Fallot tetralojisi kalpte meydana gelen dört farklı kusurun
oluşturduğu konjenital (doğuştan) bir nadir hastalıktır. Bu kusurlar:
Ventricular septal
defect (kalbin sağ ve sol karıncığı arasındaki delik): Kalbin iki karıncığı
arasında geniş bir delik bulunur ve oksijenden fakir kan sağ karıncıktan sola
geçer. Bu şekilde oksijenden fakir olan kan akciğerlerde oksijenlendirilemeden
aorta yoluyla vücuda gönderilir.
Pulmoner stenoz
(akciğer atardamarında veya çıkış yolunda darlık): Bu dar bölge nedeniyle
oksijenden fakir kan yeteri kadar akciğere gönderilemez. Darlığın ciddiyeti
çocuktan çocuğa farklılık gösterir.
Sağ ventrikül (karıncık) duvar kalınlaşması:
Karıncık duvarı normale göre daha kalındır.
Aort (Ana atardamar)
direkt olarak karıncıklar arası delik üzerindedir ve her iki karıncıktan da kan
alır.
Bu durum
oksijen dolaşımındaki bozukluktan dolayı siyanoza (morarma) neden olur.
Oluşma Nedeni
Bazı hastalarda genetik
faktörler rol oynuyor olsa da çoğu durumda hastalığın nedeni tam olarak
bilinmemektedir. Kalp rahatsızlıkları arasında yaygın olan bir hastalıktır.
Down sendromlu (AV kanal kusuruyla bağlantılı olarak) veya DiGeorge sahibi bireylerde
daha sık görülebilir.
Kalbi Nasıl Etkiler?
Sağlıklı bir kalpte sol taraf yalnızca vücuda kan
pompalarken sağ taraf akciğerlere kan pompalar. Fallot tetralojisi olan bir
hastada kan, delik vasıtasıyla (VSD) sağ ventrikülden sol ventriküle ve vücut
arterine (aort) doğru ilerleyebilir. Sağ ventrikülden akciğer arterine giden
pulmoner kapakta tıkanma, normal kan miktarının akciğerlere pompalanmasını
önler. Bazen pulmoner kapak tamamen tıkanır (pulmoner atrezi).
Semptomlar
Vücutta morarma
Kısa ve hızlı soluk alıp-verme,
özellikle beslenme ve hareket halinde iken
Bayılma krizleri
Çabuk yorulma
Kilo kaybı
bebeklerde uzun süren ağlama krizleri
Görülme Sıklığı
Amerika’da her yıl yaklaşık olarak 1660 bebek bu
hastalıkla beraber doğuyor. Diğer bir deyişle her 2518 bebekten biri fallot
tetralojosine sahip.
Teşhis
TOF gebelik esnasında veya bebek doğduktan
hemen sonra teşhis edilebilir.
Gebelik esnasındaki teşhis
Gebelik esnasında prenatal testler olarak
adlandırılan bebekteki doğumsal kusurları ve diğer rahatsızlıkları kontrol
etmek için kullanılan görüntüleme yöntemleri vardır. Ultrason altında da görüntülenebilir.
Doğum sonrası teşhis
Bu hastalığın
teşhisi genelde bebek doğduktan sonra beslenme ve ağlama durumlarında
morarmaların meydana gelmesiyle yapılabilmektedir.
Tedavi
Fallot tetralojisi tedavisi rahatsızlığın teşhisinden
sonra ameliyatla sağlanır. Ameliyat esnasında akciğer kapakçığı değiştirilir
veya genişletilir ve pulmoner arter geçişi büyütülür. Ayrıca ventriküler septal
defekti düzeltmek için kalbin karıncıkları arasındaki delik kapatılır. Ameliyat
sonrası birçok çocuk hayatına sağlıklı bir şekilde devam eder. Ama yine de
düzenli kontroller sağlık durumunun iyiye gitmesi için gereklidir.
Robinow
sendromu kemikleri etkilediği kadar vücudun diğer kısımlarını da etkileyen
nadir bir rahatsızlıktır. Robinow sendromunun keşfedilmiş iki formu
bulunmaktadır: otozomal resesif robinow sendrom ve daha ılımlı otozomal dominant robinow sendrom.
Farklılıkları kalıtım şekline, semptomlara ve şiddetine dayanır.
Otozomal
resesif robinow sendrom kol ve bacaklardaki uzun kemiklerde kısalmalara ; kısa
el ve ayak parmaklarına ; takoz şeklinde spinal kemiklerin öncülük ettiği
kamburluğa; kaynaşmış veya eksik kaburga kemiklerine; kısa boya ve fark edilir
yüz özelliklerine sebep olur. Diğer
özellikler az gelişmiş genital organlar, diş problemleri, böbrek veya kalp
kusurları veya gecikmiş gelişmeyi içerebilir. Bu form ROR2 geninde meydana
gelen mutasyonlardan kaynaklanır.
Otozomal
dominant robinow sendrom daha ılımlı ancak benzer özelliklere neden olur. Nadir
omurga ve kaburga anomaliler; kısa boy daha az yaygındır. Bu formun bir çeşidi
ek olarak osteoskleroz ile karakterize edilmiştir. Otozomal dominant robinow
sendromuna WNT5A veya DVL1 geninde meydana gelen mutasyonlar sebep olabilir.
Bazı
vakalarda robinow sendromunun altında yatan neden bilinmemektedir.
Kalıtım
Otozomal
resesif veya otozomal dominant olarak kalıtılabilir.
Otozomal
resesif kalıtım, bir insanın etkilenmesi için her hücrede sorumlu genin iki
kopyasının da mutasyona uğraması anlamına gelir.
Otozomal
dominant kalıtım her hücrede sorumlu genin sadece bir kopyasının mutasyona
uğramış olması bu koşulun özelliklerine sebebiyet vermesi için yeterli olduğu
anlamına gelir. (1)
Frekans
200
kişiden az otozomal resesif robinow sendromu medikal literatüre tanımlanmıştır.
koşulun bu formu içinde Türkiye, Pakistan, Brezilya ve Umman’ınn bulunduğu bir
çok ülkeden ailede belirtilmiştir.
Otozomal
dominant robinow sendromunun 50’den az ailede teşhisi konmuştur. Bu ailelerin
10 kadarı osteosklerotik forma sahiptir.
Otozomal
resesif robinow sendromu ROR2 genindeki mutasyonlardan sonuçlanır. Bu gen fonksiyonu
tam olarak anlaşılamamasına rağmen doğum öncesi normal gelişim için gerekli
kimyasal sinyalleşme yolaklarında yer alan bir protein yapmak için şifre
sağlar. Özellikle ROR2 proteininin iskelet,kalp ve genital organların
oluşumunda kritik rol oynadığı görünmektedir.
Otozomal
dominant robinow sendromuna FZD2,WNT5A,DVL1,DVL3 genlerini içeren birçok gende
meydana gelen mutasyonlar sebep olabilir.
Bu koşulun osteoskleratik formu DVL1 genindeki mutasyonlardan
sonuçlanır. Otozomal dominant robinow sendromu ile ilişkili genlerden üretilen
proteinlerin ROR2 proteini gibi aynı kimyasal yolakların bir parçası olduğu
belirtilmiştir.
