Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

WERNER SENDROMU

Kaynak: http://www.pathology.washington.edu/research/werner/

Genel Bilgi
Werner sendromu kişide yaşlanmanın normal insanlara göre daha hızlı gelişmesiyle karakterize olan, nadir görülen bir hastalıktır. Hastalık genelde otuzlu ya da kırklı yaşlarda teşhis edilmesine rağmen ergenlik döneminde ya da erken erişkinlik döneminde başlayabilecek bazı bulgular mevcuttur.
Bu sendroma sahip bireylerde anormal derecede yavaş bir büyüme hızı vardır ve büyüme ergenlikte durur. Dolayısıyla etkilenen bireyler daha kısa ve daha zayıftır. Ortalama 20-25 yaşlarında kişinin saçları beyazlamaya ve dökülmeye başlar. Hastalık ilerledikçe derinin altındaki yağ dokusunun kaybı, vücudun belirli bölgelerinde kas dokusunun ciddi şekilde körelmesi ve özellikle yüz, üst kol, el, alt bacak, ayaklarda dejeneratif bir cilt görünmesi ek anormallikler arasındadır. Werner sendromu olan kişiler oldukça belirgin gözlere, “kuşa benzeyen” yüz hatlarına ya da farklı bir karakteristik yüz hattına sahip olabilir.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
WRN genindeki anormal değişiklikler(mutasyonlar) Werner sendromuna neden olur ve hastalıkla alakalı 80’den fazla farklı mutasyon tespit edilmiştir. WRN geni bir DNA “helikaz” proteini kodlar. Bu proteinin hücresel bölünme sırasında DNA onarımı ve kromozomların eşit derecede ayrılması gibi belirli hücresel faaliyetler sırasında DNA’nın sarmal yapısının çözülmesini teşvik ettiği düşünülmektedir.
WRN genindeki mutasyonlar genellikle anormal derecede kısa, fonksiyonel olmayan bir Werner proteininin üretilmesine yol açar. Araştırmalar, bu kısaltılmış proteinin, DNA ile etkileşime girememesini hücre çekirdeğine taşınamamasına bağlıyor. . Ayrıca değiştirilmiş proteinin hücrede normal Werner proteininden daha hızlı bir şekilde parçalandığı kanıtlanmıştır. Değiştirilmiş bir Werner proteinine sahip hücreler, daha yavaş bölünebilir veya normalden daha erken bölünmeyi durdurarak büyüme sorunlarına neden olabilir. Ayrıca, değiştirilmiş protein, normal hücre aktivitelerini bozabilir ve bu durumla ilişkili sağlık sorunlarına neden olabilecek DNA hasarlarının birikmesine izin verebilir.
Bazı araştırmacılar, WRN geninin, insan hücrelerinin toplam bölünme(dolayısıyla çoğalma) sayısını düzenleyen temelde bir “sayma geni” olduğunu öne sürüyor. WRN geninin mutasyonları, hücre çoğalmasının(dolayısıyla DNA kopyalanmasının) ergen engellenmesine ve dolayısıyla erken hücresel yaşlanmasına sebep olabilir.
Tüm bulgulara rağmen kesin çıkarımlar hala yapılamamaktadır ve bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.

Belirti ve Semptomlar
Sendromun belirtilerinin ilk işareti ergenlik döneminde normale göre daha yavaş bir büyüme olarak gözlemlenebilir. 20’li ve 30’lu yaşlarda diğer erken yaşlanma belirtileri ortaya çıkar. Bunlar:
●Yetişkin olarak ortalama boydan daha kısa olma
● İki taraflı katarakt (her iki gözün merceğinin bulanıklaşması
● Saçların erken beyazlaması ve incelmesi
● Cilt değişiklikleri(derinin incelmesi, hassas cilt, yaşlılık lekeleri)
● Derinin altındaki yağ kaybı
● Normalden ince bacaklar
● Karakteristik yüz değişiklikleri(dar yüz, sıkışmış burun)
● Ses değişiklikleri
● Testis ve yumurtalıkların fonksiyonunun azalması
● Azalan doğurganlık
● Özellikle ayak bileklerinde açık cilt yaraları (ülser)
● Arterlerin daralması ve sertleşmesi (ateroskleroz)
● Tip 2 Diyabet
● Kemiklerin incelmesi (Osteoporoz)
● Kanser

Werner Sendromu olan herkeste bu semptomların hepsi görülmeyebilir. En sık ölüm sebepleri kalp krizi ve kanser olmakla birlikte yaşam süresi ve kalitesi kişinin genel sağlık durumuna, semptomların sıklığına, tedaviye cevap vermeye ve bunun gibi pek çok faktöre bağlıdır.
Genetik Görülme Sıklığı
Kadınlar ve erkeklerde eşit derecede görülebilecek bir hastalıktır. Amerika Birleşik Devletleri’nde Werner sendromu sıklığının 1/200.000 olduğu tahmin edilirken Japonya’da bunun 1/20.000 ile 1/50.000 arasında, dünyada ise 1/380.000 ile 1/1.000.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Kalıtım Paterni/Deseni
Werner Sendromu otozomal resesif(çekinik) bir hastalıktır. Bütün bireyler anne ve babalarından her bir genin iki kopyasının miras alır. Bu sendrom için kişinin WRN geninin her iki kopyasında da mutasyon olması gerekir. Bu durumda Werner sendromlu bireyin ebeveynlerinin her birinde en az biri mutasyonlu WRN geni vardır.
Sadece tek bir gende mutasyon görülmesi kişinin taşıyıcı olduğunu gösterir ve genellikle hastalık semptomları görülmez(hastalık geçirmez). Ebeveynlerinin hamilelik sırasında veya öncesinde sendromun kalıtımını engellemek için yapabilecekleri bir şey yoktur.
Werner sendromu olan bazı bireylerin ebeveynleri akrabadır. Her iki ebeveyn de aynı hastalık genini taşıyorsa, çocuklarının iki hastalık genini de alma riski normalden daha fazladır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Klinik tanı tüm ana semptomların (katarakt, cilt değişiklikleri, saçların erken beyazlaması ve incelmesi, kısa boy vb.) ve ergenlik sonrası ortaya çıkan ek belirtilerin (osteoporoz veya ses değişikliği gibi) varlığına dayanır. Klinik teşhisin doğrulanması, WRN geninin moleküler diziliminin yanı sıra hücreler tarafından üretilen WRN proteini miktarını ölçmek için biyokimyasal testler klinik olarak mevcuttur. Moleküler analiz; standart ekzon dizilimi ve RT-PCR ürünlerinin dizilimi ile Western blot analizlerinin birlikte değerlendirilmesiyle WRN genindeki mutasyonların çoğunu tanımlayabilir.
Ayırıcı tanılar arasında Mandibuloakral Displazi(MAD), Parsiyel Lipodistrofi, Rothmund-Thomson Sendromu (RTS) ve Hutchinson-Gilford Progeria Sendromu(HGPS) bulunur.
Tedavi, her bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir, destekleyicidir ve multidisipliner bir takım gerektirir. Bunlar içinde göz uzmanları(katarakt..), ortopedistler(iskelet, kas, eklem..), kardiyologlar(kalp anormallikleri, ana kan damarları..) ve endokrinologlar(metabolizma bozuklukları..) bulunabilir. Katarakt cerrahi ile tedavi edilebilir. Deri ülseri, diyabet veya kardiyovasküler hastalıkları kontrol etmek için düzenli fizik muayeneler gereklidir. Kötü huylu tümörler; radyasyon, kemoterapi veya cerrahi operasyonlarla kontrol altına alınmalıdır. Sigara içmekten kaçınılmalı, düzenli egzersiz yapılmalı, az yağlı bir diyet uygulanmalıdır. Psikolojik danışmanlık, hasta ve hasta yakınlarını desteklemekte faydalı olabilir. Ayrıca Werner sendromlu bireyler ve aileleri için genetik danışmanlık önerilmektedir.

Hastalıkla İlişkili Genler
● 8p11-12 kromozomunda bulunan WRN geni (vakaların yaklaşık %90’ında bu gene ait mutasyonlar gözlenir)
● 1q22 kromozomunda bulunan LMNA geni (vakaların geri kalan %10’u Atipik Werner Sendromu olarak adlandırılır ve bu gene ait mutasyonlar otozomal dominant olarak aktarılarak hastalığın görülmesine sebep olur.)

