Transkobalamin eksikliği, vücutta kobalaminin (B12 vitamini olarak da
bilinir) taşınmasını engelleyen kalıtsal nadir bir hastalıktır. Kobalamin besinlerden
elde edilir; Bu vitamin et, yumurta ve kabuklu deniz ürünleri gibi hayvansal
ürünlerde bulunur. Kobalaminin vücut içinde taşınamaması, hücre büyümesi ve
bölünmesi (çoğalması) ve DNA üretimi gibi birçok fonksiyon için ihtiyaç
duydukları kobalaminden yoksun hücrelere yol açar. Kobalamin yokluğu, büyümenin
bozulmasına, kan hücrelerinin yetersizliğine ve genellikle yaşamın ilk
haftalarında veya aylarında belirgin hale gelen birçok diğer belirti ve
semptomlara yol açar.
İlk transkobalamin eksikliğinin belirtileri, tipik olarak ağız içindeki
astar gibi mukoza zarlarında açık yaralar (ülserler), beklenen oranda kilo alamamak
(büyüme geriliği), kusma ve ishal olmaktadır. Nörolojik fonksiyon etkilenen
bireylerde bozulmuştur ve bacaklarında (paraparezi), kas seğirmesi (miyoklonus)
veya zihinsel sakatlıklarında ilerleyici sertlik ve güçsüzlük yaşayabilirler.
Transkobalamin eksikliği olan kişilerde genellikle megaloblastik anemi adı
verilen bir kan bozukluğu gelişir. Megaloblastik anemi, kırmızı kan
hücrelerinin yetersizliğine neden olur ve kalan kırmızı kan hücreleri anormal
derecede büyüktür. Transkobalamin eksikliği olan kişilerde, bağışıklık sistemi
fonksiyonunun azalmasına yol açabilecek beyaz kan hücreleri (nötropeni)
eksikliği olabilir. Azalan hücresel kobalamin, vücutta bazı bileşiklerin
birikmesine neden olabilir ve bu da metilmalonik asitüri veya homosistinüri
olarak bilinen metabolik koşullara neden olabilir.
Ayırıcı Tanı
Ayırıcı tanı, kalıtsal bağırsak kobalamin emilim bozukluklarını
(Gräsbeck-Imerslund hastalığı ve konjenital intrinsik faktör eksikliği);
hücresel kobalamin metabolizmasının doğuştan hataları, özellikle kombine
homosistinüri ve metilmalonik asitüri (cblC, cblD, cblF, cblJ ve cblX) ile
sonuçlanan formlarda; ve zararlı anemi oluşur.
Doğum Öncesi Tanı
Prenatal tanı TCN2’nin genetik taramasına veya
radyoaktif işaretli kobalamin ile takviye edilmiş eksobalamin kaynağı
bulunmayan herhangi bir eksojen transkobalamin kaynağının bulunmadığı ortamdaki
amniyositlerin inkübasyonuna dayanır.
Genetik Değişiklikler / Etken Faktörler
TCN2 genindeki mutasyonlar transkobalamin eksikliğine neden olur.
Belirti ve Semptomlar
TCN2 genindeki mutasyonlar transkobalamin eksikliğine neden olur. TCN2
geni, transkobalamin adı verilen bir protein yapmak için talimatlar sağlar. Bu
protein, kobalamine yapışarak bağlanır ve vitamini vücuttaki hücrelere taşır.
Hücreler içerisinde kobalamin, bazı enzimlerin kimyasal reaksiyonlar
gerçekleştirmesine yardımcı olur. Kobalamin, DNA’nın (nükleotitlerin) yapı
taşlarını üreten ve yağ asitleri gibi çeşitli bileşikleri parçalayan
proseslerde rol oynar; bu süreçler hücre çoğalması ve hücresel enerji üretimi
için gereklidir.
Ortaya çıkan hücrelerdeki kobalamin eksikliği, birçok hücre aktivitesini etkileyen belirli enzimlerin çalışmasını engellemektedir. Sonuç olarak, bozulmuş büyüme, kan hücresi yetersizliği ve nörolojik problemler dahil olmak üzere çok çeşitli belirti ve semptomlar gelişebilir. Yaşamın ilk yılında şiddetli enfeksiyonlar (yani Pneumocystis carinii, pnömokok menenjit, Escherichia coli, idrar yolu enfeksiyonu, Salmonella sepsis, aseptik menenjit ve gastro-enterit) bildirilmiştir. Nadir durumlarda, hastalık asemptomatik olabilir.
Genetik Görülme Sıklığı
Bu durum otozomal resesif bir kalıtsal kalıtımla ifade edilir, yani her bir
hücredeki genin her iki kopyası da mutasyonlara sahiptir. Otozomal resesif
hastalığı olan bir bireyin ebeveynlerinin her biri mutasyona uğramış genin bir
kopyasını taşır, ancak bunlar genellikle durumun belirtilerini ve semptomlarını
göstermezler.
Kalıtım Paterni/ Deseni
Transkobalamin
eksikliğinin prevalansı bilinmemektedir. Tıbbi literatürde en az 45 etkilenmiş
birey tanımlanmıştır.
Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Yönetim ve Tedavi
TC’nin tedavisi, çok yüksek bir serum kobalamin
konsantrasyonunun (1.000-10.000 pg / ml), hidroksokobalaminin intramüsküler
(IM) uygulaması ile sürdürülmesini içerir. Oral tedavi veya hidroksokobalamin
yerine siyanokobalamin ile tedavi, daha kötü sonuçlara neden olabilir.
Tedavinin etkili olmasını sağlamak için biyokimyasal ve hematolojik
parametrelerin izlenmesi ile IM hidroksokobalamin ile haftada en az bir kez
tedavi yapılması önerilir. Anormal metabolit atılımına devam eden asemptomatik
çocuklar için erişkinliğin takibi önerilir.
Prognoz
TC, ciddi, hayatı tehdit edici ve hızla ilerleyen bir
hastalıktır. Erken başlayan tedavi son derece etkilidir ve hastalığın klinik ve
hematolojik belirtilerini tersine çevirir. Eğer tedavi edilmezse, immünolojik
eksiklik (antijenik stimülasyondan sonra spesifik antikor üretiminin olmadığı
belirgin hipogamaglobülinemi) ve nörolojik problemler (ciddi zihinsel engeller,
ataksi ve piramidi açığı) gelişebilir.
Boomerang Displazisi, çoğunlukla kısa ekstremiteli cücelik, çoklu
doğumsal eklem çıkıkları, çarpık ayak ve boomerang benzeri bükülü uzun
kemiklerle karakterize; ölümcül bir nadir hastalıktır.
