Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

WEGENER GRANÜLOMATOZU

Genel Bilgi
Polianjiitis (GPA) ile granülomatozis bir tür vaskülit veya kan damarlarının şişmesi (iltihabı) türüdür. Hastalık, vücudun herhangi bir yerinde kan damarlarının şişmesine neden olabilir, ancak esas olarak sinüsleri, burnu, trakeayı (soluk borusu), akciğerleri ve böbrekleri etkiler. Şişlik, kanın bu vücut kısımlarına akışını sınırlayarak hasara neden olabilir. Hastalığın belirtileri sinüs ağrısı, tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonları, eklem ağrısı, yorgunluk (yorgunluk) ve cilt lezyonlarını içerebilir. Üst ve alt solunum yolu nekrotizan granülomatöz inflamasyonu, glomerülonefrit, vaskülit ve hasta serumlarında ANCA (Anti Nötrofil Sitoplazmik Antikorlar) varlığı ile karakterizedir. Bu ANCA’lar, nötrofillerin primer azurofil granülleri (PMN’ler) ve monositlerin lizozimleri içerisinde bulunan, tanımlanmış bir hedef antijene, proteinaz-3’e (PR3, PRTN3; 177020) duyarlı antikorlardır PMN’lerin sitokini aktive edebilmesi üzerine PR3, PR3-ANCA’ların antijenleriyle etkileşime girebileceği ve PMN’leri aktive edebileceği hücre yüzeyine geçer. Aktif GPA’lı hastaların PMN’leri yüzeylerinde PR3’ü dışarı atar, solunum patlaması üretir ve PR3-ANCA’larla aktivasyondan sonra proteolitik enzimler salgılar. Sonuç, kendi kendine devam eden inflamatuar bir süreçtir.

Polianjiitis (GPA) ile yapılan granülomatozisin kesin nedeni tam olarak anlaşılmamıştır. GPA’nın otoimmün bir hastalık olduğu düşünülmektedir. Otoimmün hastalıklar, vücudu enfeksiyondan korumaktan sorumlu olan bağışıklık sistemi yanlışlıkla vücudun dokularına saldırdığında ortaya çıkar. Bağışıklık sisteminin, potansiyel enfeksiyon kaynaklarına saldıran antikor adı verilen hastalıkla mücadele proteinlerini serbest bırakması gerekiyor. GPA’ya sahip kişilerin sıklıkla antinötrofil sitoplazmik antikorları (ANCA) olarak adlandırılan spesifik antikorları vardır. Bu antikorlar bağışıklık sisteminin kan damarlarına saldırmasına neden olur. Bu, GPA’nın belirti ve semptomlarına neden olan kan damarlarının şişmesine (iltihaplanması) neden olur.

Tam olarak bağışıklık sisteminin yanlışlıkla kan damarlarına saldırmasına neden olan şey açık değildir. Genel olarak, otoimmün hastalıkların, hastalığın (genetik yatkınlık) gelişmesinin yanı sıra çevresel faktörlere maruz kalma ihtimalinin artmasıyla doğma kombinasyonundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Hangi çevresel faktörlerin GPA ile ilişkili olabileceği tam olarak bilinmemektedir, ancak daha önceki bir enfeksiyona sahip olmanın hastalığı geliştirme riskini artırabileceği söylenebilir.

Hastalığın sebebi bilinmemektedir. Genetik yatkınlık araştırmalarında WG ve diğer ANCA ilişkili vaskülitlerde çeşitli HLA lokusu veya allelleri ile ilişki bildirilmiştir. Çevre faktörleri arasında başlıca mikroorganizma olan Staphylococcus aureus, WG alevlenmeleri için bir risk faktörüdür ve antibiyotik tedavisi (cotrimoxazole) ile lokalize (sınırlı) WG kontrol altına alınabilmektedir. Hastalığın başlangıç semptomlarının üst solunum yollarında olması patojenik ajanın solunum yolu ile girdiği, daha sonra hücresel ve humoral immün reaksiyonları kapsayan inflamatuar cevabı başlattığı düşünülmektedir. WG’nun karakteristik patolojik bulgusu, granülom oluşumudur, pauci-immün vaskülit ve glomerülonefrit ile birlikte Wegener triadını oluşturur. İmmünhistokimyasal çalışmalar pulmoner ve renal lezyonlarda primer olarak CD4+ T hücreler, makrofajları ve nötrofilleri göstermiştir. Granülomatöz inflamasyonda T hücrelerin ve monositlerin yoğun bulunması, T hücre aracılı gecikmiş tip aşırı duyarlılık (hipersensitivite) reaksiyonunun, yani hücresel immün yanıtın rol oynadığını desteklemektedir. Burun bölgesi lezyonlarında ve bronkoalveolar lavajda CD4+ T hücreler, Th1 sitokin profili gösterilmiştir. Bu sitokinler monositleri ve nötrofilleri uyarır ve hücrelerin yüzeyinde sitoplazmik otoantijenlerin ekspresyonunu arttırarak ANCA oluşumuna yol açabilir. ANCA’nın tetiklediği vaskülit modeli için bazı hipotezler öne sürülmüştür. Staphylococcus Aureus gibi infeksiyon ajanlarının artıkları veya enfeksiyon alanında üretilmiş olan proinflamatuar sitokinler (IL-1,TNF-β ve IL-8) ile uyarılan nötrofillerden proteinaz 3 (PR3) veya myeloperoksidaz (MPO) gibi granül enzimleri salınmakta ve hücre yüzeyinde ekspresyonları artmaktadır. İn vitro bulgulara göre PR3, bir otoantijen olarak davranıp antijen sunan hücre olan dendritik hücreler ile etkileşerek T hücre cevabını başlatır ve Th1 orjinli sitokinler aracılığı ile granülom formasyonu oluşur. Uyarılmış nötrofilde membran PR3 (mPR3) ile ANCA birleşmesi; nötrofil aktivasyonu, nötrofil- endotel etkileşimi ve sonuçta nötrofil degranülasyonu ile açığa çıkan proteazlar ve toksik oksijen radikalleri endotel hasarına yol açabilmektedir.

Belirti ve Semptomlar
Wegener granülomatozisi’nin ACR sınıflandırma kriterleri (1990):
Sınıflandırma amacıyla, bir hastaya bu 4 kriterden en az 2 tanesi mevcutsa Wegener granülomatozisine sahip olduğu söylenmelidir. Herhangi bir 2 veya daha fazla kriterin varlığı, %88.2’lik bir duyarlılık ve % 92.0’lik bir özgüllük sağlar.

Nazal veya oral inflamasyon: Ağrılı veya ağrısız oral ülserlerin veya cerahatli veya kanlı burun akıntısının gelişimi.

Anormal akciğer grafisi: Nodül, sabit infiltrat veya kavite mevcut olduğunu gösteren göğüs grafisi.

İdrar sedimenti: (eritrosit silendirler veya büyük büyütmede her alanda >5 eritrosit)

Biyopside granülomatöz inflamasyon: Bir arter duvarında veya perivasküler veya ekstravasküler bölgede (arter veya arteriyol) granülomatöz inflamasyon gösteren histolojik değişiklikler.

  • Wegener Granülomatozu İçin Tanı ve Klasifikasyon Kriterleri(Chapel Hill Konsensus Konferansı-1992)

Solunum yolu granülomatöz inflamasyonu ve küçük ve orta çaplı damarları (kapillerler, venüller, arterioller, ve arterler) tutan nekrotizan vaskülit nekrotizan glomerülonefrit sık görülür. Proteinase -3 (PR3) için spesifik sitoplazmik ANCA pozitifliği (c-ANCA),WG için çok sensitiftir.

Genetik Görülme Sıklığı

Wegener granülomatozu görülme sıklığı, 1980-86 yıllarında 0.7/milyon /yıl iken 1987-89 yıllarında 2.8/milyon/yıl olması tanıda ANCA testinin kullanıma girmesi ile açıklanmaktadır. Almanya’da sıklık milyonda 8-12 oranında bildirilmiştir. Genellikle kadın ve erkek yaklaşık eşit oranda etkilenir ve daha çok beyaz ırkın hastalığıdır. Tanı sırasında ortalama yaş 40 civarındadır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Bir doktorun hastalıkla uyumlu belirti ve semptomları gözlemlemesi durumunda, polianjitli granülomatöz (GPA) şüphesi vardır. Bu belirti ve semptomlar sıklıkla tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonu, yorgunluk (halsizlik), kilo kaybı ve açıklanamayan ateşi içerir. Ardından tanıyı doğrulamak ve semptomların diğer nedenlerini ekarte etmek için laboratuvar testleri istenebilir. Bu testler şunları içerebilir:

  • Vücutta şişme (iltihaplanma) belirtileri olup olmadığını belirlemek için kan testi
  • Antinötrofil sitoplazmik antikorların varlığı için kan testi (ANCA)
  • Enflamasyon olup olmadığını belirlemek için akciğerlerde akciğer grafisi veya BT taraması

Bu testlerin hiçbiri bir kişinin GPA’sı olup olmadığını belirlemek için kendi başına kullanılamamasına rağmen, testler hastalığın teşhisini desteklemek için birlikte kullanılabilir. GPA’dan şüpheleniliyorsa, dokuda granülomatoz (bağışıklık hücrelerini içeren iltihaplanma) ve vaskülit (kan damarlarının şişmesi) olup olmadığını belirlemek için bir biyopsi (küçük bir doku parçasını çıkarmak) yapılabilir. Bir biyopsinin alındığı vücudun bir kısmı en sık akciğer, sinüs veya böbreklerdir.

Bir GPA teşhisi doğrulandıktan sonra, vücudun diğer bölümlerinin etkilenip etkilenmediğini belirlemek için başka testler gerekebilir. Böbrek veya akciğer fonksiyon testleri tamamlanabilir ve göz muayenesi önerilebilir.

Polianjiitis (GPA) ile granülomatozis tedavisi, genellikle çoklu ilaç kombinasyonlarını içerir. Bu ilaçlar tipik olarak şunları içerir:

  • Prednizon gibi glukokortikoidler
  • Rituksimab gibi immünosupresif ilaçlar

Deri lezyonları varsa, etkilenen bölgeye uygulanan topikal bir steroidle tedavi edilebilirler. Solunum yolu veya akciğer şişmesi normal nefes almayı önlüyorsa cerrahi önerilebilir.

GPA’nın tedavisine yardımcı olmak için başka ilaçlar da önerilebilir. Bu ilaçlar genellikle glukokortikoidler ve immünosupresif ilaçlarla ilişkili olabilecek yan etkileri tedavi etmek için kullanılır ve şunları içerebilir:

Prednizonun neden olabileceği kemik zayıflamasını önlemek için bifosfonat

Akciğer enfeksiyonlarını önleyen antibiyotikler

Son güncelleme: 1/14/2018

Polianjiitis (GPA) ile granülomatöz hastaları için uzun vadeli görünüm, bir bireye semptomların başlamasından sonra hastalığın ne kadar erken teşhis edildiğine, semptomların ciddiyetine ve tedaviye cevabına bağlı olabilir. Çoğu insan için, GPA semptomları tedavi ile iyileşir.

Bir kişinin teşhis veya tedavi edilmemiş ciddi bir GPA’sı olduğu durumlarda, enfeksiyon, solunum yetmezliği (akciğerlerden kana çok az oksijen geçmesi), böbrek yetmezliği ve kalbin zarar görmesinden kaynaklanabilecek çok yüksek bir ölüm riski vardır.

Hastalıkla İlişkili Genler

ANCA ile ilişkili vaskülitler kalıtsal veya genetik hastalıklar değildir. Ailesel formlar oldukça nadirdir. Birçok uluslararası ekip genom çapında dernekler üzerine çalışmalar yürütmüştür. Rapor edilen en tekrarlanabilirliği yüksek genetikle ilişkilendirme çalışmaları, ANCA (odds oranı 3.38) ve GPA için alfa-1 antitripsin alel eksikliği olan (% 3.38 oran) major histocompatibility complex(MHC); HLA-DPB1 * 0401 molekülleri içindir (serpin A1; GPA hastalarının% 27’si, PI * S% 11.58’de allel, ZZ, SS veya SZ eksikliği için daha ağır formlarla ilişkili homozigotluk).

Hastalığın Diğer İsimleri

GPA; WG; Polianjiitli Granülomatozis

Kaynakça

  1. Jagiello, P., Gencik, M., Arning, L., Wieczorek, S., Kunstmann, E., Csernok, E., Gross, L., Epplen, J. T. New genomic region for Wegener’s granulomatosis as revealed by an extended association screen with 202 apoptosis-related genes.Hum. Genet. 114: 468-477, 2004. [PubMed: 14968360related citations] [Full Text]
  1. Starkebaum GA. Granulomatosis with polyangiitis. MedlinePlus. January 20, 2015; https://medlineplus.gov/ency/article/000135.htm.
  2. Tracy CL and Papadopoulos PJ., Granulomatosis with Polyangiitis (Wegener Granulomatosis).  Medscape Reference. December 2, 2017.

http://emedicine.medscape.com/article/332622-overview.

