Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KEDİ MİYAVLAMASI SENDROMU

Ege Efecan ATASOY

Genel Bilgi

Cri-du-chat sendromu doğuştan itibaren hastanın büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığa sahip olan yenidoğanlarda sıklıkla tiz bir kedi benzeri ağlama, mikrosefali ve karakteristik yüz özellikleri (hipertelorizm, düşük kulaklar, küçük bir çene ve yuvarlak bir yüz gibi) görülür. Solunumda zorlanma ve beslenmede zorluk görülebilir. Bu hastalığa sahip bireylerde zihinsel bir engelin yanında gelişimde ve konuşmada gecikme görülür, ayrıca davranış bozuklukları da görülebilmektedir. Bu sendrom kromozom 5’in p kolu denilen bölgesindeki bir eksikliğe bağlı olarak görülmektedir. Genellikle semptomların şiddeti kromozom 5’te bulunan eksikliğin bölgesine ve büyüklüğüne bağlıdır. Bu eksiklik embriyonun erken aşamalarında meydana gelir ve genellikle ailesel bir kalıtıma bağlı değildir.

Semptomlar

1- Anormal ses

Çok sık görülmektedir.

2- Kedi-benzeri ağlama

Hastalığa ismini veren bu semptom oldukça tiz bir kedi benzeri ağlama ile karakterizedir.

Çok sık görülmektedir.

3- Epikantus 

Epikantus ya da epikantal kıvrım, göz çevresinde bulunan kıvrılmış deri parçasıdır. Kıvrımın kirpikleri içe döndürüp göze zarar vermeye başladığı durumlarda tedavi edilir. Tedavi edilmemesi durumda başka hastalıklara sebebiyet verebilir.              

Çok sık görülmektedir.

4- Ciddi seviyede zihinsel gerilik

IQ seviyesi 20 ila 34 arasında değişmektedir.

Çok sık görülmektedir.

5- Mikrosefali

Baş çevresinin yaş ve cinsiyete göre ortalamanın altındaki iki standart sapmadan daha küçük olduğu nörogelişimsel bir bozukluktur.

Çok sık görülmektedir.

6- Mikroretrognati 

Alt çenenin geride olması durumu. 

Çok sık görülmektedir. 

7- Yuvarlak yüz

Çok sık görülmektedir.

8- Ciddi düzeyde gelişim eksikliği

Çok sık görülmektedir.

9- Aşağı eğimli palpebral fissürler

Gözlerin dış köşelerinin aşağıya doğru meyilli olduğu durum.

Sıklıkla görülmektedir.

10- Hipertelorizm

Gözler arasındaki mesafenin abartılı bir seviyede artması.

Sıklıkla görülmektedir.

11- İntrauterin gelişme geriliği

Anne rahmindeki bebeğin, gebelik haftasına göre olması gerekenden küçük olmasıdır.

Sıklıkla görülmektedir.

12- Skolyoz

Spinal deformiteler içerisinde en sık karşılaşılan ve ilerleyen evrelerde son derece ciddi duruş bozukluklarına neden olan üç boyutlu bir omurga deformitesidir. Bu deformite omurganın yapısal bozukluğundan kaynaklı olarak ortaya çıkabileceği gibi omurga dışı sebeplere bağlı olarak da gelişebilir.

Sıklıkla görülmektedir.

13- Kısa boyun

Sıklıkla görülmektedir.

14- Küçük el

Sıklıkla görülmektedir.

15- Kardiyovasküler sistem morfolojisinde anormallikler

Kalp ve damarlarda yapısal bozukluklar.

Zaman zaman görülmektedir.

16- Kasık fıtığı

Karın içindeki organların (ince bağırsaklar, bağırsak yağları gibi), karın duvarındaki zayıf bölgelerden çıkarak cilt altında şişlik oluşturmasıdır.

Zaman zaman görülmektedir.

17- Eklem hipermobilitesi

Eklemlerin normalden çok daha fazla hareket aralığının bulunması durumu. Bu rahatsızlığa sahip kişiler eklemlerinin fazla hareketine bağlı ağrı çekebilirler.

Zaman zaman görülmektedir.

Görülme Sıklığı

Prevalansının 15.000’ de 1 ila 50.000’de 1 olduğu düşünülmektedir. Toplumda tanısı konulmamış hastaların varlığı sebebiyle bu aralık konusunda kesinlik vermek zordur. Görülme sıklığındaki başka bir önemli detay ise kadın hastaların oranı erkek hastalardan daha yüksektir.

Genetik Paterni/Deseni

Çoğu vakada ailesel bir kalıtım görülmez. Eksiklik, ya da silinme, çoğu ya üreme hücrelerinin(sperm ya da yumurta) gelişimi sırasında ya da embriyonun erken gelişimi sırasında rastgele bir şekilde meydana gelir. 

Vakaların %10’unda kromozom anormalliği hasta olmayan bir ebeveynden gelmektedir. Bu tarz durumlarda ebeveyn dengeli translokasyon adı verilen bir kromozomal yeniden düzenlemeye sahiptir. Dengeli translokasyonlar genellikle bir sağlık sorununa yol açmazken, bir sonraki nesle aktarıldığında dengesiz bir hale gelebilir. Bu dengesiz translokasyonu alan sonraki nesillerde eksik veya fazla olacak şekilde kromozomal değişiklikler görülür. 

Denges

Cri du chat kromozom 5’in kısa kolunda (p) kısmi bir eksikliğe (monozomi) bağlı gelişen bir sendromdur. Bütün kromozomlar kısa bir kola (p) ve uzun bir kola (q) sahiptir.

Araştırmacılar semptomların kromozom 5’teki özel bölgelerde ve kısa kolda olan eksikliklere bağlı olduğunu düşünmüşlerdir ve buna bağlı olarak bazı araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalar ışığında bazı genlerin cri du chat oluşumunda etkili olduğunu düşünmektedirler.

  • Telomeraz reverse transkriptaz geni kromozom 5’in 13.33 kısa kolunda (5p13.33) lokalizedir.
  • Semaphorin F geni 5p15.2 lokasyonunda bulunur ve semptomlarda çeşitliliğe sebep olabilir.
  • D-catenin (CTDNN2) geni eksikliği de 5p15.2 lokasyonunda bulunur ve ciddi zihinsel gerilikle ilişkilendirilmiştir. Bu protein erken sinirsel gelişim sırasında eksprese edilir.

Birçok vaka rastgele bir şekilde meydana gelmektedir. Bu eksikliğe bağlı sendromların birçoğu (%80 -90) babaya bağlıdır, yani sperm kaynaklıdır.

Teşhis

Yenidoğanda kedi benzeri ağlamayla karakterize bir rahatsızlık olması sebebiyle, bu ağlamanın duyulmasının ardından karyotip yöntemleri kullanılarak kromozom 5’in kısa kolunda eksiklik olup olmadığı araştırılır. FISH (Floresan in situ hibridizasyon) yöntemiyle hastalığın tanısı doğrulanır. Karyotip çalışmalarında genellikle ebeveynlerden birisinde dengeli translokasyon saptanır. PCR yöntemiyle kedi benzeri ağlamaya sebep olan gen lokasyonları saptanabilir.

Ek tanı yöntemi olarak X-RAY cihazları ile iskelet sistemindeki anormallikler (skolyoz gibi) teşhis edilir.

Teşhis yöntemleri halen geliştirilmekte olup şu an için kısıtlıdır.

Tedavi

Bu rahatsızlığa sahip bireylerde tedavideki ilk yaklaşım, spesifik semptomların tedavisine yöneliktir. Genellikle multidisipliner bir ekiple (Ortopedistler, cerrahlar, kardiyologlar, nörologlar, diş hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarından oluşan) bütün spesifik semptomlar üzerinde tedavi yöntemleri belirlenir. 

Tedavide erken teşhis hastaların yaşam kalitelerinin yükselmesi ve toplum hayatına uyum sağlaması açısından çok önemlidir.

Beyin hasarı bulunan hastalar için ne yazık ki spesifik bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır lakin rehabilitasyon programları ile hastalığa sahip bireylerin topluma adaptasyonu sağlanmaktadır.  

Beslenmede zorluk yaşayan çocuklar (emmede ve yutmada zorluk gibi) doğumun ilk haftasında tedavi programlarına başlatılır.

Erken rehabilitasyon programları (konuşma terapisi, fiziksel terapi gibi)  gecikmekte olan motor ve beyin gelişimi için önemlidir. Bazı çocuklarda sensörinöral duyma bozuklukları bulunabilir. Bu çocuklarda işitme muayenesi ve tedavileri uygulanır.

Aşılama takvimlerinde bir sıkıntı bulunmaz. Tüm olması gereken aşılar önerilmektedir.,

Hastalığın Diğer İsimleri

  • 5p deletion syndrome
  • 5p- syndrome
  • Cat cry syndrome
  • Chromosome 5p- syndrome
  • Monosomy 5p

Kaynaklar

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

EMERY- DREİFUSS KAS DİSTROFİSİ

Sümeyye Koçaağa

Genel Bilgi

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi (EDMD), kalp hastalığı, kontraktür ve kas atrofisi (zayıflığı) ile ilişkilendirilen nadir genetik bir hastalıktır. Adını 1960’larda bir Virginia ailesindeki bozukluğu ilk kez tanımlayan doktorlar olan Alan Emery ve Fritz Dreifuss’tan almıştır. 

Kalıtım Paterni/Deseni

EDMD, çoğu durumda X’e bağlı çekinik ve otozomal dominant bir özellik olarak kalıtılabilir. Otozomal çekinik kalıtım son derece nadirdir, ancak en az bir ailede bildirilmiştir. EDMD’ nin otozomal dominant ve resesif formlarında erkekler ve dişiler eşit olarak etkilenirken, X’e bağlı formda öncelikle erkekler etkilenir ve kadın taşıyıcılar arasında bazı hastalık belirtileri görülür. 

Belirti ve Semptomlar

EDMD’nin başlangıç ​​yaşı, şiddeti ve ilerlemesi, aynı ailenin bireyleri arasında bile vakadan vakaya büyük ölçüde değişiklik gösterir. Etkilenen bazı bireyler, çocukluk çağında hızlı hastalık ilerlemesi ve ciddi komplikasyonlar yaşayabilir; diğerleri yetişkin başlangıçlı ve yavaş ilerleyen bir seyir gösterebilirler.

