Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BALO HASTALIĞI

Genel Bilgi
Balo Hastalığı Multipl Skleroz’un (MS) nadir görülen ve ilerleyen bir çeşididir. Genellikle yetişkinlikte görülür, ancak çocukluk vakaları da bildirilmiştir. Multipl skleroz tipik olarak bal mumlu ve zayıflayan bir hastalık olmasına rağmen, Balo Hastalığı hızlı ilerici olma eğiliminde olduğundan farklıdır. Belirtileri baş ağrısı, nöbetler, kademeli felç, istemsiz kas spazmları ve bilişsel kaybı içerebilir. Balo hastalığı, beyindeki sinir liflerinin etrafındaki yağ örtüsünün kaybı ve adrenal bezin ilerleyici dejenerasyonu ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir metabolik hastalıktır.

Belirti ve Semptomlar
Semptomlar, beynin etkilenen bölgelerine göre değişir. Belirtiler birkaç hafta içinde hızlı bir şekilde veya iki ila üç yıl boyunca daha yavaş ilerleyebilir. Bu bozukluğun semptomları arasında genelleştirilmiş kas güçsüzlüğü (hipotoni), hareketi koordine etme yeteneğinin (ataksi), spastik parsiyel felç ve/veya kollarda veya bacaklarda karıncalanma veya yanma hisleri abartılı refleks yanıtları (hiperrefleksi) olabilir. Çoğu vaka, kas spazmları ve felç dahil olmak üzere, daha sık görülen MS tipinde bulunabilecek semptomların kademeli başlangıcı ile karakterizedir. Etkilenen ve zihinsel bozulma yada fizyolojik anormallikleri içerebilen beyin bölgelerine bağlı olarak diğer nörolojik semptomlar gelişir. Bununla birlikte, en ciddi haliyle Balo Hastalığı, yüksek ateş ve ağrılı baş ağrılarıyla başlayan bulaşıcı bir hastalığın varlığını da önerebilir.

Kaynak: https://images.app.goo.gl/3pSwAkD4iM25F9x88

Genetşk Görülme Sıklığı
Balo’nun hastalığı Asya’da, özellikle Çin ve Filipinler’de yaşayan insanlar arasında en yaygın olanıdır. Yetişkinlerin çocuklardan daha fazla kazanması olasıdır ve hem erkekleri hem de kadınları etkileyebilir. İnsanlar genellikle 30’lu yaşlarda hastalığı yakalarlar.
Kalıtım Deseni
Doktorlar, Balo hastalığını neyin tetiklediğinden emin değil. Vücudunuzun yanlışlıkla sağlıklı dokulara saldırıp şişmesine veya iltihaplanmasına neden olan bir tür otoimmün durum olduğunu düşünüyorlar. Balo hastalığına yakalanan bazı kişiler, diğer semptomları fark etmeden hemen önce yüksek ateşli ve şiddetli baş ağrıları olan bir hastalığa sahiptir. Bu nedenle, doktorlar kesin olarak bilinmese de, bunun bir enfeksiyonla bağlantılı olabileceğini düşünüyorlar.

Şekil: Balo disease olan bir hastanın beyninde oluşan lezyonlar                      (Kaynak: https://images.app.goo.gl/z3heVnSpR1z1qYZF7 )

Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Balo hastalığı çok nadir olduğu için, beyin ve sinir sistemi (nörolog) problemlerinde uzmanlaşmış bir doktora görünmek en iyisidir. Tıbbi geçmişini ve semptomlarını incelemek gerekiyor. Ayrıca ne kadar iyi hareket ettiğinizi ve kasların bazılarının diğerlerinden daha zayıf olup olmadığını görmek için fiziksel bir muayene edilecektir ve hafızanızın ne kadar iyi olduğunu ne kadar iyi konuşulduğunu kontrol edilecek. Muhtemelen, lezyonları kontrol etmek için beyninizin ve omuriliğinizin manyetik bir rezonans görüntüleme (MRG) taramasını da önerilecek. Vücudunuzun iç kısmının ayrıntılı resimlerini yapmak için güçlü mıknatıslar ve radyo dalgaları kullanır. Ayrıca bir enfeksiyon olup olmadığını kontrol etmek için kan testleriniz olabilir veya doktorun test için belden küçük miktarda spinal sıvı alınabilir. Bazı durumlarda, doktorun uyarılmış bir potansiyel (EP) testi önerebilir.
Hastalığın Diğer İsimleri
Balo Hastalığı
Concentric Sclerosis
Encephalitis Periaxialis
Concentrica Leukoencephalitis
Periaxialis Concentric
Adrenolökodistrofi
Kaynakça
https://rarediseases.org/rare-diseases/balo-disease/
https://www.webmd.com/multiple-sclerosis/balos-disease
https://pdfs.semanticscholar.org/ce23/63690425e3e9d502237cb393bddb54d1cf60.pdf

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BALLER-GEROLD SENDROMU

Genel Bilgi, Genetik Değişikler/ Etken Faktörler

Baller-Gerold sendromu (BGS) doğumla beraber görülen nadir bir hastalıktır.

Bu hastalığın otozomal resesif paterne sahip olduğu düşünülmektedir. Belirli kafa tası kemiklerinin erken kaynaşması (kraniosinostosiz) ile radyal ray anormallikleri olarakta bilinen el ve dirsek kemiklerinde de anormal karakter göstermektedir.( “Radyal ray anormalliği” medikal dilde el ve dirseklerde görülen büyüme bozuklukları ifade etmektedir.)

Baller-Gerold Sendromuna yaşayan insanlar erken genellikle, kafatasının kenarına ait kafa kemiklerinin dikişe benzeyen ek yeri [1] ile bir kulaktan başlayıp diğerine belirli bir büyüme çizgisi ile devam eden kaynaşmış kafa tası kemiklerine sahiplerdir.

Bu değişimler abnormal şekillenmiş bir baş yapısı, öne çıkıntılı alın [2], dar göz yuvasına sahip öne doğru gelen gözlere (ökülar proptozis) [3] neden olmaktadır.Diğer belirgin yüz hatları ise arası açık (birbirinden uzak) gözler (hipertelorizm) [4], küçük bir ağız ve eyer biçimli ya da az gelişmiş bir burundur. Baller-Gerold sendromuna sahip bireyler boyda kısalık, hatalı oluşmuş ya da eksik diz kapağı (patellae)  gibi çocukluk döneminde başlayan büyüme bozukları ve daha bir çok belirti ve semptomlara sahiptir. Ayrıca doğumdan bir kaç ay sonra kollar ve bacaklardaki deride kızarıklık

İle döküntü görülüp bu zaman geçtikçe vücuda dağılmaktadır.Bu dağılım sebebi ile deride bölgesel renk değişimleri, bazı bölgelerde deri incelmesi ve kan damarlarının deri altında küçük çaplı kümelenmelerine yol açar.( Bu deri problemleri toplu olarak poykilodermi olarak adlandırılırlar.)

Figur [1]

Figür [2]

Figür [3]

Figür [4]

Baller-Gerold sendromu RECQL4  adlı DNA stabilizasyonunu sağlayan genin mutasyonuyla oluşur. Aynı zamanda doğumdan önce  sodyum valproate adlı bir ilaç kullanımıyla da ilişkilendirlirmektedir. Hamilelik sırasında bu ilacın kullanımı sonucu doğan bebeklerde Baller- Gerold sendromuna benzer anormallikler tespit edilmiştir. Fakat ilacın Baller- Gerold hastalığına yol açtığı kesinleştirilmemiştir.

