Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

DANDY-WALKER MALFORMASYONU

Genel Bilgi

Dandy-Walker malformasyonu beyinciğin ve 4. ventrikülün embriyonik gelişiminde oluşan bir beyin anomalisidir.  Beyincik; beyinin, hareketi koordine eden ve idrak ve davranışla ilgilenen bir bölümüdür. Dandy-Walker malformasyonu, “cerebellar vermis” olarak bilinen beyinciğin orta lobunun gelişimde geri kalması  (küçücük boyut ve anormal pozisyon), 4. ventrikülde kist büyümesi ve “posterior fossa” olarak bilinen arka çukurun büyümesi ile karakterize edilir. DWM %20-80 oranında omurilik sıvısının normal akışının engellenmesiyle çok miktarda sıvının beyin çevresinde birikmesiyle ortaya çıkan hidrosefali ile ilişkilendirilir. Bu durum kafatasında yüksek basınca ve kafanın şişmesine yol açar ve ayrıca nörolojik bozulmaya da yol açabilir. [1] Bu malformasyona sahip bireylerde motor gelişiminde gecikme, hipotoni ve kas koordinasyon bozukluğu gibi motor eksiklikleri, yarısına yakınında da mental gerilik ve bazılarında da hidrosefali görülür. DWM heterojen bir hastalıktır. Sendromik olmayan DWM için yaklaşık olarak %1-2 deneysel tekrar etme riski olması Mendel genetiğiyle kalıtılma olasılığının düşük olduğunu gösterir.  [3]

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

DWM beyinciğin ve çevresindeki yapıların erken embriyonik dönemdeki gelişiminde bozukluklar olması sonucunda ortaya çıkar. Birkaç hastada 3q24.3 kromozom lokasyonunda (ZIC1 ve ZIC4 olarak bilinen ilk DWM genlerinin lokasyonunda), 6p25 ya da 13q32.2-q33.2 kromozom lokasyonlarında delesyon olması, 9p kromozom lokasyonunda duplikasyon olması gibi kromozom anormallikleri olduğu görülmüştür.  Geri kalan kısmında da kardeşlerde tekrar etme sıklığı %5’ten az olması nedeniyle muhtemelen daha kompleks genetik ve çevresel faktörler (teratojenler) sonucu ortaya çıkmaktadır. Birkaç izolasyonlu DWM’ye sahip kardeşler örneği rapor edilmiştir ve bu durumda otozomal çekinik ya da X kromozomuna bağlı kalıtım olduğu orataya sürülmüştür. Fakat bu vakaların çoğunun muhtemelen Serebellar Vermis Hipoplazisi (CVH) olduğu ya da tipik bir DWM olmadığı düşünülmektedir. Bu ailelerde tekrar etme riski %25’e çıkabilecek kadar yüksektir. DWM, birçok doğumdan gelen bozukluğa sahip genetik sendromların bir parçası olarak da ortaya çıkabilir. Bu sendroma örnek olarak yüz hemanjiyomu (kan damarlarında urlar), kalp ve göğüs kemiği bozuklukları ve DWM içeren PHACES sendromu verilebilir. DWM’li daha birçok sendrom ve kromozom anormallikler rapor edilmiştir fakat bunların çoğunda DWM’den ise CVH olduğu görülmüştür.  [1]

Araştırmacılar birkaç gende Dandy-Walker malformasyonuna yol açtığı düşünülen mutasyonlar bulmuştur fakat mutasyonlar sadece çok az sayıdaki vakaların sebebidir. Dandy-Walker malformasyonu birçok kromozom anormallikleriyle de ilişkilendirilmektedir. Bu durum, bir hücrede bir kromozomun ekstra kopyasının olması (trizomi) gibi bir durumun sadece bir özelliği olarak da ortaya çıkabilir. Dandy-Walker malformasyonu trizomi 18’e (kromozom 18’in ekstra bir kopyasına sahip olmak) sahip insanlarda sıklıkla görülür. Trizomi 13, trizomi 21 ve trizomi 9’a sahip insanlarda da ortaya çıkabilir. Bu durum, belirli kromozomların bölümlerinin delesyonu ve duplikasyonu ile de ilişkilendirilebilir. Dandy-Walker malformasyonu, belirli genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanan genetik sendromların bir özelliği olarak ortaya çıkabilir. Fakat Dandy-Walker malformasyonu ile ilişkilendirilen beyin malformasyonları (bozuklukları) genellikle izole (diğer sağlık problemleriyle ilişkili olmayan şekilde) özellikle ortaya çıkar ve bu vakalarda malformasyonun nedeni genellikle bilinmemektedir. Araştırmacılar Dandy-Walker malformasyonunun doğumdan önce erken gelişimi etkileyen çevresel faktörler yüzünden de ortaya çıkabileceğini öne sürmektedirler. Örnek olarak, fetüsün doğum bozukluklarına (teratojenlere) sebep olabilecek maddelere maruz kalması bu durumun ortaya çıkmasına sebep olabilir. Ek olarak, diyabetli bir annenin sağlıklı bir anneye göre Dandy-Walker malformasyonuna sahip bir çocuğa sahip olma olasılığı daha yüksektir.  [2]


Belirti ve Semptomlar

Dandy-Walker malformasyonunun semptomları tipik olarak gelişimsel gecikmeyi, hipotoniyi (gevşek bebek; kaslarda güçsüzlük), ya da spastikliği, düşük koordinasyon ve dengeyi (ataksi), ve bazen geniş baş çevresi ve hidrosefali yüzünden artan kafatası basıklığını içerir. Hastaların yarısından azında mental gerilik görülür, çoğunda şiddetli hidrosefali, kromozom anormallikleri ve diğer doğumdan gelen bozukluklar görülür. Hastaların %15-30’u nöbet geçirirler. Beyindeki solunumun kontrol edildiği merkezlerde bu malformasyon sebebiyle oluşan bir hasar var ise bu solunumda soruna yol açar. Bu durumun şiddetli hidrosefaliye sahip hastalarda genellikle görülme olasılığı yüksektir. Teşhis konulma yaşı hastalığın başlangıç zamanına ve hidrosefalinin şiddetine ve başka doğumdan gelen bozukluklara ya da tıbbi problemlere göre değişir. DWM’nin klinik gösterimler ve resimlemeleri, izole Serebellar Vermis Hipopilazisi (CVH) ve Mega Sisterna Magna (MCM) ile örtüşmektedir ve Dandy-Walker kompleksi olarak bilinen anomaliler spektrumu olarak birlikte sınıflandırılmaktadırlar. Fakat deneyimler bu basitleştirmenin sonuçlar ve genetik riskler hakkında yanlış bilgilendirmeye yol açacağını ortaya çıkarmıştır. CVH, tipik DWM’yi karakterize eden beyincik orta lobunun göze çarpan yukarı doğru bir dönüşü olmadan küçük bir beyincik orta lobunu, 4. ventrikülün sistik genişlemesi ya da posterior fossa’nın genişlemesini içerir. Bu malfarmosyon aynı zamanda potansiyel kafa karıştırıcı bir terim olan Dandy-Wlaker variant olarak da adlandırılır. Sonuçlara ilişkin ulaşılabilir data kısıtlıdır ama bu genellikle tipik DWM’den daha şiddetlidir. MCM beyinciğin normal ya da normale yakın boyutuna rağmen posterior fossa’nın genişlemesi ile karakterize edilir. Bu boyutun büyüklüğü, sıvıların beyinciğin altında ve sıklıkla arkasında birikmesi ile ilişkilendirilir. Bu, normal bir variant olarak rapor edilmektedir fakat deneyimler, DWM ya da CVH’de görülenden genellikle daha az şiddetli olmasına rağmen gelişimsel özürler ile ilişkilendirildiğini ortaya çıkarmıştır. Bu kadar benzeyen bu 3 durumun öngörüsündeki belirsizliğin sebebi doğal çeşitlilik ve bu 3 durumu birbirinden ayırmada yaşanan zorluktur.[1]

Genetik Görülme Sıklığı

Dandy-Wlaker malformasyonunun Birleşmiş Milletler’de görülme sıklığı 25.000-30.000 canlı doğumda 1’dir ve kadınlarda erkeklerden daha çok görülür.  [1]

Dandy-Walker malformasyonunun 10.000-30.000 yeni doğandan 1’ini etkilediği tahmin edilmektedir.  [2]

Kalıtım Paterni/Deseni

Dandy-Walker malformasyonunun çoğu vakaları sporadiktir, yani ailelerinde hastalık geçmişi olmayan insanlarda meydana gelir. Vakaların küçük bir yüzdeliğinin ailelerde tekrar ettiği görülmüştür fakat Dandy-Walker malformasyonu açık bir kalıtım paternine sahip değildir . Birçok genetik ve çevresel faktörler, hastalığın oluşması riskinin belirlenmesinde rol oynar. Dandy-Walker malformasyonuna sahip kişilerin 1. dereceden akrabalarının (kardeşler ve çocuklar gibi) bu hastalığa sahip olma olasılığı popülasyonun genelinden daha fazladır.  Dandy-Walker malformasyonu bir genetik durumun özelliği olarak ortaya çıktığında, bu malformasyon o genetik durumun paterninde kalıtılır.  [2]

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Dandy Walker malformasyonu ultrason, bilgisayarlı tomografi ve MRI kullanırak teşhis edilir.  Dandy Walker malformasyonunun doğum öncesi teşhisi de bazen ultrason ve fetal MRI kullanılarak konulur.