EDMD klinik olarak üç semptom ile karakterize edilir: çocuklukta başlayan ve ilk olarak dirsekleri, ayak bileklerini ve boynu etkileyen eklem kontraktürleri; kas atrofisi; ve kalp yetmezliği, çarpıntı, iletim bozuklukları gibi kardiyak belirtiler. Semptomlar normal olarak yaşamın ikinci on yılında veya sonrasında ortaya çıkar. Kas atrofisi geç çocukluk ya da erken ergenlikte genellikle üst kollarda ve alt bacaklarda gelişir. Kas atrofisinin ilerlemesi, sonradan hızlanma eğilimindedir ancak yaşamın ilk otuz yılında genellikle yavaştır. Otozomal dominant EDMD’li bazı kişiler sonunda yürüme yeteneğini kaybedebilir. X’e bağlı EDMD’de yürüme kaybı nadirdir.  Kontaktürler, kas atrofisinden önce meydana gelirler ve ergenlik döneminde, daha belirgin durumdadırlar. Bazı EDMD’li hastalarda solunum kaslarının zayıflığından dolayı solunum yetmezliği görülür. EDMD’nin üçüncü belirgin özelliği olan kalp anormallikleridir. Başlangıcı değişebilse de,  genellikle yaşamın ikinci on yılından sonra gelişir. Kadın taşıyıcılar hiçbir zaman kas semptomları veya belirtileri göstermezler, ancak %20’sinde kalp hastalığı gelişebilir. 

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

EDMD, her bir kas hücresinin çekirdeğini çevreleyen nükleer zarda protein üreten genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanır. 

EDMD’nin X’e bağlı formu, X kromozomunun (Xq28) uzun kolunda bulunan EMD (STA olarak da bilinir) geninin bozulması veya mutasyona uğramasından kaynaklanır. EMD geni, emerin adı verilen bir kas proteinini kodlar. Emerin vücudun çoğu hücre tipinde bulunur ancak özellikle iskelet ve kalp kasları yüksek ekspresyon seviyelerine sahiptir. 

EDMD’nin otozomal dominant ve otozomal resesif formlarının, 1. kromozomun uzun kolunda (1q21.2) bulunan aynı genin mutasyonlarından kaynaklanır. Gen, LMNA geni olarak bilinir ve lamin A ve lamin C proteinlerini kodlar. 

EDMD, aynı zamanda doğrudan emerin ile etkileşime giren nükleer zarf proteinleri nesprin-1 ve -2’deki mutasyonlardan da kaynaklanabilir. İskelet kasında yüksek seviyelerde eksprese edilen nesprinler, kas gelişimi sırasında çok çekirdekli kas hücrelerinde çekirdeklerin uygun şekilde konumlandırılmasını ve bağlanmasını sağlar. 

Çekirdeği hücre iskeletine bağlamak için nesprinlerle bir kompleks oluşturan SUN alanı proteinleri SUN1 ve SUN2’deki mutasyonlar da EDMD’ye neden olabilir. Bazı EDMD vakalarında, emerine bağlanan bir nükleer membran proteini olan LUMA olarak da bilinen FHL1 genindeki mutasyonlardan kaynaklandığı belirlenmiştir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi hastalarına teşhis konulurken önce doktor tarafından bir hasta ve aile öyküsü alınır ve fiziki muayene yapılır. Doktor ayrıca hastanın zayıflığının kaslardaki bir sorundan mı yoksa onları kontrol eden sinirlerdeki bir sorundan mı kaynaklandığını belirleyebilir. Genellikle, zayıflığın kaynağı fiziksel bir muayene ile belirlenebilir. Bazen sinir iletim çalışmaları ve elektromiyografi (EMG) adı verilen özel testler yapılır.

Ayrıca etkilenen deriden biyopsi örneği alınması, kas hücrelerinde hangi kas proteinlerinin bulunduğu ve bunların normal miktarlarda ve doğru yerlerde bulunup bulunmadığı hakkında bilgi sağlayabilir. EDMD’li hastalardan alınan deri biopsisinde derideki çekirdeklerde emerin proteininin yokluğunun  gösterilmesi tanıyı kesinleştirir.

Ek olarak hastaya genetik testlerin yapılması ile EDMD’ye neden olan belirli gen mutasyonları analiz edilerek belirlenir, bu hastalığın olası seyrini tahmin etmeye yardımcı olabilir ve ailelerin hastalığı bir sonraki nesle geçirme riskini değerlendirmesine yardımcı olabilir.

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi’ne sahip hastaların semptomların iyileştirilemesi hastanın yaşam kalitesini arttırır. EDMD’li hastalarda meydana gelen kontraktürleri önlemek zordur, ancak fizik tedavi ile hareket açıklığını korumak gelişimlerini yavaşlatmaya yardımcı olabilir. 

Ek olarak EDMD’li hastaların birçoğunda gözlemlenen kardiyomiyopati, vücuda kan pompalama yeteneğindeki bir bozulmadır. kardiyomiyopatinin düzeltilmesinde bazı ilaçlar yardımcı olabilir.

Kaynaklar

  1. Heller, S. A., Shih, R., Kalra, R., & Kang, P. B. (2020). Emery-Dreifuss muscular dystrophy. Muscle & nerve61(4), 436–448. 
  2. Madej-Pilarczyk A. (2018). Clinical aspects of Emery-Dreifuss muscular dystrophy. Nucleus (Austin, Tex.)9(1), 268–274. 
  3. Del Valle Sanchez, M. (2016). Emery-Dreifuss muscular dystrophy type 2: New de novo mutation in the lamin A/C gene. Neurologia (Barcelona, Spain)33(8), 554-555.
  4. https://www.mda.org/disease/emery-dreifuss-muscular-dystrophy/medical-management
  5. https://rarediseases.org/rare-diseases/emery-dreifuss-muscular-dystrophy/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

Prof. Dr. Özgür KASAPÇOPUR’DAN NADİR HASTALIKLARDA ERKEN TANININ ÖNEMİ VE ÇOCUKLUK ÇAĞI ROMATİZMAL HASTALIKLARI

‘Bunların neredeyse yarısı beş yaşına gelmeden yaşamını da yitiriyor.’

Hazal Sena ÇELEBİ

  1. Öncelikle şunları sormak istiyorum: Nadir hastalıklar nedir? Nadir hastalıklar ile ilgili önemli sorunlar nelerdir?

Öncelikle duyarlılığın için çok teşekkür etmek istiyorum. Nadir hastalıklar, adından da anlaşılacağı gibi toplumda nadir gördüğümüz, sıklık olarak bakarsak da 2000 kişiden daha azında görülen -böyle bir tanım var- hastalıklardır. Tabii yöreden yöreye, bölgeden bölgeye bu hastalıklar değişebiliyor. Çünkü, her yörenin ayrı bir rahatsızlığı var. Bunlardaki ana sorunu, ben bir “ Çocuk Romatolog”u olarak yanıtlamak istiyorum. Bu hastaların hastaneye, hekime, tedaviye ulaşabilme zorlukları, tanınabilirlik zorlukları ve diğer bulgularla birlikte geliyor. En önemli özelliği de bunlardır. Sizin de çalışmış olduğunuz genetik kökenli hastalıklar ve bu genetik kökenli hastalıkları gerçekten tanımak çok zor. Bunlarla birlikte uğraşmak, bunları takip etmekte çok zor. Farklı klinik bulgularda daha az gördüğümüz, toplumda görmeye alışık olmadığımız ortamlarda hep aklımıza gelmesi gereken bir noktadır burası.

2. Nadir hastalıklar genellikle çocukları mı etkiliyor?

Tabii, her yaşta görülebiliyor; böyle bir genelleme yok. Ama çoğunlukla genetik kökenli oldukları için bunların birçoğu küçük yaşlarda ortaya çıkıyor. Doğumla birlikte başlıyorlar. Doğumla birlikte başladıklarında da bu çocuklar doğdukları anda çeşitli bulgularla, çeşitli verilerle karşımıza gelebiliyorlar ve bunlar karşımıza geldiği zaman gerçekten ortaya çıkan belli noktalar oluyor çocukluk çağında. Bunların neredeyse yarısı beş yaşına gelmeden yaşamını da yitirebiliyor. Bu nadir hastalıkların çoğu, yaşamla da bağdaşamıyor ve ne yazık ki çocuklarımızı kaybediyoruz. Aslında bunları daha erken tanıyabilmiş olsaydık daha çabuk tedavilerini sağlayabilirdik. Ama bu, tek bir hekimin yapabileceği ya da tek bir kişinin yapabileceği bir şey gibi değil. Yani birçok insanın iç içe yapıp birçok insanın iç içe değerlendirebileceği bir durum olarak karşımıza geliyor.

3. Özellikle size sormak istediğim sorulardan birisi: Çocukluk çağı romatizmal hastalıkları ve belirtileri nelerdir? Nadir olanlar özellikle.

Çok teşekkür ederim bu soru için. Çocukluk çağı romatizmal hastalıkları deyince gerçekten çok geniş bir kavramla karşı karşıyayız. Ve bu geniş kavramın içinde birçok veri karşımıza çıkıyor. Ne zaman düşünmeliyiz bunları? Bir kere ağrı hissetmek, hepimizin yaşadığı bir şey. Ama o ağrı dışında; hareket kısıtlılığı, yürüme zorluğu, eklemlerde şişlik ve kızarıklık gibi bulgular. Ya da bir çocuğun yaptığı en önemli eylem biliyorsunuz ki yaramazlıktır. Çocuğun yaramazlık yapamaması, yaramazlığını kaybetmesi, hareketlerini yapamaması çok önemli bir veri olarak karşımıza geliyor ve bunlarla birlikte ortaya çıkan bir durum oluyor. Onun dışında kontrol altına alınamayan ateşler, özellikle değişik cilt döküntüleri gibi bulgular aklımıza çocukluk çağı romatizmal hastalıklarını getirmeli. Tabii bunlar içinde ana grup olarak otoinflamatuar dediğimiz bir geniş grup vardır. Bunlar genetik geçişli olan hastalıklar ve genetik geçişli olduğu için de bunlar çocukluk çağında daha sık bulgularla birlikte karşımıza çıkabiliyor Hazal.

4. Çocukluk çağı romatizmal hastalıklarının tanı ve tedavisinde zorluk yaşanıyor mu?

Kesinlikle yaşanıyor. Bize ulaşmada, ilgili merkezlere ulaşmada bazen sıkıntılar oluyor. Ama bu sıkıntıları ortadan kaldırdığımız anda bunların birçoğunu da ortadan kaldırmış oluyoruz kolaylıkla. Yani hastalar bize ulaştığı anda daha sağlıklı olarak tedavilerini düzenlemiş oluyoruz ve bunlarla birlikte gidiyoruz. Tabii ki geldikten sonrası kolay. Ama ilaca erişimdeki sıkıntılar gibi birçok şeyi de bizler çabalayarak çözmeye çalışıyoruz.

