Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

ALFA-1 ANTİTYRİPSİN YETERSİZLİĞİ

Genel Bilgi 

Alpha-1 Antityripsin Yetersizliği akciğer ve karaciğer hastalıklarına yol açabilecek kalıtsal bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip olan kişiler hastalığın semptomlarını ilk olarak 20-50 yaş aralığında göstermeye başlarlar. Görülen ilk semptomlar nefes darlığı, wheezing (akciğerlerde duyulan, hava yollarının daralmasından dolayı ortaya çıkan ıslık sesi) ve aktivite intoleransıdır. 

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler 

SERPINA1(14q32.13) geninde oluşan mutasyondan dolayı oluşmaktadır. Bu gen alpha-1 antityripsin proteinin oluşumu için gereken bilgileri içerir. Alpha-1 Antityripsin (AAT), vücudu neutrophil elastase denen kuvvetli enzimden koruyan bir proteindir. Bu enzim beyaz kan hücrelerinden (WBC) salgılanır, AAT kontörlünde olmadığı zaman özellikle akciğer olmak üzere, dokulara da saldırır. Akciğerde alveolleri parçalar ve akciğer hastalıklarına yol açar.  

Karaciğer hastalığının patogenezi oldukça farklıdır ve “toksik fonksiyon kazancı” olarak adlandırılır. Karaciğer hastalığı AAT proteinin hepatositlerde birikiminden dolayı kaynaklanır. Sadece hepatositlerin endoplazmik retikulumunda AAT proteininin patolojik polimerizasyonu ile ilişkili genotipler hastalık üretir. AATD’ye bağlı karaciğer hastalığı olan çoğu hasta Z alleli için homozigottur ; karaciğer hastalığı ciddi AAT eksikliği olan, ancak intrahepatositik birikim göstermeyen boş homozigotlarda ortaya çıkmaz. 

*Z alleli ile ilgili bilgi “kalıtım deseni” başlığı altında da yer almaktadır. 

Belirti ve Semptomlar 

Aşağıdaki tabloda Human Phenotype Ontology (HPO)’den alınan verilere yer verilmiştir. Verilerde hastalığın belirli semptomlarının yüzdelerinden bahsedilmektedir. Fakat unutulmamalıdır ki bütün semptomlar aynı hastada görülecek diye bir kaide yoktur. Aynı hastalığa sahip iki bireyin farklı semptomlar göstermesi mümkündür. 

İnsanların %80-%90 ‘nında görülen semptomlar 
Amfizem 
Karaciğer iflası 
İnsanların %30-%79 ‘ununda görülen semptomlar 
Hepatitis (Karaciğer iltihabı) 
Hepatomegaly (Karaciğer büyümesi) 
Sarılık 
İnsanların %5-%29 ‘ununda görülen semptomlar 
Siroz (Yara dokusunun sağlıklı dokunun yerine geçmesi) 
Nefrotik Sendrom 
HPO sisteminde yüzdesi belli olmayan semptomlar 
Otozomal resesif kalıtım 
KOAH 
Dispne (Solunum güçlüğü) 
Yükselmiş hepatic transaminase (Karaciğer enzim seviyesinin yükselmesi) 
Hepatocellular carcinoma 

Genetik Görülme Sıklığı 

AATD dünya çapında görülür, ancak prevalansı popülasyona göre değişir. Bu hastalık Avrupa kökenli 1.500-3.500 kişiden 1’ini etkiler. Asya kökenli insanlarda nadirdir. AATD olan birçok birey, özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olarak adlandırılan bir akciğer rahatsızlığı olan kişilerde teşhis edilmez. KOAH AATD’den kaynaklanabilir; ancak, AATD çoğu zaman asla teşhis edilmez. Bu hastalığa sahip olan bazı kişiler astım ile yanlış tanı almaktadırlar. 

Kalıtım Deseni 

Bu durum otozomal kodominant (eşbaskınlık) durumunda ortaya çıkmaktadır.  

SERPINA1 in allel geni M olsun, bu gen normal miktarda AAT üretimini sağlıyor. SERPINA1 in diğer yaygın allel genleri S ve Z olsun. S alleli AAT çok aşağısında üretilmesine neden olmaktadır. Özellikle sigara içen, ZZ alleli olan insanların akciğer hastalığı (örk; amfizem) olması olasılığı yüksektir. Genel olarak MS veya SS allel kombinasyonları olan insanlar AAT akciğerleri korumak için yeterli miktarda üretebiliyorlar. Fakat MZ kombinasyonuna sahip olan insanların akciğer ve karaciğer fonksiyonlarının bozulma riski bu kombinasyona sahip olmayan insanlara göre daha yüksektir. 

Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri 

AATD teşhisinde isoelektrik odaklama adı verilen özel bir test kullanırlarak düzgün çalışmayan AAT protein varyantı tespiti için kullanılabilir. Ayrıca SERPINA1 geni için genetik test ve AAT proteinin kandaki miktarına bakmak için kan testleri de teşhis sürecinde kullanılan yöntemlerdir. 

AATD ile bağlantılı hastalıklarda genel olarak standart tedavi yöntemleri uygulanmaktadır. Fakat hastada AATD bağlantılı akciğer hastalığı varsa Agumentasyon Terapisi (bazen de değiştirme terapisi olarak adı geçer) uygulanır Bu terapde kandaki AAT seviyesini yükseltilerek akciğer hastalığının ilerleyişinin durdurulması amaçlanmaktadır. Bu terapi AATD kaynaklı karaciğer hastalığına etki etmemektedir. Tedavilerin işe yaramaması durumunda organ transplantasyonu yapılmaktadır. 

Hastalığın Diğer İsimleri 

• AAT 

• AATD 

• Alpha-1 Protease İnhibitorü Eksikliği 

• Alpha-1 ile İlişkili Amfizem 

• Genetik Amfizem 

• Kalıtımsal Akciğer Amfizemi 

• Kalıtsal/Irsi Amfizem 

Kaynakça 

  1. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/5784/alpha-1-antitrypsin-deficiency 
  1. https://ghr.nlm.nih.gov/condition/alpha-1-antitrypsin-deficiency#definition 
  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/medgen/67461 
  1. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16510030 
  1. Stoller JK. Clinical manifestations, diagnosis, and natural history of alpha-1 antitrypsin deficiency. UpToDate. May 25, 2018; https://www.uptodate.com/contents/clinical-manifestations-diagnosis-and-natural-history-of-alpha-1-antitrypsin-deficiency
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

GİLBERT SENDROMU

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Yapısal karaciğer fonksiyon bozukluğu 
  • Ailevi hemolitik olmayan sarılık 
  • Gilbert hastalığı 
  • Gilbert-Lereboullet sendromu 
  • Gilbert hastalığı 
  • Gilbert sendromu 
  • Hiperbilirubinemi 1 
  • Meulengracht sendromu 
  • Konjuge olmayan benign bilirubinemi 

Genel Tanı

Gilbert sendromu, kandaki bilirubin (hiperbilirubinemi) adı verilen toksik bir maddenin yüksek seviyelerindeki periyotlarla karakterize edilen nispeten hafif bir durumdur. Turuncu kan rengine sahip olan bilirubin, kırmızı kan hücreleri parçalandığında üretilir. Bu madde vücuttan ancak karaciğerde kimyasal bir reaksiyona girdikten sonra çıkarılır; bu, bilirubinin (konjuge olmayan bilirubinin) toksik formunu konjuge bilirubin adı verilen toksik olmayan bir forma dönüştürür. Gilbert sendromlu kişilerde kanlarında konjuge olmayan bilirubin (konjuge olmayan hiperbilirubinemi) vardır. Etkilenen bireylerde, bilirubin seviyeleri değişkendir ve cildin ve gözlerin beyazlarının sararması olan sarılık yaratan seviyelere çok nadir olarak yükselir. 

Gilbert sendromu genellikle ergenlikte tanınır. Bu rahatsızlığı olan kişilerde hiperbilirubinemi epizotları varsa, bu epizotlar genellikle hafiftir ve tipik olarak vücut stres altındayken, örneğin dehidrasyon, yiyeceksiz uzun süreli süreler, hastalık, kuvvetli egzersiz veya adet görme nedeniyle ortaya çıkar. Gilbert sendromlu bazı kişilerde abdominal rahatsızlık veya yorgunluk görülür. Bununla birlikte, Gilbert sendromlu kişilerin yaklaşık yüzde 30’unda durumun hiçbir belirtisi veya belirtisi yoktur ve sadece rutin kan testleri konjuge olmayan bilirubin seviyelerinde artış gösterdiğinde keşfedilir. 

Oluşum Nedeni

UGT1A1 genindeki değişiklikler Gilbert sendromuna neden olur. Bu gen, öncelikle karaciğer hücrelerinde bulunan ve bilirubinin vücuttan çıkarılması için gerekli olan, bilirubin idrar difosfat glukuronosiltransferaz (bilirubin-UGT) enzimini yapmak için talimatlar sağlar. 

Bilirubin-UGT enzimi, glukuronidasyon adı verilen kimyasal bir reaksiyon gerçekleştirir. Bu reaksiyon sırasında, enzim, konjüge edilmiş bilirubine dönüştürerek, konjüge edilmemiş bilirubine glukuronik asit denilen bir bileşiği aktarır. Glukuronidasyon, bilirubinin suda çözünebilir olmasını sağlar, böylece vücuttan çıkarılabilir. Gilbert sendromu dünya çapında görülür, ancak bazı mutasyonlar belirli popülasyonlarda daha sık görülür. Birçok popülasyonda, Gilbert sendromuna neden olan en yaygın genetik değişiklik (UGT1A1 * 28 olarak bilinir), bilirubin-UGT enziminin üretimini kontrol eden, promotör bölgesi adı verilen UGT1A1 geninin yakınındaki bir alanda meydana gelir. Bu genetik değişim enzim üretimini bozar. Bununla birlikte, bu değişiklik Asya popülasyonlarında nadir görülür ve etkilenen Asyalılar genellikle bilirubin-UGT enziminde tek bir protein yapı bloğunu (amino asit) değiştiren bir mutasyona sahiptir. Hatalı mutasyon olarak bilinen bu tip mutasyon, enzim fonksiyonunun azalmasına neden olur. 