Belirti ve Semptomlar

Baller-Gerold Syndromu ile doğan çocuklarda eklem ve kafatadı kemiklerinde erken kaynaşma görülür. Bu başın yukarı yönde büyümesine ve başın koni şekli gibi sivri görülmesine sebep olur.

Vücutta ise uzun ön kol kemiğinin serçe parmağa uzanan kısmında kısalık ve eğrilik, baş parmak kısmında ise az gelişmişlik ya da eksiklik görülebilir. Bu iskeletsel anormallikler vücudun iki tarafında da seyredebilir (Simetrik). Bazen eldeki karpal ve metakarpal olarak adlandırılan kemiklerde eksiklik ya da farklı oluşma gözlemlenbilir. Dik kapağının az gelişmişliği ya da eksikliği de görülebilir. Bazı BGS vakalarında omurilik ve leğen kemiğinde anormallikler görülebilir. BGS vakalarında büyüme bozukluğu görülmektedir ve çocukluk döneminden başlayan bu bozukluk boy kısalığı ve kilonun normalin altında seyretmesine yol açabilir. Aynı zamanda BGS vakalarında kalp bozuklukları da görülebilmektedir.  Bazen bu kalp bozuklukları ameliyat gerektirse de, bazı vakalar zaman ile amelyat gerekmeksizin geçmektedir.

Baller-Gelord sendromunda zeka geriliği vakaları görülse bile çoğu birey normal zekaya sahiptir.

Bazı BGS vakalarında anüs olduğundan daha önde olabilir (ön tarafa yönelmiş) ve bazen anüs eksikliği ya da kapalı olma durumu olabilir. Bu durum genital bölge ile anüs arasında fistule bulunan anormal bağlanmaya sebep olabilir. Bu durumlarda ameliyat ile düzeltmeler yapılabilmektedir.

BG sendromlu kişiler ya da taşıyıcıları çeşitli kanser hastalıklarına yakalanmada yüksek riske sahiplerdir. (Deri kanseri, kemik ve lenfoma vb.) RECQL4 geni kansere yakalanma riskini arttıran etkendir.

Genetik Görülme Sıklığı  

Baller-Gerold sendromunun yaygınlığı bilinmemekle beraber bu nafir vakanın miliyonda 1 kişiyi etkilediği düşünülmektedir. Medikal alanda şu ana kadar 40’tan daha az vaka ile karşılaşılmıştır.

Kalıtım Paterni/Deseni

Baller-Gerold sendromu otozomal resesif karaktere sahip kalıtsal bir hastalıktır, bu da hastalığın oluşabilmesi için mutasyonlu iki genin bir araya gelmesi gerektiği anlamına gelir. RECQL4 geninde oluşan mutasyon hastalığa sebep olmaktadır.

Otozomal resesif pozisyonunda olup iki mutasyonlu geni de taşıyan vakaların anne ve babaları mutasyonlu genden birini taşısalar bile tipik olarak hastalığın özelliklerini göstermezler.

RECQL4 geninde oluşan mutasyon hastalığa sebep olur ve bu gen RecQ helikaz adı verilen proteinin oluşması için gereken talimatları vermektedir. (Helikazlar DNA’nın spiral şeklinde bağlanıp ayrışması için gerekli bir enzimdir.Bu DNA’daki çift zincirin ayrılması, hataların düzeltilmesi için gerekli olan DNA hazırlanmasını yapmak üzere DNA kopyalaması yapmayı sağlar ve RECQL4 proteini vücuttaki genetik bilgi ve vücuttaki hücre ve onarım gibi olayların stabilize edilmesine yardımcı olur. Bu gendeki mutasyon bahsedilen önemli vücutsal aktivitelerin yapılmasını aksatmaktadır. Baller-Gerold Sendromuna yol açab bu proteinin aktivitesinin kaybının nasıl oluştuğu ve bahsedilen çeşitli belirtilere nasıl yol açtığı bilinmemektedir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Baller-Gerold sendromunun teşhisi koronal kraniosinostozis, kısıtlı gelişim, radyal ray malformasyonu (şekil bozukluğu) ve poykilodermi gibi klinik teşhişlere bağlıdır. Kafatası kemiklerinde, önkol, parmak eklemlerinde doğumla belirgin olan anormallikler hastalığın teşhişinde rol oynar. Doktorlar bu anormallikleri kafa tası X-Ray’i ya da 3D-CT taraması ile teşhiş edebilirler.

Baller-Gerold sendromu genetik RECQL4 genindaki mutasyon bulunarakta teşhis edilebilir. Bu teşhisten sonra genetik danışmanlık ve yönetimi ile destek alınmalıdır, çünkü genetik bir testin sonucunda hastalığın başka hangi belirtilere yol açabileceği ve medikal riskler hakkında bilgi sahibi olunabilir. RECQL4 genindeki mutasyon BGS’nin teşhisinde etkili olsa da yakın zamandaki medikal kaynaklar BGS’nin belirtilerini gösteren hastaların hepsinde bu gende görülebilir mutasyon olmadığını göstermektedir. Çoğu Baller-Gerold Sendromunda poykilodermi ya da deride değişikliğin görülmemesi bu duruma bağlı olabilir, farklı durumlar için farklı genetik bir sebep bulunabilir.

BGS’nin tedavisi ilk olarak kemik yapısı ve diğer bozuklukların giderilerek kraniosinostozisten dolayı oluşan kafatası içerisindeki basıncı ortadan kaldırmak için yapılan ameliyatlar ile sağlanır. Hastanın yaşı ameliyatlar sırasında ne kadar küçük olursa o kadar iyi sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Ayrıca BGS ye sahip bireyler için motor becerilerini geliştirecek fizik tedavi uygulanabilir. Eğer her hangi bir kalp sorunu ortaya çıkarsa ameliyat yapılması  gereklidir. Medikal alanda ortopedistten, dermatoloji, genetik ve beyin cerrahisine kadar bir çok sağlık çalışanı BGS’lu bireyin tedavisinde etkin rol oynayabilir.

Diğer tedaviler ise semptomatik ve destekleyicidir.

Hastalıkla İlişkili Genler

RECQL4 genindeki mutasyon Baller-Gerold Sendromuna sebep olmaktadır. RECQL4 geni DNA stabilitesi sağlanmasında büyük rol oynar.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • BGS
  • Kraniosinostosizs-radyal aplazi sendromu
  • Radyal Kusurlar ile birlikte kraniosinostosiz

Kaynaklar

[1] https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/unilateral-coronal-craniosynostosis.jpeg

[2] https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/prominent-forehead.jpeg

[3] https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/proptosis.jpeg

[4] https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/hypertelorism.jpeg

[5] https://ghr.nlm.nih.gov/condition/baller-gerold-syndrome

[6] https://rarediseases.org/rare-diseases/baller-gerold-syndrome/

[7] https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/1602/baller-gerold-syndrome

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

DOĞUŞTAN GELEN ÇİNKO HASTALIĞI

AKRODERMATİT ENTEROPATİKA

Hastalığın Diğer İsimleri

  • AE
  • Brandt sendromu
  • Danbolt-Cross sendromu
  • Çinko eksikliği, (Doğuştan)

Genel Tanı

Akrodermatit enteropatika (AE), üç formdan birinde meydana gelen bir çinko metabolizması bozukluğudur: doğuştan gelen (doğuştan) bir form ve iki kazanılmış form. Doğuştan AE formu, bağırsaktan çinko emememeye neden olan bağırsak anormallikleri ile karakterize nadir bir genetik hastalıktır. Çinko eksikliği karakteristik olarak şu şekildedir: (1) ağız ve / veya anüs çevresinde meydana gelen sivilce (püstüler dermatit) ile cilt iltihabı, (2) diyare ve (3) anormal tırnaklar (tırnak distrofisi). Akut dönemde beyin korteksinin israfı (atrofi) nedeniyle sinirlilik ve duygusal bozukluklar belirgindir. Bu bozukluğu tanımak ve tedavi etmek önemlidir. Bu hastalığın edinilmiş şekli benzer semptomlar oluşturur. Geçici bir form, annenin anne sütüne çinko salgılamamasından kaynaklanabilir. Diğer kazanılmış AE formları bazen ameliyattan sonra üst bağırsakların bir kısmını atlamaya veya uygun miktarda çinko olmadan hazırlanan özel intravenöz beslenme programlarına neden olur. Ek çinko genellikle belirtileri ortadan kaldırır.

