Kategoriler
YUKLENDI

Brugada Sendromu

Brugada Sendromu nedir?

Brugada Sendromu normal kalp ritminin bozulmasına neden olan bir durumdur. Özellikle bu rahatsızlık kalbin aşağıdaki odacıklarında(ventrikül) düzenli olmayan kalp atımlarına neden olabilir. Bu anomaliye ventriküler aritmi denir. Tedavi edilmezse düzenli olmayan kalp atımları bayılmaya (senkop), nöbetlere, zor nefes almaya veya ani ölüme neden olabilir. Bu komplikasyonlar genel olarak etkilenen insan dinlenirken veya uyurken olur.

Yaşam boyunca her zaman gelişebilmesine rağmen, Brugada Sendromu genellikle yetişkinlikte ortaya çıkar. Ani ölümleride içeren aritmi ile alakalı bulgular ve semptomlar erken bebeklik çağından geç yetişkinlik çağına kadar her zaman olabilir. Ani ölüm genellikle 40 yaş civarında olur. Bu durum 1 yaşından küçük bebeklerin en önemli nedeni olan ani bebek ölümü sendromunun(SIDS) bazı vakalarını açıklayabilir. SIDS genellikle uyku sırasında ani ve açıklanamayan ölüm ile karakterizedir.  

Ani açıklanamayan gece ölüm sendromu (SUNDS) genç yetişkinlerde genellikle geceleri uykuda beklenmeyen kalp durmaları ile karakterizedir. Bu durum aslında Güneydoğu Asya nüfusunda ölümün en önemli nedeni olarak tanımlanır. Araştırmacılar SUNDS ve Brugada sendromunun aynı rahatsızlık olduğuna karar vermiştir.

Brugada Sendromu ne kadar yaygındır?

Dünyada her 10.000 kişiden beşini etkilediği tahmin edilmesine rağmen, Brugada sendromunun kesin prevalansı bilinmemektedir. Bu durum Asya soyundan gelen insanlarda daha sık görülür, özellikle Japon ve Güneydoğu Asya popülasyonlarında.

Brugada Sendromu hem erkekleri hemde kadınları etkilemesine rağmen, erkeklerde 8-10 kat daha yaygındır. Araştırmacılar bir seks hormonu olan testosteronun erkeklerde daha yüksek seviyede olmasının bu farklılığa neden olduğundan şüpheleniyor.

Brugada Sendromu nasıl kalıtılır?

Brugada sendromu bir kaç farklı gendeki bir mutasyondan dolayı kaynaklanabilir. Bu durumdaki en yaygın mutasyonlu gen SCN5A, hastaların yaklaşık %30’unda değişmiştir. Bu gen pozitif yüklenmiş sodyum atomlarını (iyonlar) kalp kası hücrelerine taşıyan sodyum kanallarının yapılması için gerekli talimatları sağlar. İyon kanallarının bu tipi kalbin normal ritminin sürdürülmesinde kritik rol oynar. SCN5A genindeki mutasyonlar bu kanalın fonksiyonunu veya yapısını değiştirir. Bu değişiklik hücrenin içine sodyum iyonlarının akışının azalmasına neden olur. İyon taşınmasındaki bozukluk kalp atımlarının ritmini değiştirir, bu da Burgada sendromunun karakteristik özelliği olan anormal kalp ritmine yol açar.

Diğer genlerdeki mutasyonlar da Brugada Sendromuna yol açabilir. Vakaların yüzde ikisinden azından diğer genetik değişiklikler sorumludur. Brugada sendromunda bulunan diğer genlerin bazıları kalp kası hücrelerindeki sodyum kanallarının doğru yerini ve işlevini sağlayan proteinlerin yapımındaki talimatları sağlar. Diğer genlerin ürettiği proteinler kalp kası hücrelerinin içine veya dışına kalsiyum veya potasyum taşıyan iyon kanallarının kontrol edilmesini veya oluşturulmasını sağlar. Sodyum kanallarıyla birlikte, kalp kasındaki kalsiyum ve potasyum kanallarındaki uygun akım, düzenli kalp atımlarının sürdürülmesine yardımcı olur. Bu genlerdeki mutasyonlar iyonların akışını bozar ve normal kalp ritmini zayıflatır.

Gen mutasyonunun tanımlanamadığı hastalarda Brugada sendromunun nedeni genelde bilinmez. Bazı vakalarda belli ilaçlar bu rahatsızlığın genetik olmayan (sonradan kazanılmış) formuna neden olur. Değişmiş kalp ritmini uyarabilen ilaçlar aritmilerin bazı formlarını, anjina adı verilen durumu (göğüs ağrısına neden olur), yüksek kan basıncını, depresyonu ve diğer zihinsel hastalıkları tedavide kullanılan ilaçları içerir. Kalsiyumun veya potasyumun anormal boyutta yüksek kan seviyeleri (hiperkalsemi, hiperkalemi), aynı zamanda normal olmayan düşük potasyum seviyeleri (hipokalemi) sonradan kazanılmış Brugada sendromuyla ilişkilendirilir. Bu rahatsızlığın genetik olmayan formunun nedenlerine ek olarak, bu faktörler diğer gende veya SCN5A’nın altında yatan mutasyonlarla birlikte insanlarda semptomları tetikleyebilir.

İnsanlara Brugada Sendromu kalıtımla nasıl geçer?

Her hücrede değişmiş genlerin bir kopyası rahatsızlığa sebep olmak için yeterli olması anlamına gelen otozomal dominant olarak kalıtılır. Bir çok vakada hastaların bu durumda olan bir ebeveyni olur. Diğer vakalar gendeki yeni mutasyonlar sonucu olabilir. Bu durum bu rahatsızlığı aile geçmişinde olmayanlarda meydana gelir.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/brugada-syndrome#inheritance

Kategoriler
YUKLENDI

CANAVAN HASTALIĞI

Tanım

Canavan hastalığı, beyindeki mesaj alma ve göndermeden sorumlu  sinir hücrelerine (nöronlar) zarar veren nadir görülen irsi bir rahatsızlıktır. Bu  hastalık, lökodistrofi denilen bir grup genetik rahatsızlıktan biridir. Lökodistrofi rahatsızlıkları, sinirleri koruyan ve sinir impulsların etkili bir şekilde iletimini sağlayan bir örtü olan miyelin kılıfının büyümesini ve savunmasını bozmaktadır.

Canavan hastalığının en yaygın ve en şiddetli formu yenidoğanlardakidir. Hasta bebekler hayatının ilk birkaç ayında normal  görünür ancak 3-5 aylık dönemlere gelindiğinde gelişme ile ilgili sorunlar fark edilmeye başlanır. Bu bebeklerin dönme, kafa hareketini kontrol etme, desteksiz oturma gibi motor becerileri genellikle  gelişmez. Bu durumun diğer ortak özellikleri arasında zayıf kas tonusu (hipotoni), olağandışı büyüklükte kafa boyutu (makrosefali) ve asabiyet bulunur. Ayrıca beslenme ve yutma zorlukları, nöbetler ve uyku bozuklukları da gelişebilir.

Canavan hastalığının hafif seyirli formu daha az yaygındır. Hasta bireylerin çocukluklarında konuşma ve motor becerilerinin gelişmeye başlaması biraz gecikir. Bu gecikmeler o kadar hafif ve özgül olmayabilir ki bunların Canavan hastalığından kaynaklandığı asla bilinmeyebilir.

Canavan hastalığına sahip insanların beklenen yaşam süresi oldukça çeşitlidir. Hastalığın yenidoğan formuna sahip çoğu birey yalnızca çocukluk döneminde yaşar, ancak bazıları ergenlik çağını ve sonrasını da yaşar. Hastalığın hafif seyirli formuna sahip olan bireylerde ise yaşam ömrünün kısalması durumu görülmemektedir.

