Kategoriler
YUKLENDI

CADASIL

Tanım
Subkortikal Enfarkt ve Lökoensefalopati ile giden Otozomal Dominant Serebral Arteriyopati veya daha sık kullanılan ismiyle CADASİL inme ve benzeri diğer bozukluklara yol açan genetik bir hastalıktır. Bu sendrom öncelikli olarak beyin damarları olmak üzere küçük damarlardaki kan akışına etki etmektedir. Bu damarların çevresindeki kas hücreleri (damar çevresi düz kas hücreleri) normal dışı hale gelir ve zamanla ölürler. Beyinde gelişen damar hasarı (arteriyopati) genellikle görsel hissin veya auraların eşlik ettiği migrene veya tekrar eden nöbetlere sebep olabilir (epilepsi).

Hasar gören damarlar vücudun genelinde kan akışını azaltır ve doku ölümlerine sebep olur(infarkt). Beyinde gerçekleşen bir infarkt ise inmeye sebep olabilir. CADASİL e sahip insanlarda inme, tipik olarak orta yaşlarda gerçekleşmektedir bununla beraber çocukluktan yetişkinliğe kadar herhangi bir zamanda gerçekleşme ihtimali de mevcuttur. Bu sendroma sahip insanlar yaşamları boyunca inmeyi sıklıkla birden fazla kere geçirirler. İnmenin tekrar tekrar gerçekleşmesi ise bireylerde beyin hasarına sebep olmaktadır. Mantıklı düşünme ve hafızayı da içeren korteksaltı bölgede gerçekleşen inmeler aşamalı olarak entelektüel fonksiyonun yok olmasına (bunama) ve duygusal durum ve kişilikte değişimlere yol açar.

CADASIL’ e sahip çoğu insanda ayrıca beyindeki beyaz maddenin doku yapısının değişimiyle oluşup MRI da görüntülenebilen lökoensefalopati de görülebilmektedir

CADASIL’ in etki ve semptomlarının görülmeye başlanmasının yaşı bu semptomların şiddeti gibi kişiden kişiye büyük miktarlarda değişmektedir.

CADASIL’ in kalp krizi ve inmenin risk faktörleri olan yüksek tansiyon ve kolesterolle bağlantısı yoktur ancak CADASIL’ e sahip olan insanlar bu sağlık problemlerine de sahip olabilir.

Görülme Sıklığı
CADASIL kuvvetle muhtemel nadir bir hastalıktır bununla birlikte prevalansı bilinmemektedir.

Genetik Değişiklikler
NOTCH3 genindeki mutasyonlar CADASIL’ e yol açmaktadır.NOTCH3 geni damar çevresi düz kas hücrelerinin normal fonksiyon ve hayatta kalması için önemli olan Notch3 reseptör proteininin oluşumunda rol oynamaktadır. Belirli moleküller bu reseptöre bağlandığı zaman reseptör hücrenin çekirdeğine sinyal gönderir sonra bu sinyal damar düz kas hücrelerindeki belirli genleri aktive edilmesine yol açar.
NOTCH3 genindeki mutasyonlar hücrenin normal fonksiyon ve hayatta kalmasını engelleyen olağandışı Notch3 reseptörlerinin üretimine sebep olmaktadır. Ayrıca Notch3 reseptörlerinin bozulması hücrenin kendi kendini yok etmesine (apoptoz) neden olur. Beyinde oluşan bu hücre kaybı ise CADASIL’ in işaret ve semptomlarının oluşmasına sebebiyet vermektedir.

Genetik Aktarım Modeli
CADASIL otozomal baskın bir aktarım modeline sahiptir yani her hücrede mutasyona uğramış bir NOTCH3 geni kopyası sendromun oluşmasına yeterli olmaktadır.

Çoğu vakada sendroma sahip birey mutasyonlu geni ebeveynlerinden birinden almaktadır. Yalnızca bazı nadir durumlarda NOTCH3 geninde yeni mutasyonlar oluşabilmektedir; bu durumlar ailesinde hastalığa dair bir geçmiş olmayan bireylerde meydana gelmektedir.
Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

CROHN HASTALIĞI

Tanım

Crohn hastalığı ilk olarak sindirim sistemini etkileyen, karmaşık, uzun süreli (kronik) bir hastalıktır. Bu hastalıkta aşırı inflamasyona neden olan anormal immün yanıt görülür. Özellikle ince bağırsağın ileum bölümünde ve kalın bağırsağın kolon bölümünde ortaya çıkan tipik bir yangı olabileceği gibi sindirim sisteminin farklı bölümlerinde de ortaya çıkabilir. Yangılı dokular kalın ve kabarık olur ve bağırsağın daha içteki dokusunda açık yaralar (ülser) gelişebilir.

Crohn hastalığı, genelde kişinin ileri ergenlik dönemlerinde ya da yirmili yaşlarında ortaya çıkabileceği gibi hayatın herhangi bir döneminde de görülebilir. Belirtiler kişinin hayatı süresince birkaç kere ortaya çıkma eğilimdedir. Bu bozukluğun en  yaygın belirtileri devamlı görülen diyare, karın ağrısı ve kramp, iştah kaybı, kilo kaybı ve ateştir. Crohn hastalarının bazılarında görülebilen inflamasyonlu bağırsak dokusundaki kronik kanama, zamanla anemiye neden olabilir. Bazı vakalarda, Crohn hastalığı ayrıca eklemleri, gözleri ve deriyi de etkileyebilir.

Crohn hastalığının en yaygın sorunu bağırsak tıkanmasıdır. Tıkanıklık, yaralı dokunun ince bağırsak duvarında şişmesinden veya yaraların çoğalmasından kaynaklanır. Hasta bireylerde fistül denilen, yangının bağırsak ile diğer dokular arasında anormal bağlantılar da görülebilir. Fistül, yaralar ince bağırsak duvarından yandaki organlara geçiş yaptığında (safra kesesi, vajina veya deri gibi) ortaya çıkar.

Crohn hastalığı en yaygın bağırsak inflamasyon hastalıklarından biridir (IBD). Başka bir IBD türü olan ülseratif kolit da bağırsak hattında kronik inflamasyona neden olur. Crohn hastalığının sindirim sisteminin her yerini etkileyebilmesinin aksine ülseratif kolitler tipik olarak sadece kolonda inflamasyona neden olur. 