  1. http://ichastaliklariromatoloji.medicine.ankara.edu.tr/files/2014/02/Wegener-Gran%C3%BClomatozu.pdf Erişim Tarihi:13.02.19
  2. https://www.omim.org/entry/608710?search=wegener%20granulomatosis&highlight=wegener%20granulomatosi#2 Erişim Tarihi:13.02.19
  3. Pagnoux C.,Updates in ANCA-associated vasculitis, Eur J Rheumatol. 2016 Sep; 3(3): 122–133. Doi: 5152/eurjrheum.2015.0043
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

DUANE SENDROMU

Genel Bilgi
Duane sendromu, yatay göz hareketlerinin sınırlı olduğu [gözün burna doğru içeri olan hareketi (adüksiyon), kulağa doğru dışarı olan hareketi (abdüksiyon) ya da her iki yöndeki hareketinin sınırlı olması] doğuştan olan bir hastalıktır. Ayrıca, hastalıktan etkilenen göz(ler) burna doğru içe hareket edince, gözküresi geriye çekilir ve palpebral aralık daralır. Bazı vakalarda, göz içe doğru bakmaya çalıştığında, göz yukarıya ya da aşağıya doğru hareket eder. Duane sendromu, şaşılığın (gözlerin hizasız olma durumu) büyük başlığının altında yer alan inkomitan şaşılık (gözlerdeki bakış yönlerinin farklı olması) alt sınıfında ve daha önceden ekstraoküler fibrozis sendromu (gözlerin hareketini sağlayan kasların fibrozisi ile ilgili olduğu durumlar) adıyla, şimdi ise Doğuştan Kraniyal Disinervasyon Bozuklukları (CCDDs) olarak bahsedelin alt başlıkta yer alır. Doğuştan Kraniyal Disinervasyon Bozuklukları, inervasyondaki (sinir donatısı) gelişimsel sorunlardan kaynaklanan bir grup konjenital (doğuştan olan) nöromüsküler hastalıktır. Anormallikler normal inervasyon ve/veya sekonder anormal inervasyonun olmadığı bir veya daha fazla kranyal (kafatası) siniri/çekirdeği içerir. Bu grubun içerdiği bazı hastalıklar şunlardır: Duane Sendromu, Ekstraoküler Kasların Konjenital Fibrozisi (CFEOM), Konjenital Ptozis, Möbius Sendromu, Timsah Gözyaşları Sendromu. Duane Sendromu klinik olarak üç ana gruba ayrılmıştır: Tip 1, Tip 2 ve Tip 3.

Duane Retraksiyon Sendromu genellikle tek taraflı ve çoğunlukla sol gözün etkilendiği bir hastalıktır. Doğumda, etkilenen bebekler adüksiyona ve/veya abdüksiyona sahip olurlar. Duane Retraksiyon Sendromu olan çoğu kişi şaşıdır ama diplopiden (gözün tek cisimleri çift görmesi) kaçınarak gözleri hizalamak için telafi edici bir baş pozisyonu kullanabilirler. Bu sendrom üç grup altında sınıflandırılır. Tip 1de ya sınırlı abdüksiyon vardır ya da abdüksiyon yoktur. Normal ya da az oranda sınırlı adüksiyon, gözküresi retraksiyonu ve adüksiyonda palpebral aralığın daralması gözlenir. Tip 2de ya sınırlı adüksiyon vardır ya da adüksiyon yoktur. Normal ya da sınırlı abdüksiyon, gözküresi retraksiyonu ve adüksiyonda palpebral aralığın daralması gözlenir. Tip 3de ise sınırlı abdüksiyon ve adüksiyon vardır. Gözküresi retraksiyonu, adüksiyonda palpebral aralığın daralması gözlenir ve gözler birincil pozisyonda kafa dönüşü olmadan düzdür. Duane Retraksiyon Sendromu vakalarının %70 kadarı diğer anormallikler ile ilişkili değildir. Dikey göz hareketleri anormalliği gözlemlenebilir.

Belirti ve Semptomlar
Duane sendromu üç tipe ayrılır:

Tip 1 Duane Sendromu:Etkilenen gözün ya da gözlerin kulağa doğru dışarı olan hareketi (abdüksiyon) sınırlıdır ancak burna doğru içeri olan hareketi (adüksiyon) normal ya da normale yakındır. Palpebral aralık daralır ve gözküresi adüksiyon durumunda gözçukuruna tekrar yerleşir. Abdüksiyon durumunda ise tam tersi gerçekleşir.

Tip 2 Duane Sendromu Etkilenen gözün ya da gözlerin burna doğru içeri olan hareketi (adüksiyon) sınırlıdır ancak kulağa doğru dışarı olan hareketi (abdüksiyon) normal ya da az oranda sınırlıdır. Palpebral aralık daralır ve gözküresi adüksiyon durumunda gözçukuruna tekrar yerleşir.

Tip 3 Duane Sendromu:Etkilenen gözün ya da gözlerin burna doğru içeri olan hareketi (adüksiyon) ve kulağa doğru dışarı olan hareketi (abdüksiyon) sınırlıdır. Palpebral aralık daralır ve gözküresi adüksiyon durumunda gözçukuruna tekrar yerleşir.

Bu üç tip, düz bakarken (ilk bakışta) gözleri tanımlamak için A, B ve C olmak üzere üç alt grupta sınıflandırılmıştır. A grubunda, etkilenmiş göz burna doğru (ezotropi) içeri döner. B grubunda, etkilenmiş göz kulağa doğru (ekzotropi) dışarı döner ve C grubunda ise, gözler düz birincil pozisyondadır.

Aynı aile içinde hastalığın farklı tipleri gözlemlenebilir. Bu aynı genetik bozukluğun çeşitli klinik temsiller üretebileceğini düşündürür.

En çok görülen klinik türü Tip 1 Duane Sendromudur. Vakaların %78’i bu tiptir. Bunu %15 oranla Tip 3 Duane Sendromu ve %7 oranla Tip 2 Duane Sendromu takip etmektedir. Tek gözün dahil olduğu (unilateral) vakalara daha sık rastlanır. Yaklaşık olarak vakaların %80-90’ı unilateraldir. Tek gözün dahil olduğu vakaların %72’sinde sol gözün etkilendiği gözlemlenmiştir. Binoküler (iki gözle görme) görme yetersizliğinden dolayı Ambliyopi ya da diğer ismiyle göz tembelliği (gözün görüş keskinliğinin azalması) Duane Sendromu vakalarının yaklaşık %10’unda gözlemlenir ve ailesel vakalarda otozomal baskın CHN1 genine sahip ailelerde daha yaygındır.

Duane sendromu vakalarının %70’inde bulgular sonucunda diğer vakalardan ayırt edilir ancak bazı vakalarda diğer bozukluklarla ilişkili olabilir. Duane sendromu ile ilişkili başlıca anormallikler beş kategori altında sınıflandırılır: iskeletsel, oriküler (işitsel, kulak ile ilgili), oküler (gözsel, görme ile ilgili), nöral (sinirsel, sinir sistemi ile ilgili) ve renal (böbreksel, böbrek ve idrar yolu ile ilgili).

Duane Sendromu ayrıca diğer iyi tanımlanmış sendromlarla ilişkilidir. Bunlar Okihiro Sendromu, Wildervanck Sendromu, Holt-Oram Sendromu, Goldenhar Sendromu ve Möbius Sendromu’dur.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler
Duane Sendromu vakalarının büyük çoğunluğu zamana veya yere bağlı olmayan ve ara sıra görülen vakalardır. Sadece hastaların yaklaşık olarak %10’u ailesel model göstermektedir. Duane Sendromu’nun hem baskın (daha yaygın) hem de çekinik formları vardır. Baskın Duane Sendromuna sahip bazı ailelerde, bir jenerasyonu atlayabilir ve aynı aile içinde şiddeti değişebilir. Çoğu ailesel vakalar diğer anormallikler ile ilişkili değildir.

Duane Sendromu bir Doğuştan Kraniyal Disinervasyon Bozukluğudur. Genetik ve çevresel faktörler hastalıkta rol oynar.

Duane Sendromunda altıncı kafatası sinirinin anormal gelişimini destekleyen veriler nöropatolojik, nöroradyolojik ve nörofizyolojik kanıtlardan gelir. Nöropatolojik kanıtlar bireylerin otopsilerinden gelir. Bu tür otopsiler, lateral rektus kasının anormal innervasyonunu (gözü kulağa doğru hareket ettiren kas) ve normal olarak lateral rektus kasını besleyen abdusens sinirinin (altıncı kafatası siniri) yokluğunu gösterir. Abdusens sinirinin yerine, normalde diğer oküler kasları besleyen okülomotor sinirin (üçüncü kafatası siniri) bir sinir dalıydı. Duane Sendromundaki son nöroradyolojik çalışmalar ölüm sonrası bulgularını desteklemektedir ve ayrıca abdusens sinirin yokluğu manyetik rezonans görüntüleme (MRI) ile görüntülenir.

Duane Sendromunda nöral ilişki için nörofizyolojik kanıt elektromiyografik çalışmalardan gelir. Bu çalışmalar medial ve lateral rekti kaslarının Duane Sendromuna sahip bireylerde elektriksel olarak aktif olduğunu gösterir. Duane Sendromuna sahip bireyler gözlerini iç tarafa doğru hareket ettirmeye çalıştıkları zaman bu iki kas aynı anda bağlantı kurar ve sonuç olarak gözküresi iç tarafa doğru tekrar çekilir ve palpebral aralık daralır.

İlişkili anormallikleri olmayan Duane sendromuna sahip iki ailenin genetik bağlantı çalışmaları (tip 1 ve üya tip 3 Duane Sendromunu kalıtsal otozomal dominant olarak taşıyan bireylerle) kromozom 2 üzerindeki bir Duane Sendromu genini tespit etti. CHN1 genindeki mutasyonlar, a2-chimaerini hiperaktivize eden nedendir ve diğer ailelerde de mutasyonlar gözlemlenmiştir.

Duane Radyal Işın Sendromuna (DRRS) genetik olarak sahip kişiler, başparmak hipoplazisinden (gelişememe) fokomelik bir uzva kadar değişen radyal displazinin iskeletsel değişimi olan Duane Sendromu, gözlemlenmiştir.

Diğer özellikler ise sağırlığı, renal (böbrekler ile ilgili) ve oküler (göz ile ilgili) belirtileri içerir. Bu hastalık kalıtımsal olarak otozomal dominanttır. Kesik mutasyonlar ve SALL4 gen delesyonu DRRS ailesinde tanımlanmıştır ve protein seviyesinin normal fonksiyonlar için yeterli olmadığı gözlemlenmiştir.

Duane Sendromu ayrıca HOXA1 genindeki homozigot mutasyonlarının neden olduğu körlük, yüzsel zayıflık, damarsal anormallikler ve öğrenme zorlukları içerebilen kompleks otozomal çekinik hastalığın parçası olarak bulunabilir.

Ayrıca, Duane Sendromuna ve diğer anormalliklere sahip bireylerin sitogenetik sonuçları (kromozomlar ile ilgili çalışmalar), nadir vakalarda, Duane Sendromundan sorumlu genlerin farklı yerlerinin önerildiği anormallikleri gösterir.

Kromozom 1, 4, 5 ve 8’deki kromozomal materyallerin delesyonları ve ekstra marker kromzomların varlığının 22. kromozomdan oluştuğu düşünülmektedir. Bunlar Duane Sendromuna sahip kişiler ile belgelenmiştir. Ayrca, Duane Sendromu kromozomal duplikasyonlar ile rapor edilmiştir.

Duane Sendromunun Abdusens siniri ve anormal innervasyon eksikliğinden kaynaklandığına ve bazı vakalarda Duane Sendromunun diğer anormalliklerle ilişkili olduğuna, Duane Sendromunun kafatası sinirleri ve oküler kasların geliştiği sırada (hamileliğin üçüncü ve altıncı haftaları arasında) genetik veya çevresel bir faktör tarafından normal embriyonik gelişimdeki bozukluklardan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Genetik Görülme Sıklığı
Duane Sendromu farklı etnik gruplarda gözlemlenmiştir. Duane Sendromuna sahip kişilerin genel popülasyona oranı yaklaşık olarak %20’dir. Çoğu kişinin hastalığı 10lu yaşlarda tespit edilir. Kadın hastaların erkek hastalara oranı 60:40’dır. Kadınlarda daha yüksek oranda gözlenir.