Hastalığın Diğer İsimleri
● WS
● Werner’in Sendromu
● Erişkin Progeria (Erken Yaşlanma)
● Yetişkin Erken Yaşlanma Sendromu

Kaynakça
● https://ghr.nlm.nih.gov/condition/werner-syndrome#
● https://rarediseases.org/rare-diseases/werner-syndrome/
● https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/7885/werner-syndrome
● https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=960&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=werner-syndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Werner-syndrome&title=Werner%20syndrome&search=Disease_Search_Simple
●https://www.omim.org/entry/277700?search=werner%20syndrome&highlight=syndromic%20werner%20syndrome
● https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK1514/

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

TRİZOMİ 18

Genel Bilgi

Trizomi 18 diğer adıyla Edwards sendromu, 5000 canlı doğumda bir görülen bir kromozomal anomalidir. Normalde insanın bütün hücrelerinde her kromozomdan iki çift bulunurken, bu anomalide 18. kromozomdan üç çift bulunur.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Trizomi 18 vakalarının çoğu, normalde iki kopya bulunması gerekirken üç kopyası olan kromozom 18’den kaynaklanır. Ekstra genetik materyal normal gelişim sürecini bozar ve trizomi 18’in karakteristik özelliklerine neden olur.

Trizomi 18’li insanların yaklaşık yüzde 5’i, sadece bazı vücut hücrelerinde ek bir kromozom 18 kopyası içerir. Bu insanlarda, durum mozaik trisomy 18 denir. Mozaik trizomi 18’in ciddiyeti, ekstra kromozomu olan hücrelerin türüne ve sayısına bağlıdır. Bu trizomi 18 formuna sahip bireylerin gelişimi normalden ciddi şekilde etkilenebilir.

Çok nadir olarak, kromozomun (18) uzun (q) kolunun bir kısmı, üreme hücrelerinin (yumurta ve sperm) oluşumu sırasında veya embriyonik gelişimde çok erken bir zamanda başka bir kromozoma bağlanır (yer değiştirir). Etkilenen bireyler, iki kromozom 18 kopyasının yanı sıra, başka bir kromozomun ekli kromozom 18’den ilave materyale sahiptir. Bu genetik değişime sahip kişilerin kısmi trizomi 18 olduğu söyleniyor. Q kolunun sadece bir kısmı üç kopya halinde mevcutsa, kısmi trizomi 18’in fiziksel işaretleri tipik olarak trizomi 18’de görülenlerden daha az şiddetli olabilir. Q kolunun tamamı üç kopya halinde mevcutsa, sendromdan bireyler üç tam kopyasını almış gibi ciddi şekilde etkilenebilirler.

(Figür 1: Trizomi 18’li bir fetüsün karyotipi. 18. kromozomda üç kopya olduğu görülmekte.)

Görüntü Kaynağı: https://www.researchgate.net/figure/Karyotype-of-a-fetus-with-trisomy-18-Three-copies-of-chromosome-18-can-be-seen-One-copy_fig2_49698343

Belirti ve Semptomlar

Trizomi 18 sendromuyla ilişkili semptom ve bulgular oldukça değişken olabilir. Ek olarak, eğer hücrelerin yalnızca bir yüzdesi kromozomal anormallik (mozaiklik) içeriyorsa, ilişkili semptomlar daha az şiddetli olabilir. Bununla birlikte, doğumdan önce ve bebeklik sırasındaki bazı bulgular trizomi 18 sendromunun özelliği olarak kabul edilir. Pek çok vakada, fetal gelişim sırasında anormal derecede azalmış hareket vardır. Ayrıca, etkilenen birçok yeni doğan anormal olarak erken veya geç doğar (değişmiş gebelik). Ek karakteristik bulgular tipik olarak; zayıf emme kabiliyeti ve buna bağlı beslenme güçlüğü, beklenen oranda büyüyememek ve kilo alamaması (gelişememesi), zihinsel gerilik ve kafa, yüz alanında ayırt edici malformasyonlar içerir.

Genetik Görülme Sıklığı

Trizomi 18, 5.000 canlı doğumun yaklaşık birinde meydana gelir.  Her yaştaki kadınların trizomi 18’i olan bir çocuğu olabilir; ancak kadınların yaşı büyüdükçe bu anormalinin gelişme ihtimalli artar.

Kalıtım Paterni/Deseni

Çoğu trizomi 18 vakası kalıtsal değildir; fakat yumurta ve sperm oluşumu sırasında rastgele olaylar olarak ortaya çıkar. Hücre bölünmesi sırasında bağlanmada meydana gelen bir hata, anormal sayıda kromozom içeren üreme hücresi ile sonuçlanır. Örneğin; ayrılmada oluşan hata sonucunda bir yumurta veya sperm hücresi fazladan bir kromozom 18 kopyasına sahip olabilir. Bu değişik üreme hücrelerinden biri, bir çocuğun genetik yapısına katkıda bulunursa; çocuğun vücut hücrelerinin her birinde ekstra bir kromozom 18 olacaktır.

Mozaik Trizomi 18 kalıtsal değildir. Mozaik Trizomi 18 hücre bölünmesi sırasında rastgele bir olay olarak ortaya çıkar. Sonuç olarak; vücudun bazı hücreleri normal 18 kromozoma sahipken diğer hücrelerde bu kromozomun üç kopyası bulunur.

Kısmi trizomi 18 kalıtsal olabilir. Bu formda 18. kromozom tüm vücut hücrelerinde iki adet bulunur. Yani hücrelerdeki 18. kromozom sayısı normaldir; ama bazen 18. kromozomun küçük bir parçası yine 18. kromozom üzerinde çift olarak bulunur. Bu formun şiddeti bu ilave parçasının ne derece etkili olduğuna bağlı olarak değişir. Trizomi 18 belirtileri olmamasına rağmen bu tür dengeli yer değiştirmeyi taşıyan insanlarda, bu durumdaki bir çocuğa sahip olma riskini artırmaktadır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Fetal ultrasonografi, belirli kan çalışmaları, amniyosentez veya koryon villus örneklemesi (CVS) gibi özel testlere dayanarak doğumdan önce bir trizomi 18 sendromu ön tanısı konabilir. Ultrason tetkiklerinde bebeğin az hareket etmesi ve gelişmenin normal tempoda seyretmemesi, Trizomi 18 için bir işaret olabilir. Fakat bu konuda en kesin teşhis kromozom testi ile ortaya çıkar.

Trizomi 18 sendromunun tedavisi, her bir bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Böyle bir tedavi disiplinler arası bir tıp uzmanları ekibinin, koordineli çabalarını gerektirebilir. Etkilenen birçok bebek için beslenmeyi ve gerekli besinlerin alımını iyileştirmek için destekleyici tedbirler gerekebilir. Bu tür önlemler, burun içine yerleştirilmiş bir tüpten (nazogastrik tüp besleme) mideye sıvı besin maddelerinin verilmesini içerebilir. Ek olarak, vücut dokularına yeterli miktarda oksijen sağlamak için oksijen tedavisi gerekebilir.

Bazı durumlarda, tedavi hastalıkla ilişkili bazı anormalliklerin cerrahi olarak düzeltilmesini içerebilir. Yapılan cerrahi işlemler anatomik anormalliklerin doğasına ve ciddiyetine, bunlarla ilişkili semptomlara ve diğer faktörlere bağlı olacaktır. Bu bozukluğu olan çocuklar için destek ekibi yaklaşımı faydalı olabilir.  Özel eğitim, fizik tedavi ve diğer tıbbi ya da sosyal hizmetleri içerebilir. Genetik danışmanlık, etkilenen çocukların aileleri için de faydalı olacaktır.

Hastalıkla İlişkili Genler
Vakaların çoğunluğu serbest trizomi 18 ile ilişkilidir. Mozaik trizomi 18, dokularda bulunan trizomik hücrelerin sayısına bağlı olarak; klasik trizomi 18’den normal bir fenotipe kadar değişen bir klinik tabloyla gelen birkaç hastada tespit edilmiştir. Trizomi 18 fenotipinin, 18 q11-q12 aralığının üç kopyasının varlığına bağlı olduğu görünmektedir.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Tam Trisomi 18 sendromu
  • Edwards sendromu
  • Trisomi 18 sendromu
  • Trisomi E sendromu

Trisomy 18 Sendromu için Yurt dışındaki Kuruluşlar:

Kaynakça

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search_Simple.php?lng=EN

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6321/trisomy-18

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/trisomy-18#genes

https://rarediseases.org/rare-diseases/trisomy-18-syndrome/

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

SERVİKAL DİSTONİ

Genel Bilgi

Servikal distoni, boyun ve omuzdaki kasların aşırı kasılması sonucu başın anormal hareketleri ile karakterize edilen nörolojik bir bozukluktur.