Illustration of the effects of Crohn disease on the ileum, the lower third of the small intestine

Resim 1. Alila Medical Media/Shutterstock.com

Hastalığın görülme sıklığı

Crohn hastalığının en yaygın olduğu batı Avrupa ve Kuzey Amerika ‘da 100.000 kişiden 100 ya da 300 kişiyi etkileyebilen bir hastalıktır. Yaklaşık yarım milyondan fazla  Amerikalı bu hastalığa yakalanmıştır. Crohn hastalığı kuzey Avrupa ırklarında ve doğu  ve merkezi Avrupalı (Ashkenazi) Yahudilerde diğer etnik ırklara göre daha yaygındır. Bilinmeyen sebeplerle, Crohn hastalığının yaygınlığı Birleşik Devletler ve dünyanın başka bölgelerinde artmaktadır.

-Burdan sonrası sıkıntı-

Genetik Değişiklikler

Crohn hastalığının nedenleri komplextir. Genetik, çevresel ve çoğu bilinmeyen yaşam şekilleri faktörlerinin sonucunda görülen bir hastalıktır. ATG16L1, IRGM ve NOD2 genlerindeki değişiklikler Crohn hastalığının ortaya çıkma riskini arttırır.IL23R geni de Crohn hastalığı ile ilgilidir.Birçok genetik ve çevresel faktör Crohn hastalığının ortaya çıkmasında rol oynar.Araştırmacılar bu karmaşık ortaya çıkmasında katkıda bulunan sebepleri araştırsalarda faktörlerin birçoğu günümüzde halen bilinmemektedir.Sigara içimi bu hastalığın ilerlemesine neden olur.Ayrıca sigara semptomların ateşlenmesinde de etkilidir.

Yapılan çalışmalar Crohn hastalığının bazı gen değişimlerinin kombinasyonu sonucu immun sistemdeki değişikler ve sindirim kanalında bakteri bulunması gibi nedenlerden dolayı ortaya çıktığını gösterdi.En son çalışmalar ATG16L1,IL23R,IRGM VE NOD2  gibi spesifik genlerdeki değişiklerin Crohn hastalığının ilerlemesini hızlandırdığı saptanmıştır.Bu genler immun sistem için protein sağlarlar ve bu genlerin herhangi birinde görülebilen değişiklik immun sistemin bakterilere karşı verdiği yanıtı aksatır.Bakterilere karşı verilen anormal yanıtlar bağırsak duvarında karakteristik sindirim sistemi bozukluklarına neden olurlar.

Araştırmacılar aynı zamanda kromozom 5 ve kromozom 10 üzerindeki bazı bölgelerde görülebilen değişikliklerin de Crohn hastalığına neden olduğunu keşfetmişlerdir.Kromozom 5 üzerinde bulunan ve IBD5 bölgesi olarak bilinen yer bu bozukluğun ilerleme riskine neden olabilecek birçok genetik değişiklik içerir.Kromozom 5 ve Kromozom 10 üzerinde bulunup bu hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyen diğer bölgeler ise bilinmemektedir.

Kalıtım şekli

Bu hastalığın kalıtım modeli tam olarak bilinmemektedir.Çünkü birçok genetik ve çevresel faktör hastalığın ortaya çıkmasına neden olur.Hastalık geni taşıyan bir ailenin bireyi için bu hastalığa yakalanma oranı oldukça fazladır.
Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

CROHN HASTALIĞI

Tanım

Crohn hastalığı ilk olarak sindirim sistemini etkileyen, karmaşık, uzun süreli (kronik) bir hastalıktır. Bu hastalıkta aşırı inflamasyona neden olan anormal immün yanıt görülür. Özellikle ince bağırsağın ileum bölümünde ve kalın bağırsağın kolon bölümünde ortaya çıkan tipik bir yangı olabileceği gibi sindirim sisteminin farklı bölümlerinde de ortaya çıkabilir. Yangılı dokular kalın ve kabarık olur ve bağırsağın daha içteki dokusunda açık yaralar (ülser) gelişebilir.

Crohn hastalığı, genelde kişinin ileri ergenlik dönemlerinde ya da yirmili yaşlarında ortaya çıkabileceği gibi hayatın herhangi bir döneminde de görülebilir. Belirtiler kişinin hayatı süresince birkaç kere ortaya çıkma eğilimdedir. Bu bozukluğun en  yaygın belirtileri devamlı görülen diyare, karın ağrısı ve kramp, iştah kaybı, kilo kaybı ve ateştir. Crohn hastalarının bazılarında görülebilen inflamasyonlu bağırsak dokusundaki kronik kanama, zamanla anemiye neden olabilir. Bazı vakalarda, Crohn hastalığı ayrıca eklemleri, gözleri ve deriyi de etkileyebilir.

Crohn hastalığının en yaygın sorunu bağırsak tıkanmasıdır. Tıkanıklık, yaralı dokunun ince bağırsak duvarında şişmesinden veya yaraların çoğalmasından kaynaklanır. Hasta bireylerde fistül denilen, yangının bağırsak ile diğer dokular arasında anormal bağlantılar da görülebilir. Fistül, yaralar ince bağırsak duvarından yandaki organlara geçiş yaptığında (safra kesesi, vajina veya deri gibi) ortaya çıkar.

Crohn hastalığı en yaygın bağırsak inflamasyon hastalıklarından biridir (IBD). Başka bir IBD türü olan ülseratif kolit da bağırsak hattında kronik inflamasyona neden olur. Crohn hastalığının sindirim sisteminin her yerini etkileyebilmesinin aksine ülseratif kolitler tipik olarak sadece kolonda inflamasyona neden olur. 

Illustration of the effects of Crohn disease on the ileum, the lower third of the small intestine

Resim 1. Alila Medical Media/Shutterstock.com

Hastalığın görülme sıklığı

Crohn hastalığının en yaygın olduğu batı Avrupa ve Kuzey Amerika ‘da 100.000 kişiden 100 ya da 300 kişiyi etkileyebilen bir hastalıktır. Yaklaşık yarım milyondan fazla  Amerikalı bu hastalığa yakalanmıştır. Crohn hastalığı kuzey Avrupa ırklarında ve doğu  ve merkezi Avrupalı (Ashkenazi) Yahudilerde diğer etnik ırklara göre daha yaygındır. Bilinmeyen sebeplerle, Crohn hastalığının yaygınlığı Birleşik Devletler ve dünyanın başka bölgelerinde artmaktadır.

-Burdan sonrası sıkıntı-

Genetik Değişiklikler

Crohn hastalığının nedenleri komplextir. Genetik, çevresel ve çoğu bilinmeyen yaşam şekilleri faktörlerinin sonucunda görülen bir hastalıktır. ATG16L1, IRGM ve NOD2 genlerindeki değişiklikler Crohn hastalığının ortaya çıkma riskini arttırır.IL23R geni de Crohn hastalığı ile ilgilidir.Birçok genetik ve çevresel faktör Crohn hastalığının ortaya çıkmasında rol oynar.Araştırmacılar bu karmaşık ortaya çıkmasında katkıda bulunan sebepleri araştırsalarda faktörlerin birçoğu günümüzde halen bilinmemektedir.Sigara içimi bu hastalığın ilerlemesine neden olur.Ayrıca sigara semptomların ateşlenmesinde de etkilidir.