Hastalığın Semptomları ve Belirtileri

Akrodermatit enteropatika, hafif veya şiddetli olabilen kronik ishal ve dışkıda yağlı maddelerin bulunması (steatorit) ile karakterize edilir. Konjenital formda semptomlar yavaş yavaş başlar, sıklıkla bir bebeğin sütten kesilmesi sırasında. Ağız, anüs ve gözler gibi vücut açıklıklarının etrafındaki deri ile dirsek, diz, el ve ayaklardaki cilt iltihaplanır. Deri lezyonları genellikle kabarır (vezikobullous) ve kuruduktan sonra sedef benzeri hale gelirler. Tırnakların etrafındaki deri de iltihaplı olabilir ve tırnak yetersiz beslenmiş doku nedeniyle anormal olabilir. Saç derisinde, göz kapaklarında ve kaşlarda saç dökülmesi toplam olabilir (alopesi). Genellikle göz kapağını (konjonktiviti) kaplayan zarın iltihaplanması da meydana gelir.

Bu hastalığın doğuştan formu olan kişilerde kan çinko seviyesi, nadiren normal kan çinko seviyeleri de gözlense de, anormal derecede düşüktür.

Bebeklerde ayrı bir geçici çinko eksikliği türü, doğuştan gelen farklı bir anormallikten kaynaklanabilir – fakat biri bebekte değil annede. Özellikle emziren bazı kadınlarda, pankreas tarafından üretilen ve insan sütünde mevcut olan çinko bağlayıcı bir faktör bulunmayabilir. Bu kadınların emzirilen bebekleri de, bu bozukluğun diğer semptomlarıyla birlikte kanda çinko seviyelerini düşürebilir, çünkü süt, çinko bağlayıcı faktörün uygun miktarında yetersizdir. Bebeğin diyetine alternatif bir oral çinko kaynağı eklendiğinde (örneğin doktor tavsiyeli  hazır bebek sütü) çinko eksikliği giderir ve bebek tedavi edilir.

Tedavi ile, akrodermatit enteropatica hastalarının tümü normal yaşam sürdürebilir

Genellikle ergenlik döneminde başlayan uzun süreli remisyonlar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, nadir durumlarda, kadınlar hamilelik sırasında hastalığın tekrarını yaşayabilir ve daha fazla çinko takviyesi gerekebilir.

Genetik Faktörler

Akrodermatit enteropatinin konjenital formu otozomal resesif genetik bir hastalık olarak bulaşır. SLC39A4 genindeki mutasyonların sonucu gibi görünüyor.

Genetik hastalıklar, baba ve anneden alınan kromozomlar üzerindeki belirli bir özellik için genlerin bir kombinasyonu ile belirlenir.

Resesif genetik bozukluklar, bir birey her bir ebeveynden aynı özellik için aynı anormal geni aldığında ortaya çıkar. Bir birey hastalık için bir normal gen ve bir gen alırsa, kişi hastalık için taşıyıcı olacaktır, ancak genellikle semptom göstermez. İki taşıyıcı ebeveynin hem kusurlu geni geçmesi hem de etkilenen bir çocuğa sahip olma riski her hamilelikte% 25’tir. Ebeveynler gibi taşıyıcı bir çocuk sahibi olma riski her hamilelikte% 50’dir. Bir çocuğun her iki ebeveynden normal gen alma ve bu özellik için genetik olarak normal olma şansı% 25’tir. Risk erkeklerde ve kadınlarda aynıdır.

Tüm bireyler birkaç anormal gen taşır. Yakın akraba olan ebeveynlerin (akraba), ilişkisiz ebeveynlerden her ikisinin de aynı anormal geni taşıması olasılığı daha yüksektir, bu da resesif genetik bozukluğu olan çocukların görülme riskini artırır.

Bazı kadınlar anne sütlerinde yeterli çinko seviyeleri üretmekte başarısız olurlar – ve bu genetik bir neden de olabilir. SLC30A2 mutasyonundaki tek bir mutasyon anne sütünü çinkoyu azaltabilir. Bu eğilim iki gen anormallikine ihtiyaç duymaz, biri yeterlidir ve bu hastalığa sahip kişilerin yavrularına geçirme şansı% 50’dir.

Görülme Sıklığı

Arodermatit enteropatinin konjenital formu, bebeklik döneminde başlayan nadir bir hastalıktır. İnsidans, 500.000 doğumda 1 civarındadır ve bu durum erkekleri ve kadınları eşit sayıda etkiler. Bozukluğu olan kadın hastaların sağlıklı emzirilen bebekleri de etkilenebilir. AE’nin elde edilen formu nadirdir, çünkü son yıllarda parenteral beslenme rejimine çinko takviyeleri eklenmiştir, ancak elde edilen formlar, gastro-intestinal malabsorpsiyon sendromunun daha sık olduğu Güneydoğu Asya ve Sahra altı Afrika gibi bazı bölgelerde daha yaygın olmasına rağmen.

En Yaygın Tedavi Yöntemi

Acrodermatitis enteropathica, çinko sülfat formundaki çinko takviyeleri ile tedavi edilir. Bu takviyeler, bozukluğun teşhisi konduğu anda yapılmalı ve ömür boyu devam ettirilmelidir. İlaç Diodoquin (iyodokinol) genellikle bir hafta içinde semptomları gideren başka bir tedavi yöntemidir. Hastalığın intravenöz beslenmesinden kaynaklanması durumunda, beslenme rejimine çinko takviyeleri eklemek, AE’nin tezahürlerini önleyebilir ve / veya temizleyebilir.

Kaynakça ve İleri Okuma İçin

https://rarediseases.org/rare-diseases/acrodermatitis-enteropathica/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

ÇOCUK SENDROMU

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

İktiyoziform eritroderma ve ekstremite defektleri ile konjenital hemidisplazi olarak da bilinen CHILD sendromu, tipik olarak cildi kaplayan büyük kırmızı ve iltihaplı lekelerle (eritroderma) , pul pul dökülme (iktiyoz) ile uzuvlarda gelişmede yetersizlik ya da uzuvların olmamasıyla karakterize genetik bir durumdur.

Belirti ve Semptomlar

Belirtiler normalde vücudun bir tarafında görülür. Beyin, kalp, akciğerler ve böbrekler gibi organların gelişimi de etkilenebilir.
Tıbbi literatürde daha hafif belirti ve semptomların bulunduğu birkaç vaka bildirilmiştir. Bu duruma, kolesterol yapımında rol oynayan bir enzimin üretimi için talimatlar veren bir gen olan NSDHL genindeki mutasyonlar neden olur. CHILD sendromu, X kromozomuna bağlı baskın bir biçimde kalıtsaldır ve neredeyse yalnızca kadınlarda bulunur.