Sıklık

Bu hastalık tüm etnik kökenlerde rastlanırken, en yaygın olarak Ashkenazi (Doğu ve Orta Avrupa) Yahudilerinde görülür. Araştırmalar, bu rahatsızlığın Ashkenazi Yahudileri topluluğunda her 6400 ila 13500 kişiden 1 kişiyi etkilediğini ortaya koyuyor. Diğer popülasyonlardaki görülme oranı ise bilinmemektedir.

Genetik Değişiklikler 

ASPA genindeki mutasyonlar Canavan hastalığına neden olur. ASPA geni aspartoasilaz olarak adlandırılan enzimi üretmek için talimat verir. Bu enzim genellikle N-acetyl-L-aspartic acid (NAA) olarak adlandırılan, ağırlıklı olarak beyindeki nöronlarda bulunan bileşiği yıkar. NAA’nın görevi açık değildir. Araştırmacılar NAA’nın miyelin kılıf yapımında rol oynadığını düşünmekteydiler. Ama son araştırmalar NAA’nın böyle bir fonksiyonunun olmadığını gösteriyor. Enzim, bunun yerine su moleküllerinin nöronların dışına taşınmasına katılıyor olabilir.

ASPA genindeki mutasyonlar, NAA’nın normal yıkımını önleyen aspartoasilazın işlevini azaltır. Canavan hastalığının yenidoğan/çocukluk formuna neden olan mutasyonlar, enzimin aktivitesini ciddi şekilde bozarak NAA’nın beyinde yüksek seviyelere gelmesine izin verir. Bozukluğun hafif/gençlikte olan formuna neden olan mutasyonlar, enzimin aktivitesi üzerinde hafif etkilere sahiptir ve NAA’nın daha az birikmesine neden olur.

Beyindeki fazla NAA, Canavan hastalığının belirti ve semptomlarıyla ilişkilidir. Çalışmalar gösteriyor ki, eğer NAA uygun şekilde yıkılmazsa bunun sonucunda oluşan kimyasal dengesizlik sinir sistemi gelişimi sırasındaki miyelin kılıf oluşumuna engel olur. NAA birikimi aynı zamanda mevcut miyelin kılıflarının aşamalı olarak yıkımına neden olur. Bu koruyucu kaplamaya sahip olmayan sinirler, normal beyin gelişimini bozan bir arızaya uğrar.

Kalıtım Şekli

Bu hastalık otozomal resesif genlerle kalıtılır, bu da her bir hücredeki her iki kopyanın mutasyona uğradığı anlamına gelir. Otozomal resesif durumda olan bir bireyin ebeveynlerinin her ikisi de mutasyona uğramış genin bir kopyasını taşır ancak genellikle durumun semptom ve belirtilerini göstermezler.

Şekil 1.  Normal bir hastanın sagittal nükleer manyetik rezonans görüntüsü ile Canavan hastalığı olan bir hasta karşılaştırıldığında beyin dokusundaki atrofi, ventriküllerin genişlemesi ve corpus callosum ile diğer sinir yollarının incelmesiyle birlikte fark edilebilir.

Kaynakça

https://ghr.nlm.nih.gov/condition/canavan-disease#inheritance

https://www.the-scientist.com/research/gene-therapy-targets-canavan-disease-54247

Kategoriler
YUKLENDI

İZOVALERİK ASİDEMİ(IVA)

Hastalığın Diğer İsimleri

Isovaleric Acidaemia, Isovaleric Acid CoA Dehydrogenase Deficiency, Isovalericacidemia, Isovaleryl CoA Carboxylase Deficiency, IVA


Hastalığın Tanımı

İzovalerik Asidemi, vücudun proteinleri düzgün bir şekilde parçalayamamasından kaynaklanan ve nadir görülen bir hastalıktır. Organik asit hastalığı olarak sınıflandırılan bu durum kanda bazı özel asitlerin anormal artışına sebep olur. Kandaki bu anormal organik asit seviyeleri (organic acidemia), idrar (organic aciduria) ve dokularda zehirli etki yaratabilmekte ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Vücudun proteinleri parçalamasıyla oluşan parçacıklara aminoasit denir. Aminoasitlerin parçalanmasıyla üretilen enerji ise büyüme ve onarım için kullanılır. İzovalerik Asidemi’ya sahip bireylerde lösin adı verilen aminoasidin parçalanması için gereken enzim yeterli miktarda bulunmamaktadır.


Hastalığın Görülme Sıklığı

İsovalerik Asidemi’nın Amerika Birleşik Devletleri’nde her 250,000 insanda 1 görüldüğü düşünülmektedir. Dişi ve erkek cinsiyetlerde eşit sayılarda rastlanırken genellikle bebeklik döneminde başlamaktadır.


Kalıtsal Özellikler

İzovalerik asidemi, otozomal çekinik genlerle taşınan bir genetik hastalıktır. Belirtiler, lösin adı verilen aminoasidin parçalanması görevini yapan izovaleril-CoA dehidrojenaz (CoA)’nın yetersizliği sonucunda görülür. İnsan yapısı klasik genetik hastalıklar da dahil olmak üzere biri anneden biri babadan gelen genlerin etkileşiminin bir ürünüdür. Çekinik özellik gösteren hastalıklarda eğer birey her iki ebeveynden de aynı kusurlu geni almamışsa hastalık durumu oluşmaz, bir kusurlu ve bir sağlıklı geni alırsa bu durum için taşıyıcı olur ve hastalığın belirtilerine rastlanmaz.


Hastalığın Sebepleri

İzovalerik asidemi  IVD genindeki bir mutasyondan kaynaklanır. IVD, proteinlerin parçalanmasında önemli rol oynayan bir enzimin (izovaleril-CoA dehidrogenaz) üretilmesini sağlayan bir gendir. Bu enzim vücut hücrelerinde mitokondrinin özelleşmiş yapıları arasında yer alıp hücreye enerji üretmeyle görevlidir ve amino asit olan lösin’in parçalanmasına yardım eder. IVD geninde oluşan bir mutasyon bu enzimin çalışmasını düşürür veya engellerse, vücut lösin amino asidini düzgün bir şekilde parçalayamaz. Bunun sonucunda, izovalerik asit denilen organik asit ve buna bağlı bileşikler vücutta zararlı seviyelere çıkar. Bu artış beyin ve sinir sistemi hasarı başta olmak olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yol açar.


Tanı

Genetik ya da nadir bir hastalığın teşhisi çoğu zaman zorlayıcıdır. Sağlık uzmanları bireyin sağlık geçmişi, bulgular, fiziksel test ve laboratuvar test sonuçlarını inceleyerek teşhis koymaktadırlar. Genetic Testing Registry (GTR) adlı kuruluşun sağladığı genetik testler yardımıyla bu konu hakkında bilgi alınabilmektedir. Hastalar ve müşteriler genetik bir test hakkında özel sorularla genetik uzmanları ve sağlık uzmanı sağlayıcılarla iletişim kurabilirler.
Bazı vakalarda, doğumdan önce, anormal metabolitlerin amniyotik sıvısındaki yoğunluğunu ölçerek ya da hamilelik sırasında fetüs ya da rahimden alınan sıvı veya doku örneklerinde izovaleril-CoA dehidrogenaz enziminin aktivitesini ölçerek İzovalerik asidemi tanısı konulabilir.(amniyosentez veya koryonik villus örneklemesi [CVS]). CVS, plasentanın bir kısmından dokunun çıkarılmasını ve incelenmesini içerir. Hastalık tandem kütle spektrometresi ve yeni doğmuş görüntülemesi ile doğumdan itibaren de tanımlanabilmektedir.
En çok etkilenen bebeklerde, hastalık tam bir klinik değerlendirmeye, ayrıntılı bir hastaya ve aile öyküsüne ve çeşitli özel testlere dayanarak yaşamın ilk haftalarında teşhis veya teyit edilir. Laboratuvar çalışmaları (deneyler) tipik olarak izovaleril-CoA dehidrogenaz enziminin yetersiz aktivitesini doğrulamak için bazı beyaz kan hücreleri (lökositler) veya kültürlenmiş deri hücreleri (fibroblastlar) üzerinde gerçekleştirilir. Ek laboratuvar çalışmaları, aşırı doku seviyelerini ve vücut dokuları ve sıvılarında (ketoasidoz) keton cisimciklerinin birikimini açığa vurur. Bunlar kanda ve idrarda artmış glisin seviyeleri (hiperglisinemi ve hiperglisinüri); kandaki yüksek amonyak seviyeleri (hiperamonyemi); ve / veya dolaşımdaki trombositlerin ve beyaz kan hücrelerinin (trombositopeni ve nötropeni) azalmış seviyeleri olarak sıralanabilir.


