Kategoriler
YUKLENDI

JUVENİL MİYOKLONİK EPİLEPSİ (JME)

Genel Bilgi

Juvenil miyoklonik epilepsi (JME), miyoklonik jerklerle (kolların veya bacakların hızlı, istem dışı kasılması), jeneralize tonik-klonik nöbetler ve bazen absans nöbetler ile karakterize bir epilepsi sendromudur. JME nöbetleri genellikle insanlar sabah ilk uyandığında ortaya çıkar. Nöbetler uyku eksikliği, aşırı yorgunluk, stres veya alkol tüketimi ile tetiklenebilir. Başlangıç genellikle normalde sağlıklı olan çocuklarda adolesan çağlarında ortaya çıkar. JME’nin nedenleri çok karmaşıktır ve tam olarak anlaşılamamıştır. GABRA1 ve EFHC1 genleri dahil birkaç genin birinde ortaya çıkan mutasyonlar, bu hastalığa neden olabilir veya duyarlılığı artırabilir. Hastaların antikonvülsanlarla ömür boyu tedavileri gerekse de, prognozları genellikle iyidir. (1)

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

JME’nin kesin nedeni bilinmemektedir. Kafa travması, beyin tümörü veya ensefalit gibi durumlarla ilişkili değildir.

Aile öyküsü ve genetik faktörler JME riskinde güçlü bir rol oynamaktadır. Etkilenen insanların yaklaşık üçte birinin epileptik nöbetleri olan bir akrabası vardır ve birçok ailede spesifik genetik mutasyonlar bulunmuştur. GABRA1 ve EFHC1 genlerindeki ve henüz tanımlanmayan diğer genlerdeki mutasyonlar JME’ye neden olabilir veya duyarlılığı artırabilir.

GABRA1 geni, hücre zarını geçen klorür iyonlarının akması ile ilgili bir proteinin yapılması için talimatlar sağlar. Klorür iyonlarının akışı, hücre içinde sinir hücreleri (nöronlar) arasındaki sinyalleşmeyi engelleyen ve beynin çok fazla sinyalle aşırı yüklenmesini önleyen bir ortam oluşturur. GABRA1 genindeki mutasyonlar beyindeki nöronların aşırı uyarılmasına yol açar ve nöbetlerle ilişkili anormal beyin aktivitesini tetikler.

EFHC1 genindeki mutasyonlar az sayıda insanda JME ile ilişkilendirilmiştir. EFHC1 geni, nöron aktivitesinde de rol oynayan bir proteinin yapılmasına yönelik talimatlar sağlar, fonksiyonu tam olarak anlaşılmamış olmakla birlikte, aynı zamanda nöronların aşırı uyarılmasına ve nöbetlerin tetiklenmesine de yol açabilir.

JME, aşağıdaki belirtilerle ortaya çıkabilir:

  • Uyku eksikliği
  • Psikolojik stres
  • Alkol ve uyuşturucu kullanımı
  • İlaç uyumsuzluğu
  • Strobe ışıkları gibi titreyen ışıklar
  • Regl
  • Günün saati – genellikle sabahlar (1)

Belirti ve Semptomlar

JME’nin belirtileri ve semptomları şunlardır:

  • Kolların ve bacakların hızlı, istem dışı kasılması olarak tanımlanan ve hastalığın ayırt edici özelliği olan miyoklonik jerkler veya nöbetler vakaların yaklaşık % 17’sinde tek belirti olabilirler; Olguların yaklaşık % 20’sinde nöbetler kümeler halinde görülür, vücudun sadece bir tarafını (tek taraflı) etkiler ve tonik-klonik nöbet öncesi başlar.
  • Jeneralize tonik-klonik nöbetler, miyoklonik jerklerin başlamasından birkaç ay sonra ortaya çıkar.
  • Absans nöbetleri, genellikle 5 ve 16 yaşlarında ortaya çıkan ilk semptomdur.
  • Miyoklonik status epileptikus, JME’yi en çok ilgilendiren problem olarak kabul edilir. Çoklu miyoklonik nöbetler hemen durmadığında, uyku yoksunluğundan ya da kaçırılan nöbetlerden sonra bu durum görülür. (1)

Genetik Görülme Sıklığı

JME, idiyopatik jeneralize epilepsilerin yüzde 25 ile 30’unu ve tüm epilepsi vakalarının yüzde 10’unu oluşturur. Epilepsi riski yüzde 20 olan 20 yaş baz alındığında, JME insidansı 1000 ile 2000’de 1 olarak tahmin edilmektedir.

JME’deki cinsiyet oranının genel olarak eşit olduğu düşünülmektedir, ancak birkaç çalışma kadınlarda 2.9:1’e kadar olan bir üstünlüğü bildirmiştir. (2)

Kalıtım Paterni/Deseni

JME’nin kalıtım paterni tam olarak anlaşılamamıştır. Durum GABRA1 genindeki mutasyonlardan kaynaklandığında otozomal dominant bir kalıba kalıtılır, bu da her bir hücrede değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olmak için yeterli olduğu anlamına gelir. EFHC1 genindeki mutasyonların neden olduğu juvenil miyoklonik epilepsinin kalıtım paterni bilinmemektedir.

JME epilepsisi ailelerde çalışabilse de, çoğu vakada aile öyküsü bulunmayan kişilerde görülür. (3)

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Genetik veya nadir bir hastalık için tanı koymak genellikle zordur. Sağlık uzmanları tanı koymak için genellikle hastanın anamnezine, semptomlarına, fizik muayenesine ve laboratuvar test sonuçlarına bakar.

Alkol kullanımı ve uyku yoksunluğu gibi durumlardan hastayı kaçındırmak faydalı olabilir. Bununla birlikte, anti-konvülsanlarla medikal tedavi genellikle gereklidir ve iyi tolere edilir. Hastaların çoğu tek bir ilaç, en yaygın olarak valproik asit ile iyi kontrol edilebilir. Ayrı ayrı veya kombinasyon halinde kullanılabilecek diğer ilaçlar arasında lamotrijin, levetirasetam, klonazepam ve topiramat bulunur. (1)

Hastalığın Seyri

Nöbetler genellikle nöbet ilaçları ile iyi kontrol edilir ve çalışmalar nöbetlerin yaşamın dördüncü on yılından sonra düzelme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bir kişi nöbet geçirmiyor olsa bile, nöbet ilacı genellikle yüksek tekrarlama riski nedeniyle devam eder (özellikle daha şiddetli formda olanlarda). İnsanların çoğunluğu için ömür boyu tedavi gereklidir. (1)

Hastalıkla İlişkili Genler

  • CACNB4
  • CLCN2
  • EFHC1
  • GABRA1
  • GABRD (3)

Hastalığın Diğer İsimleri

  • adolesan miyoklonik epilepsi
  • Janz sendromu
  • petit mal, impulsif (3)

Referanslar

  1. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6808/juvenile-myoclonic-epilepsy
  2. https://www.uptodate.com/contents/juvenile-myoclonic-epilepsy#H6579030
  3. https://ghr.nlm.nih.gov/condition/juvenile-myoclonic-epilepsy
Kategoriler
YUKLENDI

NONSENDROMİK HOLOPROZENSEFALİ

Genel Tanı

Nonsendromik holoprozensefali, kafa ve yüz yapısını da etkileyen beyin gelişimi anomalisidir. Normalde  beyin erken dönemdeki gelişimi sırasında ikiye bölünür (hemisferler). Holoprozensefali, beynin sağ ve sol hemisferlere ayrılacak şekilde bölünmediğinde ortaya çıkar. Bu duruma, genetik sendromların, kromozom anormalliklerinin veya doğumsal kusurlara neden olan maddelerin (teratojenler) neden olduğu diğer holoprozensefali tiplerinden ayırmak için nonsendromik denir. Nonsendromik holoprozensefali’nin şiddeti, aynı aile içindeki bireyler arasında bile değişkendir.Nonsendromik holoprozensefali, beynin bölünme derecesine göre dört tipte gruplanabilir. En şiddetli tipten hafif olana kadar sıralanacak olursa, tipler alobar, yarı-lobar, lobar ve orta interhemisferik varyant (MIHV) olarak bilinir.

Belirti ve Bulgular

Nonsendromik holoprozensefali’nin en şiddetli formlarında, beyin hiç bölünmez. Etkilenen bireylerde, bir merkezi göz (siklopi) (Şekil 1) ve gözün üzerinde yer alan tüp şeklinde bir burun yapısı (proboscis) (Şekil 1) vardır. Şiddetli Nonsendromik holoprozensefalisi olan bebeklerin çoğu, doğumdan önce veya hemen sonra ölür. Daha az şiddetli formlarda, beyin kısmen bölünür ve gözler genellikle birbirine yakındır (hipotelorizm) (Şekil 2). Hasta bireylerin yaşam süresi beklentileri, semptomların şiddetine bağlı olarak değişir.

Şekil 1 (siklopi ve proboscis)
Görüntü Kaynağı: https://www.humpath.com/IMG/jpg_holoprosencephaly_0301.jpg
Şekil 2 (hipotelorism)
Görüntü Kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/hypotelorism.jpeg

Nonsendromik holoprozensefalisi olan insanlar genellikle küçük bir kafaya (mikrosefali) sahiptirler (Şekil 3), ancak beyinde artmış kafa büyüklüğüne (makrosefali) neden olan bir sıvı birikimi(hidrosefali) geliştirebilirler. Diğer bulgular arasında ağız tavanında bir açıklık (yarık damak) (Şekil 4) ve bu yarık damağa üst dudağın bir yarık ile ayrılması (yarık dudak) eşlik edebilir. İki yerine bir merkezi ön diş (tek bir merkezi maksiller incisor ) (Şekil 5) ve düz bir burun köprüsü de belirtiler arasında yer alabilir (Şekil 6). Göz küreleri anormal derecede küçük (microphthalmia) veya hiç oluşmamış (anoftalmi) olabilir.