Servikal distoni primer ya da sekonder olarak sınıflandırılabilir. Primer distoni net tanımlanabilen bir sebebe bağlı olmayan vakaları kapsar ve “idyopatik” olarak nitelendirilir. Primer distonide merkezi sinir sisteminde bilinen yapısal bir anomali yoktur ve altta yatan bir hastalık da mevcut değildir.
Sekonder distoni altta yatan başka bir anomali veya hastalığın sonucu ya da semptomu olarak ortaya çıkar ve kalıtsal ya da edinilmiş net bir sebebe dayanır.

Belirti ve Semptomlar

Genellikle baş bir yana veya diğer yana döner. İki yana, öne veya arkaya devrilmeler de görülebilir.  Dönme ya da devrilme hareketleri sarsılma hareketi (titreme) ve/veya boyun ve omuzlarda ağrılar eşliğinde gerçekleşebilir. Servikal distoni her yaşta görülebilse de, en sık orta yaşlı bireylerde gözlenmektedir. Belirtiler yavaş başlamakta ve birkaç ay ya da yıl içinde platoya ulaşmaktadır.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Servikal distoninin sebebi tam olarak bilinmemektedir. Bazı vakalarda aile öyküsü mevcuttur. GNAL, THAP1, CIZ1 ve ANO3 gibi bir çok gen hastalıkla ilişkilendirilmiştir. Bunun dışında altta yatan başka bir etkene (ör. Parkinson hastalığı, boyun travması veya bazı ilaçların yan etkileri) bağlı vakalar da mevcuttur. Primer servikal distoni vakalarının %12’si kalıtsal bir bileşenle ilişkilendirilmiş olup daha önceden gerçekleşmiş bir boyun incinmesine de bağlı olarak görülebilir. Bazı ilaçların kullanımı (ör. nöroleptikler), aşırı toksin injesyonu (ör. Karbon monoksit zehirlenmesi) veya travmaya dayalı yapısal lezyonlar (özellikle bazal gangliada) sekonder distoninin ilişkilendirildiği etkenlerdendir.

Genetik Görülme Sıklığı

Birçok vakada, yaklaşık %10-25 arası vakada pozitif aile geçmişi ile kanılanmış kalıtsallık şüphesi mevcut olmasına rağmen servikal distoni tekbaşına idyopatiktir.

Primer servikal distoni vakalarının %12’si kalıtsal bir bileşenle ilişkilendirilmiş olup daha önceden gerçekleşmiş bir boyun incinmesine de bağlı olarak görülebilir.

Servikal distoni, kadınları erkeklerden yaklaşık 2 kat daha sık oranda etkiler. Bu bozukluk, fokal distoninin en sık görülen formudur. Servikal distoni her yaşta görülebilse de en sık olarak 40 ile 60 yaş arasında görülmektedir. Servikal distoni bütün etnik kökenleri etkileyebilmektedir. Genel toplumdaki servikal distoni prevalansı bilinmemekle birlikte Amerika Birleşik Devletler’nde 60.000 insanın etkilenmiş olduğu tahmin edilmektedir.

Kalıtım Paterni / Deseni

GNAL, THAP1, CIZ1 ve ANO3 gibi bir çok gen hastalıkla ilişkilendirilmişse de kalıtım paterni henüz tam olarak açıklanamamıştır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Servikal distoni teşhisi klinik incelene, detaylı hasta geçmişi  ve hastalık bilgisine dayanır. Servikal distoniyi doğrulayan spesifik bir laboratuvar ya da görüntüleme testi mevcut değildir. Laboratuvar ya da görüntüleme testlerinde anomali yoktur. Beyinde manyetik titreşim görüntüleme (MRI) normaldir ve boyunda MRI, omurgada basıdan şüphelenilmediği sürece tanıya yardımcı olmaz. Elektromiyografi, sinirsel iritasyon emareleri tespit edilmediği sürece uygulanmaz.

Tedavi semptomatiktir. Botulinum toksininin lokal enjeksiyonu, ağrı kesici ilaçlar, benzodiazepinler (anti anksiyete ilaçları), antikolinerjikler, fiziksel terapi veya cerrahi gibi yöntemleri içerebilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

  • GNAL
  • THAP1
  • CIZ1
  • ANO3

Hastalığın Diğer İsimleri

  • fokal distoniaidiopatik servikal distoni
  • izole (resmen birincil) servikal distoni
  • spazmodik tortikollis
  • spazmodik hasar
  • tortikolis

Kaynaklar

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/10668/cervical-dystonia

Cervical Dystonia. Dystonia Coalitionhttps://www.rarediseasesnetwork.org/cms/dystonia/Learn-More/Disorder-Definitions. Accessed 11/30/2016.

Comella CL. Cervical Dystonia. NORD. 2016; https://rarediseases.org/rare-diseases/cervical-dystonia/.

Kruer MC. Torticollis. Medscape Reference. July 8, 2016; http://emedicine.medscape.com/article/1152543-overview#a4.

Patel S, Martino D. Cervical dystonia: from pathophysiology to pharmacotherapy. Behav Neurol. 2013; 26(4):275-282.

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

GUİLLAİN-BARRE SENDROMU

Guillain – Barre sendromu  (GBS) ilerleyici kas zayıflığı ve kas felciyle seyreden akut bir hastalıktır. GBS sendromunda; vücut bağışıklık sistemi kendi sinir sistemine saldırıp sinir kılıfını ( miyelin kılıfı) zedeleyerek iltihaplanmaya yol açtığı otoimmün bozukluktur. Oluşan bozukluğa miyelinsizleşme olarak tabir edilir ve miyelinsizleşme sinir iletilerini yavaşlatır veya durdurur. Kaslara giden sinir iletilerinin bozulması sonucu kaslarda kas zayıflığı,felç, spazmlar, duyu kaybı karıncalanma, iğne veya çivi batma hissi gibi yakınmalara yol açabilir. Hastalar soluk alıp vermede gibi hayatsal olaylarda dahi güçsüzleşebilir ve hastanın kalp atımları anormalleşebilir.

Guillain-Barre sendromu oldukça seyrek görülün nadir hastalıklardandır. Her yaşta gözlenecek bir hastalık çeşididir. Hastaların kaybolmuş sinir ve kas fonksiyonlarının büyük bir bölümüne tekrar kavuşması oldukça zor bir durumdur.

GBS’nin nedeni ve bir hastayı etkileyip başka bir hastayı etkilemediği konusu hakkında kesin bir sonuca varılamamıştır. Bu yüzden GBS’nin hastalar üzerindeki etkisi ve mekanizmaları büyük ölçüde merak konusu uyandırmıştır ancak tam bir sonuca varılamayıp çalışmalar halen devam etmektedir. Otoimmün süreç ya kendiliğinden oluşur veya bir hastalık sonucu tetiklenmiş olabilir. HIV enfeksiyonu  dahil çeşitli viral ve bakteriyel enfeksiyonlar Lupus (SLE) Hodgkin lenfoması gibi kronik hastalığı olanlarda yakın bir zaman diliminde  domuz veya kuduz gribine karşı)  aşılanmış olanlarda GBS görülür.

Guillain-Barre Sendromunda Kullanılan Testler

Tanıda hasta öyküsü çok önemlidir. Tipik olarak felç ayaklar ve ellerden başlayarak vücudun yukarısına doğru ilerler. Hastaların yaklaşık olarak  %50 ‘ sinde yakın bir zamanda geçirilmiş boğaz ağrısı ,grip veya diyare gibi hafif enfeksiyonlarda geçirilmiş olabilir.

Hastaya tanı koymak ve hastalığın doğrulamak durumunda bazen hastanın toparlanma dönemini izlemek için sıklıkla birkaç testlerden yararlanılmaktadır. Bu testler;

  • Sinir ileti hızı- iletilerin bir siniri kat etme hızıdır. Sinir ileti hızı ;çevre sinirler üzerine yerleştirilmiş elektrotları kullanarak iletinin elektrotları arasını kat etme hızı ölçülür.
  • Elektromiyografi (EMG) – kas liflerinin elektriksel aktivitesini ölçer. EMG sinir ve kas hastalarının elektrik ve iğne kullanılarak yapılan bir ölçüm yöntemidir. EMG çekimi iki aşamada gerçekleşir. Birinci aşamada elektrikle sinirlerde iletim çalışması yapılır. Sinir iletiminde bir aksama yavaşlama yada küçülme olup olmadığı araştırılır. İkinci aşamada ise esasen kaslar değerlendirilir. Hastalıktan şüphelenilen kaslara özel iğneler batırılarak, elde edilen veriler otomatik olarak bilgisayara kaydedilir.
  • Beyin-omurilik sıvısının (BOS) değerlendirilmesi-protein düzeyindeki artışın tanımlanması için uygulanan bir yöntemdir. Bu test iççin omurlar arasına iğne sokulup az miktarda sıvı alınır. Alınan sıvıda ,normalde bir miktar protein mevcut olmasına rağmen BOS içinde beyaz kan hücreleride (WBC-lökosit ) artış olmaksızın protein miktarındaki artış GBS’ye işaret edebilir.