Genetik
Değişikler/ Etken Faktörler
Boomerang Displazisi, FLNB geninde meydana gelen bir mutasyon
sonucu oluşmaktadır. FLNB geni, Filamin B
proteininin yapımından sorumludur. Filamin
B, hücre içinde aktin filamanlarına bağlanarak; hücrenin şeklinin
oluşturulmasına ve korunmasına yardımcı olur. Bu protein, özellikle intrauterin
hayatta iskelet sisteminin gelişimi için elzemdir. İnsan embriyosunda daha
sonra kemik dokuya dönüşecek olan kıkırdak dokunun hücrelerinin membranında
eksprese edilen Filamin B; bu
hücrelerde maturasyonda, ossifikasyonda ve proliferasyonda rol oynar.
Boomerang Displazisi’ne sebep olan FLNB mutasyonunun, FLNB genini
kodlayacak proteinde bir amino asidin silinmesi ya da proteinde küçük bir
parçanın silinmesi sebebiyle olduğu bilinmektedir. Bu küçük değişim atipik bir
protein yaratarak kodlanacak geni bozmaktadır.
Belirti ve
Semptomlar
Çarpık ayak (Clubfoot)
Kısa ekstremiteli cücelik
Yarık damak
Kalça, diz ve dirsek eklemlerinde çıkıklar
Kaburga, kalça, omurga kemiklerinde az gelişme/ eksiklik
Ensefalosel
Omfalosel
Anormal burun yapısı (Köprüsü geniş, burun delikleri fazla ayrık)
Uzun kemiklerde boomerang benzeri konkavite
Kardiyolojik ve respiratuvar yetmezlikler
Genetik
Görülme Sıklığı
Hastalığın prevalansı bilinmemektedir. Literatüre geçen 10 vaka
bulunmaktadır.
Kalıtım
Paterni
Hastalık otozomal dominant kalıtılmaktadır. Ancak vakalarda
herhangi bir aile öyküsüne rastlanmamış olduğundan, literatürdeki tüm hastaların
yeni mutasyonlar sonucu bu sendroma sahip oldukları düşünülmektedir.
Teşhis
Yöntemleri/ Tedaviler
Teşhis; radyografik görüntülemeler, kondro-osseöz histopatolojik
inceleme ve genetik test yardımıyla yapılabilir. Ayırıcı tanıda kemiklerdeki anormal
kalsifikasyon ve hastalığa özgü kemik şekli kullanılır. Ancak hastaların büyük
çoğunluğu anne karnında hayatını kaybetmektedirler, doğan hasta bebekler de ilk
1 hafta içinde hayatlarını kaybetmektedirler. Bu sebeple tedavi için bir
protokol bulunmamaktadır.
MSMA kasları
etkileyen kalıtsal bir durumdur. Belirti ve semptomlar genellikle bebeklik ve
erken çocukluk döneminde başlar, bununla beraber bazı etkilenmiş kişilerde
erken erişkinlik dönemine kadar semptomlar gelişmeyebilir ve 40 yaşına kadar
asemptomatik kişiler bile rapor edilmiştir. Miyozin depolama miyopatisi
birincil olarak minimal veya çok yavaş ilerleyen kas güçsüzlüğü ile karakterize
edilmiştir. Bunun sonucu olarak, etkilenmiş insanlar; gecikmiş motor
kilometretaşı(yürümek gibi), merdiven çıkmada problem, omuz yukarısına kolları
kaldırmada güçlük ve daha az yaygın olarak nefes alma problemleri
deneyimleyebilir.
Belirti ve Semptomlar
Çoğu hastalık
için semptomlar kişiden kişiye göre değişir. Aynı hastalığa sahip insanlar
aşağıdaki tabloda listelenmiş her semptoma sahip olmayabilir. Bu bilgiler Human
Phenotype Ontology (HPO) adı verilen veri tabanından sağlanmaktadır.
Genetik veya
nadir bir hastalığın teşhisi sıklıkla zorlayıcıdır. Profesyonel sağlık
çalışanları teşhisi koymak için tipik olarak hastanın medikal hikâyesine,
semptomlara, fiziksel testlere ve laboratuvar sonuçlarına bakar.[1]
Tedavi
Miyozin depolama
miyopatisi genetik bir durum olduğundan tedavisi yoktur. Tedavi belirti,
semptomlara ve gelişen herhangi bir komplikasyona yönelik olarak verilir . [2]
Diğer isimleri
Hiyalin vücut miyopatisi
Tip1 miyofibrillerinin lizizi ile otozomal
dominant miyopati
MSMA
Kalıtım paterni/deseni
MSMA; 14.
Kromozomun q(uzun )kolunun 11. lokusundaki MYH7 geninde oluşan heterozigot
mutasyonlardan kaynaklanır. Bohlega et al.(2003) ‘da rapor edilene göre;
akrabalık ilişkisi bulunanlardaki MSMA’nın geçiş paterni, otozomal dominant
kalıtım ile uyuşmaktadır.
İlişkili olduğu genler
MYH7 geni [3]
Frekans
Miyozin depolama
miyopatisi nasir bir durumdur. Görülme oranı bilinmemektedir.[4]
akromesomelik displazi, kısa kol ve bacak cüceliği olarak bilinen bir tür kısa boyluluğa yol açan oldukça nadir bir kalıtsal ve ilerleyici iskelet hastalığıdır. Bu hastalık, acromelia (el ve ayak kemiklerinin kısalığı) ve mesomelia (ön kol ve alt bacak kemiklerinin, üst uzuvlara oranla daha kısa olması) ile karakterize edilir. Böylece, hasta olan bireylerin kısa boyluluğu, oldukça kısa ön kol ve alt bacak kemiğinin anormal kısalığıyla sonuçlanır. Çok kısa eller, parmaklar, ayaklar ve ayak parmakları karakteristiktir. Bu belirtiler, ilk birkaç senede belirgindir.
Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
Acromesomelic dysplasianın (AMD)
bilindik 5 tipi vardır. Her biri oldukça nadirdir ve Osebold-Remondini tipi
hariç her biri otozomal resesif genetik olarak kalıtılmaktadır. Maroteaux tipi, kromozom 9’da 9p13-12 gen lokusunda
tespit edilmiştir. Grebe tipi AMD ve Du Pan sendromu, kromozom 20, gen lokusu
20q11.2’de tespit edilmiştir. Genital anormalliğe sebep olan AMD, 4q23-24’te
haritalanır. Osebold-Remondini tipi genetik olarak daha haritalanmamıştır.
Genetik çalışmaların gösterdiğine göre, kromozom 9p13-12’daki (AMD
Maroteaux tipi) mutasyon, kemik gelişimini etkileyen protein (NPR-B) kodlayan
gende meydana gelmektedir. Bu protein, C-tipi natriüretik peptid hormonu için
bir reseptördür ve bu hormon kemiklerin büyümesi için çok önemlidir. Kromozom 20q11.2’deki
(Grebe tipi AMD) gen, factor-5’in (GDF5) gelişimini sağlayan proteini kodlar. Kromozom
4q23-24’teki gen, kemik morfogenetik protein reseptörü olan BMPR1B proteini
kodlar. Bu GDF5 için reseptördür.