Bu
karakteristik belirtilere ve semptomlara sahip bazı insanlarda, bilinen
genlerin hiçbirinde mutasyon tanımlanmamıştır. Bu vakalarda, bu hastalığın
sebebi bilinmemektedir. [2]
Teşhis
Bu
sendromun teşhisi genellikle, eklemli organ ve genital anomaliler ve
karakteristik yüz özellikleri, kısa boy gibi fiziksel bulgulara dayanarak
doğumdan kısa süre sonra yapılır.
ROR2
geninde meydana gelen mutasyonlar için moleküler genetik testler otozomal
resesif robinow sendromu teşhisi için uygundur. WNT5A ve DVL1 geninde meydana
gelen mutasyonlar için moleküler genetik testler otozomal dominant robinow
sendromu teşhisi için uygundur.
Tedavi
Bu
sendromun tedavisi direkt olarak her bir bireyde görülen spesifik semptomlara
yöneliktir. Tedavi alanında uzman bir ekibin koordineli çalışmasını
gerektirebilir. [3]
Robinow Sendromunun Diğer İsimleri
Fetal yüz sendromu
Robinow-Silverman sendromu
Yüz ve genital anomamilerle
akral disostoz
Mesomelia ile kostovertebral
hücre bölünmesi kusurları
Hepatik Ven Trombozu, karaciğerden kan akışını taşıyan karaciğer damarlarının tıkanması ile karakterize nadir ve potansiyel olarak yaşamı tehdit edici bir hastalıktır. Batı’da, BCS, bir veya daha fazla altta yatan protrombotik risk faktörünün nadir bir karaciğer dışavurumudur. En yaygın altta yatan protrombotik risk faktörü, miyeloproliferatif bir hastalıktır, ancak şimdi hastaların neredeyse yarısında altta yatan çoklu protrombotik risk faktörlerinin olduğu kabul edilmektedir. Klinik bulgular, BCS’yi birçok akut ve kronik karaciğer hastalığının olası ayırıcı tanısı yapan çeşitli olabilir. Bilinen bir protrombotik risk faktörü ve karaciğer hastalığının yeni başlangıcı varsa şüphe indeksi çok düşük olmalıdır.
Karın, hepatomegali ve assitte (karın bölgesinde sıvı birikimi) klasik bir ağrı üçlüsü ile oluşur. Tıkanıklığın örnekleri hepatik venlerin trombozundan oluşur. Genellikle her milyon insandan birini etkiler. Bu sendrom fulminan, kronik, akut ve hatta asemptomatik olabilir.
Görsel Kaynak : http://slideplayer.com/3514975/12/images/33/Budd-Chiari+Syndrome.jpg
Behçet hastalığı, antifosfolipid sendromu, hiperhomosisteinemi ve
paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH) gibi kazanılmış protrombotik durumlar
BCS gelişimine katkıda bulunabilir. Behçet hastalığı, ipek yolu boyunca
(Çin’den Akdeniz’e yayılan bir bölge alanı) görülme sıklığı yüksek, kronik nüks
eden sistemik inflamatuar bir hastalıktır.
Günümüzde en yaygın primer BCS’nin nedeni tromboz olmakla birlikte,
idiyopatik membranöz tıkanıklıkların da farklı coğrayfalarda sebep olarak
sunulduğu olgular mevcuttur. Vakaların yaklaşık üçte birinde Budd-Chiari
sendromunun nedeni bilinmemektedir.
Belirti ve Semptomlar
Hepatik ven trombozu (BCS) hepatik venöz çıkış tıkanıklığı ile başvuran heterojen bir klinik durum grubuna gönderme yapmak için kullanılan bir isimdir. Deri yüzeyine yakın karın bölgelerinde varisli damarlar gelişebilir ve görünür hale gelebilir. Diğer belirtiler arasında yorgunluk, karın ağrısı, bulantı, sarılık ve yemek borusunda kanama . Bozukluğun şiddeti, bölgeye ve etkilenen damar sayısına bağlı olarak vakadan duruma değişir.
Bu sendromdan muzdarip hastaların çoğu, aşağıdaki gibi bazı semptom ve
semptomlara sahiptir:
Trombotik Diyabet
Polycythemia Vera
Paroksismal Gece Hemoglobinüri
Hamilelik, güçlü doğum kısıtlayıcı
hapların kullanılmasına rağmen
Tümörler
Kronik İnflamatuar Hastalıklar
Pıhtılaşma Bozuklukları
Enfeksiyonlar
Bu, üst karın bölgesinde ilerleyici ve şiddetli ağrı ile kendini gösteren
akut bir sendromdur. Karaciğerin genişlemesine neden olan ve sarılık, asit
ve ensefalopati gibi diğer hastalıklara neden olan hepatomegali ile sonuçlanır. Hastaların% 20’ye kadarı tamamen asemptomatiktir.
Genetik Görülme Sıklığı
BCS prevalansı coğrafi farklılıklardan büyük ölçüde etkilenir. BCS,
Nepal gibi bazı Asya ülkelerinde karaciğer hastalığının daha yaygın bir nedeni
olsa da, Batı ülkelerinde nadir görülen, Çin’de çok az sayıda olgu bildirilen
bir hastalık olarak kabul edilir. Batı’da, tahmini BCS insidansı kişi
başına 2,5 milyonda birdir. Yaygınlık büyük oranda bilinmemektedir, ancak
tahminler 1 / 50,000 ile 1 / 100,000 arasında değişmektedir.
Kalıtım Paterni / Deseni
MTHFR mutasyonunun BCS riskini artırdığı tespit edilmiştir. Genetik yatkınlıkla olduğu düşünülmekle birlikte hangi genin neden olduğu bilinmemektedir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Hepatik ven trombozu teşhis edilmiş kişilerde 3 ay ila 3 yıl içerisinde karacağer yetmezliği gelişebilir. İnsan vücudunun iç bölümleriyle ilgili hastalıkların teşhisinde uzmanlaşmış bir doktor; sindirim sistemi rahatsızlıklarında bir gastroenterolog; veya genel cerrahlar, sendromu teşhis edebilir. Genel olarak, doktorlar siroz hastalarında sendromun semptomlarının en önemli nedenlerinden biri olduğundan şüphelenmektedir. Fizik muayeneleri yaparken, doktorlar karaciğerin artmış büyüklüğü hakkında bilgi sahibi olacaklardı. Diğer testler şunları içerebilir:
Karaciğer fonksiyonlarını tespit etmek
için kan testleri
Benzer anormallikleri saptamak için BT
taramaları ve karın MR’ı
Anormallikler keşfedildikten sonra, ilave testler gerekebilir. Gerektiğinde
Karaciğer biyopsisi yaparken doktorlar daha sonraki testler için karaciğer
dokusunun çok küçük bir örneğini çıkarırlar. Bu testler sırasında sendrom
tarafından zarar gören dokular bir doktor tarafından kolayca tespit edilebilir.