Guillain-Barre Sendromunda Tedavi

Guillain-Barre  sendromu genellikle kendi kendine geçer. Olguların çoğunda bulgular stabilize olacaktır ve daha sonra haftalar veya aylar içerisinde durum tersine dönecektir. Hastaların yaklaşık %30 kadarı 3 yıl sonra bile kendilerini güçsüz hissedecektir. Uygulanacak tedavide temel hedefler ,hastalık belirtisindeki şiddet derecesini azaltmaya , iyileşmeyi hızlandırmaya, komplikasyonları engellemek veya en alt düzeye indirgemeye çalışmaktır. Hastanın dikkatli bir izlem ve destekleyici bakım için hastaneye yatması gerekebilir. Bulgular çok şiddetliyse hasta solunum için cihaza gereksinim duyabilir.

Hastalığın erken evresinde, hastalığın şiddet derecesini azaltmak ve toparlanmayı hızlandırmak için genellikle iki yaklaşım kullanılmaktadır. Her iki yaklaşımda miyelin kılıfa saldıran antikorların etkinliğini azaltmayı amaçlar. Plazmaferez ‘in ( hastadan kan alınması, otoimmün bozuklukta rol alabilen antikorları içeren sıvı plazmayı süzme ve sonrasında kırmızı ve beyaz kan hücreleri hastaya iade işlemi) etkili olduğu kanıtlanmıştır. Hasar veren antikorların aktivitesini bloke etmek için bazı hastalarda immünoglobülin enjeksiyonları etkili olabilir. İyileşme sürecinde hastaların çoğu kas gücünü yeniden kazanmaya yardımcı olmak için fizik tedavi görerek iyileşme sürecini daha olumlu etkilemeye çalışmaktadır.

Guillain-Barre Sendromunun bilinen diğer isimleri

  • Enfesiyöz polinörit
  • Akut inflamatuvar demyelinize edici polinöropati (AIDP)
  • Yükselen Landry felci
  • AMAN ( Akut motor aksonal nöropati)
  • AMSAN ( Akut motor – duyusal aksonal nöropati)
  • Miller Fisher Sendromu

Kaynaklar

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

İMMÜN YETMEZLİĞİ

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Bourneville Pringle Sendromu
  • Fakomatoz Tuberoskleroz
  • Tuberoz Skleroz Komplex

Genel Bilgi

Tuberoz Skleroz (TSC), tipik olarak doğumdan kısa bir süre sonra ortaya çıkan nadir görülen genetik ve vücutta birçok sistemin etkilendiği bir hastalıktır. Geniş bir belirti ve semptom yelpazesine sahip olmakla birlikte vücutta çeşitli organlarda iyi huylu (non-kanseröz) tümörlerin oluşumu ile ilişkilidir. Deri, beyin, gözler, kalp, böbrekler ve akciğerler sıklıkla etkilenen organlardır. Bu tümörler genellikle hamartom (hücrelerin normal organ dokusu dışında organizasyon göstermesi sonucu oluşan kitle) olarak görülmüştür. Hamartomlar kötü huylu değildir, vücudun diğer bölümlerine yayılım göstermezler. Ancak bu anormal kitleler çok büyük olabilir ve etkilenen sisteme hasar verebilir. Tuberoz Skleroz’lu bireylerde bu kitlelerin sayısı, büyüklüğü, spesifik olarak bulunduğu bölge ve sonuç olarak da hastalığın şiddeti büyük farklılık gösterebilir. TSC kronik ve yaşam boyu süren bir durumdur. Hastalar erişkinliğe ulaştığında nöbetler devam edebilir; böbrek ve akciğer sorunları daha önemli hale gelebilir.Psikolojik ve davranışsal sorunlar ortaya çıkabilir.Tuberoz Skleroz gelişiminde rol oynayan gen veya genlerde meydana gelen değişiklikler, bilinmeyen sebeplerden ötürü kendiliğinden gelişebilir ya da otozomal dominant (bir özelliğin hasta anne ya da babadan çocuklarına aktarılması) şekilde aileden kalıtsal olarak geçebilir. Çoğu hastada ailede bir hastalık öyküsü olmadan yeni gen mutasyonları gösterilmiştir. Tuberoz Skleroz’a sebep olan en az 2 farklı gen mutasyonu olduğu bilinmektedir: TSC1 ve TSC2 genleri.

Belirti ve Semptomlar

Tuberoz Skleroz, kişiden kişiye hatta aile içinde de belirtileri oldukça çeşitlilik gösterebilen bir hastalıktır. Hafif bir tablo ile bireyler erişkinliğe kadar teşhis konulmadan yaşayabileceği gibi hayat kalitesini etkileyen ya da oldukça şiddetli, yaşamı tehdit eden önemli komplikasyonlara sebep olabilir.

Hastalığın yüksek oranda çeşitlilik göstermesi nedeniyle bireylerin bahsedilecek belirtilerin tümüne sahip olmayabileceğini ve hastalığın seyrinin her bireye özgü olacağını hatırlamak oldukça önemli. Aileler uzmanlarla çocuklarının özel durumu, belirtileri ve hastalığın genel seyri ile ilgili konuşmalılardır.

Tuberoz Skleroza sahip bütün bireyler, oldukça açık renkli deri yamaları, kalınlaşmış deri bölgeleri ve tırnak yataklarında kitleler gibi deri anormalliklerine sahiptir. Çocukluk döneminde yüzde anjiyofibrom adı verilen tümörler de yaygın olarak görülür.

Hastalık sıklıkla beyni etkileyerek nöbetlere, hiperaktivite ve sinirlilik gibi davranışsal problemlere, zeka geriliği ve öğrenme güçlüklerine neden olmaktadır. Bazı çocuklarda, iletişimi ve sosyal etkileşimi etkileyen bir tablo olan otizmin karakteristik özellikleri görülebilir.

Tuberoz Skleroz’da böbrek tümörleri yaygın olarak görülür, bu kitleler böbrek fonksiyonlarında şiddetli problemlere yol açabilir ve bazı vakalarda yaşamı tehdit edebilir. Buna ek olarak kalpte, akciğerde ve gözde ışığa duyalı olan retinada da tümörler gelişebilir.

Genetik Değişiklikler /Etken Faktörler

Tuberoz Skleroz TSC1 ve TSC2 genlerindeki değişim ile meydana gelmektedir. Bu genler vücudun birçok fonksiyonu için kritik rol oynayan proteinlerin yapımını sağlamaktadır. Gende meydana gelen bir mutasyon sonucu üretilen proteinler hatalı, etkisiz olabilir ya da protein üretilemeyebilir. Bu belirli proteinin fonksiyonlarına bağlı olarak beyin de dahil olmak üzere birçok organı etkileyebilir. Genellikle TSC2 genindeki değişimler daha şiddetli bir hastalık tablosuna yol açıyor.

Birçok örnekte Tuberoz Skleroz’a sebep olan değişimler üreme hücreleri olan yumurta spermin gelişimi sırasında yalnızca o çocuk için yeni mutasyon olarak meydana gelmiştir. Ailenin bir başka üyesi etkilenmeyecektir yani hastalık, sağlıklı olan ebeveynler tarafından aktarılmamıştır. Bunun yanında bazı değişiklikler de otozomal dominant olarak aktarılabilir.

TSC1 geni hamartin olarak bilinen ve tümor baskılayıcı olduğu düşünülen bir proteinin üretimini düzenlerken TSC2 geni ise bir başka tümör baskılayıcı protein olan tuberinin üretiminden sorumludur. Tümör baskılayıcı genler hücre bölünmesini yavaşlatan, DNAda meydana gelen hasarı tamir eden ve hücrelerin normal bir süreç ile ne zaman öleceğini belirleyen genlerdir.

Hastalıkla İlişkili Genler

TSC1 ve TSC2 genlerindeki değişiklikler, mutasyonlar hastalığın gelişiminde rol oynamaktadır.