Genetik Görülme Sıklığı

CHILD sendromu çok nadirdir ve literatürde 30’dan az olgu bildirilmiştir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Bu durum X’e bağlı bir dominant kalıtım düzenine sahiptir. Mutasyona uğrayan gen, hastalığın iki cinsiyet kromozomundan biri olan X kromozomu üzerinde yer almasına neden olması durumunda bir durumun X’e bağlı olduğu düşünülür. Bir hücre, bu duruma neden olacak kadar yeterli düzeyde ise kalıtım gerçekleşir.

Çoğu CHILD sendromu vakası düzensiz olarak meydana gelir, bu da ailenin sadece bir üyesinin etkilendiği anlamına gelir. Nadiren, durum ailelerde olabilir ve anneden kıza geçer. Araştırmacılar, CHILD sendromunun neredeyse yalnızca kadınlarda meydana geldiğine inanıyor. CHILD sendromu olan sadece bir erkek rapor edilmiştir.

Kalitim paterni : https://ghr.nlm.nih.gov/condition/congenital-hemidysplasia-with-ichthyosiform-erythroderma-and-limb-defects#inheritance

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

CHILD sendromu semptomlara dayanarak ve genetik testlerle teşhis edilir. CHILD sendromu için spesifik bir tedavi yoktur, ancak birkaç hastada kolesterol inhibitörü içeren topikal kremlerin cilt semptomlarını iyileştirdiği bildirilmiştir.

Çoğu durumda, X-ışınlarında da belirtilen tüm lezyonların çarpıcı lateralizasyonu güçlü bir tanısal ipucudur. Deri lezyonu histolojisi psoriaziyi andıran hiperkeratoz ve parakeratozu enflamatuar infiltratlarla gösterir. Bununla birlikte, vücut kıvrımlarını içeren papillomatoz lezyonlardan alınan biyopsiler, papiller dermiste lipid yüklü histiyositler şeklinde yüksek karakteristik verruciform ksantoma göstermektedir. X-ışınlarını tamamlamak ve tüm anomalileri tanımlamak için viscera, ekokardiyogram ve tam beyin MRG ultrasonu gerekir. Genetik testler tanıyı doğrular.

Akciğer ve kalp anomalileri potansiyel olarak ölümcüldür ve acil cerrahi müdahale gerektirebilir. Renal anomaliler ayrıca etkilenen böbreğin boşaltılmasını veya çıkarılmasını gerektirebilir. Ortopedik diş telleri veya düzeltici cerrahi gerekli olabilir. Kontralateral otolog deri greftleri başarıyla uygulanmaktadır. Deri lezyonları en iyi kolesterol ile birlikte lovastatin veya simvastatin içeren bir losyon veya merhem uygulamasıyla tedavi edilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

NSDHL (Xq28), kolesterol biyosentezinden sorumlu bir proteini kodlar, mutasyonlar tipik olarak erkeklerde öldürücüdür. X inaktivasyonu, kadınlarda enzimden yoksun, embriyonik gelişimi bozan ve oldukça değişken bir anomali spektrumuna yol açan bir hücre mozaiği oluşturur.

Hastalığın Diğer İsimleri

Halk arasında Balık pulu veya balık derisi hastalığı olarak da bilinir

Kaynakça

  • https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6039/child-syndrome
  • https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=2136&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=ichthyosissyndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=CHILD-syndrome&title=CHILD%20syndrome&search=Disease_Search_Simple
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ

               FAKTÖR XII EKSİKLİĞİ

Genel Bilgi

Faktör XII eksikliği, uzun bir klinik kanama eğilimi olmadan, test tüpünde kanın uzun süre pıhtılaşmasına neden olan nadir bir genetik kan hastalığıdır. Bir plazma proteini (glikoprotein) olan faktör XII (Hageman faktörü) eksikliği nedeniyle ortaya çıkar. Spesifik olarak, faktör XII, bir pıhtılaşma faktörüdür. Pıhtılaşma faktörleri, normal kanın pıhtılaşması için gerekli olan bir grup proteindir. Bir yaralanmadan sonra, pıhtılar zarar görmüş kan damarlarını kapatarak ve daha fazla kan kaybını önleyerek vücudu korur. Faktör XII, genellikle hasar görmüş kan damarı duvarlarıyla temas ederek aktive oluncaya kadar, kan dolaşımında aktif olmayan bir biçimde dolaşır. Aktivasyon üzerine, faktör XII, koagülasyon faktörü XI ile etkileşime girer. Bu etkileşim, bir kan pıhtısı oluşturan ek kimyasal reaksiyonlar zincirini başlatır.

(https://rarediseases.org/rare-diseases/factor-xii-deficiency/)

Belirti ve Semptomlar

Faktör XII eksikliği, herhangi bir semptomla nadiren ilişkilidir (asemptomatik). Bununla birlikte, bir hastadan gelen kan, pıhtılaşma süresini ölçen bir test olan parsiyel tromboplastin zaman testine (PTT) tabi tutulduğunda, kanın pıhtılaşması çok uzun zaman alır. Bir başka kan pıhtılaşma testi olan serum protrombin (PT) süresi de anormaldir. Faktör XII’nin kan seviyesi büyük ölçüde değişme eğilimindedir.

Araştırmacılar, kan pıhtılaşmasına yatkın kişiler için potansiyel bir tedavi olarak XII faktörünü bloke etmek (engellemek) için ilaçlar üzerinde çalışıyorlar. XII’nin kan pıhtılarının gelişiminde veya önlenmesinde ve vücuttaki genel işlevlerinde rolünün tam olarak belirlenmesi için daha fazla araştırma gereklidir.

Tıbbi literatürde, etkilenen bazı kadınlarda faktör XII eksikliği ile tekrarlanan açıklanamayan düşükler arasında bir ilişki olduğunu öne süren raporlar da vardır.

Görüntü Kaynağı: https://www.inquirer.com/philly/health/Philly-gene-therapy-hemophilia-spark-pfizer.html

F12 geninde, faktör XII eksikliğine neden olan yaklaşık 20 mutasyon tanımlanmıştır. Faktör XII eksikliği, kandaki faktör XII kıtlığı ile karakterize kalıtsal bir durumdur. Bu rahatsızlığı olan kişiler genellikle anormal kanama veya başka semptomlar yaşamazlar. Faktör XII eksikliği tipik olarak rutin kan testi sırasında keşfedilir, çünkü düşük faktör XII seviyeleri kanın bir test tüpünde pıhtılaşmasının daha uzun sürmesine neden olur. Faktör XII eksikliğine neden olan mutasyonların çoğu faktör XII’nin yapısını değiştiren tek aminoasitleri değiştirir. Faktör XII eksikliği olan bireylerin neden diğer pıhtılaşma faktörleri olmayanlarda olduğu gibi anormal kanama yaşamadıkları hala açık değildir.

F12 genindeki en az iki mutasyon kalıtsal anjiyoödem tip III ile ilişkilidir. Bu mutasyonlar, faktör XII’deki tek protein yapı bloklarını (amino asitleri) değiştirerek proteinin aktivitesini arttırır. Sonuç olarak, ilave sıvıların kan damarı duvarlarından sızmasına izin veren daha fazla bradikinin üretilir. Vücut dokularında sıvı birikimi, kalıtsal anjiyoödem tip III olan kişilerde şişme ataklarına neden olur.

XII eksik faktörü olan (yaklaşık yarı normal) Norveçli aileyi tanımlamıştır . Normal olmayan anormallik deneyiminin aksine, hafif ve orta derecede kanama eğilimi ve göreceli olarak erken yaşlarda meydana gelen yüksek serebral apopleksinin görülme sıklığı gösterdiler. Bazı hastalarda lokal ödem, şiddetli baş ağrısı, karın ağrısı ve çeşitli alerji şekilleri vardı. Braulke ve diğ. (1993) , azalmış faktör XII aktivitesi seviyelerinin, tekrarlanan spontan düşükler için bir risk faktörü olabileceğini gösteren veriler sunmuştur . Gordon ve diğ. (1981) hem pıhtılaşma aktivitesinin hem de Hageman faktörünün antijenik özelliklerinin Oriental’lerde Amerikan beyazlarından daha düşük olduğunu göstermiştir.