Şekil 3 (mikrosefali)
Görüntü kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/microcephaly.jpeg
Şekil 4
Görüntü kaynağı: https://www.cdc.gov/ncbddd/birthdefects/cleftlip.html
Şekil 5 (tek ,büyük bir maksiller kesici diş)
Görüntü kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/single-maxillary-central-incisor.jpeg
Şekil 6
Görüntü kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/depressed-nasal-bridge.jpeg

Nonsendromik holoprozensefalili bazı kişilerde  başın şakak kısmında bir daralma , yukarı doğru bakan palpebral fissür  , büyük kulaklar,kısa burun, ters dönmüş burun delikleri , burun ve ağız arasındaki  boşluğun (philtrum) içe çökük ve geniş olması gibi fasiyal semptomlar olabilir. Genel olarak  yüzdeki belirtilerin şiddeti, beyin anormalliklerinin şiddetiyle doğrudan ilişkilidir.Ancak, şiddetli fasiyal semptomları olmayan bireylerde de ciddi beyin anormallikleri olabilir. Bazı insanlarda görünür yapısal beyin anormallikleri yoktur  ancak bu durumla ilişkili bazı yüz belirtilerine sahiptirler. Bu bireylerin mikroform holoprozensefali olarak bilinen bir bozukluğa sahip oldukları düşünülür ve tipik olarak ciddi şekilde etkilenmiş bir aile üyesinin doğumundan sonra tanı alırlar.

Nonsendromik holoprozensefalisi olan çoğu insanın gelişimsel olarak geriliği ve zihinsel kapasitesinde eksiklikler vardır. Etkilenen bireyler sıklıkla , çeşitli hormonlar üreten ve beynin tabanında yer alan, tam olarak işlevini yerine getiremeyen bir  hipofiz bezine sahiptir. Hipofiz disfonksiyonu,  hormonların kısmi veya tamamen yokluğuna yol açtığı için, çeşitli bozukluklara neden olabilir. Nonsendromik holoprozensefalisi ve hipofiz disfonksiyonu olan kişilerde en yaygın olarak,  sıvı alımı ve idrar atılımı arasındaki dengeyi bozan  diyabet insipidus görülür. Beynin diğer bölümlerindeki disfonksiyon; nöbetlere, beslenme güçlüklerine ve vücut ısısında, kalp atış hızında ve solunum düzeninde sorunlara neden olabilir. Eğer kokuyu algılayan beyin kısmı gelişmemiş veya eksikse, koku duyusu azalabilir (hiposmiye) veya tamamen yok olabilir (anosmia).

Görülme Sıklığı

Nonsendromik holoprozensefali, holoprozensefalili tüm vakaların yaklaşık olarak yüzde 25 ila 50’sini oluşturur ve bu da yaklaşık olarak 10,000 yenidoğanda 1’e denk gelmektedir.

Genetik Değişiklikler

Nonsendromik holoprozensefaliye neden olabilecek  14 tane  gen bulunmuştur. Bu genler, özellikle  beynin ve yüzün şeklini belirleyen ve normal embriyonik gelişim için önemli olan proteinlerin yapılması için gereklidir. Nonsendromik holoprozensefalisi olanların yaklaşık yüzde 25′ inde bu dört genden birinde bir mutasyon vardır: SHH, ZIC2, SIX3 veya TGIF1. Nonsendromik holoprozensefali ile ilişkili diğer genlerdeki mutasyonlar, olguların sadece küçük bir kısmında bulunur. Bu hastalığa sahip  birçok bireyde tanımlanmış bir gen mutasyonu yoktur. Bu bireylerdeki bozukluğun nedeni bilinmemektedir.

Beyin, normalde hamileliğin üçüncü ila dördüncü haftasında sağ ve sol hemisferlere ayrılır. İki hemisfere  ayıran çizgiyi kurmak için, birçok genin aktivitesi sıkı bir şekilde düzenlenmeli ve koordine edilmelidir. Bu genler; , sağ ve sol hemisferi oluşturacak  sinyal proteinlerini yapmak için  gerekli talimatları sağlar.

Sinyal  proteinleri,  gözlerin oluşumu için de çok önemlidir. Erken dönemdeki gelişim sırasında göze dönüşen hücreler, göz alanı olarak adlandırılan tek bir yapı oluştururlar. Bu yapı gelişmekte olan yüzün merkezinde yer almaktadır. SHH geninden üretilen sinyal proteini, göz alanının iki ayrı göze ayrılmasına neden olur. SIX3 geni, göz merceğinin ve retinanın oluşumunda görev alır.

Nonsendromik holoprozensefaliye neden olan genlerdeki mutasyonlar, anormal veya fonksiyonel olmayan sinyal proteinlerinin üretimine yol açar. Doğru sinyaller olmadan, gözler normal olarak oluşamaz ve beyin iki hemisfere ayrılamaz. Gözlerin doğru pozisyonuna geçmemesi durumunda yüzün diğer bölümlerinin gelişimi de etkilenir. Nonsendromik holoprozensefalinin belirti ve bulguları, beynin ve yüzün anormal gelişmesinden kaynaklanır.

Araştırmacılar,  tespit edilmemiş olan diğer genetik veya çevresel faktörlerin, nonsendromik holoprozensefalinin şiddetini belirlemede rol oynadığına inanmaktadır.

Kalıtım Paterni

Nonsendromik holoprozensefali otozomal dominant  kalıtılır, bu da her bir hücredeki bir genin,  bozukluğa neden olmak için genellikle yeterli olduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, bir gen mutasyonu olan tüm insanlarda belirti ve semptomlara rastlanılmaz.

Bazı vakalarda, etkilenen  kişi, hastalığın  özelliklerine sahip olan veya olmayan bir ebeveynin mutasyonunu miras alır. Diğer vakalar ise ailelerinde bozukluk öyküsü olmayan kişilerde, yeni bir gen mutasyonundan kaynaklanır.

Bilinen bir nedeni olmadan HPE’ si olan kişilerin aile üyelerinde hastalığa yakalanma riski genel olarak düşüktür.Sadece bazı durumlarda risk %50 civarı olmaktadır.

Görüntü kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/art/large/autodominant.jpeg

Tanı Yöntemleri

Çok ciddi vakalar, hamilelik sırasında sistematik ultrason taraması ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile tespit edilebilir. Daha sonraki dönemde tanı klinik özelliklere dayanmaktadır.

Ayırıcı Tanı

Ayırıcı tanıda anensefali, ağır konjenital hidrosefali, Walker-Warburg sendromu, geniş interhemisferik kist, otosefali ve diğer orta hat defektleri bulunur.

Antenal Dönemde Tanı

Yüksek klinik değişkenlik nedeniyle prenatal tanı, moleküler tanı yerine ultrason taramaları ve MRG’ ye dayanır.Moleküler tanı diyabetli annelerde ve aile öyküsü olanlarda yararlı olabilir.

 Hastalıkla İlişkili Genler

Non sendromik HPE’ de, en az 14 gen etkilenmiştir: 4 majör gen (SHH (7q36), ZIC2 (13q32), SIX3 (2p21), TGIF (18p11)) ve 10 minör gen (PTCH1 (9q22) GLI2 (2q14), FOXH1 (8q24), TDGF1 (3p21), DISP1 (1q42), NODAL (10q22), FGF8 (10q24), GAS1 (9q21), DLL1 (6q27) ve CDON (11q23-q24)).tespit edilmiştir.

Hastalığın Diğer İsimleri

  • holoprosencephaly sequence
  • isolated holoprosencephaly
  • isolated HPE
  • non-syndromic, non-chromosomal holoprosencephaly
  • non-syndromic, non-chromosomal HPE
  • nonsyndromic HPE

HPE için Yurtdışındaki Kuruluşlar

Yararlanılan Kaynaklar

Kategoriler
YUKLENDI

CORNELIA DE LANGE SENDROMU

Tanım

Cornelia de Lange sendromu, vücudun birçok kısmını etkileyen gelişimsel bir bozukluktur. Bu bozukluğun özellikleri etkilenen bireyler arasında oldukça çeşitlilik gösterir ve görece hafif ya da şiddetli olabilir.

Hastalığın karakteristik özellikleri: doğum öncesi ve sonrası yavaş gelişim sonucu kısa boy, orta veya ileri derecede zeka geriliği ve kol, kafa ve parmak kemiklerindeki anormalliklerdir. Ayrıca Cornelia de Lange sendromu olan insanların çoğu; kemerli ve birleşik kaş, uzun kirpikler, aralıklı dişler, yukarı kalkık ve küçük burun ile kulakların başın aşağısında olması gibi belirgin yüz özelliklerine sahiptir. Bu hastalıktan etkilenmiş olan insanların birçoğunda, bir iletişim ve sosyal etkileşim hastalığı olan otizm benzeri davranışsal bozukluklar da görülmektedir.

Fazla miktarda vücut kılı, normalden küçük kafa, işitme kaybı ve sindirim sistemi problemleri de hastalığın belirti ve semptomlarından olabilir. Bu sağlık sorununa sahip insanların bazıları “yarık damak/yarık dudak” denilen ağız tabanında bir açıklıkla doğarlar. Nöbetler, kalp rahatsızlıkları ve göz sorunları da bu hastalığa sahip insanlarda gözlemlenmiştir.