Genetik Görülme Sıklığı

Tuberoz Skleroz nadir bir genetik hastalıktır ve ABD’de 6,000 de 1 kişiyi etkilemektedir. Tüm dünyada yaklaşık 2 milyon insanın bu hastalığa sahip olduğu düşünülmektedir. Erkekler ve kadınlar aynı derece etkilenmektedir, bütün ırk ve etnik gruplarda görülebilmektedir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Tuberoz Skleroz, otozomal dominant olarak kalıtılmaktadır; her hücredeki genin bir kopyasında meydana gelen değişiklikler, tümör ve diğer problemlerin gelişim riskini artırmaya yeterli olmaktadır. Hastaların yaklaşık üçte birinde değişmiş TSC1 ya da TSC2 geni taşıyan ebeveynden kalıtılmıştır. Geriye kalan üçte ikilik kısımda Tuberoz Sklerozlu hastalar bu genlerdeki yeni gelişen mutasyonlar ile doğmuşlardır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Genetik ya da nadir bir hastalığın teşhisini koymak çoğu zaman zor olabilmektedir. Hekimler, teşhis için kişinin tıbbi geçmişini, belirtilerini, fizik muayene bulgularını ve özel laboratuar testlerinin sonuçlarını değerlendirir.

Ciltte açık renkli döküntüler ve beraberinde görülen nöbetler veya otizm belirtileri tuberoz skleroz için ipucu olabilir.

Genellikle, hastalığın iki veya daha fazla büyük ya da bir büyük, iki veya daha fazla küçük belirtisinin görülmesi ile kesin teşhis koyulabileceği düşünülüyor.

Tıbbi Test ve Tetkikler

Moleküler genetik testler ile tuberoz skleroz tanısı doğrulanabilir. Özel laboratuarlarda yapılan moleküler genetik testler  hastalığa sebep olduğu bilinen 2 gendeki değişimleri algılamaktadır.

Teşhisi koymaya yardımcı olmak ya da bireyin hastalığının derecesini değerlendirmek adına çeşitli testler kullanılabilmektedir. Örneğin bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) beyinde tümör veya başka tutulumların varlığını araştırmak için kullanılmaktadır. MR aynı zamanda böbrek ve karaciğerdeki tümörlerin araştırılmasında, yüksek çözünürlüklü BT de akciğerlerin değerlendirilmesinde kullanılabilmektedir.

Ekokardiyografi (EKO) ve elektrokardiyografi (EKG) ise hastalığın kalpteki rabdomyom (kalbin iyi huylu tümörü) gibi tutulumların varlığını değerlendirmede kullanılabilir.

Tedavi

Tedavinin amacı birçok sistemin etkilendiği kronik hastalıktaki olduğu gibi, tuberoz sklerozlu hastalara en az ilaç kullanımı, en az yan etki ile mümkün olan en iyi hayat kalitesini sağlamaktır.

Tedavi süreci birçok uzmanın takım halinde çalışmasını gerektirebilir. Pediatri, nöroloji, dermatoloji, kardiyoloji, göz, psikiyatri ve diğer sağlık uzmanlarının sistematik ve kapsamlı bir tedavi planı yapmaları gerekmektedir. Genetik danışmanlık hastalar ve aileler için yararlı olacaktır.

Tuberoz skleroz için destekleyici ve belirtileri azaltmaya yönelik bir tedavi uygulanmaktadır. Örneğin nöbetleri engelleyici ilaçlar (antikonvülzanlar), nöbetleri kontrol altına almak için kullanılmaktadır.. ABD Gıda ve İlaç İdaresinin onaylamış olduğu vigabatrin yeni doğan spasmlarında ve erken başlangıçlı nöbetlerde etkili olmaktadır.

Tümör nedeniyle bir organın fonksiyonu bozulmuş ise cerrahi gerekebilir. Örneğin, beyinde iyi huylu bir tümör varlığı nedeniyle serebrospinal sıvı dolaşımının tıkanması kafa içi basıncın artmasına sebep olur. Sıvının drene edilmesi veya tümörün cerrahi girişimle çıkarılması gerekmektedir.

Rehabilitasyon ve davranışsal terapiler faydalı olabilmektedir. Tüm aile için psikososyal destek de oldukça önem arz etmektedir.

Kaynaklar

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/tuberous-sclerosis-complex#definition

https://rarediseases.org/rare-diseases/tuberous-sclerosis/

https://www.tsalliance.org/healthcare-professionals/diagnosis/

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=660&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Tuberous-Sclerosis&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Tuberous-sclerosis-complex&title=Tuberous%20sclerosis%20complex&search=Disease_Search_Simple

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BOWEN-CONRADI SENDROMU

Bowen-Conradi sendromu, vücudun bir çok bölümünü etkileyen ve genellikle bebeklik döneminde ölümcül olan bir hastalıktır. Bu hastalıkla doğan bebeklerde düşük doğum ağırlığı, emme problemleri ve çok yavaş büyüme görülür. Başları genel popülasyona göre küçüktür(microcephaly) fakat genişlik olarak beklenenden uzundur.(dolicocephaly)

Karakteristik yüz belirtileri ise basık burun ve küçük çenedir(mikrognathia).

Ayrıca yüzük parmağa ya da tersine doğru eğrilmiş küçük parmak(fifth finger clinodactyly) veya tamamen fleksiyon halinde pembemsi parmaklar(camptodactyly) vardır. Ayakta Rocker-Bottom deformitesi görülür. Eklem hareketleri kısıtlıdır.

Bazı hastalar nöbetler geçirir. Böbrek, kalp, beyin ve diğer organlarda yapısal anomaliler olabilir. Yarık dudak, yarık damak görülebilir. Erkek bebeklerde üretranın penis başının alt kısmına açılması(Hipospadias), inmemiş testis(cryptorchidism) olabilir.

Bowen-Conradi sendromu ile doğan çocuklar genelde gülme ya da oturma gibi gelişimsel becerileri elde edemezler. Çoğu hasta 6 aydan fazla yaşayamaz.

Görülme Sıklığı

Bowen-Conradi Sendromu en sık Kanada ve Amerikada’da yaşayan Hutterite populasyonunda görülür. Sıklık 3 Hutterite mezhebi insanları arasında yaklaşık olarak 1/355’tir.

Hutterite popülasyonu dışında da bu hastalığa benzer semptomları olan bebekler tıp literatüründe vardır fakat Dünya genelinde sadece 9 tanedir, genetik tanı yapılmamıştır.

Hastalığın Sebebi

Hastalık 12p13.3 lokasyonunda yer alan EMG1 genindeki mutasyondan kaynaklanır. Bu gen hücreler için gerekli olan proteinlerin oluşturulmasından sorumlu olan ribozomların yapımı için talimatlar içermektedir. Ribozomlar hücre içinde nükleolus yani çekirdekçik isimli organelin içinde yapılmaktadır.

Mutasyonun EMG1 gen ürünü olan proteinde unstabilite oluşturduğu ve bunun sonucunda çekirdekçik içinde bu proteinin azaldığı düşünülmektedir. Bu da ribozom yapımını azaltacağından, hücrelerin büyümesinde ve bölünmesinde problemler çıkacaktır.

Fakat bu mutasyonun Bowen-Conradi hastalığının spesifik semptomlarının ortaya çıkmasına tam olarak nasıl sebep olduğu henüz bilinmemektedir.

Kalıtım

Hastalık otozomal resesif olarak kalıtılmaktadır. Her hücrenin karşılıklı iki geni de mutasyona sahiptir. Ebeveynler mutasyonlu genden bir kopya taşırlar, fakat hastalıkla ilgili herhangi bir semptom göstermezler.

Hastalığın Diğer İsimleri

Bowen-Conradi Hutterite Sendromu

Bowen Hutterite Sendromu

Hutterite tipi Bowen Sendromu

BWCNS

Hutterite Sendromu

Tanı-Tedavi

Tanı için şüphelenilen olgularda genetik test yapılmalıdır.

Antenatal amniyosentez ya da koryonik villus örneklemesi ile tanı konulabilir.

Trizomi 18 ayırıcı tanı için düşünülebilir.

Tedavi ancak semptomlara yöneliktir. Hastaların beslenme kapasiteleri bozuk olduğundan beslenme tüpü(ağızdan gıda alamayan hastayı sıvı gıdalarla besleme amacıyla burun ya da ağız yoluyla mideye iletilen tüp) kullanmak gerekli olabilir.