Gilbert sendromlu kişiler normal bilirubin-UGT enzim fonksiyonunun yaklaşık yüzde 30’una sahiptir. Sonuç olarak, konjuge olmayan bilirubin yeterince hızlı bir şekilde glukuronize edilmez. Bu toksik madde vücutta birikir ve hafif hiperbilirubinemiye neden olur. 

Gilbert sendromuna neden olan genetik değişiklikleri olan herkes, glukuronidasyon sürecini daha da engelleyen koşullar gibi ek faktörlerin, durumun gelişimi için gerekli olabileceğini belirten hiperbilirubinemi geliştirmez. Örneğin, kırmızı kan hücreleri çok kolay bir şekilde parçalanabilir ve bozulmuş enzimin dayanamayacağı fazla miktarda bilirubin serbest bırakır. Alternatif olarak, bilirubinin glukuronidasyonun yapılacağı karaciğere hareketi bozulabilir. Bu diğer faktörler, diğer genlerdeki değişikliklerden kaynaklanıyor olabilir. 

Genetik Miras

Gilbert sendromu farklı kalıtım kalıplarına sahip olabilir. Koşul, UGT1A1 * 28’in UGT1A1 geninin promotör bölgesinde değişmesi sonucu ortaya çıktığında, otozomal resesif bir düzende kalıtılır, yani her bir hücredeki genin her iki kopyası da mutasyona sahiptir. Otozomal resesif hastalığı olan bir bireyin ebeveynlerinin her biri mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır, ancak bunlar genellikle durumun belirtilerini ve semptomlarını göstermezler. 

Bu durumUGT1A1 genindeki bir yanlış mutasyondan kaynaklandığı zaman ,  otozomal dominant bir düzende kalıtılır, bu da her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olması için yeterli olduğu anlamına gelir. Crigler-Najjar sendromu olarak bilinen daha ciddi bir durum, UGT1A1 geninin her iki kopyası da mutasyonlara sahip olduğunda meydana gelir. 

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/gilbert-syndrome#inheritance

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

HUNTER SENDROMU

Diğer İsimleri 

    null
  • I2S eksikliği
  • İduronat 2-sülfataz eksikliği
  • MPS II (mukopolisakkaridoz ipucu II)

Genel Bilgi 

      MPS 2 diğer adıyla hunter sendromu vücudun birçok farklı bölümünü etkileyen ve neredeyse sadece erkeklerde görülen çok nadir genetik bir hastalıktır. Vücudu gittikçe zayıflatır. Buna rağmen ilerlemesi bireyler arasında farklılık gösterir. Bu hastalığa eksik veya hatalı işlenen bir enzim neden olur. Vücutta yeterli miktarda iduronate 2-sulfatase adlı enzim bulunmaz. Bu enzimin görevi bazı kompleks molekülleri parçalamaktır ve eksikliğinde bu moleküller zararlı maddeler meydana getirir. Sonuç olarak bu zararlı maddelerin yüksek miktarda üretimi dış görünüşü, zihinsel gelişimi, organ fonksiyonlarını ve fiziksel aktiviteleri etkileyen kalıcı ve ilerleyen hasarlara neden olur.  

Semptomlar 

    2 yaş öncesi bebeklerde herhangi bir belirti görülmez. 2-4 yaş arasında hastalarda dudak kalınlaşması, yuvarlak çene yapısı, geniş bir burun ve büyümüş bir dil görülür. Ayrıca boğuk bir sese neden olan ses tellerinde uzama meydana gelir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarına ve uyku esnasında kısa duraklamalar (uyku apnesi) meydana gelir. Hastalık ilerledikçe hasta bireyler solunum yolunu açık tutabilmek için medikal desteğe gereksinim duyarlar.  

   Birçok diğer organ ve doku da etkilenir. Hasta bireylerde genellikle büyük bir kafa (makrosefali), beyin sıvında artış (hidrosefali), karaciğer ve dalakta büyüme (hepatosplenomegali) görülür. Genelde esnek olmayan kalın bir deriye sahiptirler. Bazı bireylerde deride çakıltaşı görünümlü karakteristik beyazlıklar oluşur. Boyunda spinal kanalın daralması sonucu omurilikte baskı ve hasar meydana gelir.  

    Hafif ve şiddetli olmak üzere iki tiptir. Şiddetli tipte bireylerde zihinsel gelişimde ciddi bir yavaşlama ve hastalığın seyrinde hızlanma durumu vardır. 6-8li yaşlarda bireyler fonksiyonal becerilerini kaybetmeye başlarlar. Bu bireylerde yaşam süresi 10-20 yıldır. Hafif seyreden MPS2 de bireylerin yaşam süresi kısadır ancak bu bireyler tipik olarak yetişkinliğe kadar yaşarlar. Buna rağmen zeka gelişiminde herhangi bir gerilik görülmez. Her iki hastalık tipi için de kalp ve solunum rahatsızlıkları başlıca ölüm nedenleridir.  

Görülme Sıklığı  

   MPS2 her 100.000 ila 170.000 erkekten birinde görülür. 

Nedenleri  

   IDS genindeki mutasyonlar MPS2 hastalığına neden olur. IDS geni glycosaminoglycans (GAGs) olarak adlandırılan büyük şeker moleküllerinin parçalanmasından sorumlu olan I2S adlı enzimin üretimini sağlar. GAGların orijinal ismi mukopolisakkarittir ve hastalığın ismi de burdan gelir.  IDS genindeki mutasyonlar I2S enziminin aktivitesini düşürür veya tamamen engeller. Bu enzimin eksikliği hücrelerde -özellikle de lizozomlarda-  GAGların birikmesine neden olur. Lizozomlar farklı tip molekülleri parçalayan ve geri dönüştüren hücre elemanlarıdır. Moleküllerin lizozom içinde oluşmasını sağlayan durumlar -MPS2 dahil- lizozomal depo rahatsızlığı olarak adlandırılır. GAGların birikimi lizozomların boyutunun artmasına neden olur ve bu yüzden bu hastalıkta doku ve organlarda büyüme gözlenir. Araştırmacılar ayrıca GAGların lizozom içindeki diğer proteinlerin fonksiyonunu engelleyebileceğini ve hücre içinde moleküllerin haraketini bozabileceğini düşünüyor.  

Kalıtım Paterni  

   Bu hastalık X kromozomuna bağlı çekinik karakterle kalıtılır. Erkeklerde (yalnızca bir tane X kromozomu bulunur) hastalığın ortaya çıkması için her hücrede bu mutant genden bulunması yeterlidir. Kadınlarda (iki tane X kromozomu bulunur) ise her iki genin de muutasyona uğramış olması gerekir. Bundan dolayı bu resesif hastalık erkeklerde kadınlara göre daha sık rastlanır.  

Risk Faktörler 

    Hunter sendromu gelişimi için iki büyük risk faktörü vardır: 

  1. Aile geçmişi: MPS2 kusurlu bir kromozom tarafından meydana getirilir. Bir çocuğun bu rahatsızlığa sahip olması için bu kromozomu ebeveynlerinden alması gerekir. Dolayısıyla hasta erkek çocuklarda anne birey taşıyıcıdır. 
  1. Cinsiyet:  Hunter sendromu neredeyse tamamen erkek bireyler ortaya çıkar. Kadınlarda bu ihtimal çok düşüktür. Çünkü eğer bir tane bozuk gen olsa bile diğer normal gen fonksiyonların bozulmasına izin vermez. 

Tedavi 

     Enzim Replasman Tedavisi (ERT) 

  Tedavide vücuda damar yoluyla eksik olan enzim enjekte edilir. ERT hastalıkları tamamen tedavi etmez ancak hastalığın ilerleyişini yavaşlatır.  

   Kaynaklar  

  1.   https://ghr.nlm.nih.gov/condition/mucopolysaccharidosis-type-ii# 
  1. https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/hunter-syndrome/symptoms-causes/syc-20350706 
  1. https://mpssociety.org/learn/diseases/mps-ii/ 
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

SANDHOFF HASTALIĞI

Genel Bilgi 

Sandhoff Hastalığı santral sinir sisteminde (beyin ve omurilik) ilerleyici hasarla kendini gösteren, nadir görülen metabolik bir hastalıktır. Lizozomal Heksozaminidaz A ve B enzimlerinin eksikliğine bağlı olarak başta nöronlar (sinir hücreleri) olmak üzere vücuttaki çeşitli dokularda GM2 gangliozid denen lipidler birikir. Bu birikimler nöronlarda işlev bozukluklarına ve nörolojik geriliğe sebep olur. Hastalık hızlı ilerler. Kesin bir tedavisi yoktur, hastalıktan etkilenen bireylere destek tedaviler uygulanır. (1) 

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler 

5. kromozomun uzun kolunda lokalize olan HEXB adlı gendeki mutasyonlar Sandhoff Hastalığına yol açmaktadır. HEXB geni lizozomal Heksozaminidaz A ve B enzimlerinin üretiminden sorumludur. Bu enzimlerin eksikliğinde bazı moleküllerin yıkımı gerçekleşemez. Bu yıkılamayan moleküllerden olan GM2 gangliozidler beyin ve diğer organlarda birikir ve hastalığın klinik bulguları ortaya çıkar. (2) 