Yapılan çalışmalar Crohn hastalığının bazı gen değişimlerinin kombinasyonu sonucu immun sistemdeki değişikler ve sindirim kanalında bakteri bulunması gibi nedenlerden dolayı ortaya çıktığını gösterdi.En son çalışmalar ATG16L1,IL23R,IRGM VE NOD2  gibi spesifik genlerdeki değişiklerin Crohn hastalığının ilerlemesini hızlandırdığı saptanmıştır.Bu genler immun sistem için protein sağlarlar ve bu genlerin herhangi birinde görülebilen değişiklik immun sistemin bakterilere karşı verdiği yanıtı aksatır.Bakterilere karşı verilen anormal yanıtlar bağırsak duvarında karakteristik sindirim sistemi bozukluklarına neden olurlar.

Araştırmacılar aynı zamanda kromozom 5 ve kromozom 10 üzerindeki bazı bölgelerde görülebilen değişikliklerin de Crohn hastalığına neden olduğunu keşfetmişlerdir.Kromozom 5 üzerinde bulunan ve IBD5 bölgesi olarak bilinen yer bu bozukluğun ilerleme riskine neden olabilecek birçok genetik değişiklik içerir.Kromozom 5 ve Kromozom 10 üzerinde bulunup bu hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyen diğer bölgeler ise bilinmemektedir.

Kalıtım şekli

Bu hastalığın kalıtım modeli tam olarak bilinmemektedir.Çünkü birçok genetik ve çevresel faktör hastalığın ortaya çıkmasına neden olur.Hastalık geni taşıyan bir ailenin bireyi için bu hastalığa yakalanma oranı oldukça fazladır.
Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

CRİGLER-NAJJAR SENDROMU

Tanım

Crigler-Najjar Sendromu ‘’bilirubin’’ adı verilen toksik bir maddenin kanda yüksek seviyede bulunması ile tanımlanan (hiperbilirubinemi) şiddetli bir hastalıktır. Bilirubin, kırmızı kan hücrelerinin yıkımıyla üretilir. Bu madde vücuttan yalnızca karaciğerde bilirubinin toksik formu olan konjuge olmayan bilirubini, toksik olmayan konjuge bilirubine dönüştüren kimyasal bir reaksiyona maruz kaldığında atılabilir. Crigler-Najjar sendromuna sahip insanların kanlarında konjuge olmayan bilirubin artış gösterir.

Bilirubin sarı-turuncu tonlarındadır ve hiperbilirubinemi cildin sararmasına ve gözlerin beyazlamasına neden olur. Crigler-Najjar sendromunda sarılık doğumda ya da bebeklik döneminde görülür. Şiddetli konjuge olmayan hiperbilirubinemi, kernikterus adı verilen beyinde ve sinir dokuda konjuge olmayan bilirubin birikimine bağlı olarak gelişen beyin hasarına yol açabilir. Kernikteruslu bebekler sıklıkla son derece yorgun olurlar ve zayıf kas tonusuna sahip olabilirler. Bu bebekler artan kas tonusu veya sırtlarında kemerleşmeyle karşılaşabilirler. Kernikterus; vücudun istemsiz kıvranmaları, duyma problemleri ya da zeka geriliği dahil başka nörolojik problemlere neden olabilir.

Crigler-Najjar Sendromu ikiye ayrılır. Tip 1 (CN1) oldukça şiddetlidir ve bireylerin çocuklukta kernikterusa bağlı olarak ölümüne neden olabilir. Buna karşın, uygun tedaviyle daha uzun süreli yaşayabilirler. Tip 2(CN2) daha az şiddetlidir. Cn2’li bireylerde daha düşük bir ihtimalle kernikterus gelişir ve bireylerin çoğu yetişkinliğe erişir.

Sıklığı

Crigler-Najjar Sendromu dünya çapında tahmini olarak yenidoğanların 1 milyonda 1’inden azını etkiliyor.

Genetik Değişim

UGT1A1 genindeki mutasyon Crigler-Najjar Sendromuna sebep olur. Bu gen, öncelikli olarak karaciğer hücrelerinde bulunan ve bilirubinin vücuttan atılımını sağlayan bilirubin üridin difosfat glukuronozil transferaz enziminin sentezlenmesi için gerekli kodu sağlar.

Bilirubin-UGT enzimi glukuronidasyon adı verilen bir kimyasal reaksiyonu yerine getirir. Bu reaksiyon boyunca enzim, glukuronik asit adı verilen bir bileşiği konjuge olmayan bilirubine aktarır ve onu konjuge bilirubine dönüştürür. Glukuronidasyon, bilirubini suda çözünür hale getirir, böylelikle vücuttan kolaylıkla atılabilir.

UGT1A1 genindeki mutasyon, bilirubin-UGT enziminin yokluğu ya da azlığıyla sonuçlanır ve Crigler-Nijjer Sendromuna sebebiyet verir. CN2’li bireyler normal enzim fonksiyonunun %20’sinden azına sahipken, CN1’li bireyler enzim fonksiyonuna sahip değildir. Bilirubin-UGT fonksiyonunun kaybı, konjuge olmayan bilirubinin glukuronidasyonunu azaltır. Bu toksik madde vücutta birikir. Konjuge olmayan hiperbilirubinemi ve sarılığa yol açar.