Hepatik ven trombozu tedavisi tıkanmanın nedenine bağlı olarak değişir. Tıbbi tedaviler şunları içerebilir:
Neurofibromatosis type 1 (nörofibromatoz tip 1) deri
renklerinde değişiklik (pigmentasyon) ve deri, beyin ve vücudun diğer
bölgelerinde sinirler üzerinde tümör büyümesi ile karakterize edilmiş bir
durumdur. Bu durumun işaret ve belirtileri oldukça değişkenlik gösterir.
Belirti ve Semptomlar
Erken
çocukluktan itibaren, neredeyse nörofiromatoz tip 1’li bütün hastalar, derilerinde
koyu renkli yamalar şeklinde görünen çoklu sütlü kahve renkli lekelere
sahiptirler. Bu bölgeler birey büyüdükçe sayı ve boyut olarak büyür. Koltukaltı
ve kasıklardaki benekler tipik olarak daha ileri çocuklukta görülür
Nörofibromatoz
tip 1’e sahip oan çoğu erişkin, genellikle hemen deri altında bulunan iyi huylu
tümörler olan nörofibroma geliştirir. Bu tümörler omuriliğe yakın sinirlerde
veya vücudun diğer bölgelerindeki sinirler boyunca da görülebilir. Nörofibromatoz tip 1’e sahip bazı bireyler
sinirler boyunca gelişebilen kötü huylu tümörler de geliştirebilir. Bu tümörler
genellikle ergenlik ya da erişkinlikte gelişmekte olup kötü huylu çevresel
sinir kılıf tümörleri olarak adlandırılır. Nörofibromatoz tip 1’li bireyler
aynı zamanda beyin tümörleri veya kan kanseri (lösemi) de dahil olmak üzere
başka kanser türlerinin gelişmesi riskini de taşırlar.
Çocuklukta,
iyi huylu kitleler Lisch nodülleri olarak adlandırılır ve genellikle iriste
gözlenir. Lisch nodülleri görüşü etkilemez. Bazı bireylerde optik sinir (gözden
beyne uzanan sinir) üzerinde de tümör gelişimi gözlenir. Bu tümörlere optik
glioma denir ve görme azlığı ya da tamamen görme kaybına neden olabilirler.
Bazı vakalarda ise görmeyi etkilemezler.
Nörofibromatozis
Tip 1’in diğer semptomları yüksek kan basıncı (hipertanisyon), kısa boy,
olağandan büyük baş ve omurganın farklı biçimlenmesi (skolyoz) gibi iskelet
anormallikleridir. Çoğu nörofibromatozis tip 1’li bireyin zeka seviyesi normal
olmakla birlikte bu hastalarda öğrenme engelleri ve dikkat yetersizliği ve
hiperaktivite hastalığının (ADHD) sıklıkla gözlendiği bilinmektedir.
Genetik Değişiklikler/Etken
Faktörler
NF1 genindeki mutasyonlar nörofibromatoz tip 1’e yol açar.
NF1 geni, nörofibromin isimli proteini üretmeyi sağlayan kodu içerir. Bu
protein, sinir hücreleri ve sinirler etrafındaki özelleşmiş hücreleri
(oligodendrositler ve Schwann hücreleri) birçok hücrede üretilir. Nörofibromin
bir tümör baskılayıcı olarak çalışır; bu, hücrelerin çok hızlı veya kontrolsüz
bir biçimde büyümelerini engellemesi anlamına gelir. NF1 genindeki mutasyonlar nörofibrominin hücre büyüme ve
bölünmesini kontrol edemeyen fonksiyonsuz bir versiyonunun üretilmesine yol
açar. Sonuçta vücuttaki sinirler boyunca nörofibroma gibi tümörler gelişebilir.
NF1 genindeki mutasyonların, öğrenme
engelleri ve sütlü kahve rengindeki benekler gibi nörofibromatoz tip 1’in diğer
özelliklerine nasıl yol açtığı net değildir.
Genetik Görülme Sıklığı
Nörofibromatoz tip 1 dünya çapında her 3000—4000 kişiden 1’inde görülür.
Kalıtım Paterni / Deseni
Nörofibromatoz tip 1’in kalıtım deseninin otozomal dominant
olduğu düşünülmektedir. Bu bozukluğa sahip bireyler, her hücrede NF1 geninin 1 mutant kopyasını taşır halde dünyaya gelirler.
Vakaların yaklaşık yarısında ebeveynlerden biri bu hastalığa sahiptir ve mutant
gen bu ebeveynden kalıtılmıştır. Geri kalan hastalar ise, ailede hastalık
öyküsü olmaksızın yeni mutasyonlar sonucu hastalığı edinirler.
Tek
bir değişikliğe uğramış genin hastalık geliştirmeye yettiği çoğu otozomal
baskın hastalıkların aksine, nörofibromatoz tip 1’de tümör oluşumunun
tetiklenmesi için her iki kopya genin de değişikliğe uğramış olması
gerekmektedir. İkinci kopyadaki bir NF1 geni
mutasyonu, bireyin hayatı süresince sinirler etrafındaki hücrelerde
gerçekleşir. NF1 geni mutasyonuyla
doğmuş neredeyse her birey, birçok hücrede ikinci mutasyonu edinerek
nörofibromatozis tip 1’e özgü tümörleri geliştirir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Nörofibromatozis tip 1 teşhisi, yukarıda
belirtilen karakteristik semptomların gözlenmesi ve NF1’i tanıyan bir
oftalmoloğun göz muayenesi, NF1 geni mutasyon analizi, beyin ve diğer
etkilenmiş bölgelerin MRI incelemesi ve komplikasyonlara dayalı diğer testler
yardımıyla yapılır.
Hastalığın özel bir tedavisi yoktur. Ağrıya ya da fonksiyon kaybına yol
açan tümörler alınabilir. Çok hızlı büyüyen tümörler kansere yol
açabileceğinden hemen alınmalıdır. Ciddi tümörler için deneysel tedaviler
araştırma aşamasındadır.
Pulmoner Venlerin Yanlış Hizalanması İle Alveolar Kılcal Displazi(ACD/MPV), akciğeri ve kan damarlarının gelişimini etkileyen bir hastalıktır. Milyonlarca küçük hava keselerini (alveoller) ve kılcal damarları etkiler. Oksijen vücuda dağılmak üzere bu alveoler kılcal damarlarından kana karışır ve karbondioksit dışarı verilmek üzere kandan ayrılır. ACD/MPV’de alveoler kılcal damarlar normal gelişemezler. Kılcal damarların sayısı düşer ve mevcut kılcal damarlar alveol duvarlarında yanlış konumlanır. Kılcal damar sayısındaki ve yerindeki bu anormallikler oksijen ve karbondioksit alışverişini engeller. Akciğerden kalbe kan taşıyan damarlar (akciğer toplardamarlar) yanlış konumlanmışlardır ve anormal olarak atardamarlarla birlikte yığın olmuşlardır. Akciğer atardamarların duvarlarındaki kas dokusu fazla büyüyebilir ve bu da daha kalın atardamar duvarlarına sonuç vermektedir. Bu gibi değişimler kan akışını sınırlayabilir ve bu da akciğer atardamarlarında yüksek kan basıncına sebep olur ve kalbin daha zor pompalamasını gerektirir.
Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
Eğer FOXF1
geninde mutasyon varsa, her hücredeki kayıp veya değişmiş bir gen, bu hastalığa
sebep olmak için yeterlidir. ACD/MPV, FOXF1 genindeki mutasyonlardan dolayı
olur. FOXF1 geninden üretilen protein, DNA’nın spesifik bölgelerine bağlanır ve
diğer genlerin aktivitelerini kontrol etmesine yardım eder. FOXF1 proteini,
akciğerlerin ve kan damarlarının gelişimi içi önemlidir. FOXF1 proteini,
sindirim kanalının gelişiminde de rol oynar. Bu gendeki ACD/MPV’ye sebep olan
mutasyonlar, gelişimleri düzenleyemeyen inaktif proteinle sonuçlanır ve akciğer
kan damarlarının ve sindirim kanalının anormal oluşumuna sebep olur.
Belirti ve Semptomlar
Doğumdan sonra ilk birkaç gün içinde,
ACD/MPV’li çocuklar ciddi nefes alma ve kanda yetersiz oksijen problemleri
yaşamaya başlarlar. Nefes kesilmesi ve siyanoz (kandaki oksijenin azalmasına
bağlı derinin renginin morarması) yaşayabilirler. Akciğer kan damarlarında
yüksek kan basıncı da yaşanabilir. Nefes alma problemleri daha kötüye gidebilir
ve bazı bebeklerde solunum durabilir. Çok nadir olarak bebekler, doğumdan sonra
birkaç ay sonrasına kadar bu hastalığa dair hiçbir belirti göstermeyebilir.
Hastalığa sahip bebekler, kalın bağırsağın kıvrılması gibi mide ve bağırsak
semptomları, böbreklerin şişmesi, kalbin sol tarafının ve kas-iskelet
sisteminin gelişmemesi gibi belirtiler de gösterebilir.
Genetik Görülme Sıklığı
ACD/MPV çok nadir bir hastalıktır, görülüş
sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Bu hastalığa sahip yaklaşık 200 çocuk kayda
geçmiştir.
Kalıtım Paterni/Deseni
ACD/MPV
genelde kalıtılmamaktadır ve bu hastalığa sahip insanların soylarında bu
hastalığa sahip kişiler bulunmamaktadır. ACD/MPV ile bireyler kendi
çocuklarına genetik olarak geçirmemektedir çünkü üremek için yeterince uzun
yaşayamazlar. Bu durum ile ilişkili genetik değişiklikler genellikle üreme
hücrelerinin (yumurta ve sperm) oluşumu sırasında veya erken fetal gelişiminde
meydana gelir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Siyanoz ve
yüksek akciğer kan basıncı yaşayan bebeklerde, yenidoğan yoğun bakım
ünitesindeki tedaviye yanıt vermeyen bebeklerde ACD/MPV’den kuşkulanılabilir.
Vakaların %90’ı moleküler genetik test ile teşhis konulabilir.
Hastalıkla İlişkili Genler
FOXF1 genindeki
mutasyonlar bu hastalığa yol açar.
Transkobalamin eksikliği, vücutta kobalaminin (B12 vitamini olarak da
bilinir) taşınmasını engelleyen kalıtsal nadir bir hastalıktır. Kobalamin besinlerden
elde edilir; Bu vitamin et, yumurta ve kabuklu deniz ürünleri gibi hayvansal
ürünlerde bulunur. Kobalaminin vücut içinde taşınamaması, hücre büyümesi ve
bölünmesi (çoğalması) ve DNA üretimi gibi birçok fonksiyon için ihtiyaç
duydukları kobalaminden yoksun hücrelere yol açar. Kobalamin yokluğu, büyümenin
bozulmasına, kan hücrelerinin yetersizliğine ve genellikle yaşamın ilk
haftalarında veya aylarında belirgin hale gelen birçok diğer belirti ve
semptomlara yol açar.
İlk transkobalamin eksikliğinin belirtileri, tipik olarak ağız içindeki
astar gibi mukoza zarlarında açık yaralar (ülserler), beklenen oranda kilo alamamak
(büyüme geriliği), kusma ve ishal olmaktadır. Nörolojik fonksiyon etkilenen
bireylerde bozulmuştur ve bacaklarında (paraparezi), kas seğirmesi (miyoklonus)
veya zihinsel sakatlıklarında ilerleyici sertlik ve güçsüzlük yaşayabilirler.
Transkobalamin eksikliği olan kişilerde genellikle megaloblastik anemi adı
verilen bir kan bozukluğu gelişir. Megaloblastik anemi, kırmızı kan
hücrelerinin yetersizliğine neden olur ve kalan kırmızı kan hücreleri anormal
derecede büyüktür. Transkobalamin eksikliği olan kişilerde, bağışıklık sistemi
fonksiyonunun azalmasına yol açabilecek beyaz kan hücreleri (nötropeni)
eksikliği olabilir. Azalan hücresel kobalamin, vücutta bazı bileşiklerin
birikmesine neden olabilir ve bu da metilmalonik asitüri veya homosistinüri
olarak bilinen metabolik koşullara neden olabilir.
Ayırıcı Tanı
Ayırıcı tanı, kalıtsal bağırsak kobalamin emilim bozukluklarını
(Gräsbeck-Imerslund hastalığı ve konjenital intrinsik faktör eksikliği);
hücresel kobalamin metabolizmasının doğuştan hataları, özellikle kombine
homosistinüri ve metilmalonik asitüri (cblC, cblD, cblF, cblJ ve cblX) ile
sonuçlanan formlarda; ve zararlı anemi oluşur.
Doğum Öncesi Tanı
Prenatal tanı TCN2’nin genetik taramasına veya
radyoaktif işaretli kobalamin ile takviye edilmiş eksobalamin kaynağı
bulunmayan herhangi bir eksojen transkobalamin kaynağının bulunmadığı ortamdaki
amniyositlerin inkübasyonuna dayanır.
Genetik Değişiklikler / Etken Faktörler
TCN2 genindeki mutasyonlar transkobalamin eksikliğine neden olur.
Belirti ve Semptomlar
TCN2 genindeki mutasyonlar transkobalamin eksikliğine neden olur. TCN2
geni, transkobalamin adı verilen bir protein yapmak için talimatlar sağlar. Bu
protein, kobalamine yapışarak bağlanır ve vitamini vücuttaki hücrelere taşır.
Hücreler içerisinde kobalamin, bazı enzimlerin kimyasal reaksiyonlar
gerçekleştirmesine yardımcı olur. Kobalamin, DNA’nın (nükleotitlerin) yapı
taşlarını üreten ve yağ asitleri gibi çeşitli bileşikleri parçalayan
proseslerde rol oynar; bu süreçler hücre çoğalması ve hücresel enerji üretimi
için gereklidir.
Ortaya çıkan hücrelerdeki kobalamin eksikliği, birçok hücre aktivitesini etkileyen belirli enzimlerin çalışmasını engellemektedir. Sonuç olarak, bozulmuş büyüme, kan hücresi yetersizliği ve nörolojik problemler dahil olmak üzere çok çeşitli belirti ve semptomlar gelişebilir. Yaşamın ilk yılında şiddetli enfeksiyonlar (yani Pneumocystis carinii, pnömokok menenjit, Escherichia coli, idrar yolu enfeksiyonu, Salmonella sepsis, aseptik menenjit ve gastro-enterit) bildirilmiştir. Nadir durumlarda, hastalık asemptomatik olabilir.