Tedavi Yöntemleri

Şu anda İzovalerik Asidemi (IVA) için tedavi yoktur. Teşhisin ardından, takip edebilecek metabolik krizleri ve istenmeyen durumları önlemek için acil tedavi gereklidir. Etkilenen bireylerin düşük lösin / düşük proteinli diyete sahip olmaları ve tıbbi gıdalar (özellikle düşük proteinli unlar, makarnalar ve özellikle organik asit rahatsızlığı olan kişiler için yapılan pirinç gibi) ve lösin içermeyen tıbbi ürünler kullanmaları önerilir. İzovalerik asidemi bilgisine sahip bir diyetisyen, ebeveynlerin çocuğu sağlıklı tutmak için doğru miktarda protein, besin ve enerji içeren bir gıda planı oluşturmasına yardımcı olabilir. Herhangi bir diyet değişikliği bir diyetisyen rehberliğinde olmalıdır. Önerilebilecek ilaçlar arasında, istenmeyen izovalerik asit ve diğer zararlı maddelerin vücuttan kurtulmasına yardımcı olan glisin ve L-karnitin yer alır. Metabolik bir doktorla görüşmeden ilaç veya takviyesi yapılmamalıdır. Metabolik kriz belirtileri olan çocukların hemen tıbbi tedaviye ihtiyacı vardır ve bikarbonat, glikoz ve diğer ilaçlar verilebilir. [2] Hızlı ve dikkatli bir tedavi ile IVA hastası olan çocuklar için normal büyüme ve gelişme ile sağlıklı yaşamak konusunda bir şans vardır. Bununla birlikte, bazı çocuklar tedavi edildiğinde bile, yaşam boyu öğrenme problemlerine veya zihinsel geriliklere yol açabilecek tekrarlayan metabolik krizlere sahip olabilirler.

Referanslar

http://www.ghr.nlm.nih.gov/condition/isovaleric-acidemia.

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/465/isovaleric-acidemia

https://rarediseases.org/rare-diseases/acidemia-isovaleric/

Kategoriler
YUKLENDI

AKROMEGALİ

Akromegali, hipofiz bezinin çok fazla büyüme hormonu üretmesi ile oluşan hormonal nadir görülen genetik bir hastalıktır. Bu hastalık sürecinde; el,yüz,ayak ve kemikler aşırı derece de büyür. Genellikle orta yaşlardaki insanları etkiler.
Bu durum halen büyümekte olan çocuklarda is gigantizm olarak adlandırılır. Çocukların kemiklerinde aşırı boyutlarda büyümeye sebep olur.

https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/acromegaly/symptoms-causes/syc-20351222


Belirti & Semptomları

En önemli belirtisi genişlemiş el ve ayaklardır. Ayrıca yüz şeklinde değişiklikler görülür; kalınlaşmış dudak, çıkıntılı kaş ve çene kemikleri, dişler arasında büyük boşluklar gibi. Akromegali yavaş ilerleyen bir hastalık olduğundan ötürü, teşhisi uzun yıllar alabilir.
Kişiden kişiye değişen bazı semptomlar vardır:

– Kalınlaşmış ve yağlı bir cilt
– Aşırı terleme ve koku
– Genişlemiş ve kabalaşmış yüz
– Yorgunluk ve kas güçsüzlüğü
– Kalın ses
– Şiddetli horlama
– Görme bozukluğu
– Baş ağrısı

https://www.researchgate.net/figure/Gradual-change-in-facial-features-in-acromegaly-prior-to-diagnosis-Note-This-article_fig3_235381204

http://www.platformdergisi.com/yazi/saglik/4627/ani-organ-buyumesi-akromegali-habercisi-olabilir#.W3K7SOgzbIU

Etkenler

Hipofiz bezinde üretilen büyüme hormonun aşırı salgılanmasından dolayı meydana gelir. GH(büyüme hormonu) çok salgılanırsa karaciğerdeki insülin benzeri büyüme faktörü olan IGH-I’yı tetikler ve IGH-I da kemiklerin ve dokuların aşırı büyümesini tetikler.

Komplikasyonlar

Akromegali bazı sorunlara da sebep olabilir:

– Yüksek tansiyon(Hipertansiyon)
– Kalbin büyümesi (Kardiyomiyopati)
– Şeker hastalığı
– Guatr
– Omurilik sıkışması
– Görme kaybı

Görülme Sıklığı

Bir milyonda 60 defa görülür.


Tanı ve Tedavi

Kan tahlili ile GH(Büyüme hormonu) ve IGF-I ölçümleri yapılır ve hormonların oranın yüksek çıkması akromegali ihtimalini doğurur. Büyüme hormonu durdurma testi yapılır ve bu testle kandaki GH seviyesi hastaya glukoz verilmeden ve verildikten sonra ölçülür. Akromegali olan hastalarda GH yüksek çıkar, hastalık olmadığında ise glukoz GH’ı bastıracaktır. Daha sonra doktorlar MRI manyetik rezonans görüntüleme ile hipofiz bezindeki tümörün yerini ve boyutunu hesaplar.

Tedavide amaç GH üretimini azaltmak ve hipofiz bezi çevresinde oluşabilecek olumsuzlukları önlemektir. Hastalığın derecesine göre tedavi türleri değişebilir veya birden fazlasına ihtiyaç duyulabilir.
Endoskopik transnazal transsfenoidal cerrahi ile burun üzerinden hipofiz bezindeki tümör çıkarılabilir. Eğer cerrahi operasyon sırasında tümörün tamamı çıkarılmadıysa GH yükselmeye devam edebilir. Bunun için de ilaç ve radyoterapi gerekmektedir.


Kaynakça

https://rarediseases.info.nih.gov

https://www.mayoclinic.org

https://www.ncbi.nlm.nih.gov

Kategoriler
YUKLENDI

Leber Konjenital Amorozisi

Genel Bilgi

Leber konjenital amorozisi, retinayı etkileyen genetik bir nadir hastalıktır. Retina ise gözde ışığı ve rengi algılayan özelleşmiş bir yapıdır.  LKA(Leber konjenital amorozisi) ilk defa Theodor Leber tarafından 1869 ve 1871yıllarında klinik bulgulara dayanarak tanımlandı. Etkilenen yeni doğanlar doğduklarında çoğunlukla körlerdir. LKA genellikle otozomal resesif olarak kalıtılır. Otozomal resesif kalıtımın ne olduğuna ise sonraki başlıklarda değindik. Bu hastalığın alt tipleri de mevcut ve 13 tanedir. Alt tipler genetik farklılıklar, bağlantılı göz anormallikleri ve görme kaybının izlediği yolların farklı olmasından dolayı varlar. 

Belirti ve Semptomlar

LKA ile doğan çocuklarda retinadaki ışık toplayan hücrelerin(rod ve koniler) işlevi tam olarak gerçekleştirilmez. Bebeklikten itibaren LKA olan insanlarda ağır görme bozukluğu vardır. Bu bozukluk ilerleyici değildir ama çok yavaş bir şekilde zamanla kötüleşebilir. Hastalığın ilerleyişi bölümünde bu konuyu kısaca ele aldık.