Belirti ve Semptomlar 

Sandhoff Hastalığının kliniği Heksozaminidaz enzim aktivite düzeylerine göre çeşitlilik gösterir. Hastalığın süt çocuğu formu en sık görülen ve en ağır seyreden formdur. Bebekler normal gelişimlerini sürdürürken 3-6 ay civarında yüksek seslere karşı aşırı irkilme tepkisi göstermeye başlarlar, bunu kazanılmış becerilerdeki kayıp takip eder (dönme, oturma, emekleme vb). Kaslarda güçsüzlük, hipotoni, spastisite ve nöbetlerle seyreden ilerleyici özellikte mental motor gerilik ortaya çıkar. Fizik muayene bulgusu olarak makulada kiraz kırmızısı leke görülebilir fakat bu hastalığa özgü değildir. Karaciğer ve dalakta büyüme, baş çevresinde artış, kemik anomalileri gibi vücuttaki diğer doku ve organları etkileyen klinik tablo görülebilir. Nöbetler kontrol edilse bile hastalığın seyri kötüdür, yutma fonksiyonundaki bozukluk aspirasyona ve tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonlarına sebep olur. (3,4) 

Sandhoff hastalığının çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde bulgu veren diğer formları çok nadir görülür ve daha iyi seyirlidir. Kas güçsüzlüğü, ataksi (denge bozukluğu), konuşma problemleri gibi çeşitli semptomlarla ortaya çıkabilir. (2) 


Resim 1: Göz dibi muayenesinde makuladaki kiraz kırmızısı lekeler/Japon Bayrağı görünümü  (5)

Genetik Görülme Sıklığı 

Sandhoff Hastalığı nadir görülen bir hastalık olduğu için toplumda görülme sıklığıyla ilgili kesin bir sayı vermek güçtür ancak Hacettepe Üniversitesi’nde 1997-2002 yılları arasında yapılan kapsamlı bir çalışmada bu hastalığın Türkiye’deki görülme sıklığının 100.000’de 1 olduğu belirtilmiştir. (6) Bu oran dünyanın farklı bölgelerinde değişiklik gösterir, örneğin hastalık Kanada’nın Saskatchewan bölgesinde yaşayan izole topluluklar gibi bazı etnik gruplarda daha sık görülmektedir. (7) 

Kalıtım Paterni 

Sandhoff Hastalığı diğer birçok metabolik hastalık gibi otozomal resesif kalıtılır. Bu kalıtım paterninde anne-baba mutasyonlu genin birer kopyasını taşır ama hastalık belirtilerini göstermezler. Kişinin hastalıktan etkilenmesi için mutasyonlu genin her iki kopyasını da taşıması gerekir. Etkilenme oranı kadın ve erkek bireyler için aynıdır. Akraba evliliklerinde daha sık ortaya çıkar. 

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler 

Kan örneğinden yapılan enzim çalışmalarında total Heksozaminidaz düşüklüğüyle tanı konur. Tanıyı doğrulamak için gen analizi yapılabilir. (7) 

Sandhoff Hastalığına özgü bir tedavi yoktur, semptomatik ve destek tedaviler uygulanır. Sekresyonların temizlenmesi ve havayolu açıklığının sağlanması önemlidir, bunun için medikal cihazlar tercih edilebilir. Hastaya besin ve sıvı desteği verilir, kliniğe göre beslenme tüpü kullanımı gerekebilir. Nöbetlerin kontrolü için antikonvülzan ilaçlar kullanılabilir. Gen terapisi, kök hücre tedavisi ve kemik iliği nakli gibi tedavilere yönelik araştırmalar devam etmektedir. (9,10) 

Hastalıkla İlişkili Genler 

HEXB geni 

Hastalığın Diğer İsimleri 

Sandhoff-Jatzkewitz Hastalığı 

GM2 Gangliosidosis Tip 2 

Heksozaminidaz A ve B Eksikliği 

Kaynaklar 

1)Muralidharan CG, Tomar RP. Infantile Sandhoff Disease: Unusual presentation. Med J Armed Forces India. 2016;72(Suppl 1):S91–S93. doi:10.1016/j.mjafi.2015.11.008 

2) https://ghr.nlm.nih.gov/condition/sandhoff-disease# 

3)Yüksel A, Yalçınkaya C, Işlak C, Gündüz E, Seven M. Neuroimaging findings of four patients with Sandhoff disease. Pediatric Neurology. 1999;21(2):562-565. doi:10.1016/s0887-8994(99)00041-7. 

4)Jain A, Kohli A, Sachan D. Infantile Sandhoff’s Disease With Peripheral Neuropathy. Pediatric Neurology. 2010;42(6):459-461. doi:10.1016/j.pediatrneurol.2010.02.007. 

5)Zou W, Wang X, Tian G. Fundus autofluorescence and optical coherence tomography of a macular cherry-red spot in a case report of sialidosis. BMC Ophthalmology. 2016;16(1). doi:10.1186/s12886-016-0201-9. 

6)Özkara HA, Topçu M. Sphingolipidoses in Turkey. Brain and Development. 2004;26(6):363-366. doi:10.1016/j.braindev.2003.09.006. 

7)https://rarediseases.org/rare-diseases/sandhoff-disease/ 

8)https://www.bilim.org/genetik-hastaliklar-ve-akraba-evlilikleri/ 

9)https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/7604/sandhoff-disease#diseaseTreatmentSection 

10) https://www.ntsad.org/index.php/infantile-a-juvenile-support/special-equipment 

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

Lİ-FRAUMENİ SENDROMU

Diğer İsimler

Li ve Fraumeni Sarkoma ailesi sendromu; SBLA sendromu (Sarkom, Meme, Lösemi ve Adrenal Bezi); LFS1; Li Fraumeni sendromu

Kategoriler

Konjenital ve Genetik Hastalıklar; Endokrin Hastalıkları; Kalıtsal Kanser Sendromları; Sinir Sistemi Hastalıkları; Nadir Kanserler

Bu hastalık altında gruplandırılmıştır: Ailesel meme kanseri

Genel Bilgi

Li-Fraumeni sendromu (LFS), çeşitli nadir görülen kanser türlerine karşı kalıtsal bir ailevi yatkınlıktır. Bu TP53 olarak bilinen bir tümör baskılayıcı genindeki bir değişiklik (mutasyon) nedeniyledir. Gen tarafından üretilen ortaya çıkan p53 proteini hasar görmüştür (veya başka şekilde işlev görmez hale getirilmiştir) ve kötü huylu tümörlerin gelişmesini önlemeye yardımcı olamamaktadır. Çocuklar ve genç yetişkinler, özellikle yumuşak doku ve kemik sarkomları, meme kanseri, beyin tümörleri, adrenokortikal karsinom ve akut lösemi olmak üzere birçok kansere karşı hassastır. LFS hastalarında görülen diğer kanserler gastrointestinal kanserleri ve akciğer, böbrek, tiroid ve derinin yanı sıra gonadal organlardaki (yumurtalık, testis ve prostat) kanserleri içerir.

TP53 gen mutasyonu olan herkesin mutlaka kanser geliştirmeyeceğini, ancak risklerin genel popülasyonda olduğundan çok daha yüksek olduğunu not etmek önemlidir. LFS tanısı kritik öneme sahiptir, bu nedenle etkilenen ailelerin erken kanser teşhisi için tarama yapmanın yanı sıra uygun genetik danışmanlık alması da mümkündür.

İşaretler ve Belirtiler

Birinin LFS’de öne çıkan kişisel veya aile kanser öyküsü varsa, LFS’den şüphelenilebilir. Ek olarak, klinisyenleri LFS tanısı potansiyeli konusunda uyarması gereken sendromun karakteristik olan bazı nadir kanserleri vardır. Çoklu çocukluk çağı kanserli hastalar veya aileleri veya adrenokortikal veya koroid pleksus karsinoması gibi spesifik nadir kanserler, uygulayıcıları LFS gibi kalıtsal bir kanser sendromu potansiyeli konusunda uyarmalıdır. Her ne kadar kalıtsal bir kanser sendromu olarak tanımlanmasına rağmen, tüm doktorlar LFS teşhisinin farkında değildir.

LFS ile en yakından ilişkili kanserler (çekirdek kanserler):

• Yumuşak doku sarkomu

• Osteosarkom

• Meme kanseri

• Beyin ve CNS tümörleri (glioma, koroid pleksus karsinomu, SHH alt tipi medulloblastom, nöroblastom)

• Adrenokortikal karsinom

• Akut lösemi

Diğer kanserler de görülebilir, ancak riskler çekirdek kanserlere göre daha düşüktür:

• Akciğer adenokarsinomu

• Melanom

• Gastrointestinal tümörler (kolon, pankreas gibi)

• Böbrek

• Tiroid

• Gonadal germ hücreleri (yumurtalık, testis ve prostat gibi)

LFS’li bireyler, 40 yaşına kadar kansere yakalanma oranının yaklaşık % 50’sine ve 60 yaşına kadar yüzde 90’a ulaşma ihtimaline sahipken, kadınlar belirgin bir şekilde artan meme kanseri riskinden dolayı yaşamları boyunca kanser riski % 100’dür. LFS’li birçok kişi yaşamları boyunca iki veya daha fazla primer kanser geliştirir.

Nedenleri

CHEK2 ve TP53 genleri, Li-Fraumeni sendromu ile ilişkilidir.

Li-Fraumeni sendromlu tüm ailelerin yarısından fazlası TP53 geninde mutasyon geçirmiştir. TP53, bir tümör baskılayıcı gendir, yani normalde hücrelerin büyümesini ve bölünmesini kontrol etmeye yardımcı olduğu anlamına gelir. Bu gendeki mutasyonlar, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünmesine ve tümör oluşturmasına izin verebilir. Diğer genetik ve çevresel faktörlerin de TP53 mutasyonu olan kişilerde kanser riskini etkilemesi muhtemeldir.