OLUŞMA NEDENLERİ (GENETİK DEĞİŞİKLER)

Faktör XII eksikliği, otozomal resesif bir hastalık olarak kalıtsaldır. Genetik hastalıklar, biri babadan diğeri de anneden alınan iki gen tarafından belirlenir.Resesif genetik bozukluklar, bir birey her bir ebeveynden aynı özellik için aynı anormal geni aldığında ortaya çıkar.

Araştırmacılar, faktör XII eksikliğinin, kromozom 5’in (5q33-qter) uzun kolunda bulunan F12 geninin mutasyonları nedeniyle meydana geldiğini belirlemiştir.

F12 geni, pıhtılaşma faktörü olan XII faktörü yaratır (kodlar). F12 geninin mutasyonları kanda düşük seviyelerde fonksiyonel faktör XII’ye neden olur (potansiyel olarak% 1’den az). Faktör XII’nin pıhtılaşma sürecinde oynadığı rol ve vücut üzerindeki ek etkileri tam olarak anlaşılmamıştır. Pıhtılaşma sürecine ek olarak, faktör XII’nin bir doku tamirinde ve kan damarlarının oluşumunda (anjiyogenez) rol oynadığına inanılmaktadır.

Görüntü Kaynağı : https://ghr.nlm.nih.gov/gene/F12#normalfunction

Genetik Görülme Sıklığı

Faktör XII eksikliği, Asya kökenli insanları diğer etnik kökenlerden daha fazla etkiler. Erkekler ve dişiler eşit sayıda etkilenir. Hiçbir semptom genellikle faktör XII eksikliği ile ilişkili olmadığı için, birçok kişi tanı konmamış olarak kalır. Genel popülasyondaki hastalığın tam insidansı bilinmemektedir, ancak yaklaşık 1 milyon kişide 1 olduğu tahmin edilmektedir.                                                           

(https://rarediseases.org/rare-diseases/factor-xii-deficiency/)

Teşhis Yöntemleri VE Tedaviler

Faktör XII eksikliği sıklıkla ameliyattan önce yapılan rutin kan pıhtılaşması testleri sırasında yanlışlıkla teşhis edilir. Etkilenen bireylerde, bu testler sırasında kanlarının pıhtılaşması daha uzun sürer. Diğer testler kandaki düşük XII faktörü seviyelerini ortaya çıkarabilir.

Klinik Test ve Çalışma

Faktör XII eksikliği tanısı klinik belirtileri olmayan veya aktive parsiyel tromboplastin zamanı (aPTT) veya protrombin zamanı PT) olarak bilinen tarama pıhtılaşma testleri denilen özel testlerin anormal olduğu kanama bozukluğu öyküsü olan kişilerde şüpheli olabilir. Bu testler kanın pıhtılaşmasının ne kadar sürdüğünü ölçer.

Bu testlerde anormal sonuçlar veren bireyler, ancak antifosfolipid sendromu olarak bilinen bir durum için kanama semptomları taranamaz. Edinilmiş antifosfolipid sendromu olan bireylerde bulunan ve aPTT veya PT testlerinde benzer anormal sonuçlara neden olabilen lupus antikoagülan adı verilen spesifik bir inhibitörü tespit etmek için bir test yapılacaktır.

Faktör XII eksikliği teşhisi, test denilen bir test ile doğrulanabilir. Bir tahlil, pıhtılaşma faktörlerinin aktivitesini ölçen bir testtir. Faktör XII’nin eksikliğini gösterebilir.( https://rarediseases.org/rare-diseases/factor-xii-deficiency/)

Tedavi

Herhangi bir tedavi gerektirmez. Pıhtılaşma testini düzeltmeye yönelik yapılacak plazma yerine koyma tedavilerinin tromboz riskini artırabileceğini düşündüren veriler mevcuttur.

Hastalığın Diğer İsimleri

Pıhtılaşma faktörü XII (Hageman faktörü) eksikliği

FA12_HUMAN                                        HAF

HAE3                                                         Hageman Faktörü Eksikliği

HAEX

(https://ghr.nlm.nih.gov/gene/F12#sourcesforpage)

Yararlanılan Kaynaklar

https://rarediseases.org/rare-diseases/factor-xii-deficiency/
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0002939403012856
https://www.omim.org/entry/234000?search=Factor%20XII%20Deficiency&highlight=%2812%7Cdozen%7Ctwelve%7Cxii%29
https://rarediseases.org/rare-diseases/factor-xii-deficiency/
https://ghr.nlm.nih.gov/gene/F12#sourcesforpage
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

JOHANSON – BLİZZARD SENDROMU

    Genel Bilgiler,Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

        Johanson – Blizzard sendromu (JBS), vücudun birçok sistemini etkileyen nadir bir hastalıktır. Hastalığın şiddeti, belirti ve bulguları kişiden kişiye değişiklik gösterir. Çoğu semptom doğumda ya da erken çocukluk döneminde bulgu verir. Karakteristik özellikleri pankreas yetmezliği nedeniyle gelişen yağ ve diğer besinlerin malabsorbsiyonu, büyüme ve gelişme geriliği, kısa boy, kalıcı dişlerde, kafatası ve yüzde anomali ve değişen derecelerde entelektüel eksiklik ile karakterizedir.

 UBR-1 genindeki mutasyona bağlı olarak gelişen otozomal resesif bir hastalıktır. [1]

   Belirti ve Semptomlar

       Tabloda hastalığa sahip kişilerde görülebilecek belirti ve semptomlar listelenmiştir. Bu semptomlar kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Hastalığa sahip kişilerde semptomların hepsi birden görülmeyebilir. [2]

  SEMPTOMLAR
Hastaların %99-80’inde görülen semptomlar
Anormal saç şekliAlopesiekzokrin pankreas yetmezliğiIntrauterin gelişme geriliğimalabsorbsiyonkısa burunkısa boyaz gelişmiş burun kanatları
Hastaların %79-30’unda görülen semptomlar
anormal vajina gelişimi gözyaşı noktası yokluğuanal atrezianemiönde yerleşimli anüs diş çıkmasında gecikme hipoproteinemientelektüel kapasitede azalma gözyaşı anomalileri küçük ya da az diş sensinörinal işitme kaybı

  Genetik Görülme Sıklığı

    Gerçek insidansı bilinmese de görülme sıklığının 250.000 doğumda 1 olduğu düşünülmektedir. Literatürde bildirilen 60’dan fazla vaka bulunmaktadır. Hastalık literatürde ilk olarak Johanson ve Blizzard isimli doktorlar tarafından 1971’de tanımlanmıştır. Etkilenen gen 2006’da Zenker ve arkadaşları tarafından belirlenmiştir. [3]

  Kalıtım Paterni

    Hastalığın daha çok kadınlarda görülmesi ve XXY kromozomlu bir erkekte bildirilen vaka nedeniyle X’e bağlı dominant geçiş olduğu düşünülmekteydi. Otozomal resesif kalıtım 3 aile üyesi etkilenen bir vakada Mardini ve arkadaşları tarafından 1978’de gösterildi. [4]

  Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

    Tanı karakteristik klinik bulguların tanınması ile konur. Kesin tanı UBR-1 genindeki mutasyonun gösterilmesiyle konur.