Doğumda görsel tepkinin azalması hastalığın ilk işaretidir. Retinanın elektriksel aktivitesindeki azalma veya hiç olmaması her zaman gözlemlenen ve LKA teşhisi için gerekli olan bir durumdur. Ek olarak bu hastalığın diğer belirtileri için; şaşılık, istemsiz hızlı göz hareketleri(nistagmus), ışığa anormal hassasiyet(foto-fobi), katarakt ve gözün ön tarafının koni şeklinde olması(keratokonus) sayılabilir. Göze giren ışığa bağlı olarak genişleme ve daralmayla bu olayı kontrol eden gözbebeği, LKA olan hastalarda ışığa normal tepki vermez. Görevini normalden daha yavaş bir şekilde yapar ve hatta görevini yapmaz. Ayrıca bazı yeni doğanlarda işitme kaybı, zihinsel gerilik ve gelişimsel gecikme görülebilir.

Özel bir davranış olan Franceschetti’nin okulo dijital belirtisi Leber konjenital amorozisinin karakteristiğidir. Bu hareket gözü itmek, göze bastırmak ve gözü parmağı veya parmak eklem yerleriyle ovalamaktır.

Teşhis Yöntemleri

Genetik veya nadir bir hastalığa tanı koymak çoğu zaman zorlayıcı olabilir. Hekimler hastanın tıbbi geçmişine, semptomlarına, fizik muayenesine ve laboratuar testlerine bakarak teşhis koyabilir. Leber konjenital amorozisinde de tanı klinik bulgularla konur.

Elektroretinografi(ERG) retinadaki aktiviteyi ölçerek görsel fonksiyonu değerlendiriyor. ERG bu hastalıkta da kullanılıyor ve Leber konjenital amorozisi(LKA) olan bebeklerde retinanın elektriksel aktivitesinin olmadığı ya da azaldığı gözleniyor. Moleküler genetik testler ise LKA ile ilişkili genler için mümkündür. Klinik bulgular, hangi genlerin ve hangi sırayla test edileceklerinin belirlenmesinde yardımcıdır.

Antenatal Teşhis

Doğum öncesinde risk grubunda bulunan yani hastalığa sebep olan mutasyonların belirlendiği çiftler için özelleşmiş laboratuarlar tarafından prenatal teşhis önerilebilir.

Tedaviler

Leber konjenital amorozisi için şu anda bir kür bulunmuyor yani kesin tedavisi yok. Tedaviler semptomatik ve destekleyici olarak yapılmakta. Hasta olan çocukların devamlı olarak gözlerini ovmamalarının ve ellerini gözlerine bastırmamalarının da sağlanması gerekiyor. Periyodik olarak göz tembelliği, glokom veya katarakt için oftalmik kontrollerin yapılması da önem arz ediyor. Aynı zamanda bu hastalıktan etkilenen çocukların aileleri için de genetik danışmanlık almaları öneriliyor.

2017 yılında bir gen terapisi olan Luxturna(voretigene neparvovec-rzyl) FDA(Food and Drug Administration)  tarafından RPE65 geninde iki mutasyon olan çocuk ve erişkin hastaların tedavisinde kullanılmak üzere izin verildi.  Moleküler bir ilaç tedavisi ise, RPE65 veya LRAT genlerindeki mutasyonlarda kullanılmak üzere geliştiriliyor. Faz II klinik çalışmaları tamamladı ve görmede iyileşme görülürken zararlı etkileri de gözlemlenmedi.

Prognoz (Hastalığın Seyri)

Görme yetisi artan yaşla birlikte tam körlüğe kadar azalır. Bu ise genel olarak otuzlu yaşların veya kırklı yaşların sonunda gerçekleşir.

Hastalıkla İlişkili Genler

Retinaya özel protein kodlayan genlerdeki mutasyonların LKA’ne sebep olduğu belirlenmiştir. Bu genler şu şekildedir ve yerleşimleri parantez içerisinde belirtilmiştir: GUCY2D(17p13.1), CEP290(12q21.33), RDH12 (14q24.1), RPGRIP1 (14q11.2), SPATA7(14q31.3), AIPL1(17p13.1), RD3 (1q32.3), CRB1(1q31-q32.1), CRX (19q13.3), IMPDH1 (7q31.3-q32), IQCB1 (3q21.1), KCNJ13 (2q37), LCA5 (6q14), NMNAT1 (1p36.22) ve TULP1 (6p21.3)’dir. Bu mutasyonlar ağır gelişimsel bozukluklara sebep oluyorlar.

Genetik Değişiklikler/ Etken Faktörler

Leber konjenital amorozisi normal görmeyle ilgili en az 14 gende meydana gelen mutasyonun sonucunda gerçekleşebilir. Bu genler retinanın gelişimi ve işleyişi için çeşitli roller oynuyorlar. Örnek verecek olursak LKA ile ilişkili genlerden bazıları foto reseptörlerin normal gelişiminden sorumludur. Diğer genlerden bazıları ışığın elektrik sinyallerine dönüştürülüp beyne iletilmesi olan foto-transdüksiyonda görev alırlar.

Leber konjenital amorozisiyle bağlantılı herhangi bir gen retinanın gelişimini ve işleyişini bozarak erken görme kaybına sebep oluyor. CEP290, CRB1, GUCY2D ve RPE65 genlerindeki mutasyonlar bu hastalığa sebep olan en yaygın mutasyonlardır. Diğer genler ise daha az sayıda vakanın sebebidir. Bunlarla birlikte Leber konjenital amorizisli bireylerin hastalığına neyin yol açtığı bilinmiyor.

Genetik Görülme Sıklığı

Bu hastalık her 100.000 doğumun 2 veya 3 tanesinde görülmektedir. LKA (Leber Konjenital Amorozisi) kalıtımsal körlüğün en yaygın nedenidir ayrıca retinal distrofilerin %5’inden fazlasını oluşturur.

Kalıtım Paterni

Leber konjenital amorozisi genellikle otozomal resesif olarak görülüyor. Bu bireylerin ebeveynleri birer tane mutasyona uğramış geni taşıyorlar ancak genel olarak bu hastalığın semptomlarını göstermiyorlar.                                                                     

Resim kaynağı: https://ghr.nlm.nih.gov/condition/leber-congenital-amaurosis#inheritance

Hastalığın Diğer İsimleri

Leber konjenital amorozisinin pek çok farklı adlandırması bulunuyor. Bunlar: rodların ve konilerin doğuştan eksikliği, konjenital retinal körlük, Leber’in amorozisi, Leber’in konjenital tapetoretinal dejenerasyonu, Leber’in konjenital tapetoretinal displazisi, Leber’in tapetoretinal dejenerasyonu

Dejenerasyon: Dokuların normal yapılarının bozulup normal fizyolojik fonksiyonlarını yapamayacak duruma düşmeleri

Displazi: Anormal doku gelişimi

Referanslar

  1. https://ghr.nlm.nih.gov/condition/leber-congenital-amaurosis#genes
  2. Weleber RG, Francis PJ, Trzupek KM, et al. Leber Congenital Amaurosis. 2004 Jul 7 [Updated 2013 May 2]. In: Adam MP, Ardinger HH, Pagon RA, et al., editors. GeneReviews® [Internet]. Seattle (WA): University of Washington, Seattle; 1993-2018.Available from: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK1298/
  3. https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/634/leber-congenital-amaurosis
  4. https://rarediseases.org/rare-diseases/leber-congenital-amaurosis/
  5. https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?lng=EN&Expert=65
Kategoriler
YUKLENDI

İZOVALERİK ASİDEMİ(IVA)

Hastalığın Diğer İsimleri

Isovaleric Acidaemia, Isovaleric Acid CoA Dehydrogenase Deficiency, Isovalericacidemia, Isovaleryl CoA Carboxylase Deficiency, IVA


Hastalığın Tanımı

İzovalerik Asidemi, vücudun proteinleri düzgün bir şekilde parçalayamamasından kaynaklanan ve nadir görülen bir hastalıktır. Organik asit hastalığı olarak sınıflandırılan bu durum kanda bazı özel asitlerin anormal artışına sebep olur. Kandaki bu anormal organik asit seviyeleri (organic acidemia), idrar (organic aciduria) ve dokularda zehirli etki yaratabilmekte ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.

