne eğildiğinde ortaya çıkar. Kas kontrolü problemleri MS’li hastalarda sık görülür. Etkilenen kişilerde titreme, kas sertliği (spastisite), abartılı refleksler(hiperrefleksi), bacak kaslarında zayıflık veya kısmi felç, yürüme zorluğu, mesaneyi kontrol edememe gibi problemler görülebilir. MS, bulanık/çift görme, kısmi veya tamamen görme kaybı gibi görme problemleriyle de ilişkilendirilebilir. Ateşe neden olan enfeksiyonlar semptomları daha kötüye götürebilir.

MS’in çeşitli formları vardır;

  • Yineleyici MS
  • Birincil İlerleyici MS (Primer İlerleyici MS)
  • İkincil İlerleyici MS (Sekonder İlerleyici MS)
  • İlerleyici-Yenileyici MS

En sık görülen fomu Yineleyici MS’tir ve MS’li hastaların %80’ini oluşturur. Bu durumdaki hastalar, klinik ataklar adı altında semptom yaşadıkları dönemleri ve bunu takiben semptomsuz dönemleri (remisyon) periyodik olarak yaşarlar. Klinik atakların ve remisyon dönemlerinin tetikleyicileri bilinmemektedir. Yaklaşık 10 yıl sonra, yineleyici MS, sekonder ilerleyici MS’e dönüşür. Bu formda, remisyon dönemleri görülmez ve semptomlar giderek daha ağır kinik tablolara yol açar.

Birincil ilerleyici MS, 2. en sık görülen formdur. Tüm MS’li hastaların içinde %10-20’sini etkilemektedir. Bu form, klinik ataklar ya da remisyon dönemleri olmadan zamanla kötüye giten sabit semptomlarla karakterizedir. Birincil ilerleyici MS tipik olarak 40 yaş civarında diğer formlara göre daha geç başlar.

İlerleyici-Yenileyici MS, başlangıçta, sürekli semptomlarla birlikte, birincil ilerleyici MS şeklinde görülen nadir bir multipl skleroz formudur. Bununla birlikte, ilerleyici yenileyici MS hastalarında daha şiddetli semptomların klinik atakları da görülür.

Sıklık

Dünyada yaklaşık 1.100.000-2.500.000 MS hastası var. Nedeni belirsiz olsa da, bu durum Ekvator’dan daha uzak bölgelerde daha yaygındır.  Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeyi, batı ve kuzey Avrupa, Rusya, Güneydoğu Avustralya ve Kanada’da, bu durum yaklaşık 2.000 ila 2.400 kişide 1 kişiyi etkilemektedir.  Ekvatora yakın bölgelerde bu durum daha nadirdir; Asya, Sahra altı Afrika ve Güney Amerika’da yaklaşık 20.000 kişide 1 kişi etkilenmektedir. Bilinmeyen nedenlerle, MS’in çoğu formu kadınları erkeklerden iki kat daha fazla etkiler. Bununla birlikte, kadınlar ve erkekler birincil ilerleyici MS’den eşit olarak etkilenmektedir.

Genetik Değişiklikler

Multipl Skleroz’un nedeni bilinmemekle birlikte onlarca genin Multipl Skleroz riskine dahil olduğu düşünülmektedir. HLA-DRB1 genindeki değişiklikler, Multipl Skleroz için en güçlü genetik risk faktörlerini oluşturmaktadır. Multiple Skleroz riskinde artış ile bağlantılı diğer faktörler, Epstein-Barr virüsüne maruz kalma, düşük D vitamini ve sigara gibi IL7R geninde ve çevresel faktör değişikliklerini içerir.

HLA-DRB1 geni, insan lökosit antijeni (HLA) kompleksi adı verilen bir gen grubuna aittir. HLA kompleksi, bağışıklık sisteminin, vücudun kendi proteinlerini, yabancı işgalcilere ait proteinlerden (virüsler ve bakteri gibi) ayırmasına yardımcı olur. Her bir HLA geninin birçok farklı normal varyasyonu vardır; bu da her bir kişinin bağışıklık sisteminin çok çeşitli yabancı proteinlere tepki vermesine olanak tanır. Birkaç HLA genindeki varyasyonlar artmış Multipl Skleroz riski ile ilişkilidir, ancak HLA-DRB1 * 15: 01 olarak adlandırılan HLA-DRB1 geninin belirli bir varyantı en güçlü şekilde bağlantılı genetik faktördür. IL7R geni, iki farklı reseptör proteininin bir parçasını yapmak için sinyaller sağlar: interlökin 7

(IL-7) reseptörü ve timik stromal lenfopoietin (TSLP) reseptörü. Her iki reseptör de bağışıklık hücrelerinin hücre membranına gömülüdür. Bu reseptörler, bağışıklık hücrelerinin büyümesini ve bölünmesini (proliferasyonunu) ve hayatta kalmayı indükleyen sinyal yollarını harekete geçirir. Multipl Skleroz’da yer alan genetik varyasyon, hücre zarı içine gömülmeyen fakat bunun yerine hücre içinde bulunan bir IL-7 reseptörünün üretilmesine yol açar. Bu varyasyonun TSLP reseptörünü etkileyip etkilemediği bilinmemektedir

HLA-DRB1 ve IL-7R genleri bağışıklık sisteminde yer aldığından, değişiklikler miyelin kılıfını ve sinir hücrelerini tahrip eden ve multipl sklerozun belirtileri ve semptomlarına yol açan otoimmün yanıtla ilişkili olabilir. Bununla birlikte, durumun gelişiminde iki genin rol oynadığı varyasyonların tam olarak nasıl rol oynadığı bilinmemektedir.