Prenatal tanıda hipoplazik/aplazik burun ve dilate sigmoid kolonun görülmesi anlamlı olabilir. Moleküler test ile tanı kesinleştirilmelidir. [5]

       Semptomlara yönelik ve destekleyici tedavi uygulanır. Pankreas yetmezliği gelişenlerde pankreas enzim takviyesi ve besin takviyesi, vitamin eksiklikleri oluşmasını önlemek için vitamin takviyeleri verilir. Hipotiroidi gelişen olgularda tiroid hormon replasman tedavisi uygulanır. Baş-boyundaki ve boşaltım sistemindeki gelişim bozuklukları ve kardiyak problemler için cerrahi tedavi gerekebilmektedir. Sosyal ve mesleki açıdan desteklenmekte ve gerekirse özel eğitim sağlanmaktadır. [6]

Hastalıkla İlişkili Genler

   Hastalıkla ilişkili gen 15.kromozomun uzun kolunda bulunan UBR-1 genidir. [7]

 

[8]

Kaynaklar

[1]: https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/80/johanson-blizzard-syndrome

Erişim Tarihi: 25.10.2019

[2]: https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/80/johanson-blizzard-syndrome

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[3]: https://rarediseases.org/rare-diseases/johanson-blizzard-syndrome/

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[4]: https://omim.org/entry/243800

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[5]: https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=2172&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=johanson-blizzard&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Johanson-Blizzard-syndrome&title=Johanson-Blizzard%20syndrome&search=Disease_Search_Simple

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[6]: https://rarediseases.org/rare-diseases/johanson-blizzard-syndrome/

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[7]: https://ghr.nlm.nih.gov/gene/UBR1#location

Erişim Tarihi: 26.10.2019

[8]: https://www.researchgate.net/figure/Male-twin-with-Johanson-Blizzard-syndrome-The-first-row-shows-the-patient-at-8-months_fig1_264053941 

Erişim Tarihi: 26.10.2019

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

De BARSY SENDROMU

Genel Bilgi

De Barsy sendromu nadir kalıtsal bir hastalıktır ve genellikle göz anormallikleri, büyüme geriliği, zihinsel engellilik, erken yaşta yaşlanmış bir görüntü (prematüre yaşlanma), bol (gevşek) ve elastikliğini kayıp etmiş bir deri (kutis laksa) ve hastadan hastaya değişiklik gösterebilen farklı semptomlarla karakterize edilir. Ek olarak, belirgin yüz şekilleri, iskeletsel malformasyonlar ve nörolojik (sinirsel) anormalliklerde gözlemlenebilir. Şu ana kadar iki farklı genden en az birisinde mutasyon olması De Barsy sendromu ile ilişkilendirilmiştir ki bu genler PYCR1 ya da ALD18A1 ancak bazı vakalarda hasta bireyin önce bahsedilen bu iki geninde de mutasyon olmamasına rağmen De Barsy sendromuna sahip olduklarını bilinmektedir ki bu da bütün De Barsy sendromunu oluşmasında rol oynayan bütün genlerin tanımlanmadığını gösterir.

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler

Genel bilgi kısmında kısaca belirtiği üzere De Barsy sendromunun bazı vakalarında PYCR1 veya ALD18A1 genlerinden herhangi bir tanesinde meydana gelen mutasyonlardan kaynaklandığı tespit edilmiştir. Kısaca, nasıl bu hastalığa sebep olduğunu anlatmaya çalışıcak olursak şöyle özetlenebilir:

Genler vücutta önemli fonksiyonlara sahip olan proteinleri kodlamak için gerekli bilgiyi sağlarlar fakat vücudumuzdaki herhangi bir protein üreten gende mutasyon gerçekleşirse üretilen protein hatalı, etkisiz ve ya tamamen üretilmemiş olabilir ve o proteinin fonksiyonlarına bağlı olarak bu hatalı üretim, birden fazla organ sistemini etkileyebilir. Ancak bazı De Barsy sendromuna sahip hastalarda yukarıda ismi geçen bu genlerden PYCR1 veya ALD18A1, herhangi iki genden birinde bile mutasyona sahip olmadıkları gözlenmiştir ki bu da daha tanımlanmamış genlerin De Barsy sendromuna etken olarak rol oynadığına işaret eder.

Belirti ve Semptomlar

Araştırmacılar çoğu zaman görülen ana semptomlar olarak isimlendirdiği birtakım semptomlar belirleseler de semptomlar hastadan hastaya değişiklik göstermektedir ve hala De Barsy sendromu tam olarak anlaşılmış değildir. Bunun anlaşılmamasının sebebi birtakım nedenlere bağlanabilir ki bu sebepler arasında şu ana kadar tanımlanmış vaka sayısını fazlasıyla az olması ve buna bağlı olarak kliniksel olarak herhangi bir çalışmanın yapılmasının oldukça zorlaşması, hala bilinmeyen genlerin varlığı ve etkileri olarak kısaca özetlenebilir. Bu sebepler De Barsy sendromunun tanısının teşhis yöntemini oldukça zorlaştırmıştır. Yukarıdaki bahsedilen sebeplerden dolayı birazdan açıklanacak semptomlar her hastada gözlemlenmeyebilir.


De Barsy sendromuna sahip olan hastalarda oldukça geniş ve değişik semptom grupları rapor edilmiştir. Erken yaşta yaşlanmış bir görüntü genellikle De Barsy sendromuna sahip çocukları etkiler. Yaşlanmış görüntü çoğunlukla yüzdeki deri ve yapıların az gelişmesinden dolayı kaynaklanır ve ek olarak bol, sarkan elastikliğini kayıp etmiş, kutis laksanın karakterize olmuş özelliklerindendir, deri de yüksek oranda yaşlanmış görüntüye sebep olmasında rol oynar. Az oranda olmak üzere, bazı vakalarda derinin alttaki damarların görünecek kadar yarı saydam hale geldiği de gözlenmiştir.

De Barsy sendromuna sahip olan bebeklerde ayırt edici yüzsel hatlara sahip olabilirler. Ayırt edici özellikler çoğunlukla, olağandışı büyük ve öne doğru çıkık bir alın (frontal çıkıntı), ince dudaklar, geniş aralıklı gözler (hipertelorism), yukarı bakan küçük bir burun ve kusurlu büyük kulaklar içerir. Bu hastalığa yakalanmış bazı bebeklerde bıngıldağın (fonticulus) geç kapanması gözlemlenmiştir ve ek olarak bıngıldağın normalden büyük olduğunda bazılarında rapor edilmiştir. De Barsy sendromuna yakalanmış bazı bebeklerde kas tonusunun kaybı ve anormal seviyelerde gevşek eklemler de gözlemlenmiştir. İskeletsel bazı anormalliklerde gözlemlenebilir ve bu anormallikler sık sık çıkık (dislokasyon) yaşamak, yumruk pozisyonunda sabit ellere ve içe doğru bükülmüş başparmaklara sahip olmak, batık bir göğüs kemiğine sahip olmak, narin kemiklere (osteoporoz), düşük mineral yoğunluklu kemiklere sahip olmak gibi anormallikler içerebilir.

De Barsy Sendromlu hastalarda farklı seviyelerde zihinsel engellilik gözlemlenebilir. Daha birçok farklı semptomlara farklı hastalarda gözlemlenmiştir. Rapor edilmiş bahsedilmeyen semptomları (https://hpo.jax.org/app/browse/disease/ORPHA:2962 Human Phenotype Ontology) linki takip ederek İngilizce bir şekilde inceleyebilirsiniz.