Belirti ve Semptomlar
Acromesomelic dysplasia (AMD) bazı uzun kemiklerin büyümesini engeller. İlk yıllarda, önkol ve alt bacakta normal olmayan kısalığa ve kısa boyluluğa (cücelik) yol açar. Kıkırdak ve kemiğin anormal gelişimi diğer kemikleri özellikle eller ve ayaktakileri de etkiler. Bu hastalığa sahip çocukların doğum kiloları genelde normaldir. Çoğu durumda, normalden kısa geniş eller ve ayaklara sahip olmanın yanı sıra, etkilenen bebekler genellikle doğumda belirgin olan karakteristik yüz anormallikleri vardır. Bunlara örnek olarak geniş kafa yapısı, belirgin alın, kafanın arka yapısının belirginliği, yüzün orta kısmının basık olması ve anormal bir şekilde küçük burun verilebilir.İlk yıllarda; önkollar, alt bacaklar, eller ve ayaklar vücudun geri kalanına göre büyümez ve kısa boyluluk(statür) belirginleşmeye başlar Etkilenen bireyler, kollarını avuç içleri aşağı veya yukarı bakacak şekilde döndürebilmeleri ve tamamen uzatabilmeleri mümkün olmayabilir. Bazılarında ilerleyen dejenerasyon, aşırı hassasiyet, sertlik ve eklem ağrısı yaşanabilir. Doğumda eller ve ayaklar olağandışı bir şekilde kısa ve geniş görünür. 2.yaşta, el ve ayak parmakları kısa ve kalın; eller ve ayaklar kısa, geniş ve kare; ayaklar normalin dışında düz görünmeye başlar. Ayak ve el tırnakları da anormal bir şekilde kısa ve geniş olabilir. Erken çocuklukta; parmaklarda fazladan, gevşek bir deri gelişebilir. Omurga kemiklerinde anormallik ve anormal eğrilik görülmeye başlanabilir.Çok nadir, ergenlik çağı gecikebilir ve korneada bulanıklık görünebilir.
Genetik Görülme Sıklığı
2005 yılı itibariyle, 10 kişi
Hunter-Thompson tipi ADM ve yaklaşık 40-50 kişi Maroteaux tipi ADM kayıtlara
geçmiştir. Grebe tipi ADM sayısı bilinmiyor ama bu tür neredeyse sadece
Brezilya’da yaşayan kişiler için sınırlı olduğuna inanılıyor.
Kalıtım Paterni/Deseni
Acromesomelic Dysplasia, otozomal resesif olarak
kalıtılmaktadır.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Çoğu hastada, acromesomelic displazi tam bir klinik
değerlendirme, hastanın geçmişinin ayrıntıları, karakteristik bulguların belirlenmesi
ve gelişmiş görüntüleme teknikleri ile birkaç yıl içinde tespit edilir. Eller
ve ayaklar, doğumda kısa ve geniş olsa bile diğer belirleyici olan ve gelişen
anormalliklerle belirti ve semptomlar erken çocukluğa kadar fark edilmez. Özel
X-ray çalışmaları, anormal gelişimi ve bazı uzun kemiklerin gövdelerinin
büyüyen ucuyla buluştuğu bölgelerin erken füzyonunu ve kemikteki anormallikleri
teyit edebilir. Ortopedist ve fizyoterapistlerin birlikte çalışmaları, omurga
anormallikleri ve acromesomelic dysplasianın sebep olduğu diğer anormallikleri
daha aza indirmek için önemlidir.
Hastalıkla İlişkili Genler
Maroteaux tipi, kromozom 9’da 9p13-12 gen
lokusunda tespit edilmiştir. Grebe tipi AMD ve Du Pan sendromu, kromozom 20,
gen lokusu 20q11.2’de tespit edilmiştir. Genital anormalliğe sebep olan AMD,
4q23-24’te haritalanır. Kromozom 9p13-12’daki (AMD
Maroteaux tipi) mutasyon, kemik gelişimini etkileyen protein (NPR-B) kodlayan gende
meydana gelmektedir. Bu protein, C-tipi natriüretik peptid hormonu için bir
reseptördür ve bu hormon kemiklerin büyümesi için çok önemlidir. Kromozom
20q11.2’deki (Grebe tipi AMD) gen, factor-5’in (GDF5) gelişimini sağlayan
proteini kodlar. Kromozom 4q23-24’teki gen, kemik morfogenetik protein
reseptörü olan BMPR1B proteini kodlar. Bu GDF5 için reseptördür.
Sistemik mastositoz, birçok farklı vücut
sistemini etkileyebilen bir kan hastalığıdır. Durumu olan kişiler her yaşta
belirti ve semptom geliştirebilir, ancak genellikle ergenlikten sonra ortaya
çıkar.
Sistemik mastositozun belirti ve semptomları
sıklıkla aşırı yorgunluk (halsizlik), cilt kızarıklığı ve sıcaklık (kızarma),
bulantı, karın ağrısı, şişkinlik, ishal, mide asitlerinin özofagusa
(gastroözofageal reflü) (Görsel 1)
geri dönüşü, burun tıkanıklığı, kısa süreli nefes , düşük kan basıncı
(hipotansiyon), baş dönmesi ve baş ağrısı. Etkilenen bazı kişilerin dikkat veya
hafıza problemleri, kaygıları veya depresyonu vardır. Sistemik mastositozlu
birçok kişi ürtikerya pigmentoz denilen ve temasıyla temas eden veya sıcaklıkla
değişen kaşıntı veya kaşıntıya neden olan kahverengimsi cilt lekeleriyle
karakterize edilen bir cilt durumu geliştirir. Sistemik mastositozlu bireylerin
yaklaşık yarısı ciddi alerjik reaksiyonlar (anafilaksi) geçirecektir.
Görsel 1, kaynak :Credit: Designua/Shutterstock.com
Ciddiyeti, belirti ve semptomları ile ayrılan
beş alt sistemik mastositoz türü vardır. Sistemik mastositozun en hafif
formları, yumuşak ve yanan türlerdir. Bu tiplere sahip kişiler, yukarıda
açıklanan sistemik mastositozun sadece genel belirti ve semptomlarına sahip
olma eğilimindedir. Yanan mastositozlu kişilerde, etkileyici mastositozlu
olanlardan daha fazla organ etkilenmiş ve daha ağır özelliklere sahip olabilir.
Rahatsız edici tip en yaygın sistemik mastositoz türüdür.