Genetik Görülme Sıklığı
Bu durum otozomal resesif bir kalıtsal kalıtımla ifade edilir, yani her bir
hücredeki genin her iki kopyası da mutasyonlara sahiptir. Otozomal resesif
hastalığı olan bir bireyin ebeveynlerinin her biri mutasyona uğramış genin bir
kopyasını taşır, ancak bunlar genellikle durumun belirtilerini ve semptomlarını
göstermezler.
Kalıtım Paterni/ Deseni
Transkobalamin
eksikliğinin prevalansı bilinmemektedir. Tıbbi literatürde en az 45 etkilenmiş
birey tanımlanmıştır.
Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Yönetim ve Tedavi
TC’nin tedavisi, çok yüksek bir serum kobalamin
konsantrasyonunun (1.000-10.000 pg / ml), hidroksokobalaminin intramüsküler
(IM) uygulaması ile sürdürülmesini içerir. Oral tedavi veya hidroksokobalamin
yerine siyanokobalamin ile tedavi, daha kötü sonuçlara neden olabilir.
Tedavinin etkili olmasını sağlamak için biyokimyasal ve hematolojik
parametrelerin izlenmesi ile IM hidroksokobalamin ile haftada en az bir kez
tedavi yapılması önerilir. Anormal metabolit atılımına devam eden asemptomatik
çocuklar için erişkinliğin takibi önerilir.
Prognoz
TC, ciddi, hayatı tehdit edici ve hızla ilerleyen bir
hastalıktır. Erken başlayan tedavi son derece etkilidir ve hastalığın klinik ve
hematolojik belirtilerini tersine çevirir. Eğer tedavi edilmezse, immünolojik
eksiklik (antijenik stimülasyondan sonra spesifik antikor üretiminin olmadığı
belirgin hipogamaglobülinemi) ve nörolojik problemler (ciddi zihinsel engeller,
ataksi ve piramidi açığı) gelişebilir.
Boomerang Displazisi, çoğunlukla kısa ekstremiteli cücelik, çoklu
doğumsal eklem çıkıkları, çarpık ayak ve boomerang benzeri bükülü uzun
kemiklerle karakterize; ölümcül bir nadir hastalıktır.
Genetik
Değişikler/ Etken Faktörler
Boomerang Displazisi, FLNB geninde meydana gelen bir mutasyon
sonucu oluşmaktadır. FLNB geni, Filamin B
proteininin yapımından sorumludur. Filamin
B, hücre içinde aktin filamanlarına bağlanarak; hücrenin şeklinin
oluşturulmasına ve korunmasına yardımcı olur. Bu protein, özellikle intrauterin
hayatta iskelet sisteminin gelişimi için elzemdir. İnsan embriyosunda daha
sonra kemik dokuya dönüşecek olan kıkırdak dokunun hücrelerinin membranında
eksprese edilen Filamin B; bu
hücrelerde maturasyonda, ossifikasyonda ve proliferasyonda rol oynar.
Boomerang Displazisi’ne sebep olan FLNB mutasyonunun, FLNB genini
kodlayacak proteinde bir amino asidin silinmesi ya da proteinde küçük bir
parçanın silinmesi sebebiyle olduğu bilinmektedir. Bu küçük değişim atipik bir
protein yaratarak kodlanacak geni bozmaktadır.
Belirti ve
Semptomlar
Çarpık ayak (Clubfoot)
Kısa ekstremiteli cücelik
Yarık damak
Kalça, diz ve dirsek eklemlerinde çıkıklar
Kaburga, kalça, omurga kemiklerinde az gelişme/ eksiklik
Ensefalosel
Omfalosel
Anormal burun yapısı (Köprüsü geniş, burun delikleri fazla ayrık)
Uzun kemiklerde boomerang benzeri konkavite
Kardiyolojik ve respiratuvar yetmezlikler
Genetik
Görülme Sıklığı
Hastalığın prevalansı bilinmemektedir. Literatüre geçen 10 vaka
bulunmaktadır.
Kalıtım
Paterni
Hastalık otozomal dominant kalıtılmaktadır. Ancak vakalarda
herhangi bir aile öyküsüne rastlanmamış olduğundan, literatürdeki tüm hastaların
yeni mutasyonlar sonucu bu sendroma sahip oldukları düşünülmektedir.
Teşhis
Yöntemleri/ Tedaviler
Teşhis; radyografik görüntülemeler, kondro-osseöz histopatolojik
inceleme ve genetik test yardımıyla yapılabilir. Ayırıcı tanıda kemiklerdeki anormal
kalsifikasyon ve hastalığa özgü kemik şekli kullanılır. Ancak hastaların büyük
çoğunluğu anne karnında hayatını kaybetmektedirler, doğan hasta bebekler de ilk
1 hafta içinde hayatlarını kaybetmektedirler. Bu sebeple tedavi için bir
protokol bulunmamaktadır.
MSMA kasları
etkileyen kalıtsal bir durumdur. Belirti ve semptomlar genellikle bebeklik ve
erken çocukluk döneminde başlar, bununla beraber bazı etkilenmiş kişilerde
erken erişkinlik dönemine kadar semptomlar gelişmeyebilir ve 40 yaşına kadar
asemptomatik kişiler bile rapor edilmiştir. Miyozin depolama miyopatisi
birincil olarak minimal veya çok yavaş ilerleyen kas güçsüzlüğü ile karakterize
edilmiştir. Bunun sonucu olarak, etkilenmiş insanlar; gecikmiş motor
kilometretaşı(yürümek gibi), merdiven çıkmada problem, omuz yukarısına kolları
kaldırmada güçlük ve daha az yaygın olarak nefes alma problemleri
deneyimleyebilir.
Belirti ve Semptomlar
Çoğu hastalık
için semptomlar kişiden kişiye göre değişir. Aynı hastalığa sahip insanlar
aşağıdaki tabloda listelenmiş her semptoma sahip olmayabilir. Bu bilgiler Human
Phenotype Ontology (HPO) adı verilen veri tabanından sağlanmaktadır.
Genetik veya
nadir bir hastalığın teşhisi sıklıkla zorlayıcıdır. Profesyonel sağlık
çalışanları teşhisi koymak için tipik olarak hastanın medikal hikâyesine,
semptomlara, fiziksel testlere ve laboratuvar sonuçlarına bakar.[1]
Tedavi
Miyozin depolama
miyopatisi genetik bir durum olduğundan tedavisi yoktur. Tedavi belirti,
semptomlara ve gelişen herhangi bir komplikasyona yönelik olarak verilir . [2]
Diğer isimleri
Hiyalin vücut miyopatisi
Tip1 miyofibrillerinin lizizi ile otozomal
dominant miyopati
MSMA
Kalıtım paterni/deseni
MSMA; 14.