Belirti ve Tedaviler

Klinik Değerlendirme

Duane Sendromunun varlığından şüphelenildiği zaman, diğer oküler veya sistemik anormalilerin varlığına dikkat gösterilen ayrıntılı oküler inceleme gereklidir. Oküler hizanın ölçülmesi, palpebral aralığın boyutu, gözküresinin geri çekilmesi ve görsel keskinlik belirlenir. Ayrıca, servikal omur (boyna ait) ve torasik (göğse ait) omurga muayenesi, damak, omurga, eller ve duyma testi Duane Sendromu ile ilişkili diğer anormallikleri elemek için önerilir.

Tedavi

Duane Sendromunun standart tedavisi gözlemi, ambliyopinin tedavisini ya da ameliyatı içerir. Ameliyatın asıl amacı kafa dönmesinin iyileştirilmesi veya eliminasyonu, gözlerin birincil hizasızlığının azaltılması veya eliminasyonu, bazı retraksiyonların azaltılması ve gözlerin yukarı ya da aşağı tarafta olduğu durumların iyileştirilmesidir. Ameliyat innervasyonun (sinir donatısı) esas anormalliklerini gideremez ve hiçbir cerrahi teknik anormal göz hareketlerini gidermek için tamamen faydalı değildir. Basit yatay kas gerilemesi prosedürü, dikey rektus kasının yer değiştirmesi prosedürü veya bu iki tekniğin kombinasyonu kafa dönmesinin ve gözlerin hizasızlığının iyileştirilmesinde ya da azaltılmasında başarılı olabilir. Seçilen prosedür kişiye özel olmalıdır.

Kalıtım Paterni(Deseni)
Duane Sendromu kalıtsal olarak otozomal dominanttır. Bu durum aktarılan dominant bir genin hastalığa sebep olabileceği anlamına gelir.

Duane Sendromu, HOXA1 genindeki mutasyonlar nedeniyle başka bir kompleks otozomal resesif bozukluğun (sağırlık, yüz zayıflığı, vasküler malformasyonlar ve eğilme güçlükleri) bir parçası olarak da bulunabilir.

Hastalıkla İlişkili Genler
Hastalık SALL4 genindeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri
-DR Sendromu

-Duane Radyal Işın Sendromu (DRRS)

-Duane Retraksiyon Sendromu

-Göz Retraksiyon Sendromu

-Retraksiyon Sendromu

-Stilling-Turk-Duane Sendromu

Kaynaklar
-https://rarediseases.org/rare-diseases/duane-syndrome/

-https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=1039&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Duane-syndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Duane-retraction-syndrome&title=Duane%20retraction%20syndrome&search=Disease_Search_Simple

-https://ghr.nlm.nih.gov/condition/isolated-duane-retraction-syndrome#inheritance

-https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6288/duane-syndrome

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BRANCHİO-OKULO-FACİYAL SENDROMU / BOFS

Genel Bilgi

Branchio-okulo-fasiyal sendrom (BOFS), doğumdan önce, özellikle yüz ve boyundaki yapılardaki gelişmeyi etkileyen bir durumdur. Karakteristik özellikleri arasında boyundaki cilt anomalileri, göz ve kulaklardaki bozukluklar ve ayırt edici yüz özellikleri bulunur.

“Branchio-“, gelişmekte olan embriyodaki yüz ve boyundaki dokulara neden olan yapılar olan dal kemerlerini ifade eder. Branchio-okulo-fasial sendromlu kişilerde, birinci ve ikinci branşsal kemerler düzgün şekilde gelişmez, bu da tipik olarak boynunda veya kulakların yakınında, anormal cilt lekelerine yol açar. Bu yamalar olağandışı şekilde alt boyun ve üst göğüs kısmında ince, kıllı veya kırmızı olup ve yoğun şekilde kan damarlarıyla (hemanjiyomatöz) doludur. Az sayıda insanda, timus denilen bir bezden alınan doku anormal olarak boynun derisinde bulunur (dermal timus). Branşsal kemer gelişimi ile ilgili problemler, branşio-okülo-fasiyal sendromun diğer özelliklerinin çoğunun altındadır.

“Okülo-” gözleri ifade eder. Branchio-okulo-fasiyal sendromlu birçok kişi görme bozukluğuna yol açabilecek gözlerde bozukluklara sahiptir. Bu anormallikler, alışılmadık derecede küçük gözbebekleri (mikroftalmi), gözbebekleri (anoftalmi), gözleri oluşturan yapılarda bir boşluk veya bölünme (koloboma) veya gözyaşı kanallarının tıkanması (nazolakrimal kanal darlığı) içerir.

“Facial” Yüzün gelişimi ile ilgili sorunlar, branş-okülo-yüz sendromu olan kişilerde belirgin yüz özelliklerine yol açar. Etkilenen pek çok kişi, üst dudakta (yarık dudak) ya da ağız çatısında (yarık damak) bir açıklığı olan ya da olmayan, kötü şekilde onarılan bir yarık dudağa (genellikle yalancı dudak da denir) benzeyen sivri bir üst dudağa sahiptir. Diğer yüz özellikleri arasında geniş aralıklı gözler (hipertelorizm), gözlerin iç köşeleri (telecanthus) arasında artan bir mesafe, yukarı doğru işaret eden gözlerin dış köşeleri (palpebral fissürleri yükselten), düz bir ucu olan geniş bir burun ve zayıflığı vardır. alt yüzdeki kaslar. Kulaklar da yaygın olarak etkilenir ve hatalı biçimlendirilmiş veya belirgin kulaklara neden olur. İç kulağın veya kulaklardaki küçük kemiklerin (kemikler) anormallikleri, bu rahatsızlığı olan kişilerde işitme kaybına neden olabilir.

Görsellerin kaynağı : https://www.cdc.gov/ncbddd/birthdefects/cleftlip.html

Görsel kaynağı : https://elementsofmorphology.nih.gov/index.cgi?tid=71d9f1be67c7f8b6

Görsel kaynağı : https://elementsofmorphology.nih.gov/index.cgi?tid=55fb0667392bab43

Görsel kaynağı : https://elementsofmorphology.nih.gov/index.cgi?tid=ee92e98f413cf56f

Görsel kaynağı : https://elementsofmorphology.nih.gov/index.cgi?tid=2dfb8b544358ccda

Görsel kaynağı : https://ghr.nlm.nih.gov/about/copyright

Görsel kaynağı : https://www.anatomi.gen.tr/kulak-anatomisi.html

Branchio-okulo-fasiyal sendrom diğer yapı ve dokuları da etkileyebilir. Etkilenen bazı bireyler, hatalı biçimlendirilmiş böbrekler veya çoklu böbrek kistleri gibi böbrek anormalliklerine sahiptir. Tırnak ve diş anormallikleri de ortaya çıkar ve bu rahatsızlığa sahip bazı kişilerde erken grileşen saçlar vardır. Akıl genellikle normaldir.

Genetik Değişiklikler / Etken Faktörler

Branchio-okulo-fasyal sendrom, TFAP2A genindeki mutasyonlardan kaynaklanır. Bu gen, transkripsiyon faktörü AP-2 alfa (AP-2α) olarak adlandırılan bir protein yapmak için talimatlar sağlar. Adından da anlaşılacağı gibi, bu protein bir transkripsiyon faktörüdür, yani DNA’nın belirli bölgelerine bağlanır ve belirli genlerin aktivitesini kontrol etmeye yardımcı olur. Transkripsiyon faktörü AP-2α, hücre bölünmesi ve artık ihtiyaç duyulmayan hücrelerin kendi kendini yok etmesi gibi birçok hücresel süreçte yer alan genleri düzenler (apoptoz). Bu protein, doğumdan önce, özellikle de yüz ve boynun yapılarını oluşturan dal kemerlerinin gelişimi için kritik öneme sahiptir.

Branchio-okulo-yüz sendromuna neden olan çoğu TFAP2A gen mutasyonu, transkripsiyon faktörü AP-2α proteinindeki tek protein yapı bloklarını (amino asitleri) değiştirir. Bu değişiklikler, proteinin DNA’ya bağlanmasına izin veren bir bölgesinde meydana gelme eğilimindedir. Bu fonksiyon olmadan, transkripsiyon faktörü AP-2α, gelişim sırasında gözlerin, kulakların ve yüzün gelişimini bozan ve branş-okülo-yüz sendromunun özelliklerine neden olan genlerin aktivitesini kontrol edemez.

Belirti ve Semptomlar

Branchiooculofacial sendromu (BOFS) aşağıdakilerle karakterize edilir: zar zor algılanabilen ince deri veya saç yamalarından eritemli “hemanjiyomatöz” lezyonlara ve büyük ağrılı erozyonlara kadar değişen branşiyal (servikal veya infra veya supra auriküler) cilt defektleri; mikroftalmi, anoftalmi, koloboma ve nazolakrimal kanal darlığı / atreziyi içerebilen oküler anomaliler; ve oküler hipertelorizm veya telecanthus, geniş burun ucu, yükselmiş palpebral fissürler, yarık dudak veya yarık damak (yalancı dudak), çukurlar ve daha düşük yüz zayıflığı (asimetrik ağlayan yüz veya kısmi 7. kranial sinir zayıflığı). Kötü şekillenmiş ve belirgin pinna ve iç kulakta ve / veya petroz kemik anomalilerinde işitme kaybı yaygındır.

BOR ( branchio-oto-renal),  BOFS ile karıştırılmamalıdır. Branchio-okulo-fasiyal sendromun özellikleri o kadar belirgindir ki, değerlendirme uzman bir dismorfolog (tıbbi genetikçi) tarafından yapıldığında, diğer sendromlarla karıştırılması çok düşük bir olasılıktır.

Genetik Görülme Sıklığı

Prevalans bilinmese de, Branchio-okulo-fasiyal sendromu nadir görülen bir durumdur. BOFS, görünüşte erkekleri ve kadınları eşit sayıda etkileyen çok nadir görülen bir hastalıktır.

Kalıtım Paterni / Deseni

Branchio-okulo-fasiyal sendrom, otozomal dominant paternde kalıtılır, bu da her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olması için yeterli olduğu anlamına gelir. Bozukluk, otozomal dominant bir kalıtımla geçer ve tıbbi makalelerde bildirilmemiş olsa bile birçok ebeveyn / çocuk ailesi bilinmektedir.

Tek patojenik gen, TFAP2A’dır. Vakaların yaklaşık yarısında, etkilenen bir kişi etkilenen bir ebeveynin mutasyonunu devralır. Kalan vakalar, ebeveynleri TFAP2A geninde mutasyonu olmayan insanlarda görülür. Bu durumlarda, mutasyon muhtemelen bir ebeveynde üreme hücrelerinin (yumurta ve sperm) oluşumu sırasında veya etkilenen bireyin erken fetal gelişiminde rastgele bir olay olarak ortaya çıkar.

Teşhis Yöntemleri ve Tedavi

Tedavi

BOFS’li kişilerin bakımı ve yönetimi spesifik belirti ve semptomları hedef alır ve kraniyofasiyal bozukluklarda uzman olan çok uzmanlık gerektiren bir ekip tarafından gerçekleştirilmelidir. Bir tıbbi genetik uzmanı, genellikle moleküler testlerle doğrulanan klinik teşhisi koyar. Yüz deformasyonlarını ve tıkalı burun kanallarını onarmak için rekonstrüktif cerrahi gereklidir. Şaşılık (“çapraz gözler”) ameliyatla düzeltilebilir.

Ek olarak, BOFS’li insanların tedavileri; bir göz doktoru, kulak burun boğaz uzmanı, diş hekimi ve konuşma terapisti bulunan bir ekipce yönetilmelidir. Son olarak, Kişinin sorunlarına bağlı olarak, nöropsikolojik veya gelişimsel değerlendirme ve zihinsel sağlık desteğine ihtiyaç duyulabilir.

Üreme sağlığı için hastalar ve aileleri için genetik danışmanlık da önerilir.