Kalıtım Modeli

Crigler-Najjar Sendromu, otozomal çekinik bir şekilde kalıtılır. Bu, her iki UGT1A1 gen kopyasının da mutasyonlu olduğu anlamına gelir. Daha az şiddetli olan Gilbert Sendromu UGT1A1 geninin tek bir kopyasındaki mutasyondan meydana gelir.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/crigler-najjar-syndrome#inheritance

Kategoriler
YUKLENDI

COSTELLO SENDROMU

Hastalığın Tanımı

Costello sendromu vücudun birçok bölümünü etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu durum gecikmiş gelişim, zihinsel sakatlık, gevşek deri tabakası (özellikle ellerde ve ayaklarda belirgin olarak), nadiren esnek eklemler ve geniş bir ağzı içeren ayırt edici yüze ilişkin özelliklerle karakterize edilir. Anormal kalp atışı (aritmi), strüktüral (yapısal) kalp bozukluğu ve bir çeşit kalp rahatsızlığı olarak kalp büyümesi ve kalp kaslarının güçsüzleşmesi (Hipertrofik kardiyomiyopodi) gibi kalp rahatsızlıkları yaygındır. Costello sendromlu bebekler doğduklarında ortalamadan daha gelişmiş olabilirler fakat çoğu zorlu beslenmeye sahiptir ve diğer çocuklara göre daha yavaş gelişirler. Bu durumdaki insanlar diğerlerine nazaran kısa boyludurlar ve diğerlerine oranla indirgenmiş büyüme hormonu düzeyine sahip olabilirler. Costello sendromunun diğer belirti ve semptomları sıkı aşil tendonu (baldır kası ve topuğu birleştiren), zayıf kas tonusu (hipotoni), Chiari tip I malformasyonu olarak adlandırılan yapısal bir beyin anormalitesi, iskelet anormaliteleri, dişsel (dental) problemler ve görme problemlerini kapsayabilir.

Erken çocukluk döneminin başında Costello Sendromulu insanlar, artan ve gelişmesi kaçınılmaz olan kanseröz ve nonkanseröz tümörlerin riski altındadırlar. Bu durumla bağlantılı olup nonkanseröz tümörler;  küçük, burun ve ağız çevresinde ya da anüse yakın gelişen siğil benzeri çıkıntılar olan papillomalardır. Costello Sendromu ile bağlantılı en yaygın olan kanseröz tümör rabdoniyosarkom olarak adlandırılan, kas dokusunda başlayan bir çocukluk çağı kanseridir. Nöroblastoma, sinir hücrelerinin gelişiminde ortaya çıkan, ayrıca çocuklarda ve ergenlerde görülen bir tümördür. Buna ek olarak bazı Costello Sendromlu ergenlerde,  genelde yaşlı erişkinlerde görülen bir çeşit mesane kanseri formu olan transisyonel hücre karsinoması gelişir.

Costello Sendromu belirti ve bulguları, CFC (kardiofasikütanöz) Sendromu ve Noonan Sendromu adı verilen iki genetik hastalıkla önemli ölçüde örtüşür. Hasta bebeklerin fiziksel özelliklerine bakılarak bu üç ayrı hastalıktan hangisi olduğunu söylemek zor olabilir. Bununla birlikte hastalıklar, genetik nedeni ve daha sonra çocukluk çağında gelişen belirti ve semptom modelleri ile ayırt edilebilir.                                                   

Hastalığın Sıklığı

Bu durum çok nadirdir. Büyük olasılıkla dünya çapında 200-300 kişiyi etkilemektedir. Bildirilen Costello Sendromu hesaplamaları ile 300.000’de 1 ile 1.25 milyonda 1 insanda görülür.                         

Genetik Değişmeler

HRAS genindeki mutasyon Costello Sendromuna neden olur. Bu gen H-Ras olarak adlandırılan bir proteinin yapımı için talimatlar verir. Bu talimatlar bu hücrenin büyüme ve bölünmesinin kontrolüne yardım eden yolun bir parçasıdır. Costello Sendromuna neden olan mutasyonlar anormal olarak aktifleşen bir H-Ras proteinin üretimine neden olur. Kanseröz ve nonkanseröz tümörlerin gelişimine neden olabilecek aşırı aktif protein, hücreleri sürekli büyümeye ve bölünmeye yönlendirir. HRAS genindeki mutasyonların Costello Sendromunun diğer özelliklerini nasıl ortaya çıkardığı belli değildir, ancak birçok bulgu ve semptom muhtemelen hücrelerin aşırı büyümesi ve anormal hücre bölünmesinden kaynaklanmaktadır.

Costello Sendromunun bulgu ve semptomları olan bazı insanların HRAS geninde tanımlanmış bir mutasyon yoktur. Bu bireyler ilgili genlerde mutasyonların neden olduğu CFC Sendromu veya Noonan Sendromuna sahip olabilirler. Bu genlerden üretilen proteinler birbiri ile ve H-Ras proteini ile aynı hücre bölünmesi yolunun bir parçası olarak etkileşime girerler. Bu etkileşimler, farklı genlerdeki mutasyonların bulgu ve semptomlarının çakıştığı koşullara neden olabileceğini açıklamaya yardımcı olur.                                      

Kalıtım Şekilleri

Costello Sendromu, her hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olması için yeterli olduğu anlamına gelen bir otozomal dominant olarak değerlendirilir. Bildirilen vakaların neredeyse tamamı yeni gen mutasyonlarından kaynaklanmıştır ve ailelerinde bozukluk geçmişi olmayan kişilerde görülmüştür.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/costello-syndrome#inheritance

Kategoriler
YUKLENDI

CANAVAN HASTALIĞI

Tanım

Canavan hastalığı, beyindeki mesaj alma ve göndermeden sorumlu  sinir hücrelerine (nöronlar) zarar veren nadir görülen irsi bir rahatsızlıktır. Bu  hastalık, lökodistrofi denilen bir grup genetik rahatsızlıktan biridir. Lökodistrofi rahatsızlıkları, sinirleri koruyan ve sinir impulsların etkili bir şekilde iletimini sağlayan bir örtü olan miyelin kılıfının büyümesini ve savunmasını bozmaktadır.

Canavan hastalığının en yaygın ve en şiddetli formu yenidoğanlardakidir. Hasta bebekler hayatının ilk birkaç ayında normal  görünür ancak 3-5 aylık dönemlere gelindiğinde gelişme ile ilgili sorunlar fark edilmeye başlanır. Bu bebeklerin dönme, kafa hareketini kontrol etme, desteksiz oturma gibi motor becerileri genellikle  gelişmez. Bu durumun diğer ortak özellikleri arasında zayıf kas tonusu (hipotoni), olağandışı büyüklükte kafa boyutu (makrosefali) ve asabiyet bulunur. Ayrıca beslenme ve yutma zorlukları, nöbetler ve uyku bozuklukları da gelişebilir.

Canavan hastalığının hafif seyirli formu daha az yaygındır. Hasta bireylerin çocukluklarında konuşma ve motor becerilerinin gelişmeye başlaması biraz gecikir. Bu gecikmeler o kadar hafif ve özgül olmayabilir ki bunların Canavan hastalığından kaynaklandığı asla bilinmeyebilir.

Canavan hastalığına sahip insanların beklenen yaşam süresi oldukça çeşitlidir. Hastalığın yenidoğan formuna sahip çoğu birey yalnızca çocukluk döneminde yaşar, ancak bazıları ergenlik çağını ve sonrasını da yaşar. Hastalığın hafif seyirli formuna sahip olan bireylerde ise yaşam ömrünün kısalması durumu görülmemektedir.