5. Hasta ve hasta yakınlarının yaşamında erken tanı, doğru tedavi ve düzenli takibin önemi nedir?

 Üzerine de vurguladığın gibi Hazal, gerçekten çok önemli. Her hastayı ne kadar erken tanıyabilirsek o kadar başarılı oluyoruz tedavide. Yani erken tanımamız, erken olarak bunları değerlendirmemiz çok önemli. Tedaviye erken başladığımız zaman, erken tanıdığımız zaman -hastalıkta oluşabilecek iki ana grubumuz var. Birinci grup, hastaları aktif tutmak istemiyoruz; ikinci grup, hasar oluşmasın istiyoruz.- yani bizim en büyük korkumuz çocukların bu hastalıklardan ötürü hasar almaları. Yani hasar aldıkları zaman ciddi olarak etkilenmeler oluyor. Eklemleri etkileniyor, ortalama ömürleri 80 yıl olduğu için. Yani biz var olan eklemlerimizi 80 sene kullanabileceğiz demek bu. Bunlarda oluşan bir hasar, geriye dönüşsüz olabiliyor. Ve bu hasarın önlenmesi için çabalıyoruz, bütün amaçlarımız da bunun için.

6. Nadir hastalıkların -özellikle sizin branşınız için soruyorum- tedavisi mümkün mü?

Tabii ki tanıya göre değişiyor. Bu ülkede sağlıkçılar, sağlıkla uğraşanlar; işte bunlar genetikçiler, biyologlar, doktorlar, hemşireler… bütün sağlık çalışanlarının tek bir amacı var: Yaşamları boyunca, eğitimleri boyunca toparlamış oldukları bu iyiliği taşımak. İyiliği taşımak için çabalıyorlar, iyiliği taşımak için uğraşıyorlar. Ve iyiliği taşımak için yaptıkları çabalarla birlikte yürütüyorlar bu olayları. Ve bunlarla birlikte karşımıza çıkan bir bulgu oluyor. Ve bu yüzden biz hastaların birçoğunu tedavi etmeye çalışıyoruz. Ama bu spesifik olarak hastalıktan hastalığa değişiyor. Her hastalığın farklı bulguları, farklı verileri olabiliyor. O yüzden de hastalık bazında konuşmak daha doğru oluyor. Hepsine elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yarısını da tam olarak tedavi edebiliyoruz diyelim.

7. Nadir hastalıklarla savaşan hastaların ve hasta yakınlarının günlük hayatta yaşadığı zorluklar nelerdir, biraz bahsedebilir misiniz?

Gerçekten çok zor bir hayat. Düşünün hep hasta bir çocuğunuz olduğunu ya da hep hasta olduğunuzu… gerçekten yaşanması kolay bir şey değil. Tabii ki sıkıntılar çok büyük ve bunlara elimizden geldiğince bizler de yardımcı olmaya çalışıyoruz, bunların hepsini düzeltmeye çalışıyoruz. Bunların hepsini düzenlemeye ve toparlamaya çalışıyoruz. Gerçekten zorlu bir iş, bu hastalarımıza mutlaka hasta dernekleri aracılığıyla, diğer aracılarla da yardımcı olmak zorundayız. Ve bunlarla birlikte bunları toparlamak bizler için de rahatlatıcı bir etki yaratacaktır.

8. Az önce de derneklerden bahsettiniz. Nadir hastalıklar için kurulan dernekleri ve düzenlenen farkındalık projelerini yeterli buluyor musunuz -ülkemiz için-?

Bizim ülkede ben şu konudan adım gibi eminim: uzmanlık dernekleri, özellikle UDEK çatısı altında toplanan bütün uzmanlık dernekleri ellerinden gelen iyiliği hastalara taşımak için uğraşıyorlar. Ben” Çocuk Romatoloji Derneği” başkanıyım. Çocuk Romatoloji Derneği’nde ben ve arkadaşlarım, bütün çabamız hastalarımızın iyiliği için. Elimizden geleni gösteriyoruz. Yeterli mi? Tabii ki değil. Daha çok şey yapmamız gerekiyor. Hastalarımızı daha çok bilgilendirmemiz, ailelerimizi daha çok bilgilendirmemiz gerekiyor. Ve bunlarla birlikte güzel bir geleceğe çocuklarımızı taşımamız gerekiyor. Ama yaptığımız hiçbir şey hala yeterli değil. Hala daha çok yapacak işimiz var.

9. Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Hiçbir şey yok. Çalışmaya devam edin. Bence çalıştıkça her şey çok güzel olacak. Gerçekten bu ülkenin gençlerinden ben çok ümitliyim. Çok güzel şeyler yapacağınıza da adım gibi inanıyorum.

                                                 Prof. Dr. Özgür KASAPÇOPUR

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KİSTİK FİBROZ-GASTRİT-MEGALOBLASTİK SENDROMU

Deniz YILKI

Genel Bilgi

   Kistik fibroz-gastrit-megaloblastik sendromu ilk olarak akraba olan iki arap ebevyinin iki çocuğunda ortaya çıkmıştır. Bu hastalık genel olarak anemi( kanda azalmış hemoglobin), megaloblastik anemi( kötücül anemi), gastrit(mide yanması), helikobakteri pilori, folik asit eksikliği(Vitamin B9 eksikliği) ve zihinsel yetersizlikle karakterizedir. Ama bu nadir hastalık hakkında 1991’den beri daha fazla araştırma yapılmamış ve literatüre yeni bilgiler eklenmemiştir. Bu yüzden bu hastalık hakkındaki bilgiler bu sayfadakilerle sınırlı olup yeni araştırmaların literatüre kazandırılması beklenmektedir.

Semptomlar

   Uzun yüz, alın kısmında büyüme, kepçe kulak, küçük ve derinde olan gözler, alt çenenin yetersiz gelişmesi, tekrarlayan enfeksiyonlar, gastrit, ishal, çok terleme, zeka geriliği, metabolizmik anemi, folik asit eksikliği gibi çok çeşitli ve vücudun her bir alanınan etki edebilen semptomları bulunmaktadır. Ayrıca siroz, akciğer hastalıklarına bağlı gelişen kalp hastalıkları, safra yolu tıkanıklığı gibi bir çok hastalığın kapısını aralamaktadır.

Görülme Sıklığı ve Kalıtım Geni

   Bunun hakkında şimdiye kadar yalnızca bir araştırma yapılmış. Bu da gösteriyor ki bu hastalık oldukça nadir bir hastalıktır.

  Ek olarak, bu hastalık otozomal çekinik olarak kalıtılır. Yani eşey hücreleriyle değil de vücut hücreleri tarafından kalıtılmaktadır. Çekinik olması görülme sıklığının azalmasında önemli bir etkendir.

Diğer İsimleri

Lubani-Al Saleh-Teebi sendromu

Megaloblastik anemi

Kaynakça 

https://omim.org/entry/219721

https://rarediseases.oscar.ncsu.edu/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-syndrome/

https://www.malacards.org/card/cystic_fibrosis_with_helicobacter_pylori_gastritis_megaloblastic_anemia_and_mental_retardation

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?lng=en&Expert=2575

https://platform.opentargets.org/disease/Orphanet_2575

https://rarediseases.oscar.ncsu.edu/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-syndrome/about/#:~:text=Cystic%20fibrosis%2Dgastritis%2Dmegaloblastic%20anemia%2C%20or%20Lubani%2DAl,megaloblastic%20anemia%2C%20and%20intellectual%20disability

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/3303/index

https://curofy.com/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-4pyZ?tab=recent

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

UZUV-KUŞAK KAS DİSTROFİSİ

Gamze Hatlar

Genel Bilgi

Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı kol ve bacaktaki kasların zayıflaması sonucu ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanabilir. Proksimal kaslar diğer bir deyişle vücuda en yakın olan kaslar örneğin omuz, üst kol, pelvik ve uyluk kasları bu hastalıktan en çok etkilenen kas gruplarıdır. Uzuv kuşağı kas distrofisi hastalığının şiddeti, hastalığın ortaya çıkış yaşı, ve hastalığın diğer karakteristik özellikleri kişiden kişiye göre birçok farklılıklar gösterir. Aynı aileden olup bu hastalığa sahip olan kişilerde bile bu özellikler çok farklı olabilir.  Uzuv kuşağı kas distrofisi hastalığının belirtileri belirli bir yaştan sonra kendini göstermeye başlar.Bazı kişilerde bu belirtiler hafif durumda kalabilirken çoğu kişide bu belirtilerin giderek şiddetlendiği gözlemlenir. Uzuv kuşağı kas distrofisinin ilk evrelerinde etkilenen hastalar yürümekte ve koşmakta zorluklar çekebilir. Bu hastalık nedeniyle çömelip kalkma gibi hareketleri gerçekleştirirken dışardan destek almaları gerekebilir.  Hastalığın ilerleyen aşamalarında bireyler ayakta durma, yürüme, koşma, kollarını kullanabilme gibi yetkinliklerini tamamen kaybederek tekerlekli sandalye kullanmaya başlarlar. Bu hastalıkta kas kaybı sonucu bireylerin duruşunda ve omuzlarının görünüşünde farklılık ortaya çıkar. Özellikle zayıf omuz kaslarının sonucu olarak kürek kemikleri arkaya doğru çıkar bu durum skapular kanatlanma  olarak adlandırılır. Ayrıca bu hastalıktan etkilenen kişilerde kavisli bir bel veya yana doğru kıvrılan diğer bir adıyla skolyoz olarak adlandırılan omurga ortaya çıkabilir. Bazı kişilerin kalçalarında, yüzlerinde ayak bileklerinde, ve dirseklerinde hareketi kısıtlayan eklem sertliği olarak adlandırılan sorun ortaya çıkabilir. Baldırdaki kasların çok fazla büyümesi de bu hastalığa sahip bazı bireylerde gözlenen bir durumdur.  Kardiyomiyopati olarak adlandırılan kas kaslarının zayıflaması bu hastalığın bazı türlerinde görülebilen bir durumdur. Bu hastalıktan etkilenen bazı bireylerde nefes almak için kullanılan kasların zayıflaması sonucu soluk alıp vermede problemler ortaya çıkar. Bu solunum sorunları bazı hastalarda çok şiddetli gözlemlenir bu durumda bu hastaların solunum cihazlarından destek alması gerekir.  Uzuv kuşağı kas distrofisi genel olarak zekayı etkileyecek sorunlara neden olmaz fakat nadirde olsa bazı durumlarda gelişimsel gecikme ve zihinsel yetersizlik olduğu gözlemlenmiştir.  