Genetik Görülme Sıklığı

De Barsy sendromu 1968 ilk tanımlandığından beri 50’den az vaka rapor edilmiştir. Vakaların yanlış tanı ve tanımlanamamasından dolayı sendromun gerçek sıklığını tahmin etmek oldukça zordur. Ek olarak, De Barsy sendromu doğuştan veya bebekliğin ilk aşamalarında belirgindir.

Kalıtım Paterni/ Deseni

De Barsy sendromu otozomal çekinik bir hastalıktır. Genetik hastalığa sahip olup olmadığı  kişiye anne babasından gelen gen kombinasyonlarına bağlıdır. Resesif genetik hastalıklar, De Barsy sendromu gibi, aynı anormal geni kalıtımla anne babasından alırsa kişide görülür. Eğer bir kişi kalıtımsal olarak bir normal gen ve bir hastalık geni gelirse bu kişiye bu hastalık bakımından taşıyıcı kişi denir. İki taşıyıcı ebeveynin resesif hastalığa yakalanmış çocuğa sahip olma şansı her hamilelikte %25 ve taşıyıcı bir çocuğa sahip olma şansı ise %50, son olarak iki genide normal olan çocuğa sahip olma şansı ise %25’dir. Risk şansı cinsiyete göre değişmemektedir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

De Barsy sendromunun teşhisi yukarıda bahsedilen karakteristik semptomların fark edilmesine, detaylı bir hastalık bakımından aile geçmişine ve özelleştirilmiş testlere bağlıdır. Şüphelenilen kişinin cerrahi bir şekilde alınıp incelenen deri örneği hastanın kutis laksaya sahip olup olmadığını hakkında bilgi verilebilir.Kutis laksanın farklı genetik tipleri arasında belirli bir tanesini teşhis etmek oldukça zorlayıcı olduğu için özelleştirilmiş moleküler genetik testler teşhisi onaylamada kullanılabilir.

De Basry sendromunun çaresi olmamasından dolayı tedavi yöntemleri, her ne kadar vaka sayısı oldukça az olmasından dolayı tedavi protokol olmasa da, hastaya özgü semptomları azaltma ve ya yok etme üzerine odaklanılmıştır. Bu özgü semptomları tedavi yöntemlerine örnek olarak iskeletsel sorunları cerrahi olarak düzeltilmesi, deri semptomları azaltmak üzere estetik ameliyat verilebilir.

Hastalıkla İlişkili Genler
PYCR1 geni

ALDH18A1 geni

Hastalığın Diğer İsimleri

Otozomal resesif kutis laksa tip 3 (ARLC3)

DBS

Corneal clouding-cutis laxa-intellectual disability (Kornea bulanıklaştıran kutis laksalı zihinsel engellilik)

Progeroid syndrome of De Barsy ( De Barsy’nin erken yaşlanma sendromu)

De Basry-Moens-Dierckx sendromu

Referanslar

  1. https://rarediseases.org/rare-diseases/de-barsy-syndrome/
  2. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/49/de-barsy-syndrome
  3. https://hpo.jax.org/app/browse/disease/ORPHA:2962
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

AKANTOKİLONEMİYAZ

Genel Bilgi, Genetik Değişikler/ Etken Faktörler

Akantokilonemiyaz, akantokilonemiyaz persantı olarak bilinen bir parazit yüzünden ortaya çıkan, ve parazitik hastalık gruplardan biri olan filaryal hastalıkları (mematod diğer adı ile yuvarlak kurtçuk) grubuna ait az görülen tropik bulaşıcı hastalıktır.

Bu parazit daha çok afrika gibi tropik iklimlerde yayılım göstermekte olup küçük sineklerin ısırması sonucunda taşınır. (A. coliroides). [1] 

Tropikal hastalıklar tropikal ve subtropikal (tropikal iklimden biraz daha serin olan iklim kuşağı) bölgelere özgü ya da o bölgelerde sıklıkla karşılaşılan hastalıklardır.

Ilıman iklimlerde, grip sezonunun görülme sıklığı tropik iklimlere göre yüksek olsa da, böceklerin populasyonunu kış uykusuna zorlanarak kontrol altında tuttuğu için böceklerle taşınan  hastalıkların görülme sıklığı düşüktür. Fakat sera gazı etkisi ve atmosferdeki küresel sıcaklık artışı farklı enlemlerde daha önceden görülmeyen (Amerikanın Güneyi, Akdeniz bölgesi, vb.) tropikal hastalık ve vektörlerin yayılmasını etkilemektedir.

Başka bir türün organizması (konakçı) içinde ya da üzerinde yaşayıp, yaşadığı organizmanın nütrientlerinden (besinlerini/ besleyici öğelerini) ona zarar verip faydalanan organizmalara parazit denir.

Filaryal, filariodea tipi ipliğe benzeyen parazitik yuvarlak kurtçuklardan bulaşıcı tropikal parazitik bir hastalıktır.

Belirti ve Semptomlar    

Akantokilonemiyaz genel olarak başlangıç semptomları göstermez. Sonraları semptomlar kendini, deride kırmızılaşma ve kaşıntı (pruritus), karın ve göğüs ağrısı, kas ağrıları (miyalji) ve ödem olarak gösterebilir. Bunlara ek olarak, karaciğer ve dalakta abnormal büyümeler de görülebilir (hepatosplenomegali).

Önemli ortak laboratuvar bulguları özelleşmiş beyaz kan hücrelerindeki (eozinofil) artışı semptomlar arasında göstermektedir.

Genetik Görülme Sıklığı    

Akantokilonemiyaza mansonella persantı parazitininde sebep olduğu hastalıklardandır. M. persantı genellikle orta Afrikada ve Güney Afrikanın bazı bölgelerinde bulunur.

Parazit tropikal ormanların bataklıklarla birleştiği arazilerde çokça bulunmaktadır. Yani tropikal ve subtropikal bölgeler filaryata yol açan memantos ve parazit solucanların sık bulunduğu ana bölgelerdendir.

Bu yüzden en çok bu bölgelerde yaşayan nüfus etkilenmektedir. Bu hastalığın görülme sıklığı yaşı ilerleyen insanlarda doğru orantılı olarak artmaktadır.

Parazit, tropikal ormanların bataklıklarla birleştiği arazilerde çokça bulunmaktadır. Yani, tropikal ve subtropikal bölgeler filaryaya yol açan memantos ve parazit solucanların sık bulunduğu ana bölgelerdendir.

Bu hastalığın görülme sıklığı yaşı ilerleyen insanlarda doğru orantılı olarak artmaktadır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler 

Hastalık genel olarak hastanan alınan belirli miktardaki kan örneğinin mikroskop altında incelenmesiyle teşhis edilmektedir. Önemli ortak laboratuvar bulguları özelleşmiş beyaz kan hücrelerindeki (eozinofil) artışı semptomlar arasında göstermektedir. 

Kanında erken lavral (mikrofilarya) halindeki Akantokilonemiyaza persantı bulunan Akantokilonemiyaza hastalarınının kanından bu lavral safadaki persant izole edilebilir. Akantokilonemiyaz antifilarya (filarya karşıtı) ilaçlar ve daha bir çok geliştirilmekte olan ilaçlar ile tedavi edilebilir. Hastalık için doktor tarafından yazılan ilaçlar genellikle Ivermektin (Ivermectin) ya da dietil-karbomazin (diethyl-carbamazine ya da kısaca DEC) olmaktadır. Daha büyük kurtların vücuttan uzaklaştırılması için ameliyat gerekli olabilir. Ağır bir şekilde seyir etmeyen Akantokilonemiyaz vakaları tedavi gerektirmez.