Sıklık

Bu hastalık tüm etnik kökenlerde rastlanırken, en yaygın olarak Ashkenazi (Doğu ve Orta Avrupa) Yahudilerinde görülür. Araştırmalar, bu rahatsızlığın Ashkenazi Yahudileri topluluğunda her 6400 ila 13500 kişiden 1 kişiyi etkilediğini ortaya koyuyor. Diğer popülasyonlardaki görülme oranı ise bilinmemektedir.

Genetik Değişiklikler 

ASPA genindeki mutasyonlar Canavan hastalığına neden olur. ASPA geni aspartoasilaz olarak adlandırılan enzimi üretmek için talimat verir. Bu enzim genellikle N-acetyl-L-aspartic acid (NAA) olarak adlandırılan, ağırlıklı olarak beyindeki nöronlarda bulunan bileşiği yıkar. NAA’nın görevi açık değildir. Araştırmacılar NAA’nın miyelin kılıf yapımında rol oynadığını düşünmekteydiler. Ama son araştırmalar NAA’nın böyle bir fonksiyonunun olmadığını gösteriyor. Enzim, bunun yerine su moleküllerinin nöronların dışına taşınmasına katılıyor olabilir.

ASPA genindeki mutasyonlar, NAA’nın normal yıkımını önleyen aspartoasilazın işlevini azaltır. Canavan hastalığının yenidoğan/çocukluk formuna neden olan mutasyonlar, enzimin aktivitesini ciddi şekilde bozarak NAA’nın beyinde yüksek seviyelere gelmesine izin verir. Bozukluğun hafif/gençlikte olan formuna neden olan mutasyonlar, enzimin aktivitesi üzerinde hafif etkilere sahiptir ve NAA’nın daha az birikmesine neden olur.

Beyindeki fazla NAA, Canavan hastalığının belirti ve semptomlarıyla ilişkilidir. Çalışmalar gösteriyor ki, eğer NAA uygun şekilde yıkılmazsa bunun sonucunda oluşan kimyasal dengesizlik sinir sistemi gelişimi sırasındaki miyelin kılıf oluşumuna engel olur. NAA birikimi aynı zamanda mevcut miyelin kılıflarının aşamalı olarak yıkımına neden olur. Bu koruyucu kaplamaya sahip olmayan sinirler, normal beyin gelişimini bozan bir arızaya uğrar.

Kalıtım Şekli

Bu hastalık otozomal resesif genlerle kalıtılır, bu da her bir hücredeki her iki kopyanın mutasyona uğradığı anlamına gelir. Otozomal resesif durumda olan bir bireyin ebeveynlerinin her ikisi de mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır ancak genellikle durumun semptom ve belirtilerini göstermezler.

Şekil 1.  Normal bir hastanın sagittal nükleer manyetik rezonans görüntüsü ile Canavan hastalığı olan bir hasta karşılaştırıldığında beyin dokusundaki atrofi, ventriküllerin genişlemesi ve corpus callosum ile diğer sinir yollarının incelmesiyle birlikte fark edilebilir.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/canavan-disease#inheritance

https://www.the-scientist.com/research/gene-therapy-targets-canavan-disease-54247

Kategoriler
YUKLENDI

Brugada Sendromu

Brugada Sendromu nedir?

Brugada Sendromu normal kalp ritminin bozulmasına neden olan bir durumdur. Özellikle bu rahatsızlık kalbin aşağıdaki odacıklarında(ventrikül) düzenli olmayan kalp atımlarına neden olabilir. Bu anomaliye ventriküler aritmi denir. Tedavi edilmezse düzenli olmayan kalp atımları bayılmaya (senkop), nöbetlere, zor nefes almaya veya ani ölüme neden olabilir. Bu komplikasyonlar genel olarak etkilenen insan dinlenirken veya uyurken olur.

Yaşam boyunca her zaman gelişebilmesine rağmen, Brugada Sendromu genellikle yetişkinlikte ortaya çıkar. Ani ölümleride içeren aritmi ile alakalı bulgular ve semptomlar erken bebeklik çağından geç yetişkinlik çağına kadar her zaman olabilir. Ani ölüm genellikle 40 yaş civarında olur. Bu durum 1 yaşından küçük bebeklerin en önemli nedeni olan ani bebek ölümü sendromunun(SIDS) bazı vakalarını açıklayabilir. SIDS genellikle uyku sırasında ani ve açıklanamayan ölüm ile karakterizedir.  

Ani açıklanamayan gece ölüm sendromu (SUNDS) genç yetişkinlerde genellikle geceleri uykuda beklenmeyen kalp durmaları ile karakterizedir. Bu durum aslında Güneydoğu Asya nüfusunda ölümün en önemli nedeni olarak tanımlanır. Araştırmacılar SUNDS ve Brugada sendromunun aynı rahatsızlık olduğuna karar vermiştir.

Brugada Sendromu ne kadar yaygındır?

Dünyada her 10.000 kişiden beşini etkilediği tahmin edilmesine rağmen, Brugada sendromunun kesin prevalansı bilinmemektedir. Bu durum Asya soyundan gelen insanlarda daha sık görülür, özellikle Japon ve Güneydoğu Asya popülasyonlarında.

Brugada Sendromu hem erkekleri hemde kadınları etkilemesine rağmen, erkeklerde 8-10 kat daha yaygındır. Araştırmacılar bir seks hormonu olan testosteronun erkeklerde daha yüksek seviyede olmasının bu farklılığa neden olduğundan şüpheleniyor.

Brugada Sendromu nasıl kalıtılır?

Brugada sendromu bir kaç farklı gendeki bir mutasyondan dolayı kaynaklanabilir. Bu durumdaki en yaygın mutasyonlu gen SCN5A, hastaların yaklaşık %30’unda değişmiştir. Bu gen pozitif yüklenmiş sodyum atomlarını (iyonlar) kalp kası hücrelerine taşıyan sodyum kanallarının yapılması için gerekli talimatları sağlar. İyon kanallarının bu tipi kalbin normal ritminin sürdürülmesinde kritik rol oynar. SCN5A genindeki mutasyonlar bu kanalın fonksiyonunu veya yapısını değiştirir. Bu değişiklik hücrenin içine sodyum iyonlarının akışının azalmasına neden olur. İyon taşınmasındaki bozukluk kalp atımlarının ritmini değiştirir, bu da Burgada sendromunun karakteristik özelliği olan anormal kalp ritmine yol açar.