Dandy Walker malformasyonu ile ilişkili hidrosefali beyni saran sıvının ameliyatla bir tüp yerleştirilerek yeniden yönlendirilmesiyle ve çekilen sıvının o sıvıyı absorbe edebilecek başka vücut bölümlerine yönlendirilmesiyle tedavi edilir. Dandy Walker malformasyonuna sahip çocuklara, destekleyici bir takım yaklaşımı garanti edilir ve bu yaklaşım özel bir eğitimi, fiziksel terapiyi ve diğer tıbbi, sosyal ya da mesleki servisleri içerir.

Dandy Walker malformasyonuna sahip çocuğu olan ailelere genetik danışmanlık almaları önerilir. [1]

Hastalıkla İlişkili Genler

Birkaç hastada 3. kromozomun kuyruk kısmının 24.3 lokasyonunda yani ZIC1 ve ZIC4 olarak bilinen genlerde delesyon olması Dandy-Walker malformasyonu ile ilişkilendirilmiştir. [1]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Dandy-Walker Kisti
  • Dandy-Walker Deformasyonu
  • Dandy-Walker Sendromu
  • DWM
  • Hidrosefali, İç, Dandy-Walker Tip
  • Hidrosefali, Nonkomünikatif, Dandy-Walker Tip
  • Luschka-Magendie Foramen Atrezisi [1]
  • Dandy-Walker Kompleksi
  • DWS [2]

Kaynaklar

[1] “Dandy Walker Malformation.” NORD (National Organization for Rare Disorders), rarediseases.org/rare-diseases/dandy-walker-malformation/. Erişim Tarihi:25 Eyl. 2019

[2] “Dandy-Walker Malformation – Genetics Home Reference – NIH.” U.S. National Library of Medicine, National Institutes of Health, ghr.nlm.nih.gov/condition/dandy-walker-malformation#synonyms. Erişim Tarihi:25 Eyl. 2019

 [3] Murray, J. C., et al. “Dandy-Walker Syndrome-DWS.” OMIM, 1985, www.omim.org/entry/220200?search=Dandy%2BWalker%2BMalformation&highlight=dandy%2Bmalformation%2Bwalker. Erişim Tarihi:25 Eyl. 2019


 

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KİKUCHİ- FUJİMOTO

Genel Bilgi

Kikuchi-Fujimoto hastalığı veya histiyositik nekrotizan lenfadenit ilk kez Japon literatüründe 1972’de tanımlanmıştır. Kikuchi-Fujimoto hastalığı genellikle 30 yaş altında genç kadınlarda görülür. Bununla birlikte erkekleri de etkiler ve yaş sınırları geniştir.  Kikuchi Fujimoto hastalığı veya histiyositik nekrotizan lenfadenit, nadir görülen ve benign servikal lenadenopati (lenf bezlerinin şişerek anormal büyüklüğe ulaşması) ile seyreden etyolojisi tam olarak bilinmeyen bir klinikopatolojik tanıdır. Viral kaynaklı olduğu düşünülmektedir. Özellikle herpes virüsler etyolojide suçlanmaktadır. Lenfoma, kawasaki hastalığı ve tüberküloz lenfadenit ile karışabilmektedir.

Tanı ve Tedavi

Klinik olarak genellikle baş boyun bölgesinde ortaya çıkan lenfadenopati (lenf bezlerinin şişerek anormal büyüklüğe ulaşması),  ateş ve bazı hastalarda görülebilen hepatosplenomegali, bulantı, kusma, kilo kaybı, baş ağrısı ile kendini gösterir. Hastalık bir-üç ay içinde kendiliğinden düzelir. Asya’da daha yaygın olmakla beraber bütün dünyada görülebilir. Hastalığa lökopeni, karaciğer fonksiyonlarında bozulma, eritrosit sedimantasyon hızında yükselme (ESR) eşlik edebilir. Tanı lenf nodu biyopsisinin histopatolojik incelemesiyle konur. Hastalığın iyi huylu seyrine rağmen, lenfoma gibi daha ciddi tabloların dışlanması amacıyla biyopsi mutlaka uygulanmalıdır. Hastalığın ilk tanımlanmasından sonra 19 yılda tekrarlama oranı %3-4 olarak rapor edilmiştir. KFH’de tam kan sayımı sıklıkla normaldir. Ancak olguların %20-32’sinde lökopeni ve %25’inde atipik lenfositler bildirilmiştir. Diğer spesifik olmayan laboratuvar bulguları; hafif düzeyde karaciğer fonksiyon bozukluğu ve serum laktat dehidrogenaz (LDH) enzim aktivitesindeki yükselmedir.

KFH tanısı için LAP’a neden olan diğer patolojilerin (Tüberküloz, Yersinia, kedi tırmığı hastalığı, metastatik maligniteler, lenfoma gibi) dışlanması gerekir. Özellikle lenfoma, tüberküloz lenfadenit ve Kawasaki hastalığı ile karışabilir.)

Kikuchi-Fujimoto hastalığı lenfadenopatinin çok seyrek nedenlerinden biridir ve tanısı ancak patologlar tarafından konabilir. Kikuchi-Fujimoto hastalığında otorinolarengologların rolü de önemlidir. Çünkü lenfadenopatinin en çok görüldüğü alan baş-boyun bölgesidir. Doğru tanı için klinik olarak şüphelenmek gereklidir.

HNL’nin spesifik bir tedavisi yoktur. Tedavi semptomlara yönelik olarak düzenlenir. Genellikle 3- 6 aylık bir süre sonra kendi kendini sınırlar. Nüks oranı %3 olarak tespit edilmiştir. Tedavi temel olarak destekleyici tedavidir ve bu amaçla genellikle nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar kullanılır. Eksizyonel biyopsi sonrası hızla iyileşme gözlenir. Bu nedenle tutulan lenf nodlarının ve normal olmayan dokuların tam olarak çıkarılması önerilmektedir.

Kaynakça

  1. Bailey EM, Klein NC, Cunha BA. Kikuchi’s disease with liver dysfunction presenting as fever of unknown origin. Lancet 1989;2:986
  2. Norris AH, Kradinskas AM, Salhany KE, Gluckman SJ. Kikuchi-Fujimoto disease: A bening cause of fever and lymphadenopathy. Am J Med 1996;101:401-5.
  3. Ahuja A, Ying M. An overview of neck node sonography. Invest Radiol 2002; 37:333-42
  4. Vassallo P, Edel G, Roos N, Naguib A, Peters PE. In-vitro high-resolution ultrasonography of benign and malignant lymph nodes. A sonographicpathologic correlation. Invest Radiol 1993; 28:698-705.
  5. Luigi Solbiati, Giorgio Rizzatto. Ultrasound of Superficial Structures. Edinburgh, Churchill Livingstone 1995; 517-29
  6. Chan JK, Wong KC, Ng CS. A fatal case of multicentric Kikuchi’s histiocytic necrotizing lymphadenitis. Cancer 1989;63.1856-62.
  7. Litwin MD, Kirkham B, Henderson DR, Milazzo SC. Histiocytic necrotising lymphadenitis in systemic
  8. Rich SA. De novo synthesis and secretion of a 36-kD protein by cells that form lupus inclusions in response to alpha-interferon. J Clin Invest 1995;95.219-26.
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BERİLYUM HASTALIĞI

Genel Bilgi

Berilyum hastalığı (kısaca berilyoz) berilyum tozları, buharı ya da bileşenlerinin solunumundan ya da deride maddenin yerleşmesinden kaynaklanan bir metal zehirlenmesidir. Beriyumun toksik etkileri çoğunlukla mesleğe bağlı maruz kalmalarda ortaya çıkar. Berilyum; elektronik, yüksek teknolojili seramik işçiliği, metal çıkarımı ve dişle ilgili alaşımların hazırlanması dahil birçok endüstride kullanılan bir metal elementtir.