Ciddi tipleri arasında agresif sistemik mastositoz, ilişkili hematolojik neoplazmlı sistemik mastositoz ve mast hücreli lösemi bulunur. Bu türler, türleri ve etkilenen bireyler arasında değişen, azaltılmış bir yaşam süresi ile ilişkilidir. Sistemik mastositozun genel belirti ve semptomlarına ek olarak, bu tipler tipik olarak (Görsel 2)karaciğer, dalak veya lenf düğümleri (Görsel 3) gibi bir organın bozulmuş fonksiyonunu içerir. Organ disfonksiyonu, karın boşluğunda (ascites) anormal sıvı birikmesine neden olabilir. Agresif sistemik mastositoz, kemik dokusu kaybı (osteoporoz ve osteopeni) ve çoklu kemik kırığı ile ilişkilidir. Hematolojik neoplazm ve mast hücreli lösemili sistemik mastositoz hem kan hücresi bozukluklarını hem de kan hücreli kanseri (lösemi) (Görsel 4) içerir. Mast hücre lösemisi nadir ve en ciddi sistemik mastositoz türüdür.
Karaciğer, mide, bağırsaklar, safra kesesi ve pankreasın yakınındaki üst karın bölgesindedir. Karaciğerin dört lobu var. İki lob ön tarafta ve iki küçük lob (gösterilmemiştir) karaciğerin arkasındadır
Lenf bezlerinin anatomisi, lenf damarları ve lenf bezleri, bademcikler, timus, dalak ve kemik iliği dahil lenf organlarını gösterir. Lenf (berrak sıvı) ve lenfositler, lenf damarlarının içinden ve lenfositlerin zararlı maddeleri tahrip ettiği lenf düğümlerine girer. Lenf, kalbe yakın büyük bir damar yoluyla kana girer.
Daha hafif formlara sahip bireyler genellikle
normal veya normal yaşam süresine yakın bir süreye sahipken, daha ağır formlara
sahip olanlar tipik olarak tanıdan aylar veya birkaç yıl sonra hayatta
kalırlar.
Sistemik mastositoz, çeşitli özelliklerle ayırt
edilen 4 ana kategoriye ayrılabilir:
Indolent sistemik mastositoz (ISM)
İlişkili hematolojik bir non-mast hücreli soy
bozukluğu (SM-AHNMD) ile ilişkili sistemik mastositozAgresif sistemik mastositoz (ASM)
Mast hücre lösemi (MCL)
Bir kişi teşhis edildiğinde, tedavi ve
prognozun her biri için farklı olması nedeniyle SM kategorisinin belirlenmesi
gerekir.
Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler
Sistemik mastositoz, kemik iliğinde üretilen
mast hücreleri adı verilen beyaz kan hücreleri anormal bir veya daha fazla
dokuda biriktiğinde ortaya çıkar. Çoğu sistemik mastositoz vakasında, biriken
mast hücreleri KIT adı verilen bir gende mutasyona sahiptir. KIT geni, mast
hücrelerinin gelişiminde ve aktivitesinde önemli rol oynayan bir proteini
yapmak için talimatlar sağlar. KIT proteini, mast hücreleri de dahil olmak
üzere birçok hücre tipinin büyümesinde ve bölünmesinde (çoğalma) rol oynayan
kimyasal sinyal yollarını uyarır. Sistemik mastositozda KIT gen mutasyonları
somatiktir, yani bir insanın yaşamı boyunca edindikleri anlamına gelir. Bu
mutasyonlar, her zaman açık (aktif) bir KIT proteini ile sonuçlanır. Sonuç olarak,
sinyal yolları aşırı derecede etkilenir ve bu da mast hücrelerinin üretiminin
ve birikiminin artmasına neden olur.
Sistemik mastositozda mast hücreleri en sık
yeni kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğinde birikir. Mast hücreleri ayrıca
gastrointestinal sistem, lenf düğümleri, dalak veya karaciğer gibi diğer
dokularda da toplanabilir. Ağır vakalarda, fazla miktarda mast hücresi
birikmesi, normal organ işleyişine müdahale edebilir. Mast hücreleri normal
olarak alerjik bir reaksiyon sırasında iltihabı tetikler. Mast hücreleri
çevresel bir tetikleyici tarafından aktive edildiğinde, bir immün tepkiye
işaret eden proteinleri (arabulucular olarak adlandırılır) salgılarlar.
Sistemik mastositozda, fazladan mast hücreleri, hücrelerin biriktiği dokularda
daha fazla aracı protein salınımı sağlayarak, artan bir bağışıklık tepkisi
sağlar. Etkilenen bireylerde, mast hücrelerini aktive edebilen tetikleyiciler
sıcaklık, sürtünme ve küçük travma, cerrahi, böcek sokmaları, aşılar, kaygı ve
stresteki değişiklikleri içerir. Bazı ilaçlar, aspirin, opioidler veya
steroidal olmayan antienflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) dahil olmak üzere
tetikleyiciler olabilir.
Ek genlerdeki mutasyonlar, sistemik
mastositozun ciddiyetini değiştiriyor gibi görünmekte ve sıklıkla daha agresif
bir hastalık ve daha kısa sağkalım ile sonuçlanmaktadır. Bu genler öncelikle
hücrelerin çoğalmasını kontrol etmede veya gelişimde önemli olan diğer genlerin
aktivitesini düzenlemede rol oynarlar.
Belirti ve Semptomlar
Belirtiler ve semptomlar, vücudun hangi kısımlarının
etkilendiğine bağlı olarak değişir, ancak şunları içerebilir:
Anemi ve kanama bozuklukları
Karın ağrısı, ishal, bulantı
ve / veya kusma gibi mide bağırsak belirtileri
Derinin kaşınması, kurdeşen ve
/ veya kızarması
Anafilaktoid reaksiyonlar
Büyümüş karaciğer
(hepatomegali), dalak (splenomegali) ve lenf bezleri (lenfadenopati)
Ciddiyetle değişen dört ana sistemik mastositoz
tipi vardır. Bunlar:
Rahatsız sistemik mastositoz –
yavaş ilerleyen (zamanla kötüleşen) klinik seyirli en yaygın SM şekli
İlişkili bir hematolojik
kitle-dışı hücre dışı hücre soy bozukluğu ile birlikte sistemik mastositoz –
diğer kan bozukluklarıyla (Miyeloproliferatif veya miyelodisplastik durumlar
gibi) ilişkili bir SM şekli
Agresif sistemik mastositoz –
genellikle agresif mast hücre infiltrasyonuna bağlı organ yetmezliği veya organ
yetmezliği ile karakterize ağır bir SM şekli
Mast hücre lösemisi –
periferik kanda% 10’dan fazla olgunlaşmamış mast hücreleriyle veya kemik iliği
kültürlerinde% 20’den fazla olgunlaşmamış mast hücreleriyle ilişkili olan çok
nadir ve agresif bir SM formudur.