Diğer genlerdeki mutasyonlar da Brugada Sendromuna yol açabilir. Vakaların yüzde ikisinden azından diğer genetik değişiklikler sorumludur. Brugada sendromunda bulunan diğer genlerin bazıları kalp kası hücrelerindeki sodyum kanallarının doğru yerini ve işlevini sağlayan proteinlerin yapımındaki talimatları sağlar. Diğer genlerin ürettiği proteinler kalp kası hücrelerinin içine veya dışına kalsiyum veya potasyum taşıyan iyon kanallarının kontrol edilmesini veya oluşturulmasını sağlar. Sodyum kanallarıyla birlikte, kalp kasındaki kalsiyum ve potasyum kanallarındaki uygun akım, düzenli kalp atımlarının sürdürülmesine yardımcı olur. Bu genlerdeki mutasyonlar iyonların akışını bozar ve normal kalp ritmini zayıflatır.

Gen mutasyonunun tanımlanamadığı hastalarda Brugada sendromunun nedeni genelde bilinmez. Bazı vakalarda belli ilaçlar bu rahatsızlığın genetik olmayan (sonradan kazanılmış) formuna neden olur. Değişmiş kalp ritmini uyarabilen ilaçlar aritmilerin bazı formlarını, anjina adı verilen durumu (göğüs ağrısına neden olur), yüksek kan basıncını, depresyonu ve diğer zihinsel hastalıkları tedavide kullanılan ilaçları içerir. Kalsiyumun veya potasyumun anormal boyutta yüksek kan seviyeleri (hiperkalsemi, hiperkalemi), aynı zamanda normal olmayan düşük potasyum seviyeleri (hipokalemi) sonradan kazanılmış Brugada sendromuyla ilişkilendirilir. Bu rahatsızlığın genetik olmayan formunun nedenlerine ek olarak, bu faktörler diğer gende veya SCN5A’nın altında yatan mutasyonlarla birlikte insanlarda semptomları tetikleyebilir.

İnsanlara Brugada Sendromu kalıtımla nasıl geçer?

Her hücrede değişmiş genlerin bir kopyası rahatsızlığa sebep olmak için yeterli olması anlamına gelen otozomal dominant olarak kalıtılır. Bir çok vakada hastaların bu durumda olan bir ebeveyni olur. Diğer vakalar gendeki yeni mutasyonlar sonucu olabilir. Bu durum bu rahatsızlığı aile geçmişinde olmayanlarda meydana gelir.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/brugada-syndrome#inheritance

Kategoriler
YUKLENDI

Angelman Sendromu

Angelman Sendromu Nedir?

Angelman Sendromu öncelikle sinir sistemini etkileyen karışık bir genetik bozukluktur. Gelişim geriliği, zihinsel engellilik, ciddi konuşma bozuklukları, yürüme ve denge(ataxia) problemleri bu rahatsızlığın karakteristik özellikleridir. Etkilenen çocukların bir çoğu tekrarlayan nöbetlere(epilepsi) ve küçük kafa büyüklüğüne(mikrosefali) sahiptir. Gelişim geriliği 6-12 aylıkken farkedilebilir hale gelir ve diğer ortak semptomlar ve işaretler genellikle çocukluğun ilk dönemlerinde kaybolur.

Angelman Sendromlu çocuklar genellikle mutlu, sık sık gülümseyen heyecanlı tavırları, kahkahaları, el çırpma davranışlarıyla tipiktir. Hiperaktivite, kısa dikkat süresi, ve suya hayranlık yaygındır. Ayrıca etkilenen çocukların bir çoğu zor uyur ve normalden daha az uykuya ihtiyaçları vardır.

Yaşla birlikte Angelaman Sendromlu çocuklar daha az heyecanlıdır ve uyku problemleri iyileşmeye eğimlidir. Buna rağmen, etkilenen bireylerde zeka geriliği, ciddi konuşma bozuklukları ve nöbetler hayatları boyunca devam eder. Angelman sendromlu yetişkinler “coarse”(kaba) olarak tanımlanan ayırt edici yüz özelliklerine sahiptirler. Açık saç rengiyle birlikte ender açık ten ve anormal omurga eğriliği(skolyoz) diğer yaygın özelliklerindendir. Bu rahatsızlıktan muzdarip olanların hayat beklentisi neredeyse normaldir.

Angelman Sendromu ne kadar yaygındır?

Angelman Sendromunun her 12.000 veya 20.000 kişiden birinde görüldüğü tahmin edilmektedir.

Angelman Sendromu nasıl kalıtılır?

UBE3A olarak adlandırılan gendeki fonksiyon kaybından dolayı Angelman Sendromunun bir çok karakteristik özellikleri ortaya çıkar. İnsanlar normalde her bir ebeveynden UBE3A geninin bir kopyasını alarak kalıtılır. Bu genin iki kopyasıda vücut dokularının çoğunda aktif hale getirilir. Buna rağmen beynin belirli bölgelerinde kişinin sadece annesinden aldığı gen(maternal) kopyası aktiftir. Genetik baskı olarak adlandırılan olgudan dolayı ebeveyne has gen aktivasyonu olur. Eğer kromozomal değişilik veya gen mutasyonundan dolayı UBE3A geninin anneden gelen kopyası kaybolursa, beynin bazı bölümlerinde genin aktif kopyası olmaz.

Bazı farklı genetik mekanizmalar UBE3A geninin anneden gelen kopyasını silebilir veya inaktif edebilir. Anneden gelen ve bu geni içeren kromozom 15 üzerindeki bölümün silinmesi Angelman Sendromu vakalarının çoğunda (Yaklaşık yüzde 70) görülür. Angelman sendromu anneden gelen UBE3A genindeki mutasyondan dolayı olur.

Vakaların küçük bir yüzdesinde, her bir ebeveynden gelen bir kopya yerine kromozon 15in iki kopyasınından babadan alınmasıyla Angelman Sendromu oluşur. Bu olgu babadan gelen unipariferal disomi olarak adlandırılır. Ayrıca translokasyon olarak adlandırılan kromozomal yeniden düzenleme veya bir mutasyon veya UBE3A geninin aktivasyonunu kontrol eden DNA bölgesinin bozukluğundan dolayı Angelman Sendromu nadiren oluşabilir. Bu genetik değişiklikler anormal olarak UBE3A genini veya kromozom 15 üzerindeki anneden gelen diğer genleri kapatabilir(inaktif edebilir).

Angelman Sendromundan etkilenenlerin yüzde 10-15inin nedeni bilinmiyor. Bu vakalarda diğer gen veya kromozomlardaki değişiklikler bu rahatsızlık için sorumlu olabilir.