Hastalığın Diğer İsimleri

* BOFS

* karakteristik fasiyes, büyüme geriliği, imperforat nazolakrimal kanal ve erken yaşlanma ile branşiyal yarıklar

* hemanjiyomatöz brankiyal yarıklar-dudak psödokleft sendromu

* dudak taklidi

Kaynaklar:

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/branchio-oculo-facial-syndrome

https://rarediseases.org/rare-diseases/branchio-oculo-facial-syndrome/

 

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

GORLİN SENDROMU

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Gorlin-Goltz Sendromu
  • Bazal Hücre Nevusu Sendromu
  • Çoklu Bazal Hücre Nevi
  • Odontojenik Keratosistler ve İskelet Anomalileri

Genel Bilgi

Ayrıca nevoid bazal hücreli karsinom sendromu olarak da bilinen Gorlin sendromu, vücudun birçok bölgesini etkileyen ve çeşitli kanserli ve kanserli olmayan tümörlerin gelişme riskini artıran bir durumdur. Gorlin sendromu olan kişilerde en sık tanı alan kanser türü, cilt kanserinin en yaygın şekli olan bazal hücreli karsinomdur. Gorlin sendromlu bireyler tipik olarak ergenlik veya erken yetişkinlik döneminde bazal hücreli karsinomlar geliştirmeye başlar. Bu kanserler en sık yüz, göğüs ve sırtta meydana gelir. Bir kişinin yaşamı boyunca gelişen bazal hücreli karsinomların sayısı etkilenen bireyler arasında değişmektedir. Gorlin sendromlu bazı insanlar hiçbir zaman bazal hücreli karsinom geliştirmez, bazıları ise bu kanserlerin binlerce tanesini geliştirebilir. Daha açık tenli bireylerin, koyu tenli insanlara göre bazal hücreli karsinom geliştirmesi daha olasıdır. Gorlin sendromu olan çoğu kişi, keratosistik odontojenik tümörler adı verilen çene kanserli olmayan (iyi huylu) tümörler de geliştirir. Bu tümörler genellikle ilk önce ergenlik döneminde ortaya çıkar ve yeni tümörler yaklaşık 30 yaşına kadar oluşur. Keratosistik odontojenik tümörler yetişkinlik döneminde daha nadir görülür. Eğer tedavi edilmezse, bu tümörler ağrılı yüz şişmesine ve dişlerin yer değiştirmesine neden olabilir. Gorlin sendromlu bireyler, diğer tümörleri geliştirme genel popülasyonundan daha yüksek risk taşır. Etkilenen bireylerin küçük bir kısmı, çocukluk döneminde medulloblastom olarak adlandırılan beyin tümörü geliştirir. Kalpte veya bir kadının yumurtalıklarında fibroma adı verilen bir benign tümör tipi oluşabilir. Kalp (kardiyak) fibromları sıklıkla herhangi bir belirtiye neden olmaz, ancak kan akışını tıkayabilir veya düzensiz kalp atışlarına (aritmi) neden olabilirler. Yumurtalık fibromlarının bir kadının çocuk sahibi olma yeteneğini (doğurganlığı) etkilediği düşünülmez. Gorlin sendromu olan insanlar, kanserli olan veya olmayan bazı tümörleri geliştirme şansını arttırmış ve en yaygın olanı bazal hücreli karsinomdur. Gorlin sendromunda yer alan çoklu organ anormallikleri, özellikle PTCH1 geninin belirli genindeki aberasyonun sonucudur. [1]

Genetik Faktörler

PTCH1 genindeki mutasyonlar Gorlin sendromuna neden olur. Bu gen, reseptör olarak işlev gören yamalı-1 adlı bir proteini yapmak için talimatlar sağlar. Reseptör proteinleri, ligandlar olarak adlandırılan bazı diğer proteinlerin kilitlenip kilitlendiği gibi belirli bölgelere sahiptir. Birlikte, ligandlar ve reseptörleri, hücre gelişimini ve fonksiyonunu etkileyen sinyalleri tetikler. Sonic Hedgehog adlı bir protein, yamalı-1 reseptörü için liganddır. Yama-1, Sonic Hedgehog takılana kadar hücre büyümesini ve bölünmesini (çoğalma) engeller. PTCH1 geni, bir tümör baskılayıcı gendir, yani hücrelerin çoğalmasını veya kontrolsüz bir şekilde çoğalmasını önler. Bu gendeki mutasyonlar yama-1 üretimini önler veya reseptörün anormal bir versiyonunun üretimine yol açar. Değiştirilmiş veya eksik yamalı-1 reseptörü, hücre büyümesini ve bölünmesini etkili bir şekilde baskılayamaz. Sonuç olarak, hücreler Gorlin sendromunun özelliği olan tümörleri oluşturmak için kontrolsüz bir şekilde çoğalır. PTCH1 gen mutasyonlarının bu durumla ilgili diğer belirti ve semptomlara nasıl neden olduğu daha az açıktır. Gorlin sendromunun karakteristik özellikleri, her hücrede küçük bir kromozom 9 parçasının silindiği 9q22.3 mikrodelesyon olarak adlandırılan bir kromozomal değişim ile de ilişkilendirilebilir. Bu silme, PTCH1 genini içeren kromozom 9 segmentini içerir ve sonuç olarak, 9q22.3 mikrodelesyonu olan insanlar bu genin bir kopyasını kaçırır. Bu genin kaybı, 9q22.3 mikrodelesyonları olan kişilerde Gorlin sendromunun belirti ve semptomlarının temelini oluşturur. Etkilenen bireyler aynı zamanda, gecikmiş gelişme, zihinsel yetersizlik, vücudun aşırı büyümesi (makrozomi) ve diğer fiziksel anormallikler dahil olmak üzere, tipik olarak Gorlin sendromuyla ilişkili olmayan özelliklere sahiptir. Araştırmacılar, bu diğer belirti ve semptomların silinmiş kromozom 9 bölgesinde ek genlerin kaybından kaynaklanabileceğine inanıyor. [2]

Kalıtım Örüntüsü

Gorlin sendromu, otozomal dominant paternde kalıtsaldır; bu, her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının, duruma neden olmak için yeterli olduğu anlamına gelir. Çoğu durumda, etkilenen bir kişi etkilenen bir ebeveynin mutasyonunu devralır. Diğer vakalar PTCH1 genindeki yeni mutasyonlardan kaynaklanır ve ailelerinde düzensizlik öyküsü olmayan kişilerde ortaya çıkar. Her hücrede bir PTCH1 geninin mutasyona uğramış bir kopyasına sahip olmak, makrosefali ve iskelet anomalileri dahil olmak üzere, yaşamın erken saatlerinde mevcut olan Gorlin sendromunun özelliklerine neden olmak için yeterlidir. Bazal hücreli karsinomların ve diğer tümörlerin gelişmesi için, PTCH1 geninin ikinci kopyasındaki bir mutasyonun, kişinin ömrü boyunca belirli hücrelerde de gerçekleşmesi gerekir. Bir PTCH1 gen mutasyonu ile dünyaya gelen çoğu kişi, sonuçta bazı hücrelerde ikinci bir mutasyon elde eder ve sonuç olarak çeşitli tümör tipleri geliştirir.

Semptomlar

Nevoid bazal hücreli karsinom sendromu (NBCCS) olan kişilerde birçok farklı özellik tanımlanmıştır. Bu özellikler, aynı aileden etkilenen üyeler dahilinde bile oldukça değişkendir.

Etkilenen kişilerdeki belirti ve bulgular şunları içerebilir:

  • Büyük baş büyüklüğü (makrosefali), büyük alın (alnın kabarması), kaba yüz özellikleri ve / veya yüz milisi (ciltte tıkanmış gözenekler veya beyaz başlıklar gibi görünür)
  • Kaburgaların ve / veya omurganın iskelet anormallikleri (bifid kaburgalar, kama şeklindeki omurlar)
  • Etkilenen çocukların yaklaşık% 5’inde medulloblastom (çocukluk çağı beyin tümörü)
  • Çoklu çene keratosistleri (genellikle yaşamın ikinci on yılında)
    bazal hücreli karsinom
  • Yağ ve dermoid kistler
  • kalp ve yumurtalık fibromları . [3]

Teşhis

Teşhis iki ana kriterin (<20 yıl içerisinde> 2BCC veya 1; çenenin odontojenik keratosisti; pal3 palmar veya plantar çukurları; falks serebri’nin bilamellar kalsifikasyonları; bifid veya kaynaşmış kaburgalar; pozitif aile öyküsü) ve bir tanesinin varlığına dayanır minör kriter (yüz dismorfikliği, iskelet / radyolojik anomaliler (sella turcica’nın köprülenmesi, hemivertebra, füzyon veya vertebra gövdelerinin uzaması, el ve ayakların alev şeklindeki kıvrımları); over / kardiyak fibrom, medulloblastom ve göz anomalileri) bir büyük ve üç küçük ölçüt. Tanı, PTCH1’in genetik taraması ile doğrulanır. Ayırıcı tanı, Brooke-Spiegler sendromu, Bazex sendromu, Rombo sendromu, Muir-Torre sendromu, Beckwith-Wiedemann sendromu ve çoklu BCC’lerin edinilmiş nedenlerini (örneğin, arsenik maruziyeti) içerir. Doğum öncesi tanı, amniyosentez veya kronik villus örneklemesinden sonra ultrason taraması ve fetal hücrelerden çıkarılan DNA analizi ile antenatal tanı mümkündür. Patojenik varyantın tanımlandığı ailelere preimplantasyon genetik tanı önerilebilir. [4]

Tedavi

Nevoid bazal hücreli karsinom sendromunun (NBCCS) özellikleri, durumuyla ilgili deneyimli uzmanlar (ağız cerrahları, dermatologlar, plastik cerrahlar ve tıbbi genetikçiler gibi) tarafından değerlendirilmeli ve tedavi edilmelidir. Bir medulloblastom yeterince erken tespit edilirse cerrahi ve kemoterapi ile tedavi edilebilir. Çene keratosistlerinin genellikle cerrahi olarak çıkarılması gerekir. Bazal hücreli karsinomların erken tedavisi, özellikle yüzdeki uzun süreli kozmetik sorunları önlemek için gereklidir. Cerrahi olarak çıkarılması genellikle kriyoterapi, lazer tedavisi ve / veya fotodinamik tedavi gibi diğer tedavilerle desteklenir. Radyasyon tedavisi önerilmez çünkü daha fazla tümörün gelişmesine neden olabilir. Bazı insanlar, izotretinoin veya asitretin gibi oral retinoidlerle uzun süreli tedaviye ihtiyaç duyabilir. Kardiyak fibromlar semptomlara neden olmayabilir, ancak bir kardiyolog tarafından izlenmelidir. Yumurtalık fibromları cerrahi tedaviye ihtiyaç duyuyorsa, genellikle nüks riskini içermesine rağmen yumurtalık dokusunun korunması önerilir.

Sıklık

Gorlin sendromu 31.000 kişiden 1’inden birini etkiliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 1 milyondan fazla yeni bazal hücreli karsinom vakası teşhis edilirken, bu cilt kanserlerinin yüzde 1’inden azı Gorlin sendromu ile ilgilidir.

Kaynakça

[1] https://ghr.nlm.nih.gov/condition/gorlin-syndrome

[2] https://healthh.com/gorlin-syndrome/

[3] https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/7166/gorlin-syndrome

[4] https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=207&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Gorlin-syndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Gorlin-syndrome&title=Gorlin%20syndrome&search=Disease_Search_Simple

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

CHEDİAK-HİGASHİ SENDROMU

Genel Bilgi

Chediak-Higashi sendromu, başta bağışıklık sistemi olmak üzere vücudun birçok bölümünü etkileyen genetik bir bozukluktur. Bu hastalık, bağışıklık sistemi hücrelerine zarar vererek onları bakteri ve virüslerle savaşamaz hale getirir. Bu yüzden, Chediak-Higashi sendromlu hastaların neredeyse tamamı, doğumlarından itibaren tekrarlayan ciddi enfeksiyonlarla başa çıkmak zorunda kalır. Ayrıca hastalar enfeksiyonlara ek olarak albinizm, kan pıhtılaşması ile sorunlar ve sinir sistemi anormallikleri yaşarlar. Bu hastalığa sahip olan bireyler istisnaları bulunmakla beraber genellikle 10 yaşından önce hastalığın hızlı seyrine bağlı hayatını kaybeder.

Belirti ve Semptomlar

– Artan enfeksiyonlar

– Okülokutanöz Albinizm (çok açık renkli cilt, beyaza yakın saç rengi, açık göz rengi)

– Okülokutanöz Albinizm’e bağlı olarak göz sorunları (ışığa karşı aşırı duyarlılık, keskin görüşte azalma, gözlerde istem dışı ve ani hareketler)

– Pıhtılaşma problemleri (kolay yaralanma, aşırı kanama)

– Sinir sistemindeki bozukluklardan kaynaklanan güçsüzlük, sakarlık, yürümekte zorluk ve nöbetler

– Hareketlerde yavaşlama ve sertlik

– Periodontitis (dişleri destekleyen yumuşak doku ve kemiği hedefleyen bir enfeksiyon)

– Derin tendon refleksi eksikliği

– Ataksi (uvuzları kontrolde zorluk, koordinasyon kaybı, gözlerde ve konuşmada bozukluk)

Figür 1

Görüntünün kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/condition/chediak-higashi-syndrome#synonym

Hastalığın tedavi edilmemesi durumunda, çoğu çocuk hastalığın hızlanma evresine geçer. Hızlanma evresinin başlamasını tetikleyen genellikle viral bir enfeksiyondur. Hızlanma evresinde, normal görevi enfeksiyonlarla savaşmak olan akyuvarlar kontrolsüzce bölünür ve organları işgal etmeye başlar. Bu evrede görülen ateş, anormal kanamalar, aşırı derecede enfeksiyonlar ve organ yetmezlikleri çocuklar için hayati tehlike oluşturur. Ayrıca hastaların yaklaşık %85’i hızlanma evresinde, ateş, anemi, nötropeni ve bazen trombositopeni ve lenfadenopati ve hepatosplenomegali içeren bir lenfoproliferatif bozukluk geliştirir.