Kaynaklar

  • Armistead J, Khatkar S, Meyer B, Mark BL, Patel N, Coghlan G, Lamont RE, Liu S, WiechertJ, Cattini PA, Koetter P, Wrogemann K, Greenberg CR, Entian KD, Zelinski T, Triggs-Raine B.Mutation of a gene essential for ribosome biogenesis, EMG1, causes Bowen-Conradi syndrome.Am J Hum Genet. 2009 Jun;84(6):728-39. doi: 10.1016/j.ajhg.2009.04.017. Epub 2009 May 21.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19463982

Free article on PubMed Central:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2694972/

  • Armistead J, Patel N, Wu X, Hemming R, Chowdhury B, Basra GS, Del Bigio MR, Ding H, Triggs-Raine B. Growth arrest in the ribosomopathy, Bowen-Conradi syndrome, is due to dramaticallyreduced cell proliferation and a defect in mitotic progression. Biochim Biophys Acta. 2015 May;1852(5):1029-37. doi: 10.1016/j.bbadis.2015.02.007. Epub 2015 Feb 20.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25708872

  • Armistead J, Triggs-Raine B. Diverse diseases from a ubiquitous process: the ribosomopathyparadox. FEBS Lett. 2014 May 2;588(9):1491-500. doi: 10.1016/j.febslet.2014.03.024. Epub 2014Mar 19. Review.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24657617

  • Lamont RE, Loredo-Osti J, Roslin NM, Mauthe J, Coghlan G, Nylen E, Frappier D, Innes AM,Lemire EG, Lowry RB, Greenberg CR, Triggs-Raine BL, Morgan K, Wrogemann K, Fujiwara TM,Zelinski T. A locus for Bowen-Conradi syndrome maps to chromosome region 12p13.3. Am J MedGenet A. 2005 Jan 15;132A(2):136-43.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15578624

  • Lowry RB, Innes AM, Bernier FP, McLeod DR, Greenberg CR, Chudley AE, Chodirker B, MarlesSL, Crumley MJ, Loredo-Osti JC, Morgan K, Fujiwara TM. Bowen-Conradi syndrome: a clinical andgenetic study. Am J Med Genet A. 2003 Jul 30;120A(3):423-8.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12838567

  • Sondalle SB, Baserga SJ. Human diseases of the SSU processome. Biochim Biophys Acta. 2014Jun;1842(6):758-64. doi: 10.1016/j.bbadis.2013.11.004. Epub 2013 Nov 12. Review.

Citation on PubMed:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24240090

Free article on PubMed Central:https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4058823/

  • ALL (2017) Orphanet: Bowen Conradi syndrome, net. Available at: https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?lng=en&Expert=1270 (Accessed: February 19, 2019).

 

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KRONİK İNFANTİL NÖROLOJİK KÜTANÖZ ve ARTİKÜLER SENDROMU

Genel Bilgi

Kronik infantil nörolojik kütanöz ve artiküler (CINCA) veya yenidoğan başlangıçlı çoklu sistem inflamatuar hastalığı (NOMID), kriyopirin ilişkili periyodik sendromlarından biri olarak, doğuştan gelen bağışıklık sisteminin anormal regülasyonu nedeniyle bilinmektedir. Diğer kriyopirin ilişkili periyodik sendromlar şunlardır; Ailevi soğuk otoinflamatuar sendromlar [Familial Cold Autoinflammatory Syndrome (FCAS)], Muckle-Wells sendromu (MWS).

CINCA sendromu erken başlangıçlı ciddi bir kronik inflamatuar hastalığıdır. Santral sinir sisteminin tutulumu ve deriye dair semptomlar bu sendromda karşılaşılan bulgulardandır.

Belirti ve Semptomlar

Hastalığın başlangıcı genellikle yenidoğanın ilk saatlerinde veya ilk günlerinde aralıklı ateşlerle (düşük dereceli ya da hiç ateşte olmayabilir) meydana çıkar. Halk arasında kurdeşen olarak bilinen ürtiker döküntü ve akut faz reaktanlarının sürekli yükselişi gözlenir.

Nörolojik bağıntılı kronik menenjitin ve papilla ödeminin özellikleri genellikle bu hastalıkta görülür. Hastalık beyin atrofisine, ciddi zihinsel engele ve duyu kaybına yol açabilir. Kas ve kemik deformasyonundaki hipertrofik atrofi (kafatasının ön tarafındaki kalınlaşma, patellanın büyümesi) de görülebilen diğer durumlardandır.

Genetik Görülme Sıklığı

Global olarak tüm kriyopirin ilişkili periyodik sendromlar olarak, spektrumunun her 1 milyonda 1-2 vaka prevalansına sahip olduğu ve bu sendromlara sahip 360,000 insanın Amerika Birleşik Devleri’nde ve Fransa’da olduğu tahmin edilmektedir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Görülen çoğu vaka sporadiktir ve aileden otozomal dominant geçiş şeklinde tanımlanmıştır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Tanı klinik gözlemlere dayanır ve genetik analizlerle doğrulanır. CINCA / NOMID sendromu, genellikle yaşamın ilk aylarında ortaya çıkar. Bu nedenle, ilk başta bulaşıcı bir hastalıktan şüphelenilir. CINCA / NOMID’in diğer kriyopirin ilişkili periyodik sendromlardan (FCAS: Ailevi soğuk otoinflamatuar sendromlar ve MWS: Muckle-Wells sendromu) ve otoinflamatuar hastalıklardan ayırt edilmesi amacıyla ateş ve deri döküntüsü olan çocuklarda tanı algoritması geliştirilmiştir.

Kaspaz-1 aktivasyonunun kontrolünde olan kriyopirinin etki mekanizmasının keşfiyle ve bu hastalığa sahip hastalarda gözlenen IL-1β’nın anormal salgılanması, IL-1 blokajının etkili bir tedavi olabileceğini göstermiştir. Günümüzde, tedaviye erken başlanıldığı takdirde anti-IL-1 ilaçlarının kullanımı, ciddi zihinsel yetersizlik, işitme kaybı ve amiloidoz gibi ana komplikasyonların ortaya çıkma riskini önemli ölçüde azaltmıştır.

Hastalıkla İlişkili Genler

CINCA/NOMID sendromu, NLPR3 (kriyopirin) proteinini kodlayan gendeki mutasyon sonucunda çıkan kalıtsal otoinflamatuar bir hastalıktır. Bu kriyopirin proteini, inflamatuar yanıtının aktivasyonunda rol almaktadır.

Sendromun Diğer İsimleri

‘Chronic infantile neurological cutaneous and articular (CINCA)’ sendromunun diğer isimi ‘Neonatal onset multisystemic inflammatory disease (NOMID)’ yani yenidoğan başlangıçlı çoklu sistem inflamatuar hastalığı olarak bilinmektedir.

Kaynaklar

Martina Finetti, et al. “Chronic Infantile Neurological Cutaneous and Articular (CINCA) Syndrome: a Review.” Orphanet Journal of Rare Diseases, BioMed Central, 7 Dec. 2016, ojrd.biomedcentral.com/articles/10.1186/s13023-016-0542-8.

Inserm. “The Portal for Rare Diseases and Orphan Drugs.” Orphanet: About Orphan Drugs, www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=1451.

McKusick, Victor A. ‘’CHRONIC NEUROLOGIC CUTANEOUS AND ARTICULAR SYNDROME MULTISYSTEM INFLAMMATORY DISEASE, NEONATAL-ONSET; NOMID CRYOPYRIN-ASSOCIATED PERIODIC SYNDROME 3; CAPS3.’’ 26 July 2002, omim.org/entry/607115.

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KANZAKİ HASTALIĞI

Genel Bilgi

Alfa-N-asetilgalaktozaminidaz (NAGA) eksikliği tip 2, anjiokeratoma corporis diffusum ve hafif duyusal nöropati özellikleri ile çok nadir görülen hafif bir yetişkin tipi NAGA eksikliğidir.

Etiyoloji

Hastalarda NAGA geninin farklı nedensel homozigoz mutasyonları (22q13.2) tanımlanmıştır. Bu mutasyonlar, lizozomal protein NAGA’nın işlevsizliğine, dengesizliğine ve hızlı bozulmasına yol açar. Bu enzim aktivitesinin yokluğu, bozulmuş katabolizmaya ve üçüncül lizozomlarda parçalanmamış glikokonjügatların birikmesine neden olur.

Klinik Görüntüsü ve Semptomları

Bu hastalık klinik olarak heterojendir. Bazı hastaların, anjiyokeratomun yanı sıra, hafif zihinsel yetersizlikleri olduğu, ancak nörolojik bulguları olmadığı bildirilmiştir. Patolojik özellikleri; kan ve lenfatik damarların endotel hücreleri, perisitler, fibrositler, yağ hücreleri, Schwann hücreleri, aksonlar, arrektör pili düz kas hücreleri ve ekrin ter bezi hücrelerini içeren kanda ve dermal hücrelerde görülen vakuolizasyondan oluşur.