Genetik Değişiklikler

Cornelia de Lange sendromunu, en az beş genin mutasyonu sonucu oluşabilir: NIPBL, SMC1A, HDAC8, RAD21 ve SMC3. NIPBL gen mutasyonu bu hastalığa sahip insanların yarısından fazlasında tespit edilmiş bulunmaktadır, diğer genler ise daha az yaygındır.

Bu beş genden üretilen proteinler, doğum öncesi gelişimde önemli rol oynayan “kohezin kompleksi”nin yapısına katılır veya işlevini yerine getirmesinde yardımcı olur. Kohezin kompleksi, hücre içinde kromozom yapısı ve organizasyonunun düzenlenmesine, hücrenin genetik bilgisini dengelenmesine ve zarar görmüş DNA’nın tamirine yardımcı olur. Bu kompleks aynı zamanda kol, bacak, yüz gibi vücut bölümlerinin gelişimine rehberlik eden genlerin aktivitesini düzenler.

NIPBL, SMC1A, HDAC8, RAD21 ve SMC3 genlerindeki mutasyonlar, kohezin kompleksinin faaliyetini zayıflatarak erken gelişimin önemli dönemlerinde gen regülasyonunu bozar ve Cornelia de Lange sendromuna sebep olurlar.

Cornelia de Lange sendromunun özellikleri oldukça çeşitlilik göstermekte ve aynı gen mutasyonuna sahip bireylerde bile hastalığın şiddeti farklılık gösterebilmektedir. Bilim insanları, fazladan genetik veya çevresel faktörlerin bireye özgü belirti ve semptomların belirlenmesinde önemli olduğunu düşünmektedirler. Genel olarak, SMC1A, RAD21 ve SMC3 gen mutasyonları, NIPBL geni mutasyonuna göre daha hafif şiddette belirti ve semptoma sebep olmaktadır. HDAC8 genindeki mutasyonları ise biraz daha farklı sonuçlar vermektedir. Örneğin: bebeklerde kafadaki yumuşak dokunun geç kapanması (bıngıldak), ayrık gözler ve dental anormallikler. NIBPL gen mutasyonuna sahip bireyler gibi, HDAC8 gen mutasyonuna sahip bireylerde ileri dercede zeka geriliğine sahip olabilirler.

Cornelia de Lange sendromu vakalarının yaklaşık yüzde otuzunun sebebi bilinmemektedir. Bilim insanları bilinen beş gendeki fazladan değişikliklerin ve başka genlerdeki mutasyonların bu hastalığa sebep olabileceğini düşünmektediler.

Kalıtım

Cornelia de Lange sendromu NIPBL, RAD21 veya SMC3 genlerindeki mutasyonlar sonucu oluşsa da, otozomal baskın bir şekilde kalıtıldığı düşünülmektedir. Otozomal baskın kalıtım, hücrelerde bir değişmiş kromozomun olmasının hastalığın ortaya çıkması için yeterli olması demektir. Vakaların çoğu, yeni gen mutasyonlarının sonucu ve hastalık aile geçmişinde bulunmayan kimselerde görülmektedir.

Cornelia de Lange sendromu HDAC8 veya SMC1A genlerinde ortaya çıkan mutasyonla  oluştuğunda hastalık X kromozomuna bağlı olarak baskın bir şekilde kalıtılır. Mutasyona uğrayan gen X kromozomu (cinsiyet kromozomlarından biri) üzerinde bulunuyorsa hastalık X-bağımlı olarak kabul edilir. X-bağımlı Cornelia de Lange hastalığı hakkında yapılan araştırmalar, hücrede, değişime uğrayan genin bir adedinin bulunmasının hastalığa sebep olmak için yeterli olduğunu göstermektedir. Erkeklerin kadınlara göre daha sık veya daha şiddetli etkilendiği X-bağımlı çekinik kalıtımın aksine, X-bağımlı baskın kalıtımda erkekler ve kadınlar benzer şekilde etkilenir. Birçok vaka HDAC8 veya SMC1A genlerindeki yeni mutasyonlar sonucu oluşur ve hastanın aile geçmişinde bu hastalık bulunmaz.

Tanı

Moleküler testler ilgili genlerde bir mutasyon tespit etmişse birey CdLS sahibidir. Aksi halde, klinik sonuçları, yüz kriterlerine uymalı, bu kriterler, altı sistem kategorisinden en az iki veya üçüne ait olmalıdır. Sistemlerden en az biri büyüme, gelişme veya davranışla ilgili olmalıdır. Bu kriterlere uyuyorsa bireye klinik olarak CdLS teşhisi konmuştur.

Tanı Koyma

  • CdLS gen testinde pozitif muyaston VEYA
  • Yüzsel bulgular ve ana kategorilerden birine giren iki kriter VEYA
  • Yüzsel bulgular ve ana kategoriye giren bir, fazladan da iki kriter (ana veya yan kategoriye ait)

Yüzsel Bulgular

  • Birleşik kaş VE >aşağıdakilerden üç veya daha fazlası
  • Uzun kirpikler
  • Kısa burun, öne eğik burun delikleri
  • Üst dudak ve burun arasında uzun ve belirgin alan
  • Geniş ya da basık burun kemeri
  • Küçük ya da kare çene
  • İnce, köşeleri aşağıya dönük dudak
  • Yüksek damak
  • Geniş aralıklı ya da eksik diş

Ana Kategori

BÜYÜME   >aşağıdakilerden iki veya daha fazlası

  • Yaşıtlarından yüzde beş daha az ağırlık
  • Yaşıtlarından yüzde beş daha az boy
  • Yaşıtlarından yüzde beş daha küçük ölçekte fetüs kafası

GELİŞME >aşağıdakilerden bir veya daha fazlası

  • Gelişim geriliği veya zeka geriliği, (kas yeteneğindense konuşma becerisi daha çok etkilenmiştir)
  • Öğrenme zorlukları

DAVRANIŞ >aşağıdakilerden iki veya daha fazlası

  • Dikkat dağınıklığı ve hiperaktivite
  • Obsesif-kompülsif davranışlar
  • Anksiyete
  • Sürekli dolaşma ihtiyacı
  • Sinirlilik
  • Kendine zarar verme
  • Aşırı utangaçlık ve çekingenlik
  • Otizm benzeri hareketler

Yan Kategori

KAS VE İSKELET İLE İLGİLİ >aşağıdakilerden bir veya daha fazlası

  • Eksik kol veya önkol
  • Küçük el ve/veya ayaklar, el ve ayakta eksik parçalar
  • Kıvrılmış serçe parmak
  • Avuç içinde anormal katlanmalar
  • Çıkık/anormal dirsek
  • Kısa başparmak eklemi
  • El kemiğinin başparmakla birleştiği yerde şekil bozukluğu
  • Ve 3. Ayak parmakları arasında kısmi ağ
  • Omurga eğriliği
  • Göğüs veya sternum deformasyonu
  • Çıkık kalça veya displazi

SİNİRSEL/DERİ >aşağıdakilerden üç veya daha fazlası

  • Düşük göz kapağı
  • Gözyaşı kanalı bozukluğu ya da gözkapağı iltihabı
  • Miyop
  • Ciddi göz şekil bozukluğu veya retina incelmesi
  • Sağırlık ya da işitme kaybı
  • Nöbetler
  • Alacalı deri
  • Fazla miktarda vücut tüyü
  • Küçük göğüs ucu ve/veya göbek deliği

DİĞER ÖNEMLİ SİSTEMLER >aşağıdakilerden üç veya daha fazlası

  • Sindirim sistemi şekil/konum bozuklukları
  • Diyafragmatik fıtık
  • Mide ve yemek borusunda reflü
  • Yarık damak
  • Konjenital kalp rahatsızlıkları
  • Mikropenis
  • Anormal yerleşmiş üretra açıklığı
  • Börek/idrar torbası şekil bozuklukları

Tedavi-Kontrol

Cornelia de Lanfe sendromuna sahip olan hastalara yönelik ilgi, yaş ile bağlantılıdır. Bebek ilk, çocukluk, gençlik ve yetişkinlik çağındaki hastaların ihtiyaçları farklı olur.

Bebeklikte ve Tanı Koyulma Zamanında

Potansiyel CdLS tanısı düşünülüyorsa karyotip elde edilmelidir. (Kandaki kromozomlar değerlendirilmelidir). Tanı koyulduktan sonra önerilen hizmetler aşağıdaki gibidir:

  1. Ekokardiyogram
  2. Renal ultrason
  3. Pediyatrik göz muayenesi
  4. İşitme değerlendirmesi (otoakustik emisyon veya beiyin sapının uyarılması ölçülür).
  5. UGI testi (sindirim sisteminin üst kısımlarının – yemek borusu, mide, duodenum- X-Ray ile taranması. Malrotasyon ya da reflü var mı diye bakılır).
  6. Gastraözofogal reflü taraması (ph ölçümü ve/veya endoskopi yapılır. Varsa ilaç veya ameliyatla tedavi edilir)
  7. Gelişme değerlendirmesi (bebeklikte ve sonrasında her 1-3 yılda bir)
  8. Erken müdahale hizmetleri başlar ve ihtiyaçlar karşılana kadar devam eder
  9. Uygun CdLS gelişim tablosu takip edilerek gelişme değerlendirmesi yapılır (genellikle yüksek kalorili besinler önerilir fakat bireyler hızlı metabolizmayla kendi tempolarında büyümeye devam ederler)
  10. Destek veren kurumların iletişim bilgileri ailelere verilir
  11. İleriki hamileliklere yönelik moleküler test önerilir

Erken Çocukluk(Bir İla Sekiz Yaş Arası)

Birey düzenli değerlendirme ve aşılamaya tabi tutulmalıdır.