Angelman Sendromlu bazı insanlarda, OCA2 olarak adlandırılan genin kaybı açık saç rengiyle birlikte açık ten ile ilişkilendiriyor. İnsanlarda kromozom 15te yer alan OCA2 geni bu rahatsılıkta sıklıkla silinir. Buna rağmen, OCA2 geninin kaybı Angelman Sendromunun semptomlarına ve diğer bulgularına neden olmaz. Bu genden üretilen protein cilt, saç ve gözün renklenmesine(pigmentasyon) karar verilmesinde yardımcı olur.

İnsanlara Angelman Sendromu kalıtımla nasıl geçer?

Angelman Sendromunun bir çok vakaları doğuştan gelmez, özellikle anneden gelen kromozom 15te ki silinmelerden veya babadan gelen unipariferal disomiden dolayı olur. Embriyonik gelişmenin erken evrelerinde veya üreme hücrelerinin(yumurta ve sperm) oluşmasındaki rastegele genetik değiiklikler şeklinde meydana gelir. Etkilenen insanların aile geçmişinde bu rahatsızlık tipik olarak yoktur.

Angelman Sendromundan sorumlu olan genetik değişiklik nadiren doğuştan gelebilir. Örneğin UBE3A genindeki veya bir nesilden diğerine aktarılması için gen aktivasyonunu kontrol eden DNA bölgesinin yakınlarındaki mutasyonlarda olası nedenlerdendir.

Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

Alpers-Huttenlocher Sendromu

Alpers-Huttenlocher nedir?

Alpers-Huttenlocher Sendromu POLG bağlantılı rahatsızlıklar olarak adlandırılan durumların en şiddetli gruplarından birisidir. Bu gruptaki durumlarda kas, sinir ve beyin ile alakalı işlevleri içeren semptomlar ve bir dizi benzer bulgular ortaya çıkar. Alpers-Huttenlocher sendromu tipik olarak 2-4 yaş arasındaki çocuklarda olur. Bu durumdaki insanlarda genellikle 3 karakteristik özellik öne çıkar: tedavi ile iyileşmeyen tekrarlayan nöbetler(intractable epilepsy), zihinsel ve hareket yeteneklerinin kaybolması(psikomotor gerileme) ve karaciğer hastalıkları.

Alpers-Huttenlocher sendromlu insanların genellikle ilave bulguları ve semptomları vardır. Bir çoğunun koordinasyon ve denge(ataksi) ile problemleri ve sinir işlevlerinde bozuklukları (nöropati) vardır. Nöropati anormal veya kaybolmuş reflekslere neden olabilir. Ayrıca etkilenen bireylerde, kaslarını ve hareketi kontrol yeteneğinin kaybına kadar kötüleşen zayıf kas tonusu(hipotoni) gelişebilir. Alpers-Huttenlocher sendromlu bazı insanlar yürüme, oturma ve kendi kendilerine yemek yeme yeteneklerini kaybedebilirler. Etkilenen insanlarda diğer hareketle alakalı semptomlar istemsiz kas seğirmeleri (myoclonus), uzuvların kontrol edilemeyen hareketleri(choreathetosis) ve parkinson hastalığındaki gibi hareket anomalileri içerebilir.

Etkilenen bireylerde beyin ile alakalı başka bulgular ve semptomlar gözlenebilir. Genellikle  görme duyuları veya auralarla birlikte migren ağrısı yaygındır. Ayrıca bu rahatsızlığa sahip insanlarda azalan beyin işlevleri uykusuzluk, konsantre olamama, sinirlilik, dil yeteneği kaybı veya hafıza kaybı olarak ortaya çıkabilir. Bu rahatsızlığa sahip bazı insanlar görme ve duyma duyusu kaybedebilir. Alpers-Huttenlocher sendromlu çocuklar bu durum ilk görüldüğü andan itibaren bir kaç aydan 10 yıla kadar yaşayabilir.

 

Alpers-Huttenlocher Sendromu ne kadar yaygındır?

Alpers-Huttenlocher sendromunun prevelansı yaklaşlık olarak 100.000 bireyde birdir.

 

Alpers-Huttenlocher Sendromu nasıl kalıtılır?

Alpers-Huttenlocher sendromu POLG genindeki mutasyonlardan dolayı kaynaklanır. Bu gen polimeraz gama(pol gama) olarak adlandıran proteinin bir bölümünün(alfa alt biriminin) yapılmasındaki talimatları sağlar. Pol gama besinlerden alınan oksijeni kullanarak hücrenin kullanabileceği enerji formuna çeviren mitokondri yapısında çalışır. Her bir mitokondri normal çalışabilmesi için gerekli olan mitokondrial DNA(mtDNA) olarak bilinen az bir miktar DNA içerir. DNA replikasyonu olarak bilinen mitokondrial DNA’nın yeni kopyasının üretilmesinde kalıp olarak pol gama mtDNA’daki dizileri okur ve kullanır.

POLG gen mutasyonlarının çoğu pol gamanın bir bölümündeki alfa altyapısında bir aminoasitte(proteinin yapıtaşı) değişiklik yapar. Bu değişiklikler DNA replikasyonun yeteneğini azaltan mutasyona uğramış pol gamaya neden olur. Mekanizması tam olarak bilinmemesine rağmen, POLG genindeki mutasyonlar genellikle mtDNA’nın kopyalarının sayılarını azaltır, özellikle kas, beyin ve karaciğer hücrelerinde. MtDNA azalması Alpers-Huttenlocher sendromundaki bulgular ve semptomlardan sorumlu olan hücresel enerjide azalmaya neden olur.

POLG genindeki mutasyon Alpers-Huttenlocher sendromu teşhis edilen insanların yüzde 13ünde tanımlanamadı. Araştırmacılar bu rahatsızlıktan sorumlu olabilecek diğer genleri tanımlamak için çalışıyorlar.

 

İnsanlara Alpers-Huttenlocher Sendromu kalıtımla nasıl geçer?

Bu rahatsızlık otozomal çekinik olarak kalıtırlır. Bunun anlamı ise genin iki kopyasıda bütün hücrelerde mutasyona uğramıştır. Otozomal çekinik duruma sahip olan bireylerin ebeveynlerinin her biri mutasyonlu genlerin birer kopyasını taşır. Fakat ebeveynler tipik olarak rahatsızlığın belirtilerini veya semptomlarını göstermezler.