Bu sendrom nadir de olsa kimi bireylerde ilerleyen yaşlarda daha hafif formuyla kendini gösterebilir. Bu bireyler, daha az pigmentasyon değişikliğine uğrarlar ve ciddi enfeksiyonlar yaşama ihtimalleri diğerlerine kıyasla daha azdır.

Genetik Görülme Sıklığı

Hastalığın görülme sıklığını belirlemek zor olmakla beraber, dünya çapında yaklaşık 200 hasta rapor edilmiştir. Fakat hastalığın belirtilerindeki çeşitlilikten dolayı bir çok bireye hastalığın doğru tanısı konulamamaktadır. Şimdiye kadar herhangi bir etnik grupta ya da cinsiyette yaygınlık bulunamamıştır.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Chediak-Higashi sendromu LYST adlı gende oluşan bir mutasyondan kaynaklanır. LYST geni lizozomal yönlendirme düzenleyici bir proteini kodlar. Bu protein, hücre içinde materyallerin lizozom ve diğer hücre yapılarına ulaşımında rol oynar. LYST genindeki mutasyon bu proteinde bozukluğa neden olur, bu bozukluk da lizozom adlı organellerin boyutunda, yapısında ve fonksiyonunda bozukluğa yol açar. Örneğin; bağışıklık sistemindeki anormal lizozomlar, vücudun kendini enfeksiyonlara karşı savunmasına engel olur. Buna ek olarak, pigment hücreleri olan melanositlerdeki gereğinden büyük melanozomlar (melanin pigmenti içeren lizozom benzeri bir organel) ise saça, deriye ve gözlere renk veren bu pigmentin dağılımını engelleyerek okülokutanöz albinizme yol açar. Sinir hücrelerindeki anormal lizozomlar ise nörolojik rahatsızlıklara sebep olur.

Kalıtım Deseni

Chediak-Higashi sendromu otozomal çekinik bir hastalıktır. Yani hasta bireylerde LYST geninin iki kopyası da mutasyonludur. Mutasyonlu tek bir kopyaya sahip olmak, bireyi hasta değil taşıyıcı yapar. İki sağlıklı fenotipli ebeveynin (hastalıkla ilgili herhangi belirti göstermeyen fakat bir kopyada mutasyon bulunduran- taşıyıcı birey) çocukları hasta olabilir.

Figür 2

Görüntünün Kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/condition/chediak-higashi-syndrome#inheritance

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhisi için periferik kandaki lökositlerde dev granüller aranır. Ayrıca kandaki PLT (trombosit, platelet) düşüklüğü de tanıda yardımcı olmaktadır. Son olarak moleküler genetik test ise teşhisi doğrulamaktadır.

Higashi Sendromunun spesifik bir tedavisi yoktur. Chediak-Higashi sendromunda tedavi daha çok komplikasyonların kontrolünü hedeflemektedir. Bazı vakalarda hematolojik ve immünolojik semptomların Allojenik Hematopoetik Kök Hücre Nakli ile tedavi edilebildiği rapor edilmiştir. AHKHN’nin hızlanma evresinden önce uygulanması başarı şansını arttırmaktadır fakat nörolojik bozuklukların gelişmesini engelleyememektedir.

Enfeksiyonlar derhal antibiyotiklerle veya antivirallerle tedavi edilmeli ve enfeksiyöz ajanlara maruz kalmaktan kaçınılmalıdır. Ek olarak hızlanma evresinde kemoterapinin geçici iyileşme sağlayabildiği, yüksek doz askorbik asit kullanımının klinik iyileşme sağladığı ve Desmopressinin kanama profilaksisinde kullanılabildiği rapor edilmiştir. Hastalarda görme keskinliğini arttırmak ve nörolojik belirtileri yönetmek için standart terapötik önlemler alınmalıdır. Hastalar güneşten koruyucu kullanmalı ve koruyucu UV güneş gözlüğü takmalıdır.

Hastalıkla İlişkili Genler

LYST geni

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Chediak-Steinbrinck-Higashi sendromu
  • CHS
  • Okülokutanöz albinizm ile lökosit eksikliği

Kaynaklar

Nuran Çetin, Sezin A. Akman, Serap Aksoylar, Meral Türker, Işıl Çoker. Chediak-Higashi Sendromu: Olgu Sunumu. Tepecik Eğit Hast Derg. 2003; 13(3): 181-184

Murat Doğan, Mehmet Açıkgöz, Ali Bay, Avni Kaya, A. Faik Öner. [CHEDIAK-HIGASHI SYNDROME]. Nobel Med 2009; 5(2): 65-67, Turkish.

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6035/chediak-higashi-syndrome

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6035/chediak-higashi-syndrome

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=249&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Chediak-Higashi-&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Chediak-Higashi-syndrome&title=Ch%E9diak-Higashi%20syndrome&search=Disease_Search_Simple

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/chediak-higashi-syndrome#

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

BANNAYAN-RİLEY-RUVALCABA SENDROMU

Genel Bilgi

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu, makrosefali, multiple nonkanseröz tümörler, hamartomlar ve erkeklerde penis üzerindeki koyu çiller ile karakterize edilen genetik bir durumdur. Tümörler bağırsaklardaki benign polipler ve deri altında lipom olarak kendini gösterebilir.

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler

PTEN hamartom tümör sendromlarından (PHTS) biridir.

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromunun tüm vakalarının yaklaşık yüzde 60’ı PTEN genindeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. Olguların yüzde 10’u, bu genin bir kısmını veya tamamını içeren geniş bir genetik materyalin delesyonundan kaynaklanır. PTEN geninden üretilen protein bir tümör baskılayıcıdır, bu da normal olarak hücrelerin çok hızlı veya kontrolsüz bir şekilde büyümesini ve çoğalmasını önlediği anlamına gelir. Bu protein eksik veya kusurlu ise, hücre çoğalması etkili bir şekilde düzenlenemez. Kontrolsüz hücre bölünmesi, hamartomların ve diğer kanserli ve kanserli olmayan tümörlerin oluşumuna yol açabilir. PTEN geninden üretilen protein, muhtemelen hücre içinde başka önemli işlevlere sahiptir; Bununla birlikte, bu gendeki mutasyonların, makrosefali, gelişimsel gecikme ve kas ve iskelet anormallikleri gibi Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromunun diğer özelliklerine nasıl neden olduğu açık değildir.

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromunun , PTEN geninin mutasyonları veya delesyonlarından kaynaklanmadığı durumlardaki sebepler bilinmemektedir.

Belirti ve Semptomlar

Riley-Ruvalcaba sendromunun belirti ve bulguları, konjenital olarak ya da erken çocukluk döneminde kendini belli eder.

Etkilenen bebeklerin en az yarısında makrosefali olup, birçoğu da yüksek doğum ağırlığına ve normalden büyük vücut boyutlarına (makrozomi) sahiptir. Büyüme genellikle çocukluk döneminde yavaşlar, bu nedenle etkilenen yetişkinler normal boyda ve vücut büyüklüğündedir. Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromlu tüm çocukların yaklaşık yarısı zihinsel engelli veya gecikmiş gelişime, özellikle konuşma, oturuş, emekleme ve yürüme gibi motor becerilerin gelişimine sahiptir. Bu gecikmeler yaşla iyileşebilir.

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromlu tüm insanların yaklaşık yarısı, hamartomatoz polipler olarak bilinen bağırsaklarında hamartomlar geliştirir. Genellikle Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu ile ilişkili diğer nonkanseröz büyüme, deri altında gelişen lipomlar ve anjiyolipomlar olarak adlandırılan yağlı tümörleri içerir. Etkilenen bazı kişilerde, anormal kan damarlarının karışıklıklarından oluşan kırmızı veya morumsu büyümeler olan hemanjiyomlar da gelişir. Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu olan kişilerde, bazı kanserlerin gelişme riski de artmış olabilir, ancak ilişkili kanserlerin risklerini açıklayacak kadar yeterli çalışmalar mevcut değil

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu olan kişilerde bildirilen diğer belirti ve bulguları zayıf kas tonusu (hipotoni) ve diğer kas anormallikleri, tiroid problemleri ve nöbetlerdir. İskelet anormallikleri olağandışı geniş eklem hareketi (hiperekstansibilite), skolyoz ve pektus excavatum olarak tanımlanmıştır.

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromunun özellikleri Cowden sendromu denilen başka bir bozuklukla üst üste görülebilir. Cowden sendromu olan kişiler, hamartomları ve diğer nonkanseröz lezyonları geliştirir; Ayrıca belirli kanser türlerinin görülme riski de artmaktadır. Her iki durum da PTEN genindeki mutasyonlardan kaynaklanabilir. Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu olan bazı kişilerde Cowden sendromu tanısı konmuş akrabalar vardı ve diğer bireyler her iki durumun da karakteristik özelliklerine sahipti. Bu benzerliklere dayanarak, araştırmacılar Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromu ve Cowden sendromunun, iki farklı durum yerine PTEN hamartoma tümör sendromu olarak bilinen benzer özellik spekturumunu temsil ettiğini öne sürmüşlerdir.

Genetik Görülme Sıklığı

Bannayan-Riley-Ruvalcaba sendromunun prevalansı bilinmemekle beraber nadir görülmektedir. Tıp literatüründe birkaç düzine vaka bildirilmiştir. Araştırmacılar, sendromun yeterli tanı almadığından şüphelenirler çünkü bulguları ve semptomları değişken olup ve bazıları süptildir.

Kalıtım Paterni

Otozomal dominant olarak kalıtılır. Sporadik olarak da PTEN geninde mutasyon meydana gelerek ailede hastalığa sahip olmayanlarda karşımıza çıkar.

Teşhis Yöntemleri ,Tedaviler ve Takip

BRRS için tanı kriterleri belirlenmemiştir; Bununla birlikte, işaret ve semptomların varlığına dayalı olarak BRRS’den şüphelenilebilir. PTEN geni için genetik test mevcut olsa da, BRRS tanısı alan ,PTEN gen mutasyonu saptanabilen kişilerin sadece yüzde 65’inin tahmin edilmektedir.

Genetik Test Kayıt Sistemi(The Genetic Testing Registry-GTR) genetik testler hakkında bilgi sağlar. GTR için hedef kitle sağlık hizmeti sağlayıcıları ve araştırmacılardır. Genetik testle ilgili özel soruları olan hastalar ve müşteriler, bir sağlık hizmetleri uzmanıyla veya genetik uzmanı ile iletişime geçmelidir. Nadir hastalık kategorisinde olması sebebiyle araştırma konusu olması muhtemeldir ve hastaya genetik testler için bir maliyet genellikle çıkartılmaz.

BRRS’li kişilerin sağlık hizmetlerinin nasıl yönetileceğine dair standart bir öneri bulunmamakla birlikte, belgelenmiş PTEN gen mutasyonu olan BRRS’li kişilerin Cowden sendromu için tarama kurallarına uymaları önerilmektedir. Şu anda BRRS tanısı konmuş ancak saptanabilir bir PTEN mutasyonuna sahip olmayan kişilerin bu kılavuzlara uyup uymadıkları net değildir.

Cowden sendromu olan kişiler için kanser taraması için öneriler her yıl Ulusal Kapsamlı Kanser Ağı (NCCN) tarafından güncellenmekte ve yayınlanmaktadır. Çoğu durumda, tarama iyi huylu büyümeleri yönetmeye ve en iyi tedavi görüldüğü zaman erken dönemde herhangi bir kanseri saptamaya yardımcı olabilir.