Vücudun proteinleri parçalamasıyla oluşan parçacıklara aminoasit denir. Aminoasitlerin parçalanmasıyla üretilen enerji ise büyüme ve onarım için kullanılır. İzovalerik Asidemi’ya sahip bireylerde lösin adı verilen aminoasidin parçalanması için gereken enzim yeterli miktarda bulunmamaktadır.


Hastalığın Görülme Sıklığı

İsovalerik Asidemi’nın Amerika Birleşik Devletleri’nde her 250,000 insanda 1 görüldüğü düşünülmektedir. Dişi ve erkek cinsiyetlerde eşit sayılarda rastlanırken genellikle bebeklik döneminde başlamaktadır.


Kalıtsal Özellikler

İzovalerik asidemi, otozomal çekinik genlerle taşınan bir genetik hastalıktır. Belirtiler, lösin adı verilen aminoasidin parçalanması görevini yapan izovaleril-CoA dehidrojenaz (CoA)’nın yetersizliği sonucunda görülür. İnsan yapısı klasik genetik hastalıklar da dahil olmak üzere biri anneden biri babadan gelen genlerin etkileşiminin bir ürünüdür. Çekinik özellik gösteren hastalıklarda eğer birey her iki ebeveynden de aynı kusurlu geni almamışsa hastalık durumu oluşmaz, bir kusurlu ve bir sağlıklı geni alırsa bu durum için taşıyıcı olur ve hastalığın belirtilerine rastlanmaz.


Hastalığın Sebepleri

İzovalerik asidemi  IVD genindeki bir mutasyondan kaynaklanır. IVD, proteinlerin parçalanmasında önemli rol oynayan bir enzimin (izovaleril-CoA dehidrogenaz) üretilmesini sağlayan bir gendir. Bu enzim vücut hücrelerinde mitokondrinin özelleşmiş yapıları arasında yer alıp hücreye enerji üretmeyle görevlidir ve amino asit olan lösin’in parçalanmasına yardım eder. IVD geninde oluşan bir mutasyon bu enzimin çalışmasını düşürür veya engellerse, vücut lösin amino asidini düzgün bir şekilde parçalayamaz. Bunun sonucunda, izovalerik asit denilen organik asit ve buna bağlı bileşikler vücutta zararlı seviyelere çıkar. Bu artış beyin ve sinir sistemi hasarı başta olmak olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yol açar.


Tanı

Genetik ya da nadir bir hastalığın teşhisi çoğu zaman zorlayıcıdır. Sağlık uzmanları bireyin sağlık geçmişi, bulgular, fiziksel test ve laboratuvar test sonuçlarını inceleyerek teşhis koymaktadırlar. Genetic Testing Registry (GTR) adlı kuruluşun sağladığı genetik testler yardımıyla bu konu hakkında bilgi alınabilmektedir. Hastalar ve müşteriler genetik bir test hakkında özel sorularla genetik uzmanları ve sağlık uzmanı sağlayıcılarla iletişim kurabilirler.
Bazı vakalarda, doğumdan önce, anormal metabolitlerin amniyotik sıvısındaki yoğunluğunu ölçerek ya da hamilelik sırasında fetüs ya da rahimden alınan sıvı veya doku örneklerinde izovaleril-CoA dehidrogenaz enziminin aktivitesini ölçerek İzovalerik asidemi tanısı konulabilir.(amniyosentez veya koryonik villus örneklemesi [CVS]). CVS, plasentanın bir kısmından dokunun çıkarılmasını ve incelenmesini içerir. Hastalık tandem kütle spektrometresi ve yeni doğmuş görüntülemesi ile doğumdan itibaren de tanımlanabilmektedir.
En çok etkilenen bebeklerde, hastalık tam bir klinik değerlendirmeye, ayrıntılı bir hastaya ve aile öyküsüne ve çeşitli özel testlere dayanarak yaşamın ilk haftalarında teşhis veya teyit edilir. Laboratuvar çalışmaları (deneyler) tipik olarak izovaleril-CoA dehidrogenaz enziminin yetersiz aktivitesini doğrulamak için bazı beyaz kan hücreleri (lökositler) veya kültürlenmiş deri hücreleri (fibroblastlar) üzerinde gerçekleştirilir. Ek laboratuvar çalışmaları, aşırı doku seviyelerini ve vücut dokuları ve sıvılarında (ketoasidoz) keton cisimciklerinin birikimini açığa vurur. Bunlar kanda ve idrarda artmış glisin seviyeleri (hiperglisinemi ve hiperglisinüri); kandaki yüksek amonyak seviyeleri (hiperamonyemi); ve / veya dolaşımdaki trombositlerin ve beyaz kan hücrelerinin (trombositopeni ve nötropeni) azalmış seviyeleri olarak sıralanabilir.


Tedavi Yöntemleri

Şu anda İzovalerik Asidemi (IVA) için tedavi yoktur. Teşhisin ardından, takip edebilecek metabolik krizleri ve istenmeyen durumları önlemek için acil tedavi gereklidir. Etkilenen bireylerin düşük lösin / düşük proteinli diyete sahip olmaları ve tıbbi gıdalar (özellikle düşük proteinli unlar, makarnalar ve özellikle organik asit rahatsızlığı olan kişiler için yapılan pirinç gibi) ve lösin içermeyen tıbbi ürünler kullanmaları önerilir. İzovalerik asidemi bilgisine sahip bir diyetisyen, ebeveynlerin çocuğu sağlıklı tutmak için doğru miktarda protein, besin ve enerji içeren bir gıda planı oluşturmasına yardımcı olabilir. Herhangi bir diyet değişikliği bir diyetisyen rehberliğinde olmalıdır. Önerilebilecek ilaçlar arasında, istenmeyen izovalerik asit ve diğer zararlı maddelerin vücuttan kurtulmasına yardımcı olan glisin ve L-karnitin yer alır. Metabolik bir doktorla görüşmeden ilaç veya takviyesi yapılmamalıdır. Metabolik kriz belirtileri olan çocukların hemen tıbbi tedaviye ihtiyacı vardır ve bikarbonat, glikoz ve diğer ilaçlar verilebilir. [2] Hızlı ve dikkatli bir tedavi ile IVA hastası olan çocuklar için normal büyüme ve gelişme ile sağlıklı yaşamak konusunda bir şans vardır. Bununla birlikte, bazı çocuklar tedavi edildiğinde bile, yaşam boyu öğrenme problemlerine veya zihinsel geriliklere yol açabilecek tekrarlayan metabolik krizlere sahip olabilirler.

Referanslar

http://www.ghr.nlm.nih.gov/condition/isovaleric-acidemia.

https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/465/isovaleric-acidemia

https://rarediseases.org/rare-diseases/acidemia-isovaleric/

Kategoriler
YUKLENDI

AKROMEGALİ

Akromegali, hipofiz bezinin çok fazla büyüme hormonu üretmesi ile oluşan hormonal nadir görülen genetik bir hastalıktır. Bu hastalık sürecinde; el,yüz,ayak ve kemikler aşırı derece de büyür. Genellikle orta yaşlardaki insanları etkiler.
Bu durum halen büyümekte olan çocuklarda is gigantizm olarak adlandırılır. Çocukların kemiklerinde aşırı boyutlarda büyümeye sebep olur.

https://www.mayoclinic.org/diseases-conditions/acromegaly/symptoms-causes/syc-20351222


Belirti & Semptomları

En önemli belirtisi genişlemiş el ve ayaklardır. Ayrıca yüz şeklinde değişiklikler görülür; kalınlaşmış dudak, çıkıntılı kaş ve çene kemikleri, dişler arasında büyük boşluklar gibi. Akromegali yavaş ilerleyen bir hastalık olduğundan ötürü, teşhisi uzun yıllar alabilir.
Kişiden kişiye değişen bazı semptomlar vardır:

– Kalınlaşmış ve yağlı bir cilt
– Aşırı terleme ve koku
– Genişlemiş ve kabalaşmış yüz
– Yorgunluk ve kas güçsüzlüğü
– Kalın ses
– Şiddetli horlama
– Görme bozukluğu
– Baş ağrısı

https://www.researchgate.net/figure/Gradual-change-in-facial-features-in-acromegaly-prior-to-diagnosis-Note-This-article_fig3_235381204

http://www.platformdergisi.com/yazi/saglik/4627/ani-organ-buyumesi-akromegali-habercisi-olabilir#.W3K7SOgzbIU

Etkenler

Hipofiz bezinde üretilen büyüme hormonun aşırı salgılanmasından dolayı meydana gelir. GH(büyüme hormonu) çok salgılanırsa karaciğerdeki insülin benzeri büyüme faktörü olan IGH-I’yı tetikler ve IGH-I da kemiklerin ve dokuların aşırı büyümesini tetikler.