  1. Erkeklerde yerine inmemiş testisler 18 aya kadar düzetilmelidir
  2. Devam eden gelişim hizmetleri, okul, terapi gibi meseleler bireyselleştirilmelidir. Bireyler fiziksel, mesleki ve konuşma terapilerinden faydalanacaktır. İşaret dili öğrenimi, sözlü iletişimi kolaylaştıracağından, tavsiye edilmektedir.
  3. CdLS gelişim tablolarından bireyin büyüme/gelişmesi takip edilmeye devam edilir.
  4. Altı ayda bir diş muayenesi
  5. İlk değerlendirmenin sonuçlarına göre bir kere veya yıllık pediyatrik göz değerlendirmesi
  6. Her iki-üç yılda bir işitme testi
  7. Sindirim sistemi rahatsızlıkları, reflü ihtimaline karşı sürekli olarak değerlendirilmelidir. Endoskopi en büyük verimi verse de ph ölçeği de düşünülmelidir.
  8. Bağırsak düğümlenmesinin herhangi bir belirtisine karşın direk acile getirilmelidir, ameliyat gerekebilir.
  9. Operasyon gerçekleşirse, sonrasında uzmanlar tarafından takibe alınmalıdır
  10. Herhangi bir ameliyat gerçekleştiğinde, anesteziden daha çok verim alabilmek amacıyla, alakalı uzmanların tamamının görüşleri dikkate alınmalıdır. Böylelikle aynı zamanda birey, ihtiyaç duyduğu şekilde tanısal veya kontrol amaçlı incelenmiş olur.
  11. Bebekliğin j,k maddeleri.

 Geç Çocukluk (Sekiz Yaşından Ergenliğe Kadar)

Birey düzenli değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

  1. Eklem kasılmaları, kalça sorunları, nasır, omurga eğriliği ve ortotik şikayetler için ortopedist ile görüşümelidir.
  2. ADHD,kendine zarar verecek şekilde davranışlar gibi sorunlar baş gösterirse davranışsal değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
  3. Erken çocukluğun b,k maddeleri.

Gençlik (Ergenlikten 20 Yaşına Kadar)

Birey düzenli değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

  1. Devam eden gelişim hizmetleri. Okul yerleştirilmesi ve terapi bireyselleştirilmelidir. Okul veya liseden sonra işe yerleştirme, mesleki eğitim ve/veya yükseköğrenim için erkenden plan yapılmalıdır.
  2. Kadınlar için geç ergenlikten başlayarak yetişkinlik süresince, cinsel aktiviteye bağlı olarak, en az üç yılda bir Pap Smear testi ile pelvik muayene düşünülmelidir. Hasta ve ailesiyle adet döngüsü düzeni ve doğum kontrol ile ilgili hormon tedavisi hakkında görüşülmelidir. (hasta ve ailesine göre spesifik)
  3. Gelişimsel olarak yatkınlığı varsa nüks riski hakkında aileye konuşulmalıdır.
  4. Geç çocukluğun a,c maddeleri.

Yetişkinlik

Birey düzenli değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

  1. Kan basıncı takip edilmeli, baseline EKG düşünülmeli, düzenli göğüs, testis ve prostat muayenesi olunmalıdır.
  2. Daha yüksek eğitim, iş meseleleri veya mesleki hazırlık konuşulmalıdır.
  3. ADHD, OCD, kendine zarar verecek davranışlar ve depresyon gibi durumlar ortaya çıkarsa davranışsal veya psikiyatrik değerlendirme yapılmalıdır
  4. Osteoporoz oluşup oluşmadığını anlamak için DEXA scan kullanılmalıdır
  5. Şikayetlere göre her 4-6 ayda bir, özel ihtiyaçları olan ailelere aşina dişçiler tarafından diş muayenesi olunmalıdır
  6. Gençliğin b,d maddeleri.

Sendromun Diğer İsimleri

  • BDLS
  • Bracgmann de Lange Sendromu
  • CdLS
  • de Lange sendromu
  • typus degenerativus amstelodamensis

Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

FABRY HASTALIĞI

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Fabry hastalığı lizozomal depo hastalığıdır. Lizozomlar yuvarlak, içi enzim denen özel proteinlerle dolu yapılardır. Lizozomal enzimler diğer proteinlerin, karbonhidratların yağların ve diğer yapıların yıkımına sebep olur. Bu hastalıkta alfa-galaktosidaz (α-GLA) enziminin yeterli miktarda olmamasından kaynaklanır.GLA genindeki mutasyon bu hastalığa sebep olur.GLA geni α-GLA enzimini kodlar. α-GLA enzimi globotriaosilseramidin(GL3) yıkımına sebep olan bir enzimdir. Bu enzimin eksikliği, lizozozomda GL3 birikmesine sebep olur. Bu birikme de hücre anomalilerine, organlarda (özellikle küçük kan damarlarında, kalpte ve böbreklerde) işlev bozukluğuna sebep olur. Semptomlar hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Hastalığın daha hafif seyreden versiyonu da vardır.

Belirti ve Semptomlar

Hastalığın semptomları arasında özellikle ellerde ve ayaklarda hissedilen yanma hissi, anjiyokeratoma olarak adlandırılan ciltte görülen küçük siyah kırmızı noktalar, terlemede azalma, korneada bulanık bir görüntü oluşmasına sebep olan kornea distrofisi, midede ağrı, kireçlenme, düşük kırmızı kan hücresi miktarı görülebilir. Aynı zamanda kalp böbrek ve beyni de etkileyebilir, inme, kalp krizi ve böbrek yetmezliği de bu sebepten görülebilir. Ek olarak; hipertansiyon, ishal, baş ağrısı, kronik yorgunluk, güç kaybı, mide bulantısı/kusma, geciken ergenlik, nadir olarak eklem yerlerinde malformasyon görülmesi gibi belirti ve semptomları vardır.

Genetik Görülme Sıklığı

Bu hastalığın görülme sıklığı erkeklerde 1/40.000 olarak hesaplanmıştır. Aynı zamanda kadınlarda da görülmektedir fakat görülme sıklığı henüz bilinmemektedir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Fabry hastalığı X’e bağlı kalıtımla aktarılır. X’e bağlı kalıtımda, hastalığa sebep olan gen X kromozomunda bulunur. Erkeklerde bir tane X kromozomu bulunduğu için GLA genindeki mutasyon bu hastalığın oluşmasına sebep olur. Kadınlarda iki adet X kromozomu bulunduğu için bir kopyadaki GLA geninde oluşan mutasyon genelde hastalığın daha hafif semptom gösteren formunun görülmesine hatta hiç semptom görülmemesine sebep olabilir. Sadece bir kopyada mutasyona sahip olan kadın bireyler Fabry Hastalığı için taşıyıcı veya heterozigot olarak adlandırılır. Eğer anne Fabry hastalığı için taşıyıcı ise, baba da sağlıklı ise çocuğun bu hastalığa sahip olma riski cinsiyetine bağlıdır. Çocuk erkekse %50 şansla bu hastalığa sahip olabilir, %50 şansla etkilenmeyebilir. Eğer çocuk kızsa %50 şansla taşıyıcı olabilir veya %50 şansla etkilenmeyebilir. Eğer babada mutasyon görülüyorsa fakat anne sağlıklı ise bütün erkek çocukları sağlıklı, bütün kız çocukları da taşıyıcı olur.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Hastalık enzim analizi (alfa galaktosidaz enzimi için), genetik test, karakteristik bulgularla teşhis edilebilir.

Fenitoin, karbamazepin, gabapentin; el ve ayaklarda hissedilen yanma hissi için kullanılabilir. ACE inhibitörleri böbrek yetmezliği durumunda kullanılabilir. Eğer bu yeterli gelmezse böbrek nakli yöntemine başvurulabilir. Bu durumda hastanın böbreğindeki GL3 birikimi duracaktır fakat Fabry hastalığının diğer organlar üzerindeki etkisi devam edecektir. Böbrek nakli yapılmadan önce donörün taşıyıcı veya henüz hastalığı teşhis edilmemiş bir birey olmamasına dikkat edilmelidir. Enzim replasman tedavisi aynı zamanda bazı semptomların etkisini azaltmak için kullanılabilir. Fakat bu yöntem uzun vadede sonuç elde edilmek istendiği zaman kullanılabilir. Kan basıncını ve kolesterol seviyesini düzenlemek için çeşitli ilaçlar kullanılablir. Aspirin kalp krizini önlemek için kullanılabilir.Galafold da aynı zamanda missens mutasyonların etkisini enzimatik aktiviteyi arttırarak azaltabilir. Fabry hastalığına sahip olan bireyler ve aileleri için genetik danışmanlık da önerilmektedir.

Hastalıkla İlişkili Genler

X kromozomunda bulunan GLA geni (Xq21.3-q22)

Hastalığın Diğer İsimleri

Alfa Galaktosidaz Eksikliği

Anderson Fabry Hastalığı

Angiokeratoma corporis diffusum

GLA Eksikliği

Angiokeratoma Diffuse

Kalıtsal dystopic lipidosis

Kaynaklar

https://rarediseases.org/rare-diseases/fabry-disease/

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/fabry-disease#genes

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=94&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Fabry-disease&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Fabry-disease&title=Fabry%20disease&search=Disease_Search_Simple

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6400/fabry-disease

Kategoriler
YUKLENDI

DİSKERATOSİS KONJENİTA

(Bu yazıda diskeratosis konjenitanın özellikleri anlatılmıştır. Revesz sendromu bu hastalığın bir varyasyonudur.)