Berilyum etkili akciğer hastalığının akut ve kronik olmak üzere iki formu vardır. Akut berilyoz ani ve hızlı bir başlangıca sahiptir; şiddetli akciğer iltihabı, öksürük, artan nefessiz kalma vakaları gibi belirti ve bulgularla karakterize edilir. Buna ek olarak, bazı hastalarda, deri ve gözler de etkilenebilir.  Daha yaygın olan kronik formu daha yavaş  gelişir ve bazı vakalarda ilk berilyuma maruz kalma zamanından yıllar sonra bile etkisini göstermeyebilir. Kronik berilyoz belli dokular ve organlar arasında anormal iltihap kitlelerinin ya da nodüllerin oluşumu ve derindeki akciğer dokularının kalınlaşıp yaygın şekilde yara oluşturmasıyla karakterize edilir. Nodül oluşumunun öncelikle akciğerlerde olmasına rağmen deri ve deri altı dokularında ve karaciğer gibi vücut doku ve organlarında da oluşabilir. Kronik berilyoza sahip hastalarda hastalıkla ilgili semptom ve bulgular genellikle öksürük, yorgunluk, kilo kaybı, göğüs ağrısı ve nefessiz kalma vakalarının artışıdır. [1]

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Berilyoz berilyum tozlarının, dumanının ya da bileşenlerinin solunmasıyla ya da berillyummun deriye direct olarak girişiyle oluşan bir hastalıktır.

Kronik berilyum hastalığına sahip hastalarda artan bağışıklık reaksiyonları bazı akyuvarların (makrofajlar ve lenfositler) anormal aktivasyonuna neden olur. Makrofajların görevi yabancı partikülleri sarmak ve yok etmektir. Etkilenen dokulardaki lenfosit proliferasyonu  kronik berilyum hastalığıyla karakterize olmuş iltihap  kitlelerinin ya da nodüllerin  oluşumuna neden olur. Bu aşamalara bağlı olarak oluşan nodüller etkilenen organların işleyişini ve yapısını etkileyebilir. Örnek olarak, nodüller akciğerlerindeki hava keselerinin (alveoller) duvarlarında bulunan berilyum partiküllerinin etrafında gelişebilir. Bu durum nefes almada zorluğa yol açabilir.

Tıp literatüründeki raporlara göre , berilyuma maruz kalan işçilerin görece az orandaki bir kısmı (1’e 6 oranında) sonuçta kronik berilyum hastalığına sahip olmaktadır. Araştırmacılar belirli genetik varyasyonların berilyuma duyarlılıkla iligili olup kronik berilyum hastalığına yatkınlığı arttırabileceğini söylemektedir. Örnek olarak, tüm bireylerde, belirli genetic varyasyonlar özel insan lökosit antijenlerinin üretimine sebep olmaktadır. İnsan lenfosit antijenleri yabancı maddelere tepki olarak belirli antikorların üretimini tetikleyen proteinlerdir. Bu insan lenfosit antijenlerinin belirli yapılarına kısmen genetik olarak karar verildiği için çok çeşitte form alabilirler. Genetik analizlerin sonucu kronik berilyum hastalığına sahip birçok hastanın önemli histokompatibilite (doku uyuşumu) genlerinin birinde (glütamat 69 markerlı HLA-DPB1 geni alelleri) özel bazı varyasyonlara (alelere) sahip olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar bu gibi genetik varyasyonların berilyuma maruz kalan bireylerde kronik berilyum hastalığına yatkınlığı arttırdığını belirtmektedir. [1]

Belirti ve Semptomlar

Akut berilyoz, berilyuma maruz kalmaya bağlı olarak aniden gelişen nadir bir durumdur. Bu durum ana olarak akciğerlerin şiddetli derecede iltihaplanmasıyla karakterize edilir. İlgili semptomlar ani gelişen öksürükler, ve nefes almada zorlukları içerir. Bazı hastalar burundaki mukus zarının iltihaplanması ve buna bağlı olarak nazal boşalma şeklinde boğaz ağrısına (faranjit) ve soluk borusunda ve akciğerlerdeki hava geçişlerinde (trakebronşit) iltihaplanmalara sahip olabilir. Buna ek olarak bazı vakalarda, deri ve gözler gibi vücudun başka alanları da etkilenebilir. Akut berilyoza sahip hastaların çoğu tamamen iyileşip arta kalan bir etkiye sahip olmamasına rağmen hayat tehdit edici komplikasyonlar uygun tedaviye başlamadan ortaya çıkabilir. Durumun şiddeti berilyuma maruz kalma süresine, tahriş edici maddenin konsentrasyonuna ve diğer faktörlere bağlıdır.

Kronik berilyoz, berilyuma aşırı bağışıklık tepkisinin yani aşırı duyarlılığın  olduğu bütün vücudu etkileyen bir hastalıktır. Semptomların gelişimi berilyuma maruz kalmanın başlangıcından  itibaren birkaç Aydan, yıllar hatta on yıllar sonra olabilir. Kronik berilyoza sahip olan insanlarda akciğerlerde bazı vakalarda diğer vücut dokularında anormal iltihaplı nodül oluşumu görülür. Bu vücut dokuları lenf düğümleri, karaciğer, deri ve deri altı dokuları ve diğer organ ve dokulardır. Kronik berilyoz derindeki akciğer dokularının kalınlaşması ve yaygın bir şekilde yara bağlaması ile karakterize edilir. Bu hastalık ile ilgili semptomlar ve bulgular kuru öksürük, artan nefes kısalığı, göğüs ağrısı, aşırı yorgunluk, ateşlenme, gece terlemesi, iştahın kaçması, kilo kaybı ve lenf düğümlerinin genişlemesidir. Bazı bireyler deride kırmızı lekelere ve küçük kabarık noktalara sahip olabilir. Hastalık ilerledikçe, bireyler nefes almada zahmete neden olan, artan şiddetli akciğer hasarına, karaciğer hasarına ve yaşamı tehdit eden birçok komplikasyona sahip olabilir. [1]

Genetik Görülme Sıklığı

Birleşmiş Milletler’de berilyuma maruz kalan işçi sayısının 1 milyondan fazla olduğu tahmin edilmektedir fakat bu konuyla ilgili gerçek bir bilgi yoktur. Maruz kalanlar arasında berilyum duyarlılığı olanların oranı %1-20 arasındadır. Berilyum duyarlılığı olanlar arasından kronik berilyum hastalığı olanların oranı ise %15-100 arasındadır. [2]

Kalıtım Paterni/Deseni

Kalıtım paterni bu hastalık için uygulanabilir değildir. [2]

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis; berilyuma maruz kalma geçmişine, karakteristik kliniksel bulgulara ve laboratuvar testlerine dayanır. Berilyum duyarlılığı berilyum lenfosit proliferasyon testi ile tespit edilebilir. Bu testte çevresel kan hücrelerinden ve bronkoalveoler lavajdan alınan tek çekirdekli hücreler yapay ortamda berilyuma maruz bırakılır. Akyuvarlardaki kontrol hücrelere kıyasla artan proliferasyonu berilyum duyarlılığının göstergesidir. Akciğer dokusuna sızan granülomatoz ya da tek çekirdekli hücreler bu hastalığın göstergesidir. Göğüs röntgeni, akciğerlerin bilgisayarlı tomografisi, egzersiz tolerans testi ve akciğer işleyişi testleri de teşhiste yardımcı olabilir.

Kronik berilyum hastalığı için bir çare yoktur. Tedavi berilyuma maruz kalınmanın durdurulmasını ve kortikosteroid kullanımını içerir. Erken teşhiste hastalık bronşların genişlemesini sağlayan bronkodilatörlerle kısa süreli bronşları açarak kortikosteroid solunumunun sağlanmasıyla tedavi edilebilir. Metotreksat ve diğer bağışıklık baskılayıcı terapiler steroitin yan etkilerini azaltabilir. Terapi durdurulduğunda ya da doz azaltıldığında tekrar kötüleşmeler olabilir ve kortikosteroidlerin etkisi sınırlandırılabilir. İlerlemiş safhada hastalığı olanlar ve ciddi nefes alma sorunları yaşayanlar oksijen tedariğine ihtiyaç duyabilir. Bazı ileri düzeydeki vakalarda akciğer nakli gerekebilir. Hastalar sigara içmeyi bırakmalıdır. Kronik berilyum hastalığı maruz kalan işçilere solunum koruyucu cihazlar ve koruyucu kıyafetler sağlanarak ve maruz kalmayı iş yeri yönetimi ve mühendislik kontrolü kullanımıyla azaltarak önlenebilir. Berilyum lenfosit akciğer testi erken teşhis için ve berilyum duyarlılığı ve kronik berilyum hastalığı vakalarını azaltmak için iş yeri alanlarının modifikasyon için tanımlamakta kullanılır.

