Kategoriler
Uncategorized

DEMODİKOZİS

Rana ÖZDOĞAN

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Demodikozis, başta yüz bölgesi olmak üzere derinin belirli bölgelerini etkileyen nadir bir enfeksiyon hastalığıdır. Demodeks akarları olarak bilinen bir tür iç paraziti bu hastlığa sebep olmaktadır. Demodex folliculorum ve Demodex brevis olmak üzere vücutta iki türü bulunan bu parazitler herhangi bir genetik değişikliğe sebep olmamakla birlikte, hemen hemen her yaş grubundaki insanların cilt florasında bulunmaktadır. Özellikle, yanak, alın, burun kenarları ve kulak çevresi gibi yüz bölgelerinde yaygındırlar. Genelde zararsız durumdadırlar. Ancak, sayıları arttığı takdirde demodikozis adı verilen cilt rahatsızlığına sebep olmaktadır. Normalde yoğunluğu az olan Demodex parazitleri, sayıları arttığında bağışıklık sistemini bir parçası olan toll-benzeri reseptörleri (TLR) üzerinden etkileşime geçerek deride enfeksiyon belirtilerine sebep olduğu düşünülmektedir. Bağışıklık sistemi üzerinden etkileşime geçen bu parazit türü genelde; bağışıklık sisteminin düşük olması, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçların kullanımı, kemoterapi tedavisi almak ve AIDS gibi bağışıklığın baskılanması durumlarında daha yüksek ihtimalle görülebilir. 

Belirti ve Semptomlar

Demodikozis hastalığının en yaygın ve ilk belirtileri yüzde görünür. Ve şu belirtilere sebep olmaktadır;

  • Yanma hissi
  • Kaşıntı
  • Pürüzlü yüzey 
  • Kızarık hassas cilt
  • Beyaz folikülümsü görüntü
Figur 1: Demodikozis hastalığına sahip 44 yaşındaki bir kadın hastanın cildinin görüntüsü. [6]

Aynı zamanda gözleri de etkileyen bu hastalık ise gözlerde şu belirtilere sebep olmaktadır;

  • Gözde kaşıntı
  • Gözde tahriş
  • Görme duyusunda azalma 
  • Kirpik dökülmesi
  • Pullu ve beyaz kalıntılar olan göz kapağı görüntüsü

Görülme Sıklığı 

Demodikozis hastalağının speesifik bir görülme sıklığı olmadığı pek çok çalışma ile kanıtlanmıştır. Kadın ve erkek hastalar arasındaki kıyaslamaya bakıldığında da anlamlı bir ayrım bulunamamıştır. Ancak, yapılan bir araştırmada 16-96 yaş grubunda görülme sıklığı belirli aralıklarla değişse de genel oran  %70’den fazla olarak belirtilmiştir. 

Kalıtım Paterni/Deseni

Kalıtsal olmayan demodikozis hastalığı, parazit kaynaklı olmasından dolayı genetik yollarla aktarılamaz. Bu sebeple 15 yaş ve altı, özellikle yenidoğanlarda, bu parazite genelde rastlanmaz veya düşük orandadır. Ancak, zamanla insanlarla temastan dolayı ileri yaşta bu parazitlere hemen hemen herkeste rastlanmaktadır. 

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis yöntemlerinin başında ise belirtilerin değerlendirilmesi sonrasında, dermateskop ile bölgeyi inceleme yöntemi gelmektedir. Dermateskop sayesinde parazitlere ait kalıntılar gözlemlenebilmektedir. Onun haricinde benzer bir yöntem olan, hastanın derisinden sürüntü örneği alma ve mikroskop altında analiz etme yöntemi de kullanılmaktadır. 

Tedavi olarak ilaç tedavileri ve deri üstünden kimyasal kullanımı olmak üzere bir kaç çeşitli tedavi yöntemi bulunmaktadır. En yaygın olanı ise antibiyotik olan metronidazol kullanımıdır. Benzen heksaklorür olarak bilinen Lindan kullanımı da yaygındır. Ayrıca, bazı araştırmalarda da salisilik asit, selenyum sülfat ve potasyum hidroksit de tedavi amaçlı kullanılmış ve sonuç almıştır. 

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Demodikidozis 
  • Demodikozis
  • Demodeks

Referanslar

  1. Yazısız, H., Çekin, Y., & Koçlar, F. G. (2019). The Presence of Demodex Mites in Patients with Dermatologic Symptoms of the Face. Turkiye parazitolojii dergisi, 43(3), 143–148. https://doi.org/10.4274/tpd.galenos.2019.6062
  2. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/1802/demodicidosis
  3. https://www.orpha.net/
  4. Elston, C. A., & Elston, D. M. (2014). Demodex mites. Clinics in dermatology, 32(6), 739–743. https://doi.org/10.1016/j.clindermatol.2014.02.012
  5. https://www.consultant360.com/content/demodicidosis
  6. Hsu, C.-K., Hsu, M. M.-L., & Lee, J. Y.-Y. (2009). Demodicosis: A clinicopathological study. Journal of the American Academy of Dermatology, 60(3), 453–462. doi:10.1016/j.jaad.2008.10.058 
  7. HUGUL, H., KECİCİ, A. S., & KUTLUBAY, Z. (2022). Treatment of Demodicosis with Potassium Hydroxide Dermabrasion. Practical Dermatology.
  8. Baima, B., & Sticherling, M. (2002). Demodicidosis revisited. Acta dermato-venereologica, 82(1), 3–6. https://doi.org/10.1080/000155502753600795
Kategoriler
Uncategorized

OTOZOMAL DOMİNANT EKSTREMİTE KUŞAĞI MUSKÜLER DİSTROPİ 1C

Enes ÇAKMAK

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Ekstremite Kuşağı Kas Distrofisi hastası insanların vücut kasları genel olarak hasta olmayan insanlara kıyasla daha zayıftır. Özellikle üst bacak kasları, el ve kol kasları bu hastalıktan büyük oranla etkilenir  ve hastalar kolayca yürüyemez ve gündelik işlerini yerine kolayca getiremez. [1] Konu başlığı olan otozoman dominant ekstremite kuşağı musküler distropi 1c hastalığı ise normal ekstremite kuşağı kas distrofisi hastalığının otozomal dominant halidir. Hastalarda Cav-3 geni tarafından üretilen caveolin-3 proteini eksiktir. Bu hastalığın etkisi yaş ilerledikçe güçlenmektedir. Kalp kası ve nefes almakta kullanılan kaslar genel olarak bu nadir hastalıktan etkilenmedikleri için bu nadir hastalığa sahip insanların ömür uzunlukları hasta olmayanlardan farklı değildir. [1]

Belirti ve Semptomlar

Genel olarak kaslarda zayıflık. Tırmanma, yürüme, ağır kaldırma gibi gündelik, kas gücü gerektiren işlerde zorluk çekmek. [1]

Genetik Görülme Sıklığı

1-6 / 100.000 [2]

Kalıtım Paterni/Deseni

Otozomal Dominant

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Kas biyopsisi, Serum kreatin kinaz kan testi, Kan üzerinden DNA testi ile Cav 3 genindeki mutasyonların saptanması. Otozomal Dominant Ekstremite Kuşağı Musküler Distropi 1C hastalığının şu ana kadar bilinen bir tedavisi yoktur. Ancak semptomlarla karşılaşan insanların yorucu işlerden uzak durması, düzenli ve yeterli olarak uyuması/dinlenmesi, sigara içilmemesi gibi yöntemlerle hastalığın etkilerini azaltabilmektedirler.