Semptomlar

  • Ayak parmakları üzerinde duramamak ve ayak parmakları üzerinde yürüyememek 
  • Yürümekte zorlanmak 
  • Destek almadan çömelip kalkma işini gerçekleştirememek 
  • Koşmakta zorluk çekmek 
  • Lordoz ve skolyoz gibi omurga eğrilikleri 
  • Eklem sertlikleri    

 Teşhis

Mutasyon analizi ile yapılan çalışmalarda uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığına sahip olan kişilerde kalpain-3 protein eksikliği olduğu gözlemlenmiştir.  Bireylerde kalpain-3 eksikliği söz konusu olduğunda bu hastalığa sahip olma olasılığı  oldukça yüksektir. Kalpain-3 proteini eksikliğinin görüldüğü hastalarda yapılan test sonuçlarına göre bu hastaların CAPN3 genlerinde mutasyonlara sahip olduğu gözlemlenmiştir. 

Tedavi

Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı için net ilaç tedavileri henüz yoktur. Gen tedavisi, hücre tedavisi, bazı farmakolojik tedavi denemeleri dahil olmak üzere farklı bir çok yaklaşım hayvan modellerinde ve deneysel çalışmalarda halen araştırılmaktadır.  Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı farklı türleri de dahil olmak üzere yetişkin kas distrofisi sorunlarında  miyostasin için nötralize edici MYO-029 antikoru son zamanlarda gerçekleştirilen bir klinik çalışmada güvenilirlik ve tolere edilebilirlik özellikleri gösterdi (Guglieri et all., 2008). ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre bu hastalık için şu anda devam eden iki tan klinik çalışma vardır.  Bu klinik çalışmalardan ilkinde yapılan hayvan deneyleri sonucunda fonksiyonel α-sarkoglikan proteini üretilerek kas gücünün arttığı gözlemlenmiştir (Rodino et all.,2008).  

Kalıtım Paterni/Deseni

Uzuv kuşağı kas distrofisi farklı kalıtım türlerine sahip olabilir. Bu hastalığın çoğu türü otozomal resesif bir modelde kalıtılır. Bunun anlamı her hücredeki genin her iki kopyasınında mutasyona sahip olmasıdır. Eğer bir birey otozomal çekinik hastalığa sahipse bu o kişinin ebeveynlerinin mutasyona uğramış genlerinin birer kopyasını taşıdığı anlamına gelir.   

Görülme Sıklığı

Uzuv-kuşak kas distrofisi hatalığının belirlenmesi oldukça zordur çünkü hastalığın özellikleri kişiden kişiye göre birçok farklılık gösterir ve bu hastalığın belirtileri başka kas hastalıklarıyla aynıdır. Tahminlere göre bu hastalığa sahip olma sıklığı 14.500’de 1 ile 123.000 kişide 1 arasında değişmektedir.  

Hastalığın Diğer İsimleri

  • LGMD
  • Uzuv-kuşak sendromu
  • Miyopatik uzuv kuşak sendromu 

Kaynakça 

https://medlineplus.gov/genetics/condition/limb-girdle-muscular-dystrophy/

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6907/limb-girdle-muscular-dystrophy

https://www.omim.org/entry/253600?search=Limb-girdle%20muscular%20dystrophy&highlight=%22limb%20girdle%22%20dystrophy%20limbgirdle%20muscular

https://stanfordhealthcare.org/medical-conditions/brain-and-nerves/limb-girdle-muscular-dystrophy/symptoms.html

Resim Kaynağı: https://medlineplus.gov/images/PX0000A4_PRESENTATION.jpeg

doi: 10.1097/WCO.0b013e32830efdc2  

doi: 10.1212/01.wnl.0000306309.85301.e2

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

SPONDİLOMETAFİZYAL DİSPLAZİ

Kübra SEYHAN

Genel Bilgi

Spondilo “omurga”, metafiz “kemiğin büyüme plakasını (kemiğin çocukluk döneminde büyüyen kısmı)” içeren geniş kısmını ifade etmektedir. Displazi “anormal büyüme” anlamına gelmektedir. [1] Yaklaşık olarak kişi iki yaşındayken tespit edilen, yürüme ve büyüme bozuklukları ile ilişkili heterojen bozukluk grubu olarak değerlendirilen nadir genetik hastalıktır.[2]

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Spondilometafizyal Displazi birçok farklı tipte görülmekte olan bir nadir hastalıktır. Bu tipler belirti ve semptomlar bakımından ortak noktaları olsada farklılık gösterebilmektedir. Bazıları şu şekildedir:

  • Spondilometafizyal Displazi, Kozlowski Tipi

Diğer isimler: 

  • Dismorfizm artrogripozis iskelet olgunlaşması ileri; 
  • Jequier Kozlowski iskelet displazisi; 
  • Jequier-Kozlowski sendromu; SMD Kozlowski tipi; 
  • İskelet displazisi Jequier-Kozlowski tipi

Spondilometafizyal Displazi, Kozlowski tipi gövdeyi tutan boy kısalığı ile karakterize olan bir otozomal dominant kemik hastalığıdır. Genellikle erken çocuklukta, düzensiz boy ile zayıf büyüme ve eğik bacaklı olma durumundan kaynaklı olarak paytak yürüyüş fark edildiğinde başlamaktadır. Eklemlerin erken osteoartriti (kireçlenme) de yaygındır. Küçük eller ve parmaklar, omurga deformiteleri ve kısa omu, hafif metafiz değişiklikleri, kemikleşmede ciddi gecikme, kare, kısa, alevlenmiş iliak kanatlar (pelvik kemiğinin en geniş kısmı) görülmektedir.[3]

  • Spondilometafizyal Displazi Cezayir Tipi

Diğer isimler: 

  • Japon tipi spondilometafizyal displazi; 
  • Schmid metafizyal disostoz; 
  • Spondilometafizyal displazi Schmidt tipi; 
  • Şiddetli genu valgum ile birlikte spondilometafizyal displazi

Boy kısalığı, miyop, küçük pelvis, ilerleyici kifoskolyoz, bilek deformitesi, şiddetli genu valgum, kısa uzun kemikler ve orta dereceli spinal değişiklikler ve el ve ayaklarda minimal değişikliklerle birlikte şiddetli metafizyal displazi ile karakterizedir.[4]

  • Spondilometafizyal Displazi Köşe Kırığı Tipi

Diğer isimler: 

  • Spondilometafizyal displazi Sutcliffe tipi; 
  • Sutcliffe SMD’si;
  • Sutcliffe tipi spondilometafizyal displazi

Boy kısalığı, gelişimsel koksa vara, progresif kalça deformitesi, uzun tübüler kemiklerin simüle “köşe kırıkları” ve vertebra gövdesi anormallikleri ( çoğunlukla oval vertebra gövdeleri) ile ilişkili bir iskelet displazisidir. Metafiz köşe kırığı, uzuv ağrısı, ortak hareketliliğin sınırlandırılması, yüzün sağ ve sol tarafları arasında asimetri, yüksek damak, sivri çene, şaşılık, diş anormalliği, kırık oluşumuna karşı duyarlılığın artması, çıkıntılı kulak, demir eksikliği anemisi gözlenmektedir. [5]

  • Spondilometafizyal Displazi A4 Tipi

Orantısız boy kısalığı, şiddetli femur boyun deformitesi, belirgin metafiz anomalileri ve ön dil benzeri deformiteye sahip ovoid vertebra gövdelerinden oluşan platispondili ile karakterize edilen nadir görülen bir primer kemik displazisi bozukluğudur.[6]

  • Spondilometafizyal Displazi Sedaghat Tipi

Diğer isimler: 

  • Ölümcül metafiz displazisi.[7]

Hafif ekstremite kısalması, platispondili, gecikmiş epifiz ossifikasyonu, düzensiz iliak krestleri ve pulmoner kanama ile karakterize ciddi metafiz kondrodisplazisi ile karakterize nadir görülen ölümcül bir hastalıktır. Etkilenen bebeklerde şiddetli hipotoni ve kardiyorespiratuar problemler görülür; çoğu solunum yetmezliği nedeniyle doğumdan sonraki günlerde ölür. Kardiyak anormallikler arasında iletim kusurları, tam kalp bloğu ve yapısal anomaliler bulunur. SMDS’li bebeklerin yarısında, korpus kallozum agenezisi, belirgin frontotemporal pakigiri, basitleştirilmiş giral patern, kısmi lizensefali ve şiddetli serebellar hipoplazi dahil olmak üzere anormal nöronal göç ile uyumlu merkezi sinir sistemi malformasyonları olduğu bildirilmektedir.[8]

Diğer isimler: 

  • Spondilometafizyal displazi Richmond tipi

Şiddetli boy kısalığı, torakolomber kifoskolyoz ve kontraktürlü genişlemiş eklemlerle karakterize, nadir görülen bir primer kemik displazisi hastalığıdır. Psikomotor gecikme ve zihinsel engellilik de ilişkili olabilmektedir. Radyografik özellikler arasında düz vertebra gövdeleri, uzun kemiklerin ve iliak kretlerin metafizlerinin dantelli kemikleşmesi ve kafa tabanının belirgin sklerozu yer almaktadır.[9]

  • Spondilometafizyal Displazi Koni – Çubuk Distrofisi (SMD-CRD)

Spondilometafizyal displazi koni- çubuk distrafisi, iletimi otozomal çekinik olan bir nadir genetik hastalık tipidir.[10] Bu tipte retina incelmesi, görme bozukluğu, kornea berraklığında azalma, nistagmus (istemsiz, hızlı, ritmik göz hareketleri), zihinsel engellilik gibi belirtileri görülmektedir.[11]

Belirti ve Semptomlar

Bozukluklar, şiddetli kısa boy, omurga kolonunun anormalliği, orantısız kısa boy, koksa vara (boyun ile femur şaftı arasındaki açının 120° altına düşmesi), yürüme bozukluğu, genu varum (parantez bacak), brakidaktili (parmak kısalığı), genu valgum (X bacak), kifoz (omurganın öne eğrilmesi), platispondili (düzleşmiş omurlar), miyop, skolyoz (omurganın yana eğriliği), belirgin kalça ve diz metafiz lezyonları ile karakterize edilmektedir. Farklı spondilometafiz displazisi formları bulunmaktadır. Bunlar etkilenen metafizlerin tutulumunun lokalizasyonu ve ciddiyeti ile ayırt edilebilmektedir. En yaygın form Kozlowski tipi spondilometafizyal displazidir. ‘Köşe kırığı’ veya Sutcliffe tipi olarak adlandırılan spondilometafizyal displazi formu, çok şiddetli koksa vara ile sonuçlanır. Daha nadir bir formda (Cezayir veya Schmidt tipi) diz tutulumu daha baskın görünmektedir. Spondilometafizyal displazi, fasiyal dismorfizm ve dentinogenez imperfekta gibi diğer klinik belirtilerle birlikte de ortaya çıkabilmektedir.[2]