Li-Fraumeni sendromu ve Li-Fraumeni benzeri sendromu karakteristik kanserli birkaç ailede TP53 mutasyonu yoktur, ancak CHEK2 geninde mutasyon vardır. TP53 geni gibi, CHEK2 de bir tümör baskılayıcı gendir. Araştırmacılar CHEK2 mutasyonlarının gerçekte bu koşullara neden olup olmadığından emin değiller veya yalnızca belirli kanser risklerinin artmasıyla (meme kanseri dahil) ilişkilendirdiler.

Miras

Li-Fraumeni sendromu (LFS), otozomal dominant bir şekilde kalıtsaldır. Bu, bir kişinin sadece her hücrede sorumlu genin bir kopyasında LFS’ye sahip olması için bir değişikliğe (mutasyona) ihtiyacı olduğu anlamına gelir. Bazı durumlarda, etkilenen bir kişi etkilenen bir ebeveynin mutasyonunu devralır. Diğer durumlar, gendeki yeni (de novo) mutasyonlardan kaynaklanabilir; bu vakalar ailelerinde düzensizlik öyküsü olmayan kişilerde görülür. LFS’li bir kişinin, değiştirilen gen boyunca çocuğuna geçmesiyle her hamilelikte% 50 ihtimal vardır.

Görülme sıklığı

Li-Fraumeni’nin tam prevalansı bilinmemektedir. ABD’deki Li-Fraumeni sendromu hastalarının bir kaydı, 64 aileden yaklaşık 400 kişinin bu rahatsızlığa sahip olduğunu göstermektedir.

Teşhis

Genetik veya nadir bir hastalık için tanı koymak genellikle zor olabilir. Sağlık uzmanları tipik olarak bir tanı koymak için bir kişinin tıbbi geçmişine, semptomlarına, fizik muayenesine ve laboratuvar test sonuçlarına bakar. Aşağıdaki kaynaklar bu durum için teşhis ve test ile ilgili bilgi sağlar. Teşhis konması hakkında sorularınız varsa, bir sağlık uzmanına başvurmalısınız.

Test Kaynakları

Genetik Test Kayıt Defteri (GTR), bu durum için genetik testler hakkında bilgi sağlar. GTR için hedef kitle, sağlık hizmeti sağlayıcıları ve araştırmacılardır. Genetik test hakkında özel soruları olan hastalar ve tüketiciler bir sağlık kuruluşu veya genetik uzmanı ile irtibata geçmelidir.

Standart Terapiler

Tedavi

Şu anda, LFS veya germline TP53 gen mutasyonu için standart bir tedavi yoktur. Bazı istisnalar dışında, LFS’li kişilerdeki kanserler, diğer hastalardaki kanserler ile aynı şekilde tedavi edilir, ancak araştırmacılar LFS’de yer alan kanserleri en iyi nasıl yönetebileceği ile ilgili araştırmalara devam eder.

Araştırmalar, LFS’li bireylerin radyasyona bağlı kanserler için yüksek risk olarak göründüğünü, bu nedenle radyoterapinin kullanımına dikkatle yaklaşılması gerektiğini belirtti. Bu nedenle, bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları ve iyonlaştırıcı radyasyonu içeren diğer tanı teknikleri sınırlı olmalıdır. Bununla birlikte, faydalar risklerden ağır basarsa radyasyon terapisinden kaçınılmamalıdır.

LFS ile yaşayanlar, bir dizi farklı kanserin gelişimine duyarlı olduklarından, bireyler güneşten korunma ve tütün ürünlerinden kaçınma gibi sağlıklı bir yaşam tarzı için basit önlemler almalarını sağlamalı.

Erken kanser tespitinin genel sağkalımı büyük ölçüde artırabileceği ve LFS tanısı konan kişilerin önleyici taramaya uyması gerektiği yaygın olarak kabul edilmiştir. LFS araştırmacıları, onkologları ve genetik danışmanlarından oluşan uzman bir panel, Li-Fraumeni sendromunun tanımına uyan hastalar için tüm vücut MRG taramasını kullanan gözetim önerileri yayınladı. Bu, LFS teşhisi konulduktan hemen sonra yapılmalıdır. Kısaca, tarama önerileri şunları içermektedir:

Çocuklar

• Genel değerlendirme

o Her 3-4 ayda bir fiziksel muayeneyi tamamlayın

o Tıbbi kaygılar için birinci basamak hekimi ile hızlı değerlendirme

• Adrenokortikal karsinom

o Her 3-4 ayda bir karın ve pelvis ultrasonu

o Yetersiz ultrason durumunda, her 3-4 ayda bir kan testleri

• Beyin tümörü

o Yıllık beyin MRG (kontrastlı ilk MRG – daha sonra önceki MRG normal ve yeni bir anormallik yoksa kontrastsız)

• Yumuşak doku ve kemik sarkomu

o Yıllık tüm vücut MRG

Yetişkinler

• Genel değerlendirme

o Her 6 ayda bir fiziksel muayeneyi tamamlayın

o Tıbbi kaygılar için birinci basamak hekimi ile hızlı değerlendirme

•Meme kanseri

o Meme farkındalığı (18 yaş ve üstü)

o Yılda iki kez klinik meme muayenesi (20 yaş ve üstü)

o Yıllık meme MRG taraması (20-75 yaş arası) – ideal olarak, yıllık tüm vücut MRG’si ile dönüşümlü olarak (her 6 ayda bir tarama)

o Risk azaltıcı bilateral mastektomi düşünün (Ultrason ve mamografi kullanımının kullanılmadığını unutmayın)

• Beyin tümörü (18 yaş ve üstü)

o Yıllık beyin MRG (kontrastlı ilk MRG – daha önceki MRG normal ise kontrastsız)

• Yumuşak doku ve kemik sarkomu (18 yaş ve üstü)

o Yıllık tüm vücut MRG

o Her 12 ayda bir karın ve pelvis ultrasonu

• Gastrointestinal kanser (25 yaş ve üstü)

o 2-5 yılda bir üst endoskopi ve kolonoskopi)

• Melanom (18 yaş ve üstü)

o Yıllık dermatolojik muayene

Ayrıca, meme kanserinin 20 yaşında veya civarında ortaya çıkmış olduğu aileler için farkındalık ve tarama bilinen en erken başlangıç ​​yaşından 5 ila 10 yıl önce düşünülebilir. Aynısı gastrointestinal kanserler için de önerilmektedir. Ailede gastrointestinal kanserin bilinen en erken başlangıcından 5 yıl önce taramayı düşünün.

 Araştırma Terapileri

İşlevsel olmayan TP53 proteinini yeniden etkinleştirmek veya değiştirmek için küçük moleküllü ilaçları kullanan çok sayıda strateji aktif olarak çalışılmaktadır, ancak henüz LFS hastaları ile yapılan klinik çalışmalarda araştırılmamıştır.

Bir Uzman Bulun

Tıbbi yardıma ihtiyacınız olursa, bu hastalıkta deneyimi olan doktorları veya diğer sağlık profesyonellerini arayabilirsiniz. Bu uzmanları savunma kuruluşları, klinik deneyler veya tıbbi dergilerde yayınlanan makaleler aracılığıyla bulabilirsiniz. Ayrıca bölgenizdeki bir üniversite veya üçüncül tıp merkezi ile iletişim kurmak isteyebilirsiniz, çünkü bu merkezler daha karmaşık vakalar görmeye ve en son teknoloji ve tedavilere sahip olma eğilimindedir.

Bölgenizde bir uzman bulamıyorsanız, ulusal veya uluslararası uzmanlarla iletişim kurmayı deneyin. Sizi, bildiği birisine konferanslar veya araştırma çalışmaları yoluyla yönlendirebilirler. Bazı uzmanlar, sizinle ilgilenmek için seyahat edemiyorsanız, telefonla veya e-posta yoluyla sizinle veya yerel doktorlarınızla görüşmek isteyebilir.

Sağlık Kaynakları

Genetik konusunda uzmanlaşmış bir tıp uzmanı bulmak için, doktorunuza sevk isteyebilir veya kendiniz için arama yapabilirsiniz. Çevrimiçi dizinler Amerikan Tıbbi Genetik Koleji ve Ulusal Genetik Danışmanlar Birliği tarafından sağlanmaktadır. Daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa, bir GARD Bilgi Uzmanı ile iletişime geçin. Ayrıca Genetik Danışma’dan Genetik danışmalar hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Kaynaklar

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

AICARDI SENDROMU

Aicardi Sendromu neredeyse sadece kadınlarda meydana gelen 3 özellikle karakterizedir.Aicardi Sendromlu insanlar beynin sağ ve sol yarısındaki bağlantı dokusunun az gelişmişliğine yada yokluğuna sahiptirler(corpus callosumun agenezi yada disgenezisi).Süt çocukluğunda başlayan nöbetleri vardır(infantil spazmlar) ki tekrarlayan nöbetlere(epilepsi) gelişme eğilimindedirler bunun tedavi edilmesi zordur.Etkilenmiş bireylerde ayrıca korioretinal laküna vardır ki gözün arkasındaki(retina) ışığa duyarlı dokuda kusurlardır.

Aicardi Sendromlu insanlarda sıklıkla ek olarak beyin anormalileri vardır,beynin iki tarafı arasında asimetri,beyin kıvrımlarının ve oluklarının boyut olarak küçük olması yada sayısının azalması,kistler ve beynin merkezine yakın sıvı dolu kavitelerin(ventrikül) büyümesi bunları içerir.Bazılarının alışılmadık şekilde küçük kafaları vardır(mikrosefali).Çoğu etkilenmiş bireyde ılımlıdan şiddetliye gelişimsel gerilik ve entelektüel disabilite vardır buna rağmen hastalığa sahip bazı insanlar ılımlı disabiliteye sahiptirler.