Komplikasyonlar

Akromegali bazı sorunlara da sebep olabilir:

– Yüksek tansiyon(Hipertansiyon)
– Kalbin büyümesi (Kardiyomiyopati)
– Şeker hastalığı
– Guatr
– Omurilik sıkışması
– Görme kaybı

Görülme Sıklığı

Bir milyonda 60 defa görülür.


Tanı ve Tedavi

Kan tahlili ile GH(Büyüme hormonu) ve IGF-I ölçümleri yapılır ve hormonların oranın yüksek çıkması akromegali ihtimalini doğurur. Büyüme hormonu durdurma testi yapılır ve bu testle kandaki GH seviyesi hastaya glukoz verilmeden ve verildikten sonra ölçülür. Akromegali olan hastalarda GH yüksek çıkar, hastalık olmadığında ise glukoz GH’ı bastıracaktır. Daha sonra doktorlar MRI manyetik rezonans görüntüleme ile hipofiz bezindeki tümörün yerini ve boyutunu hesaplar.

Tedavide amaç GH üretimini azaltmak ve hipofiz bezi çevresinde oluşabilecek olumsuzlukları önlemektir. Hastalığın derecesine göre tedavi türleri değişebilir veya birden fazlasına ihtiyaç duyulabilir.
Endoskopik transnazal transsfenoidal cerrahi ile burun üzerinden hipofiz bezindeki tümör çıkarılabilir. Eğer cerrahi operasyon sırasında tümörün tamamı çıkarılmadıysa GH yükselmeye devam edebilir. Bunun için de ilaç ve radyoterapi gerekmektedir.


Kaynakça

https://rarediseases.info.nih.gov

https://www.mayoclinic.org

https://www.ncbi.nlm.nih.gov

Kategoriler
YUKLENDI

ALSTRÖM SENDROMU

Alström sendromu vücutta birçok sistemi etkileyen nadir bir genetik hastalıktır. İlk olarak 1959 yılında İsviçre’de Carl-Henry Alström tarafından tanımlanmıştır. 2p13.1 lokasyonlu ALMS1 gen mutasyonu ile otozomal resesif olarak aktarılır. Semptomların çoğu bebeklik ya da erken çocukluk dönemlerinde görülmeye başlar. Alström sendromu; ilerleyici görme ve işitme kaybı, dilate kardiyomyopati(kalp kasının büyümesi ve zayıflamasıyla seyreden bir hastalık), obezite, tip 2 diyabet ve kısa boy ile karakterizedir. Aynı zamanda karaciğer, böbrek, akciğer gibi organlarda hayatı tehdit eden ciddi problemlere sebep olabilir. Alström sendromu için spesifik bir tedavi olmamakla birlikte ilgili uzmanların desteğiyle yaşam kalitesi ve yaşam süresi arttırılabilir.


Semptomlar

Alström sendromundaki semptom ve bulgular hastadan hastaya değişiklik göstermektedir. Aynı şekilde semptomların başlangıç yaşı da kişiye göre değişir. İlk semptomlar çocukluktan erken yetişkinliğe kadar herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir ve ilerleyicidir. Çocuklukta ortaya çıkan semptomlar görme ve işitme bozuklukları, çocuklu çağı obezitesi ve kardiyomyopatidir. Zamanla diyabet, karaciğer fonksiyon bozuklukları ve böbrek yetmezliğine ilerleyen böbrek disfonksiyonu gelişebilir.
Sıklıkla karşılaşılan bazı semptomlar:

– Görme bozuklukları, özellikle koni(renk ve görme keskinliği sağlayan hücreler) ve rod(alacakaranlıkta görmeyi sağlayan hücreler) hücrelerindeki gelişim bozukluğu ve katarakt, fotofobi, nistagmus, sınırlanmış görme alanı
– İlerleyici çift taraflı sensörinöral işitme kaybı ve kronik orta kulak iltihabı
– Dilate kardiyomyopati(kalp kasının genişlemesi ve zayıflaması) ve konjestif kalp yetmezliği
– Hiperfaji(aşırı yeme) ve hızlı kilo alma sonucunda ortaya çıkan obezite
– İnsülin direnci sonucu ortaya çıkan hiperinsülinemi ve tip 2 diyabet
– Hiperlipidemi (kandaki yağ miktarının normalden fazla olması)
– Karaciğer yağlanması
– Kısa boy, ileri kemik yaşı, kifoz ve skolyoz;Akantozis nigrikans denilen koltukaltı, kasıklar, boyun gibi kıvrımlı bölgelerdeki ciltte koyu, kadifemsi renk değişikliği ve kalınlaşma
– Hipogonadizm: testis ve overlerde horman üretiminin azalması, erkeklerde jinekomasti


Tanı

Genetik testler ile ALMS1 genindeki mutasyonları saptamak mümkündür. Bu testler tanı için elzem olmasa da konulan tanıyı destekleyici niteliktedir. Klinik olarak Alström sendromundan şüphelenilen bir bireyde ALMS1 gen mutasyonu bulunamaması tanıyı ekarte ettirmez. Alström sendromu tanısı klinik bulgulara, tıbbi özgeçmişe ve aile öyküsüne dayanılarak konulur. Yaşa ve hastaya göre bulgular değişebileceği için klinik inceleme dikkatli yapılmalıdır. Genetik testler de tanıyı desteklemek için kullanılır.


Tedavi

Alström sendromunun spesifik bir tedavisi yoktur. Tedavi kişiye özel düzenlenir ve semptomları yönetmeye yöneliktir. Hastalar; pediatrist, kardiyolog, oftalmolog, işitme uzmanı, endokrinolog ve ortopedist ve daha başka dallardan doktorların da bulunabileceği alanında uzman kişilerden oluşan bir ekiple takip edilmeli ve tedavi düzenlenmelidir.
Görsel ve işisel problemler için yardımcı destek aygıtları ve implantlar, diyet düzenlemeleri, egzersiz programları, kan şekeri kontrolü için oral tedaviler veya insülin, hipogonadizm için hormon replasmanları, kalp ve böbrek problemleri için ACE inhibitörleri, ileri evrelerde organ nakli gibi çeşitli tedaviler mümkündür.

 

Kaynakça

 

Alström syndrome. (2014, September). Genetics Home Reference: https://ghr.nlm.nih.gov/condition/alstrom-syndrome adresinden alınmıştır

 

Alström Syndrome. (tarih yok). GARD: Genetic And Rare Diseases: https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/5787/alstrom-syndrome adresinden alınmıştır

 

McKusick, V. A. (1986, June 2). ALSTROM SYNDROME; ALMS. OMIM: https://www.omim.org/entry/203800 adresinden alınmıştır

Kategoriler
YUKLENDI

Bardet-Biedl sendromu

GENEL BİLGİ

Bardet-Biedl sendromu , vücudun birçok bölümünü etkileyen bir hastalıktır. Bu durumun belirtileri ve semptomları, aynı aile üyeleri arasında bile etkilenen bireyler arasında değişmektedir.