Hastalıkla İlişkili Genler

Cav3, ANO5, CAPN3, LMNA [3]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Ekstremite Kuşağı Musküler Distropi 1c
  • Limb-Girdle Muscular Dystrophy 1-c
  • Autosomal dominant limb-girdle muscular dystrophy 1c
  • LGMD-1C
  • Caveolinopathy

Kaynaklar:

  1. https://www.musculardystrophyuk.org/conditions/limb-girdle-muscular-dystrophy-1c-lgmd1
  1. Chu, M. L., & Moran, E. (2018). The Limb-Girdle Muscular Dystrophies: Is Treatment on the Horizon?. Neurotherapeutics : the journal of the American Society for Experimental NeuroTherapeutics15(4), 849–862. https://doi.org/10.1007/s13311-018-0648-x
  1.  Bockhorst, J., & Wicklund, M. (2020). Limb Girdle Muscular Dystrophies. Neurologic clinics38(3), 493–504. https://doi.org/10.1016/j.ncl.2020.03.009
Kategoriler
Uncategorized

VASKÜLER EHLERS-DANLOS SENDROMU

Enes ÇAKMAK

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Vasküler Ehlers-Danlos Sendromu genlerle aktarılabilen bir bağ doku hastalığıdır ve kusurlu kolajen proteinleri bu hastalığa sebep olur. Diğer Ehlers-Danlos Sendromları (EDS) arasında en zorlusu olarak bilinir. COL3A1 genindeki bir mutasyondan kaynaklanan bu hastalık nadiren COL1A1 geninki bir mutasyondan da ortaya çıkabilir. Belirtileri arasında ince, yarı saydam ve kolay morarabilen bir cilt, karakteristik bir yüz görünümü ve kırılgan damarlar, iç organlar gösterilebilir. [1]

Belirti ve Semptomlar

Anormal şekilde sık görülen kanamalar, kirpiklerde anomali, kalp kapakçığınde anomali, anormal yüz görüntüsü, yarı-saydam ve ince deri, kolay morarma ve yaşlı görünme en sık görülen semptomlardır. Nadiren görülen semptomlar arasında vertigo, geçiçi iskemik atakları ve uyku apnesi görülebilir.  [1]

Genetik Görülme Sıklığı

Ehlers-Danlos Sendromu yalnızca beş bin kişiden birinde görülmekte iken daha nadir olan Vasküler Ehlers-Danlos Sendromu yalnızca iki yüz – iki yüz elli bin kişide bir görülmektedir. [2]

Kalıtım Paterni/Deseni

Vasküler Ehlers-Danlos Sendromu otozomal dominant olarak sonraki kuşaklara aktarılır. [1]

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis yöntemi olarak doktorlar hastalarının derilerini görsel olarak inceler, baskı uygular ve acı testleri yapar. Hastanın yüz şekli dikkate alınır. Hastanın geçmiş hastalıkları araştırılır. Kan testi uygulanır.  [1]

Vasküler Ehlers-Danlos Sendromunun bilinen bir tedavisi mevcut değildir. Doktorlar yalnızca semptomları azaltma konusunda yardımcı olabilmektedirler.

Hastalıkla İlişkili Genler

Vasküler Ehlers-Danlos Sendromunun COL3A1 ve COL1A1 genlerinin düzgün çalışmaması ile ortaya çıktığı bilinmektedir. [1]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • EDS4, EDS type 4
  • EDS IV
  • Arterial-ecchymotic EDS 
  • Sack-Barabas type; EDS, Ecchymotic EDS, Vascular EDS. [1]

Kaynaklar:

  1. U.S. Department of Health and Human Services. (2021). Vascular Ehlers-Danlos syndrome – about the disease. Genetic and Rare Diseases Information Center. Retrieved December 21, 2022, from https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/2082/vascular-ehlers-danlos-syndrome 
  1. Vascular Ehlers-Danlos Syndrome: Causes, symptoms and treatment. Cleveland Clinic. (2022). Retrieved December 21, 2022, from https://my.clevelandclinic.org/health/diseases/22696-vascular-ehlers-danlos-syndrome#management-and-treatment 
Kategoriler
Uncategorized

KAS DİSTROFİSİ İLE EPİDERMOLİZİS BULLOZA SİMPLEKS

Kübra Seyhan

Genel Bilgi, Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

Epidermolizis Bulloza Simpleks, dermo- epidermal bileşkenin bazal membranı üzerinde kabarcık görünümünün meydana gelmesi ile karakterize edilen oluşumunda genetik yapının etkili olduğu deri hastalıklarındandır. Hastalığın on yedi alt tipi bulunmaktadır. Alt tiplerinin çoğu, bazal hücre keratinlerinin genlerindeki mutasyonun yanı sıra plektin, a6b4 intergrin, desmoplakin, plakoglobin ve plakophilin-1 genlerindeki mutasyondan kaynaklanmaktadır [1].

Plektin geninin kaybı veya belirgin şekilde azalması Kas Distrofisi İle Epidermolizis Bulloza Simpleks’e yol açmaktadır. Bu hastalıkla mücadele eden kişilerde, doğumda veya doğumdan kısa bir süre sonra cilt ve mukoza zarlarında kabarcıklar gözlenmektedir. Bu cilt belirtileri mine hipoplazisi (az gelişimi) ve tırnak distrofisi ile ilişkilidir. Karakteristik olarak, ilerleyici Kas Distrofisi yaşamın ilerleyen dönemlerinde ortaya çıkmaktadır. Fakat, belirtilerden biri olan kas tutulumunun başlangıcı değişkendir. Bazı durumlarda, erken bebeklik döneminde fark edilirken, bazı durumlarda ise 20 veya 30 yaşına kadar fark edilememektedir. Genellikle, kas tutulumu zayıflıkla sonuçlanmaktadır ve bu durum kişiyi tekerlekli sandalyeye mahkum hale getirmektedir [2].

Belirti ve Semptomlar

C:\Users\casper\Desktop\rd\3) Epidermolysis bullosa simplex with muscular dystrophy\Adsız2.png
  1. A. Alt ekstremitelerde kas distrofisi belirgindir. Küçük sürtünmelerden sonra genelleştirilmiş kabarcıklar [2]
  2. B. Skarlı alopesi (saç köklerinin zarar görerek yerine skar dokusunun (fibröz yara dokusu) geçtiği kalıcı saç dökülmesi) [2]
  3. C. Tırnaklarda şekil bozukluğu [2]
  4. D. Deride genelleşmiş kabarma ve erozyonlar [2]
  5. E. Torasik (sırt, göğüs) ve lomber (bel) omurganın şiddetli skolyozu [1]
  6. F. Küçük sürtünme sonucu oluşan kabarcıklar [2]
  7. G. Kas atrofisi (Çalışmayan kasın hacminin ve gücünün azalmasıdır. Kasın körelmesidir.) [2]
  8. H. El ve ayaklardaki eklemler üzerindeki cilt lezyonları (epidermolizis bulloza) [3]

Göz

  • Pitoz (düşük göz kapağı)
  • Kısıtlı göz hareketleri
  • Göz çevresinde kabarcıklar

Ağız 

  • Oral mukozal kabarcıklar
  • Diş çürükleri

Solunum

  • Boğuk ağlama, öksürük veya diğer solunum problemleri

Cilt, Tırnaklar, Saç

  • Palmoplantar keratoz (el içi ve ayak tabanı derisinin aşırı kalınlaşması)
  • Özellikle ayaklarda olmak üzere hafif yaralanma veya sıcaklık değişikliği sonucu ciltte meyada gelen kabarcıklar
  • Daha önce yaralanmış ciltte küçük beyaz şişlikler
  • Tırnak kaybı ve deforme olmuş tırnaklar
  • Kafa derisinin skarlaşan alopesisi (kalıcı saç kaybı)

İç organlar

  • Kalp, beyin, gastrointestinal, kemik veya böbrek sorunları

Ses

  • Kısık ses

Kas ve yumuşak dokular

  • Artan bağ dokusu
  • Dejeneratif değişiklikler
  • Miyofibriler düzensizlik
  • Belirgin şekilde değişen lif çaparı
  • Progresif kas distrofisi [5, 6]

Genetik Görülme Sıklığı

Prevelansı <1/1.000.000 şeklindedir [4].