Korioretinal lakünaya ek olarak,Aicardi Sendromlu bireyler diğer göz anomalilerinden küçük yada zayıf gelişmiş gözler(mikroptalmi) gibi yada gözden beyine bilgi taşıyan yapıda yani optik sinirde boşluk veya deliğe(kolobom)  sahip olabilirler.Bu göz anomalileri etkilenmiş bireylerde körlüğe sebep olurlar.

Aicardi Sendromlu bazı bireylerde alışılmamış yüz özellikleri vardır bunlar üst dudakla burun arasındaki alanın(filtrum) kısalığı,büyük ucu kalkık ve yassı burun,büyük kulaklar ve seyrek kaşları içerir.Bu durumun diğer özellikleri küçük eller,el malformasyonları ve omurganın progresif anormal ilerleyen eğriliğine(skolyoz) yönlendiren omurga ve kaburga anomalilerini içerirler.Genellikle konstipasyon yada diyare,gastroözofagal reflü ve beslenmekte zorluk gibi gastrointestinal problemleri vardır.

Aicardi Sendromunun şiddeti çeşitlilik gösterir.Hastalığa sahip bazı insanların çok şiddetli epilepsisi vardır ve çocukluğa kadar hayatta kalamayabilirler.Az şiddetli bireyler ılımlı işaret ve semptomlarla yetişkinliğe kadar yaşayabilirler.

Sebepleri

Aicardi Sendromu büyük ihtimalle X kromozomunda yerleşmiş gende yeni mutasyon sebebiyle olur.Aicardi Sendromuna sebep olan gen bilinmiyor.Raporda TEAD1 ve OCEL1 genlerinde değişim Aicardi Sendromlu 2 kızda tanımlanmıştır bu değişiklikler büyük gruptaki Aicardi Sendromlu diğer kızlarda doğrulanamamıştır.Böylelikle bu genler Aicardi Sendromuna sebep olarak görünmemektedir.Bu durumun erkeklerde ölümcül olduğu farz edilmektedir.

Aicardi Sendromlu kızın ailesi tipik olarak etkilenmemiştir.Etkilenmiş anneden çocuğuna Aicardi Sendromunun iletimi rapor edilmemiştir.Ayrıca diğer aile üyeleri de genellikle artmış risk  altında değildirler.

Sıklık

Aicardi Sendromu çok nadir bir hastalıktır.ABD’de yaklaşık 105.000-167.000  yeni doğanda 1 meydana gelir.Araştırmacılar dünya çapında yaklaşık olarak 4.000 etkilenmiş birey olduğunu tahmin etmektedirler.

Bu Durumun Diğer İsimleri

  • Aicardi’nin Sendromu
  • Oküler  anormaliler ve infantil spazmlarla birlikte corpus callosum agenezi
  • Korioretinal anormaliyle birlikte corpus callosum agenezi
  • Kalozal agenezi ve oküler anormali
  • ACC ile birlikte korioretinal anormaliler

Aicardi Sendromunun Alt dalları

Alt dalları bulunmamaktadır.

İşaret ve Semptomlar

Aicardi Sendromu tipik olarak 4 ay ile 4 yıl arasında istemsiz kas spazmlarıyla başlar.Diğer semptomlar epilepsi,entelektüel disabilite,büyük kas güçsüzlüğü(hipotoni),anormal küçük kafa(mikrosefali) ve retina ile gözün arkasındaki sinirin(kolobom) gelişimini tamamlayamaması ve/yada kaburgalarda ve/yada spinal sütunda anomalileri içerir.Aicardi Sendromlu her yaştaki tüm çocuklarda motor gelişimde önemli ölçüde gecikme vardır.Üst solunum yolu enfeksiyonlarından dolayı çocukluk boyunca Aicardi Sendromu yaşamı tehdit edici olabilir.

Kalıtım Paterni

Bilinen Aicardi Sendromlu olguların neredeyse tamamı seyrektir,bu jenerasyon vasıtasıyla geçmemiştir ve aile hikayelerinde bu hastalığa sahip bireyler meydana gelmemiş demektir.Bu hastalığın yeni gen mutasyonları sonucu olduğuna inanılmaktadır.

Aicardi Sendromu X’e bağlı dominant olarak sınıflandırılır.Hastalıkla bağlantılı gen bilinmiyorken,X kromozomunda yerleşmiş olduğuna inanmaktadır.Kadınlarda(2 X kromozomuna sahiptirler),her hücredeki genin bir yada iki kopyasında mutasyon hastalığa sebep olması için yeterlidir.Erkekler(Sadece 1 X kromozomuna sahiptirler) her hücredeki genin bir kopyasındaki mutasyon neredeyse her zaman çok erken gelişimde ölümcüldür,bu yüzden Aicardi Sendromlu bebeklerin neredeyse tümü kızdır.Yinede,her hücrede bir tane ekstra X kromozomlu az sayıda etkilenmiş erkekler(47,XXY) tanımlanmıştır.47,XXY Kromozom paternli erkekler ayrıca Klinefelter Sendromu denen duruma da sahiptirler.

Standart Terapiler

Tedavi

İlaçlar Aicardi Sendromunun sebep olduğu nöbetleri baskılayabilir.Nöbetleri tedavi etmek genellikle zordur.Doktorun bir takım ilaçları deneyip hangisinin en iyi çalıştığını görmeye ihtiyacı vardır.Çalışmalar Aicardi Sendromlu herkes için çalışan tek bir ilaç olmadığını gösteriyor.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/aicardi-syndrome
https://rarediseases.org/rare-diseases/aicardi-syndrome/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

ENSEFALOSEL

Genel Bilgi

 Ensefalosel (sefalosel, kranial veya oksipital meningosel, kranium bifidum, ensefalomeningosel, ensefalomeningositosel), beynin kese şeklindeki protrusyonlar ve onları örten zarlar tarafından karakterize edilmiş nadir nöral tüp defektleridir. Kafatasındaki yapılar, bir kusurdan dışarı taşar Fıtıklaşmış kesede menenj ve beyin dokusu (ensefalosel) veya sadece menenj (meningosel) bulunabilir. Bu defektler, fetüs gelişimi esnasında nöral tüplerin tamamen kapanmamasında dolayı olur. Bunun sonucunda, kafatasının orta üst kısmında, alın ve burun arası alanda ya da kafatasının arkasında aşağı yönde bir oluk oluşur. Kafatasının arkasında konumlanan bu oluk, ensefaloseller nörolojik problemlerle ilişkilendirilir. Ensefaloseller, çoğunlukla doğumdan hemen sonra tanısı konulan dramatik deformelerdir; ancak nazal ve alın bölgelerinde oluşan küçük ensefaloseller, sıklıkla tespit edilemez. Bu hastalığın genetik bir bileşeni vardır; diğer aile üyelerinin geçmişinde spina bifida denilen açık omurga hastalığı ya da anensefali hastalığı görülen insanlarda, bu hastalık daha sık ortaya çıkar. [6]

  Ensefalosel anormalliğinin farklı tipleri vardır. Oksipital ensefalosel olarak adlandırılan knobloch sendromu, kafatasında kese şeklinde protrusyonların, oksipital kemiğinde defekte olmasıdır. Ensefaloseller, zihinsel engellilikle ilişkilendirilebilir; fakat knobloch sendromuna sahip çoğu hastada zihinsel engellilik gözlemlenmemiştir. Robert sendromu olarak adlandırılan bu tipte, alın kısmında çıkıntı oluşumu görülür. Robert sendromu görülen bireylerde doğum öncesi ve doğum sonrası yavaş büyüme görülür. Bu sendroma sahip bireylerde damak yarıklığı, küçük çene, hipertelorizm denilen gözler arası açıklığı ve benzeri birçok anormallikler görülür. Buna ek olarak, bu sendroma sahip bireylerde kalp, böbrek ya da genital bölgelerinde anormallikler görülebilir.

Figür 1: Dudak yarıklığı örneği.[2]

Figür 2: Damak yarıklığı örneği. [2]

Figür 3: Küçük çene örneği. [2]

Genetik Değişiklikler ve Etken Faktörler

  ESCO2 geninde oluşan mutasyon, Robert sendromuna sebep olur. Bu gen, hücre bölünmesi esnasında uygun kromozom ayrımını yapmayı sağlayan proteinin kodlanmasında görev alır. Hücreler bölünmeden önce tüm kromozomlarını kopyalarlar. Her bir kromozomdaki DNA, kardeş kromatidler denilen ikiz yapılar şeklinde sıralanır. Bu olayda, ESCO2 proteini kardeş kromatidleri, hücre bölünmesi esnasına kadar bir yapışkan gibi bir arada tutar. [2]

Figür 4: Kromozomun Şematik gösterimi.

Figür 5: Oklarla gösterilmiş kısımlar, sentromerler.

  ESCO2 genindeki tanımlanmış tüm mutasyonlar, hücrenin fonksiyonel ESCO2 projenin üretmesini engelliyor. Bu da, bazı kardeş kromatidler arasındaki o yapışkan bağların kaybına neden olur. Roberts sendromunda hücreler, hücre bölünmesini geciktirerek anormal kardeş kromatid bağlanmasına tepki verirler. Bu durumda gecikmiş hücre bölünmesi, hücreye “kendini yok etmelisin” sinyali verir. Robert sendromunun semptom ve belirtileri, erken gelişme esnasında çeşitli dokulardan hücre kaybını sonuçlandırabilir. Hafif ya da ağır olarak iki türlü de etkilenmiş bireylerde fonksiyonel ESCO2 proteini bulunmadığından, bu değişen şiddetin altında yatan neden tam olarak anlaşılmış değil. Araştırmacılar, diğer genler ve çevresel etkenlerin de buna dahil olduğunu söylüyorlar.