KALITIM DESENİ

Esas olarak otozomal resesif geçer ama bazı durumlarda oligogenetik kalıtım bildirilmiştir. Otozomal resesif geçen bu hastalığa sahip her bireyin anne ve babası bu hastalık genini barındırırlar ama ebeveynlerde bu durum ortaya çıkmaz.


BELİRTİ VE SEMPTOMLAR

Görme kaybı Bardet-Biedl sendromunun en önemli özelliklerinden biridir . Görme kaybı retinanın bozulmasıyla oluşur. Gece görüşü ile ilgili sorunlar, orta çocukluk çağında belirginleşir, ardından da çevresel görüşte gelişen kör noktalar oluşur. Zamanla, bu kör noktalar genişler ve tünel vizyonu denilen bir durumu üretmek için birleşir. Bardet-Biedl sendromu olan çoğu insan da bulanık merkezi görme (zayıf görme keskinliği) geliştirir ve ergenlik ya da erken yetişkinlik dönemlerinde tamamen kör hale gelir.
Obezite, Bardet-Biedl sendromunun bir başka karakteristik özelliğidir .Anormal kilo alımı genellikle erken çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyunca bir sorun olmaya devam eder.Obezite komplikasyonları tip 2 diyabet , yüksek tansiyon (hipertansiyon) ve anormal derecede yüksek kolesterol seviyelerini ( hiperkolesterolemi) içerebilir .
Bardet-Biedl sendromunun diğer önemli belirtileri arasında çokparmaklılık (polidaktili), zeka geriliği veya öğrenme problemleri ve genital organların anormallikleri vardır. En çok etkilenen erkeklerde düşük miktarlarda cinsiyet hormonları üretilir (hipogonadizm) ve genellikle kısırlık görülür.. Bardet-Biedl sendromlu birçok insanda da ciddi veya yaşamı tehdit edici olabilecek böbrek anormallikleri görülür.
Bardet-Biedl sendromunun diğer özellikleri arasında konuşma bozukluğu, ayakta durma ve yürüme gibi motor becerilerin gecikmeli gelişimi, duygusal olgunluk ve uygunsuz patlamalar gibi davranışsal sorunlar ve sakatlık veya zayıf koordinasyon yer alabilir. Belirleyici yüz özellikleri, diş anormallikleri, alışılmadık şekilde kısa veya kaynaşmış el veya ayak parmakları ve koku duyusunun kısmi veya tamamen kaybı (anosmia) Bardet-Biedl sendromlu bazı kişilerde de bildirilmiştir . Ek olarak, bu durum kalp, karaciğer ve sindirim sistemini etkileyebilir.


HASTALIKLA İLİŞKİLİ GENLER

BBS’de gözlenen geniş klinik spektrum, önemli genetik heterojenite ile ilişkilidir. Bugüne kadar 12 farklı genin (BBS1-BBS12) bardet biedl sendromunda ortaya çıkan fenotipten sorumlu olduğu tespit edildi. Bu genler primer silyaların gelişimi ve işleviyle ilgili proteinleri kodlar. BBS proteinlerinin yokluğu veya disfonksiyon böbrek ve göz gibi organlarda silyar anomaliler ile sonuçlanır. Ayrıca BBS’nin klinik bulgularının bazıları için semptomlar ve silyar disfonksiyon arasındaki ilişki hala belirsizdir.


GENETİK GÖRÜLME SIKLIĞI

Avrupa’da yaygınlığının 1/125.000 ile 1/175.000 arasında olduğu tahmin ediliyor.


ETKEN FAKTÖRLER

Bardet biedl sendromunun tüm vakalarının dörtte biri BBS1 genindeki, yüzde 20’si BBS10 genindeki mutasyonlardan kaynaklanmaktadır. Diğer BBS genleri tüm vakaların sadece küçük bir yüzdesini oluşturur. Bardet biedl sendromlu kişilerin yaklaşık yüzde 25’inde bu bozukluğun nedeni bilinememektedir.


BU HASTALIĞIN DİĞER İSİMLERİ

BBS


TANI VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Tedavi daha çok var olan durumu iyileştirmeye yöneliktir. Kesin bir tedavisi şu anlık yoktur.

– Progresif görme kaybı için tedavi olmamasına rağmen bir uzman tarafından yapılan erken değerlendirme görme yardımı ve hareketlilik eğitimi sağlamaya yardımcı olabilir. Ek olarak etkilenen çocukların eğitimi gelecekteki görme kaybına yönelik planlamayı içerebilir.
– Obezite yönetimi erken yaşlarda başlayan eğitim, diyet, egzersiz ve davranışsal terapileri içerebilir. Anormal derecede yüksek kolesterol ve şeker hastalığı gibi obezite genelde, genel popülasyonda oldukları gibi tedavi edilir.
– Zihinsel engellilik yönetimi , gerektiğinde erken müdahale, özel eğitim ve konuşma terapisini içerir. Etkilenen yetişkinlerin çoğu bağımsız yaşam becerileri geliştirilebilirler.
– Böbrek hastalığı olan bireylerde böbrek nakli başarılı olmasına rağmen nakilden sonra kullanılan immunsüpresanlar(bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar) obeziteye katkıda bulunabilir.
– Çok parmaklılık ve genital anomalisi olan bireyler için ameliyat gerekebilir.
– Çocuklar ergenliğe yaklaştıkça hormon replasman tedavisinin gerekli olup olmadığını belirlemek için hormon seviyeleri izlenmelidir. Ayrıca etkilenen bireylerin infertil olduğu varsayılmamalıdır bu yüzden doğum kontrol


TERİMLER

Anosmia: Koku alma yeteneğinin kaybı
Tünel vizyonu: Merkezi görüşün sabit kalarak periferik görüşün kaybı ile tünel benzeri bir görüş alanın oluşmasıdır.
İmmunsüpresan : Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar
Progresif : İlerleyici
Primer silya: Hücrelerin dışa doğru yaptığı çıkıntı (Fonksiyonları hakkında araştırma yapınız.)

Kategoriler
YUKLENDI

Birt-Hogg-Dubé Sendromu

Tanım

Birt-Hogg-Dube sendromu (BHDS), nadir görülen, kompleks, genetik bir bozukluktur. Üç ana klinik bulgusu vardır; kanserli olmayan (benign) deri tümörleri, akciğer kistleri ve / veya pnömotoraks (çökmüş akciğer) öyküsü ve çeşitli böbrek tümörleri. Fibrofoliküloma, BHDS’ye özgü bir benign deri tümörüdür. Bunlar tipik olarak yüz, boyun ve üst gövde üzerinde oluşurlar. Ayrıca BHDS’li çoğu insanda, her iki akciğerde de yüksek çözünürlüklü göğüs BT taramasında görülebilen çok sayıda kist bulunur. Bu kistler genellikle herhangi bir semptom göstermezken spontan pnömotoraks riskini arttırır.

Genetik Değişiklikler-Kalıtım Modeli

Birt-Hogg-Dubé sendromu otozomal dominant olarak kalıtılır. BHD, FLCN genindeki bozulmalar veya mutasyonlardan kaynaklanır. FLCN geni follikülin üretimi için gerekli talimatları taşır. Follikülin, kesin fonksiyonu bilinmeyen fakat hücre büyümesi, enerji üretimi ve metabolizmasında rol alan hücresel yollarda çalışan proteinler ile etkileşime giren bir proteindir. FCLN aynı zamanda bir tümör baskılayıcı gendir. Bir tümör baskılayıcı gende meydana gelen mutasyonlar genellikle bireylerde kanser oluşumuna yatkınlık kazandırır.