Kalıtım Paterni

Multipl Skleroz’un kalıtım paterni bilinmemekle birlikte, durumun ailelerde nesiller boyunca geçmekte olduğu görünmektedir. Multipl Skleroz gelişme riski, genel popülasyondan kardeşleri MS olan bir kişinin çocukları için daha yüksektir.

Tanı

MS birçok farklı belirtiye neden olabilir. Erken MS, kendisini uzunca bir süre boyunca sporadik olarak ortaya çıkabilen belirsiz semptomların öyküsü olarak sunabilir ve çoğu zaman başka tıbbi durumlara atfedilebilir. Teşhisin birkaç ay sürmesi nadir değildir ve sinir bozucu bir şekilde daha uzun sürebilir.

Bir kişi MS tipi semptomların ‘klasik’ bir modelini gösterdiğinde bile, semptomlar bir doktor veya nörolog tarafından klinik olarak ‘kesin’ MS tanısı konabilmesi için kabul edilen kriterlere (yani McDonald ölçütleri) uymalıdır.

2001’de Uluslararası Multipl Skleroz Teşhisi Paneli  tarafından tanı sürecini hızlandırmak için kriterler; manyetik rezonans görüntüleme (MRI), beyin-omurilik sıvısı (CSF) analizi ve görsel uyarılmış potansiyellerin (EP) kullanımına ilişkin spesifik talimatları içerecek şekilde güncelleştirildi.

Bir hastada MS bulunduğunu veya bulunmadığını bulmak için kullanılabilecek bir dizi test vardır ancak kendi başına kesin olan MS’i teşhis edecek tek bir test yoktur.

Testler şunları içerir:

Nörolojik muayene: Nöroloğunuz geçmiş semptomlarınız ve sorunlarınız hakkında birçok soru soracaktır. Fiziksel muayene, göz hareketlerinizde, bacağınızda veya el koordinasyonunuzda, dengede, sansasyonda, konuşmada veya reflekslerde değişiklik veya zayıflık olup olmadığını kontrol eder. Nöroloğunuz, bu aşamada MS’ten şiddetle şüphelense de, diğer test sonuçları MS’i teyit edene kadar bir tanı konulamaz.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Bir MR tarayıcısı beyin ve omuriliğin detaylı bir görüntüsünü oluşturmak için güçlü bir manyetik alan kullanır. Herhangi bir hasarın veya lezyonların tam yerini ve boyutunu gösterir. Beynin ve omuriliğin görüntüsünü elde etmek için, yatmanız ve MR tarayıcısının ortasına küçük bir tünele girmeniz gerekir. İşlem 20 ila 60 dakika arasında sürebilir ve ağrısız, ancak oldukça gürültülüdür. Son zamanlarda, güçlü MRI teknikleri, konvansiyonel MRI tekniklerinin yeterince duyarlı olmadığı beynin bölgelerindeki iltihaplanma ve doku hasarını incelemek için kullanılmıştır. Bu geleneksel olmayan MRI tekniklerinin birçoğu MS tanısında kullanılmak üzere geliştirilmektedir.

Uyarılmış Potansiyeller

Uyarılmış potansiyel testleri, beynin gözlerden mesajlar alması için geçen zamanı ölçmeyi içerir. Görsel uyaranlar sunulduğunda beyindeki dalgaları izlemek için başınıza küçük elektrotlar yerleştirilir. Bu elektrotlar küçük elektriksel uyarıları ölçer; işlem acı verici değildir. MS veya benzeri bir durum etkinse, bu test, normalden daha yavaş seyreden beyin dalgalarını algılayabilir.

Lomber Ponksiyon (LP)

Lomber ponksiyon  sırasında, nörolog, lokal anestezi altında omurilik çevresindeki boşluğa bir iğneyle girer. Beyinde ve omuriliğin etrafında akan, ‘beyin omurilik sıvısı’ olarak adlandırılan küçük bir sıvı numunesi alınır ve MS’de oluşan anormallikler için test edilir. Sıvı, incelenecek laboratuvara gönderilir. Bazı durumlarda sıvı basıncı da ölçülür. İnsanlar sıklıkla lomber ponksiyonu takiben baş ağrısı bildirirler. Bu, sık görülen bir yan etkidir.

Kaynak

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/multiple-sclerosis#resources

https://www.msif.org/about-ms/diagnosing-ms/