Kalıtım Paterni/Deseni

EBS-MD, progresif kas distrofisi ve kabarcıklı cilt değişiklikleri ile karakterize edilen otozomal resesif bir hastalıktır. Erken çocuklukta ortaya çıkmaktadır [6]. Fakat bazı hastalarda bu durum farklılık göstermesi sebebiyle çocukluk veya yetişkinliğin sonlarına kadar ortaya çıkmayabilir. Bu hastalığın ölümcül bir sonucu olabilmektedir [4]

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Teşhis Yöntemleri

  • Cilt biyopsisi
  • Deri örneklerinin mikroskop altında özel testleri
  • Kansızlık için kan testi
  • Bakteriyel enfeksiyonu kontrol etmek için kültür
  • Diğer organlara bakmak için görüntüleme çalışmaları [5].
  • Doğum öncesi tanı, patojenik varyantın önceden teşhis edilmiş olduğu ailelere prenatal tanı önerilmelidir.
  • Genetik danışmanlık

Tedavi 

Spesifik bir tedavisi bulunmamaktadır. Tedavi yara yönetimi ve genel destek ile semptomatiktir [4].

Hastalıkla İlişkili Genler

C:\Users\casper\Desktop\rd\3) Epidermolysis bullosa simplex with muscular dystrophy\Adsız KROMOZOM SON.png [9]

EBS-MD, 8q24 kromozomu üzerindeki insan plektin geninin (PLEC1) mutasyonlarının sebep olduğu nadir bir EBS varyantıdır. Plektin, çeşitli hücre tiplerinde ifade edilen, yüksek moleküler ağırlığa sahip çok yönlü bir hücre iskeleti bağlayıcı proteinidir [1]. PLEC geni, plektin adı verilen bir proteinin yapılması için talimatlar sağlamaktadır. Bu protein, cilt ve kas dahil olmak üzere vücutta bulunan çeşitli birçok dokuda üretilmektedir. Plektin, hücrenin yapısal çevresini (hücre iskeleti) oluşturan birkaç molekülle etkileşime girmektedir. 

Genin diğer isimleri:

  • EBS1
  • EBSO
  • HD1
  • Hemidesmozomal protein 1
  • PCN
  • PLEC1
  • PLEC1_HUMAN
  • plectin1
  • PLTN [7]

Hastalığın Diğer İsimleri

  • Kas distrofisi olan EBS
  • Epidermolizis bulloza simpleks ile ekstremite kuşağı kas distrofisi
  • EBS-MD
  • MDEBS
  • MD-EBS [4,8]

Kaynaklar 

[1] Kyrova, J., Kopeckova, L., Buckova, H., Mrazova, L., Vesely, K., Hermanova, M., Oslejskova, H., & Fajkusova, L. (2016). Epidermolysis bullosa simplex with muscular dystrophy. Review of the literature and a case report. Journal of dermatological case reports10(3), 39–48. https://doi.org/10.3315/jdcr.2016.1231

[2] Shimizu, H., Takizawa, Y., Pulkkinen, L., Murata, S., Kawai, M., Hachisuka, H., … & Nishikawa, T. (1999). Epidermolysis bullosa simplex associated with muscular dystrophy: phenotype-genotype correlations and review of the literature. Journal of the American Academy of Dermatology41(6), 950-956.

[3] https://medlineplus.gov/ency/imagepages/2818.htm 

[4] https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=4046&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=Epidermolysis-bullosa-simplex-with-muscular-dystrophy&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Epidermolysis-bullosa-simplex-with-muscular-dystrophy&title=Epidermolysis%20bullosa%20simplex%20with%20muscular%20dystrophy&search=Disease_Search_Simple 

[5] https://medlineplus.gov/ency/article/001457.htm 

[6]https://www.omim.org/entry/226670?search=Epidermolysis%20bullosa%20simplex%20with%20muscular%20dystrophy&highlight=bullosa%20dystrophy%20epidermolysi%20muscular%20simplex%20with


[7] https://medlineplus.gov/genetics/gene/plec/#resources

[8] https://rarediseases.org/gard-rare-disease/epidermolysa-bullosa-simplex-with-muscular-dystrophy/ 

[9] Liu, C. G., Maercker, C., Castañon, M. J., Hauptmann, R., & Wiche, G. (1996). Human plectin: organization of the gene, sequence analysis, and chromosome localization (8q24). Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America93(9), 4278–4283. https://doi.org/10.1073/pnas.93.9.4278 

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KEDİ MİYAVLAMASI SENDROMU

Ege Efecan ATASOY

Genel Bilgi

Cri-du-chat sendromu doğuştan itibaren hastanın büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığa sahip olan yenidoğanlarda sıklıkla tiz bir kedi benzeri ağlama, mikrosefali ve karakteristik yüz özellikleri (hipertelorizm, düşük kulaklar, küçük bir çene ve yuvarlak bir yüz gibi) görülür. Solunumda zorlanma ve beslenmede zorluk görülebilir. Bu hastalığa sahip bireylerde zihinsel bir engelin yanında gelişimde ve konuşmada gecikme görülür, ayrıca davranış bozuklukları da görülebilmektedir. Bu sendrom kromozom 5’in p kolu denilen bölgesindeki bir eksikliğe bağlı olarak görülmektedir. Genellikle semptomların şiddeti kromozom 5’te bulunan eksikliğin bölgesine ve büyüklüğüne bağlıdır. Bu eksiklik embriyonun erken aşamalarında meydana gelir ve genellikle ailesel bir kalıtıma bağlı değildir.

Semptomlar

1- Anormal ses

Çok sık görülmektedir.

2- Kedi-benzeri ağlama

Hastalığa ismini veren bu semptom oldukça tiz bir kedi benzeri ağlama ile karakterizedir.

Çok sık görülmektedir.

3- Epikantus 

Epikantus ya da epikantal kıvrım, göz çevresinde bulunan kıvrılmış deri parçasıdır. Kıvrımın kirpikleri içe döndürüp göze zarar vermeye başladığı durumlarda tedavi edilir. Tedavi edilmemesi durumda başka hastalıklara sebebiyet verebilir.              

Çok sık görülmektedir.

4- Ciddi seviyede zihinsel gerilik

IQ seviyesi 20 ila 34 arasında değişmektedir.

Çok sık görülmektedir.

5- Mikrosefali

Baş çevresinin yaş ve cinsiyete göre ortalamanın altındaki iki standart sapmadan daha küçük olduğu nörogelişimsel bir bozukluktur.

Çok sık görülmektedir.

6- Mikroretrognati 

Alt çenenin geride olması durumu. 

Çok sık görülmektedir. 

7- Yuvarlak yüz

Çok sık görülmektedir.