Genetik Görülme Sıklığı

Prevalansının 1/100.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.[2]

Kalıtım Paterni/Deseni

Hastalığın birçok tipi olması sebebiyle kalıtım paterni farklılık göstermektedir. Kozlowski tipi spondilometafizyal displazi, otozomal dominant bir şekilde ve ayrıca ‘köşe kırığı’ veya Sutcliffe tipi ve Cezayir (veya Schmidt) tipi olarak adlandırılan spondilometafizyal displazi şeklinde iletilir. Bazı ılımlı formların da genellikle otozomal dominant özellikler olarak aktarıldığı görülmektedir. Tip A4 ve retinitis pigmentosa ve optik atrofi ile ilişkili bir eksenel tip dahil olmak üzere çeşitli otozomal resesif formlar da tanımlanmıştır. X’e bağlı iletimi olan bir spondilometafizyal displazi formu da bildirilmiştir.[2]

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis:

  • Boyun, omurga, alt ekstremiteler ve pelvisin röntgeni
  • Kordun sıkıştırılıp sıkıştırılmadığını değerlendirmek için omuriliğin MRI taramaları
  • Kıkırdak değerlendirmek için kalçalara bir boya enjekte edilen artrogramlar

Tedavi:

Spondiloepifizyal displazi tedavisi, ilişkili ortopedik koşullara bağlı olarak değişir ve şunları içerebilir:

  • Servikal füzyon ve servikal omurganın (boyun) olası dekompresyonu – halo ve yelek gerektirebilir
  • Erken yakalanırsa skolyoz ve kifoz için destek
  • Skolyoz ve kifoz için spinal füzyon
  • Yanlış hizalamayı ve/veya subluksasyonu düzeltmek için kalça osteotomisi (kısmi çıkık ve kalça fleksiyon kontraktürleri)
  • Ayak deformiteleri için döküm
  • Özelleştirilmiş toplam eklem değiştirmeleri.[12]

Hastalıkla İlişkili Genler

Hastalık Tipiİlişkili Gen
Spondilometafizyal displazi, Kozlowski tipiTRPV4
Spondilometafizyal displazi Cezayir tipiCOL2A1
Spondilometafizyal displazi köşe kırığı tipiFN1
Spondilometafizyal displazi Sedaghat tipiGPX4
Spondilometafizel Displazi, Pagnamenta TipiPRKG2
Spondiloepimetafizal Displazi, Strudwıck TipiCOL2A1
Knıest DisplaziCOL2A1
Spondilometafizel Displazi, Megarban-Dagher-Melkı TipiPAM16
İmmün Disregülasyonlu SpondiloenkondrodisplaziACP5
Spondilometafizel Displazi, Eksenel TipCFAP410
Spondilometafizyal Displazi Koni – Çubuk DistrofisiPCYT1A
Tablo1: https://www.omim.org/clinicalSynopsis/table?mimNumber=184255,619638,184250,156550,184252,613320,250220,607944,602271,313420,609052&from=PS184255

Referans Listesi:

  1. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/3047/spondylometaphyseal-dysplasia-kozlowski-type

2. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=254

3.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/3047/spondylometaphyseal-dysplasia-kozlowski-type

4.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/504/spondylometaphyseal-dysplasia-algerian-type

5.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/4991/spondylometaphyseal-dysplasia-corner-fracture-type

6.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/458/spondylometaphyseal-dysplasia-type-a4

7.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/4993/spondylometaphyseal-dysplasia-sedaghatian-type

8. https://www.omim.org/entry/250220?search=Spondylometaphyseal%20dysplasia&highlight=dysplasia%20dysplastic%20spondylometaphyseal

9.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/8343/spondylometaphyseal-dysplasia-x-linked

10.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/10647/spondylometaphyseal-dysplasia-with-cone-rod-dystrophy

11.https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/10647/spondylometaphyseal-dysplasia-with-cone-rod-dystrophy

12. https://www.hopkinsmedicine.org/health/conditions-and-diseases/spondyloepiphyseal-dysplasia-congenita (erişim 18.10.2022)

13. https://www.omim.org/clinicalSynopsis/table?mimNumber=184255,619638,184250,156550,184252,613320,250220,607944,602271,313420,609052&from=PS184255

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

OTOZOMAL RESESİF HİPOHİDROTİK EKTODERMAL DİSPLAZİ

Ezgi Beyza Karatay

Genel Bilgi

Hipohidrotik Ektodermal Displazi(HED),hipohidrotik ektodermal displaziler olarak bilinen hastalık grubuna ait,nadir görülen kalıtsal bir multisistem bozukluğudur. Doğumdan önce başlayan bozukluklar; cilt, saç, tırnaklar, dişler, ter bezleri, meme bezleri, tiroid bezleri, timus, ön hipofiz, adrenal medulla, merkezi sinir sistemi, melanositler, dış kulak, lakrimal bez ve kanal konjoktiva kornea, ve meibom bezleri olmak üzere ektodermal dokuların anormal gelişimine neden olur. HED hastalığının 3 belirgin özelliği; terleme yeteneğinin azalması, birkaç diş eksikliği, seyrek saçdır. Bu 3 belirgin özellik HED’i diğer displazi türlerden ayırır. En yaygın fenotipi ise anhidrotik veya hipohidrotik ektodermal displazidir. Ayrıca birinci kromozomda bulunan EDARADD geni mutasyonunda “EDAR-associated-death domain” isimli protein bozukluklarına yol açıp HED’in otozomal resesif kalıtım gösterdiği formuna neden olur.

Semptomlar

Hastalığın tipik belirtileri olarak ekzokrin bezlerinin kusurlu gelişiminden kaynaklı cildin, gözlerin, hava yollarının ve mukoza zarlarının kuruluğu sayılabilir. Hastaların bazılarında alerji ve astım atakları gerçekleşir. Ek olarak, etkilenen bireylerde genellikle karakteristik yüz anomalileri, cilt düzensizlikleri, solunum ve gastrointestinal yolları kaplayan mukoza zarları anomalileri, belirli enfeksiyonlar ve alerjik durumlar geliştirme eğiliminde artış ve/veya diğer anomaliler bulunur.

Neden

Bu hastalığın nedeni X kromozomunda çok yaygın olan EDA genindeki mutasyondur. EDAR, EDA2R, EDARADD, TRAF6 ve IKBKG mutasyonları da Hipohidrotik ektodermal displaziye neden olur. Hipohidrotik ektodermal displazi hastalığında dönüştürücü büyüme faktörü alfa yolu( ) tam anlamıyla çalışmaz. Bu sinyal yolu protein kodlaması için şablondur. Büyüme sırasında sinyal yolu, endokrin bezleri, dişler, saç, cilt ve tırnak gibi dokuların ektodermal ve mezenkimal hücreler arasındaki gelişmeyi düzenler.

        Gen       Konum    Protein  Kalıtım
EDAXq13.1Ektodisplazin AX’e bağlı resesif
EDAR2q13Tümör nekroz faktörü reseptörü üst aile üyesi EDAROtozomal çekinik veya otozomal dominant
EDA2RXq12Tümör nekroz faktörü reseptörü üst aile üyesi 27X’e bağlı resesif
EDARADD1q42-q43Ektodisplasin A-reseptörü ile ilişkili adaptör proteiniOtozomal çekinik veya otozomal dominant
HIT611q12TNF reseptörü ile ilişkili faktör 6
IKBKGXq28NF-kappa-B temel modülatörX’e bağlı resesif

Görülme sıklığı ve Kalıtım Geni

Dünya çapında 20.000 yenidoğandan 1’inde meydana geldiği tahmin edilmektedir.

Otozomal çekinik kalıtım her iki ebeveyninde mutasyona uğramış bir genin sağlıklı taşıyıcıları olduğu anlamında gelmektedir. Ebeveynlerin değişmediği hamilelikte hamilelikte, çocuğun bir çift hastalıklı gen kromozomuna sahip olma olasılığı %25’tir.Çocuğun bir sağlıklı ve bir hastalıklı gene sahip olma olasılığı %50’dir.Çocuğun iki çift sağlıklı gene sahip olma olasılığı ise %25’tir.

Teşhis ve Tedavi

Hastaların bazılarında alerji ve astım atakları gerçekleşir. Meme bezleri ve uçları normalden küçük veya oluşmamıştır.Bu belirti teşhis için ayırıt edici bir özelliktir.Belirli bir tedavisi yoktur.Uygulanan yöntemler sadece hastaların yaşam kalitelerini yükseltmeyi amaçlamaktadır.Bu tedavilerin başlıca amacı alerjik durumları, astıjm atakları, deri lezyonları, hipertemi gibi bulguların etkilerini azaltmaya yönelik yöntemler gelir.Doğumdan başlayarak eksilen dişlerin yerine yapılan implant,yöntemlerinin arasında yer almaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Anhidrotik Ektodermal Displazi
  • Ektodermal Displazi
  • Christ-Siemens-Touraine Syndrome
  • HED
  • EDA

KAYNAKLAR

1.Bolognia, JL, Jorizzo JL, Rapini RP. Dermatology E-Book: Expert Consult Premium Edition – Enhanced Online Features and Print (Bolognia, Dermatology) 3rd Edition, Kindle Edition, Elsevier-Saunders, 2012

2. Reyes-Reali, Julia; Mendoza-Ramos, María Isabel; Garrido-Guerrero, Efraín; Méndez-Catalá, Claudia F.; Méndez-Cruz, Adolfo R.; Pozo-Molina, Glustein (2018). Hypohidrotic ectodermal dysplasia: clinical and molecular review. International Journal of Dermatology.

3. Cluzeau, C., Hadj-Rabia, S., Jambou, M., Mansour, S., Guigue, P., Masmoudi, S., Bal, E., Chassaing, N., Vincent, M.-C., Viot, G., Clauss, F., Maniere, M.-C., and 11 others. Only four genes (EDA1, EDAR, EDARADD, and WNT10A) account for 90% of hypohidrotic/anhidrotic ectodermal dysplasia cases. Hum. Mutat. 32: 70-77, 2011

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

KALITSAL EVRENSEL DİSKROMATOZİS (DUH)

Büşra DURAK

Genel Bilgi

Kalıtsal evrensel diskromatozis (DUH), bebeklik veya erken çocukluk döneminde ortaya çıkan; gövde, uzuvlar ve bazen yüz üzerinde de genel bir dağılımla ortaya çıkan düzensiz şekilli, asemptomatik hiper ve hipopigmente maküllerle karakterize nadir görülen bir cilt pigmentasyon hastalığıdır. 