Meme kanseri riski nedeniyle, CS’li kadınlar meme kanseri taraması yapmalıdır. Güncel yönetimde öneriler , aylık meme muayenesinin yapılmasını, 25 yaşından başlayarak her 6 ayda bir doktorunuzdan bir meme muayenesi yapılmasını ve 30 ila 35 yaşlarında (veya 5-10 yıl öncesinden başlayarak) yıllık bir mamografi ve göğüs MRG’sini içermektedir. ailede bilinen en erken meme kanseri; hangisi önce gelirse). Meme kanserini tespit etmeyi zorlaştıran yoğun meme dokusu olan bazı kadınlar için, önleyici mastektomi bir seçenek olabilir. Kadınlar ayrıca, anormal vajinal kanama, pelvik ağrı, ilişki sırasında ağrı ve ağrılı idrara çıkma gibi olası rahim kanserinin belirtilerini ve semptomlarını bilmelidir.

Hem erkek hem de kadın tiroid kanserinin taranması için 18 yaşında tiroid ultrasonu ve yıllık tiroid muayenesini içerir. Ayrıca yıllık ultrason önerilir. Tiroid nodülleri ortak bir özellik olabileceğinden, deneyimli bir endokrinolog, biyopsi gibi takip gerektirip gerektirmediğini belirlemek için tiroid nodüllerini değerlendirmelidir.

Cilt kanseri taraması da düşünülmelidir. Bir dermatoloğa yıllık ziyaretler, CS cilt bulgularının yönetilmesine yardımcı olabilir ve aynı zamanda cilt kanseri için tarama yapabilir.

Son kanıtlar, CS’li kişilerde kolon kanseri riskinin artabileceğini düşündürmektedir. Şu anda CS’li kişilerin her 10 yılda bir 50 yaşından başlayarak genel popülasyondaki herhangi bir kişi gibi kolonoskopi yapmaları tavsiye edilmektedir. Bununla birlikte, bu öneriler değişebilir ve doktorunuza veya genetik danışmanınıza en güncel kurallar hakkında bilgi almak önemlidir.

Hastalıkla İlişkili Genler

PTEN geni sitogenetik Lokasyon: 10.33.1, yani 23.31 pozisyonundaki kromozom 10’un uzun (q) koludur. Mutasyona uğrayan gen otozomal dominant olarak kalıtılır.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Bannayan-Ruvalcaba-Riley sendromu
  • Bannayan-Zonana sendromu
  • BRRS
  • BZS
  • Myhre-Riley-Smith sendromu
  • Riley-Smith sendromu
  • Ruvalcaba-Myhre-Smith sendromu
  • Ruvalcaba-Myhre sendromu

Kaynaklar

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/bannayan-riley-ruvalcaba-syndrome#resources

https://uihc.org/health-topics/bannayan-ruvalcaba-riley-syndrome-brrs

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

AKSİYON MİYOLONUSU-RENAL YETERSİZLİK SENDROMU

Genel bilgi
Aksiyon miyoklonusu-renal yetersizlik sendromu birincil glomerüler hastalığın eşlik ettiği progresif miyoklonus epilepsiyle karakterize nadir bir epilepsi çeşididir. [1] 2 başlıca (ve ölümle sonuçlanan) kendini gösterme şekli vardır: progresif miyoklonik epilepsi ve renal yetersizlik (böbrek yetmezliği). Ancak bazı örneklerde böbrekler sağlıklıdır.[2]

Genetik Görülme Sıklığı 
Aksiyon miyoklonusu-renal yetersizlik sendromu dünya genelinde bulunan nadir bir durumdur. Kesin sıklık bilinmemektedir. Bu hastalığa sahip en az 38 birey (26 aileden) medikal literatürde tanımlanmıştır.[2]

Belirti ve Semptomlar
Nörolojik belirtiler, renal belirtilerden önce, bu belirtilerle eş zamanlı veya onlardan sonra ortaya çıkabilir. Hastalık belirtileri genellikle ergenlik döneminin sonlarında veya yirmili yaşların başında kendini gösterir. Renal belirtilerin nörolojik belirtilerden önce kendini gösterdiği nadir vakalarda başlangıç genellikle çocukluk döneminin sonlarında veya ergenlik döneminin başındadır, ancak 50’lı 60’lı yaşlara kadar uzayabilir. Nörolojik belirtiler, dinlenme halinde tremor(motor aktivitelerin şiddetlendirdiği) ve bulber, proksimal ve distal uzuv kaslarını içeren istemsiz, spontane, hareketle şiddetlenen miyoklonik seğirmeler ve genellikle tonik-klonik nöbetlerdir. Duyu-motor periferal nöropati ve duyu-nöral duyma kaybı da gözlemlenebilir. Renal belirtiler, nefrotik sendroma doğru giden proteinuridir.[2]

Kalıtım Deseni
Otozomal resesif bir biçimde aktarılır. Hasta bireyin her çocuğu %25 ihtimalle hasta, %50 ihtimalle asemptomatik taşıyıcı, %25 ihtimalle normal olacaktır. Taşıyıcılık testi riskli çiftlerde ve doğum öncesi test yüksek riskli hamileliklerde ailede SCARB2 patojenik varyantlarının öncel tanımlanmasını gerektirir.[2]

Hastalıkla İlgili Genler
Bu hastalığa SCARB2 genindeki fonksiyon kaybı mutasyonları sebep olur. Bu gen, beta-glukoserebrosidaz adında bir enzimin lizozom adındaki hücresel yapılara taşınmasını sağlayan LIMP-2 proteinini üretmek için gereken talimatları sağlar. Lizozomlar materyalleri sindirmek ve geri dönüştürmek için özelleşmiş yapılardır. Bu yapının içinde beta-glukoserebrosidaz, glukoserebrosit isimli yağlı bir maddeyi parçalar. LIMP-2 proteini bu enzimin taşınması tamamlandıktan sonra da lizozomda kalır ve bu yapılara sağlamlık verir. Bu hastalığa sebep olan mutasyon değişikliğe uğramış ve lizozoma ulaşamayan LIMP-2 proteininin üretilmesine sebep olur. Sonuç olarak beta-glukoserebrosidaz taşınması başarısız olur. Araştırmacılar bu mutasyonların neden bazı insanlarda böbrek sorunlarına sebep olurken bazılarında olmadığını anlamak için çalışmaya devam ediyor.[3]

Teşhis
Karakteristik nörolojik ve/veya renal belirtileri taşıyan, geçmişinde sağlıklı olan ergen veya genç yetişkinde hastalıktan şüphe edilir. Bialelik (homozigot veya bileşimli heterozigot) SCARB2’de fonksiyon kaybı olan patojenik varyant taşıyan bireylerde tanı doğrulanır.[2]

Tedavi

Belirtilerin tedavisi: Semptomatik farmakolojik ve psiko-sosyal destek nörolojik belirtilerin tedavisinin temelidir. Tedaviye verilen cevap değişkenlik gösterebilir ve zamanla rehabilitasyon gerektirecek kadar kötüye gidebilir. Böbrek yetmezliği diyaliz gerektirir ama tedaviye verilen cevap çoğunlukla zayıftır ve böbrek nakli gerekir.

İkincil komplikasyonların önlenmesi: Pnömani ve beklenmedik ani ölümlerin önlenmesi için standart ölçümler izlenmelidir.

Gözetim: Hayat boyu gözetim antiepileptik ilaç tedavisi ve renal fonksiyon (üriner protein ekskresyonu, kreatinin aralığı ve muhtemel glomerüler filtrasyon seviyesini içeren) düzenli monitörlemesini ve duyma periferal sinirlerinin periyodik değerlendirmesini içermelidir.

Kaçınılması gereken durumlar: Difenilhidantoin, karbamazepin, okskarbazepin ve büyük ihtimalle lamotrigin de miyoklonusu artırabilir. Bu maddelerden hastaların kaçınması gerekir.

Hamilelikte: Bazı epileptik ilaçlar maruz kalan fetüste sakatlığa, büyüme geriliği veya nörogelişimsel eksikliklere sebebiyet verebileceğinden fetopatiyi önlemek için standart ölçümler izlenmelidir.[2]

Kaynaklar

[1] INSERM. “The Portal for Rare Diseases and Orphan Drugs.” Orphanet: About Orphan Drugs, www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=17526&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Action-myoclonus-renal-failure-syndrome&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease%28s%29%2Fgroup%2Bof%2Bdiseases=Action-myoclonus-renal-failure-syndrome&title=Action%2Bmyoclonus-renal%2Bfailure%2Bsyndrome&search=Disease_Search_Simple.

[2] Amrom, Dina. “Action Myoclonus – Renal Failure Syndrome.” Current Neurology and Neuroscience Reports., U.S. National Library of Medicine, 17 Dec. 2015, www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK333437/.

[3] “Action Myoclonus–Renal Failure Syndrome – Genetics Home Reference – NIH.” U.S. National Library of Medicine, National Institutes of Health, ghr.nlm.nih.gov/condition/action-myoclonus-renal-failure-syndrome#diagnosis.

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

MÜSKÜLER DİSTROFİ – OMUZ KUŞAĞI ve KOL KAS ZAYIFLIĞI ve ERİMESİ

Genel Bilgi

Heterojen bir grup kas distrofisi (erimesi). Müsküler Distrofi, Genellikle çocuklukta veya erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkan ve her iki cinsiyette de etkili olan bir hastalıktır. Pelvik kuşak kaslarının, omuz kuşak kaslarının yanısıra el-kol, bacaklar ve belkemiğinin üzerinde ciddi hasarlara neden olabilecek kasların küçülmesine ve zayıf olmasına neden olup, hareketlerde kısıtlamaya yol açabilen bir hastalıktır. Ancak yüz kaslarını etkilediği görülmemiştir. Kas psödohipertrofisi, kalp tutulumu ve zeka geriliği yoktur. Otozomal dominant ve resesif kalıtım tanımlanmıştır.

Kas distrofisine, sağlıklı kasları inşa etmek ve korumak için gereken kas proteinlerinin üretimini engelleyen genetik mutasyonlar neden olur. Ailede bir kas distrofisi öyküsü, bireyi etkileme şansını artıracaktır.

Halen bir tedavisi yoktur, ancak bazı fiziksel ve tıbbi tedaviler semptomları iyileştirebilir ve ilerlemeyi yavaşlatabilir.

En sık görülen şekli Duchenne musküler distrofisidir.

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler

Aşağıda farklı kas distrofisi türleri vardır:

Duchenne musküler distrofisi:Hastalığın en sık görülen şeklidir. Belirtiler normalde çocuğun üçüncü doğum gününden önce başlar; Genelde 12 yıl tekerlekli sandalyeye bağlılar ve yirmili yaşlarının ortasından itibaren solunum yetmezliğinden ölüyorlar.

Becker musküler distrofisi:  Duchenne ile benzer semptomlar, ancak daha sonra başlayan ve daha yavaş ilerleyen; ölüm genellikle kırklı yaşların ortasında meydana gelir.

Miyotonik (Steinert hastalığı):

Miyotonik form en yaygın erişkin başlangıç şeklidir. Kasıldıktan sonra bir kası gevşetememesi ile karakterize edilir. Yüz ve boyun kasları genellikle ilk önce etkilenir. Belirtileri ayrıca katarakt, uykululuk ve aritmi içerir.

Konjenital:Bu tip doğumdan veya 2 yaşından önce açık olabilir. Kızları ve erkekleri etkiler. Bazı formlar yavaş ilerlerken, diğerleri hızlı hareket edebilir ve önemli bozulmalara neden olabilir.

Facioscapulohumeral (FSHD): Onset neredeyse her yaşta olabilir, ancak en sık gençlik döneminde görülür. Kas zayıflığı genellikle yüz ve omuzlarda başlar. FSHD’si olan insanlar gözleri hafifçe açık uyuyabilir ve göz kapaklarını tamamen kapatmakta zorluk çekebilirler. FSHD’li bir kişi kollarını kaldırdığında, omuz-sırt bölgesinde kemikler kanat gibi çıkıntı yapar. Bu problemin tedavisinde “skapulatorasik artrodez” adı verilen cerrahi yöntem kullanılıyor.

Görsel kaynağı : http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/aysegul-domanic-yelce/fshd-icin-yeni-umutlar-40122661

Uzuv-kuşak (Limb-girdle):Bu varyant çocuklukta veya gençlik yıllarında başlar ve ilk olarak omuz ve kalça kaslarını etkiler. Uzuv-kemerli kas distrofisi olan kişiler ayağın ön kısmını yükseltmekte zorlanıp sık karşılaşılan bir problemdir.

Okülofarengeal müsküler distrofi:Onset, 40 ila 70 yaşları arasındadır. Göz kapakları, boğaz ve yüz önce etkilenir, ardından omuz ve pelvisin etkilendiği görülür.

Distrofin kodlayan gen, insanlarda bilinen en büyük gendir. Bu gende 1000’den fazla mutasyon Duchenne ve Becker musküler distrografında tanımlanmıştır.