8- Ciddi düzeyde gelişim eksikliği

Çok sık görülmektedir.

9- Aşağı eğimli palpebral fissürler

Gözlerin dış köşelerinin aşağıya doğru meyilli olduğu durum.

Sıklıkla görülmektedir.

10- Hipertelorizm

Gözler arasındaki mesafenin abartılı bir seviyede artması.

Sıklıkla görülmektedir.

11- İntrauterin gelişme geriliği

Anne rahmindeki bebeğin, gebelik haftasına göre olması gerekenden küçük olmasıdır.

Sıklıkla görülmektedir.

12- Skolyoz

Spinal deformiteler içerisinde en sık karşılaşılan ve ilerleyen evrelerde son derece ciddi duruş bozukluklarına neden olan üç boyutlu bir omurga deformitesidir. Bu deformite omurganın yapısal bozukluğundan kaynaklı olarak ortaya çıkabileceği gibi omurga dışı sebeplere bağlı olarak da gelişebilir.

Sıklıkla görülmektedir.

13- Kısa boyun

Sıklıkla görülmektedir.

14- Küçük el

Sıklıkla görülmektedir.

15- Kardiyovasküler sistem morfolojisinde anormallikler

Kalp ve damarlarda yapısal bozukluklar.

Zaman zaman görülmektedir.

16- Kasık fıtığı

Karın içindeki organların (ince bağırsaklar, bağırsak yağları gibi), karın duvarındaki zayıf bölgelerden çıkarak cilt altında şişlik oluşturmasıdır.

Zaman zaman görülmektedir.

17- Eklem hipermobilitesi

Eklemlerin normalden çok daha fazla hareket aralığının bulunması durumu. Bu rahatsızlığa sahip kişiler eklemlerinin fazla hareketine bağlı ağrı çekebilirler.

Zaman zaman görülmektedir.

Görülme Sıklığı

Prevalansının 15.000’ de 1 ila 50.000’de 1 olduğu düşünülmektedir. Toplumda tanısı konulmamış hastaların varlığı sebebiyle bu aralık konusunda kesinlik vermek zordur. Görülme sıklığındaki başka bir önemli detay ise kadın hastaların oranı erkek hastalardan daha yüksektir.

Genetik Paterni/Deseni

Çoğu vakada ailesel bir kalıtım görülmez. Eksiklik, ya da silinme, çoğu ya üreme hücrelerinin(sperm ya da yumurta) gelişimi sırasında ya da embriyonun erken gelişimi sırasında rastgele bir şekilde meydana gelir. 

Vakaların %10’unda kromozom anormalliği hasta olmayan bir ebeveynden gelmektedir. Bu tarz durumlarda ebeveyn dengeli translokasyon adı verilen bir kromozomal yeniden düzenlemeye sahiptir. Dengeli translokasyonlar genellikle bir sağlık sorununa yol açmazken, bir sonraki nesle aktarıldığında dengesiz bir hale gelebilir. Bu dengesiz translokasyonu alan sonraki nesillerde eksik veya fazla olacak şekilde kromozomal değişiklikler görülür. 

Denges

Cri du chat kromozom 5’in kısa kolunda (p) kısmi bir eksikliğe (monozomi) bağlı gelişen bir sendromdur. Bütün kromozomlar kısa bir kola (p) ve uzun bir kola (q) sahiptir.

Araştırmacılar semptomların kromozom 5’teki özel bölgelerde ve kısa kolda olan eksikliklere bağlı olduğunu düşünmüşlerdir ve buna bağlı olarak bazı araştırmalar yapmışlardır. Bu araştırmalar ışığında bazı genlerin cri du chat oluşumunda etkili olduğunu düşünmektedirler.

  • Telomeraz reverse transkriptaz geni kromozom 5’in 13.33 kısa kolunda (5p13.33) lokalizedir.
  • Semaphorin F geni 5p15.2 lokasyonunda bulunur ve semptomlarda çeşitliliğe sebep olabilir.
  • D-catenin (CTDNN2) geni eksikliği de 5p15.2 lokasyonunda bulunur ve ciddi zihinsel gerilikle ilişkilendirilmiştir. Bu protein erken sinirsel gelişim sırasında eksprese edilir.

Birçok vaka rastgele bir şekilde meydana gelmektedir. Bu eksikliğe bağlı sendromların birçoğu (%80 -90) babaya bağlıdır, yani sperm kaynaklıdır.

Teşhis

Yenidoğanda kedi benzeri ağlamayla karakterize bir rahatsızlık olması sebebiyle, bu ağlamanın duyulmasının ardından karyotip yöntemleri kullanılarak kromozom 5’in kısa kolunda eksiklik olup olmadığı araştırılır. FISH (Floresan in situ hibridizasyon) yöntemiyle hastalığın tanısı doğrulanır. Karyotip çalışmalarında genellikle ebeveynlerden birisinde dengeli translokasyon saptanır. PCR yöntemiyle kedi benzeri ağlamaya sebep olan gen lokasyonları saptanabilir.

Ek tanı yöntemi olarak X-RAY cihazları ile iskelet sistemindeki anormallikler (skolyoz gibi) teşhis edilir.

Teşhis yöntemleri halen geliştirilmekte olup şu an için kısıtlıdır.

Tedavi

Bu rahatsızlığa sahip bireylerde tedavideki ilk yaklaşım, spesifik semptomların tedavisine yöneliktir. Genellikle multidisipliner bir ekiple (Ortopedistler, cerrahlar, kardiyologlar, nörologlar, diş hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarından oluşan) bütün spesifik semptomlar üzerinde tedavi yöntemleri belirlenir. 

Tedavide erken teşhis hastaların yaşam kalitelerinin yükselmesi ve toplum hayatına uyum sağlaması açısından çok önemlidir.

Beyin hasarı bulunan hastalar için ne yazık ki spesifik bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır lakin rehabilitasyon programları ile hastalığa sahip bireylerin topluma adaptasyonu sağlanmaktadır.  

Beslenmede zorluk yaşayan çocuklar (emmede ve yutmada zorluk gibi) doğumun ilk haftasında tedavi programlarına başlatılır.

Erken rehabilitasyon programları (konuşma terapisi, fiziksel terapi gibi)  gecikmekte olan motor ve beyin gelişimi için önemlidir. Bazı çocuklarda sensörinöral duyma bozuklukları bulunabilir. Bu çocuklarda işitme muayenesi ve tedavileri uygulanır.

Aşılama takvimlerinde bir sıkıntı bulunmaz. Tüm olması gereken aşılar önerilmektedir.,

Hastalığın Diğer İsimleri

  • 5p deletion syndrome
  • 5p- syndrome
  • Cat cry syndrome
  • Chromosome 5p- syndrome
  • Monosomy 5p

Kaynaklar

Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

EMERY- DREİFUSS KAS DİSTROFİSİ

Sümeyye Koçaağa

Genel Bilgi

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi (EDMD), kalp hastalığı, kontraktür ve kas atrofisi (zayıflığı) ile ilişkilendirilen nadir genetik bir hastalıktır. Adını 1960’larda bir Virginia ailesindeki bozukluğu ilk kez tanımlayan doktorlar olan Alan Emery ve Fritz Dreifuss’tan almıştır. 

Kalıtım Paterni/Deseni

EDMD, çoğu durumda X’e bağlı çekinik ve otozomal dominant bir özellik olarak kalıtılabilir. Otozomal çekinik kalıtım son derece nadirdir, ancak en az bir ailede bildirilmiştir. EDMD’ nin otozomal dominant ve resesif formlarında erkekler ve dişiler eşit olarak etkilenirken, X’e bağlı formda öncelikle erkekler etkilenir ve kadın taşıyıcılar arasında bazı hastalık belirtileri görülür. 