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

DUH’nin etiyolojisi hala belirsizdir, ancak histopatoloji tipik olarak bazal tabakanın melanin içeriğinde (biyopsi yapılan lezyonun tipine bağlı olarak) fokal bir artış veya azalma ve bazen de pigmenter inkontinans gösterir. Yapılan bir ultrastrüktürel cilt araştırmasında DUH’nin bir melanosit sayısı bozukluğu değil, melanozom sentez hızı veya melanosit aktivitesi bozukluğu olduğu belirtilmiştir.

Deri pigmenti melanin, epidermisin bazal tabakasında bulunan melanositler tarafından sentezlenir. Melanositlerde melanin sentezi, endoplazmik retikulumdan türetilen melanozomlar içinde gerçekleşir. 

Eksozom salgısının melanozom taşıma makineleriyle ilgili olduğu bulunmuştur. Eksozomlar, multiveziküler cisimlerin hücre yüzeyi plazma zarı ile füzyonu üzerine salgılanan multiveziküler cisimlerde bulunan veziküllerdir.  ABCB6 geninin eksozomlarda mevcut olduğu bildirilmiştir. Bu yüzden mutant bir ABCB6 geni, melanozom taşınmasını bozabilir ve DUH’ye neden olabilir.

Resim 1. Epidermisin bazal katmanlarının görünümü

(Resim 1 Kaynak: https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext )

Belirti ve Semptomlar

Klinik olarak gövde ve uzuvlarda değişen boyutlarda çok sayıda hiperpigmente ve hipopigmente makül ile karakterizedir. Etkilenen bireylerin çoğunda lezyonlar 6 yaşına kadar ortaya çıkar, ancak geç başlangıçlı tezahür de bildirilmiştir. Yüz lezyonları, etkilenen bireylerin %50’sine kadar görülür ve avuç içi ve ayak tabanlarının tutulumu olağan dışıdır. Nadiren saç, tırnak ve mukozayı tutabilir. Bazı vakalara sağırlık, görme bozukluğu ve nörolojik semptomlar gibi sistemik hasarlar da eşlik edebilir.

Resim 2. Klinik Özellikler

(Resim 2 Kaynak: https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext )

Genetik Görülme Sıklığı

Dünya çapında birçok farklı popülasyonda vakalar tanımlanmış olmasına rağmen, ağırlıklı olarak Japon kökenli bireylerde görülür.

Bir çalışma, Japonya’da 100.000 dermatoloji konsültasyonu başına yaklaşık 0.3’ün DUH ile ilgili olduğunu bildirmiştir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Vakaların çoğu otozomal dominant bir şekilde kalıtılır ancak otozomal resesif ve sporadik vakalar da bildirilmiştir.

Kalıtsal evrensel diskromatozis (DUH); sırasıyla 6q24.2-q25.2, 12q21q23 ve 2q35 kromozomlarında bulunan farklı bağlantı bölgelerine dayalı olarak, DUH1 (Online Mendelian Inheritance in Man (OMIM) 127500), DUH2 (OMIM 612715) ve DUH3 (OMIM 615402) olmak üzere üç tipe ayrılabilir. DUH1 ve DUH3 otozomal dominant bir şekilde kalıtılırken, DUH2 otozomal resesif bir şekilde kalıtılır. 

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

DUH; genellikle hasta öyküsü, fizik muayene ve cilt biyopsisi ile teşhis edilebilir. Işığa maruziyet sonucunda hastalığın seyrinin değişmemesi, atrofi ve telenjiektazinin nadir olması, lezyonların iyi huylu seyir göstermesi gibi sahip olduğu özelliklerden dolayı bazı cilt hastalıklarından ayırt edilebilir.

Şu anda, DUH’de cilt pigmenter değişiklikleri için etkili bir tedavi yoktur, ancak Q-switched alexandrite lazer tedavisi, hiperpigmente lezyonlar için özellikle açıkta kalan alanlarda (örneğin: yüz ve eller) kullanılabilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

ABCB6 ve SASH1, DUH ile ilgili yakın zamanda bildirilen patojenik genlerdir.

ABCB6 geni vücudun farklı bölgelerinde geniş bir fonksiyona sahiptir; bu nedenle, ABCB6 alanlarının mutasyonu, çeşitli fenotiplerde hastalık üretebilir. Ancak, tüm DUH hastaları ABCB6 mutasyonuna sahip değildir. DUH’nin genetik heterojen bir hastalık olması mümkündür.

Hastalığın Diğer İsimleri

Yok.

Kaynakça

  1. https://www.jaadcasereports.org/article/S2352-5126(21)00865-1/fulltext
  2. https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext
  3. https://www.ejdv.eg.net/article.asp?issn=1110-6530;year=2016;volume=36;issue=1;spage=26;epage=27;aulast=Gupta
  4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3911924/
  5. https://assets.cureus.com/uploads/case_report/pdf/65233/20210819-29838-tu8d6b.pdf
  6. https://journals.lww.com/idoj/pages/articleviewer.aspx?year=2020&issue=11020&article=00022&type=Fulltext
  7. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8236144/#CR1
  8. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3911924/
  9. https://escholarship.org/uc/item/29m212t0
  10. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=8630&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=-Dyschromatosis-Universalis-Hereditaria&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Dyschromatosis-universalis-hereditaria&title=Dyschromatosis%20universalis%20hereditaria&search=Disease_Search_Simple
  11. https://www.visualdx.com/visualdx/diagnosis/dyschromatosis+universalis+hereditaria?diagnosisId=56260&moduleId=101
  12. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/1996/dyschromatosis-universalis-hereditaria/research
  13. http://www.odermatol.com/odermatology/2020e/E189.dyschromatosis-BasavarajNY.pdf
  14. https://www.omim.org/entry/127500?search=Dyschromatosis%20universalis%20hereditaria&highlight=dyschromatosi%20hereditaria%20universali
  15. https://www.uptodate.com/contents/the-dyschromatoses#H1469243
Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

KONJENİTAL MUSKÜLER DİSTROFİLER TİP 1A

Genel Bilgi

Ege Efecan Atasoy

Konjenital musküler distrofi tip 1A genellikle kaslarda merosin proteini eksikliği ile ilişkilendirilmiş bir nörolojik rahatsızlıktır. Merosin proteini kas fiberlerinin etrafını saran dokuda bulunur. Bu rahatsızlığa sahip yenidoğanlar hipotoni (azalmış kas tonusu) ve kas zayıflığı ile doğarlar. Bazı yenidoğanlarda solunumda ve anneyi emmede (beslenmede) zorluklar görülebilir. Beslenmede zorluk yaşayan yenidoğanlarda kilo alma belirgin bir şekilde zorlaşır ve kullanılan büyüme parametrelerinin normal değerlerinin altında kalırlar. Kas zayıflığına sahip yenidoğanlarda motor gelişimi beklenen daha geç olur. Birçok yenidoğan desteksiz oturabilir, bazı yeni doğanlar desteksiz ayakta durabilir fakat bu hastalığa sahip olan yenidoğanların çok az bir kısmı desteksiz yürüyebilmektedir. Bazı ek semptomlar olarak eklem kontraktürleri, skolyoz ve oftalmopleji (göz kasları etrafındaki zayıflıklara bağlı göz hareketlerinin kısıtlanması) izlenmiştir. Bu hastalığa sahip çocukluk yaşına gelmiş bireylerde nöbetler görülmektedir. Bu nöbetler genellikle nefes almada zorluklar ve nokturnal hipoventilasyonla ilişkilendirilmiştir. Bu nöbetler hastalığa sahip çocukların yaklaşık %20 ila %30’unda görülmektedir. 

Çok sık görülmemekle birlikte bazı çocuklarda merosin eksikliği tam bir eksiklik olarak değil, yetersizlik olarak görülebilmektedir. Buna bağlı olarak kas zayıflığının yok olduğu bulgular da görülmüştür.(Kas zayıflığı görülmez)  

Bu hastalığın sebebi otozomal resesif kalıtılan LAMA2 genindeki değişikliklerdir.

Semptomlar

Kas-iskelet sistemindeki bozukluklara sebep açan bu hastalığın semptomları kişiden kişiye sıklık ve risk seviyesi açısından değişebilmektedir. Bu hastalık aşağıdaki bazı semptomlara sebep olabilmektedir;

Semptom 1: Kas fiberlerinde merosin proteini eksikliği

  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 2: Konjenital Musküler Distrofi

  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 3: Gastroözefageal reflü

  • Mide içeriğinin, özofagusa geri kaçması sonucunda oluşur. Bu durumda reflü olan mide sıvısı asit, pepsin ve safra tuzları ile karışmış alınan besinleri de içerebilir. Göğüs arkasında yanma hissi, sırta ve boğaza yayılabilir.
  • Çok sık görülmektedir. 

Semptom 4: Hipokinezi

  • Spontan hareketlerde yavaşlama/azalma
  • Çok sık görülmektedir. 

Semptom 5: Hipotoni

  • Hipotoni anormal derecede düşük kas tonusu (kasın harekete karşı gösterdiği direnç) durumudur ve sıklıkla kas güçsüzlüğünü de içerir.
  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 6: Yürüme becerisinin yokluğu

  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 7: Motor becerilerinin gelişiminde gecikme

  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 8: Kas zayıflığı

  • Kas iltihabı ile karakterize, uzun süreli kas yorgunluğuna ve güçsüzlüğe neden olabilen nadir bir hastalık grubudur.
  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 9: Solunum Güçlüğü

  • Çok sık görülmektedir.

Semptom 10: Temporamandibular birleşim yerinde anormallik

  • Sıklıkla görülmektedir.

Semptom 11: Astrositozis     

  • Merkezi Sinir Sistemi lezyonu etrafında astrosit sayısının artması.
  • Sıklıkla görülmektedir

Semptom 12: Yüz Felci              

  • Mimik kaslarının zayıflığı ve yüz kaslarını kontrol edememe ile karakterize kraniyal sinir VII’e bağlı (n. facialis) bir işlev bozukluğudur.
  • Sıklıkla görülmektedir.

Semptom 13: Zihin gelişiminde gerilik 

  • Sıklıkla görülmektedir.

Semptom 14: Makroglosi

  • Dilin ağzı taşacak şekilde büyümesi durumudur.
  • Sıklıkla görülmektedir.

Semptom 15: Nöbetler

  • Sıklıkla görülmektedir.