Berilyuma duyarlı olduğu tespit edilmiş fakat henüz kronik berilyum hastalığına sahip olmayan bireylerin tedavi olmasına gerek olmayabilir. Bu bireylerin düzenli olarak doktorlar tarafından erken teşhis için takip edilmesi ve uygun tedavinin başlatılması gerekmektedir. Daha fazla berilyuma maruz kalınmaktan kaçınılması önerilmektedir. [2]

Hastalıkla İlişkili Genler

HLA-DPB1 genindeki (6p.21.3) lokasyonundaki 69. pozisyondaki amino asitin glutamik asit olmasına sebep olan genetik varyant berilyum duyarlılığının ve kronik berilyum hastalığının ortaya çıkmasına yol açar. [2]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Subakut Berilyoz
  • Tersinir berilyoz
  • Akut Berilyoz
  • Kronik berilyoz akciğer hastalığı
  • Berilyoz [3]

Kaynaklar

[1] “Berylliosis.” NORD (National Organization for Rare Disorders), 2018, rarediseases.org/rare-diseases/berylliosis/. Erişim Tarihi:14 Eyl. 2019.

[2] Inserm. “Orphanet: Chronic BerylliumDisease.” Orphanet: Chronic Beryllium Disease, www.orpha.net/. Erişim Tarihi:14 Eyl. 2019.

[3] “News.” NORD (National Organization for Rare Disorders), rarediseases.org/gard-rare-disease/867/beryllium-disease/. Erişim Tarihi:14 Eyl. 2019.

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BANTİ SENDROMU

Genel Bilgi

Banti Sendromu, insan vücudunda enfeksiyonlarla savaşmak, yenidoğanlarda kırmızı kan hücresi üretmek ve yaşlanmış kırmızı kan hücrelerini parçalamakla görevli olan karaciğeri etkileyen bir hastalıktır. Bu hastalığın görüldüğü bir kişide, karaciğer henüz yaşlanmamış kırmızı kan hücrelerini oldukça hızlı biçimde parçalar.

Genetik Değişikler/ Etken Faktörler

Banti Sendromu’nda esas görülen patoloji, karaciğer ve dalak toplardamarlarında var olan hipertansiyondur. Mevzubahis hipertansiyonun ise çeşitli sebepleri olabilir. Karaciğerdeki portal dolaşımı etkileyen doğumsal anomaliler ve kan pıhtıları bu hastalığa yol açabileceği gibi aynı zamanda siroz gibi damar duvarlarında inflamasyona yol açan hastalıklar da hipertansiyon yapabilir. Bazı vakalarda arsenikle kontamine olmuş yiyecek içeceklerin tüketilmesinin de etkili olabileceği düşünülmektedir. Aynı zamanda karaciğer nakli sonrası uzun vadede alınan Azathioprine de etken bir faktördür.

Belirti ve Semptomlar

  • Karın içi anormal sıvı birikimi
  • Güçsüzlük, yorgunluk
  • Anemi
  • Lökopeni
  • Trombositopeni
  • GİS Kanama

Genetik Görülme Sıklığı

Genetik görülme sıklığı belirsiz olan Banti Sendromu’nun kadınları ve erkekleri aynı oranda etkilediği, aynı zamanda Japonya’nın ve Hindistan’ın bazı bölgelerinde sık görüldüğü bilinmektedir.

Kalıtım Paterni

Konjenital formu için alıtım paterni belirsizdir. Ancak çevreye bağlı gelişen formunda arsenik kontaminasyonu önemli bir etkendir.

Teşhis Yöntemleri/ Tedaviler

Teşhis fizik muayene ve Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) ile konulabilir. Gaucher, Primer Biliyer Siroz ve Felty Sendromu gibi rahatsızlıklara klinik olarak benzerlik gösterdiğinden ayırıcı tanıda dikkatli olunması gerekir.

Tedavi hastaşığın sebebine göre özelleşmektedir. Örneğin Azathioprine alımına bağlı Gelişen Banti Sendromu’nda ilacı kesmek gerekebilir. Portal Hipertansiyon tedavisinde kullanılan prosedürler yararlı olabilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

Hastalıkla primer olarak ilişkili genler bilinmemektedir.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Banti Hastalığı
  • Hipersplenizm
  • İdiyopatik Konjestif Splenomegali
  • İdiyopatik Portal Hipertansiyon

Kaynakça

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BALANTİDİASİS

Genel Tartışma

Balantidiasis,sıklıkla domuzlar vesilesiyle bulaşan ama(nadiren) insanlarda da bulaşan tek hücreli parazit(silli protozon) Balantidium coli bakterisinin sebebiyle oluşan nadir intestinal bir enfeksiyondur.Bazı enfekte olmuş insanların hiçbir semptomu yoktur yada sadece hafif ishali ve karında rahatsızlık hissi ama diğerleri bağırsakların akut inflamasyonunu hatırlatan şiddetli semptomlar deneyimleyebilirler.Balantidiasis’in semptomları örneğin amibik dizanteri gibi bağırsaklarda akut inflamasyonlara sebep olan diğer enfeksiyonlarla benzerdir.

İşaret ve Semptomlar

Balantidiasis’li çoğu insan asemptomatiktir yada ılımlı semptomlar gösterirler.Bazı bireyler anormal yüksek sıcaklıklarla,bulantıyla ,kusmayla,karın ağrısıyla ve kanlı ishalle şiddetli hasta olabilirler.Özellikle eğer B.coli bağırsağın tabakasına saldırıp inflamasyona ve olası “krater-gibi” zararlı alanları(ülserasyon) oluşturursa suyun vücuttan aşırı kaybı(dehidrasyon) ve aşırı yorgunluk(bitkinlik) gibi durumlarla sonuçlanabilir.Çok şiddetli olgularda,ülserler bağısak duvarında delik açabilecek kadar yeterli derinlikte olabilir(delinme) karında uzanan zarın yani peritonun akut inflamasyonu olarak sonuçlanır.Zaman zaman ülser akciğer fonksiyonunu azaltabilir.

Sebepleri

Balantidiasis Balantidium coli denen tek hücreli(protozoon) parazit sebebiyle oluşan nadir,enfeksiyöz hastalıktır.Bu parazit insanlara domuz dışkısından direkt olarak yada indirekt olarak mikroplu sudan içerek geçebilir.Zayıf beslenme,riskli bağışıklık sistemi yada diğer hastalıklar insanı bu hastalığın daha şiddetli semptomları için savunmasız yapabilir.

Etkilenmiş Popülasyonlar

Balantidiasis erkekleri ve kadınları eşit sayılarda etkileyen nadir bir enfeksiyondur.Tipik olarak Brezilya,Yeni Gine ve Güney İran gibi tropikal bölgelerde meydana gelir.

Balantidiasis’in Eş Anlamlıları

  • Balantidiosis
  • Balantidosis
  • Kirpiksi Dizanteri

İlgili Hastalıklar

Takip eden hastalıkların semptomları Balantidiasis’le benzer olabilirler.Kıyaslamalar teşhis farklılıkları için faydalı olabilirler.

Ülseratif kolit bağırsağın çoklu,düzensiz ülserleşmeleri yüzünden ishal ve kanlı gaitayla karakterize akut inflamatuar bağırsak hastalığıdır.Bu hastalığın baştaki semptomları genel güçsüzlük hissi(halsizlik) ve yorgunluğu içerebilir.Gaitanın sıklığı ve yoğunluğunun değişimiyle birlikte karında rahatsızlık olabilir.Diğer semptomlar karın ağrısı,kramplar ve acil bağırsak hareketlerine sahip olma ihtiyacını(tenesmus) kapsayabilir.Ayrıca kilo kaybı ve iştahın azalması ülseratif kolitle  bağlantılıdır.

Chron’un Hastalığı intestinal duvarın şiddetli,kronik inflamasyonu ve gastrointestinal sistemin herhangi bir parçasının alınmasıyla karakterize inflamatuar bağırsak hastalığıdır.Bu hastalığın semptomları bulantı,kusma,ateş,gece terlemeleri,iştah kaybı,genel güçsüzlük hissi,karın ağrısının dalgaları ve rahatsızlığı,ishal ve rektal kanamayı içerir.

İrritabl Bağırsak Sendromu,ayrıca Spastik Kolon olarak bilinen,ince bağırsağı ve kalın bağırsağın ikisini de kapsayan yaygın bir sindirim sistemi hastalığıdır.Bu hastalık karın ağrısı,kabızlık,şişkinlik,bulantı,baş ağrısı ve/veya ishalle karakterizedir.Bu sendromun spastik kolon tipi değişken bağırsak hareketleri ve periyodik konstipasyon ve ishalle ilişkili karın ağrısıyla karakterizedir.Ağrısız ishale sahip İrritabl Bağırsak Sendromlu hastalar dışkılamadan kaynaklanan  acil bir ihtiyaç deneyimleyebilirler.