Kromozomun q(uzun )kolunun 11. lokusundaki MYH7 geninde oluşan heterozigot
mutasyonlardan kaynaklanır. Bohlega et al.(2003) ‘da rapor edilene göre;
akrabalık ilişkisi bulunanlardaki MSMA’nın geçiş paterni, otozomal dominant
kalıtım ile uyuşmaktadır.
İlişkili olduğu genler
MYH7 geni [3]
Frekans
Miyozin depolama
miyopatisi nasir bir durumdur. Görülme oranı bilinmemektedir.[4]
akromesomelik displazi, kısa kol ve bacak cüceliği olarak bilinen bir tür kısa boyluluğa yol açan oldukça nadir bir kalıtsal ve ilerleyici iskelet hastalığıdır. Bu hastalık, acromelia (el ve ayak kemiklerinin kısalığı) ve mesomelia (ön kol ve alt bacak kemiklerinin, üst uzuvlara oranla daha kısa olması) ile karakterize edilir. Böylece, hasta olan bireylerin kısa boyluluğu, oldukça kısa ön kol ve alt bacak kemiğinin anormal kısalığıyla sonuçlanır. Çok kısa eller, parmaklar, ayaklar ve ayak parmakları karakteristiktir. Bu belirtiler, ilk birkaç senede belirgindir.
Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
Acromesomelic dysplasianın (AMD)
bilindik 5 tipi vardır. Her biri oldukça nadirdir ve Osebold-Remondini tipi
hariç her biri otozomal resesif genetik olarak kalıtılmaktadır. Maroteaux tipi, kromozom 9’da 9p13-12 gen lokusunda
tespit edilmiştir. Grebe tipi AMD ve Du Pan sendromu, kromozom 20, gen lokusu
20q11.2’de tespit edilmiştir. Genital anormalliğe sebep olan AMD, 4q23-24’te
haritalanır. Osebold-Remondini tipi genetik olarak daha haritalanmamıştır.
Genetik çalışmaların gösterdiğine göre, kromozom 9p13-12’daki (AMD
Maroteaux tipi) mutasyon, kemik gelişimini etkileyen protein (NPR-B) kodlayan
gende meydana gelmektedir. Bu protein, C-tipi natriüretik peptid hormonu için
bir reseptördür ve bu hormon kemiklerin büyümesi için çok önemlidir. Kromozom 20q11.2’deki
(Grebe tipi AMD) gen, factor-5’in (GDF5) gelişimini sağlayan proteini kodlar. Kromozom
4q23-24’teki gen, kemik morfogenetik protein reseptörü olan BMPR1B proteini
kodlar. Bu GDF5 için reseptördür.
Belirti ve Semptomlar
Acromesomelic dysplasia (AMD) bazı uzun kemiklerin büyümesini engeller. İlk yıllarda, önkol ve alt bacakta normal olmayan kısalığa ve kısa boyluluğa (cücelik) yol açar. Kıkırdak ve kemiğin anormal gelişimi diğer kemikleri özellikle eller ve ayaktakileri de etkiler. Bu hastalığa sahip çocukların doğum kiloları genelde normaldir. Çoğu durumda, normalden kısa geniş eller ve ayaklara sahip olmanın yanı sıra, etkilenen bebekler genellikle doğumda belirgin olan karakteristik yüz anormallikleri vardır. Bunlara örnek olarak geniş kafa yapısı, belirgin alın, kafanın arka yapısının belirginliği, yüzün orta kısmının basık olması ve anormal bir şekilde küçük burun verilebilir.İlk yıllarda; önkollar, alt bacaklar, eller ve ayaklar vücudun geri kalanına göre büyümez ve kısa boyluluk(statür) belirginleşmeye başlar Etkilenen bireyler, kollarını avuç içleri aşağı veya yukarı bakacak şekilde döndürebilmeleri ve tamamen uzatabilmeleri mümkün olmayabilir. Bazılarında ilerleyen dejenerasyon, aşırı hassasiyet, sertlik ve eklem ağrısı yaşanabilir. Doğumda eller ve ayaklar olağandışı bir şekilde kısa ve geniş görünür. 2.yaşta, el ve ayak parmakları kısa ve kalın; eller ve ayaklar kısa, geniş ve kare; ayaklar normalin dışında düz görünmeye başlar. Ayak ve el tırnakları da anormal bir şekilde kısa ve geniş olabilir. Erken çocuklukta; parmaklarda fazladan, gevşek bir deri gelişebilir. Omurga kemiklerinde anormallik ve anormal eğrilik görülmeye başlanabilir.Çok nadir, ergenlik çağı gecikebilir ve korneada bulanıklık görünebilir.
Genetik Görülme Sıklığı
2005 yılı itibariyle, 10 kişi
Hunter-Thompson tipi ADM ve yaklaşık 40-50 kişi Maroteaux tipi ADM kayıtlara
geçmiştir. Grebe tipi ADM sayısı bilinmiyor ama bu tür neredeyse sadece
Brezilya’da yaşayan kişiler için sınırlı olduğuna inanılıyor.
Kalıtım Paterni/Deseni
Acromesomelic Dysplasia, otozomal resesif olarak
kalıtılmaktadır.
Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Çoğu hastada, acromesomelic displazi tam bir klinik
değerlendirme, hastanın geçmişinin ayrıntıları, karakteristik bulguların belirlenmesi
ve gelişmiş görüntüleme teknikleri ile birkaç yıl içinde tespit edilir. Eller
ve ayaklar, doğumda kısa ve geniş olsa bile diğer belirleyici olan ve gelişen
anormalliklerle belirti ve semptomlar erken çocukluğa kadar fark edilmez. Özel
X-ray çalışmaları, anormal gelişimi ve bazı uzun kemiklerin gövdelerinin
büyüyen ucuyla buluştuğu bölgelerin erken füzyonunu ve kemikteki anormallikleri
teyit edebilir. Ortopedist ve fizyoterapistlerin birlikte çalışmaları, omurga
anormallikleri ve acromesomelic dysplasianın sebep olduğu diğer anormallikleri
daha aza indirmek için önemlidir.
Hastalıkla İlişkili Genler
Maroteaux tipi, kromozom 9’da 9p13-12 gen
lokusunda tespit edilmiştir. Grebe tipi AMD ve Du Pan sendromu, kromozom 20,
gen lokusu 20q11.2’de tespit edilmiştir. Genital anormalliğe sebep olan AMD,
4q23-24’te haritalanır. Kromozom 9p13-12’daki (AMD
Maroteaux tipi) mutasyon, kemik gelişimini etkileyen protein (NPR-B) kodlayan gende
meydana gelmektedir. Bu protein, C-tipi natriüretik peptid hormonu için bir
reseptördür ve bu hormon kemiklerin büyümesi için çok önemlidir. Kromozom
20q11.2’deki (Grebe tipi AMD) gen, factor-5’in (GDF5) gelişimini sağlayan
proteini kodlar. Kromozom 4q23-24’teki gen, kemik morfogenetik protein
reseptörü olan BMPR1B proteini kodlar. Bu GDF5 için reseptördür.
Sistemik mastositoz, birçok farklı vücut
sistemini etkileyebilen bir kan hastalığıdır. Durumu olan kişiler her yaşta
belirti ve semptom geliştirebilir, ancak genellikle ergenlikten sonra ortaya
çıkar.