Tanım

Diskeratosis konjenita vücudumuzun birçok bölgesine etki eden bir hastalıktır.Bu hastalığın 3 karakteristik özelliği vardır: ayak ve el tırnaklarının gelişimindeki zayıflık veya şekillerindeki anormallik/tırnak distrofisi ; boyun ve göğüste cilt renginde değişiklikler (pigmentasyon), genellikle “dantelli” olarak tanımlanan bir modelde; Ve ağızda beyaz lekeler (oral lökoplaki).

Diskeratosis konjenita olan insanlar yaşamı tehdit eden birçok durum geliştirme riski taşırlar. Özellikle kemik iliği fonksiyonlarını bozan rahatsızlıklara karşı savunmasızdırlar. Bu bozukluklar, kemik iliğinin yeni kan hücreleri üretme kabiliyetlerini aksatır. Etkilenen kişiler kemik iliği yetmezliği olarak da bilinen aplastik anemi oluşturabilirler; bu da kemik iliği yeterince yeni kan hücresi üretmediğinde ortaya çıkar. Ayrıca, olgunlaşmamış kan hücrelerinin normal olarak gelişemediği bir durum olan miyelodisplastik sendrom için ortalama riskin de üstündedirler; Bu durumda lösemi adı verilen bir kan kanseri gelişim gösterebilir. Diskeratosis konjenita’lı insanlarda miyelodisplastik sendrom gelişmese dahi lösemi geliştirme riski yüksektir. Buna ek olarak, diğer kanserler, özellikle baş, boyun, anüs veya cinsel organ kanserlerinin gelişme riskinden daha yüksektir.

Diskeratosis konjenita’lı kişiler akciğer fibrozisi geliştirebilirler; bu durum akciğerlerde, gelişmekte olan bir yara dokusunun oluşumuna neden olur ve kan dolaşımında oksijen taşınmasını azaltır. Diskeratosis konjenita’lı bazı insanlarda ortaya çıkan ek bulgular ve belirtiler arasında göz yorgunluğuna yol açan tıkanmış dar gözyaşı kanalları, gözyaşı akmasını önleme ve göz kapaklarının tahriş olmasına yol açan göz anormallikleri; Diş problemleri; Saç dökülmesi veya erken gri saç; Düşük kemik mineral yoğunluğu (osteoporoz); Kalça ve omuz eklemlerinde dejenerasyon (avasküler nekroz); Veya karaciğer hastalığı. Bazı etkilenen erkeklerde idrarını mesaneden vücudun dışına çıkaran tüp olan üretranın daralması (stenoz) olabilir. Üretral darlık, zor ya da ağrılı idrar ve idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilir. Diskeratosis konjenita’nın şiddeti, etkilenen kişiler arasında büyük farklılıklar göstermektedir. En az etkilenen bireyler, bozukluğun hafif fiziksel özelliklerine ve normal kemik iliği işlevine sahiptir. Daha şiddetli şekilde etkilenen bireyler karakteristik fiziksel özelliklerin çoğuna sahiptir ve erken yetişkinlikte kemik iliği yetmezliği, kanser veya pulmoner fibroz (akciğer fibrozisi) deneyimindedir. Diskeratozis konjenitanın görüldüğü birçok insan  normal zeka ve gelişmiş motor becerilerine (ayakta durmak ve yürümek gibi) sahipken, bazı ciddi etkilenen bireylerde gelişimsel gecikme görülebilir. Diskeratosis Konjenita’nın şiddetli türlerinden biri olan Hoyeraal Hreidaarsson sendromunda , etkilenen bireyler alışılmışın dışında küçük ve gelişmemiş serebelluma( hareketi koordine eden beynin bir parçası) sahiptir. Revesz sendromu olarak adlandırılan bir diğer ciddi varyant ise, diskeratosis konjenitanin diğer semptomlarına ek olarak gözün arka kısmındaki (retinadaki) ışığa duyarlı dokudaki anormallikleri de içerir.

Sıklık

Diskeratosis konjenita’nın tam prevalansı bilinmemektedir. Yaklaşık olarak milyonda 1 gerçekleştiği tahmin edilmektedir.

Genetik Değişiklikler

Diskeratosis konjenita olan kişilerin yaklaşık yarısında hastalık, TERT, TERC, DKC1 veya TINF2 genindeki mutasyonlardan kaynaklanır. Bu genler, kromozomların uçlarında bulunan telomerler olarak bilinen yapıların korunmasına yardımcı olan proteinlerin yapılması için talimatlar sağlar. Diskeratosis konjenita ya sahip olan az sayıdaki bireyde, telomer korunumuyla ilgili diğer genlerdeki mutasyonlar tespit edilmiştir. Diğer etkilenen bireylerin şu anda diskeratosis konjenita ile ilişkili genlerin herhangi birinde mutasyonu yoktur. Bu vakalarda, bozukluğun nedeni bilinmemekle birlikte, telomer korunumu ile ilgili diğer tanımlanamayan genler muhtemelen söz konusudur. Telomerler, kromozomların anormal olarak birbirine yapışmasını veya parçalanmasını engeller.Birçok hücrede, telomer, hücre bölünürken kademeli olarak kısalır. Belli sayıda hücre bölünmesinden sonra, telomerler o kadar kısa olur ki hücreyi bölünmesini durdurmak veya kendini yok etmesi için tetikler (apoptozise uğrar). Telomerler, telomeraz ve şelterin adı verilen iki önemli protein kompleksi tarafından idame ettirilir. Telomeraz, her hücre bölündüğünde kromozomların uçlarına DNA’nın küçük tekrarlanan bölümlerini ekleyerek normal telomer uzunluğunu korumaya yardımcı olur. Telomerazın ana bileşenleri olan hTR ve hTERT, sırasıyla TERC ve TERT genlerinden üretilmektedir. HTR bileşeni bir RNA molekülüdür, DNA’nın kimyasal bir kuzenidir. Telomerazın kromozomların uçlarına eklediği tekrarlanan DNA dizisini oluşturmak için bir şablon sağlar. HTERT bileşeninin işlevi, yeni DNA segmentini kromozomun uçlarına eklemektir. DKC1 geni, telomeraz fonksiyonunda önemli olan bir başka protein yapmak için talimatlar sağlar. Dispersin adı verilen bu protein, hTR’ye bağlanır (bağlar) ve telomeraz kompleksinin dengede kalmasına yardımcı olur. şelterin kompleksi hücrenin DNA onarım sürecinden telomerleri korumaya yardımcı olur. Korunma mekanizması olmadan, onarım mekanizması, kromozomal uçları DNA dizisinde anormal kopmalar olarak algılar ve uçlara birlikte katılmaya veya apoptozu başlatmaya çalışır. TINF2 geni, shelterin kompleksinin bir parçası olan bir protein yapmak için talimatlar sağlar. TERT, TERC, DKC1 veya TINF2 gen mutasyonları, telomerazın bozulmasına ve telomer uzunluğunun azalmasına neden olan telomeraz veya shelterin komplekslerinin işlev bozukluğuna neden olur. Hızla bölünen hücreler özellikle kısaltılmış telomerlerin etkilerine karşı savunmasızdır. Sonuç olarak, diskeratosis konjenita’lı insanlar tırnak yatakları, kıl follikülleri, deri, ağız astar (oral mukoza) ve kemik iliği gibi hızlı bölünen hücrelerinde çeşitli problemlerle karşılaşabilirler.

Telomer korunumunun yetersizliğinden kaynaklanan kromozomların kırılması ve kararsızlığı, hücrelerin kontrolsüz bir şekilde bölünmesine izin veren genetik değişikliğe neden olabilir ve bu da diskeratosis konjenita’lı kişilerde kanser gelişimine neden olur.

Kalıtım Şekilleri
Diskeratosis konjenita farklı kalıtım kalıplarına sahip olabilir.

Diskeratosis konjenita’ya DKC1 gen mutasyonları neden olduğunda, hastalık X-bağlı resesif kalıptan miras kalır. DKC1 geni, iki cinsiyet kromozomundan biri olan X kromozomu üzerinde bulunur. Erkeklerde (Sadece bir X kromozomuna sahipler), her hücrede genin değiştirilmiş bir kopyası hastalığa sebebiyet vermesi için yeterlidir. Dişilerde (iki X kromozomu), bozukluğa neden olmak için genin her iki kopyasında da bir mutasyon meydana gelmelidir. Dişilerin bu genin değiştirilmiş iki kopyasına sahip olması muhtemel olmadığı için, erkekler X’e bağlı resesif bozukluklardan kadınlardan daha sık etkilenirler. X’e bağlı kalıtımın karakteristik bir özelliği, X e bağlı genlerin babadan oğula geçememesidir.

Diskeratosis konjenita, diğer genlerdeki mutasyonlardan kaynaklandığında, otozomal dominant veya otozomal resesif kalıptan miras alınabilir. Otozomal dominant, her bir hücredeki değiştirilmiş genin bir kopyasının bozukluğa neden olması için yeterli olduğu anlamına gelir. Otozomal resesif, her bir hücredeki her iki kopyanın da mutasyona uğradığı anlamına gelir. Otozomal resesif durumda olan bir bireyin ebeveynleri mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır, ancak genellikle durumun bulgu ve belirtilerini göstermezler.