Kronik Erozif Gastrit karnın mukozal tabakasının çoklu lezyonlarıyla karakterize inflamatuar hastalıktır.Bu hastalığın semptomları karında yanma yada ağırlık hissi,hafif bulantı,kusma,iştah kaybı ve genel güçsüzlüğü kapsar.Kronik Erozif Gastritin şiddetli olgularında karından kanama aneminin sonucu olabilir.

Diğer enfeksiyöz hastalıklar aşırı antibiyotik kullanımının sebep olduğu amibik dizanteri,şigella dizanteri,Yersinia enterokolit enfeksiyonu,amibiyaz,mantarla ilgili kronik bağırsak enfeksiyonları,intestinal tüberküloz ve psödomembranöz kolitis’i kapsayan hastalıkların semptomları Balantidiasis ile benzerdir.İskemik Kolit ve abdominal lenfoma gibi kanserler Balantidiasis’e benzer semptomlara sebep olabilirler.

Standart Terapiler

Balantidiasis teşhisi gaitanın laboratuvar testlemesiyle konulabilir.Olgunlaşmamış B.coli parazitleri(trofozoitler) genellikle gaitadan geri alınabilir.Daha kompleks ve daha invaziv teşhis metodu ülseri kazımayı ve dokuyu trofozoitler için muayene etmeyi içerir. Balantidiasisi tedavi etmek için sıklıkla kullanılan antibiyotik ilaç tetrasiklindir.Tetrasiklin verilemediğinde(alerji),ilaç replasman tedavisi iyodokuinol yada metronidazolü içerebilir.Balantidiasis’e sahip insanı izole etmek(karantina) gerekli değildir.

Kaynakça

rarediseases.org/rare-diseases/balantidiasis

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

GALLOWAY MOWAT SENDROMU

 Genel Bilgi

Galloway mowat sendromu nadir ve nörodejeneratif bir hastalıktır. Bu hastalığa sahip kişilerde vücut gelişiminde ve fiziksel olarak anormallikler görülür. Bu hastalık ailedeki taşıyıcı genlerle ortaya çıkar. Yani hastalığa sahip olmayan ama taşıyıcı olan anne ve babanın çocuğunda bu hastalık görülebilir. Hasta kişilerin semptom ve belirtileri birbirinden farklı olabilir. Bu farklılıklara göre tedavi görürler.

Belirti ve Semptomlar

Semptom ve belirtiler ; başın küçük olması (microcephaly) , gelişmede gerilik , nöbetler; nefrotik sendrom(böbrek hastalığı); hiatal herni(mide fıtığı); optik atrofi(göz hastalığı) ; hareket bozuklukları; ve zihinsel engellilik.

Genetik Görülme Sıklığı

Hastalık ilk olarak 1968de iki kardeşte görülen erken başlangıçlı nefrotik sendromu (böbrek hastalığı) , başın küçük olması (mikrosefali) ve hiatus hernisi ( mide fıtığı)  ortaya çıktığından beri bu hastalığa dair yaklaşık 40 vaka bildirilmiştir.

Kalıtsal Patern

Hala tam olarak belli olmasa da kalıtsal olarak aktırılması için iki tarafta da aynı genin mutasyona uğramış ve kişilerin taşıyıcı(hastalık belirtisi göstermeyen) olması gerekir. İki taşıyıcı insanın çocuklarının hastalığa sahip olma olasılığı -otozomal olduğundan dolayı-  %25, taşıyıcı olma olasılığı %50, hastalıktan hiç etkilenmeme olasılığı ise %25tir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Galloway-Mowat sendromu doğumdan sonra ayrıntılı bir klinik değerlendirme, karakteristik fiziksel bulgular, özel laboratuar testleri, görüntüleme teknikleri ve genetik testlerle teşhis edilebilir.

Hastalığa sahip olan çocuklar çoğunlukla birkaç yıldan fazla yaşamazlar. Tedavi ise kişideki belirli semptomlara bağlı değişir. Mide , göz ve diğer organ hastalıkları bir şekilde tedavi edilmeye çalışılsa da hastalığın genel olarak kesin çözümlü bir tedavisi yok.

Hastalıkla İlişkili Genler

Bu hastalık WDR73 genindeki mutasyonla ortaya çıkmış olabilir ya da kalıtsal olarak otozomal bir şekilde aktarılabiliyor olabilir ya da başka bilinmeyen genler tarafından etkileniyor olabilir. Hala kesin olarak bir gen bulunamamıştır.

Hastalığın Diğer Adları

Hershberger Syndrome

Kaynaklar

www.epainassist.com

www.omim.org

www.orpha.net

rarediseases.org

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

L1 SENDROMU

Genel Bilgi

L1 sendromu, öncelikle sinir sistemini etkileyen ve neredeyse sadece erkeklerde görülen bir grup durumu tanımlar. Bu koşullar şiddette değişiklik gösterir ve en ağırdan en azına kadar, Sylvius (HSAS) su kemeri stenozu, MASA sendromu, spastik parapleji tip 1 ve X’e bağlı komplike korpus kallusum agenezi olan X’e bağlı hidrosefali içerir.

HSAS, durumun karakteristik özelliklerinin kısaltmasıdır: beyinde bir sıvı (hidrosefali) genellikle doğumdan önce ortaya çıkan bir sıvı birikimi, kas sertliği (spastisite), avuç içlerine kalıcı olarak bükülen baş parmaklar (uyarılmış başparmaklar) ve Beyindeki bir geçidin daraltılması (darlığı) Sylvius’un su kemeri olarak adlandırılır. HSAS’lı bireylerde Sylvius’un su kemeri stenozu, ventrikül adı verilen sıvı dolu boşluklardan beyin omurilik sıvısının (BOS) akışını engelleyerek hidrosefali oluşturur. HSAS’lı bireyler sıklıkla ciddi zihinsel engellidir ve nöbet geçirebilirler.
MASA sendromu ayrıca, hafif ila orta, gecikmeli konuşma (afazi), spastisite ve eklenmiş başparmaklar arasında değişebilen zihinsel engelli (zihinsel gerilik) durumun karakteristik özellikleri için de adlandırılmıştır. MASA sendromlu bireylerde ventrikülde hafif genişleme olabilir.
Spastik parapleji tip 1, ilerleyici kas sertliği (spastisite) ve uzuvların paralizi gelişimi (parapleji) ile karakterizedir. Etkilenen bireyler ayrıca hafif ila orta dereceli zihinsel engellidir. Spastik parapleji tip 1 olan kişilerde genellikle beyin yapılarında önemli anormallikler yoktur.
X’e bağlı komplike korpus kallosum agenezisi, beynin sol ve sağ yarısını (korpus kallosum) bağlayan dokunun az gelişmişliği (hipoplazi) veya yokluğu (agenezisi) ile tanımlanır. Bu durumu olan insanlar spastik paraplejiye sahip olabilir ve hafif ila orta derecede zihinsel engelli olabilir.
L1 sendromlu bireylerin yaşam beklentisi, belirti ve semptomların ciddiyetine bağlı olarak değişir. Ciddi derecede etkilenen bireyler doğumdan sadece kısa bir süre daha hayatta kalabilirken, hafif özellikleri olanlar yetişkinlikte yaşar.
L1 sendromunu oluşturan koşulların bir zamanlar farklı bozukluklar olduğu düşünülüyordu, ancak genetik bir nedeni paylaştığı tespit edildiğinden, şimdi aynı sendromun bir parçası olarak kabul ediliyorlar. Aynı mutasyonun neden olduğu L1 sendromlu aile üyeleri, durumun farklı biçimlerine sahip olabilir.

Aşağıda (L1 Sendromlu bir hastada genel problemler) görsel kaynağı: https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S030384671830221X

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler

L1 sendromuna L1CAM genindeki mutasyonlar neden olur. L1CAM geni, sinir sistemi boyunca bulunan Ll hücre yapışma molekülü proteinini (Ll proteinine kısaltılmış) üretmek için talimatlar sağlar. Bu protein, hücrelerin birbirine yapışmasına yardımcı olmak için komşu nöronlardaki proteinlere bağlandığı (bağlandığı) sinir hücrelerinin (nöronlar) yüzeyinde bulunur. L1 proteini beyin gelişimine, düşünme yeteneğine, hafızasına ve hareketine katkıda bulunan nöronların birçok işlevinde rol oynar.
L1 sendromuna neden olan L1CAM gen mutasyonları, hücre-hücre yapışmasını                   kolaylaştıramayan veya çeşitli nöronal fonksiyonlara katılamayan bir L1 proteinine yol açar. Bu fonksiyonların bozulması muhtemelen beynin büyümesini ve gelişmesini engelleyerek L1 sendromunun belirti ve semptomlarına yol açar.
Bazı L1CAM gen mutasyonları, anormal derecede kısa ve işlevsel olmayan bir proteinin üretilmesine veya proteinin tamamen yok olmasına neden olur. Bu mutasyonlar tipik olarak, sıklıkla HSAS olmak üzere, ciddi L1 sendromu vakalarına yol açar. Diğer mutasyonlar, proteinin yapısını değiştirir, proteinin hücre yüzeyindeki diğer proteinlerle etkileşime girme kabiliyetini azaltır veya proteinin ihtiyaç duyulduğu yerde hücre yüzeyine ulaşmasını önler. Bu mutasyonlar tipik olarak daha az ciddi L1 sendromu vakalarına, genellikle MASA sendromuna veya bu durumun diğer hafif formlarına neden olur.