Hastalığın Diğer İsimleri

Akantokilonemiyazaya bir çok isim verilmiştir ve ilk olarak mansonelloz olarak, ozzardi, persant ve sitreptokerka türü içeren herhangi üç parazit türleriyle benzeri yaşam süreci göstermesinden dolayı, isimlendirilmiştir. Fakat şu an daha çok M. persant olarak kabul edilmektedir. Akantokilonemiyaza için diğer eş anlamlı kelimeler ise şunlardır;

Dipetalonema perstans

Mansonella perstans

Akantokilonemiyaza Perstans

Kaynaklar

[1]   http://www.hekim.org/acanthocheilonemiasis/  

[2]   https://www.news-medical.net/health/What-are-Tropical-Diseases.aspx

[3]   https://www.sciencedaily.com/terms/tropical_disease.htm 

[4]   https://www.goodhousekeeping.com/home/gardening/a20705657/nematodes/ 

[5]   https://rarediseases.org/rare-diseases/acanthocheilonemiasis/

[6]   http://www.checkorphan.org/diseases/acanthocheilonemiasis

[7]    https://www.britannica.com/science/filariasis#ref112265

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BUSCHKE-OLLENDORFF SENDROMU (BOS)

Genel Bilgi

Buschke-Ollendorff Sendromu, bağ dokusunun genetik durumudur. Deride kansere yol açmayan yumrular çıkabilir ve bazen hissedilmesi zor olabilir. Bu hastalığa sahip insanlar, hem deride hem kemikte belirti ve semptomlara rastlayabilirler. Semptomlar 20 yaşından önce görülmeye başlanabilir.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Bu sendroma LEMD3 genindeki mutasyonlar yol açmaktadır. Bu gen, (kemik morfogenetik protein) BMP proteini ve (dönüştürme büyüme faktörü beta) TGF-β olan 2 yolla sinyal vermeyi kontrol eden proteinin üretiminde rol oynar. Bu sinyal verme yolları çeşitli hücre fonksiyonlarını düzenler ve yeni kemik hücrelerinin büyümesinde rol alır. LEMD3 genindeki mutasyonlar, üretilen LEMD3 proteinin azalmasına sebep olur. Bu durum, BMP ve TGF-β ile sinyal vermeyi artırır ve bu da kemik dokusunun oluşumunu artırır. Böylece fazla kemik yoğunluğuyla veya aşırı kemik büyümesiyle sonuçlanır.

Belirti ve Semptomlar

Kansere yol açmayan deride yumrular (ilk olarak çocuklukta fark edilebilir), derinin bazı bölgelerinde kemik yoğunluğunun artması (X-ray ile fark edilebilir ve kol ve bacak kemiklerinin sonunda görülebilir. Ağrı veya acı yapmaz), eklem ağrısı, duymada bozukluk, kemik ağrısı.

Genetik Görülme Sıklığı

Buschke-Ollendorff Sendromu, 20 bin insanda 1 görülmektedir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Otozomal dominant geçişli bir hastalıktır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis için genetik testi yapılabilir. Geçerli bir tedavisi yoktur.

Hastalıkla İlişkili Genler

LEMD3 genindeki mutasyonlar bu sendroma yol açmaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri

    null
  • Dermatoosteopoikilosis
  • BOS
  • Osteopoikiloz ile yayılan dermatofibroz
  • Osteopoikilozlu dermatofibroz lenticularis disseminata
  • Osteopati kondensans disseminata

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/buschke-ollendorff-syndrome
https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/1044/buschke-ollendorff-syndrome
https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Expert=1306
https://rarediseases.org/gard-rare-disease/1044/buschke-ollendorff-syndrome/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KALITSAL HİPERFERRİTİNEMİ-KATARAKT SENDROMU

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Bonneau-Beaumont sendromu
  • Konjenital kataraktlı kalıtsal hiperferritinemi
  • HHCS
  • Hiperferritinemi-katarakt sendromu

Hastalığın Genel Tanımı

Hiperferritinemi-katarakt sendromu, kandaki ferritin (hiperferritinemi) , vücudun dokularında aşırı demir birikimine sebeb olan bir protein, ile karakterize  edilen  bir hastalıktır. Bu proteinin birikmesi yaşamın erken saatlerinde başlar ve göz merceklerinin bulanıklaşmasına neden olur (katarakt). Etkilenen bireylerde, genel popülasyonda olduğu gibi, 60 yaşından sonra, genellikle bebeklik döneminde gelişir. Cerrahi olarak çıkarılmayan katarakt, ilerleyen karartmaya ve görme bulanıklığına neden olur çünkü bulanık lensler gelen ışığı azaltır ve bozar.

Bu bozukluktaki hiperferritinemi genellikle katarakt dışındaki herhangi bir sağlık sorununa neden olmamakla birlikte, kandaki yüksek ferritin seviyeleri, belli karaciğer hastalıklarının bir işareti ile karıştırılabilir. Bu koşullar vücutta aşırı demirle sonuçlanır ve kan alımıyla tedavi edilebilir. Bununla birlikte, hiperferritinemi-katarakt sendromu olan kişilerde aşırı demir yoktur ve tekrarlanan kan alımıyla birlikte az sayıda kırmızı kan hücrelerine (anemi) yol açan düşük demir seviyeleri gelişir. Bu nedenle, gereksiz tedavileri veya karaciğer biyopsileri gibi istilacı test prosedürlerini önlemek için hiperferritinemi-katarakt sendromunun doğru teşhisi önemlidir.

[1] U.S. National Library of Medicine

Görülme Sıklığı

Hastalık tahmini olarak her 200.000 bireyde bir görülmektedir.

Hastalığın Diğer Etkenleri

Hiperferritinemi-katarakt sendromu, FTL genindeki mutasyonlardan kaynaklanır. Bu gen, protein ferritinin bir bölümü (alt birimi) olan ferritin hafif zincirini yapmak için talimatlar sağlar. Ferritin, içi boş bir küresel moleküle dönüştürülmüş 24 alt birimden oluşur. 24 alt birim, farklı sayıdaki ferritin hafif zincirinden ve başka bir genden üretilen ferritin ağır zinciri adı verilen bir alt birimden oluşur. İki alt birimin oranı farklı dokularda değişir.

Ferritin hücrelerde demir depolar ve serbest bırakır. Her bir ferritin molekülü, küresel yapısı içerisinde 4.500 kadar demir atomu tutabilir. Bu depolama kapasitesi, ferritinin hücrelerdeki ve dokulardaki demir miktarını düzenlemesini sağlar.

Hiperferritinemi-katarakt sendromuna neden olan mutasyonlar, demir duyarlı element (IRE) olarak adlandırılan genin bir bölümünde bulunur. IRE normal olarak demir düzenleyici protein (IRP) olarak adlandırılan bir proteine ​​bağlanabilir (bağlanabilir). Bu bağlanma gerçekleştiğinde, çok fazla ferritin hafif zincirinin üretilmesini önlemek için FTL geninin aktivitesi (ifadesi) durdurulur. Bu normalde demir seviyeleri düşük olduğunda meydana gelir, çünkü bu koşullar altında ütüyü depolamak için daha az ferritine ihtiyaç duyulur. FTL geninin IRE segmentindeki mutasyonlar, ferritin üretiminin demir seviyelerine eşleştiği ve aşırı ferritin oluşmasına neden olan mekanizmaya müdahale ederek IRP ile bağlanmasını önler.

[2] https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.3109/13816810.2015.1059460?journalCode=iopg20

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/hyperferritinemia-cataract-syndrome#definition

[1]  U.S. National Library of Medicine

[2] https://www.tandfonline.com/doi/abs/10.3109/13816810.2015.1059460?journalCode=iopg20