Duchenne musküler distrofisinde distrofin neredeyse tamamen yoktur; ne kadar az distrofin üretilirse, hastalığın semptomları ve etiyolojisi o kadar kötü olur. Becker musküler distrofisinde, distrofin proteininin miktarında veya boyutunda bir azalma vardır.

Belirti ve Semptomlar

Kas distrofisi, kas güçsüzlüğü ve dejenerasyonuna yol açan 30’dan fazla durumdan oluşan kas hastalıkları grubudur. Durum ilerledikçe hareket etmesi zorlaşır. Bazı durumlarda nefes ve kalp fonksiyonlarını etkileyerek hayatı tehdit edici komplikasyonlara yol açabilir. Omuz-kol bölgesindeki, kürek kemiklerinin etrafındaki kas erimesiyle birlikte, hasta kollarını başının hizasından yukarı hareket ettirmekte zorlanır.

Türüne ve ciddiyetine bağlı olarak, normal bir yaşam süresi boyunca yavaş ilerleyen, hafif ve orta derecede sakatlık oluşabileceği gibi veya ölümcül olabilir.

Şu anda kas distrofisini önlemenin veya tersine çevirmenin bir yolu yoktur, ancak farklı terapi ve ilaç tedavisi bir insanın yaşam kalitesini iyileştirebilir ve semptomların ilerlemesini geciktirebilir.

Genetik Görülme Sıklığı

Kas erimesi, Müsküler distrofisi, Her 3500-5000 kişide 1 görülme olasılığı olup, Duchenne Musküler Distrofi (DMD) kas hastalıkları arasında en sık karşılaşılan ve sadece erkek çocuklarında görülen bir hastalıktır.

Kalıtım Paterni / Deseni

Otozomal dominant ve resesif kalıtım tanımlanmıştır.

Tedavisi olmadığı için aile geçmişinde bu hastalığı bulunan özellikle kadınların gebelikten önce iyi bir konsültasyon almaları gerekmektedir. Birkaç bölüm uzmanlarıyla aynı anda yürütülecek çalışmalar ile hamilelikte taşıyıcı rolü oynayıp müsküler distrofiyi bebeklerine aktarma durumunun olup olmadığı araştırılabilir.

Sebep olan gen, SMCHD1 mutasyonlarında tespit edilmektedir. SMCHD1 geni ile ilişkili ikinci bir hastalığın tanımlanmasına yine Koç Üniversitesi ekibi katkıda bulunuyor. Bu doğuştan gelen (konjenital) çok nadir bir hastalık; adı, Bosma sendromu (doğuştan burun yokluğu ve göz küçüklüğü).

Teşhis Yöntemleri ve Tedavileri

Kas distrofisini kesin olarak teşhis etmek için kullanılan çeşitli teknikler vardır:

Müsküler distrofide rol oynayan genetik mutasyonlar iyi bilinmektedir ve tanı koymak için kullanılabilir.

– Enzim deneyi: Hasarlı kaslar kreatin kinaz (CK) üretir. Diğer kas hasarı yokluğunda yükselmiş CK seviyeleri kas distrofisine işaret edebilir.

– Genetik test: Kas distrofisinde genetik mutasyonların meydana geldiği bilindiğinden, bu değişiklikler taranabilir.

– Kalp takibi: Elektrokardiyografi ve ekokardiyogramlar kalbin kaslarındaki değişiklikleri tespit edebilir. Bu özellikle miyotonik kas distrofisinin tanısı için yararlıdır.

– Akciğer izleme: Akciğer fonksiyonunun kontrol edilmesi ek kanıt sağlayabilir.

– Elektromiyografi: Elektriksel aktiviteyi ölçmek için kas içine bir iğne yerleştirilir. Sonuçlar kas hastalığının belirtilerini gösterebilir.

– Biyopsi: Kasın bir kısmını çıkarmak ve mikroskop altında incelemek kas distrofisinin  belirtilerini gösterebilir.

Kas distrofisi, iskelet kasının kademeli olarak zayıflamasına neden olur.

Görsel kaynağı : https://www.medicalnewstoday.com/articles/187618.php

Scapulo – Kürek kemiği görünümü :

Görsel kaynağı : http://fizyoo.com/kurek-kemigi-skapula-nedir/

Yaygın Şikayetler
Kaslarda ağrı ve sertlik, koşma ve atlamada zorluk, ayak parmakları üzerinde yürümek, oturma, merdiven çıkma veya ayakta durma zorluğu, sık düşme gibi vücut koordinasyonu kaybolmaktadır. Her ne kadar kaslar gittikçe zayıflasa da gözle farkedilmeyebilir, çünkü eriyen kasların yerine yağlar birikip şişkinliğini korur.

Çocuklarda bu belirtiler var ise, kas dokusu biyopsisi yanında fiziki muayenede bazı hareketlerde zorlanan hastalar dikkat çekebilir. Belirtiler ağırlaştığında hasta daha genç yaşlarda tekerlekli sandalyeye mahkum kalabilir, kasların zayıflığına sebep olan iltihap ve enfeksiyonlar göğüs bölgesinde hayati tehlikeli olabilecek zatürreye sebep olabilir.

Tedavi
Şu anda kas distrofisinin tedavisi tam olarak yoktur. Ancak, fizik-tedavi rehabilitasyonu ile kaslarda ve dokuların sebep olduğu kemik şekil bozukluklarının asgariye indirilmesine yardımcı olunabilir.

Hastalığın Diğer İsimleri

* MD

* Kanatlı Kürek Kemiği Hastalığı

* Omuz-Kol Kas Erime/zayıflığı

Kaynaklar

https://www.omim.org/entry/600416

https://www.medicalnewstoday.com/articles/187618.php

https://www.biliminsesi.com/muskuler-distrofi-nedir-belirtileri-ve-tedavisi/

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=269

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

LAMBERT-EATON MİYASTENİK SENDROMU

Genel Tartışma

Lambert-Eaton Miyastenik Sendromu(LEMS) nın başlangıcı özellikle pelvis ve uyluk kaslarında gittikçe artan kas güçsüzlüğüyle karakterize nadir otoimmün hastalıktır.LEMS vakalarının yaklaşık olarak yüzde 60’ı Küçük Hücreli Akciğer Kanseri(SCLC) ile ilişkilidir ve LEMS semptomlarının başlangıcı sıklıkla kanserin tespitinden önce gelir.Kanserli LEMS hastaları daha yaşlı ve neredeyse hepsinin uzun süreli sigara içme hikayesi olma eğilimindedir.Kanserle ilşkili olmayan LEMS olgularında,hastalığın başlangıcı herhangi bir yaşta olabilir.

İşaretler ve Semptomlar

LEMS özellikle pelvis ve uyluk kaslarında güçsüzlük ve yorgunlukla karakterizedir.Hastalık  hastanın yorucu egzersize kullanılan yeteneğini etkileyebilir ve merdiven tırmanmada yada dik yolda yürüme gibi aktivitelerde zorluk olabilir.İlk atak aşamalıdır,tipik olarak meydana gelmesi birkaç haftadan aylara doğrudur.Semptomların ilerleyişi sıklıkla omuz kaslarının,ayakların ve el kaslarının,konuşma ve yutma kaslarının ve göz kaslarının vasıtasıyla aşamalı olarak etkilenmesiyledir.Kanserle ilişkili LEMS’in semptomlarının ilerleyişi daha hızlıdır.Çoğu LEMS hastası ayrıca takip eden semptomları sergiler(bazen otonomik semptomlar olarak adlandırılır):ağız kuruluğu,konstipasyon,impotans ve terlemede azalmadır.Kanser olan yada olmayan LEMS hastaları ayrıca anlamlı kilo kaybına maruz kalır.Tendon refleksleri muayenede azalmış yada yoktur.Bunun için özet olarak,LEMS sıklıkla klinik üçlü proksimal kas güçsüzüğü,otonomik semptomlar ve azalmış tendon refleksleri şeklinde tanımlanır.

Sebebleri

LEMS otoimmün bir hastalıktır.Otoimmün hastalıklara vücudun doğası ‘yabancı’ yada istila eden organizmaya karşı savunması gerekirken bilinmeyen sebepten ötürü sağlıklı dokuya saldırmaya başlaması sebeb olur.LEMS nöromusküler kavşaktaki motor sinir membranın Voltaj Geçişli Kalsiyum Kanalları(VGCC)’nin zarar görmesiyle meydana gelir.Bu kanallar normalde kalsiyumun sinir sonlanmasına girerek asetilkolin olarak bilinen bilinen kimyasalın salınmasını yönetir.Asetilkolin sinir hücreleriyle kas hücreleri arasındaki iletişimde yardımcı olur ve nörotransmitterler olarak bilinen kimyasal grubun bir üyesidir,ki bunlar sinir impulslarının taşınmasını sağlar.Otoantikorlar VGCC sonlanmasına saldırarak asetilkolin salgılanmasını daha da azaltır.

Kanserle ilişkili LEMS vakalarında,inanılıyor ki otoantikorlar  Küçük Hücreli Akciğer Kanseri tümörünün zararıyla birlikte sinirde VGCC ye karşı üretildi.Kanserle ilişkili olmayan LEMS’te otoantikor üretiminin sebebi bilinememektedir.

Kanserle ilişkili LEMS vakalarında,etkilenmiş bireyler neredeyse tamamının uzun süreli sigara içme hikayesi vardır.

Hastalık Tanımı

Lambert-Eaton Miyastenik Sendromu otoimmün nöromusküler transmisyonun presinaptik hastalığı olup dalgalanan kas güçsüzlüğüyle ve otonomik disfonksiyonla karakterize sıklıkla küçük hücreli akciğer kanseriyle(SCLC) ilişkili bir hastalıktır.

Epidemiyoloji:Hastalığın dünyadaki prevelansı 1/250.000-1/333.300 arasındadır.

Klinik Tanımlama

Tipik olarak başlangıç 40 yaşın üzerinde olmasına rağmen herhangi bir yaşta meydana gelebilir.LEMS proksimal kas güçsüzlüğü,otonomik rahatsızlık ve azalmış tendon refleksleri klinik üçlüsüyle karakterizedir.Tümörler çoğunlukla SCLC hastalarının %50-60’ında görülür.

Etyoloji

LEMS hastalarının yaklaşık %90’nında presinaptik PtQ tip voltaj geçişli kalsiyum kanallarına karşı patojenik antikorları vardır.Disfonksiyon yada bu kanalların sayısındaki azalış presinaptik uçtan(sonlanmasında) harap olmuş asetilkolin salgılamasını engeller,nöromusküler iletim ve kas güçsüzlüğüyle sonuçlanır.

Tanı

LEMS hastalığının tanısı klinik semptom ve işaretlerden,elektrofizyolojik çalışmalara ve antikor testlemesine dayanır.Elektromiyografi ilk olarak kastaki aktivitenin küçük bir miktarını gösterir.

Anti-VGCC antikorları LEMS hastalarının yaklaşık %85 inde saptanabilir ve bu durum için oldukça spesifiktir yada kandaki VGCC antikorları ölçülmelidir.

SCLC’nin görüntülenmesi LEMS’in tanısal tetkiki için çok önemli bir parçadır.Göğüs  CT’si (ve bazen PDG-PET)  taraması bu temel görüntülemenin genel formudur.Risk profiline bağlı olarak ilk olarak negatif görüntüleme uygun zaman aralıklarında tekrar eder.Son zamanlarda tümör marker antikorlarının SOX a karşı etki ettiği keşfedilmiştir,LEMS hastalarının kanserle ilişkili %65’lik kısmına karşı olarak  sadece tümör olmayan %5’lik LEMS hastalarına gelecekte klinik pratikte rehberlik edebilir.

Teşhis Metotları

Klasik klinik üçlüye ek olarak(tüm üç özellik kendini her zaman göstermemesine rağmen),LEMS’in teşhisi VGCC antikorlarının tespit edilmesine dayanılarak radioimmunoprecipitation(radyoizotopa etkiletlenen antikor ve antijen kullanılması) makaleler ve/yada tekrarlanan sinir stimulasyonlarının tipik anormallikleri(RNS) testi:Düşük amplitütlü kas aksiyon potansiyelinin birleşimi(CMAP),düşük oranlı stimulusa azalma eğiliminde olan cevap,ve kısa egzersiz sonrası yada yüksek oranlı stimulasyon sonrası artma eğiliminde olan cevap alınır(egzersiz sonrası fasilitasyon).Anormal tek fiber EMG(SFEMG) nöromusküler kavşak hastalığını doğrular ama spesifik değildir.LEMS in teşhisi SCLC nin çıkmasıyla değişmez.