Belirti ve Semptomlar

EDMD’nin başlangıç ​​yaşı, şiddeti ve ilerlemesi, aynı ailenin bireyleri arasında bile vakadan vakaya büyük ölçüde değişiklik gösterir. Etkilenen bazı bireyler, çocukluk çağında hızlı hastalık ilerlemesi ve ciddi komplikasyonlar yaşayabilir; diğerleri yetişkin başlangıçlı ve yavaş ilerleyen bir seyir gösterebilirler.

EDMD klinik olarak üç semptom ile karakterize edilir: çocuklukta başlayan ve ilk olarak dirsekleri, ayak bileklerini ve boynu etkileyen eklem kontraktürleri; kas atrofisi; ve kalp yetmezliği, çarpıntı, iletim bozuklukları gibi kardiyak belirtiler. Semptomlar normal olarak yaşamın ikinci on yılında veya sonrasında ortaya çıkar. Kas atrofisi geç çocukluk ya da erken ergenlikte genellikle üst kollarda ve alt bacaklarda gelişir. Kas atrofisinin ilerlemesi, sonradan hızlanma eğilimindedir ancak yaşamın ilk otuz yılında genellikle yavaştır. Otozomal dominant EDMD’li bazı kişiler sonunda yürüme yeteneğini kaybedebilir. X’e bağlı EDMD’de yürüme kaybı nadirdir.  Kontaktürler, kas atrofisinden önce meydana gelirler ve ergenlik döneminde, daha belirgin durumdadırlar. Bazı EDMD’li hastalarda solunum kaslarının zayıflığından dolayı solunum yetmezliği görülür. EDMD’nin üçüncü belirgin özelliği olan kalp anormallikleridir. Başlangıcı değişebilse de,  genellikle yaşamın ikinci on yılından sonra gelişir. Kadın taşıyıcılar hiçbir zaman kas semptomları veya belirtileri göstermezler, ancak %20’sinde kalp hastalığı gelişebilir. 

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

EDMD, her bir kas hücresinin çekirdeğini çevreleyen nükleer zarda protein üreten genlerdeki mutasyonlardan kaynaklanır. 

EDMD’nin X’e bağlı formu, X kromozomunun (Xq28) uzun kolunda bulunan EMD (STA olarak da bilinir) geninin bozulması veya mutasyona uğramasından kaynaklanır. EMD geni, emerin adı verilen bir kas proteinini kodlar. Emerin vücudun çoğu hücre tipinde bulunur ancak özellikle iskelet ve kalp kasları yüksek ekspresyon seviyelerine sahiptir. 

EDMD’nin otozomal dominant ve otozomal resesif formlarının, 1. kromozomun uzun kolunda (1q21.2) bulunan aynı genin mutasyonlarından kaynaklanır. Gen, LMNA geni olarak bilinir ve lamin A ve lamin C proteinlerini kodlar. 

EDMD, aynı zamanda doğrudan emerin ile etkileşime giren nükleer zarf proteinleri nesprin-1 ve -2’deki mutasyonlardan da kaynaklanabilir. İskelet kasında yüksek seviyelerde eksprese edilen nesprinler, kas gelişimi sırasında çok çekirdekli kas hücrelerinde çekirdeklerin uygun şekilde konumlandırılmasını ve bağlanmasını sağlar. 

Çekirdeği hücre iskeletine bağlamak için nesprinlerle bir kompleks oluşturan SUN alanı proteinleri SUN1 ve SUN2’deki mutasyonlar da EDMD’ye neden olabilir. Bazı EDMD vakalarında, emerine bağlanan bir nükleer membran proteini olan LUMA olarak da bilinen FHL1 genindeki mutasyonlardan kaynaklandığı belirlenmiştir.

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi hastalarına teşhis konulurken önce doktor tarafından bir hasta ve aile öyküsü alınır ve fiziki muayene yapılır. Doktor ayrıca hastanın zayıflığının kaslardaki bir sorundan mı yoksa onları kontrol eden sinirlerdeki bir sorundan mı kaynaklandığını belirleyebilir. Genellikle, zayıflığın kaynağı fiziksel bir muayene ile belirlenebilir. Bazen sinir iletim çalışmaları ve elektromiyografi (EMG) adı verilen özel testler yapılır.

Ayrıca etkilenen deriden biyopsi örneği alınması, kas hücrelerinde hangi kas proteinlerinin bulunduğu ve bunların normal miktarlarda ve doğru yerlerde bulunup bulunmadığı hakkında bilgi sağlayabilir. EDMD’li hastalardan alınan deri biopsisinde derideki çekirdeklerde emerin proteininin yokluğunun  gösterilmesi tanıyı kesinleştirir.

Ek olarak hastaya genetik testlerin yapılması ile EDMD’ye neden olan belirli gen mutasyonları analiz edilerek belirlenir, bu hastalığın olası seyrini tahmin etmeye yardımcı olabilir ve ailelerin hastalığı bir sonraki nesle geçirme riskini değerlendirmesine yardımcı olabilir.

Emery-Dreifuss Musküler Distrofisi’ne sahip hastaların semptomların iyileştirilemesi hastanın yaşam kalitesini arttırır. EDMD’li hastalarda meydana gelen kontraktürleri önlemek zordur, ancak fizik tedavi ile hareket açıklığını korumak gelişimlerini yavaşlatmaya yardımcı olabilir. 

Ek olarak EDMD’li hastaların birçoğunda gözlemlenen kardiyomiyopati, vücuda kan pompalama yeteneğindeki bir bozulmadır. kardiyomiyopatinin düzeltilmesinde bazı ilaçlar yardımcı olabilir.

Kaynaklar

  1. Heller, S. A., Shih, R., Kalra, R., & Kang, P. B. (2020). Emery-Dreifuss muscular dystrophy. Muscle & nerve61(4), 436–448. 
  2. Madej-Pilarczyk A. (2018). Clinical aspects of Emery-Dreifuss muscular dystrophy. Nucleus (Austin, Tex.)9(1), 268–274. 
  3. Del Valle Sanchez, M. (2016). Emery-Dreifuss muscular dystrophy type 2: New de novo mutation in the lamin A/C gene. Neurologia (Barcelona, Spain)33(8), 554-555.
  4. https://www.mda.org/disease/emery-dreifuss-muscular-dystrophy/medical-management
  5. https://rarediseases.org/rare-diseases/emery-dreifuss-muscular-dystrophy/
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

KİSTİK FİBROZ-GASTRİT-MEGALOBLASTİK SENDROMU

Deniz YILKI

Genel Bilgi

   Kistik fibroz-gastrit-megaloblastik sendromu ilk olarak akraba olan iki arap ebevyinin iki çocuğunda ortaya çıkmıştır. Bu hastalık genel olarak anemi( kanda azalmış hemoglobin), megaloblastik anemi( kötücül anemi), gastrit(mide yanması), helikobakteri pilori, folik asit eksikliği(Vitamin B9 eksikliği) ve zihinsel yetersizlikle karakterizedir. Ama bu nadir hastalık hakkında 1991’den beri daha fazla araştırma yapılmamış ve literatüre yeni bilgiler eklenmemiştir. Bu yüzden bu hastalık hakkındaki bilgiler bu sayfadakilerle sınırlı olup yeni araştırmaların literatüre kazandırılması beklenmektedir.