Hastalığının şiddeti ve spesifik semptomları bir ailedeki hastalardan diğerine büyük ölçüde değişebilir. Etkilenen bireyler aşağıda belirtilen tüm semptomlara sahip olmayabilirler.

Hastalarda görülen semptomlar:

%80-99 oranında

  • Anjiokeratoma corporis diffusum
  • Hiperkerotosis
  • Orta seviyede mental retardasyon
  • Dudak, oral mukoza ve telanjiyektazileri
  • Papül
  • Subkutan nodüller
  • Vertigo

%30-79 oranında

  • Kardiyomegali
  • Kaba yüz görünümü
  • Basık burun köprüsü
  • İşitme sorunları
  • Lenfödem
  • Korneal stroma opaklaşması
  • Periferal nöropari
  • İnce vermillion hattı
  • Kulak çınlaması

Fenotipik Spektrum

Klinik Başlangıç Yaşı Yetişkinlik
Hasta sayısı/Aile sayısı 4/3
Majör görünüm Dermatolojik anyijokeratom
Nöropatoloji ?
Nörolojik şiddet +
Lizozomal depolama +++
Enzim eksikliği +++
Protein defekti +++
Glikopeptidüri +++

Kalıtım Paterni / Deseni

Hastalığa NAGA genindeki mutasyonlar neden olur. Araştırmacılar, mutasyonun  kromozom 22’nin (22q13.2) uzun kolunda (q) bulunduğunu belirlemişlerdir. Bu mutasyonlar otozomal resesif özellikler olarak kalıtılır.

Görülme Sıklığı

Bugüne kadar, ilişkisiz üç akraba ailesinde etkilenen dört yetişkin tespit edilmiştir.Görülme sıklığının 1/1 000 000’dan az olduğu düşünülmektedir.

Teşhis Yöntemi ve Tedaviler

Teşhis kişinin tıbbi geçmişi, semptomları, fizik muayenesi, laboratuvar test sonuçları ve moleküler genetik testler ile yapılabilmektedir. Bu hastalığın güncel bir tedavisi yoktur. Hasta komforunu optimize etmek için destekleyici bakım uygulanmalıdır. Hastalığının tedavisi, her bir bireyde belirgin olan semptomlara yöneliktir.

Genetik danışma, etkilenen bireyler ve aileleri için faydalı olabilir. Diğer tedavi semptomatik ve destekleyicidir.

Kanzaki hastalığı tipik bir protein katlanma bozukluğu olarak tanımlanır. Bu nedenle, sadece enzim replasman tedavisine değil aynı zamanda farmakolojik şaperon yaklaşımlarına da uygun olabilir.

Gen terapisi, bazı lizozomal depo bozukluklarında, tedaviye başka bir olası yaklaşım olarak incelenmektedir.

Hastalıkla İlişkili Genler

N-ACETYL-ALPHA-D-GALACTOSAMINIDASE; NAGA

Hastalığın Diğer İsimleri

Erişkin yaşta ortaya çıka Alpha-N-asetilgalaktosaminidaz eksikliği

NAGA eksikliği tip 2

Schindler hastalığı tip 2

ORPHA:79280   OMIM: 609242

Kaynaklar

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/9161/kanzaki-disease

https://www.omim.org/entry/609242?search=kanzaki%20disease&highlight=disease%20kanzaki

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=11306&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=kanzaki&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Alpha-N-acetylgalactosaminidase-deficiency-type-2&title=Alpha-N-acetylgalactosaminidase%20deficiency%20type%202&search=Disease_Search_Simple

In Rosenberg’s Molecular and Genetic Basis of Neurological and Psychiatric Disease Edition: Fifth Edition. 2015:431-439

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

MİKOZ FUNGOİDLERİ

Genel Bilgi

Mikozis fungoides (MF), T hücre lenfositlerinin(beyaz kan hücre çeşidi)  kanserli hücrelere dönüşmesiyle birlikte deride birikmesi sonucu  meydana gelen bir hastalık  türüdür ve bu  tür en sık görülen kutanöz T hücreli lenfomadır (CTCL).  CTCL’ler deride meydana gelen lenfomaları içerir  ve iki ana lenfosit tipinden olan ve diğer lenfositlerin aktivitelerine yardımcı olabilecek T lenfositlerin üretimindeki hatalardan  veya T  lenfositlerin malign hücrelere transformasyonundan  kaynaklanır. Mikozis fungoides ve Sezary sendromu  kutanöz T hücreli lenfoma adı altında gruplandırılır.

MF vücudun güneş görmeyen kısımlarında ortaya çıkan pul pul, kırmızımsı döküntü ile birlikte tipik ve yavaş ilerleyen bir hastalık olarak karakterize edilir. Hastalığın kronik olmasının sonucu olarak döküntü haricinde herhangi bir belirtiye neden olmadan aylarca veya yıllarca sürebilir.Bu özelliğinden dolayı teşhiş esnasında egzema, sedef hastalığı gibi deri hastalıkları ile karıştırılabilir.Sonuç olarak erken evre MF tanısı koymak oldukça zordur.Doğru tanı koymak ve doğru evreleme yapmak için histolojik, klinik ve immunogenetik değerleri göz önünde bulundurmak oldukça önemlidir. MF hastalığı  gelişim süreci olarak 3 ana evreye ayrılır (yama, plak, tümor ) ve en son evrede hastalık gastrointestinal sistem, karaciğer, dalak veya beyin dahil olmak üzere vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.

Sezary Sendromu  MF’nin ileri evresi ve lösemik varyantı olan daha az sıklıkla görülmesinin yanında tedaviye daha direçlidir. MF ismini Jean-Louis-Marc Alibert tarafından deri tümörlerinin mantar şekline benzemesinden dolayı almıştır.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

MF’de birçok kanserin ortak özelliği olan kromozom anormalliği (kromozom instabilitesi) görülmektedir .Bu anormallik 7 ve 17 nolu kromozomundaki DNA eklenmesi veya 9 ve 10 nolu kromozomundaki  DNA silinmesi sonucunda meydana gelir ve bu değişikler hücrenin kontrolsüz bir şekilde bölünme ve büyümesine neden olan genetik değişikliklerdir.

Mikozis fungoidesin kesin nedenleri bilinmemekle birlikte bununla ilgili  mevcut teoriler bulunmaktadır.Bu teoriler  Retrovirüs, Antijen kalıcılığı , Kanserojen maddelere maruz kalmayı içerir.

Bakteriyel ve viral enfeksiyonlar veya çevresel maruziyet gibi faktörler  MF’in gelişmesinde yer alabilir. Ancak, çevresel ve genetik faktörlerin etki mekanizması belirsiliğini korumaktadır.

Belirti ve Semptomlar

Bu semptomlar genel olmakla birlikte bireye göre çeşitlilik gösterebilir. Bunlar ; Kan ve kan oluşturan dokuların, Kardiyovasküler sistemin, Bağışıklık sisteminin ve Deride meydana gelen anormallikler sonucunda gelişir ve aynı hastalığa sahip kişiler aynı belirtileri göstermek zorunda değildir.

  • Egzema
  • Eritem
  • Lenfadenopati (Şişmiş lenf düğümleri)
  • Lenfoma (Lenfatik sistem kanseri)
  • Ciltte oluşan anormal doku büyümesi (Derinin neoplazmı)
  • Kaşıntı
  • Deri yangısı
  • Cilt plakları
  • Kızarıklık
Spesifik olarak  MF evreleri ve bu evrelerde görülen semptomlar;

 

1.Evre

(Yama oluşumu)

·        Genel kaşıntı

·        Kırmızı (eritemli) yamalar

·        Cildin etkilenen bölgesinde ağrı

·        Uykusuzluk

2.Evre

(Plak oluşumu)

·        Mavimsi ve kırmızımsı plak oluşumu

·        Anormal makrofaj hücresi varlığı ve sonucunda  koyu renkli yağlı doku gelişimi

·        Lenf bezlerinin iltihaplanması (lenfadenit)

3.Evre

(Tümor oluşumu)

·        Mantarlara benzeyen  mavimsi veya kırmızı-kahverengi renkte ülserli lezyonların oluşması

·        Cilt hücreleri ölümü (nekroz)

4.Evre

(Hastalığın vücuda yayılması)

·        Halsizlik

·        Yüksek ateş

·        Kilo kaybı

·        Anemi

·        Öksürük

·        Yutma güçlüğü (disfaji)

·        Gastrointestinal tutulum

·        Beyin tutulması sonucu olarak net görme kaybı

*(Tablo  https://rarediseases.org/rare-diseases/mycosis-fungoides/  bilgileri doğrultusunda hazırlanmıştır.)