Belirtiler/Semptomlar

Tıbbi Terimler Diğer isimleri
Hastaların %80 – %99’unda aşağıdaki semptomlar görülür;
Anfizem
Papül
Akrokordon
Hastaların %30 – %79’unda aşağıdaki semptomlar görülür;
Retinal pigmentasyonda anormali
Çoklu Lipomlar
Akciğer Sekestrasyonu
Hastaların %5 – %29’unda aşağıdaki semptomlar görülür;
Medüller tiroid karsinomu
Paratiroid adenomu
Pnömotoraks Akciğer çökmesi
Böbrek hücresi karsinomu
Bu semptomları olan kişilerin yüzdesi HPO’da* mevcut değildir.
Abdomen morfolojisinde anormallik
Saçta anormallik
Fibrofolliküloma
Böbrek kisti
Böbrek tümörü
Ani pnömotoraks Ani akciğer çökmesi

*Bu bilgi, İnsan Fenotip Ontolojisi (HPO) adı verilen bir veri tabanından gelmektedir. HPO, tıbbi kaynaklarda açıklanan belirtiler hakkında bilgi toplar.

An external file that holds a picture, illustration, etc. Object name is DIR-23-5-354-g01.jpg

Şekil 1. Birt-Hogg-Dubé (BHD) sendromlu 32 yaşındaki bir erkekte, yanakta kubbe şeklinde sarımsı bir papül olan fibrofoliküloma
(https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5602359/figure/f1-dir-23-5-354/)

Sıklık

BHD’nin prevalansı 1/200.000 olarak tahmin edilmektedir ancak kesin insidans bilinmemektedir. Tıp literatüründe bugüne kadar BHD’den etkilenen yaklaşık 600 aile (akrabalar) tanımlanmıştır. Bazı araştırmacılar BHD sendromunun yetersiz teşhis edildiğini ve bunun genel popülasyondaki gerçek sıklığı belirlemeyi zorlaştırdığına inanmaktadır.

Teşhis

Birt-Hogg-Dubé sendromu tanısı; kapsamlı bir klinik değerlendirmeye, ayrıntılı bir hasta öyküsüne ve fibrofoliküloma, ani pnömotoraks veya bilateral, çoklu kromofob veya hibrid onkositik böbrek tümörü belirtilerinden 2 veya daha fazlasının görülmesine dayanır. Mevcut cilt lezyonunun tipini belirlemek için etkilenen deri dokusunun cerrahi olarak çıkarılması ve mikroskopik değerlendirilmesi (biyopsi) yapılır. DNA tabanlı bir genetik testte patojenik (hastalığa neden olan) FLCN mutasyonunun saptanması BHD’nin kesin tanısını doğrulamaktadır.  Böbrek tümörü görülmesi BHD’ye sahip bireylerde 14 yaşa kadar  bildirildiğinden beri genetik testin riskli aile bireylerinde 21 yaşında yapılması önerilmektedir.

BHD sendromu tanısı konduğunda, akciğer kistlerini/pnömotoraksları tespit etmek için akciğerlerin bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları önerilmektedir. BHD’li bireylerde yaşam boyu böbrek tümörü görülmesi riski vardır. Bu sebeple böbrek tümörlerinin erken saptanması için periyodik olarak abdominal görüntüleme yapılmalıdır. (Radyasyon maruziyetini azaltmak için BT veya manyetik rezonans görüntüleme önerilir.)

Hastalığın Yönetimi-Tedavisi

BHD sendromunun tedavisi, her bir bireyde belirgin olan spesifik semptomlara yöneliktir. Tedavi, etkilenen cilt dokusunu yok etmek için bir lazer ışınının kullanımını içerebilir. Bu tedavi BHD sendromu ile ilişkili cilt lezyonlarını tedavi etmede oldukça başarılıdır, ancak lezyonlar sıklıkla geri döner (nüksetme).

Bazı pnömotoraks vakaları tedavi gerektirmez ve hava birkaç gün içinde emilir. Bazı durumlarda ise tedavi gereklidir. Kollapse bir akciğerin tedavisi, akciğerleri çevreleyen havanın temizlenmesiyle akciğerlerin tekrar şişirilmesini sağlar. Hava veya gazın çıkışına (aspirasyon) izin vermek için göğse bir tüp yerleştirilir. Tekrarlanan akciğer kollapslarının olduğu durumlarda ameliyat gerekebilir.

Böbrek tümörü olan bireylerde de cerrahi gerekebilir. Cerrahlar böbrek tümörünü çıkartmalıdırlar böylece tümör büyüyüp yayılmaz (metastaz). Tümör kitlesi büyükse böbreğin bir kısmı da alınabilir (nefrektomi). Böbrek tümörü olan bireylerde cerrahinin temel amacı mümkün olduğunca çok böbrek dokusunu korumak ve böylelikle böbrek fonksiyonunu olabildiğince korumaktır. BHD’ye sahip bireyler yaşamları boyunca birden fazla tümör için birden fazla ameliyat geçirebildiğinden, etkili bir yönetim uygulaması olarak en büyük tümör çapının 3 cm’ye ulaşması beklenir ve öyle çıkarılır. (Nefron koruyucu cerrahi)

Böbrek tümörü olmayan BHD sendromlu bireyler tümör gelişiminin izlenmesi için periyodik olarak takip edilmelidir. Genetik danışmanlık, etkilenen bireyler ve aileleri için yararlı olabilir.

İlgili Hastalıklar

PTEN hamartoma tümör sendromu (PHTS), PTEN genindeki mutasyonların neden olduğu çeşitli bozukluklardır. Bu bozukluklar, vücudun çeşitli bölgelerini etkileyebilen çoklu hamartomlarla karakterize edilir. Hamartom, vücudun herhangi bir bölgesini etkileyebilen iyi huylu tümör benzeri anormaliler için genel bir terimdir. Hamartomalar, etkilenen alanda normal olarak bulunan dokudan ve olgun hücrelerden oluşur.

PHTS, neredeyse tüm Cowden sendromu vakalarını (çoklu hamartoma sendromu olarak da bilinir), Bannayan-Riley-Ruvalcaba Sendromu vakalarının bir kısmını, Proteus ve Proteus Benzeri Sendrom vakalarının bir kısmını (PTEN geni mutasyonu ile ilişkili olanlarını) içerir. Cowden sendromu teşhis edilmesi zor, vücudun çeşitli bölgelerinde çoklu, iyi huylu tümör benzeri anomalilerin (hamartomlar) gelişmesiyle karakterize tanımlanamayan genetik bir rahatsızlıktır. Etkilenen bireyler ayrıca belirli kanserlere karşı yatkınlığa sahiptirler. Bunlar özellikle meme kanseri, tiroid kanseri veya rahmi kaplayan müköz tabakadaki (endometriyum) kanserlerdir. Cowden sendromunun spesifik semptomları vakadan vakaya değişir.

Bazı araştırmacılar deri ve akciğer hamartomlarını da içeren tüberoz skleroz kompleksinin ve böbrek anjiyomiyolipomlarının (ve bazı nadir görülen böbrek tümörlerinin) semptomlarının BHD ile benzer olduğunu düşünmektedirler.

Son zamanlarda FLCN genindeki kalıtsal olarak aktarılabilen mutasyonlar ailesel ani pnömotoraks görülen ailelerde tanımlanmıştır ve etkilenen aile bireylerinde başka tipik BHD deri lezyonları veya böbrek tümörü olmaksızın sıklıkla akciğer kollapsı görülmektedir.

Diğer İsimler

  • BHD Sendromu
  • Hornstein-Knickenberg Sendromu
  • Fibrofolliküloma ile trikodiskoma ve akrokordon

Kaynakça

“Birt-Hogg-Dube syndrome | Genetic and Rare Diseases Information ….” https://rarediseases.info.nih.gov/diseases/2322/birt-hogg-dube-syndrome. Erişim tarihi: 16 Tem. 2018.

“Birt-Hogg-Dubé Syndrome – NORD (National Organization for Rare ….” https://rarediseases.org/rare-diseases/birt-hogg-dube-syndrome/. Erişim tarihi: 16 Tem. 2018.

“Birt-Hogg-Dubé syndrome: characteristic CT findings … – NCBI.” https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/28830849. Erişim tarihi: 16 Tem. 2018.

“Orphanet: Birt Hogg Dubé syndrome.” https://www.orpha.net/consor/cgi-bin/OC_Exp.php?Lng=GB&Expert=122. Erişim tarihi: 16 Tem. 2018.