Semptomlar

   Uzun yüz, alın kısmında büyüme, kepçe kulak, küçük ve derinde olan gözler, alt çenenin yetersiz gelişmesi, tekrarlayan enfeksiyonlar, gastrit, ishal, çok terleme, zeka geriliği, metabolizmik anemi, folik asit eksikliği gibi çok çeşitli ve vücudun her bir alanınan etki edebilen semptomları bulunmaktadır. Ayrıca siroz, akciğer hastalıklarına bağlı gelişen kalp hastalıkları, safra yolu tıkanıklığı gibi bir çok hastalığın kapısını aralamaktadır.

Görülme Sıklığı ve Kalıtım Geni

   Bunun hakkında şimdiye kadar yalnızca bir araştırma yapılmış. Bu da gösteriyor ki bu hastalık oldukça nadir bir hastalıktır.

  Ek olarak, bu hastalık otozomal çekinik olarak kalıtılır. Yani eşey hücreleriyle değil de vücut hücreleri tarafından kalıtılmaktadır. Çekinik olması görülme sıklığının azalmasında önemli bir etkendir.

Diğer İsimleri

Lubani-Al Saleh-Teebi sendromu

Megaloblastik anemi

Kaynakça 

https://omim.org/entry/219721

https://rarediseases.oscar.ncsu.edu/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-syndrome/

https://www.malacards.org/card/cystic_fibrosis_with_helicobacter_pylori_gastritis_megaloblastic_anemia_and_mental_retardation

https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?lng=en&Expert=2575

https://platform.opentargets.org/disease/Orphanet_2575

https://rarediseases.oscar.ncsu.edu/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-syndrome/about/#:~:text=Cystic%20fibrosis%2Dgastritis%2Dmegaloblastic%20anemia%2C%20or%20Lubani%2DAl,megaloblastic%20anemia%2C%20and%20intellectual%20disability

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/3303/index

https://curofy.com/disease/cystic-fibrosis-gastritis-megaloblastic-anemia-4pyZ?tab=recent

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

UZUV-KUŞAK KAS DİSTROFİSİ

Gamze Hatlar

Genel Bilgi

Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı kol ve bacaktaki kasların zayıflaması sonucu ortaya çıkan bir hastalık olarak tanımlanabilir. Proksimal kaslar diğer bir deyişle vücuda en yakın olan kaslar örneğin omuz, üst kol, pelvik ve uyluk kasları bu hastalıktan en çok etkilenen kas gruplarıdır. Uzuv kuşağı kas distrofisi hastalığının şiddeti, hastalığın ortaya çıkış yaşı, ve hastalığın diğer karakteristik özellikleri kişiden kişiye göre birçok farklılıklar gösterir. Aynı aileden olup bu hastalığa sahip olan kişilerde bile bu özellikler çok farklı olabilir.  Uzuv kuşağı kas distrofisi hastalığının belirtileri belirli bir yaştan sonra kendini göstermeye başlar.Bazı kişilerde bu belirtiler hafif durumda kalabilirken çoğu kişide bu belirtilerin giderek şiddetlendiği gözlemlenir. Uzuv kuşağı kas distrofisinin ilk evrelerinde etkilenen hastalar yürümekte ve koşmakta zorluklar çekebilir. Bu hastalık nedeniyle çömelip kalkma gibi hareketleri gerçekleştirirken dışardan destek almaları gerekebilir.  Hastalığın ilerleyen aşamalarında bireyler ayakta durma, yürüme, koşma, kollarını kullanabilme gibi yetkinliklerini tamamen kaybederek tekerlekli sandalye kullanmaya başlarlar. Bu hastalıkta kas kaybı sonucu bireylerin duruşunda ve omuzlarının görünüşünde farklılık ortaya çıkar. Özellikle zayıf omuz kaslarının sonucu olarak kürek kemikleri arkaya doğru çıkar bu durum skapular kanatlanma  olarak adlandırılır. Ayrıca bu hastalıktan etkilenen kişilerde kavisli bir bel veya yana doğru kıvrılan diğer bir adıyla skolyoz olarak adlandırılan omurga ortaya çıkabilir. Bazı kişilerin kalçalarında, yüzlerinde ayak bileklerinde, ve dirseklerinde hareketi kısıtlayan eklem sertliği olarak adlandırılan sorun ortaya çıkabilir. Baldırdaki kasların çok fazla büyümesi de bu hastalığa sahip bazı bireylerde gözlenen bir durumdur.  Kardiyomiyopati olarak adlandırılan kas kaslarının zayıflaması bu hastalığın bazı türlerinde görülebilen bir durumdur. Bu hastalıktan etkilenen bazı bireylerde nefes almak için kullanılan kasların zayıflaması sonucu soluk alıp vermede problemler ortaya çıkar. Bu solunum sorunları bazı hastalarda çok şiddetli gözlemlenir bu durumda bu hastaların solunum cihazlarından destek alması gerekir.  Uzuv kuşağı kas distrofisi genel olarak zekayı etkileyecek sorunlara neden olmaz fakat nadirde olsa bazı durumlarda gelişimsel gecikme ve zihinsel yetersizlik olduğu gözlemlenmiştir.  

Semptomlar

  • Ayak parmakları üzerinde duramamak ve ayak parmakları üzerinde yürüyememek 
  • Yürümekte zorlanmak 
  • Destek almadan çömelip kalkma işini gerçekleştirememek 
  • Koşmakta zorluk çekmek 
  • Lordoz ve skolyoz gibi omurga eğrilikleri 
  • Eklem sertlikleri    

 Teşhis

Mutasyon analizi ile yapılan çalışmalarda uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığına sahip olan kişilerde kalpain-3 protein eksikliği olduğu gözlemlenmiştir.  Bireylerde kalpain-3 eksikliği söz konusu olduğunda bu hastalığa sahip olma olasılığı  oldukça yüksektir. Kalpain-3 proteini eksikliğinin görüldüğü hastalarda yapılan test sonuçlarına göre bu hastaların CAPN3 genlerinde mutasyonlara sahip olduğu gözlemlenmiştir. 

Tedavi

Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı için net ilaç tedavileri henüz yoktur. Gen tedavisi, hücre tedavisi, bazı farmakolojik tedavi denemeleri dahil olmak üzere farklı bir çok yaklaşım hayvan modellerinde ve deneysel çalışmalarda halen araştırılmaktadır.  Uzuv-kuşak kas distrofisi hastalığı farklı türleri de dahil olmak üzere yetişkin kas distrofisi sorunlarında  miyostasin için nötralize edici MYO-029 antikoru son zamanlarda gerçekleştirilen bir klinik çalışmada güvenilirlik ve tolere edilebilirlik özellikleri gösterdi (Guglieri et all., 2008). ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre bu hastalık için şu anda devam eden iki tan klinik çalışma vardır.  Bu klinik çalışmalardan ilkinde yapılan hayvan deneyleri sonucunda fonksiyonel α-sarkoglikan proteini üretilerek kas gücünün arttığı gözlemlenmiştir (Rodino et all.,2008).  

Kalıtım Paterni/Deseni

Uzuv kuşağı kas distrofisi farklı kalıtım türlerine sahip olabilir. Bu hastalığın çoğu türü otozomal resesif bir modelde kalıtılır. Bunun anlamı her hücredeki genin her iki kopyasınında mutasyona sahip olmasıdır. Eğer bir birey otozomal çekinik hastalığa sahipse bu o kişinin ebeveynlerinin mutasyona uğramış genlerinin birer kopyasını taşıdığı anlamına gelir.   