Genetik Görülme Sıklığı

MF(Mikozis fungoides) ,Kutanöz T hücreli lenfomaların yaklaşık %70’ ini oluşturur ve 100.000 ila 350.000 kişi arasından yaklaşık 1 tanesinde görülür. Erkeklerin dişilere göre iki kat daha fazla etkilenme riskleri vardır aynı zamanda  risk oranı 40 yaşından önce nadir olmakla birlikte 50 yaş üzerinde artmaktadır . (Tanıdaki medyan yaş 55-60  arasını içermektedir)

Kalıtım Paterni/Deseni

MF’nin kalıtsal olduğunu gösteren destekleyici bir araştırma yoktur ve kalıtım örüntüsü belirlenmemiştir.

 Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhiş ve tedavi seçenekleri hastanın yaşı ve cinsiyeti, kanserin evresi, lezyonun tipi ve vücudun diğer bölgelerinde mevcudiyeti  göz önünde bulundurularak gerçekleştirilir. MF yavaş ilerleyen ve kronik bir hastalık olduğundan dolayı teşhis tanı aşamasına bağlı olarak gelişir.  Erken evre seçeneği hastaya yıllarca yaşayabilme şansı sunabilmektedir ancak MF tedavisi zor olan bir hastalık türüdür. Genellikle semptomları hafifletmek ve yaşam  kalitesini arttırmak amacıyla tedavi uygulanır. Tedaviler genel olarak deriye yönelik ve sistemik olarak 2’ye ayrılır.

MF tedavi olarak 3 ana başlık altında incelenebilir;

1-Deriyi hedef alan tedaviler:

  • Yerel Kortikosteroidler,
  • Yerel Kemoterapi (nitrojen mustard, karmustin)
  • Total Deri Elektron Işını Tedavisi (TSEBT)
  • Fototerapi (PUVA, dar band UVB, UVA-1

2-Sistematik tedavi(Kemoterapi dışında)

  • Ekstrakorporeal fotoforez
  • İnterferonlar (interferon-α)
  • Retinoidler (etretinat, asitretin, beksaroten)
  • Denileukin diftitox, Histon deasitilaz inhibitörleri (vorinostat, depsipeptid)
  • Alemtuzumab

3-Sistematik Kemoterapi

  • CHOP (siklofosfamid, hidroksidaunorubisin, onkovin, prednizon)

FDA Onaylı Kullanılan İlaçlar:

  • Brentuximub vedotin (Marka adı: Adcetris )
  • Mogamulizumab (Marka adı: Poteligeo )
  • Mechlorethamine (Marka adı: Valchlor )

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Alibert-Bazin Sendromu
  • Granülomatöz Fungoides
  • Sezary Sendromu (De Novo ya da ileri evre Mikozis Fungoides )

Kaynakça

Willemze R. Cutaneous T- cell lymphoma. Dermatology’de. Ed. Bolognia JL, Jorizzo JL, Schaffer JV. 3. Baskı. New York, Elsevier Limited, 2012; 2017-2036.

  1. Engin, B., Bairamov, O., Kutlubay, Z., & Tüzün, Y. (2013). Mikozis Fungoidesde Tedavi Yaklaşımları. Dermatoz, 4(1):35-39.
  2. https://www.omim.org/
  3. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
  4. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
  5. https://ghr.nlm.nih.gov/condition
  6. https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

HANHART SENDROMU

Genel Bilgi

Hanhart sendromu, nadir olarak görülen, yüzün ön bölgesini ve uzuvları etkileyen, çocukluk döneminde ortaya çıkan X kromozomuna bağlı kalıtsal otozomal dominant bir hastalıktır. Hastalık ilk olarak 1932 yılında görüldü fakat, 1950 yılında Dr. Hanhart bu hastalığı uzuv eksikliği ile ilişkilendirdi ve ismi hastalığa verildi. Bu hastalıktan etkilenen insanlar genelde kısa ve tam olarak gelişmemiş dil, eksik ya da tam olarak gelişmemiş el ve ayak parmakları, kol ve bacaklarda bir takım sorunlar ve gelişmemiş çene yapısıyla doğarlar. Uzuv eksikliği genellikle dördünü de kapsar. Hastalık genel olarak fiziksel sorunlara yol açsa da bazı vakalarda zeki geriliği gözüktüğü rapor edilmiştir, bu vakalarda emzirme ve konuşma zorlukları görülmüştür.

Genetik Değişiklikler

Daha önceden bu hastalığa sebep olan spesifik gen veya gen grubu bilinmezken son yıllarda yapılan araştırmalar bu hastalığın sebebinin 16. kromozomda bulunan tyrosine aminotransferaz (TAT) geninde gerçekleşen bir problem olduğu ve bu problemin vücutta tyrosine aminoasidinin birikmesine yol açtığını göstermiştir. Tyrosine aminotransferaz enzimi tyrosine ve fenilalenin’in metabolik indirgenmesinde rol oynar, mutasyon ise 147. Kodonda Alanin aminoasidinin Valin aminoasidi ile yer değiştirmesiyle ortaya çıkar. Şu ana kadar hastalıkla ilişkilendirilmiş tek gen bu gendir.

Belirti ve Senptomlar

Bu hastalıkta çok çeşitli belirti ve semptomlar vardır fakat en sık görünenler;

  • Normalden küçük ağız yapısı, *
  • Kısa ve tamamlanmamış dil,
  • Eksik, kısmen eksik veya normalden kısa el ve ayak parmakları,
  • Mikroginati, retrognati gibi çene değişiklikleri veya kısmen eksik alt çene kemiği, *
  • Yüksek kemerli, dar veya yarık damak,
  • Eksik veya normalden farklı kol ve bacak oluşumu, *
  • Eksik diş,
  • Tükürük bezi eksikliği.

Bu hastalık ile doğan çocuklarda yarı yüz felci görülebilir. Dil veya ağız bölgesi hastalıktan etkilendiyse yeme-içmeyi daha çok zorlaştırabilir. Yukarıda listelenen semptomlar genel semptomlardır, vakaların çoğunda görülür fakat görülmeme ihtimali de vardır. * (Yıldız) ile işaretlenen semptomlar, hastaların %80 ila %99’unda bulunan semptomlardır.

Tirozinemi tip II, tipik olarak yaşamın ilk yılında ortaya çıkan oküler semptomları (vakaların% 75’i) gösterir. Bunlar fotofobi, kızarıklık ve lakrimasyon artışı ile karakterize edilir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Hastalığın teşhisi genellikle belirtiler ve semptomlara bağlı olarak yapılır. Bazı durumlarda, doğumdan önce ulrason ile bakılırken semptomlar teşhis edilebilir.

Hanhart sendromu vücutta farklı sistem ve parçaları etkileyebileceğinden ötürü tedavi yöntemleri farklı dallardan doktorlar tarafından karar verilip uygulanır. Örnek olarak, uzuv problemleri ameliyat veya protezler ile çözülebilirken ağzın yapısından dolayı ortaya çıkan konuşma sorunları terapiler ile tedavi edilir. Genetik problemi hafifletmek amacıyla düşük tyrozin ve düşük fenilalenin içeren yiyeceklerden oluşmuş bir diyet programı uygulanabilir, bu diyetin 18 aylık bir hastaya 8 gün uygulanmasının ardından yapılan ölçümler 1580 µmol/L tyrosine seviyesinin, 392 µmol/L seviyesine (referans aralık 40-80µmol/L)  düştüğü gözlenmiştir. 1 ayın sonunda, kutanöz ve oküler lezyonların tamamen düzeldiği gözlenmiştir.

                    

Bu görselde hastanın cildinin durumunun diyet tedavisinden önce(solda) ve sonra(sağda) ki durumu gösterilmiştir.

Hastalığın Diğer İsimleri

·        Aglossia-adactylia sendromu,
·        Hanhart sendromu,
·        Jussieu sendromu,
·        Tirozinemi tip II.

Görülme Sıklığı

Hastalığın görülme sıklığı bölgeden bölgeye değişse de genel olarak 1/1.000.000 görülen bir hastalıktır. Aynı soydan gelen bireylerin çiftleşmesi bu hastalığın görülme sıklığını bir miktar arttırıyor, örnek vermek gerekirse; Yahudi topluluğu, Güney İtalya.

Kaynakça
https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/68/hanhart-syndrome
https://www.orpha.net/
https://ghr.nlm.nih.gov/
Fanny Locatelli, MD Eve Puzenat, MD et al. Richner-Hanhart Syndrome (Tyrosinemia Type II), 2017.