Bir mutasyonun L1 proteini üzerindeki etkisi, bazen durumun ciddiyeti hakkında bir ipucu sunsa da, aynı veya benzer mutasyonlara sahip bireylerin çok farklı belirti ve semptomları olabilir.

Belirti ve Semptomlar

L1 sendromu, farklı derecelerde şiddet derecesine sahip hidrosefali, bacakların spastisitesi ve uyarılmış başparmaklar ile karakterize hafif-şiddetli konjenital X’e bağlı bir gelişimsel bozukluktur. Sendrom, aşağıdakileri içeren bir hastalık spektrumunu temsil eder: Sylvius (HSAS) su kemeri stenozuna sahip X’e bağlı hidrosefali, MASA sendromu, X’e bağlı komplike kalıtsal spastik parapleji tip 1 ve X’e bağlı kompleks korpus kallosum agenezi.

Genetik Görülme Sıklığı

Genel olarak L1 sendromunun prevalansı bilinmemektedir; Ancak, HSAS’ın 30.000 erkekten 1’ini etkilediği tahmin edilmektedir.

Kalıtım Paterni/ Deseni

L1 sendromuna, esas olarak gelişen sinir sisteminde ifade edilen L1 hücre adezyon molekülünü kodlayan L1CAM genindeki (Xq28) mutasyonlar neden olur. Geniş klinik spektrumun açıklanmasıyla bugüne kadar 240’dan fazla farklı mutasyon bildirilmiştir. Mutasyonların yaklaşık% 7’sinin de novo olduğu rapor edilmiştir.

Bu durum X’e bağlı bir desende kalıtsaldır. Bozukluğa neden olan mutasyona uğramış gen, her bir hücrede bulunan iki cinsiyet kromozomundan biri olan X kromozomunda bulunuyorsa, X ile bağlantılı bir durum olarak kabul edilir. Sadece bir X kromozomu olan erkeklerde, her hücrede genin tek kopyasındaki bir mutasyon, duruma neden olmak için yeterlidir. X kromozomunun iki kopyasına sahip olan kadınlarda, her hücrede genin değiştirilmiş bir kopyası durumun daha az ciddi özelliklerine yol açabilir veya hiçbir belirti veya semptomlara neden olmayabilir. X’e bağlı kalıtımın bir özelliği, babaların X’e bağlı özellikleri oğullarına geçirememeleridir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri

Tanı yöntemleri:
Erkek hastalarda tanı, karakteristik klinik ve nöropatolojik bulgular ve X-bağlantılı bulaşma ile tutarlı bir aile öyküsü temelinde yapılır. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG) veya otopsi ile tespit edilen piramitlerin iki taraflı yokluğu, pratikte, sendromun patognomonik bir özelliğidir. Teşhis L1CAM geninin moleküler genetik testi ile doğrulanabilir.

Ayırıcı tanı:
Diğer hidrosefali ve spastik parapleji bozuklukları ekarte edilmelidir. Pediatrik / nörolojik / klinik genetik çalışmaları, olası bireysel hastalıkların teşhisini sağlar.

Doğum öncesi tanı:
Bir aile üyesinde L1CAM hastalığına neden olan bir mutasyon tespit edilmişse, dişi taşıyıcılarda prenatal test yapılabilir. Koryon villus örneklemesi veya amniyosentez ile elde edilen hücrelerde kromozom analizi ile fetal cinsiyetin belirlenmesinden sonra, fetal hücreler bilinen hastalığa neden olan mutasyon için taranabilir. Kızlar etkilenebilir ve kadın fetüslerde 20 haftada ultrason önerilir. Bununla birlikte, 20 haftadaki normal fetal ultrason bozukluğu ekarte etmez: bu aşamada hidrosefali yokluğu erkek fetüsün etkilenmediğini garanti etmez.

Belirtilerin tedavisi:

L1 sendromunun tedavisi, her bir bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Pediatri, çocuk nörolojisi, beyin cerrahisi, rehabilitasyon ve klinik genetik alanlarında uzmanlığa sahip çok disiplinli bir ekibi dahil etmek en iyi yöntemdir. Beyin omurilik sıvısının (BOS) şantlanması, kafa içi basıncı azaltmak için gerektiği gibi yapılmalıdır. Bazı hafif vakalarda, tendon transferi ve / veya atel başparmak fonksiyonunu iyileştirebilir. Uyarılmış başparmaklar için düzeltici cerrahi belirtilmemiştir. Zihinsel engellilik oldukça değişkendir ve gelişimsel ilerleme izlenmeli ve danışmanlık verilmelidir. Erken müdahale L1 sendromlu çocukların potansiyellerine ulaşmalarını sağlamak için önemlidir. Etkilenen çocuklara faydalı olabilecek özel hizmetler arasında özel eğitim, özel sosyal destek, fizik tedavi ve / veya diğer tıbbi, sosyal ve / veya mesleki hizmetler yer alabilir. Genetik danışmanlık, etkilenen bireylerin aile bireyleri için önerilmektedir.

Prognoz:
Hidrosefali erken bebeklik döneminde ölü doğum veya ölüme neden olabilir. Prognoz, tezahürlerin ciddiyetine bağlıdır.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • eklenmiş başparmak-zihinsel gerilik sendromu
  • uyarılmış başparmak-zeka geriliği sendromu
  • corpus callosum hypoplasia, mental retardation, adducted thumbs,
  • korpus kallosum hipoplazisi, zihinsel gerilik, bağımlı baş parmaklar,
  • spastik parapleji, hidrosefali sendromu
  • CRASH sendromu
  • mental retardation-clasped thumb syndrome
  • mental retardasyonla büzüşen başparmak sendromu
  • X’e bağlı hidrosefali sendromu

Kaynak

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

AKSONAL NÖROPATİ TİP 2 İLE SPİNOSEREBELLAR ATAKSİ

Özet

Spinocerebellar ataksi tip 2 (SCA2), hareket ile ilgili aşamalı olarak ilerleyen problemlerle karakterize bir durumdur. Bu durumu olan insanlar başlangıçta koordinasyon ve denge (ataksi) ile ilgili sorunlar yaşarlar. SCA2’nin diğer erken belirti ve semptomları, konuşma ve yutma güçlüğü, sertlik, titreme ve göz hareketini kontrol eden kaslardaki zayıflığı (oftalmopleji) içerir. Göz kası zayıflığı hızlı göz hareketleri yapma yeteneğinin azalmasına neden olur (sakkadik yavaşlama).

Zamanla, SCA2’li bireyler uzuvlarda (periferik nöropati), kas kaybı (atrofi), kontrolsüz kas gerilmesinde (distoni) ve istem dışı sarsıntı hareketlerinde (kor) duyu ve zayıflık gelişebilir. SCA2’li bireyler kısa süreli hafıza, planlama ve problem çözme ile ilgili problemlere sahip olabilir veya entelektüel işlevde (demans) genel bir düşüş yaşayabilirler.

Hastalığın belirti ve semptomları tipik olarak yetişkinlik çağında başlar, ancak çocukluktan geç yetişkinliğe kadar herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. SCA2’li insanlar genellikle semptomların ortaya çıkmasından sonraki 10 ila 20 yıl hayatta kalırlar.

Hastalığın Nedeni

ATXN2 genindeki mutasyonlar SCA2’ye neden olur. ATXN2 geni, ataksin-2 adlı bir proteini yapmak için talimatlar sağlar. Bu protein vücutta bulunur, ancak işlevi bilinmemektedir. Ataksin-2, hücrelerin içindeki sıvıda (sitoplazma) bulunur, burada endoplazmik retikulum adı verilen bir hücre yapısıyla etkileşime girdiği görülür. Endoplazmik retikulum, protein üretimi, işlenmesi ve taşınmasında rol oynar. Araştırmacılar ataxin-2’nin, DNA’nın kimyasal bir kuzeni olan RNA’nın işlenmesinde rol oynayabileceğine inanıyor. Ataksin-2’nin, RNA’dan proteinlerin üretiminde de rol oynadığı düşünülmektedir (DNA’nın genetik bilgisinin çevirisi).