Genetik Görülme Sıklığı
Sistemik mastositozun dünya genelinde 10.000
ila 20.000 birey arasında 1 olduğu tahmin edilmektedir.
Kalıtım Paterni/ Deseni
Bu durum genellikle kalıtsal değildir, ancak
gebe kaldıktan sonra ortaya çıkan vücut hücrelerinde somatik bir mutasyondan
kaynaklanır.
Nadiren, SM’nin birden fazla aile üyesinde
rapor edilmiştir. Bu durumda, otozomal dominant şekilde kalıtsal olabilir.
Otozomal dominant koşullara neden olan mutasyonlar germ hücrelerinde (yumurta
ve sperm) bulunur. Otozomal dominant durumdan etkilenmek için, bir kişinin her
hücrede sorumlu genin sadece bir kopyasında mutasyona ihtiyacı vardır. Bu SM
formuna sahip bir kişi, mutasyonu her çocuğa geçirme hamileliğinde% 50 şansa
sahiptir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Hastaların cildinde koyu renkli,
kabarık döküntüler bulunabilir. Mast hücre birikimi sonucu oluşan bu döküntüler
kaşındığında etrafında kızarıklık ve ödem (ürtiker) meydana gelir. İç
organlarda da benzer birikimler olur. Mastositozu olan hastalarda aşağıdaki
durumlarda mast hücreleri içerdikleri maddeleri salarlar.
Ani sıcaklık değişiklikleri (soğuk, sıcak),
fiziksel aktivite (egzersiz, vücudun ovulması,
terleme)
İlaçlar (aspirin, bazı antibiyotikler, romatizma
tedavisinde kullanılan ilaçlar)
Stres
Arı sokması
Radyolojik incelemelerde dama içine görüntüleme
amacıyla kullanılan maddeler.
Sistemik mastositoz (SM) tanısı genellikle
karakteristik belirti ve semptomların varlığına dayanarak şüphelenilir. Benzer
özelliklere sahip diğer koşulları ekarte etmek için ek testler istenebilir;
tanıyı doğrula; türünü belirlemek; ve ciddiyeti değerlendirin. Bu testler
şunları içerebilir:
Kemik iliği biyopsisi – durumu teşhis etmek
için kullanılan en faydalı test
Kan çalışmaları – anemi, yüksek histamin
düzeyleri, trombositopeni, yüksek beyaz kan hücresi sayımı (lökositoz), düşük
kan albümin seviyeleri (hipoalbüminemi) veya yüksek serum triptaz seviyeleri
gösterebilir
Görüntüleme çalışmaları – hastalığın kapsamını
ve aşamasını belirlemeye yardımcı olabilir
Etkilenen organların biyopsileri (karaciğer ve
/ veya cilt gibi)
Genetik test
SM’yi teşhis etmek için kullanılan çalışmalar
hakkında daha fazla bilgiyi Medscape Referans web sitesinde görebilirsiniz.
Tedavi
Sistemik mastositozun (SM) tedavisi, her
insanda bulunan belirti ve semptomlara dayanır. Örneğin, aşağıdaki ilaçlar SM
ile ilişkili çeşitli semptomları tedavi etmek için kullanılabilir:
Cildi ve gastrointestinal
semptomları tedavi etmek veya önlemek için antihistaminikler
Artmış mide asidini tedavi
etmek için proton pompası inhibitörleri
Anafilaksi tedavisinde
epinefrin
Malabsorpsiyonu tedavi etmek
için steroidler (besin maddelerini alma kabiliyeti)
Bazı cilt semptomlarını tedavi
etmek için ketotifen gibi mast hücre stabilizatörleri
Gastrointestinal semptomları,
kemik ağrısını, baş ağrılarını ve bazı cilt belirtilerini tedavi etmek için
kromolin sodyum
Sistemik mastositoz kanserli
ise (mast hücreli lösemi) veya kan bozukluğuyla ilişkiliyse, steroidler ve /
veya kemoterapi gerekli olabilir.
En önemli ilaç ise
ADRENALİN’dir. Kan basıncı düşmelerinde ve anafilaksi gelişiminde hastaların
kullanması için adrenalin oto-enjektör taşımaları sağlanmalıdır.
Tedavi seçenekleri hakkında daha spesifik
bilgilere Medscape Reference web sitesinin Tedavi ve İlaçlar bölümlerinden
erişilebilir.
Son güncelleme: 09.06.2016
Sistemik mastositozlu (SM) insanlar için uzun
vadeli görünüm (prognoz) değişiklik gösterir. Küçük çocuklar ve primer olarak
deri (cilt) ve kızarma semptomları ile başvuranlar, önemli bir süre boyunca
hastalığın ilerlemesinde çok az veya hiç yoktur. Yaşlı hastalar ve diğer organ
sistemlerini içeren yaygın, sistemik hastalığı olanlar daha kötü bir prognoza
sahiptir. Medyan sağkalım süresi bu durumlarda bilinmemektedir, ancak birkaç
yıl olduğu görülmektedir.
Kötü prognozla ilişkili olabilecek özellikler
şunları içerebilir:
yüksek laktat dehidrojenaz
seviyeleri
anemi
trombositopeni (düşük
trombosit sayısı)
hipoalbüminemi (düşük albümin)
aşırı kemik iliği patlamaları
(>% 5)
yüksek alkali fosfataz
hepatosplenomegali (genişlemiş
karaciğer ve / veya dalak)
Hastalığın Diğer İsimleri
mast cell disease, systemic
(Mast Hücre Hastalığı, sistemik)
systemic mast-cell disease
(Sistemik Mast Hücre hastalığı)
systemic tissue mast cell
disease (Sistemik doku Mast Hücre Hastalığı)
Cücelik,
tubular kemiklerin kortikal kalınlaşması & geçici hipokalsemi
Genel Bilgi
Kenny-Caffey sendromu tip 2; uzun kemiklerin kalınlaşmasıyla, kemiklerde ince
ilik oyuklarıyla, baş ve gözleri etkileyen anomalilerle karakterize edilmiş çok
nadir görülen kalıtsal bir iskelet rahatsızlığıdır. Çoğu vakada doğumda gözle
görülebilir. Kenny-Caffey sendromu tip 2’nin başlıca sonucu kısa boydur. Zeka
genellikle normaldir. Kenny-Caffey sendromuna sahip bireyler paratiroid
hormonun yetersiz üretiminden kaynaklanan kan akışında kalsiyumun düşük
seviyelerinin nüksettiği vakalara sahip olabilirler.
Etkilenmiş Popülasyonlar
KCS2, erkek ve kadınları eşit sayıda
etkilemiş çok nadir görülen bir iskelet rahatsızlığıdır. Altmıştan az vaka
medikal literatüre kaydedilmiştir.