 

Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

AİCARDİ SENDROMU

Aicardi Sendromu neredeyse sadece kadınlarda meydana gelen 3 özellikle karakterizedir.Aicardi sendromlu insanlar beynin sağ ve sol yarısındaki bağlantı dokusunun az gelişmişliğine yada yokluğuna sahiptirler(corpus callosumun agenezi yada disgenezisi).Süt çocukluğunda başlayan nöbetleri vardır(infantil spazmlar) ki tekrarlayan nöbetlere(epilepsi) gelişme eğilimindedirler bunun tedavi edilmesi zordur.Etkilenmiş bireylerde ayrıca korioretinal laküna vardır ki gözün arkasındaki(retina) ışığa duyarlı dokuda kusurlardır.

Aicardi sendromlu insanlarda sıklıkla ek olarak beyin anormalileri vardır,beynin iki tarafı arasında asimetri,beyin kıvrımlarının ve oluklarının boyut olarak küçük olması yada sayısının azalması,kistler ve beynin merkezine yakın sıvı dolu kavitelerin(ventrikül) büyümesi bunları içerir.Bazılarının alışılmadık şekilde küçük kafaları vardır(mikrosefali).Çoğu etkilenmiş bireyde ılımlıdan şiddetliye gelişimsel gerilik ve entelektüel disabilite vardır buna rağmen hastalığa sahip bazı insanlar ılımlı disabiliteye sahiptirler.

Korioretinal lakünaya ek olarak,Aicardi Sendromlu bireyler diğer göz anomalilerinden küçük yada zayıf gelişmiş gözler(mikroptalmi) gibi yada gözden beyine bilgi taşıyan yapıda yani optik sinirde boşluk veya deliğe(kolobom)  sahip olabilirler.Bu göz anomalileri etkilenmiş bireylerde körlüğe sebep olurlar.

Aicardi sendromlu bazı bireylerde alışılmamış yüz özellikleri vardır bunlar üst dudakla burun arasındaki alanın(filtrum) kısalığı,büyük ucu kalkık ve yassı burun,büyük kulaklar ve seyrek kaşları içerir.Bu durumun diğer özellikleri küçük eller,el malformasyonları ve omurganın progresif anormal ilerleyen eğriliğine(skolyoz) yönlendiren omurga ve kaburga anomalilerini içerirler.Genellikle konstipasyon yada diyare,gastroözofagal reflü ve beslenmekte zorluk gibi gastrointestinal problemleri vardır.

Aicardi sendromunun şiddeti çeşitlilik gösterir.Hastalığa sahip bazı insanların çok şiddetli epilepsisi vardır ve çocukluğa kadar hayatta kalamayabilirler.Az şiddetli bireyler ılımlı işaret ve semptomlarla yetişkinliğe kadar yaşayabilirler.

Sebepleri:

Aicardi sendromu büyük ihtimalle X kromozomunda yerleşmiş gende yeni mutasyon sebebiyle olur.Aicardi sendromuna sebep olan gen bilinmiyor.Raporda TEAD1 ve OCEL1 genlerinde değişim Aicardi sendromlu 2 kızda tanımlanmıştır bu değişiklikler büyük gruptaki Aicardi sendromlu diğer kızlarda doğrulanamamıştır. Böylelikle bu genler Aicardi sendromuna sebep olarak görünmemektedir.Bu durumun erkeklerde ölümcül olduğu farz edilmektedir.

Aicardi sendromlu kızın ailesi tipik olarak etkilenmemiştir.Etkilenmiş anneden çocuğuna Aicardi sendromunun iletimi rapor edilmemiştir.Ayrıca diğer aile üyeleri de genellikle artmış risk  altında değildirler.

Sıklık:

Aicardi sendromu çok nadir bir hastalıktır.ABD’de yaklaşık 105.000-167.000  yeni doğanda 1 meydana gelir.Araştırmacılar dünya çapında yaklaşık olarak 4.000 etkilenmiş birey olduğunu tahmin etmektedirler.

Bu Durumun Diğer İsimleri:

  • Aicardi’nin Sendromu
  • Oküler  anormaliler ve infantil spazmlarla birlikte corpus callosum agenezi
  • Korioretinal anormaliyle birlikte corpus callosum agenezi
  • Kalozal agenezi ve oküler anormali
  • ACC ile birlikte korioretinal anormaliler

Aicardi Sendromunun Alt dalları:

Alt dalları bulunmamaktadır.

İşaret ve Semptomlar:

Aicardi sendromu tipik olarak 4 ay ile 4 yıl arasında istemsiz kas spazmlarıyla başlar.Diğer semptomlar epilepsi,entelektüel disabilite,büyük kas güçsüzlüğü(hipotoni),anormal küçük kafa(mikrosefali) ve retina ile gözün arkasındaki sinirin(kolobom) gelişimini tamamlayamaması ve/yada kaburgalarda ve/yada spinal sütunda anomalileri içerir.Aicardi sendromlu her yaştaki tüm çocuklarda motor gelişimde önemli ölçüde gecikme vardır.Üst solunum yolu enfeksiyonlarından dolayı çocukluk boyunca Aicardi sendromu yaşamı tehdit edici olabilir.

Kalıtım Paterni:

Bilinen Aicardi sendromlu olguların neredeyse tamamı seyrektir,bu jenerasyon vasıtasıyla geçmemiştir ve aile hikayelerinde bu hastalığa sahip bireyler meydana gelmemiş demektir.Bu hastalığın yeni gen mutasyonları sonucu olduğuna inanılmaktadır.

Aicardi sendromu X’e bağlı dominant olarak sınıflandırılır.Hastalıkla bağlantılı gen bilinmiyorken, X kromozomunda yerleşmiş olduğuna inanmaktadır.Kadınlarda(2 X kromozomuna sahiptirler),her hücredeki genin bir yada iki kopyasında mutasyon hastalığa sebep olması için yeterlidir.Erkekler(Sadece 1 X kromozomuna sahiptirler) her hücredeki genin bir kopyasındaki mutasyon neredeyse her zaman çok erken gelişimde ölümcüldür,bu yüzden Aicardi sendromlu bebeklerin neredeyse tümü kızdır.Yinede,her hücrede bir tane ekstra X kromozomlu az sayıda etkilenmiş erkekler(47,XXY) tanımlanmıştır.47,XXY Kromozom paternli erkekler ayrıca Klinefelter sendromu denen duruma da sahiptirler.

Standart Terapiler:

Tedavi

İlaçlar Aicardi sendromunun sebep olduğu nöbetleri baskılayabilir.Nöbetleri tedavi etmek genellikle zordur.Doktorun bir takım ilaçları deneyip hangisinin en iyi çalıştığını görmeye ihtiyacı vardır.Çalışmalar Aicardi sendromlu herkes için çalışan tek bir ilaç olmadığını gösteriyor.

KAYNAKÇA:

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/aicardi-syndrome
https://rarediseases.org/rare-diseases/aicardi-syndrome/