Kaynakça
1) https://www.omim.org/
2) https://rarediseases.info.nih.gov/diseases
3) https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php
4) https://ghr.nlm.nih.gov/condition
5)https://rarediseases.org/for-patients-and-families/information-resources/rare-disease-information/

Kategoriler
YUKLENDI

GLİKOZ FOSFAT İZOMERAZ (GPI) EKSİKLİĞİ

Genel Bilgi
Glukoz fosfat izomeraz (GPI) eksikliği, dokulara oksijen taşıyan kırmızı küreleri etkileyen genetik bir hastalıktır. Vücudun enerji üretimi için elzem olan glikoliz reaksiyonlarına ait bu enzim defektinde, hastalarda hemolitik anemi izlenir. Hemolitik anemi, kırmızı kürelerin prematür hemolizleri sebebiyle yaşanan kırmızı küre eksikliği olarak tanımlanabilir.
Hemolitik anemi beraberinde başka semptomlar da getirebilir. GPI eksikliği beraberinde görülen hemolitik aneminin şiddeti hastadan hastaya değişebilmektedir.Ağır hemolitik anemilerde hastalar çoğunlukla doğumdan sonra hayatlarını kaybetmektedirler. Daha hafif
formlara sahip hastalar ise yetişkinlik çağını görebilmektedirler. GPI eksikliğine sahip hastalardan küçük bir kısım zeka geriliği ve ataksi (koordine hareketlerde zorlanma) gibi nörolojik problemlerden muzdarip olabilirler.

Genetik Değişikler/ Etken Faktörler
GPI Eksikliği, GPI geninde oluşan defekt sonucu oluşur. GPI Enzimi, glikoliz yolağının 2.basamak enzimi olup görevi Glukoz 6 Fosfat molekülünü, Fruktoz 6 Fosfat molekülüne çevirmektir. GPI fizyolojik olarak bir monomer şeklinde bulunur ve bu şekli ile nöronların
korunma ve gelişmelerine yardımcı bir nörolökin olarak görev alır. GPI geninde oluşan bir mutasyon daha az stabil bir GPI molekülü homodimeri oluşturabilir. Bu daha az stabil homodimer, glikolizde gereken enzimi oluşturamaz. Bazı GPI mutasyonları monomerin daha kolay parçalanabilmesine yol açar. Bu hata nöronların fonksiyonlarında sorunlara yol açabilir.

Belirti ve Semptomlar
Kronik hemolitik anemiye bağlı;
Sarılık
Soluk cilt
Aşırı yorgunluk
Dispne (Solunum sıkıntısı çekme)
Taşikardi (Hızlı nabız)
Splenomegali (Dalak büyümesi)
Safra Taşları
Çeşitli nörolojik semptomlar
Ataksi
Zeka geriliği

Genetik Görülme Sıklığı
Hastalığın prevalansı belirsizdir. Medikal literatürde 50 civarı vaka bulunmaktadır.

Kalıtım Paterni
Hastalığın otozomal resesif kalıtım gösterdiği düşünülmektedir.

Teşhis Yöntemleri/ Tedaviler
Teşhis genetik testler aracılığıyla mümkündür. Hastalığın tedavisi bulunmamakla beraber semptomlara yönelik hafifletici prosedürler kullanılabilir. Aynı zamanda hemolitik anemi çeşitli viral ve bakteriyel ajanlar tarafından tetiklenebildiğinden hastanın çevresiyle
etkileşimine özellikle dikkat etmek gerekir.

Hastalıkla İlişkili Genler
GPI

Hastalığın Diğer İsimleri
Glukoz 6 Fosfat İzomeraz Eksikliği
GPI Eksikliğine bağlı sferositik olmayan hemolitik anemi

Kaynakça

https://www.omim.org/entry/613470?search=glucose%20phosphate%20isomerase&highlig
ht=glucose%20isomerase%20phosphate
https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/2502/glucosephosphate-isomerase-deficiency
https://ghr.nlm.nih.gov/condition/glucose-phosphate-isomerase-deficiency#resources

Kategoriler
YUKLENDI

GAUCHER HASTALIĞI

Gaucher Hastalığı vücudun birçok organını etkileyen kalıtsal bir hastalıktır. Karakteristik özelliklerine göre 4 tipi vardır.

Tip1 Gaucher Hastalığı, bu hastalığın en yaygın formudur. Nöropatik olmayan Gaucher Hastalığı olarak da adlandırılır; çünkü beyin ve omurilik (merkezi sinir sistemi) genellikle etkilenmez. En sık görülen belirti ve semptomları; karaciğerin ve dalağın büyümesi (hepatosplenomegali), düşük sayıda kırmızı kan hücreleri (anemi), kan trombositlerinin azalmasından dolayı kolay yaralanma, akciğer hastalığı ve kemik ağrısı, kırıklar ve kireçlenme gibi kemik anomalileridir.

Tip2 ve Tip3 Gaucher Hastalığı, bu hastalığın nöropatik formları olarak bilinir. Yukarıda tanımlanan belirti ve semptomlara ek olarak, Gaucher Hastalığının bu tipinde anormal göz hareketleri, nöbetler ve beyin hasarı görülebilir.

Gaucher hastalığının en şiddetli formu Perinatal Ölümcül Form olarak adlandırılır. Doğumdan önce sıvı birikmesinden dolayı oluşan aşırı şişkinlik(hidropsfetalis,kuru, pullu deri (iktiyozis) veya başka deri problemleri, hepatosplenomegali, belirgin yüz özellikleri ve ciddi nörolojik problemlerPerinatal Ölümcül Formun özellikleridir.

NE SIKLIKLA GÖRÜLÜR?

Gaucher Hastalığı genel popülasyonda 50.000 veya 100.000 insanda 1 görülmektedir ve en yaygın formu Tip1’dir. 500’de veya 1000’de 1 oranıyla en sık Aşkenaz Yahudilerinde görülür.

GENETİK DEĞİŞİKLİKLER NELERDİR? 

GBA genindeki mutasyonlar Gaucher Hastalığına neden olur. GBA geni, beta-glukoserebrosidaz isimli enzimin yapımını kodlayan genetik bilgileri taşır. Bu enzim glukoserebrozid adı verilen yağlı maddeleri glikoza ve daha basit yağ molekülleri olan seramide yıkar.

GBA geninde meydana gelen mutasyonlar beta-glukoserebrosidazın aktivitesini büyük oranda azaltır veya sıfırlar. Bu enzim vücutta yeterli miktarda bulunmazsa glukoserebrozid ve ilişkili maddeler hücre içinde toksik seviyelerde birikir. Dokular ve organlar bu maddelerin anormal birikim ve depolanması ile zarar görür. Bu da Gaucher Hastalığının karakteristik özelliklerine neden olur.

Gaucher Hastalığı, otozomal çekinik olarak kalıtılır. Otozomal çekinik duruma sahip olan bireylerin ebeveynlerinin her biri mutasyonlu genlerin birer kopyasını taşır. Fakat ebeveynler tipik olarak rahatsızlığın belirtilerini veya semptomlarını göstermezler.

Kategoriler
YUKLENDI

WİLSON HASTALIĞI

Diğer İsimler

Hepatolentiküler dejenerasyon; WND; WD

Kategoriler

Konjenital ve Genetik Hastalıklar; Sindirim Hastalıkları; Göz hastalıkları; Böbrek ve Üriner Hastalıklar; Metabolik bozukluklar; Sinir Sistemi Hastalıkları; Yenidoğan Tarama

Özet

Wilson hastalığı, vücutta bakır birikimi ile karakterize nadir görülen kalıtsal bir hastalıktır. Yüksek bakır seviyeleri dokular ve organlar için toksik olduğundan, bu birikim karaciğer, beyin ve gözlerin zarar görmesine neden olabilir. Wilson hastalığının belirti ve semptomları arasında kronik karaciğer hastalığı, merkezi sinir sistemi anomalileri ve psikiyatrik (zihinsel sağlıkla ilgili) rahatsızlıklar vardır. ATP7B geninin bir mutasyonundan kaynaklanır ve otozomal resesif bir şekilde kalıtsaldır. Wilson hastalığı için bir tedavi olmamasına rağmen, vücutta biriken bakır miktarını azaltmayı veya kontrol etmeyi amaçlayan tedaviler mevcuttur.

Belirtiler

Wilson hastalığı vücudun birçok farklı sistemini etkileyebilir. Etkilenen insanlar genellikle genç yaşlarında veya yirmili yaşlarının başında kronik karaciğer hastalığı belirti ve semptomları geliştirir. Bu belirtiler özellikle sarılık olabilir; bacaklarda ve / veya karnın şişmesine neden olabilecek anormal sıvı tutulumu; kilo kaybı; mide bulantısı ve kusma; ve / veya yorgunluk. Ne yazık ki, bazı insanlar aniden akut karaciğer yetmezliği gelişinceye kadar herhangi bir belirti yaşamamış olabilirler.

Etkilenen insanlar sıklıkla çeşitli nörolojik (merkezi sinir sistemi ile ilgili) belirti ve semptomları da yaşarlar. Nörolojik özellikler sıklıkla karaciğerin önemli miktarda bakır tutmasından sonra gelişir; Ancak, karaciğer hasarı az veya hiç olmayan insanlarda görülmüştür. Bu semptomlar titreme; kas sertliği; ve konuşma, yutma ve / veya fiziksel koordinasyonla ilgili problemler içerebilir. Nörolojik semptomları olan hemen hemen bütün insanların Kayser-Fleisher halkaları vardır – göz korneası etrafındaki en iyi bir oftalmologun yarık lambası kullanılarak görülebilen paslı kahverengi bir halkadır.