Kalıtım Paterni/Deseni
Çoğu vakada bu sendrom otozomal dominant
genetik bir rahatsızlıktır.[1]
Belirti ve Semptomlar
Çoğu hastalık için semptomlar kişiden
kişiye göre değişir. Aynı hastalığa sahip insanlar aşağıdaki tabloda
listelenmiş her semptoma sahip olmayabilir. Bu bilgiler Human Phenotype
Ontology (HPO) adı verilen veri tabanından sağlanmaktadır. %80-99 insanın sahip
olduğu semptomlar;
KCS2’nin teşhisi, alışılmadık ince ilik
oyuklarıyla birlikte uzun kemiklerin dış tabakasının ayırt edici kalınlaşmasını
ortaya çıkaran iskelet x-ray çalışmalarıyla doğrulanabilir. Kan testleri ile
kandaki kalsiyumun düşük seviyede olduğu vakalar tespit edilebilir.
KCS2’nin tedavisi her bir bireyde görülen
spesifik semptomlara yöneliktir. D vitamini ve kalsiyumun reçetesi
yazılmaktadır ve hipokalsemi tedavisinde etkisi kanıtlanmıştır. Anemi meydana
gelirse, demir alımı için reçete yazılabilir. KCS2’ye sahip insanlar bu
sendromla ilişkili göz anomalisine aşina göz doktoru tarafından düzenli olarak
kontrol edilmelidir. Etkilenmiş bireyler ve onların ailesi için genetik
rehberlik önerilir. Destekleyici bir ekibin KCS2’ye sahip çocuklara yaklaşımı
faydalı olabilir. Böyle bir ekip yaklaşımı fiziksel tedavi ve diğer medikal,
sosyal veya mesleki hizmetleri içerebilir. Diğer tedavi semptomatik ve
destekleyicidir. [1]
Küme baş ağrıları, genellikle birkaç hafta
boyunca günün aynı saatinde “kümeler” de meydana gelme biçimleri
nedeniyle kayda değer bir baş ağrısı biçimidir. Baş ağrısına otonom semptomlar
eşlik eder ve bazı insanlar huzursuzluk ve endişe yaşar.
Bir küme baş ağrısı, başın bir tarafında,
genellikle bir gözün arkasında veya çevresinde şiddetli ağrı ile başlar. Bazı
insanlarda, migren benzeri “aura” dan önce gelebilir. Ağrı genellikle
sonraki 5 ila 10 dakika boyunca zirve yapar ve sonra gitmeden önce üç saat
boyunca bu yoğunlukta devam eder. Tipik saldırılar günde sekiz kereye kadar
çarpabilir ve nispeten kısa ömürlüdür. Ortalama olarak, bir küme süresi 6 ila
12 hafta sürer. Otonomik semptomlar şunları içerebilir: konjonktival enjeksiyon
(kanlı gözler), gözün altında veya çevresinde şişlik, gözlerin aşırı
yırtılması, göz kapağının sarkması, burun akıntısı ve / veya burun tıkanıklığı,
alın ve yüz terlemesi. Bu semptomlar genellikle sadece ağrı sırasında ortaya
çıkar ve baş ağrısı ile aynı tarafta bulunur.
Küme baş ağrıları, her yaşta başlasalar da
genellikle 20 ile 50 yaş arasında başlar. Erkekler kadınlardan daha sık
etkilenir. Tedavi, semptomları başladıktan sonra durdurmayı amaçlayan akut
tedaviye ve kümelenme döneminde tekrarlayan atakların önlenmesine yönelik
önleyici tedavidir
Belirtiler
Küme baş ağrısı çeken insanlar, ağrıyı delici
ve dayanılmaz olarak tanımlarlar. Baş ağrıları “kümeler” de
genellikle birkaç saat boyunca günün ve gecenin aynı saatinde meydana gelir.
Belirtiler genellikle başın bir tarafında, sıklıkla gözün arkasında veya
çevresinde görülür. Başın etkilenen tarafındaki burun ve göz de kırmızı, şiş ve
akıntılı olabilir. Bazı insanlar da bulantı; huzursuzluk; kan basıncı ve kalp
atış hızı değişiklikleri; endişe veya ışığa, sese ve kokuya duyarlılık gibi
semptomlara neden olabilir. Etkilenen bireylerin çoğu, günde bir ila üç küme
baş ağrısına ve yılda iki küme periyoduna sahiptir ve bunlardan semptomlardan
kurtulma süresi farklıdır.
Küçük bir grup insan, kısa bir süre (2 hafta
veya daha az) remisyona maruz kalarak yıllarca sürebilen küme baş ağrıları
nöbetleri ile karakterize kronik bir form geliştirir.
Çoğu hastalık için semptomlar kişiden kişiye
değişecektir. Aynı hastalığı olan insanlar listelenen tüm belirtilere sahip
olmayabilir. Bu bilgi İnsan Fenotip Ontolojisi (HPO) olarak adlandırılan bir
veri tabanından gelir. HPO, tıbbi kaynaklarda açıklanan belirtiler hakkında
bilgi toplar. HPO düzenli olarak güncellenmektedir. Bir semptom hakkında daha
ayrıntılı bilgilere erişmek için HPO ID’yi kullanın.
Tedavi
Tedavi küme baş ağrılarını iyileştirmez.
Tedavinin amacı semptomları hafifletmektir. Spontan düzelme oluşabilir veya baş
ağrısını önlemek için tedavi gerekebilir.
Küme baş ağrısını azaltmak ve gelecekteki
atakları bastırmak için ilaçlar mevcut. Bir tablet, burun spreyi veya
enjeksiyon olarak tatbik edilen oksijen inhalasyonu ve triptan ilaçları (migreni
tedavi etmek için kullanılanlar gibi) ile akut küme baş ağrısı hızlı bir
rahatlama sağlayabilir. Burun ve burun deliklerini saran lidokain burun spreyi
de etkili olabilir. Prednizon ve deksametazon gibi ergotamin ve
kortikosteroidler küme döngüsünü kırmak için reçete edilebilir ve daha sonra
baş ağrıları sona erdiğinde azaltılabilir. Verapamil, atakların sıklığını ve
ağrı seviyesini azaltmak için önleyici olarak kullanılabilir. Lityum, valproik
asit ve topiramat bazen önleyici olarak da kullanılır.
İlaçlar hakkında daha ayrıntılı bilgi,
Medscape Reference’in küme başağrısı hakkındaki makalesinin tedavi ve yönetim
bölümlerinde bulabilirsiniz.
Bir Uzman Bulun
Tıbbi yardıma ihtiyacınız olursa, bu hastalık
da deneyimi olan doktorları veya diğer sağlık profesyonellerini
arayabilirsiniz. Bu uzmanları savunma kuruluşları, klinik deneyler veya tıbbi
dergilerde yayınlanan makaleler aracılığıyla bulabilirsiniz. Ayrıca
bölgenizdeki bir üniversite veya üçüncül tıp merkezi ile iletişim kurmak
isteyebilirsiniz, çünkü bu merkezler daha karmaşık vakalar görmeye, en son
teknoloji ve tedavilere sahiptir.