Görülme Sıklığı

Uzuv-kuşak kas distrofisi hatalığının belirlenmesi oldukça zordur çünkü hastalığın özellikleri kişiden kişiye göre birçok farklılık gösterir ve bu hastalığın belirtileri başka kas hastalıklarıyla aynıdır. Tahminlere göre bu hastalığa sahip olma sıklığı 14.500’de 1 ile 123.000 kişide 1 arasında değişmektedir.  

Hastalığın Diğer İsimleri

  • LGMD
  • Uzuv-kuşak sendromu
  • Miyopatik uzuv kuşak sendromu 

Kaynakça 

https://medlineplus.gov/genetics/condition/limb-girdle-muscular-dystrophy/

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/6907/limb-girdle-muscular-dystrophy

https://www.omim.org/entry/253600?search=Limb-girdle%20muscular%20dystrophy&highlight=%22limb%20girdle%22%20dystrophy%20limbgirdle%20muscular

https://stanfordhealthcare.org/medical-conditions/brain-and-nerves/limb-girdle-muscular-dystrophy/symptoms.html

Resim Kaynağı: https://medlineplus.gov/images/PX0000A4_PRESENTATION.jpeg

doi: 10.1097/WCO.0b013e32830efdc2  

doi: 10.1212/01.wnl.0000306309.85301.e2

Kategoriler
Uncategorized YAYIN YUKLENDI

KALITSAL EVRENSEL DİSKROMATOZİS (DUH)

Büşra DURAK

Genel Bilgi

Kalıtsal evrensel diskromatozis (DUH), bebeklik veya erken çocukluk döneminde ortaya çıkan; gövde, uzuvlar ve bazen yüz üzerinde de genel bir dağılımla ortaya çıkan düzensiz şekilli, asemptomatik hiper ve hipopigmente maküllerle karakterize nadir görülen bir cilt pigmentasyon hastalığıdır. 

Genetik Değişiklikler/Etken Faktörler

DUH’nin etiyolojisi hala belirsizdir, ancak histopatoloji tipik olarak bazal tabakanın melanin içeriğinde (biyopsi yapılan lezyonun tipine bağlı olarak) fokal bir artış veya azalma ve bazen de pigmenter inkontinans gösterir. Yapılan bir ultrastrüktürel cilt araştırmasında DUH’nin bir melanosit sayısı bozukluğu değil, melanozom sentez hızı veya melanosit aktivitesi bozukluğu olduğu belirtilmiştir.

Deri pigmenti melanin, epidermisin bazal tabakasında bulunan melanositler tarafından sentezlenir. Melanositlerde melanin sentezi, endoplazmik retikulumdan türetilen melanozomlar içinde gerçekleşir. 

Eksozom salgısının melanozom taşıma makineleriyle ilgili olduğu bulunmuştur. Eksozomlar, multiveziküler cisimlerin hücre yüzeyi plazma zarı ile füzyonu üzerine salgılanan multiveziküler cisimlerde bulunan veziküllerdir.  ABCB6 geninin eksozomlarda mevcut olduğu bildirilmiştir. Bu yüzden mutant bir ABCB6 geni, melanozom taşınmasını bozabilir ve DUH’ye neden olabilir.

Resim 1. Epidermisin bazal katmanlarının görünümü

(Resim 1 Kaynak: https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext )

Belirti ve Semptomlar

Klinik olarak gövde ve uzuvlarda değişen boyutlarda çok sayıda hiperpigmente ve hipopigmente makül ile karakterizedir. Etkilenen bireylerin çoğunda lezyonlar 6 yaşına kadar ortaya çıkar, ancak geç başlangıçlı tezahür de bildirilmiştir. Yüz lezyonları, etkilenen bireylerin %50’sine kadar görülür ve avuç içi ve ayak tabanlarının tutulumu olağan dışıdır. Nadiren saç, tırnak ve mukozayı tutabilir. Bazı vakalara sağırlık, görme bozukluğu ve nörolojik semptomlar gibi sistemik hasarlar da eşlik edebilir.

Resim 2. Klinik Özellikler

(Resim 2 Kaynak: https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext )

Genetik Görülme Sıklığı

Dünya çapında birçok farklı popülasyonda vakalar tanımlanmış olmasına rağmen, ağırlıklı olarak Japon kökenli bireylerde görülür.

Bir çalışma, Japonya’da 100.000 dermatoloji konsültasyonu başına yaklaşık 0.3’ün DUH ile ilgili olduğunu bildirmiştir.

Kalıtım Paterni/Deseni

Vakaların çoğu otozomal dominant bir şekilde kalıtılır ancak otozomal resesif ve sporadik vakalar da bildirilmiştir.

Kalıtsal evrensel diskromatozis (DUH); sırasıyla 6q24.2-q25.2, 12q21q23 ve 2q35 kromozomlarında bulunan farklı bağlantı bölgelerine dayalı olarak, DUH1 (Online Mendelian Inheritance in Man (OMIM) 127500), DUH2 (OMIM 612715) ve DUH3 (OMIM 615402) olmak üzere üç tipe ayrılabilir. DUH1 ve DUH3 otozomal dominant bir şekilde kalıtılırken, DUH2 otozomal resesif bir şekilde kalıtılır. 

Teşhis Yöntemleri ve Tedaviler

DUH; genellikle hasta öyküsü, fizik muayene ve cilt biyopsisi ile teşhis edilebilir. Işığa maruziyet sonucunda hastalığın seyrinin değişmemesi, atrofi ve telenjiektazinin nadir olması, lezyonların iyi huylu seyir göstermesi gibi sahip olduğu özelliklerden dolayı bazı cilt hastalıklarından ayırt edilebilir.

Şu anda, DUH’de cilt pigmenter değişiklikleri için etkili bir tedavi yoktur, ancak Q-switched alexandrite lazer tedavisi, hiperpigmente lezyonlar için özellikle açıkta kalan alanlarda (örneğin: yüz ve eller) kullanılabilir.

Hastalıkla İlişkili Genler

ABCB6 ve SASH1, DUH ile ilgili yakın zamanda bildirilen patojenik genlerdir.

ABCB6 geni vücudun farklı bölgelerinde geniş bir fonksiyona sahiptir; bu nedenle, ABCB6 alanlarının mutasyonu, çeşitli fenotiplerde hastalık üretebilir. Ancak, tüm DUH hastaları ABCB6 mutasyonuna sahip değildir. DUH’nin genetik heterojen bir hastalık olması mümkündür.

Hastalığın Diğer İsimleri

Yok.