Wilson hastalığı olanların yaklaşık üçte biri ani kişilik değişiklikleri, intihar düşüncelerinin eşlik ettiği depresyon, anksiyete ve / veya psikoz gibi psikiyatrik (zihinsel sağlıkla ilgili) semptomlar yaşayacaktır.

Diğer belirti ve semptomlar şunları içerebilir:

  • Adet dönemi düzensizlikleri, düşük yapma riski ve kadınlarda kısırlık riski
  • Anemi
  • Kolay morarma ve uzun süreli kanama
  • Böbrek taşı
  • Erken başlangıçlı artrit
  • Osteoporoz

İnsanların% 80 – 99’u bu belirtilere sahiptir:

  • Elde anormallik
  • Adet döngüsü anormalliği
  • Akut karaciğer yetmezliği
  • Akut hepatit
  • Agresif davranış

Çoğu hastalık için semptomlar kişiden kişiye değişecektir. Aynı hastalığı olan insanlar listelenen tüm belirtilere sahip olmayabilir. Bu bilgi İnsan Fenotip Ontolojisi (HPO) olarak adlandırılan bir veri tabanından gelir. HPO, tıbbi kaynaklarda açıklanan belirtiler hakkında bilgi toplar. HPO düzenli olarak güncellenmektedir. Bir semptom hakkında daha ayrıntılı bilgilere erişmek için HPO ID’yi kullanın.

Nedenleri

Wilson hastalığına ATP7B genindeki değişiklikler (mutasyonlar) neden olur. Bu gen, bakırın karaciğerden vücudun geri kalanına nakledilmesinde önemli bir rol oynayan bir proteini kodlar. Ayrıca fazla bakırın vücuttan atılmasına yardımcı olur. ATP7B genindeki mutasyonlar, bu proteinin düzgün çalışmasını önler, bu da vücutta bakır birikmesine neden olabilir. Yüksek bakır seviyeleri toksik olduğundan, bu birikim dokulara ve organlara zarar verebilir ve Wilson hastalığının birçok belirtisine neden olabilir.

Kalıtım

Wilson hastalığı otozomal resesif bir şekilde kalıtsaldır. Bu, etkilenmesi için, bir kişinin her hücredeki sorumlu genin her iki kopyasında bir mutasyona sahip olması gerektiği anlamına gelir. Etkilenen bir kişinin ebeveyni genellikle her biri genin mutasyona uğramış bir kopyasını taşır ve taşıyıcı olarak adlandırılır. Taşıyıcılar genellikle durumun belirtilerini veya semptomlarını göstermez. Otozomal resesif bir durumun iki taşıyıcısı çocuk sahibi olduğunda, her çocuğun koşulu olması için% 25 (4’te bir) risk,% 50 (2’de bir) ebeveynlerin her biri gibi bir taşıyıcı olma riskine sahiptir ve  koşulu olmaması ve taşıyıcı olmama şansı %25.

Teşhis

Genetik veya nadir bir hastalık için tanı koymak genellikle zor olabilir. Sağlık uzmanları tipik olarak bir tanı koymak için bir kişinin tıbbi geçmişine, semptomlarına, fizik muayenesine ve laboratuvar test sonuçlarına bakar. Aşağıdaki kaynaklar bu durum için teşhis ve test ile ilgili bilgi sağlar. Teşhis konması hakkında sorularınız varsa, bir sağlık uzmanına başvurmalısınız.

Test Kaynakları

Genetik Test Kayıt Defteri (GTR), bu durum için genetik testler hakkında bilgi sağlar. GTR için hedef kitle, sağlık hizmeti sağlayıcıları ve araştırmacılardır. Genetik test hakkında özel soruları olan hastalar ve tüketiciler bir sağlık kuruluşu veya genetik uzmanı ile irtibata geçmelidir.

Tedavi

Wilson hastalığının şu anda bir tedavisi yoktur; ancak, vücutta biriken bakır miktarını azaltmayı veya kontrol etmeyi amaçlayan tedaviler mevcuttur. Etkilenen insanlar belirli ilaçları ve / veya diyet değişikliklerini içerebilecek yaşam boyu tedaviye ihtiyaç duyarlar. Tedavi etkili değilse veya karaciğer yetmezliği gelişirse, karaciğer nakli gerekebilir.

Wilson hastalığının tedavisi ve yönetimi hakkında daha ayrıntılı bilgi için, lütfen Ulusal Diyabet ve Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü’nün (NIDDK) web sitesini ve / veya GeneReviews sayfasını ziyaret edin

FDA Onaylı Tedaviler

Aşağıda listelenen ilaçlar, bu durumun tedavisi için Yiyecek ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından yetim ürünler olarak onaylanmıştır.

Çinko asetat (Marka adı: Galzin) – Lemmon Company tarafından üretildi.

FDA onaylı endikasyon: Başlangıçta şelatlama ajanı ile tedavi edilen Wilson hastalığı olan hastaların bakım tedavisi için.

Medline Plus Sağlık Bilgisi

Trientine HCl (Marka adı: Syprine) – Merck Sharp & Dohme Research tarafından üretilmiştir.

FDA onaylı endikasyon: Wilson hastalığı olan ve intoleransı olan veya penisillamine yetersiz yanıt veren hastaların tedavisi.

Prognoz (hastalığın seyri)

Wilson hastalığı olan insanlar için uzun vadeli görünüm (prognoz) değişkenlik gösterir ve büyük ölçüde zamanında tanı ve tedaviye bağlıdır. Eğer durum erken tespit edilir ve uygun şekilde tedavi edilirse, Wilson hastalığı olan kişiler genellikle normal sağlık ve normal bir ömre sahip olabilir. Ne yazık ki, tedavi edilmeyen Wilson hastalığı ciddi beyin hasarı, karaciğer yetmezliği ve ölüm ile ilişkilidir.

Bir Uzman Bulun

Tıbbi yardıma ihtiyacınız olursa, bu hastalıkta deneyimi olan doktorları veya diğer sağlık profesyonellerini arayabilirsiniz. Bu uzmanları savunma kuruluşları, klinik deneyler veya tıbbi dergilerde yayınlanan makaleler aracılığıyla bulabilirsiniz. Ayrıca bölgenizdeki bir üniversite veya üçüncül tıp merkezi ile iletişim kurmak isteyebilirsiniz, çünkü bu merkezler daha karmaşık vakalar görmeye ve en son teknoloji ve tedavilere sahip olma eğilimindedir.

Bölgenizde bir uzman bulamıyorsanız, ulusal veya uluslararası uzmanlarla iletişim kurmayı deneyin. Sizi, bildiği birisine konferanslar veya araştırma çalışmaları yoluyla yönlendirebilirler. Bazı uzmanlar, sizinle ilgilenmek için seyahat edemiyorsanız, telefonla veya e-posta yoluyla sizinle veya yerel doktorlarınızla görüşmek isteyebilirler.

Sağlık Kaynakları

Genetik konusunda uzmanlaşmış bir tıp uzmanı bulmak için, doktorunuza sevk isteyebilir veya kendiniz için arama yapabilirsiniz. Çevrimiçi dizinler Amerikan Tıbbi Genetik Koleji ve Ulusal Genetik Danışmanlar Birliği tarafından sağlanmaktadır. Daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa, bir GARD Bilgi Uzmanı ile iletişime geçin. Ayrıca Genetik Danışma’dan Genetik danışmalar hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/wilson-disease

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/7893/wilson-disease

Kategoriler
YUKLENDI

NİEMANN-PİCK

Genel Bilgi
Niemann-Pick hastalığı birçok vücut sistemini etkileyen kalıtımsal metabolik bir hastalıktır. Yağ ve proteinler genellikle vücuda enerji sağlamak amacıyla daha küçük bileşenlere ayrılır. Lipid adı verilen yağ maddeleri zararlı miktarda dalak , karaciğer, akciğer, kemik iliği ve beyinde toplanır. Kas faaliyetlerinde eksiklik, beyin dejenerasyonu, öğrenme bozukluğu, kas tonusu kaybı, temasa karşı artan hassasiyet, spastisite (belirli kasların aşırı aktif hale gelerek, adale katılığına, sertliğine ya da spazmlarına neden olması durumu) beslenme ve yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu, dalak ve karaiğer büyümesi semptomlar arasındadır. Hastalık otozomal çekinik olarak taşınır. Niemann-Pick hastalığı kalıtılan gen, belirti ve semptomların çeşitlerine göre 4 farklı temel türde görülür: tip A, tip B, tip C1 ve tip C2.