Semptom 16: Aritmi        

  • Düzensiz Kalp Atımı
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 17: Atelektazi

  • Fiziksel bir tıkayıcı nedeniyle akciğerin tamamı veya bir kısmına hava gidememesi ve sonuç olarak ilgili akciğerin veya kısmının şişememesi olarak tanımlanabilecek bir hastalıktır. 
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 18: Kardiyomiyopati  

  • Kalp fonksiyonlarının bozulmasına yol açan kalp kası rahatsızlıkları.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 19: Kognitif yetersizlik  

  • Hatırlamada, düşünmede ve sebep-sonuç ilişkisi kurmada yetersizlik.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 20: Disfaji   

  • Yutma güçlüğü.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 21: Hipoventilasyon

  • Çok sığ veya yavaş nefes alma durumu.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 22: Pontoserebellar atrofi

  • Pons ve cerebellum atrofisi.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 23: Pulmoner Arteriyel Hipertansiyon

  • Dinlenme pozisyonunda veya sırtüstü pozisyonda sağ kalp kateterizasyonu ile ölçüm yapıldığında ortalama pulmoner arter basıncının 25 mmHg veya daha fazla ve pulmoner kapiller kan basıncının 15 mmHg veya daha az olması. 
  • Nadiren görülmektedir.

Semptom 24: Neonatal hipotoni

  • Doğum periyodunda olması gerekenden daha fazla azalmış kas tonusu.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 25: Lisensefali

  • Serebral sulkus ve girusların olmaması, engebesiz beyin.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Semptom 26: Hiperlordoz

  • Bel tarafında omurganın aşırı eğriliği.
  • Zaman zaman görülmektedir.

Teşhis

adir hastalıkların teşhisi diğer hastalıklara nazaran daha zordur. Bunun sebebi bir çok hastalıkla ilişkilendirilmiş semptomlara sahip olmalarına bağlıdır. Konjenital Musküler Distrofi tip 1A tanısı hastalık ile karakterize bulgular olan konjenital hipotoninin, ciddi anlamda zayıflamış kas yapısının ve motor gelişim eksikliğinin görüldüğü vakalarda deri/kas biyopsisi ile laminin 2 alfa eksikliği (Tomé et al., 1994), MR ile beyinde merosin proteini eksikliği [Lamer et al., 1998] ve artmış serum kreatinin seviyeleri ve beyaz madde cevherinin değişiminin görülmesi [Beytía et al., 2013] ile konulabilmektedir.

Tedavi

Tedavi yönetiminde multidisipliner bir yaklaşım (Birinci Basamak Sağlık Hizmeti veren kuruluşlarda çalışanlar, pediatri uzmanları, genetik uzmanları ve nöroloji uzmanlarından oluşmuş bir ekip ile) gerekmektedir. Ayrıca ailenin desteği tedavi yönetiminde çok önemlidir. 

Nöbet görülen çocuklar antikonvülsan ve valproik asit kullanılarak başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Nefes güçlüğü yaşayan hastalarda öksürmelerine destek sağlayan Cough Assist kullanarak alt solunum yollarındaki mukus temizlenir, nefes alma teknikleri ile solunum yollarını açıp atelektazi riski düşürülür ve intrapulmoner perküsyon ventilasyonu kullanılarak sekrete edilen yapılar temizlenir. Bakteriyel enfeksiyona bağlı bir solunum güçlüğü düşünülürse antibiyotikler ile tedavi kullanılır.

Beslenme zorluğu yaşayan hastalarda gıda desteği başlanabilir.

Eğer kardiyomiyopati görüldüyse ACE inhibitörleri ve beta-blokerler kullanılmaya başlanır.

Bu hastalıklarla ilişkili supraventriküler aritmiler genellikle beta-blokerler kullanılarak tedavi edilebilmektedir.

Skolyoz gibi ortopedik rahatsızlıkları bulunan hastalarda multidisipliner yaklaşımlar (ortopedist ve fizyoterapist) ile kontraktürlerin tedavisinde ilerleme kaydedilmesini amaçlayan günlük esneme hareketleri kullanılır. Duruma göre cerrahi operasyonlar da yapılmaktadır.

Kalıtım Paterni/Deseni

Otozomal resesif olarak kalıtılan bir hastalıktır. (6q22.23,9q31.33) Otozomal resesif olarak kalıtılması genin iki kopyasında da mutasyon olduğu anlamına gelmektedir. Bireyin heterozigot olarak otozomal resesif gen taşıyan ebeveynlerinde tipik olarak hastalığın semptomları gözlenmez.

Both parents carry one copy of a mutated gene. In the next generation, one child is affected with the condition, two children are carriers, and one is unaffected and not a carrier.

Figüre1:https://medlineplus.gov/images/PX0000A4_PRESENTATION.jpeg

LAMA2 geni  aynı zamanda merosin veya laminin 2 olarak bilinen heterotrimerik hücre dışı proteini laminin-211’in alfa-2 laminin alt birimini kodlar. Laminin-211 kas-kemik fiberlerinde bulunan alfa-distroglikanın glikoliz kalıntılarına bağlanır. Laminin-211 ayrıca bir çok farklı dokuda eksprese edilir, bunlardan en önemlileri periferal sinirlerdeki Schwann hücreleri ve beyindir. 

Merosin eksikliğine bağlı konjenital musküler distrofi tip 1A 2 LAMA2 genindeki 2 farklı homozigot mutasyonuyla (156225.0001156225.0002) tanımlanmıştır. Helbling-Leclerc et al. (1995).

LAMA2 eksikliğine bağlı CMD vakaları tüm CMD vakalarının yaklaşık %50’sini oluşturmaktadır. İşlev kaybına bağlı mutasyonlar ciddi ve neonatal başlangıçlı vakalarda görülürken yanlış anlamlı mutasyonlar daha hafif kısmi LAMA2 eksikliğine bağlı vakalarda görülmüştür. Tezak et al. (2003)

Di Blasi et al. (2005) Konjenital musküler distrofi ve LAMA2 proteininde tespit edilemeyen/önemli ölçüde azaltılmış kas ekspresyonlu 15 hastanın 10’unda 9 yeni mutasyon içeren 10 LAMA2 mutasyonu tanımlamıştır. Bütün mutasyon pozitif hastalar hipotoni ve doğuştan gelen ciddi bir zayıflığa sahiptir. 

Oliveira et al. (2008) 26 MDC1A hastasından alınan 52 hasta alelin 50’sinde 14 yeni mutasyon içeren 18 farklı mutasyon tanımlamıştır.

LAMA2 geni 260 kb’nin üzerindedir ve 64 eksona sahiptir. Bu eksonlardan 2 tanesi olması gerekenden daha küçük ve 6 ila 12 baz çiftine sahiptir. Zhang et al. (1996)Merosin-negatif konjenital müsküler distrofi, laminin M geninin haritalandığı 16-cM’lik bir 6q2 bölgesi ile bağlantılı olduğu homozigot haritalaması ile gösterilmiştir. Hillaire et al. (1994)

Görülme Sıklığı

Dünyada prevelansı 50.000’de 1 ila 400.000’de 1 arasında değişmektedir.

Toplam vakaların %30-40’ını oluşturan bu rahatsızlığın en sık görülen konjenital musküler distrofi rahatsızlığı olduğu düşünülmektedir.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • LAMA2 MD
  • Laminin alpha 2 deficiency
  • Laminin alpha-2 deficient muscular dystrophy
  • MDC1A
  • Merosin-deficient muscular dystrophy
  • Muscular dystrophy due to LAMA2 deficiency

Referanslar

https://media.wix.com/ugd/274224_31b555d13dde45d1a964aec9fef46996.pdf

https://medlineplus.gov/genetics/condition/lama2-related-muscular-dystrophy/#frequency

https://medlineplus.gov/genetics/condition/lama2-related-muscular-dystrophy/#synonyms

https://medlineplus.gov/genetics/condition/lama2-related-muscular-dystrophy/#inheritance

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/3843/congenital-muscular-dystrophy-type-1a

https://www.omim.org/entry/156225#0002

https://campbell.lab.uiowa.edu/sites/campbell.lab.uiowa.edu/files/wysiwyg_uploads/136Tome.pdf

https://www.nature.com/articles/ng1095-216                       

DOI: https://doi.org/10.1038/ng1095-216

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/humu.10157

DOI: https://doi.org/10.1002/humu.10157

https://jamanetwork.com/journals/jamaneurology/fullarticle/789650

DOI:10.1001/archneur.62.10.1582 

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/j.1399-0004.2008.01068.x       DOI: https://doi.org/10.1111/j.1399-0004.2008.01068.x 

https://www.jbc.org/article/S0021-9258(18)35285-2/fulltext                         DOI: https://doi.org/10.1074/jbc.271.44.27664 

https://academic.oup.com/hmg/article-abstract/3/9/1657/650637?redirectedFrom=fulltext                  DOI:https://doi.org/10.1093/hmg/3.9.1657                                                 

https://pubs.rsna.org/doi/abs/10.1148/radiology.206.3.9494506

DOI: https://doi.org/10.1148/radiology.206.3.9494506

https://n.neurology.org/content/51/1/101.short                              

DOI: https://doi.org/10.1212/WNL.51.1.101 

LAMA2 gene mutation update: Toward a more comprehensive picture of the laminin‐α2 variome and its related phenotypes – Oliveira – 2018 – Human Mutation – Wiley Online Library

DOI: https://doi.org/10.1002/humu.23599

 High creatine kinase levels and white matter changes: Clinical and genetic spectrum of congenital muscular dystrophies with laminin alpha-2 deficiency – ScienceDirect   

DOI: https://doi.org/10.1016/j.mcp.2013.11.002

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

Prof. Dr. Korkut Ulucan’dan Gen Terapisi

Hazal Sena ÇELEBİ

“Hem bu testler çok daha ucuz, hem de sonrasında ah’larla, vah’larla olmayacak kadar nokta atışı.”

Öncelikle bize biraz gen terapisinin ne olduğundan bahseden misiniz?

Tabii ki de, seve seve. Terapi biliyorsunuz ki tedavi anlamında kullanılıyor. Gen terapisi dediğimiz olay da özellikle mutasyona uğramış veya fonksiyonunu yerine getirememiş gen veya gen bölümlerinin veya herhangi bir DNA biriminin normal, iş yapan formuyla değiştirilmesi anlamına geliyor. Tabii burada önemli olan nokta şu: özellikle genetik yapımızda oluşan bazı mutasyonlar veya -genel anlamda söyleyim- varyasyonlar, çünkü biliyorsunuz ki mutasyon dediğimiz zaman bir hastalıkla birebir ilişki kurmamız lazım ve toplumdaki o varyasyonun frekansını belirli bir değerin altında olması lazım. Bunlar aslında hücrenin bütünlüğünü bozmaya yönelik yaklaşımlar. O yüzden bilim insanları da ‘acaba biz bunu nasıl bertaraf ederiz’ diye farklı alternatif yollar düşünmüşler ve bunların aslında en kalıcı çözümü de o gen bölgesinin fonksiyon yapan kısmını bir şekilde genomun içine yerleştirmek olarak düşünmüşler. Bu aslında 1970’li yıllarda çok konuşulmuş, özellikle belirli bilim toplantılarında, daha sonra 1990 yılında da, belki okumuşsunuzdur, ilk gen nakli gerçekleştirilmiş başarılı olarak. Denemeleri vardır belki de ondan önce, bizim bilmediğimiz. Ve böylece günümüze kadar geldi.