SCA2’ye neden olan ATXN2 gen mutasyonları, bir CAG trinükleotit tekrarı olarak bilinen bir DNA segmentini içerir. Bu segment, arka arkaya birçok kez görünen bir dizi üç DNA yapı bloğundan (sitozin, adenin ve guanin) oluşur. Normal olarak, CAG segmenti gen içinde yaklaşık 22 kez tekrarlanır, ancak herhangi bir sağlık sorununa neden olmadan 31’e kadar tekrar edilebilir. ATXN2 geninde 32 veya daha fazla CAG tekrarı olan kişiler SCA2 geliştirir. 32 veya 33 tekrarı olan kişiler ilk yetişkinlik döneminde SCA2’nin belirti ve semptomlarını yaşamaya meyilliyken, 45’den fazla tekrarı olan kişilerin genellikle gençleri tarafından belirti ve semptomları vardır.

Anormal derecede uzun olan CAG segmentinin ataksin-2 proteinin fonksiyonunu nasıl etkilediği açık değildir. Anormal protein görünüşte hücre ölümüne yol açar, çünkü SCA2’li insanlar beynin farklı bölgelerinde beyin hücrelerinin kaybını gösterirler. Zamanla, beyin hücrelerinin kaybı, SCA2’nin karakteristik hareket problemlerine neden olur.

Genetik Nedenler

Bu durum otozomal dominant paternde kalıtsaldır, bu da her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olması için yeterli olduğu anlamına gelir. Etkilenen bir kişi genellikle değiştirilmiş geni, etkilenen bir ebeveynden alır. Ancak, SCA2’li bazı kişilerin, bozukluğu olan bir ebeveyni yoktur. ATXN2 geninde CAG tekrarında artış olan ancak tekrarlayan SCA2 olmayan bireyler, bozukluğu geliştirecek çocuk sahibi olma riski altındadır.

Değiştirilmiş ATXN2 geni, bir nesilden diğerine geçerken, CAG trinükleotit tekrarının uzunluğu sıklıkla artar. Daha fazla sayıda tekrar, genellikle daha erken belirti ve semptomların başlangıcı ile ilişkilidir. Bu olguya beklenti denir. Beklenti, ATXN2 geni, bir kişinin babasından (baba mirası), bir kişinin annesinden miras aldığından (maternal miras) miras kaldığında daha belirgin olma eğilimindedir.

Görülme Sıklığı

SCA2 prevalansı(yaygınlığı) bilinmemektedir. Bu durumun en sık görülen spinocerebellar ataksi tiplerinden biri olduğu tahmin edilmektedir; bununla birlikte, tüm spinocerebellar ataksi tipleri nispeten nadirdir. SCA2, Küba’da, özellikle 100.000 kişiden yaklaşık 40’ının etkilendiği Holguín eyaletinde daha yaygındır.

Görsel Kaynakça

https://www.gidahatti.com/insan-beyni-olum-sonrasinda-ne-kadar-sure-calismaya-devam-ediyor-127964/

Yazılı Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/spinocerebellar-ataxia-type-2#synonyms
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

AKRAL

Akral* Soyulmalı Cilt Sendromu

*Ayak, kulak, parmak gibi vücudun çevresel bölümlerini etkileyen herhangi bir etki, hastalık, patolojik değişim.

Diğer İsimleri

  • APSS
  • Akral tip

Özet

Acral peeling cilt sendromu, cildin üst tabakasının ağrısız soyulmayla karakterize bir cilt hastalığıdır. “Acral” terimi, bu durumda cildin soyulması, eller ve ayaklarda en belirgin olduğu anlamına gelir. Bazen, kol ve bacaklarda da soyulma meydana gelir. Soyulma genellikle doğumdan belirgindir, ancak durum çocuklukta veya daha sonra yaşamda da başlayabilir. Cilt soyulması ısıya, neme ve diğer nem formlarına ve sürtünmeye maruz kalmasıyla daha da kötüleşir. Altta yatan cilt geçici olarak kırmızı ve kaşıntılı olabilir, ancak genellikle iz bırakmadan iyileşir. Acral peeling cilt sendromu, diğer sağlık problemleriyle ilişkili değildir.

Hastalığın Tespiti

İyi kayıtlı veriler ve fizik muayene sıklıkla tanı koymak için yeterli olsa da, etkilenen dokunun cerrahi olarak çıkarılması ve mikroskopik değerlendirmesi (biyopsi) gibi özel testler zaman zaman gerekli olabilir. Büyük cilt tabakalarının sürekli dökülmesi, soyma cilt sendromunu Netherton sendromundan ve konjenital iktiyoziform eritroderma gibi diğer otozomal resesif konjenital iktiyoz tiplerinden ayırt eder. “Kolodion bebekler” denilen cilt, birkaç hafta sonra soyulur ve belirtileri zaman geçtikçe tekrar ortaya çıkan soyma cilt sendromu hastalarının aksine geri dönmez.

Görülme Sıklığı

Akral peeling cilt sendromu, tıp literatüründe bildirilmiş birkaç düzine vaka ile nadir bir durumdur. Bununla birlikte, belirtileri ve semptomları hafif ve diğer cilt hastalıklarınınkilere benzer olma eğiliminde olduğundan, durum muhtemelen tanı almaz.

Hastalığın Nedeni

Akral peeling cilt sendromuna TGM5 genindeki mutasyonlar neden olur. Bu gen, cildin dış katmanının (epidermis) bir bileşeni olan transglütaminaz 5 adı verilen bir enzimin hazırlanmasına yönelik talimatlar sağlar. Transglutaminaz 5, epidermal hücreleri çevreleyen ve cildin vücut ile çevresi arasında koruyucu bir bariyer oluşturmasına yardımcı olan kornifiye hücre zarfı adı verilen bir yapının oluşumunda kritik bir rol oynar.

TGM5 gen mutasyonları, transglutaminaz 5’in üretimini azaltır veya hücrelerin bu proteinden herhangi birini yapmalarını önler. Bir transglütaminaz 5 kıtlığı, epidermisin en dıştaki hücrelerinin altta bulunan deriden kolayca ayrılmasını ve soyulmasını sağlayan kornifiye hücre zarfını zayıflatır. Bu soyma, ellerde ve ayaklarda en belirgindir, çünkü muhtemelen bu alanlar neme ve sürtünmeye aşırı derecede maruz kalma eğilimindedir.

Tedavi

Cildi yumuşatıcı merhemler uygulayarak cilt sendromunu tedavi etmek, özellikle cilt nemliyken bir banyodan sonra biraz rahatlama sağlayabilir. Sade petrol jölesi veya vazelin tercih edilir. Kortikosteroidlerin ya da sistemik retinoidlerin (A vitamini türevleri) hiçbiri gösterilmemiştir ya da etkili değildir ve hepsinin ciddi yan etkileri ya da ters reaksiyonları olabilir.

Genetik Etkenler

Bu durum otozomal resesif bir kalıtsal kalıtımla ifade edilir, yani her bir hücredeki genin her iki kopyası da mutasyonlara sahiptir. Otozomal resesif hastalığı olan bir bireyin ebeveynlerinin her biri mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır, ancak bunlar genellikle durumun belirtilerini ve semptomlarını göstermezler.

Kaynakça

https://rarediseases.org/rare-diseases/peeling-skin-syndrome/
https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=20068&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Acral-peeling-skin-syndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Acral-peeling-skin-syndrome&title=Acral%20peeling%20skin%20syndrome&search=Disease_Search_Simple
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

MACHADO JOSEPH HASTALIĞI

Spinoserebellar Ataksi Tip 3-Machado Joseph Hastalığı

  Spinoserebellar ataksi tip 3(SCA 3) harekette ilerleyici problemlerle karakterize bir durumdur.Bu duruma sahip insanlar başlangıçta(ilk başlarda) koordinasyon ve dengeyle ilgili(ataksi) problemler deneyimlerler.Diğer erken işaret ve semptomları konuşma zorlukları,kontrol edilemeyen kas gerginlikleri(distoni),kas katılığı(spastisite),rijidite,tremorlar,şişkin(pörtlek) gözler ve çift görüşü içerirler.Bu duruma sahip insanlar huzursuz bacak sendromu yada REM uykusu hastalığı gibi uyku hastalıklarını deneyimleyebilirler.Huzursuz bacak sendromu bacaklarda hissizlik yada karıncalanmayla birlikte hissi durdurmak için bacakları hareket ettirme dürtüsüyle karakterize bir durumdur.REM uyku davranışı hastalığı uykunun rüya görme aşamasında(REM) aktif olan kaslarda olan bir durumdur,etkilenmiş insanlar sıklıkla rüyalarını canlandırırlar.Bu uyku hastalıkları bireylerde gün boyunca yorgun hissetme etkisi bırakma eğilimindedirler.