Bölgenizde bir uzman bulamıyorsanız, ulusal
veya uluslararası uzmanlarla iletişim kurmayı deneyin. Sizi, bildiği birisine
konferanslar veya araştırma çalışmaları yoluyla yönlendirebilirler. Bazı
uzmanlar, sizinle ilgilenmek için seyahat edemiyorsanız, telefonla veya e-posta
yoluyla sizinle veya yerel doktorlarınızla görüşmek isteyebilir.
Sağlık Kaynakları
Genetik konusunda uzmanlaşmış bir tıp uzmanı
bulmak için, doktorunuza sevk isteyebilir veya kendiniz için arama
yapabilirsiniz. Çevrimiçi dizinler Amerikan Tıbbi Genetik Koleji ve Ulusal
Genetik Danışmanlar Birliği tarafından sağlanmaktadır. Daha fazla yardıma
ihtiyacınız olursa, bir GARD Bilgi Uzmanı ile iletişime geçin. Ayrıca Genetik
Danışma’dan Genetik danışmalar hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Bailey-Bloch Konjenital Miyopatisi (Yerli
Amerikan Miyopatisi); çoğunlukla kas güçsüzlüğü, artrogripozis, kifoskolyoz,
malign hipertermiye yatkınlıkla karakterize olan nadir bir nöromüsküler
hastalıktır.
Genetik
Değişikler/ Etken Faktörler
STAC3 geninin 12q13 kromozomunda
mutasyonun Bailey-Bloch Miyopatisine neden olduğu saptanmıştır. STAC3 geni, kas
kasılma ve gevşeme mekanizmasında rol oynayan bir gendir. STAC3 mutasyonunun,
CACNA1S kalsiyum kanalında inaktivasyon süresini azalttığı tahmin edilmektedir.
Belirti
ve Semptomlar
Kas
güçsüzlüğü
Artrogripozis
Kifoskolyoz
Yarık
damak
Pitozis
Normalden
kısa boy
Malign
hipertermiye yatkınlık (Anestezi ile indüklenen)
Talipes
Genetik
Görülme Sıklığı
Hastalığın görülme sıklığı <1:1 000
000’dur. Ancak Amerika’nın Kuzey Karolina eyaletinde yaşayan Lumbee
Kabilesi’nde rastlanma sıklığı 1:5,000’dir. Literatüre girmiş Yerli Amerikalı
olmayan ilk hasta, Türk kökenlidir. Bu sebeple Yerli Amerikalılara özgü bir
hastalık kategorisinden çıkmıştır.
Hastalığı oluşturan semptomlara yönelik
terapiler uygulanabilir. Fizik tedavi ile yaşam kalitesini arttırmak mümkündür.
Hastalarda malign hipertermiye yatkınlık bulunduğundan anestezi prosedürlerinde
özellikle halotan ve süksinil kolin ajanlarının kullanımına dikkat edilmelidir.
Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
Sistinoz nadir görülen, sistin adlı amino asidin böbrek, göz, karaciğer, pankreas ve beyin gibi organlarda birikimi yüzünden ortaya çıkan multisistematik genetik bir rahatsızlıktır. Hastalık, nefropatik sistinoz, orta sistinoz ve nefropatik olmayan (veya oküler) sistinoz olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Hastalığın yaş aralığı, semptomları ve çeşidi kişiden kişiye değişmektedir. Nefropatik sistinoz bebeklik döneminde ortaya çıkan, en yaygın görülen ve en tehlikeli sistinoz formudur. Erken teşhis ve teşhisi takip eden tedavi süreci hastalığın ilerlemesini ve semptomların görülme sıklığını önemli derece etkilemektedir. Böbrek ve gözler en çok etkilenen organlardır. Nefropatik sistinoz veya orta sistinoz hastaları bir süre sonra mecburi böbrek nakli olmak zorundadır. Nefropatik olmayan (veya oküler) sistinoz sadece gözdeki korneaları etkilemektedir.
Belirti ve Semptomlar
Medikal terminoloji
Genel adı
Hastaların %80 ila % 99’u bu semptomları göstermektedir
Aminoasidüri
İdrarda yüksek amino asit seviyesi
Korneada opaklık
Dehidrasyon
Ergenlik döneminde gelişimde gecikme
Kilo alamama
Yorgunluk
Hipokalmei
Kanda düşük Potasyum seviyesi
Hipofosfatemi
Kanda düşük Fosfat seviyesi
Hipotiroidi
Tiroidin normalden az çalışması
Kas zayıflığı
Miyopati
Kas dokusu hastalığı
Nefrojenik diabetes insipidus
Nefropati
Fotofobi
Gözde ışığa karşı aşırı hassasiyet
Polidipsi
Aşırı susuzluk
Proteinüri
Urinde yüksek protein seviyesi
Renal tübüler fonksiyon bozukluğu
Böbreklerde filtre yapan yapıların
anormal fonksiyonu
Kısa boy
Stereotypy
Tekrarlayan hareketler
Type I diabetes mellitus
Type 1 diyabet
Kusma
Medikal terminoloji
Genel adı
Hastaların %30 ila % 79’u bu semptomları göstermektedir
Böbrek
yetmezliği
Retinopati
iltihaplanmayan
retina hastalığı
Raşitizm
Zayıf ve
yumuşak kemikler
Medikal terminoloji
Genel adı
Hastaların %5 ila % 29’u bu semptomları göstermektedir
Anormal pyramidal semptomlar
Kranial sinir felci
Dysphasia
Ateş
Yürüyüş bozukluğu
Hafif zihinsel engel
Malabsorption
bağırsakların belirli besinleri sindirememesi
Portal hipertansiyon
Görme bozukluğu
Medikal terminoloji
Genel adı
Hastaların %1 ila %4’u bu semptomları göstermektedir .
Körlük
Serebral Kalsifikasyon
Kalsiyumun beyinde anormal depolanması
Diabetes mellitus
Erkek hipogonadizm
Erkek eşeysel bezininde foksiyonel azalma
Ağız-Yutak disfaji
Yutkunmada zorluk
Birincil hipotriodi
Renal Fanconi syndrome
5.seviye kronik böbrek rahatsızlığı
Genetik Görülme Sıklığı
100.000 ila 200.000 kişide bir görülmektedir. Birleşik Krallık ve Fransa’da
ise hastalığın görülme olasılığı yüksek
ve 26.000de bir dir.