Kaynakça

  1. https://www.jaadcasereports.org/article/S2352-5126(21)00865-1/fulltext
  2. https://www.jidonline.org/article/S0022-202X(15)36415-0/fulltext
  3. https://www.ejdv.eg.net/article.asp?issn=1110-6530;year=2016;volume=36;issue=1;spage=26;epage=27;aulast=Gupta
  4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3911924/
  5. https://assets.cureus.com/uploads/case_report/pdf/65233/20210819-29838-tu8d6b.pdf
  6. https://journals.lww.com/idoj/pages/articleviewer.aspx?year=2020&issue=11020&article=00022&type=Fulltext
  7. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC8236144/#CR1
  8. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3911924/
  9. https://escholarship.org/uc/item/29m212t0
  10. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/Disease_Search.php?lng=EN&data_id=8630&Disease_Disease_Search_diseaseGroup=-Dyschromatosis-Universalis-Hereditaria&Disease_Disease_Search_diseaseType=Pat&Disease(s)/group%20of%20diseases=Dyschromatosis-universalis-hereditaria&title=Dyschromatosis%20universalis%20hereditaria&search=Disease_Search_Simple
  11. https://www.visualdx.com/visualdx/diagnosis/dyschromatosis+universalis+hereditaria?diagnosisId=56260&moduleId=101
  12. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/1996/dyschromatosis-universalis-hereditaria/research
  13. http://www.odermatol.com/odermatology/2020e/E189.dyschromatosis-BasavarajNY.pdf
  14. https://www.omim.org/entry/127500?search=Dyschromatosis%20universalis%20hereditaria&highlight=dyschromatosi%20hereditaria%20universali
  15. https://www.uptodate.com/contents/the-dyschromatoses#H1469243
Kategoriler
YAYIN YUKLENDI

ÖZGÜR YAŞAYAN AMİPLER ve NEDEN OLDUKLARI PARAZİTOZLAR

Melis Kübra UYSAL

Genel Bilgi

Serbest yaşayan amiplere bağlı amipiyaz tüm doğal ortamlarda otonom bir durumda hayatta kalabilen Acanthamoeba, Naegleria ve Balamuthia cinslerine ait serbest yaşayan amiplerin enfeksiyonundan kaynaklanan nadir bir parazitik enfeksiyondur. Serbest yaşayan amipler nadir ancak yıkıcı hastalıklara neden olur. Bu canlılar dünya çapında her yerde bulunabilir. Bütün yaş gruplarından insanları etkiler ve görülme sıklığı (prevalansı) 100.000’de 1 ila 9 kişi arasındadır. 

Etken Faktörler

Doğada pek çok cins serbest yaşayan amip bulunmaktadır, ancak bunlardan sadece 3 tanesi insanlarda hastalık nedeni olarak tanımlanmıştır. Acanthamoeba, Naegleria ve Balamuthia.

Acanthamoeba ssp. Toprakta, tozda, havada ve suda, havalandırma ve klima sistemlerinde bulunur. Acanthamoeba ve Balamuthia türleri bağışıklığı baskılanmış hastalarda kronik granülomatöz amipli ensefalite (GAE) neden olur. Ayrıca Acanthamoeba ssp., sinuzite, granülomatöz deri lezyonlarına, kontakt lens kullananlarda kornea travması sonucu amipli keratit ve korneal ülsere neden olabilir.

Naegleria fowleri tatlı su habitatlarında bakteriler ile beslenir. Su ile ilgili aktiviteler sırasında burun yoluyla vücuda girerek insanlarda patojeniteye neden olabilir. Burundan girdikten sonra bu amip beyne gider ve genellikle ölümcül bir beyin fonksiyonu olan birincil meningoensefalite (PAM) neden olur. 

Granülomatöz Amipli Ensefalit

Acanthamoeba ve Balamuthia türlerinin neden olduğu granülomatöz amipli ensefalit (GAE) kronik ve yavaş ilerleyen bir merkezi sinir sistemi enfeksiyonudur. Bazı durumlarda hastalık akciğerleri de etkileyebilir. Hastalığın kuluçka süresi tam olarak bilinmemekle birlikte haftalarla aylar arası olacağı tahmin ediliyor. Genellikle aerosol yani hava yoluyla bulaşır. 

Belirti ve semptomlar

Bu hastalığın semptomları arasında, baş ağrısı, zihinsel durum değişikliği, ateş, uyuşukluk, mide bulantısı, kusma ve bir kaç hafta içerisinde ölüme kadar ilerleyebilen psikoz yer alabilir.

Teşhis ve Tedavi yöntemleri

Beyin sıvısından hazırlanan kültürün PCR yöntemi ile analiziyle teşhis edilir, ancak çok nadir görünen bir hastalık olduğu için güvenilir bir teşhis testi bulunmamaktadır. Bu sebeple çoğu vakada ölüm sonrasına kadar tespit edilemez. En çok immun sistemi baskılanmış hastalarda görülür. Alkolizm, uyuşturucu kullanımı, kemoterapi, kortikosteroidler ve organ nakli bu hastalık için risk faktörleri olarak tanımlanmıştır. Hastalığın öldürücülük oranı neredeyse %100’dür. 

Bu hastalık için yüksek iyileşme olasılığı taşıyan kanıtlanmış bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Bu sebeple tedavilerinde yerleşik bir başarı bulunmamaktadır, ancak miltefosin, laboratuvar ortamında birkaç serbest yaşayan amip türüne karşı öldürücü aktivite göstermekte ve son zamanlarda miltefosin tedavisi umut verici sonuçlar vermektedir.

Kutanöz Akantamoebiasis

Acanthamoeba ve Balamuthia türlerinin neden olduğu sert nodüller ya da iyileşmeyen sertleşmiş cilt ülserleri halinde bulunan deri lezyonlarıdır. Tedavisi oldukça zordur.  İtrakonazol, pentamidin ve 5-flusitozin içeren ilaçlar kullanılır. Ayrıca miltefosin tedavisi umut vaadeden sonuçlar vermektedir. Öldürücülük oranı %76 civarıdır ancak granülomatöz amipli ensefalitle birleştiğine %100’e yaklaşır.

Amipli Keratit

Acanthamoeba ssp. cinsi amiplerin sebep olduğu görme yetisini tehtit eden bir kornea hastalığıdır. Kontakt lenslerin hijyenik olmayan kullanımı, kornea aşınması ve gözün kirli suya maruz kalması sebebiyle gerçekleşebilir. Genel nüfusta 100.000 kişi içerisinde 3 kişide görülür. 

Belirti ve Semptomlar 

Sulanan gözler, fotofobi, göz ağrısı, bulanık görme, göz tahrişi semptomlar arasındadır.

Teşhis ve Tedavi Yöntemleri

Kornea sıyrılması veya biyopsisi ile teşhis edilir. Tedavi için erken teşhis önemlidir. Tedavi için ilaçların uzun süreli kullanılması gerekebilir. Hastalıktan kaçınmak için kontakt lenserin özel sıvıları harici sularla (musluk suyu gibi) yıkanılmasından kaçınılmalıdır.

Birincil Amipli Meningoensefalit

Naegleria fowleri türü amipin neden olduğu genellikle ölümcül olan, hızlı ilerleyen bir sinir sistemi enfeksiyonudur. Kuluçka dönemi belirsizdir. Kirli sularda bulunur. Kirli sularda yüzen kişilerde burun yoluyla merkezi sinir sistemine geçer. İnsandan insana yayılma gösterdiğine dair herhangi bir bulgu yoktur. 

Belirti ve Semptomlar

Semptomları bakteriyel veya viral menenjitle benzerlik gösterir. Enfeksiyonlar; baş ağrısı, fotofobi, mide bulantısı ve kusma ile ilişkilendirilir. Ayrıca patojen beyin dokusunda yoğun tahribata neden olduğundan, vücutta kontrol kaybı, nöbetler ve halüsinasyonlar görülebilir. İlerleyen döneminde boyun sertliği, kraniyal sinir felci ve koma görülebilir. 

Tedavisinde amfoterisin ilacı tercih edilir. Miltefosinin bu hastalık üzerinde de kullanımı araştırılmaktadır. Hastalıktan 2011 yılına kadar kurtulan kişi sayısı 2 olarak rapor edilmiştir. 2013 yılında miltefosinle tedavi edilen 2 çocukta da iyileşme görülmüştür. Buna rağmen hastalığın öldürücülüğü neredeyse %100’dür

Kaynakça