  Zaman geçtikçe SCA3’lü bireylerde uzuvlarında güçsüzlük ve duyu kaybı(periferal nöropati),kas krampları,kas seğirmeleri(fasikülasyonlar) ve yutma zorlukları gelişebilir.SCA 3’lü  bireyler hafıza,planlama ve problem çözmede problem yaşayabilirler.

  Bu hastalığın işaret ve semptomları tipik olarak orta-yetişkinlikte başlar ama çocukluktan geç yetişkinliğe kadar herhangi bir zamanda da ortaya çıkabilir.SCA3’lü insanlar er yada geç tekerlekli sandalyeye gerek duyarlar.Genellikle semptomlar ilk ortaya çıktıktan sonra 10 veya 20 yıl hayatta kalabilirler.

Sebepleri

 ATXN3 genindeki mutasyonlar SCA3’e sebep olur.ATXN3 ataksin-3 denen enzimin yapımı için,ki bu vücuttaki tüm hücrelerde bulunur,talimatları sağlar.Ataksin-3 ubikuitin-proteazom sistemi denen aşırı yada zarar görmeyi yada onlardan kurtulmayı sağlayan mekanizmayı içerir.Ubikuitin molekülü ihtiyaç olmayan proteinlere ilişmiştir(bağlı),hücrelerin içinde bozulacak(değeri düşürülmüş)  proteinleri onlara etkiletler.Ataksin-3 bu istenmeyen proteinlerin değeri düşmeden önce ubikuitini uzaklaştırır ki ubikuitin tekrar kullanılabilsin.Araştırmacılar ayrıca ataksin-3’ün protein üretiminin(transkripsiyon) ilk aşamasını düzenlemeyi de içerdiğine inanıyorlar.

  ATXN3 gen mutasyonları CGA trinükleoit tekrarı içerdiği bilinen DNA segmentinde SCA 3’e sebep olurlar.Bu segment 3 seri DNA yapım bloklarının(dsitozin,adenin ve guanin) düzenlemesi dizide çok kez ortaya çıkar.Normalde,CAG segmenti genin içinde 12 ila 43 kez tekrar edilir.Çoğu insan 31 CAG tekrarından azına sahiptirler.44 ila 52 CAG tekrarlı insanlar “orta seviye tekrara sahip” olarak tanımlanmıştır.                                          Bu bireylerde SCA3 gelişebilir ya da gelişmeyebilir.75 yada daha az tekrara sahip insanlarda orta yetişkinlik döneminde SCA3 ‘ün işaret ve semptomlarının ilk deneyimlerine sahip olabilirken 80 civarında tekrara sahip olan insanlarda gençliklerinde işaret ve semptomlarına sahip olma eğilimindedirler.

  CAG segmentinin uzunluğunun artması ataksin-3 enziminin anormal uzun versiyonunun üretiminin  kıvrılarak yanlış 3-boyutlu şekle dönüştürmeye yönlendirebilir.Bu fonksiyonel olmayan ataksin-3 artık ihtiyaç olmayan proteinlerden ubikuitini uzaklaştıramaz.Sonuç olarak,bu istenmeyen proteinler,ubikuitin ve ataksin-3 ile birlikte,hücre çekirdeğinin içerisinde dizileri kümeler(kümeleşme).Bu kümeleşmelerin hücre fonksiyonunu nasıl etkilediği belirsizdir çünkü sağlıklı hücrelerde içinde bulunur bir taraftan da bunlar ölürler.

  Sinir hücreleri(nöronlar) ve diğer tip beyin hücreleri ATXN3 genindeki mutasyonlardan en çok etkilenenlerdir.SCA3 beynin beynin spinal korda(beyin sapı) bağlı bölümünde,beynin hareketlerin koordinasyonunu içeren bölümünde(serebellum) ve beynin diğer alanlarıyla hücre ölümüyle bağlantılıdır.Bu durumun ayrıca spinal korddaki nöronların ölümüyle ilişkilidir.Zamanla,spinal kordda ve beyinde hücre kaybı SCA3’ün karakteristik işaret ve semptomlarına sebep olur.

İşaret ve Semptomlar

  MJD Tip 1 semptomları 10 ve 20 yaşları arasında ortaya çıkar ve hızla ilerler.Kollarda ve bacaklarda şiddetli güçsüzlük(distoni),kas rijiditesi veya spastisitesi(hipertoni),beceriksiz vücut hareketleri(ataksi) sıklıkla yavaş,sersemletici,sallanarak yürüyüş(atetoz) yanlışlıkla sarhoşluk için,geveleyerek konuşma ve yutkunma(dizartri) ve göz hareketlerini kontrol eden kaslara olası zarar verme(oftalmopleji) ve pörtlek gözler semptomlarını içerirler.Ussal uyanıklık ve entelektüel kapasite etkilenmemiştir.

  MJD Tip 2 semptomları Tip 1’le benzerdir ama tip 1’e oranla hastalık genellikle daha yavaş  ilerler.Tip 2 hastalığının başlangıcı 20 ve 50 yaş arasındadır.Tip 2’nin ayırıcı karakteristiği ise artmış serebellum disfonksiyonu sonucu düzensiz yürüyüş(ataksi) ve kollar ve bacakların hareketinin birlikte koordinasyonunda spastik kas hareketlerinde zorluktur.

  MJD Tip 3 yaşamda 40 ve 70 yaş arasında ortaya çıkar ve düzensiz yürüyüş(ataksi) ve bu hastalığın diğer formlarından periferal sinirlerin inflamasyonu ve dejenerasyonu(motor polinöropati) yüzünden kas kitlesi kaybıyla(amyotrofi) ayırt edilebilmesiyle karakterizedir.His kaybı,acıya hassasiyetin yokluğu,anormal duyular,kolların ve bacakların koordineli hareket yeteneğinde bozulma ve diyabet ayrıca yaygındır.Tip 3 hastalığının ilerleyişi 3 tipin en yavaşıdır.

Sıklık

  SCA3’nın prevelansı bilinmiyor.Bu durumun spinoserebellar ataksinin en yaygın tipi olduğu düşünülüyor yinede tüm serebellar ataksi tiplerine oranla nadirdir.SCA3 Aborjin popülasyonu gibi belirli popülasyonlarda yaygın olarak ortaya çıkar.

Machado-Joseph Hastalığının Diğer İsimleri

  • Otozomal Dominant Serebellar Dejenerasyon
  • Azorean Nörolojik Hastalık
  • Azorean Ataksisi
  • Joseph Hastalığı
  • Machado Hastalığı
  • MJD
  • Spinoserebellar Ataksi Tip 3(SCA3)
  • Striatonigral Dejenerasyon,Otozomal Dominant Tip
  • Nigrospinodentatal Dejenerasyon

Machado-Joseph Hastalığının Altdalları

  • Machado-Joseph Hastalığı Tip 1(MJD 1)
  • Machado-Joseph Hastalığı Tip 2(MJD 2)

Machado-Joseph Hastalığı Tip 3(MJD 3)

Kalıtım Paterni

Bu durumun kalıtımı otozomal dominant paterndir,bu her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının hastalığa sebep olmasına uygundur demektir.Çoğu olguda etkilenmiş kişinin ebeveynlerinden birisi bu duruma sahiptir.

Değiştirilmiş ATXN3 geni gelecek jenerasyona öncekinden aktarılır,CAG trinükleotitinin tekrarının uzunluğu sıklıkla artar.Çok sayıda tekrarlar işaret ve semptomların genellikle erken başlangıcı ve daha hızlı ilerleyişle bağlantılıdır.Bu fenomene beklenti denir.Beklenti ATXN3 geninin kişinin babası tarafından aktarılmasının(baba tarafından kalıtım) kişinin annesi tarafından aktarılmasından(anne tarafından kalıtım) daha belirgin olmasıdır.

Nadir olgularda,ATXN3 geninin genişletilmiş CAG tekrarlarının bireylerde her hücredeki iki kopyada da bulunduğu rapor edilmiştir.Bu insanlar sadece tek mutasyonlu kişilerden daha şiddetli işaretler ve semptomlar gösterme eğilimindedirler ve bu durumun özellikleri çocuklukta ortaya çıkar.

Standart Terapiler

Teşhis

Aile hikayesi ve fiziksel muayene yardım ederken olguların %100’ünde altın standart hastanın DNA’sında şüpheli CAG üçlülerinin direkt tanınıp tespit edilmesidir.Bu özelleşmiş genetik klinik laboratuvarlarında hazır olarak yapılabilir.

Tedavi

Tedavi semptomatik ve destekleyicidir.L-dopa ve baklofen hapları kas sertliğini ve spastisitesini azaltabilir.Bu hastalığın teşhisi konan bireylerin aile üyelerinden en az birisi gen danışmanlığını dikkate almalıdır.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/spinocerebellar-ataxia-type-3
https://rarediseases.org/gard-rare-disease/6801/spinocerebellar-ataxia-3/