Kalıtım Paterni/Deseni
Hastalık otozomal çekinik gen ile
taşındığından, kişinin belirti ve semptomları göstermesi için hastalığa ait
mutasyona uğramış iki aleli de taşıması gerekmektedir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Teşhis;
Öncelikle hastalıkla
özdeşleşmiş belirti ve semptomlara bakılır.
Sonrasında klinik testler ile beyaz kan
hücrelerindeki (polimorfonükleer
lökositler) sistin seviyesi ölçülür.
Hastalık Fanconi sendromuyla benzerlik
gösterdiği için, idrar testinde görülen mineral, amino asit, su, karnitin gibi
değerlerin fazla düşük olması Falconi sendromu belirtilerindendir.Bu şekilde
hastalığın diğer hastalılarla karıştırılmaması ve uygun tedavi uygulanabilmesi
mümkündür.
Deneyimli bir göz doktoru tarafından yarık
lamba (slit lamp) adı verilen bir yüksek çözünürlüklü mikroskop kullanılarak,korneadaki
sistin kristallerini açığa çıkarılabilmektedir.
Genetik testler sonucu CTNS genindeki
mutasyonlar ortaya çıkarılabilmektedir
Ayrıca hastalığı taşıma riski olan bebeklerde
prenatal tanı, amniyotik sıvıdan alınan örnekte sistin seviyesi ölçülerek de
konulabilmektedir.Anne karnında hastalık riski taşıyan bebeklerde
ayrıca,koryonik villus örneklemesi olarak bilinen ve yine sistin seviyesini
ölçmeyi amaçlayan bir testle tanı koyulabilmektedir.
Tedavi seçenekleri ;
Vitamin ve elektrolit takviyesi tedavi olarak uygulanabilmektedir.
İndomethacin ilacı genel durumu koruma ve büyümeyi sağlamaktadır.
Cysteamine (her gün 1.3 g/m2 yada 1.9 g/m2 ‘lık doz halinde günde 4 kez ) lizozomlardaki sistin miktarını düşürerek hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir ve hatta durdurabilir. Sisteaminin yan etkileri arasında gastrointestinal semptomlar, ağız kokusu, ter kokusu ve alerjik reaksiyonlar bulunur.Kullanılan bazı ilaçlar;
Cysteamine hydrochloride (Marka: Cystaran) – Sigma-Tau Pharmaceuticals, Inc. Tarafından üretilmektedir. FDA(Yiyecek ve İlaç Yönetimi) tarafında onaylanan göstergeye göre Sistinoza sahip bireylerde korneada biriken sistin kristalleri tedavisi için kullanılmaktadır (National Library of Medicine Drug Information Portal)
Cysteamineenteric coated (Marka:Procysbi) -Horizon Pharma USA, Inc. Tarafından üretilmektedir. FDA(Yiyecek ve İlaç Yönetimi) tarafında onaylanan göstergeye göre 1 yaş ve üstü çocuk ve yetişkinlerde nefrotik sistinozla mücadele için kullanılmaktadır. (National Library of Medicine Drug Information Portal)
Hastalıkla İlişkili Genler
Hastalık CTNS geninde oluşan mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. CTNS
genindeki mutasyonlar, hücrede taşıma görevinde bulunan cystinosin proteinin
deformasyona uğramasına neden olur. Normal şartlarda cystinozin hücre içinde
bulunan hazmetme ve geri dönüştürmeden sorumlu organel olan lizozomdan sistin
moleküllerini atmakla yükümlüdür. Cystinosinin deforme yahut eksik olma
durumunda sistin lizozom içerisinde birikir ve kristalleşir. Sistin
kristalleşmesi lizozomun hareketlerini engellediğinden böbrek göz gibi
organları etkiler.
Cockayne sendromu nadir bir hastalıktır. Ufak kafa boyutu, kilo almada zorlanma ve gelişimde gecikmeyle ayırt edilebilir belirtilerindendir. Bu belirtiler bebeklikten beri gözlemlenebilir ve zamanla daha görünür bir hal alır. Çoğu hastada güneş ışığına karşı yüksek bir hassasiyet oluşur ve hatta bazı durumlarda güneş yanığı ve ciltte kabarma görülebilir. Bazı hastalarda görme ve duyma bozuklukları, ciddi düzeyde diş çürükleri, kemiklerde gelişim bozuklukları, el ve ayaklarda uzun süreli soğuk hissi ve beyin taramasında görülemeyecek beyin hasarları görülebilir. Sendrom 3 grupta incelenir: tip 1 (tip A), tip 2 (tip B) ve tip 3 (tip C). Tip 1: ‘’Klasik’’ Cockayne sendromu olarak da bilinir. Çocuklukta tespit edilen Cockayne sendromudur. Tip 2: ‘’Ciddi’’ Cockayne sendromu olarak da bilinir. Doğumda tespit edilir. Tip 3: Hafif yapıdaki Cockayne sendromudur.
Belirti ve Semptomlar
Cockayne sendromunun yaygın belirtileri şunlardır:
Normalden küçük kafa boyutu,
Kilo almada zorlanma, gelişimde gecikmeler,
Güneş ışığına yüksek duyarlılık ve hatta güneş altında kalınan kısa sürede bile oluşan güneş yanıkları, ciltte kabarmalar,
Görme ve duyma yetilerinde kayıp,
Ciddi diş çürükleri,
Genetik Görülme Sıklığı
Bir milyon kişide 2 veya 3 kişide görülür.
Kalıtım Paterni/Deseni
Otozomal çekinik bir hastalıktır. Hastalığın tek kopyasını taşıyan bireyde hastalık etkileri görülmez. İki kopyanın da var olması halinde hastalık görülür.
Hastalıkla İlişkili Genler
Cockayne sendromunun nedeni ERCC8 ya da ERCC6 genlerindeki mutasyondur. Bu genler DNA’da meydana gelebilecek olası sorunların düzeltilmesinde görevli proteinlerin yapımından sorumludur. Sağlıklı bireylerde DNA sorunları bir etki yaratmadan düzeltilir ancak Cockayne sendromlu bireylerde bu işlem gerçekleşemez.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Henüz bir tedavisi bulunamamıştır. Şimdilik tedavi programları destek odaklıdır. Gelişimsel bozukluklara bağlı eğitim programları, fiziksel terapilerle destek sağlanır. Gerekirse mideden beslenme, spastisite için ilaç kullanımı, güneş kremi ve gözlüğü kullanımı, duyma ve görme sorunları için tedaviler uygulanır.
Hastalığın Diğer İsimleri
Hastalık literatürde CS ve cücelik- retina körelme sağırlık sendromu (dwarfism-retinal atrophy-deafness syndrome) olarak da geçer
Kaynaklar
https://ghr.nlm.nih.gov/condition/cockayne-syndrome https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6122/cockayne-syndrome Nance, M. A., & Berry, S. A. (1992). Cockayne syndrome: review of 140 cases. American journal of medical genetics, 42(1), 68-84.