Gen terapisi hangi hastalıklarda kullanılır? Bir hastalığın gen terapisiyle tedaviye uygun olması için önemli olan noktalar nelerdir?

Burada önemli olan nokta şu: orada bir değiştirilecek olan gen veya genin bir bölümü diyelim veya DNA birimi diyelim, çok önemli bir fonksiyon yürütmesi lazım ve o fonksiyonunu gerçekleştiremiyor olması lazım, birinci öncelik bu. Ki biz bunu nasıl onun fonksiyon üreten kısmına getirebiliriz? Tabii ki de ikincisi, o gen bölümünün veya genin tamamının regülasyonu çok çok önemli. Çünkü gen dediğimiz sadece intron ekzonundan, öndeki promötöründen oluşuyor diye düşünmemek lazım. Onun düzenleyici, enhancer adını verdiğimiz farklı farklı genetik birimleri var. Tüm bu totali düşünmemiz gerekiyor. Tabii genin büyüklüğü burada çok çok önemli. Çünkü genler farklı büyüklükte olabiliyor bildiğiniz üzere. Dördüncüsü de, belki de en önemlisi, genlerimiz bazen belli kümeler halinde bulunur ve o kümede eğer farklı bir şey olursa bizim -yani kastım şu: biz o çalışmasını düşündüğümüz gen birimini veya genin kendisini genelde genomdan farklı bir, daha doğrusu o gen bölgesinden farklı bir noktaya geleceğiz. Şimdi CRISPR işi biraz değiştirdi, o ayrı. Ben geleneksel gen tedavisinden bahsediyorum. Orada gen ürününü sokacağımız genomik lokasyon da çok önemli çünkü onu orada bizim kullanmamız lazım değil mi? Aldığımız geni veya genin parçasını orada ürüne çevirmemiz lazım. O yüzden manipülasyonu kolay bir bölümde olması lazım. Gibi pek çok faktöre gereksinim duyuluyor. Tabii vektör burada çok çok önemli. Nasıl aktaracağız? Virüslerle mi aktaracağız? Veya lipozom adını verdiğimiz minik keseciklerle mi aktaracağız? Bu da işin farklı bir noktası. Bir de tabii hücrenin kendi iç savunması burada önemli. Yani burada, içeri verdiğimiz ürünün başına herhangi bir şey gelmeden, bir değişime uğramadan istenilen noktaya gitmesi gibi aslında kelime olarak kolay ama metabolizma olarak baktığımızda oldukça zor aşamaları var gen tedavisinin.

Siz de az önce bahsettiniz. Günümüzde gen terapisi için en çok virüsler kullanılıyor diye biliyoruz, dezavantajları var mıdır?

Tabii, şöyle ifade edeyim: virüsler hücrelere girdiği zaman kendilerine bir immün cevap oluştururlar. Hatta bunu bu covid döneminde hepimiz çok çok iyi anladık. Böyle olunca da immünite çok hafif ve hatta imkanı varsa kaçması lazım ve belki bu şu anki biyolojik alt yapımızla çok mümkün değil ama, beki ilerleyen zamanlarda farklı yaklaşımlar olabilir. Birincisi bu olacak yani bizim, vücudun doğal immün sistemini tetikleyecek ama onun tolere edilebilir düzeyde olması lazım. Ama virüslerin bir güzel yanı değerli meslektaşım, virüsler konak seçmede uzmandırlar yani nokta atışı çok iyi yaparlar ve özellikle viral genom, DNA veya RNA artık neyse. Hangi virüs kullanılacaksa çünkü her virüs kullanılmıyor. Burada da önemli olan nokta hangi virüsü oraya yönlendireceğimiz çünkü virüsler çok güzel nokta atışı yaparlar. O yüzden vektörün seçimi de çok çok önemli burada.

“Dünyanın en pahalı tedavisi olarak” tanımlanan gen tedavisi ve diğer tedavilerin yüksek maliyetlerine yönelik değerlendirmeniz nedir?

Şimdi aslında şöyle ifade edeyim, evet özellikle bu SMA’da gen tedavisi gerçekten de pahalı çünkü düşünseniz bir firma böyle bir tedavi protokolü uyguladığını söylüyor, ona yıllarca yatırım yaptı ve şu anda da o yatırımı -tabii firmayı ticari olarak düşünüyorum aslında biraz akademisyenliğin dışında düşünüyorum- diğer bir düşünmek istediğim nokta da belki şu an için SMA’da gen tedavisi çok konuşuluyor %100 değil zaten belirli şartlar olması lazım. O şartlar olsa bile %100 sonuç vermiyorlar ama şu andaki en ümit vadeden tedavi o. Bir şekilde bu sistemin -o sistem devlet olur veya her kimse- halka ücretsiz olarak sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum. Ancak burada şu noktayı da söylememe müsaade et lütfen. Aslında biz elimizden geldiğince, bakın sizler bu hasta sonunuzu bilgilendirme toplantılarıyla, bunların hazırlanmasıyla buraya bir emek veriyorsunuz, bizler de aynı şekilde. SMA’yı, -ki gen tedavisi şu an en önemli şey olduğu için- ve diğer tedavileri önlemenin en kolay yolu var: hastalığa yakalanmamak. Siz hastalığa yakalanmazsanız tedaviyle uğraşmazsınız. Şu anda da özellikle gen tedavisi denilen hastalıklardaki tedavileri de engellemenin tek yolu çocuk sahibi olmadan önce aile hikayeniz varsa şiddetle önerilir, aile hikayesi yoksa belli başlı tarama testlerini ben şiddetle öneriyorum. Evliliği düşünen adaylara. Evlilik demeyim, çocuk sahibi olmak isteyen adaylara, belki evlenecek çocuk istemeyecek ona biz bir şey diyemeyiz ama çocuk niyeti varsa kesinlikle bu testler çok çok çok daha ucuz, hem de sonrasında ah’larla, vah’larla olmayacak kadar nokta atışı.

Çok teşekkür ederim hocam. Benim de SMA’yla ilgili sormak istediğim sorular vardı, hepsine bir cevap vermiş oldunuz.

Tabii ki tehlikeli ve sevimsiz bir hastalık. Diyeceksiniz ki hangi hastalık sevimli ama adı da kötü, dediğiniz gibi yaklaşımı da kötü, çözümünün olmaması da kötü. Düşünsenize anne baba olarak çocuğunuz gözlerinizin önünde eriyor, ne kadar büyük bir acı ve siz bir şey yapamıyorsunuz. Yani, hep onu söylerim, Allah kimseyi sınamasın böyle şeylerle. Bakın şöyle bir örnek vermek istiyorum size. Sizin vasıtanızla da tekrar duyuralım. Hatta bu yaşanmış bir örnek: bir beyefendi geldi, bir önceki çocuğu kas distrofili, duchenne, dmd adını verdiğimiz, şiddetle ilerleyen ve bir noktadan sonra da maalesef hayati fonksiyonların yerine getirilmemesi sonucu vefatla sonuçlanan bir hastalık. Bunu engellemenin tek yolu hastalıktan önce izim PGT adını verdiğimiz Preimplantasyon Genetik Tanı gibi ön analizlerle, belki tüp bebek yardımıyla sağlıklı embriyoları anneye nakletmek. Ve beyefendi şunu söyledi bana: ‘hocam yanlış anlama benim ilk çocuğumun kas distrofilisi var, bir daha çocuk istiyorum ve bunun böyle olmasını istemiyorum’ dedi. En doğal hakkınız dedim, anlattım yolunu. ‘Hocam biz dinen o şeylere karşıyız.’ dedi. Bakın, çok haklısınız, Allah bize akıl vermiş ve hayat kalitesini artırmak için bize uygulama yolları göstermiş. Sizin şu anda yaptığınız dinle oynamak veya dine karşı gelmek değil, sağlıklı çocuk, hem kendinize hem de çocuk için -tabii ki de gelen Allah’tandır, bizim de kendimizce inancımız, davranış kalıbımız var ama- bunları aşılamamız lazım Hazal Hocam. Daha çok gençsiniz, meslektaşım, meslektaş adayımsınız. Bizler bunu el birliğiyle herkese anlata anlata, bunun, bilimin gerekliliği ve bilimin hayat kalitemizi artırmak için önemli bir çıktısının olduğunu bildirmemiz lazım. Hasta olmadan önce onu tanılandırmak çok daha ucuz, çok daha kolay.

Son olarak eklemek istediğiniz bir husus var mı?

Şunu söylemek isterim: mutlaka siz değerli arkadaşlar, bakın literatür bilgilerine göre daha birçoğunun adı konmamış 7 000’e yakın nadir hastalık var. Var olduğu tahmin ediliyor ve inanın bunları bir çatı altında toplamamız gerekiyor. Bunu da sizin gibi genç, enerjisi yüksek arkadaşlar şu aşamada yapacaklar. Lütfen çok güzel bir platform kurun. O platformunuzu zaten kurdunuz ve bunları biraz daha aksiyona dönüştürebilecek toplantılar yapın. Evet çok yorulacaksınız, evet belki bu işlerde, maalesef, maddi bir geri dönüş olmayacak ama bunu yapmanın huzuru, mutluluğu ve oradan belki bir kişiyi, iki kişiyi siz kendi safınıza çekip bununla ilgili bir tedavi protokolü bile oluştursanız, bakın ne kadar büyük mutluluk. İnanın bana şu anda gelmeyen o maddiyat ileride fazlasıyla gelir. Belki de önünüze çok daha farklı kısmetler açılır. O yüzden benim sizlerden naçizane ricam, lütfen bir saat, iki saat az uyuyun. İnanın, az uyuyarak kırk altı yaşına geliniyor. Kırk yediyi bilmem, bu akşamı bilmem ama kırk altıya kadar geliniyor. Çok fazla okuyun lütfen. Çok fazla araştırın. Ve lütfen bunu güzel standartta laboratuvar deneyleriyle destekler duruma gelin. Bunu yapacaksınız biliyorum.

Prof. Dr. Korkut ULUCAN