Belirti ve Semptomlar
Hepatosplenomegali Tip A, en şiddetli türdür, erken çocukluk döneminde başlar ve genellikle Yahudi ailelerde görülür. Zayıflık, normalden büyük boyutta karaciğer ve dalak, şişkin lenf düğümleri, derin beyin hasarı gözlemlenen semptomlardır. Aynı zamanda hastalığa sahip çocuklar göz muayenesiyle tespit edilebilen ‘Japon bayrağı görünümü (cherry red spot)’ adı verilen göz anormalliğine sahip olurlar. Tip A Nieckmann hastalığına sahip çocuklar nadiren 18 aydan fazla yaşarlar.
Tip B ergenlik öncesi dönemde kas koordinasyon bozukluğu ve periferik nöropati (motor, duyusal ve otonomik periferik sinirlerin disfonksiyonu) semptomlarıyla birlikte ortaya çıkar. Dalak ve karaciğer büyümesi (hepatosplenomegalİ), kısa boyluluk, tekrarlayan karaciğer enfeksiyonları ve kanda düşük seviyeli trombosit (trombositopeni) semptomlar arasındadır. Niemann Pick Tip B hastalığı SMPD1 genindeki değişikliklerden kaynaklanır. Otosomal çekinik genle aktarılır. Hastalığa sahip bireyler yetişkinlik dönemine kadar yaşarlar. Tip A ve B türünde sfingomiyelinaz enzimi aktivitesindeki yetersizlik sonucunda zehirli miktarda sfingomiyelin (her bir vücut hücresinde bulunan yağlı bir madde) oluşumu gözlemlenir.
Tip C1 ve C2 türünde gözlemlenen semptomlar çok benzerdir; yalnızca genetik sebeplerle birbirinden ayrılrlar. Niemann Pick Tip C1 ve C2 hastalığı genellikle çocukluk döneminde görülmeye başlar ancak herhangi yaam döneminde belirti ve semptomları ortaya çıkabilir. NPC1 ve NPC2 proteinlerinin eksikliği sonucu ortaya çıkar. Hastalığa sahip bireylerde genellikle kas koordinasyonu bozukluğu (ataksi), gözleri düşey olarak hareket ettirememe (VSGP), zayıf kas tonusu (distoni), şiddetli karaciğer hastalığı, interstisyel akciğer hastalığı gözlemlenir. Zamanla kötüleşen yutma ve yürüme güçlüğü yaşarlar. Hastalık sahibi bireyler yetişkinlik dönemine kadar yaşayabilirler.

Genetik Görülme Sıklığı
Niemann Pick Tip A ve B hastaığı tahminen her 250 000 bireyden birini etkiler. Tip A, Eskenazi (doğu ve orta Avrupa) Yahudilerinde genel nüfusa göre daha sıklıkla görülür. Eskenazi nüfusunda görülme sıklığı yaklaşık 40 000 kişide birdir.
Niemann Pick Tip C1 ve C2 hastalığı 150 000 kişiden birini etkiler; ancak tip C1 çok daha yaygındır. Hastalık daha sıklıkla Nova Scotia’ya yerleşmiş Fransız-Akadyan asıllı bireylerde meydana gelir.

Kalıtım Paterni/ Deseni
Hastalık otosomal çekinik yapılanmayla aktarılır. Bunun anlamı her bir hücredeki her genin iki kopyasının mutasyona sahip olduğudur. Otozomal çekinik gen sahibi her bireyin ebeveynleri mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır ancak genellikle durumun belirti ve semptomlarını göstermezler.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler
Hastalığın halihazırda bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tedaviler destekleyici niteliktedir. Çocuklar genellikle enjeksiyon ve ilerleyici nörolojik kayıp sebebiyle ölür. Tip A hastalığına sahip bireyler için de tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Tip B hastalığına sahip bireylerin tedavisi için kemik iliği nakli uygulanmaktadır. Enzim replasmanı ve gen terapisinin gelişimi de tip B için yardımcı olabilir. Bireyin beslenme düzenini kısıtlamak doku ve hücrelerdeki yağ oluşumunu engellemez.

Hastalıkla İlişkili Genler
Niemann Pick tip A ve tip B hastalığı SMPD1 geninde meydana gelen mutasyolar sebebiyle ortaya çıkar. Bu gen asit sfingomiyelinaz enziminin üretimini tetikler. Bu enzim hücre içinde farklı türdeki moleküllerin bozunma ve geri dönüşümünün gerçekleştiği lizozomda bulunur.Asit sfingomiyelinaz, sfingomiyelin adı verilen lipidin (yağ) ceramide adı verilen diğer bir lipid türüne dönüşmesinden sorumludur. SMPD1 geninde meydana gelen mutasyonlar sfingomiyelin lipidinin bozunmasında azalmaya sebep olan acid sfingomiyelinaz enziminin eksikliğine yol açar. Bu da hücrede sfingomiyelin kümeleşmesine sebep olur. Bu lipid hücrede işlevsel bozukluğa ve neticede ölümüne sebep olur. Hücre kaybı, doku ve organların işlevini bozar. Bunlar Niemann Pick tip A ve tip B hastalığına sahip bireylerde bulunan beyin,dalak, karaciğer ve akciğeri kapsar.
NPC1 veya NPC2 genlerinin her ikisinde de meydana gelen mutasyonlar Niemann Pick tip C hastalığına sebep olur. Bu genlerden üretilen proteinler yağların hücre içi hareketini sağlar. Genlerde meydana gelen mutasyonlar, kolestrol ve diğer lipidlerin hareketini engelleyen proteinlerin işlev kaybına dolayısıyla proteinlrin hücre içinde kümeleşmesine yol açar. Çünkü bu lipidler uygun hücrede konumlarında değildir, lipidlere ihtiyacı olan birçok hücre fonksiyonu hasar görmüştür. Niemann Pick tip C1 ve tip C2 hastalığın sahip bireylerde yağların birikimi doku ve organ hasarına , hücrede işlevsel bozukluğa yol açmasının yanı sıra hücre ölümüne sebep olur.

Hastalığın Diğer İsimleri

• Lipid histiyositoz
• Nöronal kolestrol lipidoz
• Nöronal lipidosis
• NPH
• Sfingomiyelin lipidosis
• Sfingomiyelin/ kolestrol lipidosis
• Sfingomiyelinaz eksikliği

Kaynakça
http://www.itf.istanbul.edu.tr/goz/Retinal_Arter.pdf
https://www.turkiyeklinikleri.com/article/en-periferik-noropatiler-59017.html
https://ghr.nlm.nih.gov/condition/niemann-pick-disease#synonyms
https://www.ninds.nih.gov/Disorders/All-Disorders/Niemann-Pick-Disease-Information-Page#disorders-r2
https://www.omim.org/entry/257220?search=niemann%20pick%20disease&highlight=%22niemann%20pick%20disease%22%20disease%20niemann%20pick#clinicalFeatures

Kategoriler
YUKLENDI

KİSTİK FİBROZİS

Genel Bilgi:

Kistik fibrozis, mukusun büyüyüp, organlara özellikle akciğer ve pankreasa zarar vermesine neden olan genetik bir hastalıktır. Aynı zamanda terdeki tuz oranı da normal seviyenin üstündedir. Vücuttaki birden fazla organ sistemlerini etkileyebilir. Zamanla mukusun büyümesi ve vücuttaki enfeksiyon akciğere kalıcı hasar vererek aynı zamanda akciğerde kistlerin ve skar dokunun oluşumuna sebep olur.

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

CFTR genindeki mutasyonlar kistik fibrozise neden olmaktadır. Bu gende 900den fazla mutasyon bulunmaktadır. CFTR geni, CFTR proteinin yapımını sağlar. Bu hastalığa sahip bireylerde bu protein bozuktur bu yüzden hücreler klorür iyonunu serbest bırakamazlar. Bu da hücrelerdeki tuz dengesini bozar ve kalın ve yapışkan mukus oluşumuna sebep olur. Mukus akciğerleri tıkayıp nefes almayı zorlaştırır ve bakterilerin solunum yoluna takılmasına sebep olur, bu da enfeksiyonla sonuçlanır.

Belirti ve Semptomlar

Belirti ve semptomlar arasında deride tuz tadı, kalıcı öksürük, sık akciğer enfeksiyonları, nefesin kesilmesi, kilo verme, büyümenin yavaşlaması, iri dışkı, kısırlık vardır.

Hastalıktan etkilenmiş insanların yüzde 80-99’unda bulunan semptomlar:

  • Kandaki antikor seviyesinin düşüşü
  • Bağışıklık yetersizliği
  • Besinlerin emiliminin yetersizliği (malabsorbsiyon)
  • Biliyer siroz (safra kanalının tıkanmasına bağlı inflamatuvar bir karaciğer hastalığı)
  • Ekzokrin pankreas yetersizliği (pankreas sindirim enzimlerinin yetersizliğinden dolayı besinleri sindirememe)

Genetik Görülme Sıklığı

ABD’de yaklaşık 300 bin kişide kistik fibrozis vardır. En çok Kafkaslarda görülür. Çoğu bireyde bu hastalık genelde 3 yaşına kadar teşhis edilir. Avrupa’da 8 bin-10 bin kişi arasında görülme sıklığı 1dir. Asya ve Afrika’da görülme sıklığı bundan daha azdır.

Kalıtım Paterni/Deseni

Kistik Fibrozis, otozomal resesif olarak kalıtılmaktadır.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Genetik test ile teşhis edilebilir. Teşhis için ter testi sonuçlarına da bakılır. Tedaviler, semptomların seviyesini düşürmeye yardım eder. Buna örnek olarak solunum terapileri, pankreas enzimi ve besin takviyesi verilebilir. Solunum enfeksiyonları için antibiyotik verilir, sindirim problemleri için de ilaç tedavisi verilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

CFTR genindeki mutasyonlar kistik fibrozise neden olmaktadır. Bu gende 900den fazla mutasyon bulunmaktadır.

Hastalığın Diğer İsimleri

Mucoviscidosis, CF, fibrocystic disease of pancreas, pancreatic fibrosis

Kaynakça

https://rarediseases.org/rare-diseases/cystic-fibrosis/

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/cystic-fibrosis

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=586

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6233/cystic-fibrosis