Genetik Görülme Sıklığı

 Ensefalosel, tüm kranyospinal disfarizmaların %10 ila %20’sini oluşturmaktadır. Ensefalosel, yaklaşık 0.8:10,000 ila 4:10,000 arasında canlı doğumlarda ve Güneydoğu Asya’da daha yüksektir (2:10,000). Genel olarak, arka ansefaloseller, anterior efektlerden daha sık görülür. [4]

Kalıtım Paterni

  Kalıtım paterni göz önünde bulundurulduğunda bu kondisyon, otozomal resesif paternde kalıtsaldır. Bu da demek oluyor ki her hücrede bulunan genin, her iki kopyasıda mutanttır. Otozomal resesif kondisyona sahip bir bireyin ebeveynleri, bu mutant genin bir kopyasını taşırlar, fakat fenotiplerinde semptomları ya da belirtilerini göstermezler.[2]

Figür 5: Ensefalosel’in kalıtım paterni. [5]

Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri

Figür 6: Ensefalosel sendromlu bir fetüs.[4]

Figür 7: 24. Haftada ensefalosel.[4]

Figür 8: 12. Haftada ensefalosel.

  Bu hastalığın teşhisinde, MRI cihazı oldukça kullanışlı bir alettir. Embryonik gelişme esnasında, MRI cihazı ile bebeğin kafatasındaki anormallikler kolaylıkla incelenebilir. Pariyetal ve frontal ensefaloseller, Asya’nın belli bölgelerinde daha çok yaygındır. Fetüslerde ensefaloselin öngörülebilirliği düşüktür. Hayatta kalma oranları azalmış ve zeka geriliğinin yaygınlığı kayda değerdir. Ensefaloselin önceden anlaşılabilmesi defekti büyüklüğüne, fıtıklaşmış beyin dokusunun varlığına ve bağlantılı anormallik ve sendromlara dayanır. 

  Bu hastalığın tedavi yöntemleri göz önüne alındığında, ensefalosel hastalığına sahip çocuklar için sıklıkla cerrahi müdahale zorunlu oluyor. Bu cerrahi yöntem, doğum anı ile 4 yaş arasındaki bireylerde uygulanabilir ama bu cerrahi yöntemin yapılabilmesi sendromun boyutuna, konumuna ve bağlantılı diğer komplikasyonlara aynı zamanda bir deri tabakasının ensefaloseli kaplayıp kaplamadığına bağlıdır. Eğer ensefaloselin üzerinde bir deri tabakası varsa ve bu koruyucu özelliği gösteriyorsa, cerrahi müdahale birkaç ay uzatılabilir. Eğer ensefaloselin üzerinde herhangi bir deri tabakası bulunmuyorsa, doğumdan sonra hemen cerrahi operasyona alınması önerilir.

  Bu cerrahi müdahale, ensefaloselin dışarı çıkmış içeriği tekrar kafatasına koyma ile gerçekleşir. Beyin cerrahı, kafatasının belli bir bölgesini keserek çıkarır ve beyne ulaşmayı mümkün kılar. Daha sonra, dura mater denilen beynin üstünü örten sert dış katmana doğru keser.

  Cerrah daha sonra beynin fıtıklaşmış parçasını, meninksleri ve sıvıyı tekrar kafatası içine koya ve çevreleyen keseyi uzaklaştırır. Daha sonra, dura mater kapatılır ve ve kafatasını ya başta çıkarttıkları parçayı takarak, ya da yapay bir malzeme kullanarak onarırlar. Bir ensefaloselin cerrahi operasyonla düzeltilmesinde, büyük ensefalosellerde bile, başka bir fonksiyonel sakatlığa neden olmadan sağlanabilir.

  Bazı araştırmalar gösterdi ki, hamile olma ihtimali olan kadınların beslenmelerine ekleyecekleri folik asit ( bir tür B vitamini), nöral tüp defektleri riskini düşürmektedir. [3]

Hastalıkla ilişkili Genler

-Bulunan en bağlantılı genler[1]

-CEP290

-COL18A1

-MKS1

-TMEM67

-CC2D2A

Hastalığın Diğer İsimleri [2]

  • Appelt-Gerken-Lenz sendromu
  •    Hipomelia hipotrikoz yüz hemanjiyom sendromu
  •    Psödothalidomid sendromu
  •    RBS
  •    Roberts-SC phocomelia sendromu
  •    SC phocomelia sendromu
  •    SC psödothalidomid sendromu
  •    SC sendromu
  •    Tetraphocomelia-yarık damak sendromu

Kaynaklar

[1]- https://www.malacards.org/card/encephalocele

[2]https://ghr.nlm.nih.gov/condition/roberts-syndrome#statistics

[3]- https://rarediseases.org/rare-diseases/encephalocele/

[4]- T. Ghi, A. Dall’asta, G. Pilu, E. Contro, F. De Musso, T. Frusca – Obstetric Imaging: Fetal Diagnosis and Care: Second Edition- 2017- 213-226.e2

[5]- https://ghr.nlm.nih.gov/gallery

[6]- https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6333/encephalocele

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

JUBERG-MARSİDİ SENDROMU

Genel Bilgi

Juberg – Marsidi Sendromu sadece erkeklerde tamamen ifade edilen ve doğumda veya doğumdan sonra birkaç hafta içinde belirgin olan x’ e bağlı genetik bir hastalıktır.

Belirti ve Semptomlar

Oldukça nadir görülen kalıtsal bir hastalık olan Juberg – Marsidi Sedromu’ nda belirtiler doğuştan ve ya doğumdan sonra  birkaç hafta içinde ortaya çıkar.

Juberg-Marsidi Sendromuyla ilişkili fiziksel belirtiler ve semptomlar sadece erkeklerde tam olarak ifade edilir.

 Etkilenen bireylerde; şiddetli zeka geriliği, kilometre taşlarına ulaşmada gecikme(örneğin yürüme, sürünme vb.), kas zayıflığı, azalmış kas dokusu (hyponia), kas sertliği ve kontrolsüz kas hareketleri(spastisite), gecikmeli kemik büyümesinin yanı sıra büyüme geriliği ve kısa boylanma; işitme kaybı ve / veya anormal derecede küçük bir penis (mikropenis) ve / veya içine testislerin düşemediği (kriptorşidizm), zayıf bir şekilde gelişmiş (ilkel) skrotum gibi genital anormallikler görülür. Ek olarak anormal derecede küçük bir kafa, düz bir burun köprüsü gibi baş ve yüz bölgesindeki anormallikler, göz anormallikleri ve/veya bazı vakalarda ek fiziksel anormallikler görülebilir. Semptomların sıklığı ve şiddeti vakadan vakaya değişebilmektedir.

Bazı durumlarda etkilenen bireylerde yanlış biçimlendirilmiş ve renksiz oluşmuş tırnaklar(onikodistrofi) ve/veya konvülsif nöbetler görülebilir.

Bununla birlikte, hastalık geninin tek bir kopyasını taşıyan bazı kadınlar(heterezigotlar) hastalıkla ilişkili semptomların bazılarını sergileyebilir. Bu tür heterezigot dişiler anormal derecede düşük zeka ve/veya anormal derecede küçük bir kafa(mikrosefali) gibi belirtiler gösterebilirler.

Genetik Görülme Sıklığı

Tıp literatürün de etkilenen yaklaşık altı aile (tür) bildirilmiştir.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Sendrom, ATRX genindeki mutasyonlardan kaynaklanır (Xq13.3).

Kalıtım Paterni /Deseni

Juberg-Marsidi Sendromu, X’ e bağlı resesif özellik gösteren kalıtsal bir hastalıktır. Genetik hastalıklar, biri babadan diğeri de anneden alınan iki gen tarafından belirlenir.

X’ e bağlı resesif genetik bozukluklar, X kromozomunda anormal bir genin neden olduğu durumlardır. Dişilerde iki X kromozomu vardır, ancak X kromozomlarından biri “kapanır” ve bu kromozomdaki tüm genler inaktive olur. X kromozomlarından birinde bir hastalık geni bulunan dişiler bu hastalığın taşıyıcılarıdır. Taşıyıcı dişiler genellikle bozukluğun semptomlarını göstermezler çünkü genellikle “kapalı” olan, anormal genli X kromozomudur. Erkeklerde bir X kromozomu vardır ve bir hastalık geni içeren bir X kromozomunu alırlarsa, hastalığı gösterirler. X’ e bağlı bozuklukları olan erkekler, hastalık genini taşıyıcı olarak tüm kızlarına geçirirler. Erkekler, X’ e bağlı bir geni oğullarına geçiremezler çünkü erkekler, X kromozomu yerine Y kromozomunu erkek çocuklarına her zaman geçirirler.

Juberg-Marsidi Sendromu (heterozigotlar) için hastalık geninin tek bir kopyasını alan bazı kadınlarda, X kromozomu üzerindeki hastalık özellikleri, diğer X kromozomu üzerindeki normal gen tarafından her zaman maskelenemeyebilir. Sonuç olarak, bu dişiler, hastalıkla ilişkili semptomların bazılarını sergileyebilir.