 Farklı Teşhisler

LEMS hastalarının %60’ında,farklı teşhisler ilk olarak Miyestenia Gravis(MG),vücut miyoziside dahil olabilir,Gullian Barre Sendromu(GBS),amyotrofik lateral skleroz(ALS),lumbal kanal stenozu,erken dönem Parkinson hastalığı ve alt ekstremite Parkinsonizmi gibi teşhisler konmuştur.

Hastalığın Yönetimi ve Tedavisi

LEMS için iyileşme yoktur ve tedavi genel olarak semptomatiktir.Bu 3,4-Diaminopiramidin fosfat(DAP)’i içerir,sıklıkla iyi tolere eder ve etkilidir.Bazı hastalarda,piridostimin ile 3,4 DAP’ın kombinasyonu ek olarak pozitif etki olarak önerilmektedir.Eğer semptomatik tedavi yetersizse,Prednizonla immünosupresif terapi,tek yada azatriopinle kombinasyonuyla,hastalığın uzun dönem kontrolünde başarılı olabilir.Plazmafereziz ve immünoglobinlerin(IVIGs) intravenöz yolla yüksek dozda uygulamasının kısa dönem etkisi vardır.Tümör ortaya çıkan hastalığa karşı etkili tedavide tümörü kontrol etmek ve LEMS’in klinik semptomlarını geliştirmek zorunludur.

Etkilenmiş Popülasyonlar

ABD’de yaklaşık olarak 400 tane bilinen Lambert Eaton Miyastenik Sendromu olgusu vardır.Erkeklerde de kadınlarda da görülür ama LEMS SCLC ile ilişkilendirildiğinde hastaların daha yaşlı ve erkek olması kadın olmasından daha muhtemeldir.SCLC’nin başlangıcının ortalama yaşı 60 yaş civarındadır.SCLC hastalarının %3 ünde de LEMS gelişir.LEMS in klinik semptomları genellikle SCLC tanısından önce gelir(bazen çok yıllar sonra).LEMS kanserle ilişkili olmadığında sendrom herhangi bir yaşta meydana gelebilir.

İlişkili Hastalıklar

Takip eden hastalıkların semptomları Lambert-Eaton Miyastenik Sendromuyla benzer olabilir.Farklı tanılar için karşılaştırılması yararlı(kullanışlı) olabilir.

Miyestenia Gravis(MG) güçsüzlük ve dinlenmeyi takiben gelişen istemli kasların anormal ani yorgunluğuyla karakterize nöromusküler hastalıktır.Herhangi bir kas grubu etkilenebilir,ama gözün etrafındaki ve yutma için kullanılan kaslar en çok kapsanandır(içine alınandır).LEMS’te göz kası güçsüzlüğü ortaya çıktığında ılımlı olma eğilimindedir,MG ile muhtemel olmayan hemen hemen hiçbir hastalığın sadece tek bir semptomudur.Şiddetli solunum kası güçsüzlüğü MG’de ölümcül olabilir LEMS’te nadirdir.Öte taraftan otonomik semptomlar çoğunlukla LMES hastalarını etkiler MG de görülmez.

Gullian Barre Sendromu vücudun savunma sisteminin sinirlere saldırmasıyla meydana gelen,sinirlerin miyelin ve aksonuna zarar veren otoimmün bir hastalıktır.Sinir sinyalleri gecikmiş ve değişmiştir,bacaklar,kollar ve vücudun diğer bölümlerinde güçsüzlük ve paraliziye sebeb olur.Hissizlik yada deride belirli bir bölgede yanma veya acıma hissi gibi anormal duyular ayrıca meydana gelebilir.Eğer kas sinirleri zarar görmüşse,hasta kasta ağrı ve güçsüzlük deneyimler,nefes yetmezliği(darlık,kısalık) ve yutmada zorluk olabilir.

Eğer otonomik sinir sistemi zarar görmüşse,hasta kan basıncında,görmede,vücut sıcaklığında,mesane fonksiyonunda,kalp hızında ve kan kimyasallarında başkalaşımlar deneyimler.

Prognoz

Genelde LEMS,sempatik ve immün sistemini baskılayıcı tedavilere iyi cevap verir.Yinede,LEMS hastaların yaşam kalitesini ve günlük yaşam aktivitelerini etkiler.Yaşam beklentisi akciğer kanserinin varlığına bağlıdır.Kanser olmadan,yaşam beklentisi normal olacak şekilde dikkate alınır.Küçük Hücreli Akciğer Kanseri(SCLC) çok agresif bir kanserdir,LEMS hastalarının ve SCLC’nin prognozu sıklıkla kötüdür.

LEMS’i olan bireylerde prognoz çeşitlidir ve altında yatan kanser yada otoimmün hastalık olup olmadığına bağlı olarak geniş ve bağımlı bir çeşitlilik gösterir.LEMS’in semptomları tedaviyle beraber gelişebilir;yinede,tüm insanlar ve çoğu durumlar tedaviye iyi cevap vermeyebilir,semptomların ilerleyişi zamanla devam edebilir.Alakalı hastalıklar ve durumlar benzer işaret ve semptomlara sahip olabilir.

Semptomlar

LEMS’in işaretleri ve semptomları genellikle 40 yaş civarı ortaya çıkar ve kas güçsüzlüğü,disotonomi(otonomik sinir sistemi hastalıkları ve tendon reflekslerinde azalma ile karakterizedir.Kas güçsüzlüğünün şiddeti değişiklik gösterebilir ve şunlara yönlendirebilir;

Merdiven çıkmada zorluk

Objeleri taşımada zorluk

Oturmadan yada yatış pozisyonundan kalkarken elleri kullanma ihtiyacı

Konuşmada zorluk

Çiğnemede zorluk

Düşük kafa

Yutmada güçlük,öğürme yada tıkanma

Görme olayları buna ek olarak meydana gelebilir

Bulanık görme

Çift görme

Diğer semptomlar kan basıncında değişiklikler,kalkarken baş dönmesi(ortostatik hipotansiyon) ve ağız kuruluğunu içerebilir.

Bu tablo bu hastalıkta olabilecek semptomların listesidir.Birçok hastalık için,semptomlar kişiden kişiye değişebilir.Aynı hastalığa sahip insanlar listedeki semptomların hepsine sahip olabilir.

Bu hastalık asetilkolin nörotransmitterinin serbest bırakılmasının bozulması sonucu oluşur.Bu kusur yüzünden kaslar iyi kasılamazlar,kalça ve omuzlarda kendini gösteren kas güçsüzlüğüne sebeb olur.Göz kapaklarının kısa süreli düşüşü(pitozis) ve çift görme(diplopi) meydana gelebilir.Boyun kasları ve bazen nefes alışverişini kontrol eden solunum kasları etkilenebilir.

LEMS ayrıca otonomik sinir sistemi disonksiyonlarıyla ilişkilendirilebilir;ağız kuruluğu,kalkarken kan basıncının aniden azalması(ortostatik hipotansiyon),konstipasyon,mesane kontrolünde zorluk(mesane disfonksiyonu) ve sertleşme sorununu içerir.

Standart Terapiler

Tedavi

LEMS’in tedavisi sırasıyla kişinin yaşına,genel sağlık durumuna ve otoimmün hastalıkla ilişkili olarak kanser görülmesine bağlı çeşitelenebilir.Eğer kanser ortaya çıktıysa Lambert Eaton Miyastenik Sendromun tedavisi ilk olarak kansere odaklanır.Ayrıca LEMS için iyileşme yoktur.

Bu LEMS semptomlarında rahatlama şeklinde sonuçlanabilir.

Semptomatik tedaviye ilave olarak,immün sistemin aktivitesini baskılayan ilaçlar(immünosüpresif ilaçlar) daha şiddetli LEMS vakalarında kullanıldı.Örnek olarak Prednizon verilebilir.

Lambert-Eaton Miyastenik Sendromun kısaltmaları;

Eaton-Lambert Sendromu

Lambert-Eaton Sendromu

LEMS

Lambert-Eaton’un Miyastenik Sendromu

LEMS:Lambert-Eaton Miyastenik Sendromu

SCLC:Küçük Hücreli Akciğer Kanseri

Kaynaklar

https://rarediseases.org/rare-diseases/lambert-eaton-myasthenic-syndrome/

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6851/lambert-eaton-myasthenic-syndrome

https://rarediseases.org/rare-diseases/paraneoplastic-neurologic-syndromes/

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KAWASAKİ HASTALIĞI

Genel Bilgi

Kawasaki hastalığı aniden gerçekleşen ve zaman-sınırlı (akut) bir hastalık olup yenidoğan ve küçük çocukları etkiler.

Belirti ve Semptomlar

Etkilenen çocuklar birçok gün süren uzun süreli ateş, deri kızarıklığı, boyunda şişmiş lenf düğümleri (servikal lenfadenopati) geliştrir. Bireylerde aynı zamanda göz akında kızarıklık (konjunktivit) ve dudaklarda kırmızılık (eritema), ağızda tabaka (oral mukoza), dil, ellerin avuç içleri ve ayak tabanlarında tabakalaşma da görülür.

Tedavi olunmaması durumunda Kawasaki hastalığı taşıyan bireylerin %15-25’inde kalp kasını besleyen arterlerde şişlikler ve arter duvarlarında incelmeler görülür (koroner arter anevrizmaları).

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Kawasaki hastalığının etkenleri iyi anlaşılmamış durumdadır. Hastalık, anormal bağışıklık sistemi aktivasyonu sonucu gelişir ancak bu anormal bağışıklık sistemi yanıtının tetiklenmesinin sebebi bilinmemektedir.  Hastalık vakaları coğrafi olarak ve mevsime göre kümelenmiş olduğundan, araştırıcılar bir enfeksiyonun da etkenler arasında olabileceğini tahmin etmektedirler. Ancak etken olarak virüs veya bakteri gibi bir enfeksiyöz ajan tanımlanamamıştır.

Kawasaki hastalığı riski ile ITKPC geni varyasyonlarından biri ilişkilendirilmiştir. ITKPC geni, inozitol 1,4,5-trifosfat 3-kinaz enziminin yapımıyla ilgili yönergeleri sağlar. Bu enzim, T hücreleri denen bağışıklık sistemi hücrelerinin aktivitesinin kısıtlanmasına yardımcı olur. T hücreleri yabancı maddeleri tanımlayarak vücudu enfeksiyona karşı savunur. T hücrelerinin aktivitesinin kısıtlanması olması gerektiği gibi işliyorsa sitokin denilen ve enflamasyona (yangı) yol açan bağışıklık proteinlerinin fazladan üretimini önleyerek olası bir doku hasarını engeller. Araştırmacılar ITPKC geni varyasyonunun vücudun T hücre aktivitesini azaltabilme yeteneğine müdahale ederek kan damarlarında zarara yol açan yangılara ve bu durumun Kawasaki hastalığı belirti ve semptomları ile sonuçlandığını öne sürmektedirler.

Büyük ihtimalle genlerdeki diğer değişiklikleri de içeren diğer etkenler de bu karmaşık hastalığın gelişimini etkilemektedir

Genetik Görülme Sıklığı

Amerika Birleşik Devletleri ve diğer batı ülkelerinde Kawasaki Hastalığı 5 yaşındaki çocuklar arasında her yıl 10.000’de 1 görülür. Ancak hastalık görülme oranı Japonya Kore ve Tayvan’ı içeren Doğu Asya’da 10-20 kat daha sıktır.

Kalıtım Paterni / Deseni

Kawasaki hastalığı yatkınlığı ailesel geçişli gibi görülmekte ancak kalıtım deseni bilinmemektedir. Genel popülasyon ile karşılaştırıldığında ebeveynleri Kawasaki hastalığı geçirmiş olan ailelerin çocukları, iki kat risk taşımaktadır. Hasta kardeşleri olan çocukların ise hastalık riski 10 kad daha yüksektir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Hastalığın teşhis yöntemi moleküler genetik testler olup ITKPC geni delesyon/duplikasyon ve/veya Tüm Ekzom Dizileme analizleri ile teşhis koyulabilmektedir.

Semptomatik tedavi IVIG, Infliximab, Atorvastatin gibi ilaçlarla sağlanabilmektedir.

Hastalıkla İlişkili Genler

  • ITKPC

(Bu genin diğer isimleri: inositol 1,4,5-trisphosphate 3-kinase C, InsP 3 kinase, insP 3-kinase C, IP3 3-kinase C, IP3-3KC, IP3K C, IP3KC, IP3KC_HUMAN’dır)

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Akut febril mukokütanoz lenf düğümü sendromu
  • KD
  • Mukokütan lenf düğümü sendromu,

Kaynaklar

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/kawasaki-disease#

https://clinicaltrials.gov/ct2/results?cond=%22Kawasaki+disease%22

https://ghr.nlm.nih.gov/gene/ITPKC#