Sistemik mastositozun belirti ve semptomları
sıklıkla aşırı yorgunluk (halsizlik), cilt kızarıklığı ve sıcaklık (kızarma),
bulantı, karın ağrısı, şişkinlik, ishal, mide asitlerinin özofagusa
(gastroözofageal reflü) (Görsel 1)
geri dönüşü, burun tıkanıklığı, kısa süreli nefes , düşük kan basıncı
(hipotansiyon), baş dönmesi ve baş ağrısı. Etkilenen bazı kişilerin dikkat veya
hafıza problemleri, kaygıları veya depresyonu vardır. Sistemik mastositozlu
birçok kişi ürtikerya pigmentoz denilen ve temasıyla temas eden veya sıcaklıkla
değişen kaşıntı veya kaşıntıya neden olan kahverengimsi cilt lekeleriyle
karakterize edilen bir cilt durumu geliştirir. Sistemik mastositozlu bireylerin
yaklaşık yarısı ciddi alerjik reaksiyonlar (anafilaksi) geçirecektir.
Görsel 1, kaynak :Credit: Designua/Shutterstock.com
Ciddiyeti, belirti ve semptomları ile ayrılan
beş alt sistemik mastositoz türü vardır. Sistemik mastositozun en hafif
formları, yumuşak ve yanan türlerdir. Bu tiplere sahip kişiler, yukarıda
açıklanan sistemik mastositozun sadece genel belirti ve semptomlarına sahip
olma eğilimindedir. Yanan mastositozlu kişilerde, etkileyici mastositozlu
olanlardan daha fazla organ etkilenmiş ve daha ağır özelliklere sahip olabilir.
Rahatsız edici tip en yaygın sistemik mastositoz türüdür.
Ciddi tipleri arasında agresif sistemik mastositoz, ilişkili hematolojik neoplazmlı sistemik mastositoz ve mast hücreli lösemi bulunur. Bu türler, türleri ve etkilenen bireyler arasında değişen, azaltılmış bir yaşam süresi ile ilişkilidir. Sistemik mastositozun genel belirti ve semptomlarına ek olarak, bu tipler tipik olarak (Görsel 2)karaciğer, dalak veya lenf düğümleri (Görsel 3) gibi bir organın bozulmuş fonksiyonunu içerir. Organ disfonksiyonu, karın boşluğunda (ascites) anormal sıvı birikmesine neden olabilir. Agresif sistemik mastositoz, kemik dokusu kaybı (osteoporoz ve osteopeni) ve çoklu kemik kırığı ile ilişkilidir. Hematolojik neoplazm ve mast hücreli lösemili sistemik mastositoz hem kan hücresi bozukluklarını hem de kan hücreli kanseri (lösemi) (Görsel 4) içerir. Mast hücre lösemisi nadir ve en ciddi sistemik mastositoz türüdür.
Karaciğer, mide, bağırsaklar, safra kesesi ve pankreasın yakınındaki üst karın bölgesindedir. Karaciğerin dört lobu var. İki lob ön tarafta ve iki küçük lob (gösterilmemiştir) karaciğerin arkasındadır
Lenf bezlerinin anatomisi, lenf damarları ve lenf bezleri, bademcikler, timus, dalak ve kemik iliği dahil lenf organlarını gösterir. Lenf (berrak sıvı) ve lenfositler, lenf damarlarının içinden ve lenfositlerin zararlı maddeleri tahrip ettiği lenf düğümlerine girer. Lenf, kalbe yakın büyük bir damar yoluyla kana girer.
Daha hafif formlara sahip bireyler genellikle
normal veya normal yaşam süresine yakın bir süreye sahipken, daha ağır formlara
sahip olanlar tipik olarak tanıdan aylar veya birkaç yıl sonra hayatta
kalırlar.
Sistemik mastositoz, çeşitli özelliklerle ayırt
edilen 4 ana kategoriye ayrılabilir:
Indolent sistemik mastositoz (ISM)
İlişkili hematolojik bir non-mast hücreli soy
bozukluğu (SM-AHNMD) ile ilişkili sistemik mastositozAgresif sistemik mastositoz (ASM)
Mast hücre lösemi (MCL)
Bir kişi teşhis edildiğinde, tedavi ve
prognozun her biri için farklı olması nedeniyle SM kategorisinin belirlenmesi
gerekir.
Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler
Sistemik mastositoz, kemik iliğinde üretilen
mast hücreleri adı verilen beyaz kan hücreleri anormal bir veya daha fazla
dokuda biriktiğinde ortaya çıkar. Çoğu sistemik mastositoz vakasında, biriken
mast hücreleri KIT adı verilen bir gende mutasyona sahiptir. KIT geni, mast
hücrelerinin gelişiminde ve aktivitesinde önemli rol oynayan bir proteini
yapmak için talimatlar sağlar. KIT proteini, mast hücreleri de dahil olmak
üzere birçok hücre tipinin büyümesinde ve bölünmesinde (çoğalma) rol oynayan
kimyasal sinyal yollarını uyarır. Sistemik mastositozda KIT gen mutasyonları
somatiktir, yani bir insanın yaşamı boyunca edindikleri anlamına gelir. Bu
mutasyonlar, her zaman açık (aktif) bir KIT proteini ile sonuçlanır. Sonuç olarak,
sinyal yolları aşırı derecede etkilenir ve bu da mast hücrelerinin üretiminin
ve birikiminin artmasına neden olur.
Sistemik mastositozda mast hücreleri en sık
yeni kan hücrelerinin yapıldığı kemik iliğinde birikir. Mast hücreleri ayrıca
gastrointestinal sistem, lenf düğümleri, dalak veya karaciğer gibi diğer
dokularda da toplanabilir. Ağır vakalarda, fazla miktarda mast hücresi
birikmesi, normal organ işleyişine müdahale edebilir. Mast hücreleri normal
olarak alerjik bir reaksiyon sırasında iltihabı tetikler. Mast hücreleri
çevresel bir tetikleyici tarafından aktive edildiğinde, bir immün tepkiye
işaret eden proteinleri (arabulucular olarak adlandırılır) salgılarlar.
Sistemik mastositozda, fazladan mast hücreleri, hücrelerin biriktiği dokularda
daha fazla aracı protein salınımı sağlayarak, artan bir bağışıklık tepkisi
sağlar. Etkilenen bireylerde, mast hücrelerini aktive edebilen tetikleyiciler
sıcaklık, sürtünme ve küçük travma, cerrahi, böcek sokmaları, aşılar, kaygı ve
stresteki değişiklikleri içerir. Bazı ilaçlar, aspirin, opioidler veya
steroidal olmayan antienflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) dahil olmak üzere
tetikleyiciler olabilir.
Ek genlerdeki mutasyonlar, sistemik
mastositozun ciddiyetini değiştiriyor gibi görünmekte ve sıklıkla daha agresif
bir hastalık ve daha kısa sağkalım ile sonuçlanmaktadır. Bu genler öncelikle
hücrelerin çoğalmasını kontrol etmede veya gelişimde önemli olan diğer genlerin
aktivitesini düzenlemede rol oynarlar.