Juberg-Marsidi Sendromunda yer aldığına inanılan gen, X kromozomunun (Xq13) uzun kolunda (q) bulunur. İnsan hücrelerinin çekirdeğinde bulunan kromozomlar her bireyin genetik bilgisini taşır. İnsan vücudu hücrelerinin normalde 46 kromozomu vardır. İnsan kromozom çiftleri 1 ile 22 arasında numaralandırılmıştır ve cinsiyet kromozomları X ve Y olarak belirtilmiştir. Erkeklerde bir X ve bir Y kromozomu vardır ve dişilerde iki X kromozomu vardır. Her kromozomun “p” işaretli kısa bir kolu ve “q” işaretli uzun bir kolu vardır. Kromozomlar ayrıca numaralandırılmış birçok gruba bölünmüştür. Örneğin, “X kromozomu Xq13”, X kromozomunun uzun kolundaki bant 13’ü ifade eder. Numaralandırılmış bantlar, her bir kromozomda bulunan binlerce genin konumunu belirtir.

Teşhis Yöntemleri

Juberg-Marsidi Sendromu tam bir klinik değerlendirme ve karakteristik fiziksel bulgulara dayanarak doğumda veya erken bebeklik döneminde teşhis edilebilir. Kraniyofasiyal anormallikler, düşük doğum ağırlığı, genital malformasyonlar ve / veya işitme bozukluğu doğumda görülebilir. İşitme bozukluğu veya sağırlığı, çeşitli uzmanlık işitme (işitsel) testleri ile doğrulanabilir. Motor koordinasyon, konuşma ve zekâdaki anormallikler bebeklik ve çocukluk döneminde izlenebilir.

Tedaviler

Bu sendromun tedavisi, her bir bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Tedavi, uzman bir ekibin koordine çabalarını gerektirebilir. Çocuk doktorları, konuşma patologları, beslenme uzmanları, işitme problemlerini değerlendiren ve tedavi eden uzmanlar (odyologlar), göz uzmanları ve diğer sağlık uzmanlarının, etkilenen bir çocuğun tedavisini sistematik ve kapsamlı bir şekilde planlaması gerekebilir.

Göz anormalliklerini tedavi etmek ve düzeltmek için çeşitli yöntemler kullanılabilir. Görmeyi iyileştirmeye yardımcı olmak için cerrahi, düzeltici gözlükler veya kontakt lensler kullanılabilir. Bazı durumlarda, işitme bozukluğu olanlarda işitme cihazları kullanılabilir.

Juberg-Marsidi Sendromu olan çocukların potansiyellerine ulaşmalarını sağlamak için erken müdahale önemlidir. Etkilenen çocuklara faydalı olabilecek özel hizmetler arasında özel iyileştirici eğitim ve diğer tıbbi, sosyal ve / veya mesleki hizmetler yer alabilir.

Genetik danışmanlık, etkilenen bireyler ve aileleri için faydalı olacaktır.  Juberg-Marsidi Sendromunun diğer tedavisi semptomatik ve destekleyicidir.

Hastalıkla İlişkili Genler

ATRX 

Hastalığın Diğer İsimleri

JMS

Juberg- Marsidi Zeka Geriliği Sendromu

Kaynaklar

  1. https://rarediseases.org/rare-diseases/juberg-marsidi-syndrome/
  2. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?lng=EN&Expert=93972
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KCNK9 BASIKLIK SENDROMU

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Birk-Barel zihinsel geriliği dismorphism sendromu
  • Birk-Barel sendromu
  • zihinsel engellilik-hipotoni-yüz dismorfikliği sendromu
  • zihinsel engelli, Birk-Barel tipi
  • hipotoni ve fasiyal dismorfikm ile zihinsel gerilik

Hastalığın Genel Tanısı

KCNK9 Basıklık sendromu, doğuştan gelen zayıf kas tonusu (hipotoni) ile karakterize nadir bir durumdur. Sonuç olarak, etkilenen bebeklerde enerji eksikliği (uyuşukluk), zayıf bir ağlama vardır ve normalden daha az hareket ederler. Yüz zayıflığı ve kötü emme kabiliyeti, beslenme güçlüğüne neden olur, bu da büyümek ve kilo alamamaya neden olabilir (gelişememek). Yutma zorluğu sıklıkla ergenliğe dayanır. Kas tonusu zamanla iyileşebilirken, etkilenen bireyler genellikle erişkinlikte bir miktar zayıflığa sahiptir. Zayıflık kalıcı olarak bükülmüş eklemlere (kontraktürler) ve omurganın anormal eğriliğine yol açabilir.

KCNK9 Basıklık sendromu aynı zamanda zihinsel engelli olma ve oturma ve yürüme gibi konuşma ve motor becerilerin gecikmiş gelişimi ile de karakterizedir. Etkilenen birçok kişi yaşamı boyunca sınırlı bir konuşmaya sahiptir.

Bu durum, şakaklarda daralmış uzun bir yüz dahil, sıradışı yüz özelliklerine neden olur; dışa işaret eden bir üst dudak (çadırlı dudak denir); dudak ve burun arasında kısa, geniş bir boşluk (philtrum); küçük bir alt çene (mikrognati); ve anormal şekilli kaşlar. Bazı etkilenen kişiler ağzın çatısında bir açıklığa sahiptir (yarık damak). Olağandışı yüz özelliklerine ek olarak, KCNK9 Basıklık sendromu olan bazı kişilerin uzun boyunlu, dar göğüslü ve sivri uçlu parmakları vardır.

Hastalığın Görülme Sıklığı

KCNK9 Basıklık sendromu nadir görülen bir durumdur. Tıp literatüründe en az 19 etkilenmiş birey tanımlanmıştır.

Hastalığa Neden Olan Etkenler

KCNK9 genindeki mutasyonlar, KCNK9 Basıklık sendromuna neden olur. Bu gen, potasyum kanalı görevi gören TASK3 adlı bir proteini yapmak için talimatlar sağlar. Potasyum kanalları, pozitif yüklü potasyum atomlarını (iyonlarını) hücrelerin içine ve dışına taşır.

TASK3 kanalları özellikle beyindeki sinir hücrelerinde (nöronlar), özellikle de hareketi koordine eden beyin bölgelerinde (beyincik) bol miktarda bulunur. Nöronlardaki potasyum kanallarından iyon akışı nöronları aktive etmeyi (uyarmak) ve beyinde elektrik sinyallerini göndermeyi içerir. Özellikle TASK3 kanalları, nöronun elektrik sinyalleri üretme ve nöronun aktivitesini düzenleme yeteneğini sürdürür (uyarılabilirlik).

KCNK9 imprinting sendromuna neden olan genetik değişiklikler TASK3 kanallarını değiştirir. Bu değişiklik, iyonların normal nöron gelişimini ve uyarılabilirliğini bozan kanallardan akışını azaltır. Nöron fonksiyonunun bozulması muhtemelen KCNK9 basıklık sendromunun karakteristik hipotonisi, zihinsel yetersizliği ve gelişimsel problemlerinin temelni oluşturur.

Genetik Miras

KCNK9 Basıklık sendromu, otozomal dominant kalıtım paternini takip eder; bu, her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının, hastalığa neden olmak için yeterli olduğu anlamına gelir. İnsanlar, biri geninden diğeri de babalarından iki geninin kopyasını alıyor. Genellikle her bir genin her iki kopyası da aktiftir. Bununla birlikte, KCNK9 da dahil olmak üzere bazı genler için, iki kopyadan sadece biri normal olarak açıktır, bu genomik baskılama olarak bilinen bir fenomendir. KCNK9 geni, maternal olarak eksprese edilen baskılı bir gendir; bu, yalnızca anneden gelen genin kopyasının aktif olduğu anlamına gelir. Babasından gelen genin kopyası kapatılır (Bastırılır).

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/kcnk9-imprinting-syndrome#resources

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KARSİNOİD SENDROMU

Genel Bilgi

Karsinoid Sendrom; nadir, yavaş büyüyen ve genellikle akciğerlerde ve mide-bağırsak kanalında oluşan karsinoid tümörlerle ilgili bir grup semptomu ifade eder. [2] İşleyen bir nöroendokrin tümöründen salgılanan polipeptitler gibi vücut sıvılarının salgılanması yüzünden oluşan bir hormonal sendrom olarak karakterize edilen nadir bir neoplastik hastalıktır. [3] Bu sendroma sahip bireyler; deri kızarıklığı, karın ağrısı, ishal, nefes almada zorluk, hızlı kalp atışı, düşük tansiyon, yüzde seri yaralar (telenjiektaziler) ve hırıltılı solunum deneyimleyebilirler. Sonraki safhalarda, karsinoid sendrom kalp damarlarına zarar verebilir ve bu durum konjestif kalp yetmezliği ile sonuçlanabilir. Bu durum karsinoid tümör kan dolaşımına serotonin ve diğer kimyasalları salgıladığı zaman ortaya çıkar. Karsinoid tümöre sahip hastaların sadece %10’u karsinoid sendroma sahip olur ve bu sendroma sahip bireylerin çoğu karaciğere sıçrayan ileri safhalarda karsinoid tümöre sahiptir. Karaciğere yayılmış tümörü olmayan hastalarda bağırsak tümöründen salgılanan serotonin aktif olmayan maddelere parçalanacağı için karsinoid sendrom oluşmaz. Tedavide genellikle bu sendroma sebep olan karsinoid tümörün yeri anlaşılmaya çalışılır ve semptomlar ilaç tedavisi ile hafifletilir. [1]

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Karsinoid tümörlerin oluşmasının altında yatan sebep belirsiz kalmaya devam ediyor. Bazı araştırmalar besin alımı ve sigara içmek gibi risk faktörlerine değinse de bu bulguları doğrulamak için araştırmalara devam edilmesi gerekmektedir. Tümör vakalarının büyük birçoğunda tümörler yavaş büyüyüp serotonin, bradikinin, takinin ve prostaglansin gibi bazı hormanal kimyasal maddeler üretebilmektedir. Eğer orijinal karsinoid hücreleri karaciğere metastaz olursa üretilen bu kimyasal maddeler inaktif formlarına parçalanamazlar ve ana dolaşıma katılırlar. Bu maddelerin dolaşıma katılması karsinoid sendromun belirti ve semptomlarına sebep olur. Tümörler, sindirim sistemi harici yumurtalıklar gibi organları etkilerse karsinoid sendrom karaciğer metastazı olmadan da oluşabilir.  [1]

Belirti ve Semptomlar

Semptomlar lokalizasyona bağlı olarak hormonal olmayıp tümör kitlesine ikincil olabilir. Ya da karsinoid sendromun sonucu olarak hormonal olabilir. Tümör yüzünden olan belirtiler; karın ağrısı, anemi, zatürre, öksürük ve hemoptiz (balgamla karışık kan tükürme) olabilir. Karsinoid tümörler hiçbir belirti göstermeden de var olabilir ve bu durumda uzun bir süre teşhis edilemeyebilir.

Karsinoid sendromun semptomlarından bazıları; ateşlenme, yüzde, başta ve üst göğüste kızarıklık oluşumu, ishal, tansiyonda belirli değişiklikler (genellikle düşük tansiyon yani hipotansiyon), astımlı gibi hırıltılar çıkarma, kilo kaybı ya da artışı, beslenme bozukluğu, dehidrasyon, güçsüzlük, kas ve eklem ağrısı ve peptik (mide) ülserdir.

İleriki safhalarda karsinoid sendromu kalp damarlarına zarar verip konjektif kalp bozukluğuna yol açabilir. İshalin şiddeti potasyum ve su gibi hayati öneme sahip besinleri vücutta tüketip hayat tehdit edici elektrolit dengesizliğine yol açabilir. Sendroma; mide ağrısı, kılcal damar tıkanması, kalp çarpıntısı ve idrarda aşırı miktarda peptid salınımı eşlik edebilir. Çok nadir durumlarda ani kızarmalar, tansiyon değişikliği, güçsüzlük, çarpıntılar, baygınlık ve hırıltılar hayat tehdit edici karsinoid krizlerine yol açabilir. Karsinoid krizinde ya da karsinoid sendromunun teşhis edilmesinde bu belirtilerin hepsinin bir arada olmasina gerek yoktur. [1]

Genetik Görülme Sıklığı

Karsinoid tümörler her yıl Birleşmiş Milletler’de milyonda 27 yeni vaka teşhis edilecek kadar nadirdir. Bu 27 vakanın da sadece %10’u karsinoid sendroma sahip olur. Bu sendrom kadınlarda ve erkeklerde eşit sayıda görülür. Her ırk bu sendroma sahip olabildiği gibi Afrikan erkeklerde görülme sıklığı biraz daha fazladır. Her yaştan bireyde görülebilir ama çoğu sindirim vakaları orta yaşta görülür. Solunum yolundaki tümörler genellikle 50li yaşlarda görülmesine rağmen her yaştan bireyde görülebilir. Karsinoid sendrom, şüphe edilenden daha sık görülebilir çünkü teşhisi zordur. Bazı hastalar kızarma, hırıltılı solunum ve ishal gibi 3 ana belirtiyi de aynı anda göstermediği için teşhis ederken bazen birkaç kez muayene olunmayı gerektirir. [1]

Kalıtım Paterni/Deseni

Bu sendroma ait bir kalıtım paterni belirtilmemiştir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

En iyi teşhis mümkünse biyokimyasal inceleme, radyolojik ve nükleer görüntüleme, ve son olarak histolojik (doku biyopsisi) doğrulaması içeren çoklu modalite yaklaşım ile koyulur. Daha yaygın sebeplerden olan, standart testlerle teşhis edilmeyen aralıklı yüz kızarması ve kronik ishal vakaları karsinoid sendrom için şüphe teşkil edebilir. Geçmişte, düşük serotonin diyetiyle beslenen birinde, serotoninin parçalanması sonucu oluşan bir ürün olan hidroksiindol asetik asitin (5-HIAA) 24 saat boyunca idrardaki miktarının ölçülmesi, kullanılan ana laboratuvar testlerinden biriydi. Bu test hala kullanışlıdır ve 5-HIAA levelinin vakaların %50’sinde açık bir şekilde yükseldiği görülmüştür. Kullanılan kan testleri de vardır. Bunlardan en kullanışlısı okteroid taraması olarak bilinen bir görüntüleme tekniği ile kullanılan Kromogranin-A testidir. Bu test, 5-HIAA seviyesi normalken bile karsinoid sendromun teşhisini doğrulayabilir.  Bu teknik, bütün semptomlar görünürde yokken bile karsinoid tümörlerin varlığını belirlemede yardımcı olabilir. Ana tümörün lokasyonuna göre yardımcı olabilecek diğer incelemeler; tomografi, utrason, MR ve endoskopidir.  Bağırsakla ilgili bir engel ya da apandisit gibi şüphelenilen bir durum için ameliyat zamanında bu sendromun teşhisi tesadüf eseri konulabilir.

Standart tedavide mümkünse tüm tümör ameliyat ile alınır ve metastaz azaltılır. Mide-bağırsak yolundaki tümörlerde, tümörün alınması için organdan bir parça alınır. Bronşlardaki (hava yollarındaki) lezyonlar için kitlenin yerine göre lobektomi (bir lobun cerrahi yol ile çıkarılması), borunun bir parçasının alınması, pnömonektomi (akciğerin cerrahi yolla çıkarılması) gibi prosedürler uygulanır. Karaciğer metastazının azaltılması, ameliyatla çıkarılma ya da kriyoablasyon (bir uzvun dondurularak kesilmesi) ve radyofrekans ablasyonu gibi  daha yeni tekniklerle yapılabilir. Sadece embolik (tıkanık damar) inert parça enjeksiyonu ile hepatik arter kateterizasyonu (karaciğer damarlarında vücut içi ile dışı arasında kanal kurma) ya da kemoterapiyle kombinlenmiş hali karaciğer metastazına sahip hastalarda çok etkili olabilir. Bu tedavide enjekte edilen kemoterapi ilaçları; “cisplatin”, “mitomycin” ve “doxorubicin” dir.  Hastaların yaklaşık üçte birinde sistemik kemoterapi de genel fayda almak için kullanılır. Bu amaç için kullanılan ilaçlar da “dacarbazine”, “VP-16 (etoposide)”, “cisplatin”, “doxorubicin”, “5-fluorouracil”, “streptozotocin” ve “cyclophosphamide” dir.  Tümörler bir kere çıkarılınca doktorlar tarafından uzun süreli gözlem gerektirir.

Oktreotid (sandostatin) enjeksiyonları karsinoid sendromun semptomlarının gözlem altına alınabilmesi için temel dayanak noktasıdır. Oktreotid, pankreas hormonu somatostatinin sentetik formudur ve günde 3-4 kere deri altı enjeksiyonu, 3-4 haftada bir de uzun süre tesir eden kaslar arası enjeksiyonu ya da deri altı pompası ile sürekli aşılaması yapılabilir. Bazen düşük dozlu alfa interferon (bağışıklık sistemi cevabını arttıran bir madde) ile birlikte enjekte edilip vücudun tepkisi iyileştirilebilir.

2017’de somatostatin analogu (SSA) ile birlikte Xermelo (telotriastat etil) tabletleri kullanılan bir terapi yetişkinlerde sadece SSA’nın kontrol etmede yetersiz kaldığı karsinoid sendromu ishalinin tedavisi için FDA’dan onay almıştır. Xermelo, Lexicon Pharmaceuticals tarafından üretilmektedir. [2]

Çeşitli besin takviyeleri anti-ishal ve anti-kolinerjik ilaçlar kadar yararlı olabilir. Hastaların alkolden ve yüksek konsantrasyonlarda tiramin içeren yiyeceklerden semptomların daha kötüye gitmemesi için uzak durması önerilir. [1]

Hastalıkla İlişkili Genler

Karsinoid sendromuyla direkt ilişkili genlerin varlığı henüz kanıtlanmamış olmasına rağmen bu sendroma yol açan karsinoid tümörlerle ilgili birkaç gen bulunmaktadır. Gastrointestinal karsinoid tümörlerin yaklaşık %10’unun MEN-1 geni ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca NF-1 geni ile karsinoid tümörler ile ilişkilendirilmektedir. [4]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Karsinoid Apudom
  • Karsinoid kanseri
  • Karsinoid Hastalığı
  • İşleyen Arjentafinom
  • İşleyen Karsinoid
  • Kötü Huylu Karsinoid Sendromu
  • Karsinoid Tipte Nöroendokrin Tümör [1]

Kaynaklar

[1] “Carcinoid Syndrome.” NORD (National Organization for Rare Disorders), rarediseases.org/rare-diseases/carcinoid-syndrome/. Erişim Tarihi:19 Eyl. 2019.

[2] “Carcinoid Syndrome.” Genetic and Rare Diseases Information Center, U.S. Department of Health and Human Services, 25 Sept. 2015, rarediseases.info.nih.gov/diseases/5994/carcinoid-syndrome. Erişim Tarihi:19 Eyl. 2019.

 [3] Inserm. “Orphanet: Carcinoid+Syndrome.” Orphanet: Carcinoid+Syndrome, www.orpha.net/ Erişim Tarihi:19 Eyl. 2019.

[4] “Carcinoid Tumor.” Genetic and Rare Diseases Information Center, U.S. Department of Health and Human Services, 13 Feb. 2018, rarediseases.info.nih.gov/diseases/9316/carcinoid-tumor#diseaseFindaSpecialistSection. Erişim Tarihi:21 Eyl. 2019.

Çağla GÜNEY