Belirti ve Semptomlar
Belirtiler ve semptomlar, vücudun hangi kısımlarının
etkilendiğine bağlı olarak değişir, ancak şunları içerebilir:
Anemi ve kanama bozuklukları
Karın ağrısı, ishal, bulantı
ve / veya kusma gibi mide bağırsak belirtileri
Derinin kaşınması, kurdeşen ve
/ veya kızarması
Anafilaktoid reaksiyonlar
Büyümüş karaciğer
(hepatomegali), dalak (splenomegali) ve lenf bezleri (lenfadenopati)
Ciddiyetle değişen dört ana sistemik mastositoz
tipi vardır. Bunlar:
Rahatsız sistemik mastositoz –
yavaş ilerleyen (zamanla kötüleşen) klinik seyirli en yaygın SM şekli
İlişkili bir hematolojik
kitle-dışı hücre dışı hücre soy bozukluğu ile birlikte sistemik mastositoz –
diğer kan bozukluklarıyla (Miyeloproliferatif veya miyelodisplastik durumlar
gibi) ilişkili bir SM şekli
Agresif sistemik mastositoz –
genellikle agresif mast hücre infiltrasyonuna bağlı organ yetmezliği veya organ
yetmezliği ile karakterize ağır bir SM şekli
Mast hücre lösemisi –
periferik kanda% 10’dan fazla olgunlaşmamış mast hücreleriyle veya kemik iliği
kültürlerinde% 20’den fazla olgunlaşmamış mast hücreleriyle ilişkili olan çok
nadir ve agresif bir SM formudur.
Genetik Görülme Sıklığı
Sistemik mastositozun dünya genelinde 10.000
ila 20.000 birey arasında 1 olduğu tahmin edilmektedir.
Kalıtım Paterni/ Deseni
Bu durum genellikle kalıtsal değildir, ancak
gebe kaldıktan sonra ortaya çıkan vücut hücrelerinde somatik bir mutasyondan
kaynaklanır.
Nadiren, SM’nin birden fazla aile üyesinde
rapor edilmiştir. Bu durumda, otozomal dominant şekilde kalıtsal olabilir.
Otozomal dominant koşullara neden olan mutasyonlar germ hücrelerinde (yumurta
ve sperm) bulunur. Otozomal dominant durumdan etkilenmek için, bir kişinin her
hücrede sorumlu genin sadece bir kopyasında mutasyona ihtiyacı vardır. Bu SM
formuna sahip bir kişi, mutasyonu her çocuğa geçirme hamileliğinde% 50 şansa
sahiptir.
Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri
Hastaların cildinde koyu renkli,
kabarık döküntüler bulunabilir. Mast hücre birikimi sonucu oluşan bu döküntüler
kaşındığında etrafında kızarıklık ve ödem (ürtiker) meydana gelir. İç
organlarda da benzer birikimler olur. Mastositozu olan hastalarda aşağıdaki
durumlarda mast hücreleri içerdikleri maddeleri salarlar.
Ani sıcaklık değişiklikleri (soğuk, sıcak),
fiziksel aktivite (egzersiz, vücudun ovulması,
terleme)
İlaçlar (aspirin, bazı antibiyotikler, romatizma
tedavisinde kullanılan ilaçlar)
Stres
Arı sokması
Radyolojik incelemelerde dama içine görüntüleme
amacıyla kullanılan maddeler.
Sistemik mastositoz (SM) tanısı genellikle
karakteristik belirti ve semptomların varlığına dayanarak şüphelenilir. Benzer
özelliklere sahip diğer koşulları ekarte etmek için ek testler istenebilir;
tanıyı doğrula; türünü belirlemek; ve ciddiyeti değerlendirin. Bu testler
şunları içerebilir:
Kemik iliği biyopsisi – durumu teşhis etmek
için kullanılan en faydalı test
Kan çalışmaları – anemi, yüksek histamin
düzeyleri, trombositopeni, yüksek beyaz kan hücresi sayımı (lökositoz), düşük
kan albümin seviyeleri (hipoalbüminemi) veya yüksek serum triptaz seviyeleri
gösterebilir
Görüntüleme çalışmaları – hastalığın kapsamını
ve aşamasını belirlemeye yardımcı olabilir
Etkilenen organların biyopsileri (karaciğer ve
/ veya cilt gibi)
Genetik test
SM’yi teşhis etmek için kullanılan çalışmalar
hakkında daha fazla bilgiyi Medscape Referans web sitesinde görebilirsiniz.
Tedavi
Sistemik mastositozun (SM) tedavisi, her
insanda bulunan belirti ve semptomlara dayanır. Örneğin, aşağıdaki ilaçlar SM
ile ilişkili çeşitli semptomları tedavi etmek için kullanılabilir:
Cildi ve gastrointestinal
semptomları tedavi etmek veya önlemek için antihistaminikler
Artmış mide asidini tedavi
etmek için proton pompası inhibitörleri
Anafilaksi tedavisinde
epinefrin
Malabsorpsiyonu tedavi etmek
için steroidler (besin maddelerini alma kabiliyeti)
Bazı cilt semptomlarını tedavi
etmek için ketotifen gibi mast hücre stabilizatörleri
Gastrointestinal semptomları,
kemik ağrısını, baş ağrılarını ve bazı cilt belirtilerini tedavi etmek için
kromolin sodyum
Sistemik mastositoz kanserli
ise (mast hücreli lösemi) veya kan bozukluğuyla ilişkiliyse, steroidler ve /
veya kemoterapi gerekli olabilir.
En önemli ilaç ise
ADRENALİN’dir. Kan basıncı düşmelerinde ve anafilaksi gelişiminde hastaların
kullanması için adrenalin oto-enjektör taşımaları sağlanmalıdır.
Tedavi seçenekleri hakkında daha spesifik
bilgilere Medscape Reference web sitesinin Tedavi ve İlaçlar bölümlerinden
erişilebilir.
Son güncelleme: 09.06.2016
Sistemik mastositozlu (SM) insanlar için uzun
vadeli görünüm (prognoz) değişiklik gösterir. Küçük çocuklar ve primer olarak
deri (cilt) ve kızarma semptomları ile başvuranlar, önemli bir süre boyunca
hastalığın ilerlemesinde çok az veya hiç yoktur. Yaşlı hastalar ve diğer organ
sistemlerini içeren yaygın, sistemik hastalığı olanlar daha kötü bir prognoza
sahiptir. Medyan sağkalım süresi bu durumlarda bilinmemektedir, ancak birkaç
yıl olduğu görülmektedir.
Kötü prognozla ilişkili olabilecek özellikler
şunları içerebilir:
yüksek laktat dehidrojenaz
seviyeleri
anemi
trombositopeni (düşük
trombosit sayısı)
hipoalbüminemi (düşük albümin)
aşırı kemik iliği patlamaları
(>% 5)
yüksek alkali fosfataz
hepatosplenomegali (genişlemiş
karaciğer ve / veya dalak)
Hastalığın Diğer İsimleri
mast cell disease, systemic
(Mast Hücre Hastalığı, sistemik)
systemic mast-cell disease
(Sistemik Mast Hücre hastalığı)
systemic tissue mast cell
disease (Sistemik doku Mast Hücre Hastalığı)